Yeni Üyelik
24.
Bölüm

24. BölümPusula

@cemre___

İyi okumalar...😃

"Karınca ne oluyor?"

"Karınca soğuk soğuk terlemeye başladın, ne oluyor ne yazmış Pars?"

Karınca ikisinin de ellerini tuttu sıkıca.

"Gitmeliyiz."

Karınca uzaktaki Papağana seslendi. "Papağan biz su almaya nehire gidiyoruz!"

"Tamam!"

Karınca kızların ellerinden tutarak hızla arabaya götürdü.

Azra ile Asya ne olduğunu anlamadan onu takip ediyorlardı.

Onları arabaya bindirdi.

"Karınca, neler olduğunu anlatacak mısın artık?" Dedi Azra sinirle.

Asya ise telaşla Karıncayı izliyordu. Çok gergin görünüyordu. Onu böyle görmeye alışkın değildi. Üzülmüştü.

"Şimdi değil bacım." diyerek kapıyı kapattı Karınca. Sonra kendisi de şoför koltuğuna geçti. Ve arabayı çalıştırdı.

...

Pars arabayı olabildiğince yavaş kullanarak Karıncaya kızları götürmesi için zaman kazandırmaya çalışıyordu. Böcek ise onun neden yavaş gittiğini anlayamamıştı.

"Pars, kağnı gibi niye gidiyorsun hızlı gitsene oğlum biraz! Sizin kampa da kızın adını verip gitmem gerekiyor."

Pars ne diyeceğini bilemedi. "Ee... efendim... uzun zamandır araba kullanmıyorum da unutmuşum."

"Tamam da hatırlamaya çalış sen de. Acelem var."

"Tamam efendim."

Buna rağmen 30 dakika sonra kampa gelmişlerdi. Pars çok gergindi. Sakin olmaya çalışıyordu ama olamıyordu. Azranın adını vermeye gelmişti resmen Böcek! Ve bu kampta aylardır Azra kalıyordu. Ya teröristlerden birisi biz tanıyoruz öyle bir kadını derse?

Pars yavaşça arabayı durdurdu ve otomatik kapı açıldı.

Arabayı içeriye park edince Böcek arabadan indi.

Tüm teröristler böceği görünce şaşırmışlardı.

"Herkesi buraya çağırın. Konuşacaklarımız var." Dedi ses değiştirme cihazını kullanarak.

5 dakika sonra tüm teröristler avluda toplanmıştı.

"Bir sorun mu var efendim?"

Bu sırada Pars Papağanı yanına çekip fısıldadı. "Karınca nerede?"

"Nehire su almaya gittiler."

Pars derin bir nefes alarak gözlerini kapattı. Azra burada değildi. Ona bir şey olmayacaktı.

"Sorun var evet. Bir kaç ay önce kaçırılmış bir kadın var. Adı Azra Erol. Bu kadından Bukalemun efendimiz intikam almak istiyor. Anladığımız kadarıyla bu bilgi birilerine ulaştı. Ki kız birden bire ortadan kayboldu. Aylardır her yerde arıyorum bulamıyorum. Artık bu meselenin hepimizin meselesi olduğunu söyledi Bukalemun. Mesleği doktor."

Pars telaşla başını teröristlere çevirdi. Mesleği doktor deyince böcek, herkes fısıldamaya başlamıştı.

"Doktor mu?"

"Bu bizim doktor olabilir mi?"

Pars yavaşça elini silahına koydu. Her an birisi 'evet öyle birini tanıyoruz, Parsın doktoru o.' derse Böceğin bahsettiği o 'birilerinin' Pars olduğu anlaşılacaktı ve görevi açığa çıkacaktı.

"Hayır ya olamaz. Pars Dedi ya o bizden birisi diye!"

"Doğru bizden birisi Dedi."

Solucan isimli terörist Parsa bakarak konuştu.

"Doktor olarak tek bildiğimiz kişi Parsın doktoru Böcek Bey. O da bizden biri. Adı Uğurböceği. Yani Bukalemunun intikam alacağı bir kişi olamaz."

Pars yavaşça gözlerini Böceğe çevirdi.

"Bu... Azrail kostümlü kadın mı?"

"E...vet." Dedi. Sesi titriyordu.

Böcek sırıtmaya başladı birden." Oğlum doktor terörist kadını buldun kendine sevgili mi yaptın lan?"

Pars da güldü ama gerginlikten.

"Nereden tanıştınız?" Dedi böcek.

