@catlakyazar
|
Selam canlarım, biraz beklettiğimi biliyorum ama akademik olarak yoğun bir hafta geçirdim o yüzden biraz geç geldi. Sizleri seviyorum. Şimdiden iyi okumalar 💋
Ben ne kadar sorundan kaçmaya çalışırsam çalışayım sorun her zaman beni buluyordu.
Sakinleşmek için derin derin nefes alırken Ali'nin Ahu'yu sakinleştirmeye çalışmasını boş gözlerle izliyordum.
Ahu şirkete gelir gelmez bomba gibi düşmüş ve sürtük diyerek üzerime atlamaya çalışmıştı. Her ne kadar onun bu durumunu normal karşılasam da mağdur taraf ben olduğum için ister istemez onu sinirlenmeden edemiyordum. Sonuçta beni zorla öpen nişanlısıydı ve suçlu ben olmuştum.
Kendi sarsak düşüncelerimden kurtularak Ali'nin gür sesiyle Ahu'ya bağırmasını dinledim. " Kendine gel Ahu, buraya gelip olay çıkarmaya hakkın yok!" Ahu ağlamaklı sesi ile " Benim buraya gelip olay çıkarmaya hakkım yok ama senin Beni aldatmaya hakkın var öyle mi!" Derken istemsizce ona Hak veriyordum.
" Odamda konuşalım." Diyen Ali bir yandan da Ahu' yu odasına götürmeye çalışıyordu.
Ahu ise ağlamakla ifadesini bir kenara bırakıp geldiğindeki siniriyle " Aa neden Yoksa sevgilin rahatsız mı olur?" Demişti.
Buda ayrı manyak, demeden duramadım.... Adamın sevgilisi olsam Acaba ben burada hiç konuşmadan bekler miyim?
Sonunda bir yerlere kaçmış sesim ile "Ben onun sevgilisi değilim" diyebilmiştim.
Konuşmamla birlikte bakışlar bana dönerken, sanki Ali varlığımı yeni hatırlıyormuş gibi kaşlarını çatarak beni baştan aşağıya süzdü.
İkisi de Bana cevap verme gereği duymazken Ahu ise Aliye direnmeyi bırakmış ve onun sürüklemesi ile birlikte odaya girmişti.
Ne yapacağımı bilmez bir şekilde ortada göt gibi kalırken artık burada barınamayacağımı biliyordum.
Ani bir kararla masanın üstünde duran telefonumu ve montumu bir hızla alıp hiçbir şey düşünmeden asansöre yöneldim. Daha fazla dayanacak gücüm yoktu. Bırakıyordum..
Şirketten çıkar çıkmaz nereye gideceğimi bilmediğim adımlarla öyle bomboş yürümeye başladım. Ne yapmam gerektiğine henüz karar veremiyordum ama artık acı çekmek istemiyordum.
Mutluluk her zaman beni teğet geçen bir çizgiydi ve ben hep o çizgisinin peşindeydim. Sanırım bir şeyi ne kadar istersen iste o olmayacaksa olmuyordu. Zorlamanın da bir manası yoktu.
Derin bir iç çektim, sanki uzun zamandır ciğerlerim havasızmışta daha yeni nefes alıyormuşum gibi...
Çalan telefonumu cebimden çıkartırken gözlerimi devirdim. Rahatça depresyona bile giremiyordum. ya biri arıyor yada bir olay patlıyordu.Arayanın Hakan olması birazda olsa içimi rahatlatırken, daha fazla onu bekletmemek için telefonu açtım. Biraz çatallı bir sesle '' Efendim.'' derken kötü olduğumu anlamısını istemiyordum ama tabiki anlamıştı.
''Bir şey mi oldu? sesin çok kötü geliyor.'' Endişeli sesini duymak nedense bana iyi hissetirmişti.
''Sen haklıydın, işi en başından bırakmaylıydım.'' Benim dışımda birinin haklı olmasından her zaman nefret ederdim.
''Neredesin sen? '' Yalnız kalmak istiyordum.
''Boş ver.'' derken, gerçekten gelmesini istemiyordum. Önce kendi içimde ki hisleri yerlerine oturtmak istiyordum.
''Konum at Züleyha.'' keskin sesi itiraz kabul etmez cinstendi. Zaten itiraz edecek vaktim olmadan telefon suratıma kapatıldı.
