Yeni Üyelik
23.
Bölüm

23. Bölüm

@cataraklar

LAREN’İN AĞZINDAN

Artık yalnız hissetmiyordum arkamda beni destekleyen bir ailem vardı. Onlara karşı artık güvenme duygusunu hissetmeye ve onlara da bunu göstermek istiyordum.

  

Şimdi ise ailem ve akrabalarımla oturmuş kahvaltı ediyorduk. Bütün aile beni tebrik etmiş ve yanımda olmak için ellerinden ne geliyorsa yapacaklarını söylemişlerdi. Zaten onlar söylemeseydi de ben onlara bunu teklif edecektim. Haftaya maça bomba gibi çıkıp ailemi daha da gururlandıracaktım.

  

Ama artık bir sorunumuz vardı... Normal şartlarda maça girerken arkamdaki kimseyi düşünmez ve hep kazanmaya odaklanırdım...

  

Hatta bir keresinde hayatımın en önemli maçına girerken Kerem beni ölmemem için tembihliyordu ve ben ona bir cümle kurmuştum. ' Ben ölsem arkamdan sadece kardeşlerim dediğim insanlar bir hadi bilemedin iki gün ağlar... Arkamda anne, baba gibi önemli bireyler bırakmıyorum Kerem... Ölüm benim maçlara girerken en son düşündüğüm şey..." Bu cümleyi eğer Sönmezlerin kızlarıyla karışmış olmasaydım yine kurardım. Ama şimdi kuramıyordum çünkü artık fazlasıyla önem verdiğim kişiler vardı arkamda... Onları yüzüstü bırakıp hayatlarına devam etmelerini istemek büyük bencillik olurdu.

  

Sonuçta artık ben ölürsem Karan, Tuğra ,Iraz ve Emre abim kız kardeşleri olmadan yaşamak zorunda kalacaklar. Aren ikizi olmadan bir hayat sürecek mesela... Annem ve babam hayatlarındaki tek kız çocuklarını kaybetmiş olacaktı...

  

Kardeş yerine koyduğum arkadaşlarımı unutmamak lazım tabi onlarda üzülür ama aynı Barlas'a yaptıkları gibi artık öldü o onu unutup hayatımızı yaşamamız lazım diyecek ve beni unutacaklardı. Ama sonuçta onlarında hayatlarından bir Laren geçmiş olacak sonuçta.

  

İçimde düşündüğüm bu düşüncelerden yanımda oturan abim Karanla gözler bana döndü. "E-e ne zaman tanışıyoruz damat beyle?" dediğinde dalga geçtiğini anladım ama masadakiler ciddi anlamış olacaklar ki biranda hepsinin yüzleri düştü. Bende bunu fark ettiğim için hemen Karan abimin bacağına, bana göre küçük ona göre abartılı derecede büyük olan bir çimdik attım.

  

Karan abim kısık bir sesle inlerken ben hiçbir şey olmamış gibi babama bakarak konuşmaya başladım.

  

"Bende tam sizinle o konuyu konuşacaktım babacım... Boranın ailesi ile tanışma yemeği yapalım diyoruz dışarıda. Ne zaman uygun oluruz acaba?" dediğimde babamın babası yani Mahmut Bey hemen lafa atladı.

  

"Olmaz öyle şey söyle akşama toplanıp gelsinler yemeğe hem ailemizi de görmüş olurlar değil mi dünür?" dediğinde gözlerim parladı. Hemen söze giren kişi annemin babası Gökhan Bey oldu. "Çok haklısın dünür, bizden kızı almak bu kadar kolay değil gelsin de yüz yüze bizde tanışalım delikanlıyla." dediğinde biraz moralim bozuldu ki iç sesim de bu anı beklemiş gibi hemen benimle iletişime geçmeye başladı.

  

İçses: Ay Laren kız bunlar seni evermeye ne meraklılar senin düşünceler bunlara ters kızım bence sen dön bu yoldan...

  

Harbiden iç sese bir hak vermedim değil umarım bu işin sonunda evlenmek zorunda kalmam... Neyse bunları sonra Boranla konuşurum yanlış bir şey yapmasın çocuk sonra bu kadar erkek yerler yakışıklı adamı...

