@cataraklar
|
LAREN'İN AĞZINDAN
Kapıda gördüğüm kişi beni şok etkisinden zor çıkarmış ve benimle aynı durumda olan Barlas da aynı durumdaydı. Gözlerim resmen görmek istemediği birini gördüğü için kısılmış ve kaşlarım da onunla orantılı çatılmıştı. Sinirden boynumda oluştuğunu tahmin ettiğim damarlar beni korkutucu göstermiş olacak ki beni çok iyi tanıyan karşımdaki şahıs ürkmüştü.
Onun konuşacağı olmadığı için ben direkt sorumu suratına yapıştırdım ve burada olmasından hoşlanmadığıma dair bir ses tınısı takınmıştım.
''Ne işin var bunda mektup göndermenin çok korkakça olduğunu mu fark ettin yoksa çok sevdiğin sevgilin Gökhan mı gönderdi hangisi? '' diye sorduğumda bana ağlamaklı ve üzgün bakışlar attı. Bir dakika onun bakışlarında kırgınlık mı var!?
İÇ SES: Bu çok yüzsüz ha bu arada çekirdek kola yok mu yılların yüzleşmesinde iyi olur bir de kırgın bakıyor sanki bir şey yapmışsın gibi...
Bende nerede kaldı bu iç ses diyordum o kadar kaos oldu ama hala yoktu sende geldiysen eğer kadro tamamdır ya...
''Laren ben... '' onun sesi kulaklarıma ulaşınca Arda'nın dedikleri bir bir aklıma geldi bıraksalar orada oturup ağlardım. Yaşadıklarımın yarısı onun yüzündendi. Hepsi ve o bunu hiç anlamamıştı...
GEÇMİŞTEN BİR KESİT
LAREN'İN AĞZINDAN (9 YAŞINDA)
Yine ve yine buluşmuştuk...
Tüm ekip toplanmış bir şeyler konuşurken ben ansızın aklıma gelen soruyu Arda abime yöneltmiştim.
''Arda abi senin sevdiğin biri var mı?'' Ben ona bunu sorduğumda onun yüzünü kederli bir hal bürüdü. '' Var... var olmasına ama imkânsız be kızım '' dediğinde ona merakla neden diye sordum.
'' Çünkü o sizle yaşıt bu yüzden onun beni fark etmesi hatta bana âşık olması biraz zor...'' dediğinde hepimiz üzülmüştük ama Baran bu duruma alışkın ve kızı tanıdığını söylediği için bir sıkıntı yoktu. Zaten her şey burada başlıyordu ya Baran o kızı tanıyordu...
Günümüz
Tekrar söze girmişti ki ben onun sözünü kestim.'' Ben seni dinlemek ve görmek istemiyorum git buradan'' dediğimde ağlamaklı olan ifadesi artık tamamen gardını düşürmüş ve gözlerindeki perde inmişti bu sebeple de gözlerinden bir damla belirgin elmacık kemiklerinden kayıp yeri boylamıştı. Güzeldi... Ağlatılmak istenmeyecek kadar güzel fakat bana ihanet edip yüzüstü bırakan birine merhamet göstermezdim bu benim doğama aykırıydı. Tam suratına kapıyı kapatacaktım ki, onun kurduğu kelimeler benim bütün gardımı düşürmeme sebep olmuştu.
''Seninle tanıştığımızdan üç ay sonra kapıma büyük bir ordu dayandı. Abimle kardeşlerimle tehdit ettiler beni, birazcık anlayışlı olsan ne olacak ama sen hep böyleydin biliyor musun hiç beni o aptal kızları sevdiğin gibi sevmedin ya hiç... Sen beni hep arka planda tutuyordun, Sana Onlar mı yoksa Pelin mi diye sorsalardı sen onlar derdin beni hiç seçenekler de bile tutmazdın ya sen... Sen ben hiç sevdin mi acaba ya o aptal dediğin adam var ya beni dövdü ben senin yanına gidip her şeyi anlatmak istedim diye dövdü...'' dedikten hemen sonra çantasından çıkarttığı ıslak mendille yüzünü silerken konuşmaya devam etti.'' Sen inanmazsın da şimdi bana '' dedikten sonra suratındaki morluklar ve yaralar yüz göstermeye başlamıştı. Ben ona dehşete düşmüş gibi bakarken o kafasını omzuna düşürüp konuşmaya başladı.
'' Şimdi inandın mı bana? '' diye sorduktan sonra hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.
O ağlarken ben ağladığımın daha yeni farkına varıyordum, onun yanına çöküp onun kulağına fısıldadım.'' Sakın sakın ağlama onların hepsinden öcümüzü alacağız ama bana bir söz ver Pelin beni bir daha bırakmayacaksın.'' dediğimde onun bana sımsıkı sarılması iyi bir cevaptı.
Pelin’e bir bardak su verdikten sonra konuşmuş ne yapabileceğimize dair kafa yormuştuk sonrasında benim arabama binip Barlaslara doğru yola çıkmıştık. Emre abim ise bu yolculuğun yarısında inmiş evde bir kaos çıktığını ve Lavinya Hanım'ın fenalaştığını söylemişti. Bende sen git deyip kestirip atmıştım bir daha o eve girmek planlarımda yoktu. Barlasların evinin kapısını çaldığımda kapıyı Deniz açtı ve yanımda gördüğü kişiyle gözleri sonuna kadar açıldı.
