Yeni Üyelik
18.
Bölüm

18. Bölüm"Uğurböceği Yenge Hanım."

@cemre___

İyi okumalar.

...

Karınca telaşla olanları izledi. "Yandık Asya yandık. Olaylar çok hızlı gelişti."

"Noluyo Karınca? Niye sevgilim Dedi Pars?"

"Dur dur."

 

Azra şok olmuştu. Gözleri kocaman açılmıştı. Ne dediğini beyni yorumlayamamıştı. "Af buyur?"

Teröristler de en az Azra kadar şaşırmışlardı özellikle Akrep.

Pars Azranın gözlerine baktı. Bu sevgililik olayının böyle gelişmesi hiç iyi olmamıştı. Azranın kulağına fısıldamak için üzerine eğildi. Yüzü Saçlarına değiyordu. Azra teninde onun sıcak nefesini hissedince bir buzun sıcak gördüğünde erimesi gibi erimişti. "Ayak uydur, lütfen."

Pars sonra gözlerine baktı. Ela gözleri işliyordu yine mavilerinin derinliklerine. Azra bir şey diyemedi çünkü donup kalmıştı. Hâlâ boynunda sıcak nefesini hissediyordu. Bu nefes onun kalbini artık yerinden çıkaracaktı.

"Ne sevgilisi Pars?" Dedi teröristlerden biri.

"Sizi sevgilim uğur böceği ile tanıştırayım." Eli Azranın eline gitti ve elini eline kenetledi. Azranın kalbi heyecandan koşuya çıkmıştı.

"Uğurböceği mi? Bizden biri mi?"

"Evet bizden biri artık. En başında buraya zorla getirdik evet ama sonra birbirimize aşık olduk. Sonra aramıza katılmak istediğini söyledi. Artık o da bizden biri."

Azra Parsın dediklerine anlam veremeden yüzüne öylece bakıyordu.

"Bir dakika bir dakika. Benim bir sorum var." Dedi Akrep öne çıkarak. "Bu kadın edebiyat yapıyordu işte neymiş kötüye yardım mi edecekmişim falan..."

"Dedim ya Akrep. Aşık olduk birbirimize. "

"Peki az önce neden bizi durdurmaya çalıştı Karakola baskına gidemezmişiz falan. Merhametinden demiyor mu? "

"Hayır onunla alakası yok Akrep." Azra gözlerini Parsa dikti. Tam olarak da merhametinden diyordu halbuki. Askerlere polislere bir şey olsun istemiyordu.

"Bana bir şey olmasından korkuyor."

Azra kaşlarını çattı. Bu kadar saçmalık yeterdi. Kendini zorla toparlayıp konuştu.

"Ne diyorsun sen ya?"

Pars kaşlarını yukarı kaldırarak susmasını işaret etti.

Azra gözlerini devirdi. Ne yaşıyordu yine neler oluyordu bu adam neden böyle davranıyordu?

"Vayy be. Pars. Hayırlı olsun. " Dedi Papağan. Diğerleri de 'hayırlı olsun.' diye bağırdılar.

Papağan herkesin karşısına geçti.

"Artık Uğurböceği bizim yengemizdir. Yenge hanım. Ona saygıda kusur etmeyeceğiz. " Azra papağan denen adama şaşkınlıkla baktı.

Yenge... mi demişti o?

Papağan Azranın önünde hafif eğildi.

"Şu güne kadar hatamız olduysa affedin Uğurböceği yenge hanım."

Kamptaki tüm teröristler de Papağan gibi yaparak Azranın önünde eğildiler.

Azra şaşkın şaşkın onları izliyordu.

"Artık sen ben biz tüm kamp bir aileyiz Uğurböceği yenge hanım."

"Onun canını sıkanın..." Dedi Pars Azraya bakarak. "Canını sıkarım."

Akrep bu işin içinde de bir şey olduğunu düşünüyordu.

"Senin olan her şeye saygımız sonsuz Pars."

"İyi şimdi hazırlanın gidiyoruz."

Herkes silahlarını alıp bağırarak yürümeye başladılar.

"Bi dakika bi dakika, neydi bu tiyatro şimdi ne saçmaladın sen?" Dedi Azra Parsın kolunu tutup kendine çekerken.

"Lütfen soru sorma."

