Yeni Üyelik
8.
Bölüm

6. BÖLÜM

@cebimdekicakmak

Xecê Herdem - Tu Li Ku Yî

Ahmet Kaya - Acılara Tutunmak

Bölümün ana şarkısı; HiraiZerdüş - Ben Yanmazdım bu kadar

🥂🥂🥂

Agâh'ın Günlüğünden Alıntı...

Uğruna bir gençlik heba ettiğim kadın şimdi yoksun. Bazen oturup acaba çok fazla mı sevdim, onu bunalttım diye düşünmeden edemiyorum. Ama ne olursa olsun böyle bir ihaneti hak etmiyordum. Ben istemiyorum seni benim gönlüm başkasında deseydin seni zorla yanımda tutmayacağımı bilmiyor muydun?

Gönlünde başkası olan bir kadına gitme demeyeceğimi bilmiyor muydun? Ben mi çok kördüm sana yoksa sen mi çok iyi oyuncuydun? Oysa yanımdayken için içine sığmıyordu. Bana bakınca parlayan gözlerinde mi yalandı? Canımın içi hani gözler yalan söylemezdi?

Canımın içi, Niçin canımı yakıyorsun?

🥂🥂🥂

"Abin, konağı basmış. Kardeşimi ve yeğenimi almadan gitmem diyormuş." Semihle kaçtığım günün sabahını dün gibi hatırlıyordum. Ben sabah iki aşiret te kaçtığımı öğrenince bizi bulup üçümüzü de öldüreceklerini düşünürken hiçbir şey düşündüğüm gibi olmamıştı. O gün, gün boyunca karnım elimde öylece oturmuştum.

Akşama doğru Semih'in bizim için tuttuğu evin zili çaldığında geldiler sanıp kendimi bebeğim için ayırdığımızı odaya atıp odanın kapısını kilitlemiştim. "Kardeşim nerde lan?" Tanıdık ses bütün apartmanda yankılanmıştı. Abim beni almaya gelmişti. Abim geldiyse bütün sorunu çözerdi değil mi? Gelip beni kurtarırdı bu cehennemden. Hayır kaçtığım yere geri dönmek istemiyordum, hiç olmadığı kadar uzaklara gitmek istiyordum.

Bulunduğum odanın kapısı kırıldığında rkilmiştim. "Güzelim bak ben geldim, şimdi seni alıp geri götüreceğim tamam mı?" Geri götürmesini istemiyordum ki. "Hayır, geri dönmek istemiyorum." Semih, yanıma gelip elimi tuttuğunda kendimi ağlamamak için zor tutuyordum. Elimi öyle bir sıkıyordu ki parmaklarımın kırılacağını bile düşünmüştüm. "Ne demek dönmek istemiyorsun? Bu herif mi seni tehdit etti?"

"O sesini alçalt, hamile olduğu için çabuk etkileniyor." Elzem, Semih'in yüzüne baktığında yüzünde mimik oynamıyordu. Bu adamın yüzüne bakmak bile midesinin bulanmasına yetiyordu. "Hamile mi?" Abimin yüzünde ki damarlar sinirden daha çok belirginlenmiş, yüzü kızarmıştı. "Elzem, bunu bize nasıl yaptın? En başından beri Semih'i seviyorum desen biz sana hayır mı diyecektik?"Sevmiyordum ki. Semih kulağıma yaklaşıp bana "Dün gece konuştuklarımızı hatırla." Demeseydi yemin ederim ki abime bütün doğruları söylemeye kararlıydım. "Şehirli diye vermezdi, babam." Babam, demiştim sahi ne haldeydi babam? Bana öfkeli miydi, yoksa o mu abimi beni alması için yollamıştı?

"Lan, hiç mi sevmedin Agâh'ı? Saçlarını okşarken bile canının yanmasından korkan o adama bunu nasıl yaptın?" Agâh'tan bahsettiğinde tutmaya zorldağım gözyaşlarımı daha fazla tutamayıp özgür bırakmıştım. "Sevdim, sevdim sandım. Çocukluk hevesiymiş. Sonra Semih'i tanıdım bütün duyguları Semih'le tattım ben." En ufak yalanda kendini kötü hisseden o kız çocuğuna ne olmuştu? Yoksa yalanlar mıydı bir kız çocuğunu büyütüp kadın yapan?

"Agâh, yerine başkası olsa yüzüne bakamaz iğrenirdi senden. Oysa ki o çocukluk hevesiydi dediğin adam yıllar geçse de, ne yaparsan yap yüzüne baktığı an sana yenilecek bir adam." Abim silahını çıkarıp silahı Semih'e doğru tuttuğunda refleks olarak elim karnıma gitmişti. "Yeğeninin babasını mi vuracaksın?"

"O kızın karnındaki şey ne benim yeğenim, ne de o kız benim kardeşim. Şimdi sen söyle Semih Erdem, seni vurmamak için bir nedenim var mı?" Semih korkudan ecel terleri dökmeye başlamıştı. "Buraya gelmeden önce seni ortadan kaldıracağıma dair kimsenin bir şüphesi yoktu. Agâh, seni vurmamam için söz vermemi istemeseydi şuan burada beynini dağıtmıştım." Abim, ondan sanki bilerek bahsediyordu. Sanki bilerek canımı yakmak istiyordu ama bilmiyordu ki benim yanacak bir canım kalmamıştı.

