Yeni Üyelik
10.
Bölüm

10. Bölüm~Karakol Baskını

@cemre___

İyi okumalar

....

Günümüz.

Azranın Serkanı ve babasını görünce gözlerinden yaşlar akmaya başladı. O sırada yanlarına Pars geldi, Azranın ağladığını gördü. Ekrandaki haberi gördüğünde neden ağladığını anladı.

"Kapat şunu Karınca." Dedi. Mağaradan çıkacaktı ki Azra konuştu.

"Noldu eserinden rahatsız mı oldun?"

Pars arkasını dönüp ona baktı. Laf sokma saati gelmişti anlaşılan.

"Sen her ne kadar beni ailemden ayırıp burada zorla tutuyor olsan da ailem benim için uğraşıyor. "

Pars ekrana yaklaşıp Serkanı gösterdi. "Bu mu o öve öve bitiremediğin sevgilin?" Dedi küçümseyerek.

"Evet bu." Dedi. Küçümsediğini anlamıştı. "Seninle karşılaştırılmaz bile. O kim sen kim."

Pars sinirlenmişti. Derin bir nefes alıp Azraya doğru adım attı. "Yalnız doktor, herkes sandığın kişi olmayabilir. Dünyada sadece siyah beyaz diye iki renk yok. Ara bir çok renk var."

Azra da ona doğru bir adım attı.

"Benim için ara renk yok, siyah beyaz var ve siyah belli beyaz belli. Ve çok açık net karşımda duruyor."

"Bu kadar sert ve kararlı olmayı tıp eğitiminde mi veriyorlar yoksa polisin kızı olman etkili mi?"

Azra karşılık verecekken karınca araya girdi. Yoksa bunlar durmazlardı. "Abi, bacım! Bakın film var film izleyelim mi?" Azra ile Pars aynı anda "Hayır!" dediler.

...

Asya ile Azra kendi mağaralarındaydılar. Karınca dışarıda oturmuş onların mağaralarına doğru bakarak Asyayı düşünüyordu. Ne güzel kadındı. Zekiydi, akıllıydı. Çok güzeldi. Kibardı. Aşık olmuştu bile çoktan ona. Peki Asya onu sever miydi? Aslında şey olarak bilse... çok şansı vardı ama bu haliyle zordu. Önyargılı olmakta haklıydılar. Sonuçta terörist olarak gözüküyorlardı. Ama gerçek halini bilse kesin severdi. Hayallere dalmış gidiyordu Karınca. Bu hayalleri kurmayı da çok seviyordu.

...

Asya ile Azra da yatakta oturuyorlardı. Asya televizyon izliyordu Azra ise öylece düşünüyordu. Babasını Serkanı çok özlemişti.

O düşüncelerdeyken bir araba sesi duydu. Kapıyı açıp bakmak istedi. Yataktan kalktı ve kapıyı hafifçe açtı.

"Hee çok güzel. Geldi beyefendinin sevgilisi."

"Kim geldi abla?" Dedi Asya merakla.

"İnsanlar Dengi dengineymiş gerçekten. O gün balodaki kadın yılan vardı ya..."

"Evet."

"O Parsın sevgilisiymiş."

Asya güldü. "Abla bence hiç de öyle değil. Kadın Parsa 'benimle baloda ilgileneceksin değil mi?' dediğinde Parsin yüzünü görmedin mi? İğrenir gibi baktı kadına. Bence katlanıyor sadece ona."

"Bence hiç öyle değil. Dengi dengini bulmuşlar işte. Katil katil."

Kadını izlemeye devam etti Azra. Parsın odasına gidiyordu.

Tabi geçen sefer bölmüştü romantik! dakikalarını. Devamını getirecekti.

Sinirle yatağa geri oturdu. Asya ona baktı.

"Noldu niye gerildin abla sen?"

"Ne? Kim? Ben mi gerildim?"

"Abla... sen bi şeye gerildin sinirlendin... Sen sinirlenince çok konuşursun. Ne oldu anlat bakayım bana."

Azra telaşla yataktan kalktı.