  

Yemeğimi erken bitirip masadan kalktım. Benim kalktığımı gören masadakiler sorgularcasına bana bakarlarken ben onlara açıklama yapmak için dudaklarımı araladım. "Afiyet olsun hepinize benden bu kadar dışarıda işlerim var hem daha Borana akşama burada olduklarını söyleyeceğim." dediğimde hepsinin yüz ifadesine rahatlık çökmüştü. Konuşmama karşılık olarak annem konuşmaya başladı.

  

"Tabi kızım çık sen." dediğinde kafamı sallayıp odama çıktım. Üstümde olan kıyafetlerimi şık kıyafetlerle değiştirdim çünkü Boranın holdingine gidecektim.

  

Üstümü değiştirdikten sonra hemen odamdan çıktım ve merdivenlerden aşağı inerek evden çıktım fakat birinin arkamdan seslenmesiyle o tarafa dönmek zorunda kaldım. Arkamdan bağıran kişi Aren imiş. Onun konuşmasını istercesine suratına baktım. O da hemen dudaklarını aralayarak konuşmaya başladı.

  

"Şey... Bende gelebilir miyim? Tabi çok önemli işlerin yoksa..." dediğinde hemen kafamı olumlu sallayıp arabama yöneldim. O da yan tarafıma binip emniyet kemerimi taktı.

  

Onun emniyet kemerini taktığına dair çıkan sesle son gaz arabayı çalıştırıp rotamı Duman Holdinge çevirdim. Telefonumun çalmasıyla arabayı biraz yavaşlatmak zorunda kaldım. Arabanın ekranında yazan isim Baran'a aitti. Derin bir nefes aldım ve telefonu açtım.

  

"Efendim Baran." dediğimde bağırarak konuşan bir Baranla konuşmayı beklemiyordum.

  

"Laren kızım sen ne işler peşindesin. Laren canım arkadaşım, Boran Dumanla sevgili olmak ne demek? Sen daha yeni sevdiğin çocuğu kaybettin Laren, aklım almıyor... Bu çocuk neyin nesi tanıyor musun bari?" Birkaç dakika sustum ve ardından gelebilecek soruları bekledim ama sadece son sorduğu sorunun cevabını beklediğini görünce ben konuşmaya başladım. "Bende şimdi sana onu söyleyecektim. Yarın akşam yemeğe çıkıyoruz sizlerle ve Boranla olur mu?" dediğimde bir süre karşıdan ses gelmedi sonra konuşan Borana kulak kesildim.

  

"Ne işler dönüyor bilmiyorum ama en kısa zamanda konuşacağız Laren..." deyip telefonu kapattı. Bende Holdinge yaklaştığımız için tekrar aramadım. Arabayı Holdinge ait dış otoparka park ettim sonra Aren ile beraber arabadan indik ve holdingin giriş kapısından girerek danışmanın olduğu yere yürüdüm. Danışman kadın beni görünce hemen ayağa kalkıp konuşmaya başladı.

  

"Hoş geldiniz Yangın Hanım size nasıl yardımcı olabilirim." demesiyle konuşmaya başladım.

  

"Boran odasında mı acaba?" dediğimde önce neden onu sorduğum hakkında bir durdu ardından evet anlamında kafasını salladı, bende konuşmaya devam ettim.

  

"Güzel o zaman haber verir misin geldiğimi?" dediğimde hemen söze girdi.

  

"Üzgünüm Yangın Hanım Boran Beyin misafiri var odada." dediğinde ben konuşmaya devam ettim.

  

"Sen benim geldiğimi söyle beni geri çevirmeyecektir." dediğimde korkmuş olacak ki kafasını salladı ve masada duran telefonu eline alarak konuşmaya başladı.

  

"Kusura bakmayın Boran Bey toplantınızı böldüm ama Yangın Hanım geldi."

  

".................." Boran ne dediyse kadının suratı kıpkırmızı olmuş ve ardından telefona Boran'ın konuştuğu şeyi onaylayıp telefonu kapattı. Bana dönerek konuşmaya başladı.

  

"Buyurun Yangın Hanım kusura bakmayın son kat 12 numaralı odada." dediğinde ona bakmadan Aren ile birlikte asansörlere doğru ilerledik. Aren asansörü çağırma düğmesine bastığında yan asansörden çıkan kişi ile dünya durmuştu sanki...

  

Olamazdı...

  

Olmamalıydı...

  

İmkansızdı...

