@cemre___
|
İyi okumalar. Pars arabasına binmişti ve yola çıkmıştı. Bir yandan da terörist telefonundan Böceği arıyordu. "Allahım lütfen Akrep Böceğin yanına ulaşmış olmasın." diye dua ediyordu bir yandan da. "Alo?" "Böcek, merhaba." "Pars. Ben de seni arayacaktım. Buluşalım bugün." Pars gerilmişti. Ötmüş müydü yoksa Akrep. "T-tamam... ben de sizinle buluşmak için şuan yola çıktım." "Tamam. Yılanın kampına gel." "Tamam efendim." Pars küfretti telefonu kapanınca. "Ulan Akrep. O ses tellerini koparacağım. Ne anlattın lan adama!" Yaklaşık yarım saat sonra Yılanın kampına gelmişti. "Allahım. Şehit olacaksam şehadetimi kabul eyle. Bugüne kadar ne yaptıysam ülkem için yaptım." Arabayı park etti ve kampın kapısının önüne Böceği gördü. "Gel Pars gel." Pars yanına gitti. "Nasılsın?" "İyiyim siz nasılsınız?" "Vurulmuşsun diye duydum." Akrep gerçekten ötmüştü. "Öyle efendim. Ama şuan iyiyim." "Turp gibisin. Merminin öldürmediği adamı tümör hiç öldüremez." Pars yalandan gülümsedi. Ne planliyordu böcek? Kendisini öldürmeden önce son kez sohbet mi ediyordu? "Akrep geldi yanıma. Tüm kuralları çiğneyerek. Tabi ben de kuralları çiğneyip tüm kampları geziyorum. Artık kural mural kalmadı." Pars şaşkınlıkla gözlerini açtı. "Akrep senin de dediğin gibi yaptığı hainliği senin üzerine atmaya çalışıyor anlaşılan." Pars derin bir nefes aldı. "Evet efendim. Size ne anlattı bilmiyorum ama bir askeri kurtardığını gördüm." "Senin hain olduğunu söylüyor. Senin dediğin gibi kendi yaptığı şerefsizliği senin üzerine atmaya çalışıyor anlaşılan. Bosver akrebi şimdi sen. İşini hallederiz biter. Asıl bizim şuan başka derdimiz var." "Neymiş efendim?" "O kızı hala bulamadın Pars? Niye bulamıyorsun?" Pars zorla yutkundu. "Bukalemun hepimizi harcayacak. O kızı bulmamız gerekiyor. Ben iki gün boyunca tüm kampları gezdim. Adını verdim. Sizin kampa geleceğim bugün." "Adını... verdiniz? Tüm kamplara..." Pars az önce kendisinin öleceği ihtimalinden hiç korkmamıştı ama şimdi tir tir titriyordu. Tüm kamplarda Azranın adı biliniyordu. Azra büyük tehlikedeydi. "Verdim. Adını vermeden bulamadık. Birazdan beraber sizin kampa gidelim. Sizinkilere de adını vereyim. Bundan sonraki tek göreviniz o kadını bulmak olacak." Pars korktuğunu belli etmemek için nefes almaya çalıştı. "Hadi atla beni kampına götür." "Olur..." ... Ne yapacaktı şimdi? Azra oradayken Azranın adını tüm bilgilerini vermeye kampa gidiyordu bu adam. Onu götüren de Parstı. Karıncaya haber vermeliydi. Ama nasıl? Adam arabasının arkasında oturuyordu. "Bu kadını bulmamız çok önemli Pars. Bukalemun tutturdu intikam diye." Pars onun camdan dışarı bakarak konuşmasından fırsat bilerek telefonunu çıkardı ve ona göstermeden Karıncaya mesaj yazdı. "Zamanında aşık olmuş bir kadına. Kadın meğerse gizli görevdeki bir polismiş hem de evliymiş. Çok fena kandırmış Bukalemunu. Bukalemun da önce kadından aldı intikamını. Şimdi de kızını da yok ederek kocasını yaşayan bir ölü haline getirmek istiyor. Tüm kampları