"Aman Asya. Neye gerileceğim ben ya? İyice saçmaladın ablacım yani. Ben niye gerileyim? Yani ne yapayım buraya geldiyse o kadın? Umrumda bile değil. Hayır yani sen niye benim gerildiğimi iddia ediyorsun ki? Beni burası geriyor başka hiç bir şey germiyor. Ne halt yerlerse yesinler. Çok umrumda. Dengi dengine dedim ya. Gerçekten Dengi dengine. Kadın da çok çirkin. Pars... zaten..." Azra o kadar konuşmuştu konuşmuştu ama tam burada susmustu.

Asya güldü.

"Pars zaten? Abla Allah var iyi adam yani tipi iyi. Kötü biri olmasaydı seni ona çoktan yapardım ki ben hala sana dediklerimin arkasındayım. Bence Karınca ile Pars farklılar."

"Ay ne farklı olacaklar Asya? Neyi farklı ikisinin de? Hepsi aynı. Hepsi." diyerek kapıya geri yöneldi. Dışarı biraz çıkıp Parsın kapısı kapalı mı diye baktı.

"Kapalı. Kapatmış kapıyı. " diye mırıldandı sinirle.

Yılan içeriden çıkana kadar beklemeye başladı kapıda.

"Abla orada daha ne kadar bekleyeceksin? İstersen git bak odalarına ne yapıyorlar diye."

Azra birden durup Asyaya baktı.

"Haklısın. Ben niye gidip bakmıyorum ki?"

Asya dalga geçmişti Azranın ciddiye alacağını hiç düşünmemişti.

"Abla nereye gidiyorsun?" diye bağırdı ama Azra çoktan Parsın odasının kapısını çalmadan içeri girmişti. Kendine hakim olamıyordu. Neden burada olduğunu kendine soruyordu cevap bulamıyordu. Tek bildiği o ikisini başbaşa bırakmamaktı.

Yine sabah bulduğu gibi buldu onları. Yılan adamın boğazına bir yılan gibi dolanmıştı. Pars nefes almak için uğraşıyordu ama bırakmıyordu.

Kapının açıldığını görünce durdu. Yine bu kadın gelmişti.

Sinirle Parsın kucağından kalkıp Azranın üzerine yürüdü.

"Sen kapısız köyden mi geldin kadın? Ben seni uyarmadım mı?"

Azra ukala ukala konuşmaya başladı. "Ben aslında senin için gelmiştim." Dedi Yılana.

"Benim için mi?"

"Pars hasta biri. Fazla rahatsız edilmemesi gerekiyor. Ona söylenecek şeyler varsa başka birine söyle. O söylediğin kişi toplu bir halde ona iletir. Ikidebir yanına gelip adamı rahatsız etme."

Pars gülerek Azraya bakıyordu. Kıskanıyor muydu onu?

"Bana bak kadın. Kiminle konuştuğunu bilmiyorsun. Seni çok beter yaparım." Pars Yılanı tanıdığından olaya müdahale etmek için ayağa kalktı ama Azra bayağı iyi toparlıyordu durumu.

"Valla senin kim olduğun gram umrumda değil. Ben burada Pars dışında hiç bir şeyi hiç kimseyi umursamam. Sen de Parsın sağlığı için tehtit oluşturuyorsun. Doktoru olarak senin onu rahatsız etmeni istemiyorum."

Yılan Azranın kolunu sertçe tutup kulağına fısıldadı. "Doktorluğunu yap Parstan uzak dur. O benim."

Azra da diğer eliyle onun kolunu tuttu.

Pars biraz daha müdahale etmezse 3. Dünya Savaşı çıkacaktı.

"Hanımlar. Hanımlar." Dedi ellerini birbirlerinden çekerek.

"Yılan ben bugün yoruldum biraz. Seninle başka zaman tekrar görüşürüz tamam mı?"

Yılan yılan gibi gözlerle Azraya baktı ve mağaradan çıktı.

Azra arkasından zafer gülüşüyle güldü. Yollamıştı şu kadını şükür.

O gülerken birden bir kol onu kendine çekti ve o kolun sahibinin göğsüne çarptı. Çarptıktan sonra kafasını kaldırıp ona baktı. Çok yakınlaşmışlardı.

"Ne yapıyorsun sen?" Dedi sırıtarak.

Şimdi açıkla bakalım açıklayabileceksen Azra.

"Ne yapmışım?"

"İkidir kadına değişik davranıyorsun. Bu davranışlarının sebebi ne, merak ediyorum."

