@cataraklar
|
Önce kitabın nasıl gittiğiyle ilgili düşüncelerinizi alayım çünkü bu bölüm geçmişten bir kesit lütfen bana düşüncelerinizi iletin benim için önemlisiniz... ************ 5 YIL ÖNCE... ALMİNA YAKAZA Sabah erken kalkıp okula gitmek için siyah kargo pantolonumu ve siyah bir body giyip üstüme siyah bir ceket alıp odamdan çıktım. Koridordan aşağıya inerken babam ve benim bir fotoğrafımla karşılaştım ama ona bakmamak için büyük çaba sarf ederek aşağıya doğru yavaş adımlarla indim. Aşağıda yemek masasında oturan annem ve Aymina’nın yanına ilerledim ve annemin soluna oturdum. Karşımda oturan Aymina giydiği pembe çiçekli elbisesiyle ve beyaz spor ayakkabısıyla, yüzünde annemin yaptığı belli olan makyajla tam annemin kızı olmuştu. Aslı Çetin, alımlı mavi gözlü turuncu saçlı boyu uzun bir kadındı ve bakanın bir daha bakacağı cinsten bir güzelliğe sahipti. Aymina’yı kendine benzetmeyi başarmıştı ama beni benzetmeyi beceremediği benden nefret ediyordu sanki beni kendi doğurmamış gibiydi. Ona anne dememe bile izin vermezdi ‘Seni kızım olarak görmüyorum.’ deyip beni umursamazdı. Sofradan birkaç şey atıştırıp kalkacaktım ki konuşmaya başlayan Aymina ile bakışlarım ona döndü. “Okula gidiyorsun sanırım ama bence altına pantolon yerine bir etek giy, siyah olsun ve yüzüne biraz allık falan sür yoksa çok kötü görünüyorsun.” dediğinde onun dedikleriyle üstüme baktım ve konuştum. “Niye ne var ki üstümde?” dediğimde söze Aslı Hanım girdi. “Fazla rüküş ve gustosuz* bence biraz daha şık şeyler giymelisin, kardeşinin dediği gibi...” dediğinde sanki duvara konuşmuş gibi düşünsün diye arkamı döndüm ve dış kapıdan siyah spor ayakkabımı giyip evden çıktım. Kapı önünde bekleyen Mehmet bana arabamın kapısını açtı ve arka koltuğa oturdum. O da sürücü koltuğuna oturdu ve bana ‘Nereye gidiyoruz?’ bakışı attı. Bende ona cevap verdim. “Okula...” dediğimde araba hareket etti. Mehmet Yıldız, benim babamın isteği üzerine yıllardır korumalığımı yapıyordu ve beni canı pahasına koruyordu. Okula yaklaştığımızda bana baş selamı verdi, bende kendim arabadan inip okulun kapısından içeri girdim. Okula girdiğimde bazı cici kızlar bana bakmaya başladılar ama onları takmayarak sınıfıma yöneldim. En arka köşedeki sırama geçtiğimde çoğu kişinin bakışları bendeydi. Benden beş dakika sonra giren Aymina ile herkesin bakışları ona döndü. Özel okulda okuduğumuz için serbest giyiniyorduk ve bundan sevgili müdürümüz çok şikayetçiydi ama anneme söylediğinde kızının o iğrenç kıyafeti giymesini istemediği için müdürü pek takmıyor hatta fazlasıyla bağış yapıyordu. Aymina’da diğer köşedeki yerine oturduğunda özenle seçtiği renkli defterini çıkardı ve anneme almak için hiç uğraşmadan aldırdığı renkli kalemlerini çıkardı. Bende defterimden siyah renkli defterimi ve normal kırmızı serve deep kurşun kalemimi çıkarıp öğretmenin içeri girmesini bekledim. Hocanın içeri girmesiyle herkes ayağa kalktı ama ben bu prosedürü saçma buluğum için kalkmadım ve hoca bana kısık gözlerle bakıp konuşmaya başladı. “Alminacığım ayağa kalkıyoruz!” dediğinde ona umursamaz bakışlarımı atıp ayağa kalkmamaya devam ettim. O da artık benden bıkmış olacak ki daha fazla uzatmadan masasına geçti ve dersi başlatmak için konuşmaya başladı. “Evet, sözlüyle başlayacağız. Listeden isim seçeceğim ve soruyu yapan direkt yüz alacak çünkü zor sorular hazırladım sizin için...” dediğinde gözlerimi devirdim. Daha benim zorlanacağım soruları hiçbir matematikçi bulamadığı için pek takmadım. Bunun üzerine hoca sözüne devam etti. “Soruyu tahtaya yazıyorum eğer tahtaya çıkan yapamadıysa başkasına soracağım herkes uğraşsın.” dediğinde tahtadakini deftere