"Ne demek ya soru sorma? Bu kadar saçmalıktan sonra nasıl soru sormayayayım ben?"

"Şuan senin tek yapman gereken mağarana geçip bizim dönmemizi beklemen."

"Oldu başka emrin var mı?"

"Azra lütfen beni dinle."

"Bana bak adam, ben buradayken bu cani varlıklar hiç bir karakolu basamaz."

"Ya Allah aşkına. Bir kere beni dinle. Bir kere bana güven."

"Neden sana güveneyim ben ya?"

"Senin güvenliğin için."

"Sen mi sağlayacaksın benim güvenimi? Rahat bırak beni adamlarını durdurmam gerekiyor."

"Dinlemeyeceksin değil mi beni?"

"Dinlemeyeceğim."

"O zaman özür dilerim."

"Ne için?"

"Şimdi yapacağım şey için."

Pars yere eğildi ve Azrayı bacaklarından tutup ayağa kalktı. Resmen kızı bir hamlede sırtına atmıştı... Azra neye uğradığını şaşırdı.

"NE YAPIYORSUN LAN SEN? PARS İNDİR BENİ HEMEN!"

Teröristler onlara bakıp güldüler.

"Pars be adamsın sen!"

Karınca ve Asya telaşla olanları uzaktan izliyorlardı. Azra ise bir yandan Parsın sırtını yumrukluyordu bir yandan da bağırıyordu.

"SENİ MAĞARADA YAŞAYAN VAHŞİ HAYVAN! SANA YANLIŞ İSİM VERMİŞLER SENİN ADIN AYI OLMALIYMIŞ AYI! MAĞARADA YAŞAYAN BİR AYI! VAHŞİSİN OĞLUM SEN! İNDİR HEMEN BENİ! KARINCA NE İZLİYORSUN OĞLUM YARDIM ETSENE! SİZ DE GÜLMEYİN LAN! KİMSE GİTMEYECEK O KARAKOLA!"

Karınca omuz silkti."Ben sana küsüm. Artık benim bacım değilsin."

"LAN ALLAHIN MANYAĞI! BAŞLARIM SANA DA KÜSLÜĞÜNE DE BACINA DA!"

Asya ile Karınca onlarla beraber mağaraya girdiler. Pars Azrayı yere indirdi.

"DAĞ AYISI! MAĞARA HAYVANI! VAHŞİ KEDİ!"

Azra dışarı çıkmaya çalıştı ama Pars belinden tutup engelledi.

"Hayır. Burada kalacaksınız."

"Kalmayacağım lan. O adamlarından hiçbiri gitmeyecek karakola! Ben engel olacağım!"

"Bak burası şuan sizin için en güvenli yer tamam mı? Güvenliğiniz için diyorum. Asya ile burada kalacaksın doktor."

"Kalmayacağım Allahın cezası."

"Off. O zaman bana bunu yapmaktan başka çare bırakmıyorsun."

"Ne yapıyorsun yine?"

"Karınca çık dışarı."

Asya ile Azra Parsı izlerken Pars ile Karınca dışarı çıktılar ve kapıyı kapattılar. Sonra Azra... bir kilit sesi duydu.

"LAN?"

Kapıya koşup açmaya çalıştı. Ama... Açılmıyordu. Azra kapıyı yumrukladı.

"BİR BUNU YAPMADIĞIN KALMIŞTI BUNU DA YAPTIN SANA HELAL OLSUN!" Azranın sinirden gözleri dolmuştu. "Bir an ya... bir an belki demiştim... haklı olabilir misin... farklı olabilir misin diğerlerinden diye... ama sen benim gözümü açtın. Teşekkür ederim." diye bağırdı kapının arkasından. Pars elini kapıya koydu üzgünce.

"Özür dilerim. Her şey sizin güvenliğiniz için."

Karınca Parsa üzgün bir şekilde baktı. "Abi gitmeliyiz."

Pars ile Karınca diğer teröristleri takip ettiler.

Ama Parsın aklı Azrada kalmıştı. Bunu yapmak zorundaydı eğer onu kilitlemeseydi kaçacaktı. Her yer de fıldır fıldır onu arayan Böcekten onu korumak içindi her şey.

...

"Mağara hayvanı. Ayı. Vahşi. Acımasız cani. Pislik."

Azra kilitli kaldığı mağaranın içinde kapıyı ne yapabilir de açabilir diye bakarken bir yandan da ağzına geleni sayıyordu.

