Yeni Üyelik
17.
Bölüm

17. Bölüm

@cataraklar

LAREN’İN AĞZINDAN

Bir gün hayatınıza umutsuz, çaresiz ve mutsuz hissettiğiniz bir an vardır. Bu anın büyüsündeyken kendinizi yalnız kalabileceğiniz bir yerde hissetmek istersiniz. Ben de tam öyle bir günde yalnız kalabileceğim sevdiğim yerlerden olan deniz kenarında tanıştığım ve hayatımı güzelleştirecek olan insanlarla tanışacağımı nerden bilebilirdim ki...

  

O insanları olmayan abim, kardeşim ve bir aile yerine koyacağım, onlar benim vazgeçilmez ve vurulacağım tek zayıf noktalarımdı. Şu anda canımdan çok sevdiğim kardeş yerine koyduğum arkadaşlarımı evlerinde salonun ortasında kanlar içinde görmek son isteyeceğim şey iken gözümün önünde oluşan bu manzarayla ayaklarım sanki beni taşımak istemiyor gibi tir tir titrerken , ellerimin tutmayacak kadar titremesine rağmen halsiz ve ruhsuz adımlarla Baran'ın kanlar içindeki bedeninin yanına çöküp yüzünü avuçlarım arasına alıp, işaret ve orta parmağımı yapışık bir şekilde nabzını ölçtüm titreyen ellerimden dolayı hiçbir şey anlamadığımdan dolayı kapının önünde şok içinde olanları izleyen Pelin'e dönüp konuşmaya başladım.

  

'' Pelin nabzını ellerim titrediği için anlamıyorum bir de sen baksan olmaz mı?'' dediğimde yavaş adımlarla yanıma çöküp Baran'ın nabzını ölçmek için elini boynuna doğru götürüp bakmaya başladı.

  

Ben nefes bile almadan olacakları düşünürken Pelin hızlı bir şekilde diğerlerinin de nabızlarını ölçmeye devam ederken ben ağzından çıkacak cümleleri bekliyordum.

  

Yine o güne gitmiştim kriz geçirmemek için kendimi zorlarken derin nefesler almaya başladım. Bunu fark eden Pelin hemen benim yanıma gelip beni sakinleştirecek sözler sarf etmeye başladı.

  

'' Laren bak bana onlar yaşıyor tamam mı şimdi ambulansı arayacağım sen de sakin olmaya çalışmalısın anlıyorsun değil mi beni bende kalman güçlü olman lazım Yangınsın sen yıkılmamalısın kendine gel hadi kurtarmamız gereken bir ekip var hızlı olmalıyız yoksa onları kaybederiz.'' dediğinde kendime geldim ve hemen harekete geçerek telefonu açtım ve rehberden Tuğra abimin ismini aradım ve hemen bulup arama tuşuna bastım. Uzun bir çalıştan sonra konuşmaya hızlı bir giriş yaptım ama o an istediğim gibi davranarak söylememin zamanı olmayan ama söylenmesine geç kalınan bir kelime döküldü ağzımdan hıçkırarak ağlıyordum ama bunun ona yansımaması için elimden geleni yapmaya çalışmam rağmen başaramamış olacağım ki konuşurken ağlıyordum.

  

''Abi bana yardım et! Sen hastanedesin dimi? Hastanede değilsen hemen geç hızlı ol ne olur biz hastaneye geleceğiz hızlı ol lütfen!'' Ben konuşmayı sonlandırıp hızlı bir şekilde kapının önünden gelen ambulans sesiyle kapıyı açmaya koştum.

  

Kapıyı açtığımda içeri giren fazla sağlık görevlileri hemen hızlı bir şekilde nabızlarını ölçüp yaşadıklarından emin olup sedyeye taşıdılar ve ambulansa bindiklerinde hemen arabama koştum.

  

Arkamdan Pelinde aceleci bir şekilde arabama bindi ve arabayı son hızda kullanarak ambulanslara yetiştim ve hastaneye geldiğimizde kapının önünde bekleyen Tuğra koşarak yanımıza geldi.

  

'' İyi misin bir yerinde bir şey var mı? '' diye sorduğunda ona cevap olarak kafamı olumsuzca sallayarak söze girdim.

  

'' Onları kurtar abi ne olur onları kurtar lütfen onlar olmazsa yaşayamam ben'' diye ona yalvarırken bana kararlı ve yemin eder bir sesle konuşmaya başladı.

  

'' Söz veriyorum iyi olacaklar elimden gelenin en iyisini yapacağım ''deyip hemen hastaneye giriş yaptı. Bizde ameliyathanenin kapısının önüne geldiğimizde yine aklım o ana gitti. Arda abimin ölüm haberini aldığım güne yine öyle bir haber alırsam herkes benden korkmalıydı. Çünkü ben böyle yetişmiştim.

