@cataraklar
|
Yeni kurguma hepiniz hoşgeldinizsevgili okurlarım, öncelikle şunu söylemek istiyorum kitap bölümleri spontene mi gelsin yoksa belirli gün ve saat belirleyelim mi? Ne zaman başladığınızı da alayım... İyi okumalar oy ve yorum bırakmayı unutmayın... ******** Rehabilitasyon merkezindeki, her şey düzenli tek bir yamuk eşya bulunmayan beyaz odamda oturmuş bahçede saçma sapan hareketler yapan bireyleri izliyordum. Bahçede tek başına oturan bir kız çocuğu vardı nedense dikkatimi çekmişti. Boşluğa bakıp elindeki sarı saçlı bebeğin saçlarını tarıyordu onun neden bu halde olduğunu merak etmiştim ama sonra benim ona bile hakkım olmadığını düşünüp kendime kızdım. Buraya geleli tamı tamına dört yıl oluyordu ama asla bir gelişme kaydetmiyor olduğum yerde saymaya devam ediyordum çünkü burada bana sakinleştiriciden ve o salak doktorun terapilerinden başka hiçbir şey yapılmıyordu. Yemek yemeyi bile bırakmıştım yani siz düşünün... Gelme sebebim ise obsesif kompulsif ve etrafımdakilere zarar verecek kadar sinir krizi geçirmemdi. Annem beni o halde görünce kendini yerden yere vurmuş birde üstüne üstlük yetmezmiş gibi sorunlu olduğum için beni dövmüştü. Babam beni annemin elinden zor almış ve uzaklaştırıp pansumanımı kendi elleriyle yapmıştı. Salondaki koltukta babam pansumanımı yaparken annem bana ve babama kötü bakışlar atıyordu. Durmadan da beni aşağılıyor ve ikizimle kıyaslıyordu. Evet ikiz, benim bir ikizim var ve hayatta annemin değişiyle benden daha güzel, daha alımlı hatta daha zekiydi. Bunlar beni sinir krizine itmekten ziyade daha çok ruhsal bir krize sürüklüyordu. Babam, annemle bu yüzden çok kavga ederdi, ikizim ise onların evdeki sesi yükseldikçe benden iğreniyormuş gibi bakıp yanımdan ayrılır ve beni hiç sevmezdi. Tek yumurta ikizi olduğumuzdan neredeyse aynıydık fakat anneme göre onun güzelliği başkaydı... Okulda da bu olay devam etmiş etrafımdaki insanlar bir bir benden uzaklaşmış ve ikizim Aysima ile oynamaya başlamışlardı. Ortaokul zamanlarım tam bir faciaydı, görmediğim zorbalık, yaşamadığım rezillik kalmamıştı. Lise de ise annem sürekli okula gelir çıkardığım kavgalardan usanmışçasına herkesin önünde beni tokatlardı. Zaten lise sonrası diplomamı alıp pilot olduğumda kutlama törenine annem katılmamış onun yerine ikizimin yemin törenine gitmişti. İkizim anneme göre benden daha zeki olduğu için doktorluk kazanmıştı ve şu an başarılı bir doktordu. Ah, neredeyse unutuyordum size kendimi tanıtmadım. Ben Almina Yakaza... Adımın anlamı gibi kızıldım. İsmimi babam koymuştu, annemde ikizimin ismini koymuştu. 24 yaşındayım, toplam dört dil biliyorum ama mesleğimin getirdiği bir özellik olduğu için bununla övünmezdim, bunun dışında 1.70 boyundaydım, bir gözüm kırmızıydı aslında ama etrafımdaki insanlar korkmasın diye annem küçük yaşta renkli lens kullanmayı öğretmişti. Şu an pilotluk yapamadığım için sadece gökyüzüyle yetiniyordum. Hayallerime uzaktan bakmak beni ne kadar bitik hissettirse de hiçte pes etmeyerek uzaktan izlemeye devam ediyordum. Buraya girmeden önce ise dışarıda fazlasıyla hasım edinmiştim hem de sebepsizce, genellikle de rastgele önüme gelen kişilerin kişisel bilgileri dahil her şeyini öğrenir ve