da kendi intikamı için kullanıyor. Kimseye söyleme ama saçmalık yani." Pars mesajı atıp telefonunu cebine koydu. İnşallah Karınca hemen görürdü mesajı. ... Kampta~ Karınca Pars gittiğinden beri dışarıda bir kütüğe oturmuş sürgülü kapıya bakıyordu. Pars gelene kadar oradan kalkmamayı düşünüyordu. Asya ile Azra ise gözlerini kapıya dikmiş Parsın dönüşünü bekleyen Karıncayı izliyorlardı. "Neler oluyo ya bu adamları çözmek niye bu kadar zor?" "Akrebe hain dediler ya. Akrep asker veya polis olabilir mi? Bir asker ve polis asla birini kaçırıp buraya getirmezdi." "Evet yani Karıncayla Pars da asker ve polis olamaz çünkü onlar da beni kaçırdılar. Akrep de seni." "Peki Karınca ile Pars neden vedalaştılar? Pars sanki gidip de dönemeyecekmiş gibiydi." Azra onun son bakışını gözünün önünden atamıyordu. Gerçekten öyle bakmıştı. "Başı belada mı acaba?" dedi merakla. "Bunu öğrenebileceğimiz tek bir kişi var abla." Asya hızla Karıncanın yanına gitti. Azra da onu takip etti. Karınca dalmış gitmişti sanki uzak yerlere. Gözleri yaşla doluydu. Abisi açığa çıktıysa ne yapacaktı? Onun yanında bile değildi. Yanında gitmek isteseydi Pars asla izin vermezdi. "Karınca..." dedi Asya yanına gelerek. "Iyi misin?" "Karınca hiç iyi durmuyorsun hasta mısın?" dedi Azra da. "Nasıl iyi olayım?" diye mırıldandı. "Karınca. Pars başının belaya gireceği bir yere mi gitti?" dedi Azra korkarak. Karıncanın gözlerinden yaşlar aktı. "Anlatamam bacım. Anlatamam. Lütfen gidin şimdi." "Karınca Pars kötü bir durumdaysa bir şeyler yapmamız gerekiyor." dedi Asya. "Kötü bir durumdaysa... artık nefes bile almıyor olabilir." Azra telaşla ona baktı. Ve yere oturup koluna dokundu. "Nereye gitti, söyle lütfen." "Söyleyemem bacım. Zorlama." dedi ağlamaya devam ederken. "Siz sadece dua edin. Ona bir şey olmasın. Allah benim ömrümden alıp ona versin." Azra ile Asya korkuyla birbirlerine baktılar. Gerçekten başı beladaydı Parsın. Neden bilmiyorlardı ama başı beladaydı. 1 saat boyunca Karıncayla birlikte oturup Pars gelsin diye beklediler. Azra çok korkuyordu. Yine ona bir şey olacak korkusu sarmıştı bedenini. Geçen gün Asya söyleyince inkar ettiği şey... "Karınca, telefonuna baksana belki mesaj arama falan vardır." Dedi Azra. Niye bakayım ki bacım ya? Saçma sapan dingillerin mesajları aramaları vardır. Ben abimin derdindeyim." "Ya belki Pars ta bir şeyler yazmıştır hadi bak." Karınca oflayarak telefonu eline aldı ama mesajı görünce heyecanla ayağa kalktı. "Pars abim mesaj atmış! Pars abimmiş! Yaşıyor! Allahim sana şükürler olsun." Azra da sevinçle gülümsedi. Ama Karınca mesajı okuyunca yüzünü düşürdü. Yüzünün düştüğünü görünce kızlar korktular. "Ne yazmış?" "Noldu?" Karınca telaşla ikisine baktı. "Hemen sizi buradan götürmeliyim." Mesajda "Karınca, Uğur böceği ile Kediyi kamptan götür. Böcek Uğur böceği için kampa geliyor. Bu sefer çok ciddi." yazıyordu. Karıncanın eli ayağı titremeye başlamıştı. Ne yapacaktı şimdi? Bölüm sonu. Umarım beğenmişsinizdir. |
0% |