@cceccilia
|
Yoldayız. Yine. O günden beri, ki üstünden dört gece geçti, Sarmad hep çok düşünceli. Aklında ne var bilmiyorum ama tuhaf davranıyor. Ona seslendiğimde beni duymuyor, hep kafası dolu gibi. Doğru dürüst yemek bile yemiyor. Onun için çok endişeleniyorum. ... Gün boyu yol aldık. Şimdi biraz dinlenmek için küçük bir ateş yaktık. Midem öyle bulanıyor ki ağzıma bir lokma koyamıyorum bile. Hava çarptı herhalde beni. Üstelik tuhaf geçiyor günlerim. Geçen gün nehirde kızlarla çamaşırlarımı yıkıyordum, kısa bir mola verdiğimiz için elimi çabuk tutmaya çalışıyordum ve Sarmad birkaç kere bu işi benim yapmanın gerekmediğini söylese de kızların üstünde o kadar yük vardı ki en azından kendi elbiselerimi yıkamam gerektiğini düşünüyordum. Kurutmak için hepsini bir ağacın dalına sevecektim, o sırada kızlardan biraz uzaklaşmışım. Arkamda bir çift göz olduğuna yemin edebilirdim. İçimi titreten bir fısıltı duydum ama arkamı döndüğünde görünürde kimse olmadığını fark ettim. Belki gerginlikten sesler duymaya başladım, belki de birileri benimle eğleniyor. ... Günüm gecikti, mide bulantılarım arttı. Annemin bu hallerini hatırlıyorum. Hayır, bir çocuk istemiyorum. Hayır. Hayır. Hayır. Hiç sırası değil. Hayır. ... Sanırım hamileyim. O kadar fazla yol aldık ki, birkaç gün kanamamın gecikmesinin buna bağladım. Ama hayır, elimi karnıma koyduğumda orada canlı bir şey olması fikri bile bulantımın artmasına yetiyor. Tanrım, ne yapacağım? ... Dün, konakladığımız yerlere çadırlar kurulurken gölde yüzen Sarmad'a eşlik etmek için yanına gittim ama sonra yüzesim kaçtı. Zaten karnımdaki varlığından artık emin olduğum bu minik şey yüzünden mi bilmiyorum, duygularım o kadar hızlı değişiyor ki kahkaha atarken bir anda ağlayabiliyorum. Ben de, yüzesim olmadığı için kenara oturup onu izlemeye koyuldum. Niyetim baba olacağını söylemekti aslında. Gölden çıktı, bir dala astığı kalın beyaz kumaşı beline sardı. Yanıma oturdu ve beni kendine çekip saçlarımdan öptü. İşte o zaman da gereksiz bir duygusallıkla gözlerim dolmuştu. Bunu fark edince yüzüme çatık kaşlarla baktı. Avuçlarının tersiyle akan yaşları sildim. "Feryal? Ne oluyor?" "Sarmad..." "Hm?.." "Ben..." " Ne oluyor, yanlış bir şey mi yaptım?" "Hayır, hayır. Ben sadece... Yani demek istediğim... Seni yok etmeyeceğim." "Ne?" "Kadın dedi ya hani... Seni asla yok etmeyeceğim.." Güldü, hem de dişlerini göstererek. "Biliyorum." "Sahiden mi?" "Sahiden." "Ama bana uzak duruyorsun." Bir elini başının altına koyup yere uzanırken beni de usulca üstüne çekti ve sol yanağımı öptü. "Sebebi sen değilsin." Kollarımı onun ıslak bedenine sardım. ''Seni seviyorum.'' İşte bunu ilk defa söylemiştim. Yani onu öperek, uyurken üstünü kapatarak, suyunu tam sevdiği gibi ısıtarak defalarca kez yapmıştım ama ilk defa söylemiştim. O ise bunu yine sessiz kalarak yaptı ve beni daha çok çekti kendine. Aslında onu yok edip etmeyeceğim hakkında bir fikrim yoktu ama sarıldığımda kendime söz verdim. Bir gün yok olsa bile isminin yaşaması için her şeyi yapacaktım. ... Çok kötü bir şey oldu. Sarmad bugün geriye dönüp ordunun kalanı ile de bir süre yol almak istediğini bunun tüm askerleri için adil olacağını söyledi ve on adamla birlikte geri döndüler. Ona doğru düzgün veda edemedim bile. Neden birden bunu yapmak istedi bilmiyorum ama daha bir bebeği olacağından bile haberi yok. Şimdi tek başımayım ve kimse hamile olduğumu bilmiyor. Üstelik ordunun şifacısı gerideki grupla birlikte geliyor. Ölmek istiyorum. İşte şimdi ölmenin tam zamanı. |
0% |