ezberlerdim. Önüme gelen kişiyi bilmeme imkânım yoktu ama konu ben olunca tüm kişisel bilgilerimi hastane raporlarım dahil her şeyi gizlemiş hatta görünmez hale getirmiştim. Kapının tıklatılmasıyla içeri beyaz önlüklü kahverengi saçlı kısa boylu olan bir hemşire girdi, kendisi burada yıllardır çalışandı. İsmi Hatice Daştandı, 54 yaşındaydı ve 5 çocuğu vardı. Bunları bana kendisi anlatmadı, ezberlediğim kimlikler arasında tüm herkes gibi o da vardı, görsel hafızam iyiydi... İlaçlarımı getirdiğini söyledi. Ben yatağıma doğru yaklaşıp oturduğumda o da bende damar yolu açıp ilaçlarımı iğneyle kolumdan enjekte etti. Birkaç dakikaya uyku bastıracağını bildiğimden yıllardır yaptığım gibi yine kimseyle muhatap olmadan kendimi beni içine çeken o karanlığa teslim ettim. Sanki yaşadığım hayatta gözlerim açıkken ki halinden farksızmış gibi... 🍁 PARS BENAN Karşımda acı çeken adama hissice bakıyordum yine birini kaçırmıştım her zaman olduğu gibi çünkü annem ellerindeydi, yıllardır onu görmüyordum ve onu nasıl kurtaracağım hakkında hiçbir fikrim yoktu. Bana yol gösteren biri de yoktu, eskiden olsa yolumu anneme sorardım çünkü o bu işlerin içindendi ama şimdi kimseye soramıyordum. Babam eski askerdi ama görüşmüyorduk çünkü annemin işinden dolayın ondan ayrılmış ve bizi ortada bırakmıştı. Bir kız kardeşim vardı, Pırıl, benden iki yaş küçüktü ve moda tasarımcısıydı ama genellikle bana yardım ediyordu. Bir ekibim vardı, bu ekip sadece benim emir ve isteklerime göre işliyordu. Ekipte kız kardeşim Pırıl, lise arkadaşlarım Doruk ve Selin vardı. Selin avukattı bu yönden bize çok yardımı dokunuyordu. Doruk ise benim gibi mimarlık okumuş ve bizim Benan Holdingin işlerine birlikte bakıyorduk. Şimdi karşımdaki adamı Doruk konuşturmaya çalışırken bende karşılarında deponun duvarına yaslanmış sigaramdan derin nefesler çekip, dışarı üflüyordum. Boş olan depoda adamın acı dolu çığlıkları yankılanırken, ortada duran masanın önünde duran iki sandalyede Pırıl ve Selin oturuyor ve adamın acılı çığlılarını dinliyorlardı. En sonunda adam daha fazla dayanamamış olacak ki konuşmaya başladı. “Tamam! Tamam yeter konuşacağım abi tamam!” dediğinde ağzımda bitmek üzere olan sigarayı yere atıp ayağımla üzerine basıp söndürdüm ve adam doğru yürüyüp, yüzüne doğru eğildim ve aynı hizaya geldiğimizde konuşmaya başladım. “Anlat, ne biliyorsan...” dediğimde adam kafasını daha fazla acı çekmek istemediği için hızla olumlu anlamda sallayıp konuştu. “Şimdi abi bende pek bir şey bilmiyorum ama bir kız var, bir tek onla kurtarabilirsiniz Pelin Hanımı...” dediğinde depodaki herkes şaşkınlıkla adama bakıyordu. “Nasıl yani şimdi benim annemi biz kurtaramıyor muyuz?” diyen Pırıl ile adam konuşmaya başladı. “Evet bir tek o kız kurtarabiliyor ama o da imkânsız gibi bir şey...” dediğinde kaşlarımı çatıp konuştum. “Neden?” dediğimde bunu bilmediğimi anlayıp şaşkınlıkla bana baktı. “Siz annenizin yıllar önce çalıştığı kişiyi tanımıyor musunuz?” dediğinde konuşan Pırıl oldu. “Hayır niye ki?” dediğinde adam konuşmaya başladı. “O kız yıllar önce işi sebepsiz bıraktı, kimse bilmiyor nedenini ama herkes rahatlamıştı çünkü o kız etrafa fazla korku salıyordu.” dediğinde şaşırmıştım çünkü