"Abla... sakin ol lütfen..."

"NE SAKİN OLACAĞIM ASYA? KAFAYI YİYORUM BEN SEN BANA SAKİN OL DİYORSUN! OLAMAM SAKİN FALAN! KAPIYI AÇACAK BİR ŞEY BUL!"

Azra mağaranın içindeki her yerin altını üstüne getiriyordu kapıyı açabilmek için.

Sinirden eli ayağı titriyordu. Bir an durup Asyaya baktı. Gözlerinden ateş çıkıyordu.

"Gördün mü bak? O çok güvendiğin 2 adam ne yaptı?"

Asyanın gözleri dolmaya başlamıştı.

"Hani bunlar farklıydı Asya? Hani bunlar diğerleri gibi değillerdi? Hani bunlar güvenilecek adamlardı? Adam ben onlara engel olmayayım diye beni buraya kilitledi ya!"

"Abla güvenlik için..."

"Ya ne güvenliği? Hala onları mı savunuyorsun Asya? Görmüyor musun adam karakol basmaya gitti! Diğerleri gibi olmasa onlara engel olurdu!"

Azra sinirle elleriyle saçlarını tuttu.

"Benim de kafamı karıştırmayı başardın ya... Gerçekten bir an olsun farklı olabilir mi dedim ya... Dünyanın en güvenilmeyecek insanlarının farklı olabileceklerini düşündüm!"

Azra kapıyı kırabilecek eşya ararken Asya ağlamaya başlamıştı. Haklıydı galiba Azra. Fazla güvenmişti onlara... Karıncaya...

Azra banyoda yerde bir çekiç buldu ve şeytani bir gülüş attı.

"Bizim inşaatçılar banyomuzu kurarken burada bir çekiçi bize hediye bırakmışlar."

Azra çekici kaptığı gibi Parsın yaptığı odundan kapıya sertçe tüm gücüyle vurdu. Gözünün önüne Pars geldikçe daha çok sinirleniyor daha sert vuruyordu kapıya.

"O karakola gidebilmek için önce beni ezeceksiniz hayvanlar!"

Ardarda kapıya vururken bir yandan da konuşuyordu.

"Size hayvan demeye hayvanlara haksızlık olur be! Gidip kendilerine kod isim diye hayvan ismi vermişler! Pislikler ordusu!"

Kapıya karşısındaki kişi Parsmış da ona vuruyormuş gibi tüm gücüyle vuruyordu.

"Salak adam! Salak! Bi de saçma sapan hikayeler kuruyor neymiş efenim benim kod adım olacakmış buradakilerden korunmam için... neymiş efenim sevgiliymişiz... neymiş efenim uğurböceğiymiş! Uğur getirmişim ona... Seni uğurböcekleri ısırsın inşallah! O uğurböcekleri kulaklarından girip bağırsağına ulaşsınlar! Bağırsağını bi elma kurdu gibi yiyip bitirsinler inşallah! Pis adam! Neymiş onlar gibi değilmiş! Ben onlara ne zaman güvenmeye başlayacakmışım? Size güvenen sizin gibi olsun be! Aptal adam!"

Azra sertçe kapıya vururken sonunda odun kapının bir odununu düşürmeyi başarmıştı.

"Geliyorum yanınıza!"

Azra Asyanın kolundan tuttuğu gibi sürgülü kapıya doğru koştu. Sürgülü kapıyı tabi ki sadece kumandası olan açabiliyordu.

"Tırman Asya. " Dedi ve kapının üstüne tırmandılar. Kapının diğer tarafına geçince aşağıya atladılar.

"Abla, ne yapacağız? Nasıl durdurabiliriz ki onları?"

"Bilmiyorum Asya. Tek bildiğim o adamın kilitlediği gibi bir mağarada bekleyip masum insanların ölümünü dinlemeyeceğim."

O sırada silah sesleri gelmeye başlamıştı. Azra ile Asya silah seslerini dinleyerek olay yerine yaklaştılar.

Karakol binası küçük bir yerdi. Teröristler dağın yüksek yerlerine mevzi kurmuşlardı. Askerler yüksekte olan teröristleri görmekte zorlanıyorlardı. Zor durumda görünüyorlardı.