  

Asansörden inen kişi ile uzun bir bakışma yaşamıştık ki bunu Aren de fark etmiş ki benimle aynı yöne doğru baktı. Karşımda resmen kanlı canlı Arda abim duruyordu. Her şeyin önce halüsinasyon olduğunu düşündüm... Her şeyin tekrar başa sardığını düşündüm ama sonra sol gözümden akan yaşa bakan Arda abimle her şeyin gerçek olduğunu anladım.

  

O bana bakıyordu...

  

Ben ona bakıyordum...

  

Ne o bir adım atıyordu...

  

Ne de ben...

  

Onunla benim göz temasımızı bozan şey Aren'in beni kendine çevirmesi oldu. "Laren ne oluyor o adam kim?" dediğinde kafamı yine o tarafa çevirdiğimde yoktu... Gitmişti...

  

Yine beni bırakmayı tercih etmişti...

  

Aren'e dönüp konuşmaya başladım. "Sende gördün dimi? Bir adam vardı orada." O da kafasını olumlu anlamda sallayınca içimde gerçek beni yansıtan bir yangın başladı. İçimdeki küçük kız çocuğu tekrardan hayata döneceğini düşünüp sevinç naraları atmıştı önce ama bu içimde başlayan yangın geçmişimi ve küçüklüğümü yakacaktı çünkü eğer az önce gördüğüm şey gerçekse ki gerçek çünkü beni doğrulayan bir insan daha var. Her şey yeniden çizilir kartlar yeniden dağıtılırdı. Yine ve yine şüphesiz ben kazanırdım ama bu sefer karşıma alacağım kişi yüzleşebilirsem Arda abim olacaktı ve beni yakan asıl gerçekte buydu. Onun yaşıyor olması...

  

💔 

  

Daha fazla orada vakit harcamadan az önce yaşananları bir kenara bırakıp Aren ile çağırdığımız asansöre bindik. Ben asansörde sanki az önce olanlar yaşanmamış gibi davranırken Aren az önce ne yaşandığının hatta ve hatta o adamın kim olduğunu sorguluyordu.

  

Asansör holdingin son katında durduğunda asansörden çıkıp 12 numaralı odaya doğru hızlı adımlarla ilerliyordum ki beni biranda kolumdan tutup kendisine çeviren Aren ile adımlarım durmak zorunda kaldım.

  

"O adam kimdi?" diye bir soru yöneltti yüzündeki sinirli ifadeyle. Bende gecikmeden hak ettiği cevabı verdim.

  

"Seni ilgilendirmez." dediğimde daha fazla sinirlendi ve elini çekmediği kolumu daha çok sıkmaya başlamıştı. Bende daha fazla sıkmaması için kolumu elinden kurtarıp hızlıca 12 numaralı odanın kapısını çalmadan açtım ve kapıyı açış şeklimden rahatsız olan Boran'a doğru konuşmaya başladım.

  

"O az önce asansörden inen adam kimdi?" dediğimde kaşları çatıldı ve anlamadığını belli eder bir sesle konuşmaya başladı. "Hangi adam?" dediğinde ben isim ve soy isim ile konuşmaya karar verdim. "Arda Soykan olan adamdan bahsediyorum." dediğimde açıklama yapmaya başladı. "Yeni iş yapmaya başladık, ortağım olacak sanırım." dediğinde gözlerim fal taşı gibi açılmıştı.

  

Nasıl yani mimar mı olmuştu?

  

Kendime geldim ve onunla sanki az önce hesap sormuyormuş gibi konuşmaya başladım. "Akşam annen ve kız kardeşlerini alıp bizim eve yemeğe gelebilecek misin?" dediğimde ruh halimin ani değişimime şok içinde bakmış ama ardından kapıda bizi izleyen Aren ile kendine gelmiş olacak ki hemen normal konuşmaya başladı. "Tamam akşama geliriz." dediğinde ona gülümsedim onu Aren ile tanıştırma girişiminde bulundum.

  

"Boran, Aren benim ikizim." dediğimde ayağa kalktı ve el sıkıştılar ama Aren oldukça mesafeli yaklaştı. Boran el sıkışırken memnun oldum demiş ama Aren sadece baş selamı vermişti.

  

Ben bu ortamdan çok sıkıldığım için hemen söze girdim. "Bugün Suat Beyle anlaşma imzalayacağım." dediğimde bana baktı ve konuşmaya başladı. "Emin misin bu maça çıkmak istediğine?" dediğinde ona da aynı daha önce Kerem'e baktığım gibi baktım.