"Ee..." Dedi Pars kekeleyerek. "Eczane de. Karıncayla bir gün ilaç alıyorduk o da oradaydı. Tabi biz çalıyoruz yani ilaçları... O da bizi izliyormuş uzaktan... Biz bizi polise verecek diye düşünürken bizi küçük bir sorguya çekti sonra da bana yardımcı olabileceğini söyledi. Sonra da buraya geldik. Aylar geçti aşık olduk birbirimize."

Böcek Parsa yaklaştı.

"Kendi kampı için ilaç almaya gelmiş o da. Ama o kampı sevmiyormuş zaten. Benim yanıma geldi."

Pars derin nefesler almaya çalışarak Böceğe baktı. Ne hikaye anlatmıştı be! Bundan 3 sezonluk dizi çıkardı.

Böcek sırıttı. "Süper tanışma be. Harikaymış. Bi gün Tanıştır bizi yengeyle."

Pars zorla gülümsedi.

"Yenge başlarda burada durmak istemiyor gibiydi ama sonradan alıştı. Şimdi görseniz Böcek Bey, çifte kumrular gibiler." Dedi Papağan gülümseyerek.

Böcek de sırıttı.

"İyi. Kadın güzel bir şey. Hayatınıza güneş gibi girerler."

Pars gülümsemeye çalışıyordu.

 

O sırada Karınca Azra ile Asyayı bir kulübeye getirmişti.

Azra oflayarak arabanın içinden karşıdaki kulübeye baktı.

"Yani şimdi tutacağın yer burası mı Karınca? Tamam artık güveniyorum size de hiç bir şey de anlatmıyorsun. Ne yazmış Pars?"

Karıncanın o şebek, esprili güldüren hali gitmiş yerine telaşlı, eli ayağı titreyen, mutsuz biri gelmişti.

"Bacım, soru sorma lütfen. Hadi inin."

Kızlar oflayarak arabadan indiler. Asya üzgünce Karıncayı izliyordu. Onu böyle görmeye hiç alışkın değildi.

Azra oflayarak etrafa baktı. Tedirgindi. Bir sorun vardı ama ne olduğunu bilmiyordu. Acaba... Pars güvende miydi?

"Bacım, Asya hadi girin kulübeye. Dışarıda durmayın."

Kulübeye girdiler. Azra etrafa bakarken Asya Karıncanın elini tutarak onu durdurdu.

"Karınca. Sorun ne bilmiyorum gerçekten. Ama her şeyin bir çözümü vardır. Ben senin yanındayım. Kendini bu kadar üzme. Seni böyle görmek... Beni çok üzüyor."

Karınca gülümseyerek Asyaya baktı.

"Sağol... yanımda olman o kadar değerli ki..."

Azra saatlerdir ne oluyor diye sorarken Asya hiç bir şey sormadan yanında olduğunu söylemesi o kadar değerliydi ki Karınca için.

"Kaç saat duracağız burada?" dedi Azra bıkkınlıkla.

"Abimden mesaj gelinceye kadar."

Azra merakla sorularını sormaya devam etti. "Sen Papağana nehire gidiyoruz demedin mi? Niye buraya getirdin?"

Karınca ofladı. "Soru sorma bacım lütfen. Cevaplayamam."

Azra gözlerini devirdi.

"Ne sırlarla dolu hayatınız var be."

 

Bu sırada kampa Azranın adını veren Böcek, gitmişti. Pars derin nefes alarak sakinleşmeye çalışıyordu. O kadar korkmuştu ki. Bu durumu acilen Bülbüle anlatmalıydı.

Telefonunu çıkararak Karıncaya mesaj attı. "Tehlike bitti. Gelebilirsiniz."

 

Karınca telefonuna gelen mesajla irkildi. Mesajı okuyunca derin nefes aldı. "Allahım şükürler olsun sana..."

Azra ile Asya ona baktılar.

"Ne oluyor?"

"Gidebiliriz." Dedi Karınca heyecanla.

Asya onun heyecanını görünce mutlu oldu.

"Yani muhteşem şaka gibi bir hayatımız var ya. Her şey sırlarla dolu, bir oraya bir buraya taşınıp duruyoruz. Soru soruyoruz cevap veren yok."

...

Karınca arabayı kampın içine park ettiğinde Parsın onları beklediğini görünce heyecanla kapıyı açıp Parsa doğru koşmaya başladı.

"Abim!"

Sımsıkı sarıldı ona.

"Oğlum, dur boğacaksın beni."

"Abim çok korktum."

Pars da sıkıca sarıldı. "Korkma, iyiyim. Bir şey yok."

 

Azra arabanın yanında onları izliyordu. Neler olduğunu o kadar merak ediyordu ki...

