@catlakyazar
|
Tüm insanlar toplaşmış ve sanki Züleyha'ya acı çektirelim der gibi üstüme gelmeye devam ederken ben ise hayata bir şekilde tutunmaya çalışıyordum.
Her zaman aklımın bir köşesinde mutluluğa dair bir umudum varken şimdilerde ise yaşamak bile bana işkence veriyordu.
Sabahın 6.30'unda kalkarken Uykusuzluktan gözlerim yerinden fırlayacak gibi idi.
Artık okulum bitmek üzereydi ve ben 2.dönem olan stajımı 1.döneme çekmiş idim.
Gün boyu stajda olacağım için annemle karşılaşmayacak olmam beni içten içe sevindiriyordu. Dolabın başında ne giyeceğimi düşünürken bir anda bundan birkaç gün öncesine giden düşüncelerime engel olamadım.
O gün asife teyze ile yaşadığımız olaydan sonra Hakan'ı bir daha görmemiştim. Bir iki gün kuzenimde kaldıktan sonra eve geri dönmüştüm ve annem ile babamı görmezden gelmeye çalışıyordum. Ta ki pazar sabahı babamın beni yurda götürmesini beklerken onun yerine bir bomba patlatana kadar...
Bana sormadan nasıl yaptıklarını bile bilmediğim bir şekilde staj yerimi değiştirmişlerdi ve bana bir gün öncesi söyleme gereği duymuşlardı! Sinirime hakim olamayıp onlara sesimi yükselttiğimde ise gene bir kavga tufanı eve alıp götürmüştü.
Oysa ki bavulumu bile hazırlamıştım ama onların umru bile değildi. Yurda geçmeme izin vermediler. Ben bu işkence bitecek diye umarken, daha fazlasını yaşayacağımı hiç düşünmezdim.
En sonunda lanet ederek mecburen Kabul ettiğim staj yeri ise Ali Poyrazoğlu'nun şirketi idi. İnsan kaynakları departmanında bana bir staj ayarlamışlardı ve o uzak yolu Her gün gidip gelmemi benden bekliyorlardı.
Mecburen evde kalmaya devam etmem gerekiyordu. Beni asıl sinirlendiren şey iş yerinin değişmesi değil, benim evde kalmaya devam edecek olmamdı. En azından yurtta kalmama izin vermelerini isterdim ama ne zaman istediklerim oluyordu ki! Kaç dakika böyle kaldığımı bilemez iken silkelenerek kendime geldim.
Bu hayatta beni en çok yoran üç şeyin listesini yapacak olsam; Bir annem, iki babam ve üç kıyafet seçmek olurdu.
En sonunda beyaz saten gömlek ve siyah palazzo pantolonumu elime alıp hızlıca üstüme geçirdim.
Makyajımı ve saçımı da yaptıktan sonra tam bir iş kadını olmuştum. Heyt be...
Genelde spor tarz ya da cicili bicili giyindiğim için üstüme çöken resmiyeti bir garipsesemde hoş durduğunu itiraf edebilirdim.
Saat dokuz gibi iş başı yapacağım için hazır olur olmaz evden çıkmak için dış kapıya doğru adımlar iken en son düğünde giydiğim siyah stilettoları ayakkabılıktan alarak giyip hızlıca evden çıktım.
Yol uzun sürdüğünden bir buçuk saat önceden evden çıkmak zorundaydım.
Eylül ayı gelirken beraberinde soğuk havaları da katıp gelmişti. Tıpkı içimde hayata karşı oluşan soğuma gibi...
Sıkıntı ile evimize bir kaç dakikalık uzakta ki durağa geldiğim de önümde ani fren ile bir araba durunca korkuyla olduğum yerde sıçradım.
Bir kaç saniye ne olduğunu idrak edemesem de Hakan olduğunu anlamam uzun sürmedi.
Arabanın camı yavaşça aşağıya inerken bende baş parmağım ile damağımı kaldırarak üstümden o korkuyu atmaya çalıştım.
Cam tamamen açılırken Hakan'ın o kurban olduğum şerefsiz sıfatı tam karşımda idi. Ona bakmamak için kafamı yola çevirdim.
Bilerek ona bakmazken " Züleyha." Demesi ile ona dönmek istesem de kendime hakim olarak kendimden emin bir ses ile " Ne var?" Demek ile yetindim.
Bundan sonra sana köpek olan Züleyha'yı zor bulursun sen Hakan efendi!
" Bin lütfen, gideceğin yere kadar bırakayım hem de konuşmuş oluruz." Sesi ılımlı ve ikna edici bir türden idi. Dayanamayarak ona dönerken kollarımı göğsümde birleştirip kaşlarımı çattım.
" Hatırladığım kadarıyla geçen baya iyi konuşmuştuk! Onun üstüne cila mı çekeceğiz!" Yüzünde mahcup bir ifade oluşurken " Lütfen." Demek ile yetindi.
Daha fazla mahalleye reklam olmamak için " Tamam." Diyerek arabaya binerken " Teşekkürler." Dedi.
