Yeni Üyelik
26.
Bölüm

24.Bölüm 💙

@catlakyazar

Biz geldik, bol aşklı yazdım bakalım beğenecek misiniz

 

Yaklaşık yarım saat sonra Ahu, Ali'nin odasından çıkarken direkt olarak gelip benim masamda durdu.

 

" Bir şey mi isteyeceksiniz?" Derken neden başımda dikildiğini deli gibi merak ediyordum.

 

Ahu denen kadın tepemde dikilirken yerimde huzursuzca kıpırdandım.

 

''Adın ne senin?'' diye sorarken aşağılayıcı bakışları üzerimde geziniyordu.

 

''Züleyha.'' derken kendinden emin olan ses tonum onu rahatsız etmiş gibi bir hali vardı. Beni tekrar baştan aşağıya süzdükten sonra hiçbir şey söylemeden çekip gitti. Allah'ım bu manyakları bana sayı ile mi gönderiyorsun acaba?

 

Ahu denen kadını daha fazla takmayarak işime dönerken, bugünün büyüsünü kimsenin bozmasına izin vermeyecektim. Titreşime aldığım telefonum üst üste titrerken Hakan'ın mesaj attığını görmem ile yüzümde kocaman bir gülümseme belirdi.

 

 

Hakan: Bu akşam seni çok güzel bir yere götüreceğim, benimle kalabilme şansın var mı?

 

Kalbim heyecanla atarken merak tüm bedenimi esir aldı. Onunla kalmak istiyordum ama annemlere ne diyeceğimi bilemiyordum. Sıkıntı ile nefes verirken cevap vermeden öylece düşündüm. Buna değer miydi, bilmiyorum ama içimden geldiğince yaşamak istiyordum.

 

Züleyha: Olur, iş çıkışı al beni.

Hakan: Tamam güzelim

Yaa gerçekten güzelin miyim? demek istesem de kendimi tutup otuz iki dişimi kapamaya çalıştım. Eda karısının ters bakışlarına bile aldırmadan hızlıca anneme mesaj çektim. Allah'ım nolur işe yarasın!

 

Züleyha: Bu akşam toplantı varmış şehir dışında, Ali benim gelmemi istedi. Babamın haberi yok. Gideyim mi?

Annem: Seni ne yapacaklarmış

Züleyha: Asistanı izne çıktı da yerine bakıyorum, onun yerine yani.

Ah siktir! Unuttuğum bir şey vardı ki o da annemlere ne iş yaptığımı söylemememdi. Benim yerime Ali bunu söyler ve evde kıyamet kopar diye beklerken o bunun tam tersini yaparak söylememişti. Oysa ki sır olduğunu bile dile getirmemiştim ama susması işime geliyordu.

 

Heyecan ile cevap beklerken sonunda annemden beklediğim o mistik cevap gelmişti.

 

Annem: iyi

Züleyha: Yani anne, idare edecek misin?

Annem: Evet ama yanlış bir şey yaparsan kafanı kırarım.

 

Olduğum yerde sevinçle zıplarken telefonu masaya fırlattım. Eda bana uzaylı görmüş gibi bakarken ''Hayırdır, ne bu neşe?'' diyerek merakına yenik düşmüştü.

Ona her ne kadar cevap vermek istemesem de ''Uuzun zamandır beklediğim bir şey gerçekleşti de...'' diyerek onu geçiştirmiştim. O da, daha fazla sorma gereği duymadan işine döndü.

Öğle yemeği saati geldiğinde Eda yemekhaneye giderken, ben ise kalıp dinlenmeyi tercih ettim. Heyecan ve ne olacağını bilmemenin verdiği korku midemin kasılmasına sebep oluyordu.

 

Derin bir nefes çekip akşam yaşacaklarımın hayalini kurmaya çalışırken koltuğa yaslanıp gözlerimi kapadım. Acaba aramızda ki cinsel çekim bizi hangi noktalara götürecekti ve durabilecek miyiz diye düşünmeden edemiyordum.

Tamam kabul etmek gerekirse beni fazlası ile azdırıyordu ama onunla birlikte olmak için erken olduğunu düşünüyordum. Bence Hakan'da böyle düşünüyordur diye kendimi rahatlatmaya çalıştım.

 

Boğaz temizleme sesi ile mayışmış halimle gözlerimi yarım bir şekilde açtım. Ali önümdeki koltuklardan birine oturmuş beni izliyordu. Ne zaman geldiğini çözemesem de hafifçe olduğum yeren doğruldum.