geçirme zahmetine girmedim ve tahtaya yazdığı soruya sadece beş saniye göz attım. Hoca listeye göz attı ve konuşmaya başladı. “Aymina Yakaza...” dediğinde Aymina önce derin bir nefes aldı ve yavaşça ayağa kalktı. Soruyu okuyunca derince bir yutkundu ve aklını okuyabildiğimi bildiği için bana göz ucuyla baktı ama ben onun aklındaki sesini duymazlıktan geldim ve soruyu çözmesini bekledim çünkü onun matematiği iyiydi ama benim kadar değildi. Tahtadaki soruda haliyle zor bir soruydu... Tahtada soruyu çözmeye çalışan Aymina’ya bakarken herkes defterine kafasını gömmüş soruyla uğraşıyordu ama benim cevabı bulmam sadece on saniyemi almıştı ve o soruyu çözmemin beş saniyesi soruyu okumakla geçmişti. Aymina bana arkasını dönüp baktığında ona boş bakışlar attım. Aklımı okumuştu ve kaşları bu yüzden çatıktı. Aklımı okuduğundan sorunun cevabını aklımdan geçirmedim ve ona bakarak konuşmaya başladım. “Önce karekökünü al ardından diğer sayılarla o sayıyı çarp, gerekli sayı gelene kadar aklından denemek yerine biraz daha olsa kafanı kullanıp son basamağındaki sayıya göre hareket etmeye çalış ve ayrıca o sayıyı bulduğunda binomunu alarak sonucunu bulacaksın.” dediğimde bana şokla bakıyordu. Anlamıştı bilerek aklımdan cevabı geçirmediğimi, hoca bana kaşları kalkık bir şekilde bakarken konuşmaya başladı. “Aferin Almina peki sonuç kaç?” dediğinde konuşmaya başladım. “72” dediğimde bana gülümsedi ve konuşmaya başladı. “ Almina 100 aldın aferin. Aymina sende otur yerine 0” dediğinde bana nefretle bakıp yerine oturdu. Bende tuvalet bahanesiyle yerimden kalkıp okuldan çıktım. Çok bile kalmıştım o lanet yerde... Dışarı çıktığımda Mehmet abi benim çok durmayacağımı bildiğinden gitmemişti. Arabaya binip onunla ekibin yanına gitmeye başladık. Yapmam gerekenler vardı... Tam ekibin olduğu harabeye gelmiştim ki bir kadın kapının önünde Eylül ile konuşurken gördüm ve hemen arabadan inip yanlarına gittim. “Bakın küçük hanım gerçekten niyetim kötü değil, benim Kızıl ile derhal konuşmam gerek, hayat memat meselesi...” dediğinde konuşmaya başlayacak olan Eylül’ün sözü ağzından alıp konuştum. “Buyurun kimsiniz?” dediğimde arkasında beni görmeyi beklemiyor olacak ki konuşmaya başladı. “Kızıl sen misin?” dediğinde başımı olumlu anlamda salladım ve konuşmaya başladı. “Benim peşimde bir adam var ve bu adamı bir tek sen kurtarabiliyormuşsun doğru mu?” dediğinde ona düz bir ifadeyle baktım. Karşımdaki kadın sarı saçlı , mavi gözlü oldukça güzel bir kadındı. “Siz kimsiniz?” dediğimde hemen kendini tanıttı. “Ben Pelin Benan, yer altının tek kadın mafyasıyım. Tabi birde artık senin gibi küçük bir cadı daha var ama olsun.” dediğinde ona çatık kaşlarla konuşmaya başladım. “Oradan bakınca küçük mü görünüyorum baksana seni bile ben kurtarıyorum gerisini sen düşün yani” dediğimde küçük bir kahkaha attı ve konuşmaya başladı. “Bana yardım edecek misin?” dediğinde ona kafamı olumlu anlamda salladım. Tam söze girecektim ki arkasında duran bir adamın ona silah doğrulttuğunu gördüm ve gözlerim büyüdü. Adam benim ona baktığımı fark edip işaret parmağını dudaklarına götürdü ve bana sus işareti yaptı. Ben onun u hareketine kaşlarımı çattım ve tam ateş etmişti ki hemen Pelin Benan’ın önüne geçtim ve kurşun bedenime isabet etmesiyle resmen vücudum kilitlendi. Kurşun bedenimdeydi... Kurşun bedenimde dayanılmaz bir acı yaratırken Pelin Benan ve Eylül’ün çığlıkları bütün sokakta yayılmıştı. Eylül hızla ayağa kalkıp içeri diğerlerinin yanına gittiğinde Pelin Benan benim nabzıma bakıyordu ve benimle iletişim kurma derdine düşmüştü. “Kızıl, bak sakın kendini uykuya çekme diren, zor biliyorum ama direnmeye çalış ne kadar geç o