Karınca da teröristlerin arasına mevzi kurmuş ateş ediyor gibi görünüyor ama rastgele vuruyordu, hiç bir askeri hedef almıyordu.

Pars ise geride kalmış teröristlere arkalarından yaklaşıp kimse görmeden sessiz sedasız onları öldürüyordu. Pars dağın bir tarafında bunu yapıyordu. Diğer tarafında da Azra ile Asya.

Azra yere mevzilenmiş bir teröristi görünce Asyaya 'sessiz ol.' işareti yaptı ve yerden bulduğu büyük bir taşı alıp teröristin başına sertçe vurdu. Sonra onun silahını alarak bir el ateş etti. Silahın içini kontrol etti, yeterli mermi vardı. Sese gelen bir teröristi de öldürdüler ve onun silahını da Asya aldı.

Pars bir yandan Azra ile Asya bir yandan teröristleri imha ediyorlardı ama birbirlerinden haberleri yoktu...

O sırada biri arkalarından seslendi.

"Durun."

Asya ile Azra yine korku ile birbirlerine baktılar.

"Abla... yine mi yakalandık?"

Korkuyla seslenen kişiye döndüler yüzlerini. Bu bir... askerdi.

"Kimsiniz siz?"

Azra ile Asya derin bir nefes aldılar. Azra heyecanla konuşmaya başladı.

"Durun lütfen bize zarar vermeyin. Biz terörist değiliz... buradakiler bizi kaçırdılar. Zorla tutuyorlar yanlarında."

Asker karşısında korkuyla ona bakan iki kadına baktı. Tipleri gerçekten teröriste benzemiyordu.

"Niye kaçırdılar sizi?"

 

Pars teröristleri imha ederken birden uzakta bir terörist gördü. Bu Akrepti... Asya ile Azranın konuştuğu askeri hedef alıyordu... Pars silahını ona doğrultu ve ateş etmek istedi ama mermisi... bitmişti.

Pars, açığa çıkacağını hiç düşünmeden askere bir şey olmaması için var gücüyle koşmaya başladı.

Azra ile Asya ve asker kendilerine doğru koşan adama baktılar.

Azra korkuyla gözlerini açtı.

Pars onları görünce şaşırmıştı... Nasıl çıkmışlardı mağaradan? Kilitlemişti onları...

Pars askeri ve kızları korumaya odaklandı ve olabildiğince hızlı koşarken "Dikkat edin!" diye bağırdı.

Pars, üçünün de üstüne atlarken Akrep ateş etti.

"Ah!"

Azra, Asya ve asker yere düşmüşlerdi ve Pars da üstlerine yıkılmıştı...

Azra korku dolu gözlerle etrafına baktı.

"Kim vuruldu?" Dedi Asya telaşla.

Pars yarı baygın bakan ela gözlerini Azraya dikti.

"Doktor..." Dedi zorla.

Azra korkarak ona baktı. Uzandığı yerden hızla kalktı. Ve Parsın sırtındaki kanı gördü. Önce elleri titredi ve yarasına uzattı titreyen ellerini...zorla dokundu. Eline Parsın kanı... bulaşmıştı. Gözünden yaşlar patır patır akmaya başlamıştı. Titreyen ellerini Parsın yanağına koydu. Sesi titriyordu.

"Pars..."

"İstediğin oldu doktor... Azrail... geliyor."

...

Bölüm Sonu. Umarım beğenmişsinizdir.

Not: Benim Pazartesi günü okulum açılıyor. Taslaktaki bölümleri de paylaşarak sizlerden birazcık uzaklaşmam gerekiyor. Taslaktaki son bölüm 23. Bölüm. İnşallah beni dövmesiniz😔. Tatillerde ve boş kaldığım anlarda yazmaya devam edeceğim. Ama istemezseniz de kitaplığınızdan kaldırabilirsiniz kitabı. Olayları iyice heyecanlı yerlerine gelmeden bu uyarıyı yapmak istedim. Şimdiden özür dilerim. Dediğim gibi tatillerimde direkt yazmaya başlayacağım. Bu kurgu benim aklımda uzun zamandır var. Azra ve Parsı yazmayı çok seviyorum. Onları yazmaktan vazgeçmeyeceğim. Ama çok yoğun bir okul dönemi beni bekliyor. Tekrardan özür diliyorum, kusuruma bakmayın. 😪

Loading...
0%