Abim, "Seni öldüremiyorum ama elim boş gitmeye de niyetim yok." Dediğinde abimin ne yapacağın tahmin etmiştim. Semih'i yakasından tutup ayağa kaldırdığında elimi bırakmak zorunda kalmıştı. Abim hızla Semih'e kafa attığında Semih abime karşılık veremeyip yere düşmüştü. Abim Semih'in üstüne çıkıp Semih'i yumruklamaya başladığında Semih'in abime gücü yetmediği için hareket bile edememişti.

Duygusuzca olup biteni izliyordum. Abim o an Semih'i öldürmeye kalksa ona engel olurdum çünkü abimin bir oğlu, bir karısı vardı. Ellerini kana bulamasına asla izin vermezdim. Agâh'la sevgili olduğumuz dönem, Agâh abime bir ilişkimizin olduğunu söylemeye gittiği zaman kalbim yerinden fırlayacak gibiydi. Sırf abim Agâh'ın kaşını patlattığı için abimle bir hafta boyunca konuşmamıştım.

Ama şimdi Semih'in iğrenç sesi odada yankılanıyorken umrumda bile değildi. Abim Semih'in üstünden kalktığında Semih'in yüzü kanlar içinde kalmıştı. Abim son kez bana bakıp, "Eğer birgün pişman olup dönmek istersen bilki ne arkanda duracak bir baban, ne yanında duracak bir abin, ne de dönecek bir evin yok." Demiş ve odanın kapısını hızla çarparak gitmişti.

Bana evim diyen adamı, evinden mahrum etmiş bir kadındım ben. Belki başıma gelen çoğu şeyi hak etmiyordum ama bu günahın suçu bir ömrüme bedeldi.

"Elzem, iyi misin?" Azad'ın sesiyle kendime geldiğimde Azad'ın bana endişeyle baktığını fark ettim. "Dondun kaldın, yine kriz geçireceksin sandım." Geçmişi biraz daha düşünmeye devam etseydim muhtemelen korkmakta haklı olacaktı. "Yok, sadece bir an dalıp gittim. Abim konağı ateşe vermeden gidelim." Bizi dinleyen ikilinin varlığını umursamadan konuşuyorduk. "Onunla gitmeyeceksin değil mi?"

Gülümsedim. "Gitmeye hiç niyetim yok. Milan konağında vakit geçirmek oldukça eğlenceli olacak." Hayır babamı, annemi, abimi ve konaktaki geri kalan herkesi çok özlemiştim. En çokta hasret gideremediğim Ferhat'ımı özlemiştim. Ben gitmeden önce iki yaşlarındaydı şimdi dört yaşında olmalıydı. Geçmişte unuttuğum şeylerden biri de Ferhat'ın doğum tarihiydi. Gün geçtikçe güzel olan anıların her birini yavaş yavaş unutuyordum. "İyi o zaman Murat Ağamızı fazla bekletmeden gidelim senin bu deli abin konağı başımıza yıkar babam da acısını benden çıkarır." Gülmeye çalışmıştı fakat yine yüzünde ki yaralardan dolayı gülememişti.

"Abicim sen bunu ne güzel benzetmişsin. O iğrenç gülümsemesine katlanmamıza gerek kalmadı." Mahir eskisi gibi kaldığını düşündüğüm tek insandı. Acısını gülümseyerek sakladığını biliyordum ama enazından gülebiliyordu. "Allah'ım sen bu boş boğazlının canını al başka da birşey istemiyorum." Azad'ın duasıyla Mahir'in kaçıncı olduğunu sayamadığım poğaça boğazında kalmış ve öksürmeye başlamıştı. "Keşke Allah'tan başka birşey dileseymişim." Azad'a ters bakışlar atmayı ihmal etmeden "Zozan'ın odasından su getir çocuk boğuluyor."

"Ben bunun için kılımı kıpırdatmam." Mahir sandalyenin üstünde duran meyve suyunu alıp içmeyi akıl ettiğinde kendi kurtarıcısı olmuştu. "Yazıkalar olsun, ya kendime meyve suyu almasaydım? Öylece ölmemi mi bekliycektiniz" Agâh telefonuyla ilgilenmekten arkadaşının boğulduğunu bile fark etmeyecek kadar meşguldü. Agâh, Mahir'in konuşmasıyla telefonunu cebine koyup Mahir'e dönmüştü. "Ne oldu?"

"Şehit oluyordum son anda Gazi oldum. Acaba şehit olmayıp direkt vefat mi ediyordum? Sonuçta askerliğimi yaptım, bunu bir hocaya danışmam gerek." Eskiden bazen Mahir saçmaladığında saçmalamaması için onu uyarıp dururdum. Şimdi yanımda eskisi gibi saçmalaması beni eskilere götürüyordu. "Boş konuşmak yerine poğaçalarını ye." Bu çocuğun aldığı poğaçalar bir aşiretin yarısına yeterdi. Sürekli yiyip yiyip kilo almamasını hep kıskanırdım.