''Ne oluyor ya bu saçma olayların döndüğü dünya da '' dediğinde hepimiz aynı anda hoş bulduk dedik ve içeri girdik. Herkes salonda oturmuş bir şeyler konuşurken pelini gören herkesin ağzı açık kalmış ve ne olduğunu sorgular bakışlarla bana bakmışlardı.
İÇ SES: Sen Pelin’e bak sen ne fettanlıklar ne kurnazlıklar yapmış ama asıl kavga şimdi olacak Ayol kız Baran ne tepki verecek Allah cezamı vermesin çok merak ediyorum valla
İlk bu olayla ilgili ağzını açan kişi Baran oldu ve konuşmaya başladı. '' Bu kızın ne işi var burada Laren !?'' diye sorduğunda ona cevap verme tenezzülünde bulunmadan konuşmaya başladım. '' Artık pelin bizimle kalacak.'' Tam Baran itiraz edecekti ki ben sözünü kestim.'' İtiraz istemiyorum bu bir son sözdür.'' dediğimde bana sen ne işler çeviriyorsun bakışları atıp odasına çıktı.
İÇ SES: Şimdi sen naneyi yemedin mi o bakışlar normal değil kızz valla ağzına edecek demedi deme
''Ayşe diyorum ki benim odamı Peline verelim , bugün depoya gideceğiz dinlensin biraz'' dediğimde sorgulamadan tamam deyip peline odayı gösterdi. Onlar yukarı çıkınca Nil hemen ne olduğunu sordu. Ben bahçe de bir sigara yakınca herkes yanıma geldi. Barlas sigarayı görünce bana doğru kızgın bir sesle konuştu.
'' Sanki bu aralar fazla içildi bu zıkkım ben mi yanlış düşünüyorum.'' dediğinde ona cevap vermemek beni kötü hissettireceği için cevap verdim. ''Zor günlerden geçiyorum.'' dediğimde kafa salladı diğerleri ne olduğunu merak ettiği için Barlas herkese özet geçti, Barana ise Deniz her şeyi özetledi.
Şimdi ise Pelin uyanmış yemeği hazırlamaya başlayan Nil ve Ayşeyi gözleriyle takip ediyordu. Ona doğru sadece onun duyabileceği bir sesle konuşmaya başladım.'' Onları senden daha çok sevmiş olabilirim ama onlara senden çok güvenmedim Pelin bu yüzden Baran ve Barlas'tan sonra en çok konuşacak kişi sendin ama o güvenim sen beni bıraktığın gün bitti ve ben o pelini hep aradım biliyor musun '' dediğimde yüzünde bir pişmanlık oluştu.
Yemek yerken oluşan gergin havadan sonunda kurtulmuştum. Şimdi ise herkes arabalara dağılmış depoya gidiyorduk. Benim arabamda, sürücü koltuğunda ben yan koltuğumda pelin arkada Nil ve Deniz diğerleri de Baran'ın arabasına gitmişti.
Depoya yaklaştığımızda Mert ve Samet bizi içeride karşılamış toplantı yapmak için oluşan masada hepimiz oturmuş ne yapabileceğimizi konuşuyorduk. Benim katı kurallarımdan biri toplantı masasında kim olursa olsun herkes işe odaklanmalıydı bu yüzden onlar pelini takmadan toplantıya odaklanmışlardı.
Her şey çok güzel ilerler iken patlayan bir silah sesiyle herkes olduğu yerden hızlı bir şekilde dışarıya koştu ben Peline baktığımda o da bana bakarak ne olduğunu bilmediğini söyledi. Dışarı da bir grup ve o grubun başında yıllardır görmediğim bir yüz duruyordu. Gökhan...
Peline bakarak konuşmaya başladı.'' Ben sana dedim ki onlara anlatırsan birini kaybedersin ya da sen kaybedilirsin şimdi söyle bana pelin seni mi vurayım yoksa bunlardan birileri mi?'' dediğinde herkes Gökhan'a bakarken o direkt arkasındaki adamlara ve elindeki silaha güvenerek dikleştirdiği çenesinin izin verdiği kadarıyla Peline bakıyordu. Herkes ondan bir cevap beklerken o cevap vermeden ona baktı.
''Ya da dur öldüreceği kişiyi ben kendim belirleyeyim dimi'' dediğinde arkasındaki adamlardan biri Mert'in bir hareketiyle Gökhan'ın elindeki silahı alma hamlesinde bulundu fakat başaramadı ve işte o hayat bitiren darbe geldi...
İki silah sesi...
İki çığlık sesi...
''İntikamım daha bitmedi yeni başlıyor'' deyip arkasına bakmadan kaçan Gökhan ve adamları...
Onları kaçırmaya niyetleri olmayan benim adamlarım...
Herkes durmuştu kimse kimin vurulduğuna bakmaya cesaret edemiyordu.
O gece iki kişi vurulmuştu biri Gökhan'ın silahını almaya çalışan Ekrem diğeri ise... ****** Sizce kim vuruldu? Yeni gelen Pelin hakkında ne düşünüyorsunuz? Akşam 2 Bölüm da gelecek... |
0% |