@catlakyazar
|
Selam canlarım, biliyorum bölümü daha erken bekliyordunuz ama ancak bugün yazabildim. Şimdiden iyi okumalar.
Bazen risk almak gerekli idi hayatta, mutlu olmak için... Her ne kadar kendi hayatımda söz sahibi olmaya çalışsam da ailemin izin verdiği kadar kendi hayatıma müdahale etme şansım oluyordu. Artık bu duruma son vermek içinse kendi dilediğim gibi yaşamaya başlamıştım. Son zamanalar da kendim bile aynada ki yansımamı tanıyamaz hale geldim. Peki bu durum beni mutlu ediyor muydu?
Hemde fazlasıyla...
Şimdi önümde valizim, telefonda sevdiğim adam ile bir yandan eşyalarımı yerleştiriyor bir yandan da ona açıklama yapıyordum.
" Nereden çıktı bu şimdi! Hiç İçime sinmedi bilmiş ol." Hakan bu iş gezisi olayına pek sıcak bakmıyordu ama yapacak hiçbir şey yoktu.
Sıkıntıyla nefes verdim ve elimde kalan pantolonu özenle dolaba yerleştirdim. " Yani bensiz duramayacağını biliyorum ama bu kadar mızmızlanacağını tahmin etmemiştim." Diyerek şakaya vurdum.
Telefondan duyulan iç çekişini sözleri tamamladı. " Her neyse, dikkatli ol lütfen ve beni haberdar et. "
Artık valizimi kapatırken " Tamam, hoşçakal." Diyip telefonu kapatırken valizimi de kapatmıştım.
Saat akşam 20.13'ü gösterirken vücudum yorgunluk ile sızlıyordu. Ali'nin sabah gidiyoruz demesinin üzerinden saatler geçmişti ama benim koşuşturmacam daha yeni bitmişti.
Toplantı için Eda ile sürekli kontak halinde olsam da bu bir yerden sonra yetersiz kalıyordu ve bütün işleri tek başıma halletmek açıkçası fazlasıyla zordu. Üstüne üstlük valiz hazırlamam gerektiği için ve annemlere haber vermek zorunda olduğum için de ayrı bir koşuşturmacada burada yaşamıştım ve açıkçası bugün fazlasıyla kendimi yorgun hissediyordum.
Yemek yemediğim için açlıktan sürekli guruldayan karnımı görmezden girerek kendimi çift kişilik yatağın üstüne bıraktım. Yorgunluk ile yatağa sevilirken ağzımdan bir " Ahh." Diye inilti kopmuştu.
Hayatımda gördüğüm en yumuşak yatak bu yatak mıydı, yoksa gerçekten yorgunluktan mı bu kadar tatlı geliyordu bilmiyordum ama hayatımın bütün zamanlarını Şu an burada harcayabilirdim sanırım...
Ben normal çift kişilik bir odada kalırken Ali'nin Kral dairesinde kaldığını anımsadım. Bu yatak bile böyleyse Oradaki yatağı hayal bile edemiyordum.
Uyku ile uyanıklık arasında tatlı bir evrede iken bilincim yavaş yavaş beni terk etmek üzereydi ki kapının, alacaklılarım Kapıya gelmiş gibi çalmasıyla isyan eden göz kapaklarımı zorlukla açtım.
Yerimden doğrulurken sanki tüm Kemiklerim sızlıyormuş gibi bir hissiyat bedenimi ele geçirmişti ve zorlukla kapıya kadar gidip yarı baygın bir şekilde kapıyı açmak durumunda kalmıştım.
Ali tam karşımda üstünde her zamankinin aksine spor kıyafetler ile dururken beni baştan aşağıya doğru süzdü.
Tek başına havaya kaldırıp " Akşam yemeğine ineriz diye düşünmüştüm ama sen çoktan uykuya geçtin sanırım..." demiş be gözleriniz gözlerimde sabitlemişti.
Kafamı mahcubiyet ile kaşırken " bugün benim için fazlasıyla yorucuydu da o yüzden biraz dinlenmek istemiştim. Biraz beklerseniz 10 dakika içinde hazır olurum." Demiştim ve ondan onay verici bakışı alır almaz hızlı bir şekilde hazırlanmaya koyulmuştum.
Bir tişört, bir de kot giyip Saçlarımı taramak ile yetindim. Şu an iş dışında olduğunuz için fazla özenmeme gerek olduğunu düşünmüyordum ki zaten hazırlanacak halim de yoktu.