"Sebebini söyledim ya. Seni rahatsız edip duruyor. Gitsin Karıncaya söylesin ne söyleyecekse o sana söyler sonra. Hasta insansın. Hastanede olsan şuan her gün ilaç almalı yoğun bir tedavi uygularlardı sana. Buradasın gitmiyorsun hastaneye bari kafanı şişirecek şeylerden uzak dur."

Pars sırıttı. "Sen beni önemsemeye başladın doktor."

Azra kaşlarını çattı. "Kim? Ben mi?" Hızla kolunu çekip uzaklaştı ondan. "Ne önemseyeceğim seni be? Canın cehenneme. Canını alıp ruhunu şeytana teslim edeceğim senin ben. Niye önemseyeyim seni ben be? Aaa manyak mıdır nedir. Öl diye her gün dua ediyorum öl de bitsin bu kabus diye. Deli adam." Konuşa konuşa Parsın mağarasından çıktı.

"Yok doktor." diye mırıldandı Azra. "Sen beni baya önemsemeye başladın." Sırıtmaya devam etti arkasından.

...

Akrep Azranın onu sıkıştırmasından sonra iyice ürkmüştü ondan. Bu deli manyak mı Parsı iyileştirecekti?

Gece olunca etrafına bakarak mağarasından çıktı. Kadın yoktu şükür. Ona fazla görünmemeliydi. Ve en kısa zamanda böcekle görülmeliydi. O gün polisler nasıl bulmuşlardı onları? Kesin biri söylemişti yerlerini. Bu kişinin de Pars olduğuna iyice emin olmaya başlamıştı. Ama daha fazla delil toplamalıydı.

...

1 gün sonra

...

"Karınca bu akşam Akrep için 2. Denemeyi yapacağız."

"Tamam abi. Ama kızları nasıl koruyacağız?"

"O mağaradan dışarı çıkmasınlar yeter."

...

Baskın saati yaklaşıyordu. Pars kızları uyarmalıydı. Mağaralarının kapısını tıklattı.

"Geldi yine bakalım hangisi. Zaten %50 ihtimal var." Diyip kapıyı açtı Azra ve Parsı gördü. "Ve en sevmediğim ihtimal gelmiş."

Pars gözlerini devirdi.

"Sizinle bir şey konuşmam gerekiyor. Biz buraya gelmedikçe veya sizi çağirmadıkça buradan dışarı çıkmayın."

"He. Bir hapsetmediğin kalmıştı onu da mı yapıyorsun?"

"Hayır doktor. Sizi korumaya çalışıyorum. Tehlikeli insan dolu burası. "

Azra kahkaha attı. "Görüyor musun Asya? Bizi korumaya çalışıyormuş? Ay hiç güleceğim yoktu. Bu tehlikeli yere sanki kendisi getirmedi. Ve sanki kendisi hiç tehlikeli değil."

Pars dediklerini umursamadı. "Buradan çıkmayın. Anlaşıldı mı?"

Asya olumlu anlamda başını salladı. Pars da odadan çıktı.

"Korumaya çalışıyormuş." diye mırıldandı Azra.

Parsın onların yanına gelmesinden yaklaşık 30 dakika sonra etraftan silah sesleri gelmeye başladı. Asya ile Azra korku ile birbirlerine baktılar.

Dışarıdaki teröristler bağırdılar. "Baskın var!"

"Sınırda karakol olduğunu söylemişlerdi. Galiba Askerler geldi. Kurtulabiliriz Asya." diye bağırdı Azra heyecanla. Kapıyı açıp çıkacakken Asya durdurdu. "Abla Parsın dediğin unuttun mu?"

"Asya saçmalama onun dediğini mi yapacağız? Teröristin teki o. O bizim iyiliğimizi düşünür mü? Biz kaçmayalım diye diyor onu. Çabuk gel beni takip et. Kafanı eğerek yürü."

Azra Asyanın elini tutup çıktı. Teröristler odunların arkasına sığinmışlardı. Askerler de sürgülü kapının arkasındalardı yani çok yakındılar. Azra heyecanlandı. Bu sefer başarabilir miydi?

Yine avazı çıktığı kadar bağırmaya başladı.

"İMDAAAT YARDIM EDİİN!"

Pars ve Karınca aynı odunluğun arkasına sığınmış sadece bekliyorlardı. Birden yardım isteyen Azrayı duydular.