annemden başka kim yer altına korku salabilirdi ki? Arkamda duran kız kardeşime yandan bakış attığımda o da bana bakıyordu. Daha fazla uzatmadan konuştum. “Kim bu kız, nerede bulabilirim?” dediğimde düşünmeye başladı. “Yani hatırlamaya çalışıyorum ama Aymina mıydı? Almina mıydı? Ayminaydı sanırım çok hatırlamıyorum ismini ama soyadı Yakaza idi. Çok zeki kızdı vesselam, bir olay oldu mu hemen aklında bir B planı oluşturur her şeyi önceden düşünürdü. Sonra zaten hiç görmedim...” dediğinde ona boş gözlerle bakıp Doruk’a döndüm ve konuştum. “Bunu alın dağ evine götürün orada kalsın birkaç gün sonra tekrar devam ederiz önce şu kızı bulalım.” dediğimde Doruk etraftaki adamlara adamı işaret edince adamlar hemen yerde kanla yüzü kaplanmış adamı yerden kaldırmış ve sürükleyerek depodan çıkarmışlardı. Selin hemen çantasından bilgisayarını çıkardı ve Yakaza soyadını araştırmaya başladı. Bizde başına toplandığımızda Yakaza ailesinin İstanbullu olduğunu ve sadece ailede kız sahibi olan tek kişinin Ahmet Yakaza olduğu biliniyordu ve adam polisti. Eşinden ayrılmıştı ama ikiz kızları vardı. Biri Aymina Yakaza, 21 yaşında Doktor diğer ikizin bilgilerine geçtiğimizde onun bilgilerine erişememişti. Selin hemen konuştu. “Bu kızın bilgileri yok.” dediğinde Pırıl hemen lafa atladı. “Nasıl yani?” dediğinde konuşmaya başladı Selin. “Aysima Yakaza bir doktor hatta çok başarılı bir doktor, okul hayatında da birçok başarıya erişmiş ama ikiz kardeşi Almina Yakaza hakkında bir bilgi yok yani bilgileri silinmiş.” dediğinde hepimizi bir sessizlik bürüdü. Bu kızı nasıl bulacaktık şimdi. Tamam bu kız aradığımız kız olma ihtimalini ikizinden daha çok taşıyor ama bilgileri yoksa onu nasıl bulacağız? “İkiziyle konuşup kardeşiyle ilgili bilgileri edinelim.” diyen Dorukla düşünmeye başladım. Beynim durmuştu annemi kurtarmanın yolu o kızdan geçiyordu ama kızla ilgili hiçbir bilgi yoktu, nasıl bir yol izleyeceğimi düşünürken şuan en mantıklısının kardeşiyle konuşmak olduğuna kanaat getirip Doruğu onayladım ve konuştum. “Yarına kadından bir hastaymış gibi randevu alın gidip konuşalım.” dedim Selin ile Pırıl’a bakarak ardından Pırıl’a işaret verdim ve o da hemen çantasını aldı ve yanıma gelip, arabaya doğru yürümeye başladık. Arabaya bindiğimizden beri hiç sesimizi çıkarmadık. O da biliyordu çıkmaza girdiğimizi... Eve girdiğimizde kapıda bizi yardımcımız Esra abla karşıladı. Daha da bir şey konuşmadan odalarımıza dağıldık. Ben odamda duşa alıp üstümü değiştim. Odamda mini bardan viski alıp içmeye başladığımda kapı çaldı. Daha gel dememe gerek kalmadan içeri Pırıl girdi. “Abi bugün yanında yatabilir miyim?” dediğinde onun bu masum sorusuna karşılık kayıtsız kalamadan onu onayladım ve yatağa yanım geçti. Ona sıkıca sarılıp içime kokusunu çekip kafasına küçük bir öpücük koydum. Ona bir söz vermiştim annemizi kurtaracaktım... Ona sarılmış bir şekilde uykuya kendimi teslim ettiğimde onun düzenli nefeslerinden uykuya daldığını anlamıştım... 