@cceccilia
|
Sverus tekrar konuşmaya başladığında fısıltılar diniyor. İşte yeniden başlıyoruz. Bu kez bu mahkemeden bir sonuç çıkacak. Gücüm yok, bitsin istiyorum.
"Tanık Tonya." diyor Sverus. "Lütfen yerinizi alın."
Tonya kim? Başımı çevirip askerlerin ahşap bir sandalyede taşıdığı kadına bakıyorum. Onu tanıyorum. Bize fal bakan yaşlı kadın. Doğruları mı söylemişti bilmiyorum. O zamanlar farkında olmadığım şey hayatımızı tamamıyla değiştirdiğiydi.
Sarmad belki de ölmemek, bir kadının adamın arkasında kaybolup gitmemek için bu yola başvurdu. Öyle olacak gibi gösterdi herkesi yanılttı, en çok beni yanılttı ve güçlenmek için bekledi. Zamanı geldiğinde bizi avladı ve çok sevdiği tahtına geçmek için yargı kürsüsüne oturdu. Bu adaletsiz mahkemede halka keyifle izleyecekleri bir gösteri verdi. Oysa her şey başka olabilirdi. Bunca hırs, bunca kin olmadan da imparator olabilirdi.
Kadın, Tonya tanık kürsüsünnün arkasında yerini alıyor. Yürüyemediği için sandalyesiyle birlikle bırakıyor onu askerler. Onu en son Renas'la birlikte gittiğimizde görmüştüm.
Ah Renas! Babam, koruyucum ve en çok güvendiğim insanlardan biri. Onu çok az tanıma fırsatı bulduğum için öyle üzgünüm ki. Yine de son günümüzü izlemediği için bir yanım mutlu. Büyük İhtilal'de askerlerin halktan birçok kişiyle birlikte öldürdüklerinden biri. Hem Öyle net hem öyle gizemliydi ki yönetimdeyken onu aramadığımı söylemem yalan olur. 9 da onun gidişiyle öyle sarsılmıştı ki 'baba' diye sayıkladığı geceler süren kabusların ardı arkası kesilmemişti.
Her zaman Renas ve Tonya'nın bir bağı olduğunu düşündüm. Çözemediğim, çok eskiye dayanan bir bağ. Yine de Renas bunu hiçbir zaman dillendirmedi.
Şimdi ne için tanıklık yapacaktı? Sverus önündeki kağıtlara göz atıyor ve yaşlı kadına dönüyor. "Darbe öncesi Sanık Valor ve Sanık Feryal'in yanınıza uğradığını belirtmişsiniz. Halk tarafından falcılık ve şifacılık yaptığınız belirtiliyor. Size neden geldiler? Geleceğe bakmak için mi, şifa bulmak için mi?"
İfadesinde Renas'tan bahsetmemiş. Ama o gün yaşadığımız hiçbir şey bu mahkemede delil olarak kullanılacak türden değildi. Neden buraya gelmiş ki?
9'a dönüyorum. Kadını dikkatle izliyor. Ona ne demişti? Sınırları zorluyorsun, zamanları karıştırıyorsun. En çok seni yakacak bir yangını başlatıyorsun. Bunca şeyden sonra bu kadının söylediklerine inanıyorum. 9'un o zaman ne yaptığını bilmiyorum ama sonumuzun iyi olmayacağını hissediyorum.
"O gün," diye başlıyor kadın. Ak gözlerini karşıya, duvarlara çevirmiş. Yine başıma dokunsun ve gelecekle ilgili konuşsun istiyorum. Tüm süslü kelimeleri bırakıp her şey iyi olacak, düzelecek desin istiyorum. Bu mümkün değil.
"İkisi birlikte bana geldi ama falcılığından değil, şifacılığımdan faydalanmak istiyorlardı."
Yalan söylüyor, neden yalan söylüyor?
"Bebeğini doğurduğunu, onu ondan aldıklarını anlattı bana. Lohusa olduğu için güçten düşmüştü, çok üzgün ve yıpranmıştı."
