@cataraklar
|
Evet biliyorum çok geç bir bölüm oldu ne zamandır burada yoktum ama çok sınavım vardı ve yoğundum bildiğiniz gibi değil... Bu süreçte bir kitap yayınladım onu okumanızı rica ediyorum, ona daha aktif olmaya çalışacağım, çünkü bu kitabın yavaş yavaş sonlarına gelmek üzereyiz... İyi okumalar... ******* LAREN’İN AĞZINDAN Koşuyordum... Hem de nefes nefese kaldığımı bildiğim halde, üstümde bulunan beyaz tül elbisenin üzerimde ne işi olduğunu bilmiyordum... Nedenini bilmediğim bir şekilde uzun ağaçların olduğu bir ormanın içinde koşturuyordum... Ben buraya nasıl gelmiştim... Koşarken neden kaçtığımı merak edip arkamı döndüm ama arkamı dönmemle önümde duran birine çarpmam bir oldu. Karşımda sapsarı saçlı küçük bir kız çocuğu vardı... Bu çocuk... O çocuktu... Güney’in kız kardeşi... Bana masmavi gözleriyle baktı ama keşke bakmasaydı... Bana sanki ‘benim ölümüm için neden kendini feda ettin diyordu... Bir süre daha bu şekilde bana bakmaya devam etti ve yıllardır o sesini kulaklarımda hissettim. “Laren abla bunu neden yaptın?” dediğinde ona kaşlarım çatık bir şekilde baktım. Bunu dedikten sonra arkasını döndü ve yavaş adımlarla ormanın uzun ağaçlarının arasında kayboldu. Ben ne onunla konuşmak için ağzımı açabilmiştim ne de onun peşinden gidebiliyordum... Yaralı tarafım resmen gün yüzüne çıkacağını belli ediyordu ama ben onu durduramıyordum... Onu ben öldürmüş olamam değil mi?... Yerimden sıçrayarak kalktım ve kendimi bir hastane odasında buldum. Benim burada ne işim vardı? Kafamı etrafıma bakmak için çevirdiğimde bütün ailenin ve Boran’ın ailesinin burada olduğunu gördüm. Hepsi bana hüzünle bakıyordu ve Amiral yavaşça yanıma yaklaşarak konuşmaya başladı, odadakilere hitaben. “Bizi yalnız bırakır mısınız Laren ile?” dediğinde herkes odadan çıktı. Biz Amiralle baş başa kaldığımızda konuşmaya başladı. Benim ne yaşadığımı anlar gibi bakıyordu... “Laren, benim güçlü kızım şimdi beni iyi dinle sana çok önemli bir şey anlatacağım. Gerçekleri öğreneceksin zihnindeki o küçük kıza yenilmeyeceksin...” dediğinde ona düz bir ifadeyle bakıyordum. O konuşunca neyden bahsettiğini anlamamıştım çünkü beynimi okuma gücü yoksa o rüyayı bilemezdi değil mi? “Bak kızım yıllardır unuttuğunu düşündüğümüz o kızın gerçeklerini sana anlatmadık çünkü unutmuştun sana o ismi söylediğimizde bile hatırlamıyor, boş gözlerle bakıyordun. Neyse ki artık hatırlıyorsun eğer şimdi beni dikkatlice dinlersen o kızla yaşamayı öğreneceksin...” dediğinde ona ne olduğunu öğrenmek istercesine baktım. O da beni daha fazla bekletmeyerek konuşmaya başladı. “Her şey senin yine benim yanıma kaçmanla başladı...” 15 YAŞINDAKİ LAREN’İN AĞZINDAN Yine Amiralin yanına kaçmıştım. Onunla sohbet etmeyeli birkaç hafta olduğundan yanına gelmek benim için zor olmadı. Sohbet ede ede saatin farkına varmamıştık yine tabi ki... Ben onun yanından ayrıldığımda Barlaslarla kaldığımız eve doğru yürüyordum ki telefonumun melodisiyle olduğum yerde durdum. Arayan Dilara idi... “Alo efendim ablacım?” Dediğimde nefes nefese bir sesle konuşmaya başladı Dilara. “Laren abla ne olur bana yardım et!” “Ne oldu Dilara neredesin sen?” dediğimde hemen nefes nefese cevap verdi. “Laren abla bizim okulun oradayım ne olur yetiş üç adam sarhoş, peşimde ne olur!” dediğinde sonlara doğru ağlamaya başladı. “Tamam sen sakın durma ben yetişeceğim sana!” derken koşmaya başlamıştım. Telefonu kapattım ve okulun oralarda koşmaya ve Dilara'yı aramaya başladım. Tam başka bir sokağa girecektim ki girdiğim sokağın sonunda bir çığlık duydum. Dilara’nın çığlığı... Sese doğru tam gaz koşarken aynı zamanda küfürlerimi de esirgemiyordum. Tam yetiştim derken adam Dilara’ya yaklaşmıştı bile. Hemen daha ileri gitmesin diye Dilara'nın üstünden o adamı alıp yumruklamaya başlamıştım ki arkada bu olanları izleyen dövdüğüm piçin arkadaşları beni onun üstünden alıp dövmeye ve aynı zamanda dokunmaya da başlamışlardı. Bana dokunmaları neyse idi de Dilara’ya da dokunuyorlardı ve aynı zamanda kıza dokundukça acı çektiriyordu. Tam adamların boşluklarına geldiği zaman ikisini de birbirine vurup onlardan sıyrıldım ki Dilara’nın önündeki adam eline aldığı bıçakla hem karnından hem de kalbinden iki defa bıçaklayıp kaçtı. Ben ise yerimde dondum... Tarih tekerrür etti ve ben birinin daha ölümüne davetiye çıkarmış oldum... Eğer o adamların bana dokunmasına izin verseydim Dilara yaşıyor olacaktı... Dilara ölmüştü hem de benim yüzümden... ****** Bölüm hakkındaki düşünceleriniz neler ve bu kitabı genel olarak değerlendirseniz kaç verirdiniz bunu merak ediyorum, oy ve yorum bırakmayı unutmayın sevgiler... |
0% |