  

Baran bana korkmamayı, Ayşe bana kararlılığı, Nil bana özgüveni, Barlas bana nefret ve sevgiyi ne zaman kullanabileceğimi ve Arda bana güven hissini sonuna kadar kullanabilmeyi öğretmişlerdi bu yüzden kendimi hiçbir zaman küçük görmezdim.

  

Bu kapıdan çıkan bir kötü haberle yemin olsun kendimi o Gökhan denen itin kapısında bulur adam öldürürdüm. Yolun sonu hapisse hapis yatardım. Ama o intikamı ne olursa olsun alırdım. Ben bunları düşünürken Taşkın ailesi hemen yanıma gelmiş ve beni mutsuz gözlerle izliyorlardı. Yanıma gelmeye korkuyorlardı nasıl tepki vereceğimi kestiremiyorlardı bu yüzden sadece bakmakla yetiniyorlardı.

  

Herkes ameliyathanenin önündeyken, koridorun sonunda Mert belirdi ve bana doğru attı. ''Abla...Ben ne diyeceğimi bilemiyorum...Bizim çocuklar-'' Kendini açıklamaya çalışırken ki hali beni daha fazla sinirlendirirken saatlerdir çıkmayan sesim koridoru sallayacak kadar yüksek çıktı.

  

'' Neyden bahsediyorsun sen Mert ne anlatıyorsun ya, abi ben anlamıyorum ben sizi oraya onları koruyun diye gönderiyorum. Size güveniyorum sonra bir bakıyorum emanetime sahip çıkılmamış, demek ben kimseye güvenmemeliyim sana bile...'' dediğimde biraz gözyaşlarımı silmek için ara verdiğimde o araya girdi.

  

'' Abla...''dediğinde ne diyeceğini bilememiş ve yüzüme bile bakamayan Mert sustu... yine sustu...

  

''Ne var biliyor musun Mert sanırım artık sadece intikam alıp bu işi bitirmeliyim. Belki içimdeki yangını söndürüp yok etmeliyim. Belki de Amiral Soykan'ın teklifini kabul etmeliyim, belki de gitmeliyim...'' dediğimde bütün koridordaki taşkın ailesi, Mert ve Pelin şok içinde bana bakıyordu.

  

'' Belki de bunların hiçbirini yapmayıp ölmeliyim...''dediğimde Mert inanmak istemezcesine konuşmaya devam edecekti ki ameliyathaneden çıkan Tuğra abimle herkes o tarafa doluştu.

  

Yarı üzgün yarı mutlu bir halde yanıma geldi ve konuşmaya başladı.

  

'' Biz elimden gelen her şeyi yaptık, Baran'ın karnından giren kurşunu çıkardık kendisi iyi, Ayşe de aynı şekilde, Nil de göğüs kafesine yakın bir yere girmiş kurşun şükür ki kalbe girmemiş yoksa hastayı kaybedebilirdik. Denizde aynı Baran gibi bir durum da ama...'' dediğinde o konuşmanın devamında gelecek haberin kötü olduğunu bildiğimden derin bir nefes alıp konuşması için söze girdim.

  

'' Barlas o iyi mi?'' dediğimde bir sessizlik çöktü. Ama bu sessizliği Tuğra dan çıkacak olan cümle bozdu.

  

'' Maalesef bütün çabalarımıza rağmen hastayı kaybettik, başımız sağ olsun.'' dediğinde dünya durmuştu...

  

Her şey herkes susmuş benim vereceğim tepkiyi beklerken ben tepkisiz durmuştum. Bakışlarımı Pelin'e çevirdiğimde gözünden bir damla yaş yere düştü. O beni anlamış gibi hıçkıra hıçkıra ağlarken kendimi tutamayarak bir krizin eşiğine girerek gözümü açıp kapadım ve kendime gelmeye çalıştım.

  

Koridorda ileri geri yaparak derin nefesler almaya çalıştım ama olmamıştı. Barlas beni bırakmıştı, ona onu sevdiğimi söyleyememiştim. Yine başaramamıştım, Kahretsin ki onu da kaybetmiştim...

  

Gözüm dönmüş gibi onlara arkamı dönüp hızlı adımlarla derin nefesler alarak yürümeye başladım. Arkamda ismimi bağıran abilerim peşimden gelerek ne yapacağıma bakıyorlardı. Anne ve Babam ise diğerlerinin yanındaydı.

  

Pelin, abi tayfasını geçerek yanıma geldi. Bana bakmadan konuşmaya başladı.

  

'' Ne yapacaksın? Yapacağın şeyi bana da söyle bende geleceğim bu sefer engellemeyeceğim seni çünkü haklısın o kadar haklısın ki ben bile engelleyemiyorum bu olanları '' Hiçbir şey demeden yoluma devam ettim arkadaki tayfa ise ne yapacağımızı izliyorlardı.