Yavaşça arabayı sürmeye başladığında " Okula mı?" Diye soru sorarken hem bana hem de yola aynı anda odaklanmaya çalışıyordu.
" Hayır, Poyrazoğlu şirketine gideceğim, geçen beni aldığın yer." Sesim sonlara doğru kısılır iken gözlerim ondan yola kaydı. O gün söyledikleri hala kulağımda çınlıyordu.
Bir kaç dakika sonra, tam da tahmin ettiğim gibi Hakan merakına yenik düşerek" Neden oraya gidiyorsun?" Diye sormuştu.
" Orada staj yapacağım."
" Bu dönem Stajın olduğunu bilmiyordum. "
Samimiyetten uzak bir şekilde gülümserken alaylı sesime hakim olamadım. " Pek beni merak etmediğin için bilmemen doğal..."
Sıkıntı ile nefes verdiğini duyduğumda Ben de onun gibi derin bir soluk aldım. Olmamızın sebebi beni dinlemeden direkt olarak yargılaması idi.
Konuşmak için bindiğim arabada Sessizlik hakim iken Ne o konuşmak için bir adım atıyor ne de ben bir şey söyleme gereği duyuyordum.
Sessiz bir yolculuğun ardından şirketin önünde durduğumuzda hiçbir şey söyleme gereği hissetmediğim için Arabanın kapısını açıp Dışarı çıkacaktım ki bileğimi sıkıca kavraması ile bakışlarım ona döndü.
" Bu böyle olmaz uygun bir zamanda konuşalım en iyisi. Kaç gibi çıkacaksın seni almaya geleyim?" Daha çok soru sorar gibiydi.
Kararsızlık ile dudaklarımı bükerken " Bugün olmaz, belki daha sonra... " diyerek onu geçiştirip bir şey söylemesine izin vermeden hızlıca arabadan indim zaten üstümde çalışacak olmanın verdiği bir gerginlik varken şimdi Hakan'ı düşünmek istemiyordum.
Derin bir nefes alıp şirketten içeriye girerken hiç bir şeyden almadığım öz güveni topuklu ayakkabılarımdan alıyordum. Kendimi fazla havalı bulurken, bir anlığına Ali yerine ben patron olmak istedim.
İlk olarak danışmadan çıkmam gereken katı öğrenip hızlıca kapanmak üzere olan asansöre bindim. 12.katın tuşuna basarken bir heyecan dalgası beni ele geçirmek üzereydi.
Ilk defa çalışma hayatına giriş yapıyordum ve istemesem de içim kıpır kıpır olmuştu.
Asansör 12. Katta durduğumda hızlıca dışarıya çıkarken içeriye alıcı gözle süzmeyi ihmal etmiyorum. Geçen geldiğim de sadece Ali'nin yerini gördüğümden Burası bana değişik gelmişti.
Yan yana dizili odalarda duvar yerine cam kullanılmıştı.
Kimin ne yaptığı göz önündeyken odaların karşısında arkalı önlü 2 adet sekreter masaları duruyordu.
Sekreter masaların da bir genç bir de yaşlı kadın oturuyordu ve kafalarını hiç kaldırmadan öylece ekrana bakıyorlardı.
En sona doğru küçük bir mutfak bulunuyordu. Hemen yan tarafta ise lavabo vardı.
Aşırı güzel bir ambiyansının olması insanı çalışmaya teşvik eder cinstendi.
Kiminle görüşeceğimi bilemediğimden ötürü yaşlı kadının yanına çekinerek giderken " Merhaba, ben staj için gelmiştim." Diyerek lafa girdim.
Esmer ve hafif toplu kadın ilk olarak beni baştan aşağıya süzerken " Züleyha?" Demişti.
İsmimi söylemesi ile yüzümde bir gülümse oluşurken " Evet." Demek ile yetindim.
Başını yavaşça sallarken eli ile ilk odayı işaret etti. " İnsan kaynakları müdür ile görüşeceksin tatlım. "
" Tamam o zaman teşekkürler." Demiş ve gösterdiği yere geçmiştim. Kapıyı çalmak için elimi kaldırırken, Aslı hanım ile göz göze geldim. Eli ile gel işareti yapınca direkt olarak içeri daldım.
Tatlı bir şekilde bana gülümseyerek bakarken " Hoşgeldiniz." Demişti.
" Hoş bulduk staj için gelmiştim ben..." derken üstümde hafif bir çekingenlik hakimdi.
" Biliyorum Züleyha, geleceğin den haberim var."
" peki kimin yanında çalışacağım? "
Aslı hanım benden gözlerini kaçırır iken " Aslında benim yanımda staj yapacaktın ama sana bir teklifte bulunacağım, tabi kabul edip etmemek sana kalmış."
Ne demek istediğini anlamadığım için " Nasıl bir teklif ?" Diye sorma gereği duymuştum.
" Şöyle ki şuan boş bir pozisyon var kabul edersen normal maaş alacaksın ama staj yapıyor olarak gözükeceksin tabi sonrası içinde bizle çalışma fırsatın doğar bu koşullarda..."
Güzel bir teklife benziyordu. " Pozisyon ne peki?"