 

''Kusura bakmayın, içim geçmiş.'' derken tepkisini ölçmek için yüzüne bakıyordum.

 

Sabit ifadesi hiç değişmezken '' Önemli değil, yemek yemeyi sevmiyorsun sanırım.'' demesi ile şaşırmadan edemedim.

 

Her ne kadar Ali'nin iyi bir adam olduğunu düşünsem de bazen aşırı garip enerji yayıyordu ve bu his gerçekten aşırı ürkütücü idi.

 

''Aslında çok severim ama bu aralar iştahım yok.''

 

''Neden?'' Ne neden, sanane...

 

''Bilmem canım istemiyor.'' derken bu konun artık burada kapanmasını istiyordum. Başını ağır ağır anladım dercesine sallarken, nihayet bakışlarını beden çekti.

 

 

Daha deminkine göre daha sert bir tonda ''Bu akşam beraber olacağımızdan haberim yoktu.'' derken bakışları tekrar yüzüme döndü. Hayret içinde ona bakarken anneme lanet etmekten kendimi alamadım. İyi ki beni idare et demiştim! Ne diyeceğimi bilmezken ona öylece bakakaldım.

 

 

''Ben, ne diyeceğimi bilemiyorum...''

benim mora çalan suratımın aksine, Ali gülümsedi. ''Doğru olduğunu söyledim merak etme ama böyle bir yalana neden başvurduğunu öğrenmem gerek.'' Şuan ona kalkıp sarılabilirdim. Resmen beni kurtarmıştı. Anneme olan sinirim içimde filizlenirken daha bir saat geçmeden babama söylemesi ve onun da kalkıp Ali'yi araması beni küçük düşürmüştü.

 

 

''Teşekkür ederim, ben sadece aile evinden bir günlüğüne istifa etmek istedim.'' derken daha fazla sorgulamaz inşallah diye dua etmekten helak oldum.

 

 

''Seni anlıyorum, sizin ev cehennemden önce ki bekleme alanı gibi.'' Benzetmesi komiğime giderken haklılık payı ile dudaklarımdan kısık bir kahkaha çıktı. Adam resmen bizi bir bakışta çözmüştü.

 

 

Gülmem ile o da gülerken kendimi dizginleyip eski halime geri döndüm. Şimdi biri gelir görürse diye kendime çeki düzen verirken kendime hakim olamayarak ''Ahu hanım ile neden nişanlandınız?'' Diye sorarken patavatsızca soruşum ile dudaklarımı ısırdım. Beni ilgilendirmezdi ama o kadını pek seviyor gibi durmuyordu ve aşırı merak ediyordum.

 

 

Gülümseyen yüzü yavaşça solarken, takındığı ifade ürpermeme sebep oldu. Sanki bir seri katilin suratını izliyormuşum gibi bir his içimde peydah olurken, çeneme sıçmak istedim. Banane neydi!

 

Bakışlarım kasılan çenesinde gezerken '' Çıkar ilişkisi diyelim.'' dedi ve bir şey dememe müsaade etmeden kalkıp gitti. Çenem tutulsun emi, sanki beni ne ilgilendirirdi ki!

 

 

Ali şirketten gittikten sonra bir daha geri gelmedi. Bizde onun boşluğundan yararlanarak yarının işleri ile ilgilenip girilecek toplantılara çalıştık.

 

Vicdanımdan yükselen bir ses benim yüzümden şirkete gelmediğini söylese de umursamamaya çalıştım.

 

Nihayet tüm işler biterken artık çıkmak için hazırdım. Hakan tam on dakika önce şirkete gelmişti ve dışarı da beni bekliyordu. Daha fazla onu bekletmek istemediğimden ötürü alel acele toplanıp kendimi şirketin dışına attım.

 

Tanıdık Land Roverı görmem ile yönüm o tarafa kayarken hızlıca arabaya yerleştim. Hakan sabahki hali ile karşımda ateş gibi dururken derin bir iç çektim.

 

''Hoş geldin.'' derken içim bir tuhaftı. Onun koynunda uyumak ve bir daha uyanmamak istiyordum. Bu normal miydi?

 

Yanağıma eğilip kısa bir öpücük kondururken ''Hoşbulduk, hazırsan gidelim.'' demişti ve benim mal olmuş ifademi görmesi ile çenemi tutup okşamıştı.