uykuya kapılırsan o kadar iyi lütfen elinden geldiğince uyuma beni duydun mu? Umarım duymuşsundur...” dediğinde dışarı çıkan ekibimle herkes başıma toplanmıştı. Kutalp başımda sinirle bunu kimin yaptığını soruyor, Eylül ona olayı anlatmaya çalışıyor, Timur sinirle gözünden akan yaşları siliyor, İlkim ise bana bir şey olup olmayacağını sürekli Timur’u dürterek soruyordu, transa girmişti. Ben bu acıyla nasıl başa çıkacağımı düşünürken Pelin Benan koruması olarak tahmin ettiğim adamla beni arabaya doğru ilerletti ve arabaya tüm ekibimle binip hastaneye doğru yola çıktık. Herkesin kalbinin ağzında attığına emindim ama kanıtlayamazdım... Kafamı başka şeylerle meşgul etmeyi denedim ama başarısız olacağımı anladığımda daha fazla kendime bu eziyeti çektirmeyerek gözlerimi o karanlığa kapadım... 🍁 Gözlerimi açtığımda beyaz tavanla karşılaştım ve açtığım gibi geri kapamak zorunda kaldım çünkü hastanenin parlak beyaz ışığı gözümü almıştı. Yavaşça gözümü tekrar açmayı denediğimde başımda bir kadının oturduğunu gördüm. Dağılmış sarı saçları, yorgunluktan kızarmış mavi gözleri ve kusursuz fiziğiyle yatağımın yanında oturan kadın Pelin Benan’dan başkası değildi... Ona kısa bir bakış atıp odaya göz gezdirdim ve tek yamuk olan eşyanın Pelin Benan’ın sandalyesi olduğunu fark ettim. Gözüm onda takılı kalmıştı ki Pelin Benan biranda yerinden sıçradı ve benim uyandığımı görünce yerinden kalktı, onun yerinden kalkmasıyla hemen harekete geçmiştim ki büyük bir acı bedenimi kıskıvrak ele geçirdi. Pelin Benan hemen yanıma gelerek konuşmaya başladı. “Lütfen hareket etme küçük hanım bak yaran çok ağır ve canın çok yanar.” dediğinde kaşlarım çatık konuşmaya başladım. “Sizden bir şey rica etsem Pelin Hanım...” dediğimde hemen kafasını olumlu anlamda sallayınca konuşmaya başladım. “Sandalyeyi simetri ekseninde koyar mısınız lütfen?” dediğimde önce bana kaşları çatık ve düşünceli bir şekilde baktı ardından ise sandalyeyi simetrik bir açıya sokarak konuşmaya başladı. “Obsesif- kompulsif dimi?” dediğinde onu istemeyerek de olsa onayladım. O da önce sustu ardından konuşmaya devam etti. “E sana kendimden bahsetmedim daha duracağız gibi gözüküyor burada, sana kendimden bahsedeyim bu süre zarfında ne dersin?” dediğinde ona boş bakışlar atarak konuşmaya başladım. “Pelin Benan, 36 yaşında iki çocuk annesi, asker eşi ve...” dedim ama aklıma gelen bilginin devamını söyleyemedim çünkü bu çok edepsiz ve küstahça bir hareket olurdu... O ise cümlemin devamını beklemiş olacak ki bana merakla bakıyordu. “Ve...” dediğinde derin nefes alıp söze girdim. “Eşi tarafından aldatılmış ve çocuklarının velayeti sırf baba asker olduğundan babaya verilmiş...” dediğimde kaşları çatıldı ve konuşmaya başladı. “Benim hakkımda bu kadar bilgiyi nasıl öğrendin?” dediğinde konuşmaya başladım. “Bakın Pelin Hanım benim kafamda öyle planlar, öyle kişiler ve öyle bir son var ki aklınız hayaliniz durur ve sadece beni düşünürsünüz bu yüzden beni sorgulamayın ve nasıl seki bir varlık olduğumu göreceksiniz...” dediğimde şokla bana bakıyordu. Konuşmaya cesaret edemediği içinde içten içe kendine kızıyordu, bunu bilmek bana zevk verdi ve rahatça arkama yaslandım. Pelin Benan bana benden vazgeçmeyeceğinden emin bir şekilde baktı. Bende ona güven veren bakışlarımdan sadece birini yolladım. Yıllar önce bana, seni anne sevgisiyle tanıştıracağım deseler onların karşısında kahkahalarla yarım saat gülerdim ama şimdi Pelin Benan bana anne sevgisini vaat ediyordu ve ben bu teklife hayır demeyecektim aynı onun teklifinden ve sadakatinden vazgeçmediği gibi... *********** Bölüm nasıldı sizce? Oy ve yorum bırakmayı unutmayın sevgilerle.... |
0% |