Yeni Üyelik
34.
Bölüm

31.Bölüm💙

@catlakyazar

Yalan söylemek öyle bir şeydi ki, bir kere bile söylesen illaki devamı kesinlikle geliyordu. Bazen o kadar yalan söylüyordum ki, yalancı bir yapıya sahip olduğumu düşünmeden edemiyordum.

 

Aileme yani ailem gibi gözüken ama beni ateşin ortasına sürükleyen aileme, hala işi bıraktığımı söylemediğim için 2 gündür evden çıkıyor ve boş boş gezip iş saatinde geri dönüyordum.

 

İşi bırakalı iki gün olmuştu ve hala bizimkilere söylememek konusunda ısrarcıydım. Bir kafede ikinci çayım ile 3. saatimi doldururken, bilgisayarımın tuşlarına basmaya devam ettim.

 

Boş kalmaktan nefret ettiğim için kendi çapımda bir şeyler yazmaya karar vermiştim ve bana iyi geldiğini de düşünüyordum. Biraz daha yazdıktan sonra telefonumun acı acı çalması sonucunda bütün dikkatim alt üst oldu.

 

Acı bir şekilde çalmasının tek sebebi, annemin arıyor oluşuydu. Her ne kadar açmak istemesem de ben açana kadar durmayacak sürekli aramaya devam edecekti.

 

Bezgin bir şekilde telefonu açarken, annem nefes nefese sesi ile " Ne zaman eve geleceksin? " demesi ile derin bir nefes aldım, bazen benle dalga geçtiğin düşünüyordum.

 

" Her zaman ki saatimde geleceğim." Derken sesimde ki bezgin ifade kendini fazlası ile belli ediyordu.

 

" Erken çıkmaya çalış biraz, malum gidiyoruz ya bugün!" Sanki ben gidiyorum, banane demek istesem de " Tamam anne, kapatıyorum." Diyerek konuyu kısa kesip telefonu kapadım.

 

Telefonu masaya bırakırken, yüzümü ellerimin arasına alıp biraz da olsa kafa dinlemek için gözlerimi kapadım ama bende öyle bir beyin vardı ki, beni iyice strese sürükleyen 2 gün öncesinin anılarını nedensizce beynime doldurdu.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Flashback

 

Kendi masama gidip hızla çantamı alırken Ali'nin odasından gelen seslerle, adımlarım yavaşladı ve istemsizce ayaklarım beni o kapıya doğru götürdü.

 

Gelen sesler daha da netleşirken Ali' nin bağırışını duydum.

 

 

" Bu bir oyun ve bu oyunda masum yok!"

 

Duyduğum sözler kafamı karıştırırken, merak duygum adeta beni ele geçirmişti ve resmen kapıyla bir bütün haline gelecek şekilde kapıya yaslanmıştım.

 

Ali' nin sesine karşılık karşı taraftan da sert ve sigara içtiği beli olan bir erkek sesi " Oğlum bak saçmalıyorsun, biz böyle insanlar değiliz. Kurunun yanında yaş da yanıyor. " diye söylenen sesin sahibi kesinlikle, Ali'yi bir şeylere ikna etmek ister gibi idi.

 

 

" Eğer böyle bir ayrıma girecek olursak, sen zararlı çıkarsın!" Ali her zamankinin aksine, daha sert ve acımasız bir ses tonuna sahipti.

 

Karşı tarafta ki adam bir süre sessiz kaldıktan sonra " bir oyun oynuyorsun tamam! Ama masum insanların hayatına dahil olmana gerek yok!" Derken sesi olduğundan yüksek çıkmıştı.

 

Onların konuşması beni olduğum yerde fazlası ile gerdiğinden, alnımdan soğuk terler boşalmasına sebep oluyordu.

 

Ali de ona aynı tonda " Bura da onlardan daha masumları var. Emin bunlar bununla yaşayabilirler." Derken sesi gerçekten ölüm kokuyordu.

