@cemre___
|
İyi okumalar. ... "POLİS!HERKES ELLERİNİ KALDIRSIN VE DİZ ÇÖKSÜN!" Azra ile Asya mutlulukla birbirlerine baktılar. Kurtulabilirlerdi. Bir kişi davetli masalarından birini yere yatırıp arkasına geçti ve polislere ateş etmeye başladı. Bir yandan da "size teslim olacağımıza ölürüz daha iyi!" diyordu. Onun bu hareketiyle birlikte herkes aynı şeyi yaptılar ve her taraftan silah sesleri gelmeye başladı. Bir yandan polisler bir yandan teröristler. Pars da bir masayı yatırdı ve Azra ile Asyayı yanına alarak arkasına geçti. Karınca da yanlarına geldi. Asya korkudan Karıncaya sokulmuştu. Azra ise masanın kenarından polislere bakmaya çalışıyordu. Birine seslense de kurtarsalardı onları. Pars hızla onun kolundan tutarak kendine çekti. "Nereye bakıyorsun doktor?" DİYE bağırdı. Silah seslerinden ancak bağırarak konuşabilirledi. "Hiç bir yere bakmıyorum. Nereye bakacağım?" Dedi ama hala başını kaldırıp bakmaya çalışıyordu. Pars bir eliyle başını aşağı ittirdi. "Kafanı çıkarma." "Sen niye duruyorsun ki teröristlerin başı? Sıksana iki el ateş. Her zaman yaptığın şeydir." "Sana kaç kere diyeceğim ben onlar gibi değilim diye." "Ha. Ondan mı önünde bi eğilmedikleri kaldı? Sen onlardan daha betersin." "Bana inanmaya başladığın günü çok merak ediyorum doktor." "Ben senin gibi bir kötüye asla inanmam. " "İnanma. Sadece kafanı kaldırma oradan." Bu adam onu bu kadar sıkıştırırırken nasıl kaçacaktı ki, nasıl yardım bulacaktı? Adam dibinden ayrılmıyordu bile. "Ya sen biraz dibimden ayrılsana ya. Hayatımda ilk defa silahlı çatışmada bulunmuyorum!" "Tıp eğitiminde bunu da mı veriyorlar?" "Hayır. Bu anne baba mesleğinin çocukların üzerindeki etkisi oluyor." "Eyvah eyvah. Desene polisin kızını doktor diye kaçırmışız. Bize de polislik yapmazsın değil mi?" Azra Parsa gözlerini kısarak baktı ve ondan uzaklaştı. Bulduğu ilk boşlukta da masanın arkasından çıktı... "Azra!" diye bağırdı Pars. "Napıyorsun buraya gel!" Azra da avazı çıktığı kadar bağırdı." İMDAAT YARDIM EDİN BİZE KAÇIRDILAR BİZİ ZORLA TUTUYORLAR YANLARINDA!" Azra o kadar merminin arasında ayakta durmuş karşı taraftaki polislere bağırıyordu. Pars silahını çıkararak kimseye göstermeden Azrayı nişan alan iki üç teröristi öldürdükten sonra Azraya koşmaya başladı. O sırada Akrep Azranın kolundan tutup çekiştirmeye başladı. "Napıyorsun Allahın cezası kadın!" "Bırak beni. İMDAAT YARDIM EDİN LÜTFEN!" Bir polis kadının yardım çığlıklarını duyarak Akrebi nişan aldı. Akrep kendinin nişan alındığını gördüğü anda silahı önce o çekti ve Akrebi nişan alan polisi vurdu. Azra polisin vurulduğunu görünce çığlık attı. O anda Pars Azrayı yakaladığı gibi kucakladı ve masanın arkasına götürdü. Polislerden bir başkası arkadaşını vuran adama nişan aldı ve Akrebi kolundan vurdu. Akrep acı içinde kolunu tuttu ve bir masanın arkasına geçti. Azranın eli ayağı titremeye başladı. Bir polis onun... yüzünden... vurulmuştu. Kekeleyerek konuşmaya başladı. "Polisi...vurdu benim yüzümden polisi vurdu. Ona yardım etmemiz gerekiyor lütfen lütfen benim yüzümden vurdu onu." Pars telaşla yaralı polisin olduğu kısma bakmak için başını kaldırdı. Diğer polisler etrafını çevirmişler yarasına bir bezle bastırıyorlardı. Pars başını geri indirip Azranın titreyen ellerini tuttu." Bana bak, sakin ol. Arkadaşları yardım ediyor." "Ya neye yardım