🍁 YAZARDAN Sabahın ilk ışıklarıyla uyanan Almina Yakaza, gerindi ve boynunu sağa sol yaparak çıtlattı. Bugün doktorla terapisi vardı ama o konuşmadığı için doktor kendi kendine konuşuyordu. Bu da onu fazlasıyla komik yapıyordu. Yatağında kalkıp camın önündeki berjere oturdu ve bahçede daha kimsenin olmadığını görüp üstüne bir hırka geçirip hemen bahçeye koştu. Bugün hava güneşliydi ve o haftalar sonra dışarı çıkmıştı çünkü genelde bahçe dolu oluyordu ve o dolu olduğunda çıkmayı sevmiyordu. İnsanların ona bakması yanlarında olmasından daha iyi geliyordu kendince... Bir beş dakika bahçede hava aldıktan sonra odasına döndü. Odasında çıkmadan önce oturduğu o berjere tekrar oturup gökyüzüne bakmaya devam etti. O yarım saat boyunca gökyüzüne bakmaya devam ettiğinde kapı çaldı ve o gel demediği için direkt içeri giren o dün ki hemşire Hatice Daştan içeri girdi ve konuşmaya başladı. “Merhaba Almina kızım hadi Doktor Sinem seni çağırıyor terapi zamanınmış.” dediğinde onu bekletmeden yerimden kalktım ve beraber koridorda yürümeye başladılar. Doktor Sinem’in odasına geldiklerinde kapıyı çaldı Hatice sonra da içeriden gel sesinin gelmesiyle Almina açılan kapıdan içeri girdi. Hatice odadan çıkıp doktorla Alminayı yalnız bıraktı. Doktor Sinem, Almina’dan cevap alamadığı için onunla pek seans yapmıyordu. “Almina biliyorum yine konuşmayacaksın ama lütfen artık tedavilere yanıt vermeye çalış yoksa hayatının sonuna kadar burada kalacaksın.” Hayır hayatının sonuna kadar burada kalmayacaktı çünkü onu buradan bugün olmasa da bir gün çıkaracaklardı bunu Almina çok iyi biliyordu... “Almina beni duyduğunu biliyorum en azından anladığına dair bir belirti göster ya da bir yaşam belirtisi ver böyle hayatta kalamazsın...” dediğinde Almina yerdeki parkeye bakarak onu dinlemek istemiyordu. Sinem Hanım da bunu anlamış olacak ki çıkmasına izin verdi ve Almina sanki bunu bekliyormuşçasına çıkmıştı. Almina odasına gidip o berjere tekrar oturduğunda sanki az önce doktorla konuşmamış gibi tekrar gökyüzüne bakmaya başladı. 🍁 PARS BENAN Gözlerimi açtığımda saat öğlene geliyordu. Üstümü değiştirip aşağıya indiğimde Pırıl, Selin ve Doruk’u bir şeyler konuşurken duydum. Yanlarına gittiğimde Selin hemen konuşmaya başladı. “Günaydın Pars, bizde seni bekliyorduk. Dün uyumadım ve baya sorup soruşturdum birkaç avukat arkadaşımla duyduklarınla şoka gireceksin.” dediğinde hemen konuşmaya başladım. “Ne oldu ne buldun?” dediğimde gecikmeden konuştu. “Almina Yakaza, 21 yaşında ve Pilot tamı tamına dört dil biliyor asıl bombaya geliyorum bu kız rehabilitasyon merkezine kapatılmış, hem de dört yıl önce herkes neden kapatıldığını bilmiyor ama biz ikiziyle konuşup öğreneceğiz hadi hazırsan çıkıp öğrenmeye gidelim.” “Tamam hadi ne bekliyoruz çıkalım.” dediğimde hemen arabalara atlayıp çıktık. Acaba o kız neden rehabilitasyon merkezinde kalıyordu, bunu derhal öğrenmemiz ve gerçekleri açığa çıkarmamız gerekiyordu. Zamanla yarışıyorduk o kızı bulmamız lazımdı. Selin’in attığı hastaneye geldiğimizde hepimiz çok heyecanlıydık. Kapı önünde bulunan danışmana Aymina’nın nerede olduğunu sorduğumuzda odasını söyledi. Bizde gidip sıra bizde olduğu için direkt girdik. Kadın kızıl saçları ve botoks dudaklarıyla konuşmaya başladı. “Merhaba size nasıl yardımcı olabilirim?” dediğinde konuşmaya başladım. “Merhaba Aymina Hanım ben Pars Benan, Benan Holdingin sahibiyim. Sizden bir ricam olacaktı.” dediğimde konuşmaya