  

O da benim emin olduğumu bakışlarımdan anladı ve kafasını ağır bir şekilde aşağı yukarı salladı.

  

"O zaman ben çıkıyorum akşama görüşürüz evde." dediğimde başını önündeki dosyadan kaldırdı ve bana bakarak onayladı ardından ben daha odadan çıkmadan bir şeyler söyledi. "İşin bittiğinde ara beni konuşalım Laren." dediğinde ona tamam anlamında başımı salladım ve Arenle birlikte odadan çıktık. Asansörle danışmanın olduğu kattan çıktık ve arabama doğru adımladık. İkimizde arabaya aynı anda bindik. Sürücü koltuğuna oturduğumda çalan telefonuma artık lanet etmek istedim şu telefon susmak bilmiyordu. Arayana baktığımda Baran olduğunu gördüm ve ona anlatmam gerektiğini düşünüp telefonu açtım ardından arabaya bağladım.

  

"Laren çok kötü bir şey oldu konuşmamız lazım..." dediğinde bir süre durdum.

  

Ne olmuştu?

  

"Benimde sana anlatmam gereken bir şey vardı ama önce sen ne oldu?" dediğimde bir süre bir sessizlik oldu ardından derin bir nefes alarak konuşmaya başlayan Baranla dikkatimi ona verdim.

  

"Pelin dünden beri evde yok gidebileceği her yere baktık ama yok, yer yarıldı da içine girdi sanki." dediğinde rahat bir nefes aldım. Bu önemli değildi... Çünkü zaten Pelin aynı benim gibi bazen kendi kendine kaçamaklar yapardı bu yüzdende bunu çok önemsemedim.

  

"Boş ver şimdi Pelin'i ben onu bulurum, ben sana daha farklı bir şey söyleyeceğim Baran ama sakin olacaksın söz ver..." dediğimde yine bir sessizlik oldu ama ardından arabada Baran'ın telaşlı sesi yankılandı.

  

"Yine neye bulaştın acaba? Tamam söz söyle." dediğinde konuşmaya başladım.

  

"Baran..." dedim ama devamını getirememiştim çünkü nasıl bir tepki vereceğini bu sefer kestiremiyordum. Tamam, Baran'ın hayatında önemli bir yer kaplıyorum doğru ama söz konusu abisi ise daha arka plana atılırdım onun için bunu bilecek kadar tanımıştım onu...

  

"Kızım adamı delirtme de söyle ne söyleyeceksen bak daha çok sinirleniyorum." dediğinde benim gözümden yaşlar boşalmaya başladığı için arabayı sağa bir yere çektim.

  

"Baran... Ben onu gördüm... Arda Abimi... O yaşıyormuş Baran... Bana baktı ve gitti... Mimar olmuş biliyor musun?... İstediği mesleğe kavuş-" derken ara ara durup hıçkırıyor ve ağlayarak konuşuyordum ki Baran sözümü kesti.

  

"Laren... Ne diyorsun sen? Benim abim yıllar önce öldü hatta sende yanımdaydın hani beraber cenazeye gittik ağladık. Nasıl unutursun bunları!?" dediğinde sinirlerim tepeme çıktı.

  

"Sadece ben görmedim ki Aren de gördü, inanmıyorsan sor, bir şey desene Aren görmedik mi beraber?" dediğimde önce benim yaşlardan ıslanmış suratıma sonra arabanın ekranına yansıyan 'Baran' ismine bakarak konuşmaya başladı.

  

"Doğru söylüyor beraber gördük." dediğinde ona gülümsedim çünkü beni yalnız bırakmamıştı. O da görmüştü ama Arda'nın yüzünü görmeden tanımış gibi yapması beni mutlu etmişti.

  

Aren'in sözlerinden sonra arabada büyük bir sessizlik oldu ardından Baran konuşmaya başladı. "Bize gel bu konuyu öyle konuşalım." demişti donuk bir sesle, Baran böyle tepki vermezdi bir şeyler dönüyordu ama ben ne olduğunu öğrenecektim.

  

Telefon Baran'ın sözlerinden sonra kapanmıştı ama ben hala nasıl bir yol izleyeceğimi kararlaştıramamıştım. Normalde bir olay oldu mu hemen aklıma doluşan bin bir türlü plan olurdu ama şimdi aklıma bir tane bile gelmiyordu.