Azad'ın telefonu bir kez daha çaldığında kimin aradığına bakmak için telefonun ekranına baktım. Murat Amcam arıyordu. "Ağzımıza sıçıcak çok oyalandık." Telefonu Azad'ın elinden alıp aramayı onayladıktan sonra telefonu hoparlöre aldım. "Bu deli oğlan Elzem'in evde olmadığını öğrenince daha da delirdi ma ben size gelin diyeli bir saat olmamıştır?" Arkadan abimin sesi gelmişti. "Kardeşim yoksa bende yeğenimi alırım Murat Ağa!" Evîn'i alacaktı. Bunu yapamazdı, ikimiz de İzol Konağına ait değildik. "Hele dur orda delikanlı Azad, Elzem kızımı dün bu konağa getirdiği an ben onu olmayan kızımın yerine koydum. Kızı da torunumdur, şimdi sen benim konağımdan benim torunumu alacağını mi söylüyorsun?"

Midyat'a geleli iki gün bile olmamışken Murat Amcanın beni öz kızı olarak kabullenmişti. Babalar kızlarının her daim arkasında durmaz mıydı? Benim babam niye arkamda duymamıştı da bir başka biri beni kızı yerine koyup bana sahip çıkıyordu? Azad telefonu hızla elimden çekmişti. "Bavo, geliyoruz sen az daha oyala onu." Deyip telefonu babasının yüzüne kapatmıştı. "Bu halde araba kullanabilecek misin?" Ayakta bile zar zor duruyorken araba kullanabileceğini düşünmüyordum. "Niye kullanamasın ki? Gören de üstünden araba geçti sanacak." Mahir, araba değil Agâh geçti üstünden. "İki, üç yumruğun bana ne zararı olabilir ki turp gibiyim maşallahım var."

"Umarım kazasız belasız konağa varırız." Dediğimde Azad'ın sinirli bakışları üzerimde geziniyordu. Agâh ve Mahir'in yanında onunla alaycı bir tavırla konuşmam hoşuna gitmemişti ama ortamı yumuşatmaya çalışmasam buradan çıkmadan bir kaos daha yaşayabilirdik. "Tekrardan geçmiş olsun." Deyip, Azad'ın konuşmasına izin vermeden onu hastanenin çıkışına doğru sürükledim. "Mahir'i öldürmemem için bana bir neden söyler misin?"

"Abimin konağı ateşe vermesini istemiyorsan, Mahir'in katili olup hapiste çürümezsin." Zozan'la sadece on dakika konuşmalarına rağmen keyfinin bu kadar çabuk yerine gelmesi beni mutlu ediyordu. "Abin konaktaki bir saksıyı bile ateşe veremez." Abim küçükken güneş onu rahatsız ediyor diye babamın silahını alıp güneşe sıkmaya çalışan bir adamdı. "Umarım dediğin gibi olur."

☀️☀️☀️

Trafiğe takılsak ta kazasız belasız Milan konağına varmıştık. Konağın kapısının önünde ki korumalar kapıyı açınca Azad son süratle konağın bahçesine giriş yapıp abim ve Murat Amcamın arasında durmuştu. Arabadan indiğimde gece olmasına rağmen konakta ki lambalardan dolayı etrafı çok net görebiliyordum. Abimin elinde ağlama krizine giren kızımı gördüğümde nefesimin kesilmesine saniyeler kalmıştı. "Naptın lan küçücük bebeğe?" Azad'ın abimin üstüne doğru yürümesiyle abim Evîn'in başından dikkatle tutup iki adım geriye gitmişti.

Koşarak abimin yanına gittiğimde hiç zorluk çıkarmadan Evîn'i bana doğru uzatmıştı. "Ben onu korkutmak istememiştim. Sadece sizi alıp gidecektim." Abimle konuşmak istemiyordum. Ona kırgın değildim ona kırgın olmaya da hakkım yoktu. Ölüm sessizliği çöken konağın etrafına gözlerimi gezdidim. Etrafta ondan fazla bacağından veya kolundan vurulmuş koruma ve delik deşik olmuş saksılardan geriye kalan topraklara rağmen hiç kimse kılını bile kıpırdatmıyordu. "Sidar, yaralı olan korumalar için derhal doktor çağır. Bunun hesabını bana sonra vereceksiniz, etrafta bu kadar olay olurken sizin bir çekirdeğiniz eksik!"

Azad, haklıydı bu konağı yüzden fazla koruma koruyorken abimin bu tür bir kargaşa yaratmasına nasıl izin verebilirlerdi ki? Kucağıma aldığım kızım kısa sürede sakinleşip uyuya kaldığında başının üstüne tüy kadar hafif bir öpücük kondurdum. "Dilan Evîn'i odama götürüp yanında durabilir misin? Daha fazla korkmasını istemiyorum." Buraya geldiğimden beri kızımı çok ihmal ettiğimin farkındaydım ve bu beni oldukça rahatsız ediyordu. Onu yalnız bıraktığım için kendimden nefret ediyordum.