ediyorlar ben ben yardım ederim... ben gidip yardım etmeliyim. Adam... benim yüzümden vuruldu." Azra ağlamaya başlamıştı. "Yarası kötü olabilir benim yardım etmem gerekiyor ona." diyerek masanın arkasından çıkmaya yeltendi ama Pars kolundan tutup kendine çekti. Masanın arkasında dördü de yere oturmuş silah sesleri içinde duruyorlardı. "Bana bak, çıkamazsın şuan buradan yağmur gibi mermi yağıyor dur durduğun yerde." "YA ADAM SEN ANLAMIYOR MUSUN BENİM YÜZÜMDEN VURULDU DİYORUM ÖLECEK BENİM YÜZÜMDEN." Azra hıçkırarak ağlamaya devam ediyordu. Pars elleriyle yanaklarını tuttu ve ona bakmasını sağladı. "Lütfen sakin ol." Parsın da içi gidiyordu o polis için. Ama etrafındaki arkadaşları ona yardımcı olacaklardı illaki. Şuan Azra ona yardım ederse buradaki tüm teröristler ikisini de hedef alırlardı. Polisler yaralı arkadaşlarını kucaklayarak bir yandan da teröristlere mermi sıkmaya devam ederek uzaklaştılar. "Bak bak arkadaşlarına yardım etmek için götürdüler onu. İyi olacaktır lütfen sakin ol. Bizim şimdi buradan çıkmamız gerekiyor." Sonra Pars uzaktaki Akrebe bağırdı. "Akrep yılanı da al buradan çıkmak için yolu aç!" "Lan niye ben açıyorum? Niye beni kurban diye seçiyorsun?" "AKREP SANA DEDİĞİMİ YAP!" Akrep yaralı kolunu tutarak Yılanı yanına çağırdı ve mermilerin arasından merdivenlere çıktı. Onların yolundan Karınca Asyayı alıp koştu. Pars da Azranın elini tutup polislerin az olduğu kısımdan hızla koştu. Azra bir yandan koşuyordu bir yandan da polislere bakıp acaba babası ve sevgilisi burada olabilir mi diye düşündü. Ama göremedi tanıdığı kimseyi. Boşuna gelmişti buraya. Boşuna bu saçmalığa katlanmıştı. Kaçamamamıştı işte. Hem kaçmayı becerememişti bunun yanında onun yüzünden bir polis yaralanmıştı. Pars da Akrebin işini bitirememişti. Onun dediği gibi kurban olarak yolladı onu yolu açması bahanesiyle. Bi kaç polis isabet ettirir de ölür belki diye. Ama ölmemişti. Buraya gelme amacı onun da gerçekleşmemişti. Ama önemli değildi şuan tek önemsediği şey Azraya bir şey olmadan buradan çıkmaktı. Kartla açılan kapıdan hızla çıktılar. Buraya girerken onları karşılayan adam kanlar içinde yerde yatıyordu... Dışarıda ise 3 tane boş araba vardı. "Lan bu arabaları kim getirdi?" "Ben ayarlanmıştım her hangi bir sorun olursa diye." Dedi Pars. "Yılanla Akrep bir arabaya Karıncayla Asya diğer arabaya binsin. Hepimiz ayrı yerlerden gidelim ki takip edemesinler. Buluşuruz kampta." Pars tam Azrayı tutup gidecekti ki Akrep de Azrayı tuttu. "Bana bak doktor senin aptallığın yüzünden vuruldum bu kolu iyileştireceksin kampa gidince." Azra onun gözlerine bakınca yaralı polisi hatırlayıp bağırdı. "LAN SENİ ÖYLE ŞEYLER YAPACAĞIM Kİ GEBERT BENİ DİYE YALVARACAKSIN!CANİ PİSLİK! NASIL KIYDIN O ADAMA!" Pars Akrebin üstüne saldıran Azrayı karnından tutup geri geri sürüklemeye başladı. Azrayı sürüklerken bir yandan da Akrebe bağırdı. "ALT TARAFI BI KÜÇÜK SIYRIK AKREP! ÖLMEZSİN!" Keşke ölseydi. Herkes arabalara bindiler ve hızla uzaklaştılar. Polisler baloda yakaladıkları teröristleri tutukladılar. Tabi ki kaçabilenler de vardı. Örneğin Böcek... ... Azra hâlâ olanların etkisindeyken Pars iyi mi diye ikidebir ona bakıyordu. "İyi misin?" diye sordu en sonunda. Azra cevap vermek yerine boş gözlerle yolu izliyordu. "Ben sana dedim doktor anlamadın ki. Gelme dedim sana göre bir yer değil dedim. Tehlikeli insanlar var dedim. Senin inadın tuttu." "Belki demiştim." Dedi kısık bir sesle. Pars tamamladı. "Kaçarım diye düşündün." Azra ona baktı. "Beni ondan hiç yanından ayırmadın değil mi? Engel olmalıyım dedin bu kadın eski huzurlu hayatına dönmemeli ailesine kavuşmamalı. Benim ona hayatı zindan etmem gerekiyor demişsindir. " Pars derin bir nefes aldı. 