Yeni Üyelik
7.
Bölüm

7. Bölüm~ Hiç bir şey göründüğü gibi değildir.

@cemre___

İyi okumalar...

 

 

~1 hafta önce İstanbulda~

...

Serkan karakoldan erken çıkmıştı o gün çünkü yetişmesi gereken bir başka bir yer vardı. Asıl çalıştığı yer... Geç kalmıştı bile. O sırada telefonu çaldı. Arayan sevgilisiydi. 'Hayır ya şimdi buluşalım falan deme lütfen şuan olmaz, seninle uğraşamam.' Dedi söylenerek ve İstemeye istemeye telefonu açtı ama sesini tatlılaştırmaya çalıştı.

"Azra, güzelim?"

Azranın sesi korkmuş ve çok telaşlı bir şekildeydi ve bağırıyordu.

"SERKAN YARDIM ET BANA KAÇIRIYOR BİRİLERİ BENİ!"

Serkan telaşla sesini yükseltti. "Ne demek kaçırıyorlar? Kim kaçırıyor? Azra neredesin sen?"

"TANIMIYORUM SERKAN TANIŞMA İMKANIM OLMADI MEZARLIĞIN ORADAYIM LÜTFEN GEL!AAAAAA LANN BIRAKIN BENİ!"

O anda telefon kapandı. Serkan önce donup kaldı. Sonra kendine gelmeye çalışarak Azrayı tekrar aradı ama... ulaşılamıyordu. Şuan olacak şey miydi bu? Tam kıza bu kadar yaklaşmışken şuan olmazdı!

"Hangi p*cin evladı kaçırıyor lan bu kadını? Kimden emir alıyorlar lan bunlar? Kim lan bunlar!"

Serkan hızla 2. Telefonunu çıkardı ve onu aradı.

"Nerdesin?" Dedi karşıdaki ses.

"Efendim. Özür dilerim. Bir sorun çıktı. "

"Ne sorunu?"

"Efendim. Kızı... Azra beni az önce aradı. Birileri onu kaçırıyor. "

"NE? NİYE? KİM? BANA BAK! ONA BU KADAR YAKLAŞMIŞKEN ELİNDEN KAÇIRAMAZSIN! NE YAP NE ET ONU BUL.!"

"Tamam efendim."

Serkan telefonu kapattıktan sonra sinirle küfretti. Hızla karakola koştu. Mehmet amir karakoldan yeni çıkıyordu.

"Mehmet amca!" diye seslendi ona.

"Serkan. Sen gitmemiş miydin?"

"Amca, içeri girelim mi sana bir şey söylemem gerekiyor."

"Sen neden bu kadar telaşlısın?"

"Gel amca seni bi oturayım ben."

Karakola girip bulduğu ilk polise emir verdi. "Azra Erol adına kayıp ilanı çıkar. "

"Noluyo Serkan?" Dedi Mehmet amir.

"Gel gel." Serkan bir sandalye çekip onu oturttu. Adam şimdi fenalaşır kötü olurdu bir de onunla uğraşamazdı.

"Amca... Az önce Azra aradı. Birileri... kaçırdı sanırım onu."

Mehmet amir bıyık altından gülümsedi. Plan başarıyla gerçekleşmişti. Şimdi sırada Oscarlık bir oyunculuk performansı sergilemesindeydi. Onun için çok basitti. Önce vücudunu titreterek ayağı kalmaya çalıştı ama kendini geri sandalyeye attı. Sonra ellerini titriyormuş gibi salladı. Ve gözlerinden yaşları akıttı.

"Ne diyorsun sen oğlum? Kim neden kaçırsın benim kızımı?"

"Bilmiyorum Mehmet amca. Ama sen sakin ol. Ben bulacağım onu. "Hemen bir bardağa su koyup Mehmet amire verdi.

Mehmet amir, telaşla bir polisten diğer polise emirler veren Serkanı zevkle izliyordu.

"Hemen mezarlığın oradaki mobese kayıtlarının son 30 dakikasına bak."

Bi kaç dakika sonra "buldum Serkan amirim." Dedi. Serkan hızla kayıtları izledi. 2 tane siyah maskeli siyah kıyafetli adam azrayı siyah camlı bir arabanın içine zorla bindiriyorlardı. Azra bir sıra kaçmaya çalışıyordu tam o sırada telefonunu eline aldı ve adamdan uzun boylu olan peşinden koştu tekrardan yakaladı telefonu kırdı. Azrayı zorla arabaya bindirdiler ve araba uzaklaştı.

"Plakası gözüküyor mu arabanın?"

"Hayır amirim, plakasız araç."

Serkan derin bir nefes aldı. Onu bulmalıydı. Bulamazsa tahtalı köye yollarlardı kendisini.