Dilan gelip yavaşca Evîn'i kucağına alıp, konağın içine girdiğinde bakışlarımı abime döndürmüştüm. "Sen hangi cürretle bu konağa ayak basıp terör estirirsin? Eşkiya mısın sen?" Evîn'i abimin kollarının arasında ağlarken görmeden önce abimle sakin bir tavırla konuşup onu gitmeye ikna edeceğimi düşünmüştüm. Fakat kızımı korkutmasının yanı sıra korumaları da vurmuştu. "Murat Ağa yeğenimi ilk istediğimde bana yeğenimi getirseydi bunların hiçbiri olmayacaktı." Yaşı kaç olursa olsun çocuk gibi bahanelere sığınmaktan asla vazgeçmeyecekti.

"Evîn ne senin yeğenin ne de ben senin kardeşinim. Anladın mı beni Bahoz Ağa? Benim İzol'larla bir bağlantım yoktur." Geçmişin acısını abimden mi çıkartıyordum? Hayır sadece abime karşı çok dolmuştum. Benim beyaz atlı prensim abimdi benim. Ama o hiçbir zaman çığlıklarımı duymamıştı, belki de duymak istememişti. "Hayır öyle deme kurban olduğum abini yok sayma, herkesi yok say ama abini yok sayma."

O kızın karnındaki şey ne benim yeğenim, ne de o kız benim kardeşim...

"Hiç degişmemişsin, hâlâ babamın kuklasısın." Hayır Elzem, insanlar değişmezdi sadece büyürdü. "Ha?" Afallamıştı. Bu sözü herkesten beklerdi belki de ama benden beklemezdi. "Seni babam gönderdi, değil mi? Milletin diline daha çok düşmeden al getir mi dedi? Yoksa başka bir şey mi söyledi?" Sustu, yumruk yaptığı ellerini fark edince gülümsedim. "Ben hiçbir şeyim olan seni senden daha çok tanıyorum. Peki ya sen? Uğruna bir konağı bile ateşe vereceğini söyleyen sen, beni tanıyor musun?"

Murat Amca'ya döndüm. Bana şefkatle bakıyordu."Murat Milan, asırlardır düşman olarak gördüğünüz adam bana konağının kapılarını açan adamla aynı kişi." Bakışlarımı Murat Amcanın üstünden çekip görüş hizama bu sefer de Azad'ı aldım. "Azad Milan, Milan Konağı'nın gözdesi ve gelecekteki ağası. Sizin küçükken sırf düşman çocuğu diye aranıza almayıp dışladığınız çocuk ve yıllarca bana verdiğin abi sevgisini bana iki günde yaşattırabilecek kapasiteye sahip olan çocuk aynı kişi."

Yıllarca aranızdaki bu düşmanlığın bitmesini beklemiştim, bitmemişti. Ben Agâh'a ilk yalanımı Azad yüzünden söylemiştim. Siz her ne olursa olsun yanınızda duran birini kaybetmeyi göze alır mıydınız? Ben alamamıştım. Agâh'ı ve geriye kalan herkesi kaybetmiştim ama Azad duvarlar üstüme üstüme gelirken elimi tutup beni o karanlıktan çıkarmıştı. Sevdiğim adam ve abim ona bir çocukluk borçluydu ve o borcu ben ödemek istiyordum. Sırf Azad'a acıdığım için değil, bana en zor günümde bir abi şefkatiyle yaklaşıp elimi hiç bırakmadığı için onun için herkesi karşıma alacaktım.

Ama karşıma alacağım herkes şuan benden önce davranıp karşımda durmuşlardı. Abim konuşacakken bütün konakta yankılanan sesle herkes sesin geldiği tarafa döndü. "Bahoz İzol! Belanı sikmemi istemiyorsan adamlarını da al siktir git buradan." Sezgin Milan gelmişti. Ortalık kan gölüne dönüşecekti. "Kardeşim ve yeğenimi almadan hiçbir yere gitmiyorum!" Abimin oldukça kararlı çıkan sesi içimde fırtınalar koparıyordu.

Gitmek istemiyorum...Gitmek istemiyorum...Gitmek istemiyorum. Yok olmak istiyorum.

"Sen benim konağımdan bir çöp bile alamazsın! Kulağını aç iyi dinle Bahoz Ağa, seni birdaha bırak bu konağın çevresinde görmek, Elzem ve Evîn'in yakınlarında görürsem yeminim olsun eşi, çocuğu var demem sıkarım kafana." Abim kolumdan tutup beni kendine çekti. "Elzem bu gece benimle geliyor. Evîn'i de yarın sabah güneşi doğar doğmaz almaya geleceğim."

"Bahoz Ağa, bırak seninle gelmeyi seninle bu konağın dışına adımımı bile atmam." Abimin tehditkar bakışlarını umursamadan kolumu ondan kurtardım. "Git buradan, daha fazla huzurumuzu kaçırma." Senin yüzünden kaçacak bir huzurunuz mu vardı Elzem?

"Şimdi senin hatrın için gidiyorum, ama bir daha ki dönüşümde ikinizi de almadan gitmeyeceğim." Abim Sezgin Abi'ye son bir bakış attıktan sonra arkasını dönüp konağın çıkışına doğru ilerledi. "Gidişin olsun, dönüşün olmasın Bahoz Ağa. Benim seninle gönderecek ne bir kız kardeşim var ne de yeğenim." Abim sinirle konağın kapısının önünde duran saksıya tekme atıp saksıyı yere düşürmüştü. Ardından korumalarını da alıp konaktan çıkmıştı. Kapının konağın kapısıyla birlikte Sezgin Abi bana dönüp kollarını açtı. "Bir hoşgeldin yok mu?" Koşarak Sezgin Abi'ye sarıldım. "Hoşgeldin abim."