  

Araba bomboş yolda ilerlerken Suat Abi'nin mekanına gelmiştik. Kapıda iki tane iri cüsseli adam nöbet tutuyordu ve beni gördüklerinde hemen dik duruşlarına geçip kapının önünü kapattılar. Arkamda ise Aren hareketlenmiş her şeye karşı hazırlıklı durmaya çalışmıştı ama sanırım benim boksör olduğumu hatırlamış olacak ki hemen eski haline geri döndü. Biran az önce olanları unutup gülecektim ki hemen bu isteğimden vazgeçip karşımda duran adamlara baktım.

  

Adamlardan birinin suratında kocaman bir çizik vardı diğeri ise oldukça normal bir adamdı. Yüzünde koskocaman çizik olan pis bir sırıtışla konuşmaya başladı. "Buyur bacım yanlış yere geldin galiba burası değil aradığın yer, yan tarafta orası..." dediğinde yaptığı imayı hemen kapmış suratına öldürücü bakışlar attım ardından ise ona küçümseyici bir bakış atarak konuşmaya başladım.

  

"Suat Bey'e Yangın geldi derseniz içeri alacaktır." dediğimde yüzündeki pis sırıtış söndü ve yanındaki adama baş işaretiyle içeri dediğimin iletilmesini istedi. Artık bana az önce laf söyleyen adamın suratında korku vardı. Ona doğru birkaç adım attım ardından konuşmaya başladım.

  

"Dua et bugün çok işim var yoksa seni burada öldürürdüm." dediğimde yüzündeki korku git gide artmıştı bu beni keyiflendirdiği için geri çekildim ve içeri giden adam geri geldiğinde konuşmaya başladı.

  

"Buyurun Yangın Hanım, Suat Bey sizi bekliyor." dediğinde ona baş hareketi yaptım ve tam içeri girecekken Aren'i tuttular tabi ki yine o suratında kocaman çizik olan adam yapmıştı bunu. Sabrımın sınırları zorlandığı için dişlerimi sıkarak konuşmaya başladım.

  

"O benimle geldi bırak da geçsin." dediğimde hemen toparlandı ve eliyle Aren'e yol verdi. Aren bana bir şey olmadığını anlatmak istercesine gülümsedi, bende ona gecikmeden karşılık verdim.

  

Daha fazla burada durmamak için hızlı adımlarla Suat Abi'nin odasına girdim. Suat Abi beni görünce ayağa kalktı ve konuşmaya başladı. "Ooo kimleri görüyorum Yangın hoş geldin." dediğinde ona baş selamı verip konuştum.

  

"Abi bana şu dosyayı ver de gideyim ben çünkü akşama işlerim var." dediğimde hemen kafasını salladı ve bana dosyayı uzatmadan önce tekrar ve tekrar herkesten duyduğum o soruyu bana sordu. "Emin misin?" dediğinde kesin bir tavırla "Hiç olmadığım kadar..." dediğimde bana gururlu bir ifadeyle baktı ve dosyayı uzattı.

  

Ben dosyayı imzalarken Suat Abi söze girdi. "Hafta sonu başlıyoruz antrenmanlara, sen zaten evde sabah sporunu yapıyorsundur." dediğinde onu başımla onayladım ve dosyayı imzaladıktan sonra Suat Abiye verdim. Sonra vedalaşıp oradan ayrıldım.

  

Arabaya bindiğimizde Aren konuştu. "Herkes neden bu maça tereddütle yaklaşıyor?" dediğinde ona yalan söylemeden konuştum. "Çünkü eğer o maçta ölürsem sorumluluk kimseye kalmayacak." dediğimde bana korkulu gözlerle baktı, bende onu rahatlatmak için konuşmaya devam ettim.

  

"Ama merak etme ben ölmem." dediğimde gözlerindeki korku biraz dinmişti ama ardından küçük bir çocuk misali bir soru sordu.

  

"Söz mü?" dediğinde yine bir dejavu yaşadığımı fark ettim ama bozuntuya vermeden ona onun gibi cevap verdim.

  

"Söz. İkiz sözü..." dediğimde bana kocaman gülümsemişti.

  

Arabayı son süratle kullandım ve eve geldiğimizde kapıyı Aren'in anahtarıyla açtığımızda bizi elinde toz almak için kullanılan spreyi bize doğru tutan annem karşıladı. "Sakın hareket etmeyin!" dediğinde biz ellerimizi havaya kaldırmış anneme bakıyorduk.