 

Onların yanına yürüdü. Parsin giderken vedalaşır gibi bakışı onu çok rahatsız etmişti. Gerçekten başı belada mıydı? Neydi bu tüm yaşananlar? Ne içindi?

 

"Doktor." Dedi Pars gülerek. Azra gülümseyince çıkan gamzesini görünce kalbi yine hızlanmaya başlamıştı.

"Bakıyorum çok sessizsin."

Karınca "Aman abi dur Allah aşkına. Yeni sustu yeniden başlamasın konuşmaya."

Azra sinirle Karıncaya baktı ve koluna vurdu.

"Ne diyorsun be!"

"Aahh! Bacım acıdı!"

Pars kıkırdadı. Sonra gözlerini kısarak kendisine bakar mavilere dalıp gitti.

Ona bir şey olsa ne yapardı?

Resmen bağlanmıştı ona. Ona karşı düşündüğü şeyleri nasıl tarif edeceğini bilmiyordu ama tek bildiği kalan ömrünü onunla geçirmek istediğiydi.

...

"Efendim. Böcek tüm kamplara Azranın adını verdi."

"Off. Şerefsiz. Gerçek yüzünü bir ortaya çıkarayım ona neler yapacağım bak. Her neyse. Azraya kod adı bulma işi işe yaradı mı?"

"Yaradı efendim. O olmasaydı zaten bitmiştik."

"Pars farkındayım her şey çok zorlaştı. Ama kızım senin yanında kalmalı. Onu burada koruyamam. Azra burada olursa onu Böcekten asla koruyamam. Tek ümidim sensin."

"Merak etmeyin efendim. Emanetinize elimden gelenin fazlasıyla iyi bakacağım."

...

Akşam olmuştu. Azra ile Asya mağaralarında otururlarken Azra birden ayağa kalktı.

"Ya saçma sapan şeyler yaşadık. Ben bugün Parsın serumunu ilaçlarını falan vermedim."

Asya kıkırdayarak Azraya baktı. Onun gülmesi Azranın canını sıkmıştı.

"Ne gülüyorsun be?"

"Sonra ben değer veriyorsun deyince kızıyorsun."

"Of Asya of. Sus artık."

Azra sinirle mağaradan çıktı, tam o sırada kapının dibinde bir şeye çarptı.

Pars bir kaç dakikadır Azrayı görmek için kapının önünde duruyordu ama ne bahane edip de onu görebilirdi diye düşünüyordu.

Azra başını kaldırıp ona baktığında yanlışlıkla çok yaklaştıklarını gördü. Yine heyecanlanmaya başlamıştı.

Bir adım geri attı.

Pars da ne diyeceğini bilememişti. Öylece birbirlerine bakıyorlardı.

Asya da gülerek onları izliyordu.

Azra kendine gelmeye çalıştı. Sevgili olan bir kadının başka bir adamla bu kadar yakınlaşması doğru mu!

"Ee... bi-bi şey mi oldu?"

Pars derin bi nefes aldı. Gerçekten ne olmuştu? Bul bakalım şimdi diyecek bir şey.

"Eee... He. Şey... bugün... ilaç falan almadım ya... hafiften başım ağrıyor."

Aslında hiç başı ağrımıyordu.

Azra telaşlandı birden.

"Gerçekten mi? Çok mu ağrıyor? Neresi tam olarak?"

Ard arda soru sorarken bir yandan da başına dokunuyordu.

Pars, bu kadar telaşlandığını görünce şaşırdı.

"Sizin sacmalıklarınızla uğraşınca kaldı tabi ilaçlar. Yürü hadi serumunu bağlayayım."

 

Pars gülümseyerek onu takip etti. Muayene mağarasına geldiklerinde sırıtarak yatağa oturdu.

"Sayın Azrail, bir soru sorabilir miyim?"

Azra gözlerini devirdi. "Sor boşboğaz. Yine ne geliyor acaba?"

İlaçlarını verip bir bardakta su verirken Pars Azranın bileğinden nazikçe tuttu.

"Sen benim için endişelendin mi?"

Azra oflayarak bileğini çekti.

Haklıydı! Başım ağrıyor deyince telaşlanmıştı.

"Ne? Ne saçmalıyorsun be?"

Sinirle iğneyi çıkardı.

"Aman tamam bi şey demedim. Sinirlenince çok sert yapıyorsun o iğneyi."

Azra gülümsedi ve yavaşça yaptı iğnesini. Sonra da serumunu bağladı. Serumunu bağlarken koyulaşarak ona bakan elalara daldı gitti...

 

Karınca, uzaktan gülerek onları izliyordu. Asya da yanına geldi.