"Sende hoşgeldin güzelim. Bu şehir sensiz çok sessizdi." Bu şehir bensiz çok sessizdi, ben bu şehire bir kıyamet getirmiştim. Sezgin Abi'den ayrıldıktan sonra yüzümde ilk defa gerçek ve içten bir gülümseme oluşmuştu. "Hakkınızı ne yaparsam yapayım ödeyemeyeceğim. Biliyorsunuz değil mi?" Murat Amca kaşlarını çattı. "O ne demek keça min bir daha senden böyle bir söz duymayayım." Hasret kaldığım aile sıcaklığını şimdi iliklerime kadar hissediyordum.

☀️☀️☀️

Konak halkıyla biraz oturup sohbet ettikten sonra Evîn'e olan özlemimden dolayı onlara iyi geceler deyip odama çıkmıştım. "Hanımım altını değiştirdim, rahat kıyafetler de giydirdim şimdi mışıl mışıl uyuyor." Dilan'a gülümsedim. Kızıma geldiğimden beri o bakıyordu, Evîn kolay kolay kimsenin ona yanaşmasına izin vermezdi. Sanki onu kucağına alan insanların amaçlarını anlıyor gibiydi kendini güvende hissettiği kollarda ağlamıyor ama kendini güvende hissetmediği kollarda ağlamaya başlıyordu. Kıyafetlerimi değiştirip pijama takımımı giydikten sonra kendimi yatağa bıraktım. Yanımdan uyuyan kızıma bakıp derin bir iç çektim. Doğduğundan beri ilk defa bu kadar huzurlu uyuyordu. Agâh'la hep küçük bir kız çocuğumuzun olmasını hayal etmiştik hayallerimiz yarım kaldı, kader değilmiş. Evîn benim yaşama sebebimdi.

Nefesim olan adamı kaybettim, kızım yaşama sebebim oldu ve ben nefes alamadan yaşamaya mahkum edildim... Derin düşüncelere dalarken kapanmaya direttiğim gözlerimi daha fazla dayanamayıp kapatmış ve kendimi uykunun kolları arasına bırakmıştım.

☀️☀️☀️

Saçlarımda hissettiğim acı uyanmama sebep olmuştu. Bir an yine geçmişe dönecek olsam da saçımı Evîn'in çektiğini fark edip rahat bir nefes almıştım. "Ama olmaz ki böyle insan annesini öperek uyandırır, sen saçımı çekerek uyandırıyorsun." Saçımı alıp ağzına koyacağı esnada saçımı ellerinin arasından kurtardım. "Kızım saçımla alıp veremediğin nedir? Saçlarımı kıskanma gerek yok, büyüyünce benimkilerden daha güzel saçların olacak." Evîn yatağın üstünde oturmuş hoşnut mırıltılar çıkarmaya devam ederken ben sanki çok anlıyormuş gibi onu azarlıyordum.

Odanın kapısının aniden açılmasıyla neye uğradığımı şaşırmıştım. Kimin geldiğine bakmak için kapının olduğu tarafa bakatığımda gelen kişinin Dilan olmasıyla rahatlamıştım. "Dilan, bir sorun mu var?" Dilan oldukça endişeli gözüküyordu. "Hanımım babanız geldi, aşağıda sizi bekliyor." Abim beni götürmeyi başaramayınca bu sefer de babam gelmeye karar vermişti. "Sen git Dilan, babama birazdan aşağıya ineceğimi söyle." Dilan başıyla beni onaylayıp odadan çıkmıştı. Lacivert boğazlı bir kazak ve mavi bir kot pantolon giydikten sonra Evîn'e de rahat yazlık bir elbise giydirip kucağımda ki Evîn'le aşağıya inmiştim. "Dilan babamlar nerede?" Dilan elinde ki kahve tepsisiyle terasa çıkıyorken dönüp bana baktı. "Terastalar hanımım, Murat Ağam aşağıda otursun biz kahvelerimizi içip geleceğiz dedi."

 

"Tamam sen kahveler soğumadan götür. Ben beklerim burada." Konakta ki sessizlik içimi ürpertiyordu. Nazan hanım daha ailesinin evinden dönmediği için konaktaki çalışanlar dışında tek kadın bendim ve bu durum canımı sıkıyordu. Gün içinde sohbet edebileceğim biri yoktu. Babamın sakin tavırları hele ki oturup Murat Amcayla kahve içmeyi kabul edişi bile beni korkutuyordu. Aradan beş dakika bile geçmezken konaktaki bütün sessizliği babamın yüksek çıkan sesi bozmuştu. "Kızımı alırken sana mı soracağım Murat Ağa!" Tahmin ettiğim gibi babam beni almaya gelmişti. Bu konaktakilere zarar veriyordum, geldiğimden beri huzurlarını kaçırmaktan başka bir şey yapmıyordum. "Kızın seninle gelmek istemiyor Ali Ağa! Al adamlarını git buradan!" Terasın merdivenlerini hiddetle inen babamı gördüğümde ayağa kalktım. "Kızım ya benimle gelecek ya da bu konak onun mezarı olacak."