Tembel adımlar ile kapıyı açıp Ali'nin yanına geçerken " Gidebiliriz." Dedim.
" Önden hanımlar." Diyip bana öncelik verdi ve beraber otelin restoranının yolunu tuttuk.
Iki kişilik bir masaya otururken Biz otur oturmaz yanımıza bir garson gelip önümüze menüleri bırakıp " Ne arzu edersiniz Ali bey? " diye bir soru yöneltti.
Daha menüye bile bakmamış adama sorduğu soru garibime giderken, Ali'nin burada ne kadar değerli bir müşteri olduğunu anladım.
Ali menüye bile bakma gereği duymadan direkt olarak " Hanımefendi ve bana her zamanki tabağımdan getir yanına da marchesi antinori" demişti.
Bana fikrimi sormaması ona karşı sinir olmamı sağlarken bir yandan da laf söyleyerek onunla uğraşmak istemedim.
Sessizce yemeklerimi beklemeye başlamıştım. Kendi telefonuyla ilgilenirken ben de etrafımdaki insanları inceliyordum.
Etraftaki loş ışık ve kırmızı ve beyaz tonların hakim olduğu bu Restaurant hem çok güzel Dizayn edilmiş hem de bir o kadar kasvetli idi.
Nihayet yemekler geldiğinde heyecan ile midemin ötüşünü duydum. Resmen açım diye bağırıyordu. Ete benzeyen şey aşırı cazip gelirken elime çatal ve bıçağımı alıp kendim için bir parça kestim. Ağzıma attığım tat aromitik bir şekilde tamamın her yerine yayılırken aldığım lezzet ile midem bayram etmişti.
" nedir bu?" Diye sormaktan kendimi alamazken merak ile cevabı bekledim.
" ballı ve lavantalı ördek." Demesi ile biraz garip hissetsem de bozuntuya vermeden yemeğe devam ettim. Getirilen şarabı içip içmemek konusunda kararsız kalsam da karşımda su gibi tüketen Ali'yi görmemle canım ister istemez içmek istemişti.
Korku ne bir yudum aldığımda tadının normal şaraplara göre gayet farklı olduğunu görünce istemsizce dudaklarımda kalan şarap tadını da yaladım. Hem güzel hem de ekşimsi bir tada sahip olan bu şarabı sevmiştim. Bugün gerçek manada yemediğim ve içmediğim şeyleri tadıyor ve nedensizce kendimi başka bir hayattaymışım gibi hissettiriyordu.
Sessiz yemeğimizi onun " Beğendin mi?" Sorusu bozdu.
Yemeği kesip ona dönerken " Gerçekten çok güzel, daha önce yememiştim." Deme gafletinde bulundum.
Anlayışlı bir gülümseme ile " beğeneceğini biliyordum." Demişti.
Bundan sonra daha fazla aramızda konuşma geçmezken Sakin bir şekilde yemeklerimiz de bitirip odalarımıza dağılmıştık.
Üstümü değiştirmem kendimi yatağın kollarına bıraktım ve derin bir uykuya daldım. Alarmın illet sesi ile kalkarken zorlukla yatakta doğruldum. Ankara ayazı fena olduğu için cam bile açmadan oda buz gibi olmuştu. Klimayı sıcak hava için ayarlarken oflayarak hazırlanmaya başladım. Sabahın köründe kalkmak ne kadar zor gelse de öğlen olan toplantıya yetişmemiz için anca yeterli idi. Ali'nin talimatlarına göre önce kahvaltı sonra toplantı öncesi biraz çalışma gerekli olan iki şeydi. Yemek düzeni onun için fazlası ile önemli olmalıydı çünkü sürekli onunla yaptığımız makimum aktivite bu idi. Üstüme düz siyah bir elbise geçirirken diz kapaklarımda olması ve ciddi bir izlenim sergilemesi hoşuma gitmişti. Saçlarıma bir farklılık yapıp uçlarını kıvırırken soft tonlarda makyajıma renk gelsin diye hafif pembemsi rujum ile tamamdım. Topuklu ayakkabılarımı da giydiğimde, tamamen güzel olmuştum ama orospu sektreter imajı da çizmiyor değildim. Hakan'ın kalktığınan emin olduğum için önce onu aramak istedim. Telefon üçüncü çalışında açılmıştı. Erkeksi ses tonu ile'' Günaydın.'' derken, içimi sıcacık kaynattığından haberi yoktu. ''Selam, özledin mi beni?'' derken gayet ciddiydim. ''Bilmem, daha özleyecek zaman olmadı sanki...'' Gerçekten al beni eline öldür diye yalarıyordu. sert bir sesle ''İyi.'' diyerek telefonu suratına kapattım. Ayı! Kapıdan çıkmak için adımlarken Hakan'ın beni tekrar aramasını görmezden geldim. Madem özlememiş o zaman konuşmayada gerek yoktu!