 

Arkamdan gelen topuk sesi ile olduğum yerde sıçrarken hızla kapıdan uzaklaştım ama Eda'nın göz hapsinden kurtulmaya başaramamıştım. Bana doğru gelirken yüksek sesle " Utanmıyor musun kapı dinlemeye ?" Demesi ile gözlerim kocaman büyürken her an odadan çıkabilirler korkusuyla " Saçma sapan konuşma." Diyerek hızla asansöre yöneldim. Arkamdan baktığını hissetsem de bir kere bile dönüp geriye bakmadım.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Flashback son

 

" Başka bir şey arzu eder miydiniz?" Diyen garson ile daldığım yerden geri çıkarken, arkama yaslanıp gözlerimi açmayı da ihmal etmedim.

 

Henüz 18 yaşlarında olan genç çocuk ile göz geldiğim de " Çay." Diyerek onu başımdan savuşturdum.

 

Ne fazla param nede gidecek bir yerim olduğundan mecburen bu tarz takılmak zorundaydım. Oflayarak önüme koyan çayı izlerken, hala aklım o gün ne hakkında konuştuklarındaydı.

 

Bir şeyler çevirdikleri belliydi ama ne ile ilgili olduğunu henüz muallaktaydı. oyunun içinde benim de olduğumu düşünmeden edemiyordum. Sonuçta nişanlısından ayrılmak için beni kullanan bir adam oyunun bir yerinde de beni piyon olarak mutlaka kullanmıştır ama en önemli sorunumuz oyunun ne olduğuydu.

 

Oflayarak çayımdan Bir yudum alırken Etrafı izlemeye koyuldum. Ali'den iki gündür hiç ses soluk çıkmazken, Annemlerde tam tersi bir telaş içerisindeydiler. Babam bugün iş için şehir dışına çıkacaktı ve ilk defa bir yere giderken annemi de yanında götürüyordu.

Bunca zamandır evlilerdi ama ilk defa beraber bir yere gittiklerini görüyordum. Ne kadar ilginç bir durum olsa da, kendi hayatım bok gibi gittiği için onların durumuna kafa yoracak halim yoktu. Ne yaparlarsa yapsınlar ama bana bulaşmasınlar, kafasındayım.

 

Dün annemler gideceklerini söylediğinden beri Hakan'ı eve atmak için ikna etmeye çalışıyordum ve o da ısrarla beni reddediyordu. Hakan, her zamanki gibi dışarıda buluşmak istesede, benim ergen kardeşimi evde tek başına bırakamayacığımı bilmiyordu. Yavaşça çayımdan bir yudum alırken bir yandan da Hakan' a mesaj atmak ile meşguldüm.

 

Züleyha: Bizimkiler bugün gidiyor! Ev boş 😉

 

Hakan: kardeşin?

 

Züleyha: yemini suyunu verdikten sonra saatlerce oyun oynar o ldğflfşcpclc

 

Hakan: Tamam o zaman dışarıda buluşup bir yerlere gideriz. Sizin eve gelmeyeceğim Züleyha... boşuna fantazi kurma lütfen!

 

Züleyha: Naz aşkın şanındandır ama bilmeni isterim ki dışarıda değil, benim odamda buluşacağız.

 

Hakan: Züleyha!

 

Hakan: Zaten daha yeni birine yakalanmışız, biraz daha risk almak hoşuna gidiyor sanırım...

 

Züleyha: Ya ama kardeşimi evde tek bırakamam ki, mahalle boşken tak diye gelirsin. Sabah ışığındada gidersin.

 

Züleyha: Hem ben seni çok özledimmmm, lütfenn

 

Hakan: Baş belasısın, tamam.

 

Züleyha: KURBAN VERENE (Görüldü)

 

Son yazdığım kendi hoşuma gittiği için kısık sesle bir kahkaha ağzımdan kaçarken, keyfim yerine gelmişti. Nihayet bebeğimi kendi yatağıma atabilecektim. Henüz bir yudum aldığım çayımı bir dikişte içtim ve hızlıca eşyalarımı toplayıp hesabı ödedim.