başladı. “Sizi dinliyorum...” dediğinde derin bir nefes alıp konuşmaya başladım. “Bize Almina Yakaza’nın hangi merkezde kaldığını söyleyebilir misiniz?” dediğimde karşımda bana gülümseyerek bakan kadının gülümsemesi bir anda soldu ve kaşlarını kaldırıp sinirli bir şekilde konuşmaya başladı. “Neden onu soruyorsunuz?” dediğinde konuşmaya Selin girdi. “Bakın hanımefendi amacımız kötü değil sadece onunla acil iletişime geçmemiz gerek hayat memat meselesi...” dediğinde Aymina’nın elleri titremeye başladı ve önünde bulunan küçük not kağıtlarından birini alıp, bir adres yazdı ve tiksinircesine konuşmaya başladı. “Alın burada onun arkadaşlarının yeri yazıyor onlara sorun onu onlar biliyor ve bir daha beni o aptal için rahatsız etmeyin...” dediğinde kapalı bir yoldan bizi odadan kovdu. Hatta ne kapalısı açıkça kovdu bizi yani... “Çok tuhaf bu kız neden ikizinden nefret ediyor ki?” diyen Pırıl ile hepimizin aklına aynı soru düşmüştü bu kız ne yapmıştı? Daha fazla vakit kaybetmeden Aymina’nın bize verdiği adrese doğru gittiğimizde harabe bir yerle karşılaştık. Burası neresiydi şimdi? Selin hepimizin hislerine tercüman olarak konuşmaya başladı. “Bize yanlış adres vermiş olabilir mi?” dediğinde hepimiz aynı anda birbirimize bakıp içeri girdiğimizde adım seslerimizi içeriden duymuş olacaklar ki koşarak dışarı çıkıp karşımıza dört kişi çıktı. Sarı saçlı yeşil gözlü bir kız bize çatık kaşlarla bakıp konuşmaya başladı. “Sizin ne işiniz var burada?” dediğinde Selin hemen lafa atladı. “Merhaba ben Avukat Selin Boran, sizinle Almina Yakaza hakkında konuşmak istiyoruz.” dediğinde kızın yüz ifadesi bir anda değişti ve konuşmaya başladı. “Siz Alminayı nereden tanıyorsunuz?” dediğinde Doruk konuşmaya başladı. “Niyetimiz kötü değil siz onun arkadaşları olmalısınız, bizi buraya Aymina Yakaza yönlendirdi.” dediğinde sarı saçlı kızın yanındaki sarı erkek diğerlerine bakarak konuşmaya başladı. “Oğlum ben diyorum size beni dinlemiyorsunuz ki her bokun altından o salak kız çıkıyor ya ekibin yerini de söylemiş tanımadığı insanlara...” dediğinde sarı saçlı kız ona bakıp konuştu. “Tamam sakinleş öğreniriz şimdi ne olduğunu. Gelin içeri...” dediğinde herkes o kızı takip etti. Büyük bir odanın içinde upuzun bir toplantı masası vardı. Onlar o masaya geçince biz de boş yerlere geçip konuşmaya başlayan sarı saçlı kızı dinledik. “Söyleyin bakalım, madem buraya kadar geldiniz, derdinizi öğrenelim.” dediğinde Pırıl konuşmaya başladı. “Şimdi arkadaşlar, benim annem bazı sebeplerden kaçırıldı ve onu kurtarabilmemizin tek yolunun Almina Yakaza olduğu söylendi, bizim onu bulup yardım istememiz gerekiyor...” dedi sonlara doğru ağlamaklı sesiyle bütün herkes onu izlerken sarı saçlı kız konuşmaya başladı. “Nereden bilelim sizin düşman olmadığınızı?” dediğinde Selin konuşmaya başladı. “Gerçekten niyetimiz kötü değil sadece yardım istiyoruz bize Almina Yakaza’nın yerini söyleyebilir misiniz?” dediğinde sarı saçlı kız önce bize sonra ekibindekilere baktı. “İsimleriniz neler?” dediğinde ben söze girdim. “Pars Benan ben...” dediğimde sarı saçlı kızın kaşları çatıldı sonra Pırıl’a baktı. Pırıl da konuştu. “Pırıl Benan bende...” dediğinde sarı saçlı kızın kaşları daha