Asansöre doğru geldiğimde Ali'ye lobiye inip onu beklediğime dair mesaj atacaktım ki asansörün kapısının açılması ile karşılaşmamız bir oldu. Başım ile selam verip Asansörde ki yerimi aldım. ''Günaydın.'' ''Günaydın, bugün kapına gelmeme gerek kalmadı.'' Sözleri gülümsememe sebep olurken '' Bugün erkenciyim.'' diye saçma bir yanıt verdim. Tam bir şey söyleyecekti ki asansörün içine binen 6 kişilik bir erkek grubu ile konuşmaktan vazgeçip önüne döndü. Bende ona bakmayı kesip önüme dönerken iki kişinin beni süzüp sürekli göz kırpması ile bedenim sinirle gerildi. Sapık herifler1 Normalde olsa ne bakıyorsun diye kıyameti koparırdım ama şuan patronumun yanında bunu yapacak özgüvene sahip değildim. Bir tanesi bana doğru daha fazla yaklaşarak kolunu koluma sürttü. Artık dayanamayarak çocuğa doğru dönüp çekilmesini söyleyecektim ki Ali müdahale etti. beni kendi bedenine çekerken göğsüne çekilmiş bir şekilde duruyordum. Eli belimde kendine bir yer bulurken ne yaptığını anlayamadım. Yüzüne baktığımda ban üstten bir bakış atıp göz kırptı. iki dakika sonra nihayet restorant katına geldiğimiz de derin bir nefes aldım ve kollarının arasından çıktım. Odunsu kokusu o kadar yoğundu ki üstüme sinmiş olması gayette muhtemel idi. O önde ben arkada restoranta giriş yaparken donatılmış bir masaya oturduk. Bir kuş sütü eksik denilecek kadar dolu olan masa da ne yiyeceğimi şaşırmış bir şekilde bakakaldım. Ali'' Hızlıca yemeğe başla ki, geç kalmayalım.'' demişti ama daha toplantıya saatler vardı. Neye geç kalabilirdik ki! ''Peki...'' demek ile yetinip karnımı doyurmak için harekete geçtim. Bilmediğim şeylerinde tadına bakmak istediğim için her şeyden azar azar da olsa tabağıma koyup yemeye başladım. Fazla konuşkan biri değildi ve bana sır kutusunu andırıyordu. Gerekli olmadığı sürece konuşmuyor, konuşsa bile kendi ile ilgili olmuyordu. Gerçkenten ilginç bir adamdı. Kahvaltımız da aynı sessizlikte son bulurken Ali'nin odasına çıkıp iş ile ilgili son değerlendirmeleri tartışmaya başladık. Onun için kıymetli bir iş olduğu belli idive aşırı özenli davranmam konusunda beni keskin bir dil ile uyarması ise cabasıydı. Salak bir insan değildim ama bazen mallığım tutabiliyordu tabi! Sonunda toplantını için ayrılan salona geçerken üstümde bir gerginlik hakimdi. İlk başta dikkatimi çeken şey masada oturan insanlar olmuştu. 3 erkek ve 2 kadın yuvarlak masaya nizami bir şekilde yayılmışlardı ve 2 adet boş sandalye bulunmaktaydı. Herkes oturuğu yerden kalkıp Ali ile selamlaşmış ve yerlerine geri oturmuşlardı. Ben ise görünmezmişim gibi hissediyordum. Bana bir bakış dahi atan olmamıştı. Klasik selamlaşmalardan sonra hafifi toplu ve orta yaş krizinde olduğu belli olan adam lafa girdi. ''Ali ebey epeydir bu görüşme için emek harcıyoruz, umarım buna değer.'' Ali adamın sözlerine karşılık küstahça gülümsedi. ''Değecek buna emin olun.'' demişti ve sonrasında hızlıca toplantıya giriş yapmıştık. iki saati aşkın bir süre boyunca sıkıcı konuşmaları not alıp ve önemli olan yerleri Ali'ye bildirirken artık mola vermemiz gerektiğini düşünüyordum. Karşımda oturan esmer ve 1.63 boylarında minyon tipli kadın ise bunun tam aksini istediğine yemin bile