@cataraklar
|
Evet uzun bir aradan sonra tekrar birlikteyiz, boş bulundukça yazıyorum bu bölüm kısa oldu part 2 si boş olduğum başka zaman gelecek... ****** ALMİNA YAKAZA Sarıldığım kız çocuğundan ayrılıp ona kocaman gülümsedim ve arka tarafta bizi gülümseyerek izleyen Pars’a gözleri kaydı sonra da bana yavaşça yaklaşıp kısık sandığı ses tonuyla konuşmaya başladı. “O kim?” dediğinde onun gibi ona yanıt verdim. “O Pelo’nun oğlu Pars...” dediğimde arka tarafa tekrar bakıp konuşmaya başladı. “Çok güzel gülüyor.” dediğinde yüzümde bir gülümseme oluştu ve arkama döndüğümde gamzelerini göstererek bize bakan Pars’ı fark ettim sonra önüme dönüp konuşmaya başladım. “Dimi çok güzel gülüyor.” dediğimde bana döndü ve gözlerini kısıp konuştu. “Ona aşık mısın?” dediğinde kaşlarım havalandı ve gülümsemem silindi ardından bu soruyu sormadığını düşünerek ayağa kalktım ve ona elimi uzattım, O da beni bekletmeden elimi tutup yetimhaneye ilerletti. Pars da peşimizden geliyordu, kız çocuğu arkasına döndü ve elimi bırakıp ona ilerledi. Pars’ın önünde durup konuşmaya başladı. “Merhaba tanışalım mı?” dediğinde ona kaşlarımı çatıp baktım. O ise bana hiç bakmamıştı. O bana daha önce ismini söylememişti eğer Pars’a ismini söylerse onun ile ilgili her şeyi öğrenecektim. Pars onun boyuna gelip konuşmaya başladı. “Merhaba güzel kız, Pars ben, senin ismin ne?” dediğinde kız çocuğu önce kaşlarını çattı ardından bana dönüp konuşmaya başladı. Yaşına göre fazla zekiydi bu yüzden onun ile ilgili her şeyi öğreneceğimi o da biliyordu. “Elif, ismim bu tanıştığımıza memnun oldum güzel gülen çocuk...” dediğinde Pars küçük ve erkeksi bir kahkaha atıp, gamzelerini gözler önüne serdi. O kız çocuğunun ismi Elif değildi... Ona yalan söylemişti. Bunu bildiğimi bildiği için mutsuzdu, bana tekrar döndüğünde ona gülümsedim ve rahat olmasını sağladım. O da bana gülümseyip Pars’ın elini tuttu ardından bana yaklaşıp diğer eliyle benim elimi tuttu sonra da beraber yetimhanenin içine tüm çocuklara hediye vermek için girdik. Herkese hediyeleri dağıtmaya başladık. Pars da bana yardım ediyor çocuklarla oyunlar oynuyordu. Sarı saçlı, yeşil gözlü bir kız çocuğunu kucağına aldı ve ona hediyesini verip mutluluğunu izledi ardından yanaklarına bir öpücük kondurduğunda benim onu izlediğimi ve gülümsediğimi fark ettiğinde o da gamzelerini göstererek gülümsedi. Onun üzerinden bakışlarımı çekip çocuklarla konuşmaya devam ettim. İşimiz bittiğinde fıstıkla ayrılma vaktimiz gelmişti. Bana sıkıca sarılıyor ve ağlıyordu. “Yapma ama böyle Fıstık üzüyorsun beni...” dediğimde hıçkırıkları arttı sonra benden ayrılıp koşarak yetimhaneye girdi. Benim üzülmeme dayanamazdı ve kendine şu an beni üzdüğü için kendine kızdığına adım kadar emindim. Derin bir nefes çektim içime ardından arkamı dönüp Pars’a baktım ve gidelim işareti yapınca beraber arabaya bindik. Arabada aklıma sabah Aymina ile beynimde konuştuğumuz cümle geçti. Tekrar iletişim kurmak için beynimle büyük savaş verdim ama nafileydi. Aymina’nın başı büyük beladaydı ve onu kurtarmam lazımdı. Saat geç olduğu