 

Herkesin akraba olduğu bir otobüs yolculuğundan sonra nihayet eve vardığımda annemin cinneti ile kapıda karşılaşmak zorunda kaldım. Henüz ayyakabılarımı bile yeni çıkarıtrken annemin '' Seni bu akılla kimse almayacak, en sonunda başıma kalcaksın!'' demesi ile gözlerimi devirirken bir yandan da ayakkabılarımı köşeye koydum.

 

''Allah aşkına anne, ne alaka ya?'' derken bir yandan odama doğru yönelmiştim ve annemde sırf huzurumu kaçırmak için söylenerek peşime takılmıştı. '' Ne alakaymış! Ağzını yaya yaya konuşma. Gel yardım et bana, bavulu kapatamadım.'' demiş ve kınayan bir şekilde bakış atıp gitmişti.

 

Eşyalarımı bırakıp hızla annemlerin odasına giderken tek derdim bir an önce gitmeleri idi. İki günlüğüne gidecek olmalarına rağmen annem koca bir bavulu yarınlar yokmuş gibi doldurmuştu.

 

Beni görür görmez elindeki eşyaları bırakıp kafasıyla valizi gösterdi. '' Otur şunun üstüne de o kilon bir işe yarasın.'' demişti. Kilom gayet normal standartlarda olmasa bu dediğine alınabilirdim ama Allah'tan hem kendimi hem de annemi tanıyordum.

 

Gariban bir şekilde bavulun üstüne otururken annemin bavulu kapatışını izledim. O kapattığında ne zaman geldiğini bile bilmediğim babam odaya girrerken bende bavulun üstünden kalkmak ile meşguldüm.

 

Bana ufak bir bakış atıp hiçbir şey demeden bavulu kaldırıp odadan çıktı. Annem ise gidecek olmanın heyecanı ile kol çantasını da alıp beni es geçerek odadan çıktı. Sanırım sonunda benim ile işleri bitmişti.

 

Geri kendi odama geçerken üstümü değiştirip kendimi yatağa attım. Her zaman uyumaya hazır bedenim anında mayışırken gözlerimi kapatıp kendimi uykuya bıraktım.

 

 

''Abla abla, öldüm lan kalksana!'' diyen kardeşimin sesi ile kendime gelirken odanın karanlığı ile gözlerim fal taşı gibi açıldı. Kaç saattir uyuyordum ben?

 

Uykulu,boğuk sesim ile '' Saat kaç?derken öksürdüm. Fazla uyumaktan başım ağırımıştı.

 

Kardeşim bıkkınca '' Abla ayı mısın nesin, şükür kalktın.'' derken hala beni dürdütüyordu.

 

''Of tamam çekil, kalktım işte!'' derken olduğum yerde doğrulup saatte baktım. Saat 21:03'ü gösterirken kardeşime mahçup bir bakış attım.

 

Sırf annemlere giderken veda etmek zorunda kalmayayım diye uyumuştum ama dozunu biraz fazla kaçırmıştım. Resmen annemler gitmiş, kardeşim okuldan gelmiş ve saatler geçmişti. Kendime kocaman bir yuh demeden edemedim.

 

Hala uykulu olan sesimle '' Aç mısın?'' diye sorarken iyi abla pozları kesmeyi de ihmal etmiyordum.

 

Bana baygın ergen bakışlarından atarken '' Dışarıdan yemek söyledim, yedim bile... Seni beklesem açlık sınırından meftaydım kral.'' demesi ile koluna bir tane yapıştırı verdim.

 

''İyi o zaman kalk git odana öyleyse, benle ne uğraşıyorsun.''

 

''Abla, yeğenim geleceği için söylüyrum bunu. Lütfen çocuk yapma!'' deyip odadan koşarak çıkarken arkasından yastığı fırlatırken ''Seni adi köpek!'' diyede bağırmayı ihmal etmedim.