da çatıldı. “Siz Pelin Benan’ın çocukları mısınız?” dediğinde bütün ekiptekiler annemin ismini duyduklarında dikleştiler. Bende kafamı olumlu anlamda salladığımda sarı saçlı kız hemen kendini tanıttı. “Ben Eylül Sonat, Almina Yakaza’nın en güvendiği kişi ve aynı zamanda bu ekibin ikinci yöneticisi gibiyimdir. Tanıştığımıza memnun oldum.” dediğinde ona şaşkınca baktık ardından tek tek diğerleri de kendini tanıtmaya başladı. “Timur Kara, mimarım aynı zamanda ekibin işlerini de ayarlıyorum.” dediğinde az önce kapı önünde bağıran sarı saçlı çocuktu bu... “Kutalp Soner, yazılım mühendisiyim. Bu ekibin bilgisayar işi bende...” dediğinde kumral bir çocuktu, kasları göz önünde ve güçlüydü ama benim kadar değildi... “İlkim Siyam, Hakim’im aynı zamanda bu ekibin hukuk işlerine bakıyorum.” dediğinde Selin ile birbirlerine iş gereği kafa selamı verdiler... “Size yardım edeceğiz Pars Bey fakat önce dediğiniz gibi Almina’yı merkezden çıkarmamız lazım.” dediğinde birbirimizi onaylayıp plan yapmaya başladık. Akşama planı uygulamak üzere sözleştik ve o harabe yerden ayrıldık. Akşama o kızla tanışacaktık bu yüzden ekiple bir adım daha ilerlemiş olduğumuz için baya mutluyduk. Sıra akşamı beklemekteydi... 🍁 YAZARDAN Pars Benan gecenin bir buçuğunda alarmının çalmasıyla kalkmış ve üstüne siyah bir eşofman takımı geçirip beline bir silah sıkıştırdı ardından aynadan kendisine bakıp kız kardeşinin uyanıp uyanmadığına bakmak için odasının kapısını iki kere hafifçe tıklattı. İçeriden Pırıl Benan’ın sevinçli sesi gelince Pars’ın yüzünde küçük bir gülümseme oluştu ve içeri girdi. “Güzelim, hazırsan çıkalım daha Selin ile Doruk’u alacağız.” dediğinde Pırıl sarı saçlarının ona verdiği ışıltıyla gerçekten pırıl pırıldı. Üstünde pembe bir eşofman takımı vardı ve o da beline silah sıkıştırıp kapıda onu izleyen abisine bakıp gidelim anlamında başını sallayıp odadan çıktılar. Arabalarına bindiklerinde düşündükleri tek şey annelerini kurtarıp kurtaramayacaklarıydı ama dile getirmek istemediler. Pars için kardeşi her şeyden önemliydi çünkü o hangi yaşta olursa olsun hala onun küçükken bebek oynadığı küçük kız kardeşiydi ve bu değişmeyecekti... Selin’in evine geldiklerinde kapı önünde mor eşofmanıyla bekleyen kumral uzun saçlı ve uzun boylu kız Selin’den başkası değildi. Arabayı kaldırıma yanaştırdıklarında Selin hareketlendi ve arka koltukta yerini aldı. “Günaydın, gerçi daha gün aymadı ama...” dediğinde ortamın yumuşaması için yaptığı şaka havada kalmıştı. Arabada sessizlik hükümlülüğünü sürerken Doruk’un evine yaklaşmışlardı. Siyah saçları ce vücut yapısıyla göz kamaştıran ve siyah eşofman giyen kişi Doruktu. Onu da arabaya aldıklarında gülerek konuşmaya başladı. “Kızlar hayırdır yürüyüşe mi gidiyorsunuz insan bir atmosfere uyar siyah giyer...” dediğinde Pırıl ve Selin onun bu söylediğine göz devirdiler. Arabayı o harabe yere doğru son sürat sürmeye başladı Pars Benan ama içinde bir endişe vardı ya o kız yardım etmek istemezse... Araba o harabe yerin önünde durduğunda hepsi aşağıya indi ve dün girdikleri yer olduğu için sakince aşağıya indiler ve aşağıdan sesler duymaya başladılar... “Ya abi bu saatte uyanılır mı ya!” diye isyan eden bir adet Timur