@catlakyazar
|
Bölüm geç gelsiği için hepinizden özür dilerim. Sizleri çok seviyorum, iyi okumalar💙💙
"Yani şimdi ben doğru mu anladım?" Diye soran canım kuzenime göz devirdim.
Dün gece yaşananları kahvaltı eşliğinde anlatırken, kızcağız az kalsın boğulma tehlikesi geçiriyordu.
" Evet, doğru anladın. Hakan'ı eve attım ve sonra yakınlaştık. Ali evi bastı ve gitti. Sabahta gizlice Hakan'ı postaladım. Yani kısaca bu kadar diyebiliriz." Diyerek omuz silktim ve çayımdan bir yudum aldım.
İnanamaz bir ifade ile bana bakarken " Ne var ya!" Demekten kendimi alamadım.
Pörtlemiş gözleri ile " Sen iyice arsız bir şey oldun." Demesi beni güldürmüştü.
" Canım ben zaten doğuştan arsızım. " Evet ayen öyleydim.
"Hayır anlamadığım şey ne biliyor musun, neden Ali gecenin körü geldi..." şüpheci sesine karşılık omuz silktim. " Of pekte umurumda değil, açıkcası..."
" Babana haber verdin mi? " demesi üzerine göz devirip ekmek ile menemenin dibini sıyırdım.
Aldığım koca lokmayı güzelce yuttuktan sonra " Yooo." Diyerek son noktayı koydum.
Biraz kafa dinleyecek vaktim vardı ve onları arayıpta seslerini duymak istemiyordum aslında bu kadar basitti...
Kahvaltımı bititrdikten sonra güzelce arkama yaslanırken çalan telefonum ile nedensizce içime bir sıkıntı düştü. Hakan'ın aradığını görmemle rahatlasam da hala tam olarak iyi hissetmiş sayılmazdım.
''Efendim bebekanım.'' derken onun derin derin nefes alışını dinledim.
''Annenler bugün de yoktu değil mi?'' diye sormasıyla heyecanla yerimde zıpladım. Sanırım artık o da beni görmek için dakika sayıyordu.
''Evet.'' derken sesimde ki neşe bariz bir şekilde belli idi. Yağmur merakla suratıma bakarken bende otuz iki diş sırıtmaya başladım.
''Akşam seni ve kardeşini yemeğe götürmek istiyorum, tabi sende istersen...'' istmek yanında az kalır, balıklama atlarım demek istesem de bir kaç saniye sustum.
''Olur, kaç gibi gelirsin?''
''Kardeşin kaçta gelir?''
''altı gibi...''
''Tamam o halde altı buçuk da oradayım.''
''Tamam canım görüşürüz.'' telefonu kapatır kapatmaz küçük bir mutluluk çığlığı attım. Resmen sevilen damat olmak istiyordu. Yani en azından ben öyle düşünmek istiyordum.
Tek sorun benim şizofren kardeşimi ikna etmekti. Resmen heves kaçıran bir asosyal olduğu için pek kabul edipte gelmek isteyeceğini sanmıyordum.
''Ne oldu lan, ağzın kulaklarında ?'' diyen Yağmur'a cilveli bir şekilde gülüp göz kırptım.
''Hakan akşam benle Yusuf'u yemeğe çıkarmak istiyor.'' Sevinçli halime kayıtsız kalamayıp o da gülerken ''Manyaksın sen ya! Gören de evlenme teklifi aldın sanar, bu ne sevinç.''
Gözlerimi devirirken, onun bunu anlayamıyacağını zaten biliyordum. '' Öyle değil işte! O normalde böyle yapmaz, böyle çabalıdığını görmek beni mutlu ediyor.''
Üzgünce gözlerimin içine bakarken, sözlerim kendi boğazımda yumru oluşturdu. ''Ah kuzum benim ya...''
Sahte bir şekilde gülümserken masadan kalkıp etrafı toparlamya başladım. Gece uykusuz kaldığım için çok geç kalkmıştım ve saat 14:54'ü gösteriyordu.
Yağmur'da benim gibi kalkarken sofrayı toplayıp üstüne bir güzel keyif kahvesi içmiştik.
Evi temizledikten sonra vaktin az kaldığını görür görmez hızlıca bir duş aldım. Siyah bir kot ile beyaz crop kazağımı da giyince artık tek sıkıntım makyajım ve saçımdı. Kapının çalması ile koşarak aşağıya inerken canım kardeşimi, büyük bir sevgi ile karşıladım!
''Hoşgeldin birtanemm.'' diye neşeyle şakıdım. Yusuf bezgince suratıma bakarken, bana karşılık olarak yüzünü buruşturdu. Sakin ol Züleyha, bu velet şuanlık sana lazım!
Beni ittirip içeri giren kardeşimin arkasından bende girerken bir yandan da kapıyı kapadım. ''Abla çok açım ya, ne yaptın?'' Zıkkım...