  

Kafam dik ve titreyen bacaklarıma rağmen diktim her şeye rağmen asıl oyun şimdi başlıyordu. Kaybettiklerimin acısını çıkaracaktım herkesten artık bu kadar susmak yeterdi. Ben çok yorulmuştum bu kaos sondu.

  

Hastane çıkışında bekledim arkamdaki tayfa,Mert ve Pelin de yanıma gelerek ne yaptığıma bakmaya devam ettiler. Telefon rehberinden Kerem'i aradım. Telefon ilk çalışta açıldı ve ben bağırmaya başladım.

  

'' Bir maç bu kadar zor ayarlanmamalı Kerem ya bana hemen bu maçı ayarla hemen şimdi.'' dediğimde söze girdi. '' Ama hazırlık-'' dediğinde '' Boş ver hazırlığı başlasan iyi edersin yok ben yapamam dersen ben başka şekilde hallederim '' dediğimde onaylayıp kapattı.

  

Arabaya bindim ve peşimden Pelin, Iraz, Karan, Aren benim arabama bindiler ve ben tam hızla sürmeye başladım.

  

Arabayı maçın yapılacağı ringe getirdiğimde herkes aceleyle içeri giriyordu. Maskemi ve boks eldivenlerimi almamıştım. Bundan sonra böyleydi işlerine gelirse. Birkaç şınav ve mekik çekip hemen ismimin anons edilmesini bekledim. Diğerleri maçı izlemek için seyirci koltuklarına geçtiler korkuyorlardı özellikle Pelin...Ben anons edilmeyi beklerken maçı hakemi konuşmaya başladı.

  

''Evet sayın boks severler, bugün harika bir maç izleyeceğiz iki ezeli düşman yıllardır bir araya gelmemişlerdi. İşte o gün bugün hazırsak iki ezeli düşmanı buraya çağıracağız, ilk boksörümüz Keskin geliyor. Diğer boksörümüz hepinizin de tanıdığı bir isim Yangın geliyor.'' Ben maskesiz ve eldivensiz ringe girdiğimde ringde bir sessizlik oluştu.

  

Kimse bunu beklemiyordu herkes videoya çekiyordu. Eminim ki Gökhan da beni beklemiyordu. Dik başımla konuşmaya başladım.

  

'' Korkak olmayacaksın herhalde Keskin değil mi sende çıkar maskeyi ve eldiveni seni çıplak elle dövmek istiyorum'' dediğimin üstüne eldiven ve maskesini çıkaran Gökhan cesur bir ifadeyle konuşmaya başladı.

  

'' Sürprizimi beğendin mi Laren evine çiçek göndermek isterdim ama işte kader...'' dediğinde bende şalterler attı ve bağırarak konuşmaya başladı.

  

''Sen var ya sen, seni hiçbir zaman affetmeyeceğim Gökhan '' dediğimde hemen karşılık verdi.

  

''A-a neden sen benim sevdiğim kişiyi elimden aldın bende senden aldım ödeştik.'' dediğinde ben ona bakarak konuşmaya başladım.

  

''Aynı şey değil Gökhan ben senden, seni sevmeyen birine zarar verdiğin için aldım. Sen benim sevdiğim çocuğu elimden aldın. Eğer bir şansım olsaydı seni, beni vurduğun gün öldürürdüm, o zaman ne sen benim sevdiğim çocuğu elimden alabilirdin ne de bu olaylar olmadan şu an burada olmazdık. Ben sana çok iyilik yaptım Gökhan kız kardeşini kötü adamlardan kurtardım mesela, annen hastaydı kim buldu sanıyorsun doktoru yine ben...'' dediğimde bana dolu gözlerle baktı. Ben bir an yer ve zamanı unutup onu ittim ve bağırarak konuşmaya devam ettim.

  

'' Ama sen beni mahvettin bundan başka yaptığın hiçbir şey yok Allah kahretsin seni kahretsin!'' diye isyan ettim ringin orta yerinde en sonun da daha fazla dayanamayıp cebimde bulunan bıçağı çıkarıp karın boşluğuna sapladım. Sonra ona gözyaşları içinde bakıp konuşmayı son cümleler ederek bitirdim. '' Asıl şimdi ödeştik Gökhan asıl şimdi ödeştik. Hoşça kal... "

*****

Bu bölümle hepiniz benden nefret edbilirsiniz ama yapacak bir şeyim yok üzgünüm...

HEPİNİZİ ÇOK SEVİYORUM, SİZLERE ÇOK TEŞEKKÜR EDİYORUMMMM<<<3333

Loading...
0%