ile karşılaşmayı beklemiyorlardı tabi... Timur sarı saçlı ve oldukça yakışıklı bir çocuktu soyadının aksine beyaz tenliydi. Mavi gözleri onun yakışıklılığına yakışıklılık katıyordu. Ona cevap veren ise Kutalp oldu. “Mızmızlanma Timur, bırakın şimdi onu bunu da Almina çok kızacak bize onu gerektiğinden erken çıkaracağımız için...” dediğinde adımlarını durdurdu Pars ve ekibi... “Sakın, kimse Almina’ya bir şey söylemeyecek asıl kızacağı şey onu erken çıkarmamız değil de daha çok Aymina olacak gibi, kız resmen bizi ifşa etmeye uğraşıyor. Tamam Benanlardan zarar gelmez ama ya bu bizim bir düşmanımız olsaydı o zaman ne yapacaktık?” diye sinirle soluyan Eylül ile İlkim söze girdi. “Almina esip gürleyecek diyoruz da kızın doktorunu duydunuz, girdiğinden beri konuşmuyormuş ya bizede konuşmazsa sessizce durursa bu daha kötü, fırtına öncesi sessizlik gibi olur ve en son bize konuşmadığında neler olduğunu hatırlatmayayım bence...” dediğinde söze Kutalp girdi. “İlkim haklı ya bizimle konuşmazsa, Almina’yı hepimiz tanıyoruz, sustu mu onu konuşturmak mümkün değil.” dediğinde daha fazla durup onları dinlemek istemeyen Pars Benan harekete geçti fakat onu durduran annesinin adının geçmesiydi... “Hayır hepsini geçiyorum Pelin Benan’ın kaçırılması hiç iyi olmadı, o kadın korumadaydı. Nasıl olur da bu kadar dikkatsiz olabilirdiler anlamıyorum bence asıl buna kızacak, konuşmak istemese bile bunu duyduğunda deliye dönecek o kadını bize emanet etmişti.” dedi Eylül sinirle ve ardından İlkim konuştu. “Almina’yı da bazen anlamakta zorluk çekiyorum. Pelin Benan Almina’ya yıllar önce ihanet etti ama o onu korumayı bırakmıyor bu nasıl bir çelişki aklım almıyor!” dediğinde Pırıl ve Pars’ın ağızları beş karış açılmıştı. Anneleri Almina’ya ihanet mi etmişti... “Sakın İlkim sakın, bir daha Almina’nın kararını sorgulamaya kalkma o kızın yaşadıklarını hiçbiriniz yaşasanız kaldıramazsınız!” dediğinde herkes susmuştu. Pars konuşmanın bittiğini anlayıp içeri girdiğinde hepsi kapıya döndü. Masa etrafına dizilmişlerdi ve üstlerinde kıpkırmızı bir tulum vardı. Bunu önce yadırgadılar ama sonra sorgulamama kararı alıp herkese baş selamı verdiler ve Eylül’ün konuşmasıyla her şeyin başlangıcına adım atılmış olundu... “Öncelikle hoş geldiniz, operasyon on beş dakika başlayacak planın hızlıca üstünden geçiyorum. Kutalp, merkezin güvenlik sistemine sızıp kameralarını etkisiz hale getirecek. Ben, hemşire kimliğimi kullanarak içeri rahatlıkla sızıp herkesin yemeğine uyku ilacı kattım, uzun süre uyurlar onun için içeri bir ekip olarak girebileceğiz. İlkim ve Selin size biraz fazla iş düşüyor içeri Almina hastaneden kaçtığında bu polislerle kırmızı bültenle aramaya kadar gider siz onlara bir izin belgesi gösterip aramayı engelleyeceksiniz ve mahkeme kararı olarak göstereceksiniz, bu belgeyi masanın üstüne bırakın içeri girdiğimizde böylece herkes uyandığında haberleri varmış gibi davranabilecekler... Pırıl, Pars, Doruk ve Timur ise benimle içeri girip liderimizi alacağız anlaştık mı çünkü onun yeri burası ve orada fazla bile durdu. Sorusu olan varmı?” diyen Eylül ile Pırıl konuşmaya başladı. “E yemeğe ilaç katmışsınız Almina’nın haberi var mı ki o yemeği yemeyecek?” dediğinde