Dediğini yapıp konum atmadan önce ileride gördüğüm parka gidip, boş bir banka yerleştim. Boş boş etrafı izlerken acınası hayatıma biraz daha acımaya devam ettim. Mutlu olmak ne kadarda zordu böyle...
Parkta sallanan pamuk tenli kız çocuğuna baktım, Yüzüme kocaman bir gülümse yerleşirken bu sevgiden çok kendime gönderdiğim acınası gülüştü.
Çocukken, annem ve babamın beni sevmemesine hep bir bahane bulurdum. Suçu kendime atar ve onları her zaman aklardım. Şimdi ise suçun bende olmadığını biliyordum. Onların beni sevmemesinin bedelini, hayatım boyunca sevilmemeyle ödüyordum.
Gülmek ile ağlamak arasında bir yerde kalırken omzuma konulan el ile irkilerek arkamı döndüm. Tamda tahmin ettiğim gibi Hakan gelmişti. Yanına otururken bir şey söylemek için ağzımı açmıştım ki birden beni kendine çekip sıkıca sarılmasıyla donup kaldım.
Ellerim onun sırtını bulurken, saçımın arasından boynuma vuran sıcak nefesi sanki bana ilaç oluyordu. Yüzüm benden bağımsız gözyaşlarım ile ıslanırken saatlerce böyle kalmak istedim.
Saçlarımın arasına bir öpücük kondurup geri çekilirken bu sefer yüzümü avuçlarının içerisine aldı ve gözyaşlarımı baş parmağı ile sildi. Sanki acımı anlamış gibi gözümün içine içine bakarken gözyaşlarım daha hızlı akmaya başladı.
Yumuşak bir tonda " Ağlama lütfen, her neyse problem söyle beraber çözelim." Demesi ile sanki içimde bir yere dokundu.
''Çözer miyiz gerçekten?'' derken 5 yaşındaki çocuk gibiydim. Ses tonum onada bunu anımsatmış olmalıydı ki, yüzünde bir gülümseme oluştu. Öyle bir gülümsemeydi ki sanki kalbimde çiçekler açmıştı. Kıştan yaza geçmiştim.
Net ve kararlı bir sesle '' Züleyha, ben senin yanındayken sana hiçbir şey olmaz.'' demiş ve beni de buna ikna etmişti.
''Nereden başlasam ki...'' derin bir iç çektim ve sonunda gücümü toparlayıp devam ettim.
Biraz daha kendimde bir sesle '' Bizim mahallede sarışın, çirkin, ucube tipli bir kız var illaki görmüşsündür adı Ezgi. Hatta o da hukuk okuyor." Sözlerime devam ederken onun araya girmesiyle sustum. " Tamam biliyorum." Demesi ile kaşlarım çatıldı ve kıskançlık alevi ok gibi beynime saplandı.
" Biliyorum derken?"
" Annesi ile sürekli bize geliyorlar."
Orospu bir fırsatı kaçırsa şaşardım. Neyse diyerek konuşmaya devam ettim. '' Neyse işte bu Yosma senle beni görmüş kısacası. Şerefsiz karı beni senle tehdit ediyor.'' Oh be, rahatladım.
Ben rahatlarken, tüm yükümü Hakan'a bırakmıştım. Kaşları çatılmıştı ve yüzünde Ali'yi duyduğu zaman ki gibi bir ifade hakimdi.
Konuşmaması beni paniğe sürüklerken, o kadar ne düşündüğü merak ediyordum ki şimdi ortadan çatlayabilirdim. Boğazını temizleyip '' O işi ben hallederim. Sen karışma.'' dedi.
Dudaklarım kıvrılırken '' Bir de Ali'nin yaptığını, nişanlısı öğrenmiş, bugün beni paralamaya ofise geldi. Bende çıktım buraya geldim işte. İşi felan da bırakıyorum, sen hep haklıydın. Seni dinlemediğim için özür dilerim.'' demiş ve damardan girmiştim.
Ses tonu biraz yükselirken yan teyzede ki teyzenin bakışları bize dönmüştü. '' O şerefsizin amacı zaten buydu, Şaşırmadım.'' Nasıl lan!
''Nasıl yani?''
Derin bir nefes alıp '' Yani bildiğin nişanlısından ayrılmak için seni kullanmış. Kız bunu takip ettiriyormuş, buda bilerek öyle yapmış falan... Orospu çocuğu!'' derken öfkesi her halinden belli oluyordu. Ah yiyeceğim şimdi bu herifi!