  

"Ayakkabılarınızı yavaşça çıkarın yerler yeni silindi." dediğinde onun verdiği görevleri yapıp odamıza çıkmayı başardık. Ben odamda dolaptan elbise seçmeye çalışırken odaya kapıyı çalarak annem girdi.

  

"Kızım giyineceklerini belirledin mi?" dediğinde karasız bir ifadeyle yüzüne bakıp konuşmaya başladım. "Yok anne ya bulamadım bir şey..." dediğimde hemen söze girdi.

  

"Benim bir gece davetinde giydiğim elbise var aslında aşırı sade ve şık bence sana da çok yakışır onu giymek ister misin?" dediğinde hemen parıldayan gözlerle o muhteşem gözlerine bakıp heyecanla konuşmaya başladım. "Olur hem de harika olur." dediğimde onunda gözleri parladı.

  

"O zaman ben sana hemen elbiseyi getireyim." derken odadan çıkmıştı bile... Bende arkasından gülümseyerek bakmıştım.

  

Ben annemin elbiseyi getirmesini beklerken ufak bir duş aldım. Annem yine kapıyı tıklatarak girdi ve elbiseyi yatağa bırakırken bornozumun açık kalan yerlerindeki morlukları fark etti ardından endişeyle hareketlenip konuşmaya başladı.

  

"Kızım ne oldu buralarına?" dediğinde ona olağan bir durum olduğunu belirten bir sesle konuşmaya başladım. "Sakin anne, dövüşçüyüm ya ben." dediğimde rahatlamış bir ifadeyle suratıma baktı ardından beni kendine çekip sıkıca sarıldı.

  

"Sana bir şey olmasın tamam mı kızım? Sen beni bırakma sakın!" dediğinde ona böyle bir şey olamaz bakışı atarak başımdaki bornozu alıp saçlarımın nemini almaya başladım. Annemde odadan çıkıp beni hazırlanmam için yalnız bıraktı.

  

Annemin bıraktığı elbiseye baktığımda oldukça sade kalem bir elbise vardı ve arkası kalp şeklinde açıktı. Onu üzerime geçirdim, makyajımı yaptım ve ardından saçımı yapıp hazır bir şekilde aşağıya indim. Aşağıda herkes oturmuş gelecek misafirleri bekliyorlardı.

  

Benim altımda olan kırmızı topuklu ayakkabılarımın sesiyle herkes bu tarafa döndü. Elbise üzerime tam oturmuştu ve fiziğimi ortaya çıkarmıştı. Herkes bana büyülenmiş gözlerle bakarken kapı çaldı bende yavaş ve sakin adımlarla kapıyı açtım.

  

Kapıda ön tarafta Boran'ın annesi olarak tahmin ettiğim Serap Hanım duruyordu... Bu kadın Amiral Soykan'ın ilk eşiydi ama maalesef Amiral fazla hızlı zamanlarda yaşadığı için ikinci eşi de arada kaynatıp Ayça gibi dünya tatlısı bir kız dünyaya gelmişti.

  

Boran'ın elinde bulunan kırmızı gülleri tam ben alacakken elimden çekti ve bana bakarak konuşmaya başladı. "Maalesef bu güller annene canım zaten sana çiçek alsam mavi çiçek alırım." dediğinde önce yüzüm düşse de sonra dedikleriyle yüzümde harika bir gülümseme oluştu. Boran herkesle konuşup ellerini öperken bende Serap Hanım'ın elini öptüm ve hoş geldiniz dediğimde bana baktı ardından hemen tatlı bir tınıda konuşmaya başladı.

  

"Hoş buldum canım maşallah harika gözüküyorsun. Allah seni nazarlardan saklasın." dediğin de ona gülümsedim ve ardından Ceren geldi ve bana sarılıp konuşmaya başladı.

  

"Ayy merhaba yenge, ben Ceren kız kardeşiyim seninkinin, yalnız yakıyorsun bu gece..." dediğinde ona da gülerek karşılık verdim. O içeri geçince herkes sofraya oturmuştu bende Boranla Aren'in arasına oturdum. Herkes birbirleriyle sohbet ediyordu.

  

Dedelerim Boran'ı sevmiş baya baya sohbet ediyorlardı. Annemle annesi de kaynaşmıştı. Ceren ise kuzenlerimden Eylem ile sohbet ediyordu. Ben de her şeyin iyi gitmesine sevindiğim için pek bir şey yapmıyordum.