herkesin bakışı Eylül’e döndü ve o da bu soruyu cevapladı. “O yemek yemiyor o yüzden sıkıntı yok...” dediğinde herkes kafasını olumlu anlamda sallayıp konuşmaya devam eden Eylül’ü dinlemeye başladı. “O zaman hazırsak her şeye başlansın benimle içeri girecekler benim arabaya gelsin.” dediğinde Pırıl, Doruk, Selin, İlkim ve Pars onunla beraber iki arabaya dağıldılar. Herkes arabalara bindiğinde merkezin önüne doğru sürmeye başladılar. Pars’ın merkezin önüne geldiğinde Selin ile aynı şeyi düşündüklerini düşünüp birbirlerine baktılar burası bir arkadaşlarının kaldığı hastaneydi... Herkes kapı önünde Kutalp’in aramasını bekliyorlardı. Herkes çoktan uyumuştu... Telefonun çalmasıyla Eylül telefonu açıp konuşma zahmetine girmeden sessize aldı ve içeri girdiler. İçeri rahat bir şekilde girip konuşmaya başladıklarında herkes Eylül’ün talimatlarını dinliyorlardı. “Selin ve İlkim, yanınızda Timur olacak siz geçin odaya biz Almina’yı alacağız, odadan çıkıp arabalara geçin.” dediğinde onlarla yollarını ayırdılar, Pars ve Pırıl Eylül’ün arkasında ilerliyordu. Doruk ise arkalarından onları koruyordu. Ne olur ne olmaz diye... Kapı numarası 21 olan odanın önünde durduklarında Eylül derin bir nefes aldı ve kapıyı tıklatmadan içeri girdi. İçeri girdiğinde bizde içeri girdik ve berjer koltukta oturan kızıl saçlı, Aymina’nın sadece daha zayıf ve fizikli halini bulmuştuk, Almina, ona göre daha zayıftı ama gözlerini gördüğüklerinde aradaki farkı anlamışlardı, Almina’nın gözleri kırmızıydı hem de can alıcı bir kırmızı... Eylül sakin adımlarla yanına yaklaştığında adım seslerinden kimin olduğunu anlayan Almina sakince arkasını döndü ve kaşları çatık bir şekilde önce Eylül’e baktı ardından arkasında duran Benan kardeşlere bakıp aklında olan kimliklerden ikisiyle eşleştirdiğinde kaşlarını daha da çattı ve ardından Eylül’e bakıp kısık çıkan sesiyle yıllar sonra konuştu. “Hayır Eylül, şimdi değil...” dediğinde Eylül kafasını olumsuz anlamda sallayıp konuşmaya başladı. “Şimdi Almina şimdi...” dediğinde Almina ayağa kalktı ve Benan kardeşlere bakıp konuşmaya başladı. Almina Yakaza zekiydi hem de kimsede olamayan bir zekaya sahipti, bir şeyler olduğunu anlamıştı ve hemen konuşmaya başladı. “Bir şey oldu...” dedi ve etrafına baktı Benan kardeşlere daha dikkatli baktığında konuşmaya başladı. “Anneniz... Pelin Benan... O nerede?” dediğinde her şeyi anlamaya başladığını anlayan Eylül sinir krizinin zamanı olmadığını bildiği için hemen üstüne atlayıp elindeki eterli bezi Almina’nın burnuna götürüp koklattı ve koklatmasıyla yere düşmesi bir olan Almina’ya baktı ve sessizce fısıldadı. “Özür dilerim kardeşim...” dediğinde Pars’a dönüp onu taşımasını istedi. Pars hızla onu kucağına aldı ve odadan çıktılar. Hemen merkezin çıkışına geldiklerinde, Arabaya Almina’yı bindirip o harabe yere götürmek için yola çıktılar ama neye yol açtıklarını bilmeden arkada onları takip edip her şeyi öğrenen Aymina ve haber verdiği Koray Aslan ile her şey daha da karışacaktı... ******** İlk bölüm hakkında ne düşünüyorsunuz karaktreleri beğendiniz mi yorumlarınız alayım ona göre ilerlemeye devam edeceğim... Oy veremyi unutmayın görüşleriniz benim için çok önemli.... |
0% |