 

Telefonumu elime alınca Hakan'ın resmen 10 kere aradığını görmemle gözlerim fal taşı gibi açıldı. Bu adam bana aşık! Valla da aşık, billa da aşık.

 

Geri aramaya basarken bir yandan da boğazıı temizledim. ''Aaa, Bbbb. Okey okey.'' biraz ses kontrolü de yaptıktan sonra telefon iki çaışta açılmıştı.

 

''Züleyha?''

 

''Bebeğimmm.'' derken utanma duygum beni terk etmişti. Hakan'ın iç çekme sesi ile kendimden geçerken, bende onun gibi iç çektim.

 

''Kaç saattir arıyorum, neredesin sen?'' Sesinde ki endişe kıntıları, yüzümde aptal bir gülümseye sebep olmuştu.

 

''Uyuya kalmışım ya bende şaşkınım. Ömürlük bir uyku çektim.'' Güldü, gülerken de içimde bir ateşi harladı sanki...

 

''Demek tüm gece beni uykusuz bırakmak istiyorsun öyle mi?'' Öyleee diyerek cilve yapmak istesem de, yapamadım.

 

''Ne bileyim yani olur.'' demem ile daha çok gülerken, konuyu geçiştirmek için ''Ne zaman gelebilirsin.'' dedim.

 

Telefonun diğer ucunda bir sessizlik olurken huzursuzlukla kıpırdandım. Ya gelmekten vazgeçti ise ? diye düşünmeden edemedim.

 

''Mahalleyi kontrol ettim. Aslında şuan boş gibi...'' bende yataktan kalkıp camdan dışarıya bakarken karşı tarafta, onunla göz göze geldik. Artık havalar soğuduğu için pek kimse dışarı çıkmayı tercih etmiyordu.

 

''Tamam dikkatli bir şekilde gel sen, ben seni bahçe kapısından içeriye alırım. ''

 

''Tamam.'' derken karşı taraftanda bana baktığını gördüm. Telefonun kapanma sesi gelirken, gülerek ona doğru bakıp bir öpücük yolladım ve hızla camdan uzaklaştım. Ergen kardeşimin odasına yönelip ne yaptığını kontrol ederken, tamda tahmin ettiğim bir görüntü ile karşılaştım.

 

Kulaklıklarını takmış oyun oynayan Yusuf'u hiç rahatsız etmeden aynı sessizlikte odasından çıkıp hızla aşağıya indim. Bahçe kapısından Hakan'ın gelmesini beklerken, nihayet ağacın yanında belirmesi ile heyecanla yerimde zıpladım. Yanıma gelir gelemz boynuna atlayıp, kokusunu içimde hapsetmek ister gibi derin derin soluklandım. Afrodizyak etkili bir parfüm kullandığına o kadar emindim ki, sadece kanıtım eksikti.

 

O da bana aynı şekilde sarılsa da anında geri çekilip fısıldayarak '' Çabuk gidelim, kardeşine yakalanmak istemiyorum. '' Emin ol bende...

 

Tamam dercesine başımı sallayıp, bilinçsizce elini tutarken peşimden onu sürükleyerek odama doğru yöneldim. Kalbim hızla atarken nihayet odaya gelmiştik. Hakan' ı içeri sürükleyip kapıyı bir hızla kitleyip, derin bir oh çektim.

Arkamı dönünce, kendimi Hakan ile kapının arasında bulmamla elim ayağım birbirine girdi. O kadar anın heyecanına kapılmıştım ki yakınlığımı görmemiştim bile.

 

Kalbim on tane kahve içmiş gibi çarparken, nefes alış veriş hızım sıklaştı.

Dudaklarıma doğru yaklaşırken ağzımdan o pervasız cümleler döküldü. " Bu gece beni kendine katmanı istiyorum."

Loading...
0%