edebilirdim. Kadın anladığım kadarı ile hisse sahiplerinden biri idi ve Alıcı gözler ile sürekli Ali'ye iş atıyordu. Bunu nasıl mı anlamıştım? Her lafının altında sürekli bir gülümse ve ima yatıyordu. Sürekli olarak dudaklarını yalayıp Ali'ye gülümsemeler gönderiyordu. Fazla cilveli davranışları, sadece benim değil, herkesin dikkatini çekmişti. Ali' de olan bakışları ile '' O zaman diğer görüşme için biz size gelelim Ali bey.'' demesi ile masadaki herkesten onaylar mırıltılar çıktı. Ay yok gelemyin! demek istesemde sustum. Saece göz devirmek ile yetindim. ''Tabi, her zaman beklerim.'' diyen Ali'ye kısa bir bakış attım. Böyle düşünmediğine yemin bile ederdim ama kanıtlayamazdım. Sonunda ruhsuz toplantı sonlanırken herkesin yavaş yavaş karıncalar gibi dağılmasını izledim. Ali ile bende çıkıyorduk ki Adının Serap olduğunu anımsadığım kadın da tam olarak Ali'nin dibinde bitti. ''Bir planınız var mı?'' diye bir soru yöneltirken Ali'nin kolunu elleri ile abluka altına almıştı. Onlara bakmayı jesip bir adım öden gitmeye başladım. sert sesi ile'' Evet.'' diyen Ali neden bilmiyorum ama içime su serpmişti. ''Tüh, bizim için güzel bir gezi planı yapmıştım.'' Hafif üzgün sesine karşılık içimden beter ol derken iç çektim. Sülük! ''Başka zamana...'' diyerek kolunu kadının elleri arasında çekip bana yaklaştı ve kulağıma doğru fısıldadı.'' Buraya kadar gelmişken Anıt kabire gitmek ister misin?'' Sözleri ile heyecanla ''Tabiki.'' dedim. Bende gitmek isityordum ama tek başıma çıkmaya korkuyordum ve böyle bir teklife hayır diyecek değildim. ''Ama üstümü değiştirmem lazım.'' ''Tamam, 20 dakika sonra lobide ol.'' tamam diyerek hızlıca odamın yolunu tuttum. Heyecan ile odama girip üstüme dün akşam giydiğim tişört ve kotu geçirdim. Ayaklarım topuklunun verdiği his ile deli gibi sızlıyordu ama onu görmezden gelerek spor ayakkabılarıma ayağıma geçirdim. Resmen 15 dakikada hazır olmuştum. Hızlıca lobiye giderken Ali'yi koltuklarda bulmam bir oldu. Heyecan ile " Ben hazırım, gidebiliriz." Derken olduğum yerde zıplamamak için kendimi zor tutuyordum. Bana parıldayarak bakan gözleri ile yanıma gelip, elini belime koyup beni kapıya doğru yönlendirdi. Bu hareketi birazda olsa bende rahatsızlık hissi uyandırmıştı ama aldırmadım. Sonuçta adam kötü bir niyetle yapmamıştır canım. İlk defa gördüğüm jeepe doğru gidip binmem için kapıları açarken, arabanın büyük ihtimalle kiralık olduğunu düşündüm. Biz buraya uçakla geldiğimiz için burada bir arabasının olma ihtimalini düşünmüyordum. Biraz zorda olsa sonunda gelebilmiştik. Taşlı yollarda önüme baka baka yürürken bir yandan da etrafı incelemeyi ihmal etmiyordum. Dışarıda biraz dolandıktan içeriye geçtik. İçimde oluşan hüzüne hakim olamazken dolu gözler ile etrafı gezmeye başladım. Ta ki Ali'nin varlığı kendini hatırlatana kadar. Elimi tutup beni kendine çevirirken ne zaman aktığını bile bilmediğim gözyaşlarımı eli ile sildi. Minnetle ona bakarken o da bana bakıyordu. " Teşekkürler." Derken sesimin boğuk tınısı suratımı ekşitmeme sebep oldu. Hala birbirimize fazla yakım durmamız beni rahatsız ederken bir anda dudaklarıma konan tüy kadar hafif bir buse ile gözlerim şok ile açıldı.
|
0% |