''Bir şey yapmadım çünkü... Dışarı da yiyeceğiz, canım kardeşim.'' deyip tatlıca sırıttım. Suratıma anlamsızca bakışlar attıktan sonra ''Bana uyar da, senin kafana taş mı düştü? '' Taş gibi Hakan düştü...
''Sayılır, enişten bizi yemeğe çıkarmak istedi, Eee bende kabul ettim. '' Mal gibi suratıma bakarken ''Hah?'' diye salakça bir tepki verdi. Sindirmesini beklemek lazımdı, sanırım...
''Annemler yok diye eroine mi düştün sen?''
''Kırarım bacaklarını hadi koş hazırlan, Hakan ile yemeğe çıkıcaz.''
''Ne alaka ya? haa demek karşı komşu senin manit...'' derken bir aydınlanma yaşadı.
''Manit nedir ya? Ah gençlik nereye gidiyor, anlamıyorum. Koş git hazırlan beni delirtme !'' Boş gözlerle beni süzüp '' Tamam.'' deyip yukarı çıkmaya başlasa da sinsi bakışları bana pek güven vermemişti.
''Bana bak 20 dakikaya hazır ol ve orada uslu dur. Tamam mı?'' Sonlara doğru bağırarak çığırmıştım.
Ondan ses gelmezken sıkıntıyla nefes verdim. Eh en azından kabul etmişti. Hala arkasından bakarken, çalan telefonum ile kendime geldim. Hakan'ın aradığını görmek suratımda bir tebessüme neden olurken çok bekletmeden hemen telefonu açtım.
''Geldim ben, aşağıda bekliyorum.''
''Tamam geliyoruz şimdi.''
Bunu söylememin ardından 5 dakika geçerken nihayet kardeşim hazır olmuştu ve sonunda çıkabilmiştik.
Sessizce Hakan'ın yanına gittiğimizde canım kardeşim selam vermek yerine lak diye ön koltuğa yerleşince, beni utandırmak için elinden geleni yapacağına artık emin olmuştum. Ona onaylamaz şekilde kafa sallarken bende mecburen arka koltuğa geçtim.
Hakan önce banabir bakış atıp göz kırptı ve anında Yusuf'a döndü. ''Hoş geldiniz, nasılsın Yusuf?''
''İyilik...'' diyen kardeşime bir tane patlatmak istesem de sadece boğazımı temizlemek ile yetindim. Hakan'da başka bir şey söylemeden yola koyulmuştu.
Şık bir restoranın önünde durduğumuzda, sessizliğimizikoeuyarak arabadan indik.Ben Hakan'ın yanına geçerken kardeşim bizden bir adım geriden geliyordu. Hakan' a sessizce ''Kusura bakma, ergen işte.'' derken bana tatlı bir gülümseme göndermişti.
''Züleyha, sıkıntı yok. '' demiş ve bizi cam kenarında bir masaya oturtmuştu. Ben Hakan ile yan yana otururken canım kardeşim tam karşımıza yerleşmişti.
Her ne kadar garson menüyü getirse de Hakan sırf Yusus'la iletişime geçmek için '' Buranın pizzaları çok güzeldir, Ne dersin Yusuf?'' demişti.
Yusuf menüde ki bakışlarını Hakan'a kayarken yüzünde piç bir gülüş belirdi. Eyvah!
Yusuf alaylı bir tavırla " İyi o zaman sen onu ye! Ağzını tutan yok." Demesi ile gözlerimi devirdim.
Uyarıcı bir tonda " Yusuf!" Derken, omuz silkmekle yetnip tekrar önüne döndü.
Bir kaç sabırsız dakikanın ardından biz Hakan ile pizza söylerken Yusuf hamburger söylemişti. Hakan ne jadar sohbet etmek istese de kardeşimin tepkisinden korkuyordu.
" Hangi takımlısın Yusuf?" Diye soran Hakan' a, bu sefer insanca cevap vermesi için kaş göz yapmıştım.
Bana bıkkın bir bakış atıp Hakan' a dönerken " Galatasaray." Dedi.
Hakan memnun bir şekilde sırıtıp " Bende öyle, istersen bir gün seni maça götürebilirim." Demişti. Paronda ben varken o nereye gidiyormuş?
Yusuf'un ilk defa yüzünde bir tebessüm oluşurken " Gerçekten mi?" Diye sormuştu.
" Tabii ki."
Yemekler geldiği için muhabbet bıçak gibi kesilirken, herkes sessizce yemeğe dalmıştı. İçime nedensizce bir huzursuzluk kaplarken Hakan da benden farksız değildi.
Onun bu halini anlayamasam da bacaklarını masanın altında sallayışı, sürekli telefonunu kontrol edişi nedensizce bana gerginlik vermişti. Bilmediğim bir şey mi vardı?
Kardeşimin duymasını istemediğim için Hakan' a yaklaşıp fısıldadım. " Bir sorun mu var?"
