@cebimdekicakmak
|
İlahi Bakış Açısı 20.08.2023 (Bir hafta önce) "Amına koyayım nasıl depoya girmelerine izin verirsiniz!" Genç adam resmen burnundan soluyordu. "Abi yemin ederim herşey kontrol altındaydı ama nasıl oldu bilmiyorum bir anda deponun içi Sezgin'in adamlarıyla doldu." Genç adam dudaklarının arasında tuttuğu sigarayı zipposuyla yaktı. Bütün öfkesini sigarayla dindirmeye çalışıyordu. Fakat öfkesi vicdanına bile ağır basarken sigarayla dinmeyeceğini biliyordu. "Lan ben size deponun etrafında kuş uçurtmayacaksınız demedim mi? Nasıl oldu da Sezgin itinin adamları depoyu basabiliyor!" Sesi bütün odanın içinde yankılanıyordu. Sigarasından aldığı duman burnundan çıkıyordu. Adeta kükrüyordu. "1132 silah." Dedi. "Tam 1132 silah, kafayı yedirteceksiniz bana. Orospu çocukları ben sizi oraya süs köpeği diye mi koydum ha?" Korumalar başlarını önlerine doğru eğdiler. Kapının arkasında ki ses kapıyı tıktıklayınca genç adamın bakışları kapıya doğru yöneldi. "Gir!" Mahir aldığı emirle içeri girdi. "Sezgin piçinin deposunu çökerttik bizden aldıkları malları geri aldık. Fakat bir sorunumuz var." Genç adam son bir kez sigaranın dumanını içine çektikten sonra kalan acı tarafı küllüğe bastırarak söndürdü. "Devam et." Mahir genç adamın karşısına oturdu. "Semih Erdem elimizde." Genç adam yaktığı ikinci sigarasını parmaklarının arasında tutarken kaşları çatılmıştı. "Ne demek lan Semih elimizde? Amına koyayım Semih'in ne alakası var o orospu çocuğunu ne diye getirdiniz." Mahirin dudakları yukarı doğru kıvrılmıştı. "Senin almadığın intikamı ben alayım dedim kafasına sıkmak için hevesleniyorum." Mahir'in dedikleriyle genç adam hızla ayağa kalkıp eliyle masaya vurdu. Sigara ellerinin altında ezilirken küller avucunu yaksa da o bu acıyı umursamamıştı. "Bırakın lan Semih'i, başlıycam lan intikamınıza!" Semih'e beslediği kini bütün ülkeyi yakardı. İstese Semih'i ilk zamanlar da öldürebilirdi. Bu bir kurşuna bakardı. Ama genç adam babasız büyümüştü. Babasızlığın ne demek olduğunu en iyi o bilirdi. Kini yüzünden bir bebeğin hayatıyla oynayamazdı. "Sezgin itinin elinden zor kurtardık. Şuan depoda. Allah yukarda ya el kadar kızı olmasa bırakırdım Sezgin itinin kollarına üstüne bende sıkardım iki, üç kurşun. Ama işte el kadar kızı var." Genç adamın çene kasları Mahir'in söyledikleriyle kasılmıştı. "Bu Sezgin piçi ne istiyormuş Semih'ten?" "Henüz bir bilgimiz yok. depoya gittiğimde adamlar hepsini indirmişti. Malları bizim depoya geri taşımakla uğraşıyorlardı. Sezgin iti geldi ben yanında adamlarla geleceğini düşünürken Semih'i yakasından tutup getirmişti." Genç adam yaktığı üçüncü sigarasını da bitirdikten sonra kapıya doğru yürümeye başladı. Korumalar kapıyı açınca odasından dışarı çıkmıştı. "Mahir efendi adamları topla depoya gidiyoruz. Semih'i ben gelene kadar bırakmasınlar." Mahir başıyla genç adamı onaylamıştı. İki yıl sonra eski dostuyla görüşecekti. Bu onun için hiçbir şey ifade etmiyordu. Onun için Semih eski dostu değildi. Sevdiği kadının kocasıydı. Semih'i öldürmek istiyordu. Ondan ölesiye nefret ediyordu. Fakat sevdiği kadının gözyaşı dökeceği, masum bir canın babasız kalcağı bir savaşı kazanamazdı. Bu onun için ancak üçüncü bir yıkım olurdu. İlk yıkımı, sevdiğinin onu terk etmesiyle yaşamıştı. İkinci yıkımı ise, sevdiğinin onun kollarında uyurken bile en yakın arkadaşından hamile olduğunu öğrendiği zaman yaşamıştı. Her yıkım yüreğini daha da çok alevlendiriyordu. Yüregi kül olmuştu da sevdası içinde sağ kalmıştı. Sevdasının tohumları yüreğinde meyve açmıştı. Sevda tohumlarını sulamazsa meyveler zamanla çürüyecekti. Yine sevdası yok olmayacaktı. Yürek sızısı birgün onun ölümüne sebep olacaktı. Ama o yine de sevmeye devam edecekti. "Niye getirdiniz beni buraya? " Semih'in sorduğu sorulardan belliydi