@cceccilia
|
Tren son hızla karanlığın içinde ilerlemeye devam ederken bu sefer düşündüğüm tek şey Aziza değildi. O da vardı elbette ama bana bakan bu adamın söylediklerinin ya da söyleyeceklerinin ilk defa Aziza’nın önüne geçtiğini fark ettim. Yanımdan kalkıp karşıya, tekrar eski yerine oturmuş, sessiz sessiz beni izliyordu. ‘’Artık konuşacak mısın?’’ Avucundaki kolyeyi masanın üzerine bıraktı ve ellerini önünde birleştirip bana doğru eğildi. Başını olumlu anlamda salladı ve sonra kendine bir sigara sarmaya koyuldu. Yanımıza alacağımız fazladan tek eşya olmalıydı ama tütün sarma kabını da sokmuştu içeriye. Kim bilir hangi üçkağıtla... Ağzının kenarına yerleştirip yakmadan yüzüme bakmaya devam etti. Sonra masanın üstündeki kendi kolyesini gösterdi. ‘’Bir tarihi eser soygununda çaldıklarımın arasından çıktı.’’ Karnıma ağrılar girmeye başlamıştı bile. Onu bölmek istemiyordum. ‘’Çok kıymetli bir kutunun içinde bir günlük, birkaç mücevher ve bu kolye bulundu işte. O zamana göre çok değerli olduğu söylendi ama 2145 gibi bir yılda tahmin edersin ki hiçbir değeri yoktu. Mücevherleri ortağıma bıraktım.’’ Derin ve içli bir nefes verdi ve nihayet sigarasını yaktı. ‘’Günlükle bu uyduruk kolyeyi de ben aldım.’’ Bir tepki vermemi istiyormuş gibi kafasını kolyeden kaldırıp bana baktı. Devam etmesi için elimle bir işaret yaptım. ‘’Günlük, muhtemelen iki yüzlü yıllardan kalma bir mezardan çıkmıştı, bir imparatorun karısına aitti. Kolye de öyle.’’ İşaret parmağını bana doğrulttu. ‘’Yani sana.’’ Kalbim deli gibi çarpıyordu. Beni bırakacakları yıldan mı kalmaydı yani? Ben bir imparatorun karısı mıydım? ‘’Bundan nasıl emin olabilirsin? Yani evet, bu kolye benim ama ya gittiğim yerde bunu benden pekala almış olabilirler.’’ Daha lafımı bitirmeden başını iki yana sallamaya başlamıştı. ‘’Biliyorum çünkü o günlüğü okudum.’’ Sigarasının külünü masanın üstüne döktü. ‘’Dili o zamandan kalmaydı tabii ama bir arkadaşım bu işte ustadır. Bizim ekipten.’’ Yutkundu. ‘’O günlüğü çevirip bana verdi. O kelimelerin sana ait olduğuna artık eminim. Trene girdiğim an anlamalıydım aslında...’’ ‘’Saçmalıyorsun, inanmıyorum sana. Şimdi bir hikaye uydurdun işte.’’ Kollarımı bağlayıp geriye yaslandım ama doğru söylediğini biliyordum. ‘’Günlüğü her gece okudum, tuhaf bir şekilde hiç görmediğim bir kadına karşı bir bağ, yakınlık hissettim. Köle olarak geldiği sarayda küllerinden doğan bir kadın. Öncesini kimse bilmiyor. Çok yalnız ve güçsüz olduğunu yazıp duruyordu ama...’’ ‘’Ama ne?’’ ‘’İmparator genç yaşında ölüp gitmişti. Günlük de bir yerde son buluyordu tabii, defterin kalanı boştu. Kadın, o dünyaya yabancı olan o kadın, yani sen, yeni hükümdardı ve biraz araştırmadan sonra sınırları ne kadar genişlettiğini gördüğümde ona olan hayranlığım daha çok arttı.’’ ‘’Başka ne yazıyordu o günlükte? Bu trenden bahsetmiyor muydu, Aziza’dan ya da ne bileyim...’’ ‘’Aziza, kardeşinin adı. Tabii ya, o harf ona ait!’’ Çok gizli bir şey bulmuş gibiydi. ‘’Senindir diye düşünmüştüm.’’ Ondan bir cevap bekleyen yüzüme baktı. ‘’Yönetme biçimleri, savaş teknikleri, müthiş bir tarih bilgisi... Sanki tüm yılların krallarını, savaşçılarını analiz etmiş de ona göre davranıyormuş gibiydi. Onun gelecekten gittiğini anlamış olmam gerekirdi.’’ Ben bunu yapmış olabilir miydim? Ceza olarak beni bıraktıkları, daha doğrusu az sonra bırakacakları yerde bir imparatoriçe olmuş olabilir miydim? Uyduruyor muydu? ‘’Bana inan ya da inanma.’’ Dedi içimi okumuş gibi. ‘’Kendinden ‘Zamansız’ diye bahsediyordu günlükte. Zamansız. Başka bir evrene ait olduğunu düşündüm uzun süre. Tarih soygunları beni her zaman etkiler ama bu seferki başkaydı. O kadın,’’ Durup yüzüne aptal bir sırıtış yerleştirdi. ‘’Sahi senden o kadın diye bahsetmem seni rahatsız ediyor mu?’’ ‘’Keyfine bak.’’ ‘’O kadın beni büyülemişti. Ama imparatora ne yaptı bilmiyorum...’’ gülmeye devam etti. ‘’Pek hünerin varmış gibi durmuyor.’’ Onu duymazdan gelmeliydim. ‘’Günlük nerede şimdi?’’ ‘’O günlük 2145’te kaldı. Soygunu öğrendiklerinde tek başıma yaptığımı söyledim. Bunu ekibimi ateşe atmamak için yapmadım. Ben bencil bir adamım.’’ Arkasına yaslandı. ‘’Belki bu kadına,’’ kolyeyi gösteriyordu. ‘’Daha yakın olurum diye yaptım.’’ Güldü. ‘’Ama bu kadar yakın olmaya ben bile hazır değildim.’’ ‘’Senin cezan olduğumu düşünüyorsun şimdi de.’’ ‘’Hayır düşünmüyorum, buna eminim. Biliyorlardı. Beni uzun süredir izlediklerine emindim. Seninle aynı trene binmemi istediler. İlk cezamda 2080’e bırakıldığımda onlarla epey dalga geçmiştim. Trene yanımda bu kolyeyle bindim. Tıpkı şu an yaptığım gibi. 2080, ceza gibi bir yıl değildi. Üstelik usta bir hırsız için. Tam bir yıl boyunca sosyetenin içinde zengin kadınları manipüle ederek yaşamımı bir kral gibi sürdürdüm. Zaman Treni’nin yapımını tamamladığı konuşuluyordu, tarih 2081’i gösterdiğinde zaten bir sefer yapacağından ve dosyam kabarık olduğu için yolculardan biri olacağımdan emindim. Bu benim için bir ceza değildi. İmparatoriçeye daha yakın olmak benim için bir hayaldi. Sen onların bana verdiklerini düşündükleri bir cezasın yalnızca.’’ Gözlerimin tam içine parıldayan gözlerle bakıyordu. ‘’Sen benim için bir hayaldin.’’ Güldü. ‘’Eski moda bir hayal.’’ Rahatsızca yerimde kıpırdadım. ‘’Şimdi beni iki yüzlü yıllara bırakacaklar ve gidip bir imparatorla evleneceğim öyle mi?’’ Derin bir nefes aldım. ‘’İstemiyorum, korkuyorum.’’ ‘’Tam olarak öyle sayılmaz.’’ Camdan dışarıya baktı. ‘’Zaman Treni’nin ilk seferi tarihe bir felaket olarak geçti. Başarısızdı.’’ ‘’Ne? Neden? Ka- kaza falan mı yapacağız yoksa? Söyle, bir şey söylesene, bakma öyle!’’ ‘’Sakin ol.’’ Dedi yalnızca. ‘’Hep bir şeyler söyleyip sakin olmamı bekleme. Madem bu başarısız bir sefer, o halde ben nasıl o günlüğü yazmış, o yıla gitmiş olabilirim?’’ ‘’Bilmiyorum. Bunu bir sır olarak tuttular.’’ ‘’O zaman nereden biliyorsun bu seferin başarısız olduğunu?’’ ‘’Tam yirmi yıl boyunca bu ceza olayını askıya almışlar. Yirmi yıl sonra tekrar ortaya çıkmış. O zamana ait belgelerde çeşitli teoriler var ama neler olduğunu yolcular ve hükümetin üst üyeleri dışında kimse bilmiyor. Bak şanslıyız işte, şimdi öğreneceğiz.’’ ‘’Ne gibi teoriler var?’’ Bu adam neden bu kadar rahattı? Kim bilir babam bu olaylardan sonra nasıl korkmuştu... Aziza, o da bir şeylerin ters gittiğini anlamış olmalıydı. Annem bir yerlerden bizi izliyorsa çok üzülüyor olmalıydı. Bir imparatorluk yönetmem onun için bir teselli olur muydu ki? ‘’Bu trenin zaman tünelinde sıkışıp kaldığını ve yolcuların bir süre sonra can verdiğini söyleyenler var. Ama sen yerine sağ salim ulaştığına göre bu bir yalan. Bazıları da görünmezlik pelerinin kalktığını ve treni gören insanların trene saldırdığını söylüyor ama bu şeyi hiçbir insan eli yok edemez.’’ ‘’Sen ne düşünüyorsun?’’ ‘’Karşımda oturan kadının yüzünü ezberlemem gerektiğini.’’ Kaşlarım çatıldı. ‘’Hiç korkmuyorsun değil mi? Gideceğin zaman seni hiç korkutmuyor, hiç endişe duymuyorsun, arkanda bıraktığın tek bir kişi bile yok çünkü.’’ ‘’Benim hakkımda zırvalamayı kes ve öp beni. Bir daha ne zaman iki yüz yıllık bir devletin temellerini atan genç bir kadın göreceğim ki?’’ ‘’Sen...’’ ‘’Ben ne?’’ ‘’Çok adisin.’’ Güldü. ‘’Bu kadar mı?’’ Yerimden kalkıp kapıyı açtım. ‘’Biraz senden uzaklaşmam lazım, yoksa ölebilirim.’’ Koridora çıktığımda arkamdaki bağırışını duydum. ‘’Çok uzaklaşamazsın, sen benim cezamsın. Unuttun mu?!’’ Sonra kısa ama keyifsiz bir kahkaha. |
0% |