 

 

''Gidelim.'' derken ayran budalası gibiydim. Allah'ım sen bizi zinadan koru diye haykırmak istiyordum ama yanımda resmen ateşten bir adam vardı ve kaçmak mümkün değil gibiydi. Heyecan ile nereye gideceğimizi beklerken hava yavaşça kararmaya başlıyordu ve ben bugünün verdiği yorgunluk ile gözlerimi kapattım, biraz dinlenmek bana iyi gelebilirdi.

 

 

Yüzümün sevgi ile okşanmasıyla daldığım karanlıktan çabucak kurtuldum. Uykunun verdiği sersemlik ile gözlerimi yarı baygın şekilde açarken gördüğüm yüz benim dünyada ki cenneti yaşamam için gibi idi. Saatlerce baksam yine de doymak istmezdim.

''Hadi bakalım uykucu, geldik.'' demişti ve benden önce davranarak arabadan inmişti. Olduğum yerde esnerken etrafa kısa bir bakış attım.

 

 

Ormanın içinde olmamız garibime giderken Hakan'ın araba farının aydınlattığı yere çadır kuruşunu bir süre izledim. Ben pek orman insanı değildim o yüzden bu plan pek içime sinmemişti ama ona bunu tabikide söylemeyecektim. Yahu benim çoğu çiçeğe böceğe alerjim var!

 

 

Bir gün idare edebilirim diye düşünerek arabadan inerken, Hakan çok çadırı bitirmişti. Gülümseyerek gidip çadırın yanlarını bağlayan Hakan'ın yanağına öpücük kondurdum. '' Bayıldım, buraya.'' desemde, düşüncelerim çok farklı idi ama olsun düşünmesi bile yeterdi...

 

 

''Bende hoşlanmassın diye korkmuştum.'' demişti ve arabının arkasından diğer malzemeleri almaya gitmişti. Bende peşine takılırken kısa sürede her şeyi yerine koyarken bizde tamamdık.

 

 

Bitkin bir şekilde kamp sandalyesine otuturken pille çalışan beyaz ışık neredeyse tüm alanı aydınlatacak derece idi. Bugün neredeyse hiçbir şey yememiştim ve artık elim ayağım titrer durumdaydı.

 

 

Hakan yanıma gelirken bu durumu fark etmişti.'' Züleya, iyi misin?'' Telaşlı sesine, benim bitkin sesim karıştı.

 

''İyiyim, bugün bir şey yemedim. Ondan halim gitti.'' Sözlerim onu harekete geçirirken, getiridğimiz poşetlerden biribi açıp içinden bir saklama kabı çıkardı.

 

 

Usulca yanıma yaklaşıp önümde diz çökerken usulca saklama kabının kapağını açıyordu. Ah keşke şuan önümde diz çöküş nedenin bana evlenme teklifi edecek olması olsaydı ama hayaller hayatlar!

 

 

Kaptan çıkardığı böreği ağzıma doğru uzatırken bir ısırık aldım. O da benim ısırdığım yerden ısırırken ağzımda ki lokma neredeyse boğazımda kalıyordu. Adam ile resmen aşk yaşıyoruz ya!

 

 

Böreklerin hepsini bir o bir ben yerken, kap tamamen boş kalmıştı. Kendimi daha demine göre daha iyi hissetiğim için oturduğum yerde dikleştim.

 

 

Hakan'da eğildiği yerden kalkarken kulağıma yaklaşarak ''Ben ellerim ile besledim, sıra sende...'' demişti ve beni şokla orada bırakıp diğer yiyecekleri çıkarmaya başlamıştı.

 

 

Ben sana yedireceğim ama neyi!

Tövbe çeke çeke yanına gidip yardım ettim. '' Bunlar ev yapımı mı?'' diye sorarken vereceği cevabı deli gibi merak ediyordum. Belki de kendi hazırlamıştı... Ah chen üzümlü kekim...

 

 

''Evet, anneme yaptırdım.'' Demesi ile gülümsedim. Canım kaynanam bu aşkın yapı taşı sensin.

 

 

''Çok güzel olmuşlar.'' derken sevimlice sırıttım, ee nede olsa her erkeğin içinde bir ana kuzusu yatardı.

 

 

Ağzına bir kek daha atarken '' Öyledir.'' demişti, beni en çok şaşırtan kekin hepsini tekte yemesi oldu.

 

 

Biraz daha yemek yedikten sonra ortalığı topladık ve ben tekrar kamp sandalyesinde ki yerimi aldım. Hakan ateş yakarken o kadar ateşli görünüyordu ki, yakmana gerek yok diye çığlık atmama ramak kalmıştı. Bu güzel manzara ateş yanana kadar devam ederken, maleseef ki bu görüntü fazla sürmemişti.