'Tek istediğim böceğin sana zarar vermemesi, bir anlasan.' diye geçirdi içinden. Sonra bir hastanenin önünde durdurdu arabayı. "Niye durdun? Götürsene beni hapishaneme." "Bak." Dedi. İçeriden polisler çıkıyordu ve içlerinden biri o yaralı askerdi. Tekerlekli sandalyedeydi. Azranın mutluluktan gözleri doldu. "Yaşıyor. Bir şey olmamış." diye mırıldandı. "Şükürler olsun." Pars o mutlu oldu diye mutlu oldu. O üzülünce üzülüyordu o mutlu olunca mutlu oluyordu o gülünce gülüyordu. Ne yapıyordu bu kadın ona? "Sen..." Azra birden korkuyla Parsa baktı. "Onlara bir şey yapmayacaksın değil mi?" Pars gözlerini açarak ona baktı. "Bir şey yapmak?" "Neden buraya geldiğimizi anlamaya çalışıyorum. Onlara zarar vermeyeceksen neden geldik buraya?" Pars sinirle ve ümitsizçe arabayı çalıştırdı. "Senin için rahat olsun diye geldik doktor. Onlara zarar vermeyeceğim... desem de inanmayacaksın zaten boşuna nefesimi tüketiyorum." ... Sürgülü kapı yavaşça açılmaya başladığında Azra ofladı. Gelmişti yine hapishanesine. Kaçmayı başaramamıştı. Arabadan bıkkınlıkla indi. Asya Azrayı gördüğü anda ona doğru koştu ve sarıldılar. "Abla niye geç geldin çok korktum sana bi şey oldu diye." "Yok canım iyiyim korkma." Akrep geldiklerini görünce kendi mağarasından çıkarak Azraya bağırdı. "Doktor gel de şu yarama bak." Azra nefretle ona baktı. "Geliyorum bekle." Dedi ve ona doğru yürümeye başladı. Pars oflayarak arkasından baktı ve "Akrebi polisler yerine Azra öldürecek herhalde. " Dedi kendi kendine. Akrep gülerek ona gelen kadını izledi. "Aferin doktor akıllanıyorsun." Azra tam önünde durdu. "Hangi kolundan vuruldun?" Dedi tıslayarak. "Kör müsün kadın kanlı kanlı duruyor. Uyuşmaya başladı." "He bu kolun mu?" Dedi ve eliyle tam yarasını var gücüyle sıktı. "BU KOLUN MU?" diye bağırdı. Akrep acı içinde inledi. "LAN MANYAK KARI!" "BANA BAK BENİ TEHTİT ETMİŞTİN YA BİR GECE YARISI PARS BİLE DURDURAMAZ FALAN GEVELEMİŞTİN. YEMİN EDİYORUM BUNDAN SONRA SENİN HERHANGİ BİR MASUM İNSANA ZARAR VERDİĞİNİ GÖRÜRSEM SANA O ÇAKMA MUAYENEHANEDE ANESTEZİSİZ AMELİYAT YAPARIM SANA!" Akrep karşısında deliye dönen kadına dehşetle baktı. "TAMAM MANYAK BIRAK KOLUMU!" Azra kolunu sıkmayı bıraktı ama hıncını alamamıştı bir de sert bir yumruk attı. Sonra daha fazla kendini kaybetmemek için hızla yürüdü. Etraftaki tüm teröristler ona korku dolu gözlerle bakıyorlardı. "Bana bakın." Dedi. "Az önce arkadaşınıza söylediğim her şey hepiniz için geçerli. Ben burada sadece Parsın doktoru olarak duracağım. Hiç birinizi tedavi etmem. " Pars hayranlıkla ona bakıyordu. İşte bu kadındı. Aradığı kadın buydu. Bu kadınla hayatını geçirebilirdi. Azra yavaş yavaş yürüyerek karşısına geldi. "Senin doktorunum çünkü senin şifan yok. İstesem de yardım edemem. Ki istemiyorum." "Biliyorum doktor. Her gün söylüyorsun zaten." ... Bölüm sonu. Bu bölüm kısa oldu. 😪Ama bir sonraki bölüm için burada bitirmek zorundayım bu bölümü. Umarım beğenmişsinizdir. ❤️ |
0% |