Neden hiç yaşamadığımız şeyleri söylüyor. Bunları nereden biliyor?
Görebiliyormuş gibi başını yargıç kürsüsüne çevirdi. "Ona yaşattığınız acıların tarifi yokken neden sanık kürsüsünde oturan siz değilsiniz İmparator Sarmad?"
Sverus tokmağını birkaç kez vurduğunda Sarmad onun kolunu tutarak engelliyor. Kadın konuşmaya devam ediyor.
"Sizi seven ve karnınızda bebeğinizi taşıyan bir kadına kendinizi ölü gibi gösterdiniz. Yetmedi, askerleriniz ondan bebeğini aldı. O da yetmedi, şimdi onu öldürdüğünü söylüyorlar. Tam üç yıldır halkı sefaletten kurtaran bu kadın mı bebeğinin canını aldı?" Başı bu kez halkın oturduğu taşlara yöneliyor. "Sizin ikiyüzlülüğünüz neden peki? Un çuvallarınızı dolduran hükümdar o değil mi? Kapınızdaki haydutları bir bir ipe takan o değil mi? Çocuklarınızın canını kurtaran o değil mi?"
İnsanlar sessizliğe bürünmüştü, eskisi gibi fısıldaşmıyor, bize parmak uzatarak bakmıyor, bağırıp çağırmıyorlardı.
"Yargıladığınız kadının kim olduğunu göremiyor musunuz? Benim gibi kör bir yaşlı kadın bile görebiliyorken hem de!"
Sverus uyarıyor. "Sesinizi alçaltın Tonya. İmparatorun mahkemesindesiniz."
"Evet." diyor kadın. Yüksek sesle gülüyor. "Davacı imparator, yargıç imparator. Ne adalet ama!"
Sağ tarafımdan alkış sesleri yükseliyor. 9, ayağa kalkmış tek başına onu alkışlıyor. Çok sürmüyor. Sırtına bir kırbaç iniyor ve başında duran asker onu yerine oturuyor. Direnmeden oturuyor ama yüzünden kendini zor tuttuğunu biliyorum. Belki ben olmasam küfürler edecek, bağıracak, saldıracak. Hiçbirini yapmıyor. Bizi tutuklayıp zindana götürdüklerinde kendini öldürtecek bir şey yapmaması için ona söz verdirttiğimi hatırlıyorum. Tutmadığı hiçbir söz yok.
Yatağa girdiğimde Pavle'yi zor uyutmanın yorgunluğunu yaşıyordum. O kadar meraklıydı ki uykuya dolana kadar hayat hakkında daha önce hiç düşünmediğim şeyleri sorgulatıyordu bana.
Anne, yıydızyayı kim yakıyoy?
Anne, bizim neden buynumuz vay?
Anne, başımın aykasında neden gözüm yok?
Anne, sayayın bahçesinde kedi buldum, benim oysun mu?
Ama bu gece sorduğu başka bir şey daha vardı. "Anne, dotuzu mu daha çok seviyoysun beni mi?"
"İkinizi de çok seviyorum." demem ona yetmemişti.
"Hayıy onu daha çok seviyoysun." demişti.
"Neden böyle düşündün?" diye sordum kapattığım gözlerimi açıp.
"Çünkü ben de onu daha çok seviyoyum." Sonra bacaklarını karnına çekerek kahkalara boğuldu, benim tarafımdan öpücüklere de.
Üç yaşında bir çocuk nasıl olurdu bilmiyordum. Hayatımızın, yönetimin onu etkilememesi için elimden geleni yapıyordum. O dünyayı saray bahçesinin duvarlarına kadar görüyordu fakat bir gün büyüyüp delikanlı olduğunda gerçekleri bilmeliydi. Alması gereken sorumluluklar, şimdilik annesinin onun yerine yönettiği bir devlet vardı. Onu tüm bunlardan korumak için her şeyi yapardım ama kaçmanın bir anlamı yoktu.