 

 

Ellerini biribirine çarpıp elinin kirlerini silkerken bana doğru adımladı. '' Hadi bakalım, kalk.'' derken bir elini bana uzattı. Merakıma yenik düşüp ''Nereye?'' diye sorarken bir yandan da bana uzattığı elini tutup kalktım.

 

 

''Seni hiç görmediğin bir yere götüreceğim.'' demişti ve elimi tutarak beni sürüklemeye başladı. Elimi tutmasına odaklandığım için beni sürüklemesine izin verirken heyecandan terleyen ellerime lanet ettim. İnşallah benden iğrenmezdi.

Biraz yol gittikten sonra ağaçların arasından geçip patika yola gittik. İlerledikçe etrafa ışık saçan ateş böcekleri ile doluydu. İlk defa ateş böceği görüyordum ve bu çok tuhaftı.

Bulunduğumuz yer ağaçlar ile kaplı olduğu için rüzgarı kesiyordu ve kamp yerimize göre daha tatlı bir havaya sahipti. Bir tane ateş böceği gözüme doğru gelirken korku ile çığlık attım.

 

 

''Ayy gözüme girecek!'' derken elimi Hakan'dan kurtarıp gözümün önündeki sineğe elim ile bir fiske vurdum.

Korku ile derin bir nefes bırakırken utançla Hakan' a döndüm. Gülmememek için dudaklarını sıkarken benim ona bakmam ile bir kahkaha koy verdi.

 

Bir adımda dibine girerken ellerim ile göğsüne vurdum. '' Aşk olsun ama ya! gülme..''

 

 

Gülmesini keserken, dudaklarında ki tebessüm yerli yerindeydi. Ellerimi tutup beni hızla kendine çekip alnıma bir öpücük kondurdu. Olduğum yerde nefesim kesilmiş bir şekilde kaldım. Bu adamın aklıma zoru vardı.

 

Aramıza bir mesafe koyup göz göze gelecek şekilde birbirimize bakarken onu deli gibi öpmek istediğimi fark ettim. Zaten ne zaman onu görsem, içimde kopan volkanlar yeryüzene taşıyor gibi idi.

 

Derin nefesler alırken dudaklarıma kayan gözleri ile bende onunkilerine bakma gafletine düştüm.

 

Hakan hoyratça dudağıma yapışırken geriye doğru sendeledim. Bir eli ile beni tutup iyice kendine yaslarken diğer eli ile kafamı tutup sanki mümkünmüş gibi daha çok kendine bastırıyordu.

 

Alt dudağımı öyle bir emdi ki inlemeden duramadım, dudaklarımda ki tatlı sızı kanadıklarına işaretti. Kalbim göğüs kafesimi delecek gibi atarken dilinin dilime değmesi ile vücuduma bir elektrik dalgası hükmetmeye başladı.

 

Kendime iyice ona yaslarken altımda ki sertliği hissedebiliyordum. Elleri belimden çekilince orada bir soğukluk oluşmuştu ama bunu umursamadım, çok geçmeden eli kıçıma sert bir şekilde tokat atarken ağzımdan ufak bir inleme döküldü.

 

 

Sanki Grinin elli tonunu çekiyorduk ve ben bundan deli gibi haz almaya başlamıştım. Kafamdaki elide çekilip popama konarken ben dudaklarını emerek göğsünü okşayıp duruyordum. soluklanmak için geri çekilmem ile havaya doğru kalkmam bir oldu.

 

Bacaklarımı Hakan'a dolarken bir süre şişmiş dudakları ile gözlerine bakıp durdum.Derin nefes çekereken dudaklarımın arasına üflemesi ile gözlerimi kapadım. ''Züleyha, neden senleyken bir masalı yaşıyormuş gibi hissediyorum.'' demesi ile dudaklarına doğru gülümsedim.

 

 

Fısıldayarak '' Çünkü... Bu bizim mutlu sonlu masalımız olacak.''

 

 

Bölüm sonu...

 

Burada kesilmez dediğininizi duyar gibiyim ama azcık heyecan katlmayalım mı?

 

Züleyha'nın sürekli kendinden ödün verdiğini ve sürekli sevilmek için çaba gösterdiğini görenler burada mı?

 

Bu arada haliniz keyfiniz nasıl aşklarım?

 

 

 

Loading...
0%