Telefonunu bir kenara bırakıp bana anlamsız bir gülümseme gönderirken " Hayır." Dedi ama bir sorun olduğu açıkça belliydi.
Her ne kadar ısrar etmek istesem de bunu yapmadım. En azından şimdilik...
Güzelce yemeklerimi yemeye devam ederken kardeşimin " Siz ne alaka ya? Hala aklım almıyor." Demesi ile az kalsın boğuluyordum.
Hakan ile birbirimize kısa bir bakış attık. Hakan boğazını temizleyip " Neden aklın almıyor ?" Diyerek konuya bir açıklık getirmek istedi, ya da kardeşimi oyalamak...
" Bilmem alakasız tiplerisiniz. Ablam deli doludur, duygusaldır. Sense tam tersi net ve sert bir adamsın. " demesi ile dışardan gerçekten böyle mi gözüküyoruz diye düşünmeye başladım.
Hakan ise benim aksime, hiç düşünmeden cevap verdi. " Biriyle sevgili olmak için illa aynı karakter de olman gerekmez. Ablan bana benzemiyor evet ama onun bu yanı bana huzur veriyor." Demesi ile küçük dilimi yutmama ramak kalmıştı.
Senin ağzın neler söylüyor avukat! Ben hayran hayran Hakan' ı izlerken bu anı bozan kişi tabiki de edepsiz kardeşim olmuştu.
"O tencere, ben kapak diyorsun yani enişte..." demişti. He canım aynen...
Tam ağzımı açıp kardeşime laf söylecektim ki telefonumun çalmasıyla, laflarım ağzıma tıkıldı.
Yapmur' un aradığını görmemle tam cevap verecektim ki telefon elimden çekip alındı. Şaşkınca Hakan' a dönerken " Ne yapıyorsun?" Diye sordum.
Sakince " Bu anı kimsenin bozmasını istemiyorum." Ne alaka demek istesem de sadece sustum ve Hakan' ın telefonumu kapatmasını izledim. Tekrar yemeğe dönerken bu sefer Yusuf' un telefonu çalmaya başladı. Hakan tam onada yönelmişti ki, sivir zeka kardeşim kendini geriye doğru atıp telefonu açtı. " Efendim Yağmur abla?" Karşı tarafı bir süre dinledikten sonra telefonu anında bana uzattı.
Hiç beklemeden telefonu alırken Yağmur'un telaşlı sesi kulaklarımı doldurdu.
" Acil buraya gelin, polis geldi. Tüm evi delik deşik arıyorlar!"
" Ne saçmalıyorsun sen! Hemen geliyorum, kapat."
Acele ile oturduğum yerden kalkarken kardeşimde benim telaşıma çoktan kapılmıştı. Hakan bizim aksimize sakince yerinden kalkarken " Züleyha sakin ol, telaş edecek bir şey yoktur. Merak etme lütfen. " derken aklıma gelen şeyler beni ürküttü.
" lütfen bizi eve götür." Demek ile yetindim.
Hızlıca restorantı terk ederken arabay nasıl bindiğimi bile bilmiyordum.
Yol boyunca annem ve babama ulaşmak için telefonlarını yıkar derecesinde arasamda açan olmamıştı.
Nihayet acı bir fren sesiyle evin önünde durduğumuzda hızlıca arabadan inerken, meraklı komşularımız bizim evi seyrediyordu.
Kalabalığı yararak evin içine kendimi zor attığımda her yer telef haldeydi. Salonun tam ortasında teyzem ve Yağmur bir polis memuru ile hararetli bir konuşma içerisindeydi.
Panikle yanlarına gidip neler olduğunu öğrenmek istedim. " Memur bey, neler oluyor? Bir yanlış anlaşılma olmalı, bizim evimizde ne arıyorsunuz? "
Adam bana bezgin bir bakış atarken Yağmur destek olmak için kolumu tuttu.
" Gerekli açıklamaları Hanımefendilere yaptım. Onlardan öğrenirsiniz, burada işimiz bitti. " deyip evden çıkışını izledim. Şoktan ağzım açık kalırken yukarıdan inen polis memurlarının gidişini seyrettim.
Teyzem boğazını temizleyip " Züleyha korkma kızım, babanı arıyorlarmış. Bir suça karışmış sanırım... Biz de net bilmiyoruz ama şuan kaçaklarmış... " demesi ile başımdan aşağıya kaynar sular dökülmüştü.
Bir kaç dakika kendime, bu durumu sindirmek için izin versemde sonunda taşlar yerine yavaş yavaş oturuyordu.
Hızlıca dışarıya koşup gözümle Hakan' ı aradım.
İşte oradaydı, bir memur ile konuşuyor ve durumla ilgili bilgi alıyordu.
Yanına varır varmaz suratına okkalı bir tokat patlatıp " Sen bunu biliyordun değil mi?" Diye sordum.
|
0% |