"Bunlar fena tutuldular birbirlerine." Dedi Asya gülerek.

Karınca gözlerini Asyanın gözlerine dikti.

"Belki de... Tek tutulan onlar değildir?"

Asya da duyduğu ile bakışlarını ona çevirdi. Kalbi hızlanmaya başlamıştı. Ne demişti o?

Karınca kızardı. Ama bakışlarını çevirmedi. Asya da sessizce yere baktı. Utanmıştı...

Karınca gülümseyerek onu izledi.

...

Asya o gece hiç uyuyamamıştı. Karıncanın dediğini düşünmeden edemiyordu. O düşünürken sabah olmuştu.

Azra gözlerini dışarıdaki gürültülerle açtığında Asyanın yatakta oturmuş yeri izlediğini fark etti. Telaşla yanına gitti.

"Asya, iyi misin?"

Asya ona baktı. "Abla. Karınca bana ilan-ı aşk..."

Azra oflayarak kalktı. "Allah kahretmesin,bir şey oldu sandım ya. Dışarıdaki hayvanlardan biri bi şey yaptı sandım delirecektim..."

Sonra birden durdu ve "Ne dedi ne dedi... Ne dedi karınca?" DİYE konuştu hızla.

 

"Siz Parsla muayenehanedeyken gülerek sizi izliyordu. Sonra ben de yanına gittim. Bunlar iyice birbirine tutuldular he dedim."

Azra Asyanın kolunu cimcirdi. "Ya ne tutulması be? Ne tutulacağım ben ona? Ayrıca siz niye bizi izliyorsunuz?"

"Abla konu bu mu şuan? Sonra Karınca da Dedi ki belki de tek tutulan onlar değildir."

Azra derin bir nefes aldı.

"Abla aşk ilanı değil mi bu?"

"Yani senin söylediğin saçma söz üzerine evet. Öyle."

Asya hızla ayağa kalktı ve sevinçten Azraya sarıldı.

"Aşık olduğum adam bana aşık!"

 

 

Karınca ise Parsın odasında Parsın uyanmasını bekliyordu.

Pars gözlerini yavaşça açarken tepesinde dikilen Karıncayı görünce bağırdı.

"Lan tövbe! Noluyo!"

Karınca onun korkmasını umursamadan konuştu.

"Abi... Asyaya aşık olduğumu söyledim. Ama bunu daha güzel ifade etmem gerekiyor. Bana yardım et."

Pars oflayarak yatağında oturdu.

"Ben nasıl yardım edeyim oğlum?"

"Abi ben Asyayı hiç tanımıyorum yani ne sever neyi sevmez... Ona öyle bir şey hazırlamak istiyorum ki çok beğensin. Ama ne beğenir ne beğenmez bilmiyorum."

"Tamam oğlum git Azraya sor."

"Bence sen git sor. Ben o sırada şehir merkezine gideyim. Ben merkeze gidene kadar sen sorarsın işte bacıma. Sonra sevdiği şeyleri bana söylersin ben de alır gelirim. Sonra hazırlık yaparız. Bugün yarın artık açılmak istiyorum ona. Ona olan duygularımı artık saklayamıyorum."

"Tamam sorarım ben."

...

"Bugün nasıl hissediyorsun? Başın ağrıyordu dün..."

Pars gülerek yatağa uzandı.

"İyiyim. Doktorum sen olunca kötü olma ihtimalim yok."

Azra kızarmaya başlamıştı.

"İyi..." Dedi sadece.

"Şey diyeceğim Asya sana bir şeyler anlattı mı?"

"Anlattı. Karınca bi şeyler saçmalamış."

Pars gözlerini devirdi.

"Ona saçmalamak denmez, aşk denir Azrail hanım."

"Neyse ne. Neden sordun?"

"Bugün gerçekten duygularını açmak istiyor Asyaya. Merkeze gitti bir şeyler almak için. Ben de sana Asya ne sever ne sevmez diye soracakmışım."

Azra güldü. "Hediye alacaksa Asya çocuk ruhludur. Çocuksu şeyler çok hoşuna gider. İlla öyle pahalı bi şey de olmasına gerek yok. Küçük ama anlamı büyük bir şey... Ya ne bileyim örnek vereyim siyah büyük camları filmli bir araba olabilir yani tam bizim yaşadığımız şeyleri anlatıyor."

Pars gözlerini devirdi. "Hani sen bize güvenmeye başlamıştın?"