için ne yapabileceğimi düşünmekten başka yapabileceğim bir şey yoktu. Kafamı cama yasladığımda yorgunluktan uyuyakalmıştım. Düşünceler beni yormuştu bugün ki çocuklardansa... Gözlerimi araladığımda eve gelmiştik hatta şu an Benan evindeki yatağımdaydım büyük ihtimalle beni buraya Pars getirmişti. Bunu pek umursamadan yataktan kalktım ve üstüme bir hırka alıp aşağı bahçeye indim. Bahçe de Pırıl vardı. Yanına oturduğumda konuştuğu telefonu hemen kapattı. Ben de çaktırmadan güldüm ve sehpa üstünde duran sigaradan bir dal alacaktım ki telefonum çaldı bu yüzden almak üzere olduğum sigarayı geri bırakıp telefonu cebimden çıkardım. Arayan Tarık idi. Babamın yerini bulmuştu anlaşılan... “Alo?” dediğimde konuşmaya direkt girdi. “Babanı buldum Almina atıyorum konumu evi burası...” dediğinde kafamla onu onayladım ve ayağa kalkıp gecenin bu saatinde evden çıkmak için odama girdim. Üstümü hızla değiştirip evden çıkacaktım ki kapı önünde üstü giyinik bir Pars buldum ve yanında Pelin Benan... “Sizin ne işiniz var burada?” dediğimde Pars konuşmaya başladı. “Seni yalnız bırakacağımı kim söyledi?” dediğinde Pelin konuşmaya başladı. “Evet Almina yalnız hiçbir yere gidemezsin zaten Başkan’a haber gitmiş, herkesin gözü sende lütfen beni dinle.” dediğinde önce Pars’a sonra Pelin’e baktım ardından acelem olduğu aklıma gelip hızla kafamı olumlu anlamda salladım ve konuşmaya başladım. “Normalde bunu kabul etmeyeceğimi sende biliyorsun Pelin ama dua et acelem var.” deyip kapıyı açıp kendimi dışarı attım. Arkamdan gelen Pars’ı hissediyordum ama ona dönüp bakmadım. O bana yetiştiğinde artık yan yana yürüyorduk. Yol boyunca konuşmamıştık, Tarık’ın attığı konuma vardığımızda bu sessizlik Pars tarafından bozuldu. “Burası neresi?” dediğinde konuşmaya başladım. “Babamın evi...” dediğimde bana şaşkınca döndü ama ben ona yine bakmadım ve büyük beyaz bir duvar boyasına sahip, geniş olduğunu tahmin ettiğim dubleks ev tam babamın küçükken bana anlattığı gibiydi. Tam içeri girmiştim ki arka bahçeden sesler geldiğini fark ettim hemen oraya ilerlediğimde Pars da arkamdan geliyordu. Kaşlarım çatık bir şekilde arka bahçenin yolunda giderken bir kız çocuğunun önce sesi sonra görüntüsü geldi. Karamel saçlı, tahminen dört yaşında olan bir kız çocuğu bahçe de koşturuyor ve koşarak ‘baba’ diyerek birine sarılmaya gitti. Önce silüeti göründü koskoca adamın ardından kendisini gördüm. Kız çocuğunun koşarak sarıldığı ve ‘baba’ dediği adam benim babamdı. Ölene kadar annemi seveceğini söyleyen babam... Bana biriciği olduğumu söyleyen babam... Her şeye karşı beni koruyan babam ama artık beni koruyamayacak kadar meşgul olan babam... Babamın yanına başka bir kadın gelmişti. Annemden daha güzel daha alımlı... Babam evlenmişti... Hem de o silüetin yani babamın yeni eşi olduğunu tahmin ettiğim kadın annemin en yakın arkadaşı Irmak ablaydı. Babam boşandıktan sonra evlenmiş hatta bir çocuk yapmıştı... Artık o sadece benim babam değildi, aynı zamanda başka bir kız çocuğunun daha babasıydı... ********* OY VE YORUM BIRAKMAYI UNUTMAYIN... |
0% |