Evîn'i sıkıca tuttum. Onu buraya getirmem bile hataydı. Babam beni gördüğünde yanında duran korumaya dönüp "torunumu al arabaya götür." Koruma babamı onaylayıp bana yaklaşmaya başladığında geriye doğru gitmiştim. "Sakın yaklaşma bana." Geriye gidecekken düşecek gibi olunca bir elimle Evîn'i sıkıca tutup diğer elimle düşmemek için konağın duvarına tutundum. "Kızımdan uzak durun dedim size!" Koruma beni dinlemeyip üstüme gelmeye başladığında çıkan silah sesiyle birlikte koruma yere yığılmıştı. Korkudan ağlamaya başlayan Evîn'in sesi canımı daha çok yakıyordu. Tam herşey düzelecek derken kızımı yine ağlatıyorlardı. "Onlara dokunmayı aklından bile geçirme." Azad'ın öfkeli sesi kulaklarımı çınlatmıştı. Yanıma gelip Evîn'i kucağına aldığında Evîn nihayetinde susmuştu. "Özür dilerim dayıcım seni korkutmak istemezdim ama mecburdum."

"Azad Ağa bırak torunumu, bana daha fazla zorluk çıkarma!" Babama yaklaşıp aramızda ki mesafeyi iki metreye düşürdüm. "Ali Ağa beni ve kızımı kendi rızam olmadan almaya gelemezsin." İnsanın babası niye ona kinle baksın ki? Benim babamın bana kinle bakıyordu. Benim babam bana bütün duygularla bakıyordu, sevgi haricinde. Yüzümde hissettiğim sıcaklık yüreğimi sızlatmıştı. Babam bana ilk defada tokat atmıştı. "Senin yüzünden bütün Mardin'de adım çıktı. Sen hâlâ gelip bana ne rızasından bahsediyorsun?"

Babam hep soyadını düşünen biriydi. İnsanlar çocuklarına olan sevgisinden bahsederken bile kimse gösterdiği sevginin bir gösterişten ibaret olduğunu bilmiyordu. Babam kuralları dışına çıkmadığımız sürece bizi severdi, kuralların dışına çıktığımız zaman hayırsız evlat olurduk. Ben hiç babamın kuralları dışına çıkmamıştım hep hayırlı bir evlat olmak için çabalamıştım. Ama kader beni günahkar ve hayırsız bir evlat olmama zorlamıştı.

Azad babamın bana tokat atmasını kaldıramamış olacak ki Evîn'i Dilan'ın kucağına bırakıp babamın üstüne doğru yürümeye başlamıştı. "Lan it bir Milan'ın yanında kadına el kaldırma cesaretini sana kim gösteriyor?" Azad, babama yaklaşmaya kalkınca babamın korumaları silahlarını çıkarıp Azad'ın etrafını kuşatmışlardı. "Azad olduğun yerde kal, benim yüzümden sana birşey olmasını istemiyorum." Babam kolumdan sertçe tuttuğunda neye uğradığımı şaşırmıştım. Koluma yaptığı baskı canımı yakıyordu.

"Baba kolumu bırak, canım acıyor." Kolumu bırakmadı terastan silah sesleri yükselmeye devam ediyordu. "Murat Ağa'ya söyleyeceğimi söyledim ben. Ya tez vakitte Azad'la nikâhını kıyıp insanları sustur, ya da ben yapacağımı biliyorum dedim. İki seçeneği de kabul etmedi." Babam sırf insanlar onun hakkında konuşmasın diye Murat Amcadan nikâhımızın kıyılmasını mı istemişti? Kalbimin sıkıştığını hissettim. Her saniye babamdan duyduğum sözler canımı daha çok yakıyordu. Babamın sözleri kolumun acısını bile bana unutturmuştu.

"Fatih Doğan'la tez vakitte nişanlanacaksın." Bir felaket başka bir felaketin habercisi olmuştu. Fatih Doğan bir zamanlar babamın tiksinerek anlattığı adam iken şimdi gelip benim onunla nişanlanacağımı söylüyordu. "Sikerler böyle işi. Ali Ağa ya kızı bırakırsın ya da bu konaktan Evîn'in değil senin cenazen çıkar." Murat Amca ve Sezgin Abi ortalıkta yoktu. Silah sesleri terastan geldiğine göre terasta olmaları gerekiyordu. Babamın korumaları Azad'ın çevresini kuşattığı için ne kadar bağırıp çağırsa da elinden hiçbir şey gelmiyordu. Dilan da Evîn daha fazla korkamasın diye onu odama çıkarmış olmalıydı. Aklımı kaçırmak üzereydim. "Ölürüm de Fatih denilen adamla evlenmem." Babam kolumu sanki mümkünmüş gibi daha çok sıktı. Dudaklarımın arasından acı bir inilti çıktı. Gözyaşlarım yanaklarımdan süzülmeye başlamıştı. Canım fazlasıyla yanıyordu, her iki anlamda.