"Bana bak." Dedi Azra bir adım ona yaklaşırken. "Tamam size güveniyorum. Ama sorduğum hiç bir soruya cevap vermiyorsun. Kafamda sizinle ilgili o kadar çok soru var ki... hiç birine cevap bulamıyorum. Sana soruyorum yok. Karıncaya soruyorum yok. Saçma sevgili rolü yapıyoruz. Geçen gün Karınca sanki seninle vedalaştı bi şeyler yaşadınız orada. Artık bir kod adım var nedenini bilmesem de. Ben meraklı bir insanım. Meraklı olmasam da bu ortamda herkes her şeyi merak eder çünkü işin ucu hep bize değiyor."

"Yani?" Dedi Pars gülerek.

"Yani bana her şeyi ne zaman anlatacaksın?"

Pars oflayarak yataktan kalktı.

"Maalesef, doktor. Keyfimizden değil sana bir şey anlatmayışım. Senin güvenliğin için. Daha öncede söyledim. Ne kadar az bilirsen o kadar iyi. O kadar daha fazla güvende olursun."

Azra ofladı.

"Tüm bu olanların bizim kaçırılmamızla ilgisi var mı?"

Pars ellerini kaldırarak 'teslim oluyorum.' İşareti yaptı. "Polis hanım. Ben son sözümü söyledim. Gerisi için avukatımı istiyorum."

Azra gözlerini devirdi. "Hiç ciddiye alma beni."

Azra sinirle yürüyerek uzaklaşacaktı ki... Pars hızla kolundan tutup kendine çekti.

Yine çok yakınlaşmıştı.

'Bu kadar olmaz yeter. Her zaman bu hale gelmemiz gerekiyor mu ya!' diye söylendi içinden Azra.

Pars gülümseyerek gözlerine baktı.

"Yanılıyorsun. Seni çok ciddiye alıyorum."

...

"Abla Karıncayı bugün hiç gördün mü?"

Azra içinden güldü ama yüzüne yansıtmadı.

"Hayır görmedim."

"Of bu adam dediği şeyden pişman oldu da kaçtı mı benden ya!"

Asya dolu gözlerle yatağına oturdu.

"Saçmalama Asya Allah aşkına."

Azra gözlerini devirerek onu seyretti.

"E nerede bu adam?"

Birden kapı çaldı. Azra gülerek kapıyı açtı. Kimin geldiğini biliyordu.

Karınca takım elbise giymiş boynuna bir papyon takmıştı.

Azra onun bu halini görünce gülmeye başladı.

"Lan abartmışsın biraz sanki..."

Karınca ters gözlerle ona baktı. Pars da arkadan Azrayı seyrediyordu. Bi insanın bu kadar güzel olması mümkün müydü?

Azra, onun bakışlarını görünce gülmesini durdurdu. Kızarmaya başlamıştı.

Karınca elinde bir kutuyla ve takım elbisesiyle Asyanın yanına yaklaştı.

 

Asya ne olduğunu anlamamisti ama iyi bir şeyler olacağını hissetmisti.

 

"Karınca?" Dedi sesi titrerken.

"Asya... ben...sen buraya geldiğinden beri... kalbim bir pusula gibi sana döndü. Sen de takılı kaldı... Ben pusulamın senden ayrılmasını hiç istemiyorum. Kalbim senden başkasına dönmez artık. Senin bir gülüşün kalbime bahar getiriyor. Ben hep o baharda kalmak istiyorum. Ben hep sende kalmak istiyorum. Bu hissettiğim şeyi aşk bile tarif edemez... ben sana sevdalandım."

 

Asya mutluluktan gözleri dolmuş bir şekilde Karıncayı dinliyordu.

Azra ile Pars da gülerek onları izliyorlardı.

Asya dolu gözlerle ona sarıldı.

"Ben de seni seviyorum. Çok seviyorum... iyi ki seni tanıdım..."

 

Karınca gülümsedi.

 

"Al hediyeni aç."

Asya kutuyu açınca mutluluktan ağlamaya başladı.

Kutunun içinde bir pusula vardı ve pusulanın okunun ucunda Asyanın resmi vardı. Pusula bozuktu anlaşılan, ok sadece Asyayı gösteriyordu.

Bölüm sonu. Umarım beğenmişsinizdir.

Size sormak istediğim bir şey var. :)

Sadece hayal kuruyorum olur da bi gün bu kitap film olsa kimlerin oynamasını isterdiniz? Türk olur yabancı olur sadece karakterler gözünüzde nasıl canlanıyor onu merak ediyorum. Bir de Watpadd kitabı olup da çok ünlü olan bir kitap film oluyor ve onun başrol erkek seçimini kimse beğenmemiş. Ben de bu kitabı düşündüm. Kısacası çok uzattım siz film olsa kimi kim yapardınız?

 

Loading...
0%