"YA BU KADIN NİYE LAF DİNLEMİYO!" diye bağırdı Pars.

"YARDIM EDİN BURADA ZORLA TUTUYORLAR BİZİ!"

Yine aynı şeyi yapıyordu. Pars olabildiğine eğilerek Azraya doğru koştu.

Azra onun geldiğini görünce çığlık attı.

"GELME YA GELME!"

Azrayı kucakladı Asyanın da elini tuttu ve mermiler arasında odunluğun arkasına geçti. Ve bağırmaya başladı.

"KADIN BEN SANA NE DEDİM?"

"BENİM SENİ DİNLEYECEĞİMİ NEREDEN ÇIKARDIN? SEN KİMSİN BEN SENİ DINLİYORUM."

"HEY ALLAHIM YA. BEKLE BURADAN AYRILMA."

"YİNE EMİR VERİYORSUN. DİNLEMEYECEĞİMİ BİLEREK!"

Karınca Asyaya döndü. "Asya sen niye geliyorsun ki ya? Görmüyor musunuz burada Ölümle burun burunayız."

Asya "Ben dedim ama dinletemedim ki. " Dedi.

Pars etrafta akrebi aradı. Akrep ön kısımlarda duruyordu ve ateş ediyordu.

O sırada askerlerden biri biri sürgülü kapıyı açıp içeri girmeye çalıştı.

Ve girdi de. Hedefi de Akrepti.

Hemen bir odunluğun arkasına sığındı.

"İçeri girdi askerin biri içeri girdi!" diye bağırdı Akrep ve üzerine yürüdü. Azra hızla başını kaldırdı.

"Bi şey yapacak yine birine zarar verecek!"

"Doktor sakin ol."

Asker ona doğru gelen adamın ayağına ateş etti ve Akrep acı içinde yere yığıldı.

Karınca, Asya, Azra ve Pars heyecanla başlarını kaldırdılar. Sonunda ölmüş müydü?

"Ulan asker! Seni geberteceğim!"

Pars ofladı. Yine ölmeyip sadece yaralanmıştı.

Asker kapıdan dışarı çıkana kadar Akrep yere düşen silahını alıp askere ateş etti...

"HAYIRRR!" diye bağırdı Azra. "Yine birini vurdu yine yine!"

Pars hızla kalkıp Askere baktı. Yüzüstü yere yatmıştı.

Kapının dibinde olduğu için de diğer asker arkadaşları yaklaşamıyorlardı.

"Öldürdü işte bu sefer öldürdü geçen gün polisi öldüremedi askeri öldürdü!" diyerek ağlamaya başladı Azra.

Pars da telaşlanmıştı. Komutanın sesi geldi.

"Geri çekiliyoruz!"

"Gidiyorlar. Asker kaldı. Öldü bu sefer öldürdü pislik Akrep seni geberteceğim."

Pars işaret yaparak ateşi durdurdu. Teröristlerden biri yerdeki askerin yanına koştu ve bağırdı.

"Yaşıyor yaşıyor bu gece eğlence var bize!"

Azra sevinse mi üzülse mi bilemedi. Eğlence var da ne demekti?

"Kalk bakalım asker, sen mi vurmaya kalktın Akrebi? Hı?" diyerek yaka paça ayağa kaldırdı yaralı askeri. Asker karnından vurulmuş yarı baygın duruyordu. Akrep yaralı ayağını sürüyerek yürüdü. "Ulan bana silah sıkmanın cezasını çektireceğim sana!"

Karınca, Azra ve Asya Parsa baktılar telaşla. Bir şey yapmalıydı onları durdurabilecek tek kişi oydu. Yoksa ölene kadar işkence yapacaklardı.

"Abi..." diye mırıldandı Pars. "Bir şey yap."

Pars bağırdı. "Akrep! Dokunma!"

Akrebin yumruğu havada kaldı. "Noldu evcil kedi? Acıdın mı?"

Pars yanlarına yürüdü ve askeri kolundan tuttu.

"Canlı lazım bize. Neden bu baskını yaptılar planları ne öğrenebiliriz. Şuanlık zindana atacağım. Yarın işini görürüz."

Azra korkuyla ona baktı. "Ne demek yarın işini görürüz? Adamın yarası çok kötü görmüyor musun? Sabah çıkar mı sanıyorsun? Şimdi onu muayene odasına götüreceksiniz ben de yarasına bakacağım."