Elleri yüzümden çekilince, kollarımı bağlayıp arkama yaslanıp oturdum. Bedenim soğuktan titrerken '' Valla kimin çocuğu olduğunu bilmem ama benden uzak dursun yeter. Hayır anlamadığım şeyde şu madem ayrılacaksın normal ayrıl, manyak mısın da böyle oyun çeviriyorsun!'' diyiverdim. Gerçekten de anlam veremiyordum...
Derin soluk alışlarından sonra '' Çünkü...'' dedi ve öylece kaldı. Merak duygum beni yerken ''Çünkü?'' diyerek sözünü bitirmesini bekledim.
''Boş ver.'' demesi ile merakım daha da körüklenirken daha fazla da üstüne gitmek istemediğim için sormayı bırakmak zorunda kaldım.
Biraz çocuksu bir şekilde '' İyi peki, öyle olsun.'' dedim.
Tekrar parkta oynayan çocukları izlemek için onlara doğru dönerken bir anda Hakan'ın burnumu dokunan eliyle, tekrar dikkatim onun üstünde toplandı.
Ben daha ne olduğunu anlayamazken o beni oturduğum yerden kaldırıp " burnum buz tutmuş, daha fazla burada oturmayalım hadi kalk gidiyoruz." Deyip çoktan beni de peşinden sürüklemeye başlamıştı.
Beni kaldırmak için tuttuğu kolumu bırakıp, Kalbime inme indirecek o hareketi yaptı. Elimi tuttu...
Bildiğin şu an yan yana ve el eleydik. Hayallerimde bile göremediğim bu anı şu an yaşıyor muydum, yoksa yaşadığım şeylerden ötürü hayal mi görmeye başlamıştım bilmiyorum ama eğer bu bir rüyaysa Ben kesinlikle uyanmak istemiyorum.
Bu durum arabanın yanına gelene kadar devam etse de kendi tarafına geçerken mecburen elimi bırakmak zorunda kalmıştı. Bense mızmız çocuklar gibi ayaklarımı yere vurarak isyan edip, bu anın biraz daha sürmesini istiyordum. Arabaya yerleşip kemerimi takınca, üstüme eve gidecek olmamın verdiği stres çökmüştü. Annemlere açıklama yapmak zorundaydım ve sonrasında olacakları net bir şekilde tahmin edebiliyordum.
Hakan yavaşça arabayı gazlarken, birden beynimde çakan şimşekle çantamı ofiste bıraktığım aklıma geldi. Bazen gerçekten çok aptal olabiliyordum!
Bizim şirketin yakınlarında olduğumuz için biraz da olsa Kendimi Şanslı sayıyordum.
" Hakan çanta mı şirketten unuttum lütfen önce onu alabilir miyiz?"
" Tabi ki güzelim, sorman hata." Bu adamı yerim.
5 dakika içinde şirketin kapısında olmuştuk. Ben hızla arabadan inerken Hakan da benle indi. Şirketin kapısındaki güvenlik benim geçmeme hiçbir şey demezken Hakan'ı durdurması ile ben de durdum. Ne olduğunu anlayazken adam " sizin girişiniz yasaklandı. " demiş ve beni şoka sokmuştu.
Ali resmen Hakan'ın buraya girmesini yasaklamıştı! Üstümdeki şoku hızla atlatıp, sırf olay çıkmasın diye Hakan'ın bir şey demesine izin vermeden söze atladım.
" Tamam sorun yok, iki dakika içinde gidip geleceğim. " demiş ve bir şey demesine izin vermeden koşturarak asansöre yönelmiştim.
Aklımdan bir sürü senaryo geçerken, asansörün kapısının açılmasıyla aklımdan geçen hiçbir şeyin gerçekleşmeyeceğini burada kimsenin olmamasından anladım. İşime gelirdi. Kendi masama gidip hızla çantamı alırken Ali'nin odasından gelen seslerle, adımlarım yavaşladı ve istemsizce ayaklarım beni okapıya doğru götürdü. Gelen sesler daha da netleşirken Ali' nin bağırışını duydum.
" Bu bir oyun ve bu oyunda masum yok!"
Hakan' ın değişimini nasıl buldunuz?
|
0% |