deli gibi korktuğu. "Agâh Ağanız yılların intikamını mı alacak benden? İki yıl önce yapamadığı adamlığı şimdi mi yapacak Agâh Demirkan." Deponun kapısı sonuna kadar açıldığında içeriye sızan güneş Semih'in gözlerini kapatmasına sebep olmuştu. "Oğlum kapatın şu kapıyı hava da sıcak bakın Semih Abiniz sıcaktan terledi. Dökün şu suyu serinlesin." Mahir'in sesi depoda yankılanmıştı. Deponun kapılarının kapanmasıyla iki koruma tuttukları kovanın içinde ki suyu Semih'in üzerine boşaltması bir olmuştu. "Sizin ejdadınıza tüküreyim. Bırakın lan beni!" Agâh depoya gelirken yaktığı sayısız sigaraların ardından bir tane daha sigara yakıp sigarasından bir duman alıp verdi. "Adamlığımı sorgulayan herkesin sonu mezarlık oluyor. Bunu en iyi sen biliyor olmalıydın." Agâh'ın sesini duyan Semih ne kadar belli etmek istemese de korkudan titremeye başlamıştı. "Sezgin piçinin yanında ne işin vardı?" Semih sustu. Cevap vermedi. "Madem sen susmayı tercih ediyorsun arayalım şu Sezgin'i derdi neymiş öğrenelim." Dedi Mahir. Semih, Mahir'in Sezgin'i arayacağını duyduğunda daha çok titremeye başlamıştı. Kalbi yerinden fırlayacak gibiydi. "O orospu çocuğunu elimden alamayacaksınız. Sikeceğim onun belasını." Sezgin'in sesi tüm depoda yankılanıyordu. "Hele dur Sezgin Efendi derdin nedir söyle bizde bilelim." Mahir'in konuşmasıyla Semih'in korkusu daha da çok artıyordu. "Derdim o piçle sizinle değil! O piçi yeryüzünden sileceğim!" Tiz bir kahkaha yayıldı deponun içinde. Bu kahkaha Semih'e aitti. "Agâh Demirkan istemediği sürece saçımın teline bile zarar veremezsin Sezgin Ağa." Agâh'a güveniyordu çünkü Agâh'ı iyi tanıyordu. Semih'in canının yanması demek Elzem'in canının yanması demekti. "Öldürün o piçi!." Sezgin'in verdiği emirle Semih'in arkasında duran korumalar Semih'e doğru silahlarını uzattılar. Tetiğe çektikleri an mermiler Semih'in vücudunu delip geçecekti. "Siktir. Sezgin iti sandığımdan daha cesurmuş. Adamlarını içimize sokmuş. Nasıl da fark etmedik." Mahir olayın şokunu atlatamamışa benziyordu. "İndirin lan silahlarınızı sikerim lan belanızı!" "Sezgin Ağabeyim emretti kusura bakmayasın Agâh Ağa. Dirisini getirin kendi ellerimle geberteceğim dedi. Dirisini getiremiyorsanız öldürün ölüsünü getirin dedi." Agâh'ın sinirden gözü dönmüştü. Sınırlı olduğu zamanlar çene kasaları yırtılacak kadar gerilirdi. Hızla belindeki silahı çıkartıp sırayla dizilmiş adamlardan ikisini vurdu. Birini kalbinden diğerini göğsünden vurmuştu. "İndirin lan silahlarınızı yoksa sonunuzu ben yazacağım!" Adamlar silahlarını bırakmamışlardı. Kısa bir süre içinde deponun kapısı açılmış ve içeriye Sezgin'in adamları girmişti. Saniyeler içinde deponun içinde kurşun savaşları başlamıştı. Agâh'ın korumaları nihayetinde Sezgin'in korumalarını yere sermişlerdi. Fakat o an öyle birşey oldu ki zaman durdu. Agâh'ın silahından çıkan mermi Semih'in kalbinin ortasına isabet etti. Semih'in acı dolu haykırışı bütün depoyu doldurmuştu. "Ambulansı çağırın!" Diye kükredi Agâh. "Saçmalama dört duvar arasında çürümek mi istiyorsun?" Mahir'in dedikleri umrunda bile değildi. Çünkü Agâh'ın adaleti satın alabilecek kadar parası vardı. "Size ambulansı çağırın dedim!" Korumalardan biri telefonunu çıkarıp ambulansı aradığında Semih kan kusarak son nefesin çoktan vermişti bile. Agâh ellerini ilk defa masum masum birinin kanına bulamıştı. Agâh Demirkan o gün bir kız çocuğunu babasız, bir kadını da kocasız bırakmıştı. Agâh Demirkan o gün ilk defa verdiği bir sözü tutamamıştı. Ve üçüncü yıkım o gün gerçekleşti. Üçüncü yıkımı sevdiği kadının gözyaşlarına sebep olmasıydı. Oysa sevdiği kadının bir damla gözyaşına yakardı tüm Midyat'ı. Şimdi ise o gözyaşların tek sebebi kendisi olmuştu. 🥂🥂🥂 Şimdiden bu bölümü okuyup, yoruma atan ve beğenen herkese teşekkürler. 🥂🥂🥂 |
0% |