"Fatih seni el kadar bebeyle kabul etmiştir. Sen hâlâ nankörlük ediyorsun." Nankörlük etmiyordum iki yıl önce susmuştum ve kendimle birlikte kızımın hayatını da karartmıştım. Şimdi susmayacaktım ve ne olursa olsun kimsenin kuklası olmayacaktım. Konuşacağım esnada Milan Konağının kapısı sonuna kadar açıldı ve içeriye koruma olduklarını düşündüğüm adamlar akın etti. Korumaların bazıları terasa doğru ilerlerken bazıları da Azad'ın etrafını saran korumaların etrafını sarmıştı. "Ali Ağa o eli kırmamı istemiyorsan, ellerini Elzem'in üstünden çek!" Agâh Demirkan gelmişti. Babam, Agâh'ın sesiyle kolumu bırakmıştı. Sahip olduğu koyu kahve hareleri daha fazla koyulaşmıştı. Fazla öfkeli gözüküyordu. Öfkesi bütün Mardin'i yakıp kavuracak derecedeydi. "Sen karışma Agâh Ağa, bu konu ben ve kızım arasında." 'Kızım' kelimesini bastıra bastıra söylemişti.

Agâh cebinden çıkardığı sigara paketinden bir sigara alıp dudaklarının arasına koyduktan sonra Zippo çakmağını çıkartıp sigarasını yaktı. Onu ne zaman görsem sigara içiyordu, eskiden de içiyordu ama bu kadar fazla içmiyordu. "Benim olduğum yerde senin kuralların geçersizdir Ali Ağa, benim yanımda bir kadınla yüksek sesli bile konuşamazsın." Agâh'ın konu kadınlar olunca ne kadar hassas olduğunu bütün Mardin biliyordu. Neden bu kadar hassas olduğunu merak edenler bile vardı ama bu merak edilesi bir durum bile değildi. Her erkeğin yapması gereken bir şeydi. "Agâh Ağa Demirkan aşiretinin ağasısın dedik, bir dediğini iki etmedik kaç yıldır. Ama korumaya kalktığın kadın orospuluk yapmıştır. Töreler namusu temizlememi öngörürken ben yine de kızımdır deyip merhamet ediyorum."

Şuana kadar çok laf işittim ama hiçbiri beni bu kadar yerin dibine sokacak derecede değildi. Babama hak veriyordum, haklıydı da. "Bu mu senin merhametin? Bu kadar mı düştün Ali Ağa? Konak basarak insanların huzurunu bozacak kadar mı düştün yoksa insanları tuzağa düşürüp onları rehin alacak kadar mı düştün?" Babam Sezgin Abi ve Murat Amcamı rehine mi almıştı? "Azad Milan'ı bırakın." Babamın komutuyla korumaları geri çekildiği için Agâh'ın korumaları da geri çekilmişti. Azad'ın neden bir anda sustuğunu biliyordum. Öfkesi bütün Mardin'i yakıp kavuracak derecedeydi. "Sen karışma Agâh Ağa, bu konu ben ve kızım arasında." 'Kızım' kelimesini bastıra bastıra söylemişti.

Agâh cebinden çıkardığı sigara paketinden bir sigara alıp dudaklarının arasına koyduktan sonra Zippo çakmağını çıkartıp sigarasını yaktı. Onu ne zaman görsem sigara içiyordu, eskiden de içiyordu ama bu kadar fazla içmiyordu. "Benim olduğum yerde senin kuralların geçersizdir Ali Ağa, benim yanımda bir kadınla yüksek sesli bile konuşamazsın."

Agâh'ın konu kadınlar olunca ne kadar hassas olduğunu bütün Mardin biliyordu. Neden bu kadar hassas olduğunu merak edenler bile vardı ama bu merak edilesi bir durum bile değildi. Her erkeğin yapması gereken bir şeydi. "Agâh Ağa Demirkan aşiretinin ağasısın dedik, bir dediğini iki etmedik kaç yıldır. Ama korumaya kalktığın kadın orospuluk yapmıştır. Töreler namusu temizlememi öngörürken ben yine de kızımdır deyip merhamet ediyorum." Şuana kadar çok laf işittim ama hiçbiri beni bu kadar yerin dibine sokacak derecede değildi. Babama hak veriyordum, haklıydı da. "Bu mu senin merhametin? Bu kadar mı düştün Ali Ağa? Konak basarak insanların huzurunu bozacak kadar mı düştün yoksa insanları tuzağa düşürüp onları rehin alacak kadar mı düştün?" Babam Sezgin Abi ve Murat Amcamı rehine mi almıştı?

"Azad Milan'ı bırakın." Babamın komutuyla korumaları geri çekildiği için Agâh'ın korumaları da geri çekilmişti. Azad'ın neden bir anda sustuğunu biliyordum. Öfkesini kontrol etmeye çalışıyordu aksi takdirde babama zarar verecekti. Ama kendini daha fazla tutamayıp babamın yakasına yapışmıştı. "Lan şerefsiz ne demek Fatih itiyle evlenecek? Kime sorarak aldın bu hükmü?" Azad'ın kolundan tutup babamı bırakması için çabalasam da bırakmadı. "Azad lütfen bırak, korumalarını da alıp gitsin. Lütfen daha fazla olay çıkmasın." Daha abimin gelişini bile atlatamamışken gün doğar doğmaz bu sefer de babamın gelip beni alması büyük bir kargaşaya neden olmuştu. Babamın beni almaya geldiğini duyduğumda içten içe sevinmiştim bile. Ta ki beni ve kızımı sanki bir malmışız gibi istediğine şahit olmadan önce onunla gitmeyi bile düşünmüştüm. Ama o bununla birlikte kalmayıp beni zorla istemediğim bir adamla evlendireceğini söylemişti.