  

Akşam epey iyi geçiyordu yemekler yenmiş salonda tatlı yemeye geçmiştik ki saatin geç olduğunu söyleyip kalkan Boranları geçirmek için kapıya kadar gittim. O da kimse anlamsın diye beni yanağımdan öpmüştü ama bütün kokusu burnuma nüfuz etmişti. Dehşet ferahlatıcı bir kokusu vardı. Resmen amber kokuyordu ve bu koku beni mest etmişti.

  

Ama kimseye bir şey çaktırmamak için oldukça hızlı davranmıştım. Onlar evden gittiklerinde hızlıca odama gidip üstümü değiştirdim, makyajımı çıkardım ve saçımı gelişi güzel toplayıp arabamın anahtarını alarak odadan çıktım.

  

Salona girip annem ve babama hitaben konuşmaya başladım. "Ben çıkıyorum." dediğimde annem hemen söze girdi.

  

"Nereye kızım bu saatte?" dediğinde ayakkabılarımı giyerken hızlıca cevap verdim.

  

"İşlerim var anne geç gelirim ben öptüm." deyip evden çıktım. Arabama hızlıca binip dağ evine gittim. Tam da tahmin ettiğim gibi Pelin buradaydı. Eve girmek için hiçbir engelim yoktu fakat bir sorun vardı ki ben bu eve Barlas öldükten sonra hiç girmemiştim ve bu ilk olacaktı.

  

Sakin adımlarla eve yaklaştım. Kapıyı çaldığımda kapıyı açan genelde Barlas olurdu ama şimdi içerde Pelin vardı ve tabi ki de kapıyı o açmıştı. Vakit kaybetmeden konuşmaya başladım.

  

" Pelin sana bir şey söyleyeceğim." dediğimde benim hala burada olmama şaşırmış ama bozuntuya vermeden hemen konuşmaya o da dahil oldu.

  

"Söyle canım." dediğinde ben devam ettim.

  

"Arda Abim... Yaşıyormuş..." dediğimde onun yüzü bembeyaz oldu. En sonunda konuşmaya başladı ve sesi titriyordu.

  

"Laren sen bunu nereden öğrendin?" dediğinde bunu onun bildiğini bilmiyordum. Bu yüzden şoka girdim ama konuşmaya devam ettim.

  

"Sen biliyor muydun?" dediğimde hemen konuşmaya başladı.

  

"Bak Laren bunu tam 2 gün önce Baranlar konuşurken duydum. Laren onlar bir plan yapıyor ve seni tuzağa çekecekler..." dediğinde betim benzim atmıştı, hissediyordum ama ben daha konuşamadan o konuşmaya devam etti.

  

"Eğer bana inanmazsan ses kaydı da aldım." dediğinde daha da bir kötü olmuştum. O hiç hız kesmeden telefonunu alıp ses kaydını açtı.

  

"Hayır abi saçmalama bu bilgiyi kimse bilmemeli..." demişti Deniz.

  

"Hele Laren hiç öğrenmemeli çünkü asıl oyunu bozmamalıyız." diyor Baran.

  

"Yıkılacak duyduğunda ama yapacak hiçbir şey yok, kurtuluyoruz artık bu boktan oyundan." demişti Nil.

  

"Tamam daha nasıl saklayacağız peki adam Türkiye'ye dönmüş yarın bir gün karşılaşırlarsa ne olacak. İstanbul büyük tamam ama Laren İstanbul'un her yerinde bunu sizde biliyorsunuz." diyen Ayşe idi.

  

"Sikeyim işler birbirine girdi. Neden döndüyse abimde geri!" diyen kişi Barandı.

  

"Ne yapalım yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik nasıl olsa o Laren'in çıkacağı maçta öğrenecek her şeyi..." diyen Denizdi.

  

Ses kaydı burada bitiyordu. Benim gözlerimden yaşlar akıyordu ve yüzüm su içinde kalmıştı. Her şey bir oyundu. Her şey bir yalandan ibaretti...

  

Her şey yalan olmamalıydı...

  

Pelin bana bakarak konuşmaya başladı. "Şimdi ne yapacağız?" dediğinde ben söze girdim.

  

"Savaşacağız..."

***************

Ölüyüde dirilttim valla benden korkulur....

Siz ne düşünüyorsunuz?

Loading...
0%