Pars derin bir nefes aldı ve kaşlarını kaldırdı. 'Yapma' der gibi. 'Bir işe de karışma be kadın' diye mırıldandı.

"Ne demek muayene edeceksin lan?" Dedi az önce askerin yaşadığını söyleyen terörist. Ve Azranın üstüne yürüdü. "Revir mi lan burası? Kimi muayene edeceksin? Askeri iyileştireceksin biz de öylece izleyeceğiz öyle mi izin vereceğiz buna? Boş konuşma kadın canını yakarım senin."

Pars Azranın üstüne yürüyen adamı durdurdu. "Sinek, dur."

"Pars ne diyor duymuyor musun? Bu kadına ne yapması gerektiğini ve ne yapmaması gerektiğini öğretmedin herhalde? Sen öğretmeyeceksen biz halledelim. "Azra sinirle adama baktı.

"Ben öğretirim. Sen karışma."

Sonra herkese seslendi. "Etrafı toparlayın Yaralarınıza bakın sonra yatın uyuyun. Ben askeri zindana götürüyorum." Sonra Azraya baktı. "Mağaranızda durun."

Pars askeri kolundan tutup uzaklaştı. Azra ile Asya gözleri dolu bir şekilde arkasından baktı.

"Bir de diyordun ki Asya bunlar farklı. Bunlar onlar gibi değil. Baksana yaralı ölmek üzere olan adamı bir de zindana götürüyor. Cani. Bunların hepsi aynı."

Karınca ofladı Azranın konuşmasını duyunca. Pars ne planlıyordu?

...

"Yok o adam orada can çekişirken ben burada böylece rahat duramam."

Azra mağaranın içinde ileri geri gidip duruyordu.

"Adamın ne kadar zamanı var ki yarası çok kötü duruyordu muhtemelen kurşun içeride. Kurşunu çıkarmak gerekiyor. Ben napıyorum burada duruyorum hiç bir şey yapmadan. Benim askerin yanına gitmem lazım."

"Abla ne yapabiliriz ki? Etraf terörist kaynıyor. Seni zindana yaklaştırmazlar bile."

"Ben burada duramam Asya. Adamın ailesi çocukları vardır bir aileyi daha paramparça ediyorlar bu teröristler. Her gün kaç tane polisi askeri şehit ediyorlar. Ben burada olduğum sürece hiç bir askerin polisin zarar görmesine izin vermeyeceğim. Sen burada kal."

Azra kapıyı açmak için yeltendiğinde Asya kolundan tuttu.

"Olmaz abla. Seni yalnız bırakmam. Ben de geleceğim. Etrafı kolaçan ederim."

Haklıydı. Beraber yavaşça kapıyı açtılar.

...

Karınca, kızlar mağaralarına gidince Parsın peşinden koştu.

"Abi abi..." Yaralı askerin diğer kolundan tutup taşımasına yardım etti.

"Karınca, askerle beraber zindana gir. Yarasına bezle bastır. Ben doktoru getireceğim. "

Tamam abi."

Pars önce Karıncayı zindana soktu sonra askeri yere yatırdı. Karınca elleriyle askerin başını dizine yatırdı. Asker Zar zor mırıldandı.

"Bana... neden yardım ediyorsunuz?"

"Kardeşim dur nefesini tüketme. Bizden sana zarar gelmez."

...

Azra ve Asya gizlenerek eğilerek mağaranın dibinden gittiler.

"Abla bu zindan nerede?" Dedi Asya fısıldayarak.

"Bulacağız." Dedi Azra da fısıldayarak. Ara sıra arkasına bakıyordu arkadan gelen var mı diye.

Uzun bir yolu gizlenerek yürüdükten sonra kapısı demirli ve üzerinde kilit olan bir yer buldular.

...

Pars kestirme yoldan hızla kızların mağaralarına gelmişti ama mağara boştu.

"Ulan doktor. Bi kere de kafana göre iş yapma." diye mırıldandı ve zindana doğru koştu.

...

"Burası galiba abla."

"Aynen burası olmalı."

O sırada arkalarından bir ses geldi.

"Hayırdır hanımlar?"

Asya ve Azra durdukları yerde donarak kaldılar. Yakalanmışlardı.

...

Bölüm sonu. Umarım beğenmişsinizdir. 🙃

Loading...
0%