" Patronumuz Ali beyin yardımcısının asistanı olmak."
Kuyruğun Kuyruğu olacaktım yani...
Pek içime sinmedi ama maaşı öğrenmeden geri çevirmek istemedim. " Maaş ne kadar peki?" " üst kademe asistanı olacağın için elli bin türk lirası." Kadının lafı biter bitmez hızlıca " kabul." Demiştim.
Eğer ki kendime yeni bir hayat kuracak isem paraya ihtiyacım vardı.
Kadın cevabımdan memnun bir şekilde gülümserken " Tamam öyleyse Ali beyin katına çıkman lazım, dışarı da ki arkadaşlara sor onlar seni yönlendirsin." Demişti.
" Tamamdır, teşekkürler." Diyerek bende ona gülümsedim ve seri adımlar ile odadan çıktım.
Kadınlara sormak yerine bildiğim yoldan Ali'nin katına çıktım. Geçen gördüğüm kadının yardımcısı olacaktım. Onun lafını dinlemediğim için inşallah bana sinirli değildir diye düşünürken kata varmıştım.
Kadını masasında telefon ile konuşurken gördüğüm de sessizce yanına doğru gidip bekledim.
Beni süzen bakışları düz ve bir o kadar duygusuz idi.
Telefonu kapatıp " Hoşgeldin, yan tarafta ki masa senin." Derken suratı beş karıştı.
Dudaklarımı yalayıp gerginlik ile gülümsemeye çalıştım. " Tamam o halde..." dedim.
Bugün gerçekten mala bağlamıştım. Salak gibi bir oraya bir buraya giderken kafam çorba olmuştu.
Yan masaya geçerken " Adınız neydi ?" Diye sorarken biraz da muhabbet kurmak istiyordum.
O ise benim aksime " Eda." Diyerek konuşmayı kestirip attı. Hele şıllık tatlısına bak hele demek istesem de kendime hakim olarak sadece göz devirmek ile yetindim.
Masama otururken bir güzel yerime yerleştim. O sırada Eda denen uyuz keçi sandalyesini bana döndürerek " Bilgisayarını aç ve sana göndereceğim dosyaları şirketlere göre gruplara ayır... Ha bu arada ofis programlarını kullanmayı biliyorsundur umarım! " derken sürekli suratımı incelemesi beni rahatsız etmişti.
Sıkıntı ile nefes verirken " Merak etmeyin, biliyorum." Demiştim ama sesim içime kaçmıştı. " Güzel." Diyerek hemen önüne dönmüş ve ben yokmuşum gibi devam etmişti.
Verdiği işleri yapmak adına hemen bilgisayarı açıp işe koyuldum. Henüz ilk defa böyle bir şey yaptığım için biraz zaman alıyordu ama neredeyse işin çoğunu bitirmiş sayılırdım.
Birden kapı açılma sesi gelince olduğum yerde korku ile irkildim. O kadar iş yapmaya dalmıştım ki nerede olduğumu bile unutmuştum.
Kafamı kaldırır kaldırmaz gözlerim bir çift mavi göz ile kesişti.
Ali ofisinden çıkıp bize doğru, daha doğrusu Eda gudubetine doğru asımlarken kalın ve çekici sesi ile konuştu." Öğle arasına çıkabilirsiniz." Onun sözlerine karşılık Eda " Tabi efendim." Diyerek sevimlice sırıtıp yerinden kalktı. Ben olduğum yerde kalırken onlarda ki bakışlarımı tekrar bilgisayara çevirdim.
Kendimi aç hissetmediğim için yemek yerine işi tercih ettim.
Masama konan koca el ile bakışlarım Ali'ye kaydı, sanırım Eda gitmişti.
" Hoşgeldin aramıza, insanlar içinde pek samimi davranmak istemediğim için şimdi söylüyorum. Kusura bakma lütfen." Sözlerinin arasında ki samimiyet hoşuma giderken bu koca ayıcığın içinde naif bir yanın olduğu belli idi.
" Önemli değil, pek gelmek istemesem de buradayım." Neden bunu söylediğimi ben bile bilmiyorum. Bir kaşı havaya kalkarken " Neden gelmek istemiyordun ki?" Demişti ve masamın önünde ki sandalyelerden birine oturmuştu.
İç çekerek " Ayarladığım bir yer vardı çünkü burası son dakika gelişti. " dedim.
Başını anladım der gibi sallayıp " Baban çok ısrar etti staj yerin değişsin diye o yüzden değişmesi için okuldan ben rica ettim."
" yaa." Demek dışında başka diyecek bir şeyim yoktu.
O da konuşmayacağımı fark etmiş olacak ki " Sen neden yemeğe gitmiyorsun?" Diye soru sordu. Omzumu silkerken " Canım istemiyor." Demiştim.
" Peki o halde ama genede sen acıkırsan şirket telefonundan 1 numaraya bas, oradakiler sana yiyecek bir şey getirsin. " Dedi ve oturduğu yerden kalkarak gitti.
Daha demin ne oldu öyle? Gerçekten biri ilk defa beni mi düşündü? |
0% |