Onu odasında bırakmış, yakında Çin'le gireceğimiz savaş için haritalara milyonuncu kez bakmaya odama gelmiştim. Ancak o kadar yorgundum ki ayaklarım beni masaya değil, doğrudan yatağa getirmişti.
Çok geçmedi, kapı çaldı. Doğrulup komedindeki mumu aldım ama gelenin kim olduğunu biliyordum.
"Girin."
9, oda muhafızlarının açtığı kapıdan girdi. Gülümseyerek yaklaştı ve yatağın ucuna olurdu. Mumu tekrar komodine bıraktım. Onun gülüşünü görünce ben de fazla direnemedim.
"Neden geldin?" dedim kulaklarına varan ağzımı kapatmaya çalışarak.
Onca zaman sonra nihayet biraz hayat yolundaydı, huzurluyduk ve bunun için ödediğimiz bedeller çok ağırdı.
Geriye doğru kaydım ve yatağın başına yaslandım.
"Sana evlenme teklifi etmeye." dedi daha fazla gülerek.
"Bunu her gece yapacaksın değil mi?"
Omuz silkti. "Sen de her gece hayır diyorsun."
Onu seviyordum. Hayır hayır. Ona aşıktım ama onunla evlenemezdim. Her zaman benimle olmasına rağmen o Sarmad'ın katiliydi ve ben şimdi yaşamıyor bile olsa Sarmad'a ihanet edemezdim.
Bir kedi gibi yanıma geldi ve başını yastığa koyup karnıma sarıldı.
"İyi" dedi. "Ben de baş danışmanın olarak seninle uyurum."
Yatağın içine girdim ve yorganı onunla paylaştım. Tek başına uyuyamıyordu, kabuslar peşini bırakmıyordu ve her zaman bir yolunu bulup yanıma geliyordu.
Ben bundan hiç şikayetçi değildim, gözlerimi kapadım.
Ne kadar zaman geçti bilmiyorum. Uykudan büyük bir gürültüyle uyandım ve daha gözlerimi açmama fırsat vermeden söylenenler şunlardı. "Olduğunuz yerde kalın, tutuklusunuz!"
Sonra olan her şey çok hızlı... Oğlumun iyi olup olmadığı konusunda verilmeyen onlarca cevap, zaman algımı kaybettiren zindan günleri, Sarmad'ı ilk görüşüm...
Belki kırbaç 9'u susturuyor ama Tonya'yı değil. "Onu ilk gördüğüm zamandan kısa bir süre sonra tekrar geldi. Kız değil," kimden bahsediyor? "İmparator Sarmad."
Sarmad'a baktığımda kaşlarının çatıldığını görüyorum. Bir savunma yapacak mı bilmiyorum ama mahkemeyi açmak dışında hiç konuşmamasını garipsiyorum.
"İlk sefer karısı olarak tanıdığım şu an yargılanan kızla birlikteydi." Tonya bana 'kız, kadın' diye hitap etmeyi ismimi söylemeye tercih ediyor. "Ona bu kızın onun sonu olacağını söylemiştim." Gülüyor. "Belli ki bu kadın onu çok korkutmuş. Bana tekrar geldi ve tekrar geleceğe bakmamı söyledi."
Sarmad elini avuç içi bize dönük olacak şekilde havaya kaldırıyor ve dik açıyla indiriyor. O bu hareketi bitirdiğinde kadının yeniden konuşmak için aldığı nefes yarıda kesiliyor. Kalbine bir ok saplanıyor.
Kalbim öyle hızlı atıyor ki ne kadar yapmak istesem de ayağa kalkamıyorum. Dizlerim çözülüyor, tüm bedenim titriyor.
Bu kadar diktatör, böylesine korkak olabilirler mi?
9'un bağırarak, küfürler ederek ayağa kalktığını görüyorum ama midem öyle bulanıyor ki onu duyamıyorum. Zaten sırtına inen ikinci kırbaç onu da yerine oturtuyor.
Sarmad'ın sözlerini duyuyorum. "Adalet ve merhamet yalnızca itaat edenlere verilir. Şimdi yargı zamanı!"
|
0% |