"Sana dediklerini duymadın mi? Neden hâlâ ona merhamet ediyorsun?" Çünkü o her ne olursa olsun benim babam demek istedim ama dilim varmadı. "Sadece daha fazla olaya şahit olmak istemiyorum. Lütfen bırak onu." Beni dinleyip ellerinin babamın üstünden çektiğinde az da olsa rahatlamıştım. "Hiç yakışır mı sana Ali Ağa, bizi rehine almak ta neyin nesidir?" Murat Amcanın sesi her zaman ki gibi sakin çıkıyordu. Çok az sinirlendiği anlar oluyordu, bir ağaya göre oldukça sakindi. Sezgin Abi burnundan soluyordu ama bakışları yan tarafımda duran Agâh'a döndüğünde susup kalmıştı. Onu burada beklemediği kesindi.

Agâh'tan ses çıkmadığı için dönüp ona baktığımda beyninden vurulmuş gibiydi. Yere bakıp birşeyler düşünüyordu. "Bunun burada ne işi var?" Sezgin Abimin konuşmasıyla ona döndüm. "Size o yardımcı oldu. O olmasa şuan hâlâ rehineydiniz." Agâh'ın korumalarından biri gelip kulağına fısıldayarak ona birşeyler söylediğinde Agâh düşüncelerinden kurtulup babama doğru yürüyüp babamın karşısında durduğunda hepimiz ne yapacağını merak ediyorduk.

"Kızını evlendirip adının daha fazla kirlenmesini engellemek istiyorsun değil mi Ali Ağa?" Babam başıyla Agâh'ı onayladı. "Fatih Doğan Elzem'i kendine ister. Dul bir kadının bekar bir erkekle aynı çatı altında kalması adımı daha da çok lekeliyor. Tez zamanda Elzem ve Fatih'in nikahı yaoılacaktır." Agâh bana dönüp gözlerimin içine bakarak konuşmaya başladı. "Ali Ağa, istediğin bir nikahsa bu nikah gerçekleşek." Ne demek istediğine anlam verememiştim. "Ama Fatih ve Elzem arasında bir nikah yapılmayacak." Kaşlarımı çattım. Ne demek istiyordu? "Açık açık konuş Agâh Ağa!" Agâh gözlerini bir saniye bile gözlerimden ayırmazken, "Bu nikah ben ve Elzem arasında gerçekleşecek."

Kalbim beynimin içinde atıyordu. Duyduğum sözleri algılayamıyordum bile. Rüya mı görüyordum yoksa gerçekleri mi görüyordum hiçbir fikrim yoktu. Etrafımdaki sesleri duymaz olmuştum. Kendimi bir çıkmazın içindeymiş gibi hissediyordum. Ne zaman mutlu olmak istesem kader mutlu olmanı istemiyorum der gibi bir olay çıkarıyordu. Her şey üst üste geliyordu. İlk önce sevdiğim adamı kaybettim sonrasında beni seve herkesi kaybettim. Kızımı yaşatmak için direndim, yaşattım da. Kızım benim gibi değildi benden daha güçlüydü. Ne olursa olsun hayata tutunmuştu bütün kötülüklerin içinde yeşeren bir iyilik tohumu olmuştu.

Çok hayal ederdik evliliği, dillere destan bir aşkımız olsun isterdik. Ben onun gülüşü solarsa dünyaları yakardım. O ise benim bir damla gözyaşıma sebep olacak herkesi yakardı. İliklerime kadar sevildiğimi hissettiğim dönemlerimdeydim. Bir saat ayrı kalınca özlüyordum onu. Sonra aramıza koskoca iki yıl girdi hergün ona karşı olan özlemim arttı ama o artık eskisi gibi bir telefon uzağımda değildi.

"Bu nikah ben ve Elzem arasında gerçekleşecek." Demişti. Bana acıyor muydu yoksa benden vageçmemiş miydi? Hiçbir fikrim yoktu. En çok ta hiçbir fikrimin olmaması beni deli ediyordu. Daha sözlerin gerçekliğinden bile emin değilken nasıl böyle düşünürdüm ki? Bu bencillik miydi bilmiyorum ama onunla evlilik hayali kurmak bile güzelken bu hayalin iki yıl sonra gerçekleşebilme ihtimali hem bana umut olmuştu hem de korkmamı sağlamıştı.

Korkuyordum, sırf bana acıdığı için bu evliliği istemesini düşünmek bile canımı yakıyordu. Öte yandan benden vazgeçemediğini düşünmek bile içimde kalan o ukdeye umut veriyordu. Ve ben umut tomurcuklarından nefret ediyordum.

🥂🥂🥂

Instagram; kitaplardanbeyazbirsayfa

tiktok; kitaplardanbeyazbirsayfa

🥂🥂🥂

Şimdiden bu bölümü okuyup yorum atan ve oylayan herkese teşekkürler.

🥂🥂🥂

Loading...
0%