"Bulduğunuz tüm şüpheli mobese kayıtlarını bana getireceksiniz Anlaşıldı mı? Benzinlik hastane market her yere bakacaksınız. Detaylı araştırma yapacaksınız Mehmet amirin kızını sağ salim bulmadan bu binadan ayrılmayacağız."

Mehmet amir numaradan kötüymüş gibi durmaya devam ediyordu.

"Merak etme mehmet amca. Getireceğim bize Azrayı."

4 saat sonra

"Amirim , bir benzinliğin kameralarına yansıyan görüntülere bakmalısınız."

"Geliyorum."

Ekranda ilk kayıttaki siyah arabaya çok benzeyen bir araba vardı ve içinden Azra iniyordu. Yanında siyah kıyafetli tombul bir adamla.

"Nerede burası hemen adresi bul."

"Adres burası amirim." diyerek adresi gösterdi polis.

Serkan adresi aldığı gibi yanına bir ekip alıp yola düştü.

...

Mehmet amir hemen odasına girdi, kapıyı kapattı. Ve çekmecesinden ikinci telefonunu çıkardı.

"Alo?"

"Efendim?"

"Mobeselere yakalanmışsınız. Dikkatli olun."

"Merak etmeyin efendim adamlarım yol konusunda uzmanlardır. Yakalanmadan gelirler."

"Ayrıca... Azra sana emanet."

"Emanetinizi görevim bildim. Ona gözüm gibi bakacağım."

...

"Adam burada yemek alırken diğer adam kadınlar tuvaletine daldı. Sonra iki adam birbirlerine bağırdılar. Sonra da az ileri de kızı yaka paça tutup arabanın içine atıp gittiler." diye anlattı benzinlikteki görevli, Serkana.

"Arkadaşım siz neden o an polise haber vermediniz?"

"Verdik tabi ki de ilgileneceklerini söylediler ama demek ki ilgilenmemişler..."

Serkan oflayarak benzinlikten çıktı. Nereden bulacaktı bu kadını?

...

"Mehmet amca?"

"Asya?"

Asya ağlayarak karakola girdi ve Mehmet amire sarıldı. "Azra ablama ne oldu kim kaçırdı onu?"

"Şşt, ağlama kızım. Bulacağız onu."

"Ona bir şey olursa ben yaşayamam amca lütfen bulun onu."

"Bulacağız canım. Ağlama sen." Mehmet amir Asyanın saçlarını okşayarak sakinleştirmeye çalıştı.

Serkan ve ekibi o sırada içeri girdiler. Asya koşarak Serkanın yanına gitti.

"Var mı bir iz?"

Mehmet amir içinden 'inşallah iz falan yoktur.' diye geçirdi.

"İz var. O bölgenin yakınındaki karakol ilgilenseydi iz vardı. Şimdi o karakola da uğradık da geldik. Ama önemsiz bir şey olduğunu gereksiz bir sevgili kavgasıdır diyerek umursamamışlar. O yüzden elimizdeki tek ipucu da yalan oldu."

Mehmet amir rahatlamıştı. Asya ise ağlayarak bulduğu bir sandalyeye oturdu.

8 saat sonra...

"Kanallara, gazetelere kayıp ilanı verdiniz mi?"

"Verdik amirim. Birazdan haberlere çıkaracağını bildirdiler."

"İyi iyi. Azra bulunana kadar her gün paylaşsınlar. " Serkan oflayarak sandalyeye oturdu. Asya perişan olmuş bir halde sandalyede uyukluyordu. Mehmet amir ise halsiz yorgun üzüntüden bitmiş gibi görünerek rol yapmaya devam ediyordu.

Serkan kimseye görünmeden odasına geçti ve 2. Telefonunu eline aldı. "Alo?"

"Buldun mu kızı?"

"Kaçıranlar bu konuda uzmanlar anlaşılan. Hiç bir iz bırakmamışlar."

"Bana bak o kızı bana getireceksin. O kızı bana getirmezsen seni ben öbür dünyaya yollarım. O adamdan alınacak bir intikamım var biliyorsun."

"Biliyorum. Bulacağım merak etmeyin."

1 gün sonra...

"İstanbulun en iyi hastanelerinden birinde çalışan ve alanında çok iyi olan Azra Erol dün bu saatlerde kaçırıldı. Polisler onu bulmak için harekete geçtiler ve detaylı araştırma yapıyorlar. Siz de yaşadığınız yerin civarlarında şüpheli bir durum görürseniz polise bildirmeyi unutmayın."

Azra bulunana kadar her gün televizyonda ve gazetelerde bu yazının yayınlanmasını istemişti Serkan, ama hala ondan bir iz yoktu.

...

4 gün sonra

...

Asya, Azranın kaçırıldığı ilk iki gün ayrılmadan karakolda durmuştu. Ama sonra öğretmen olduğu için hafta içi okula gitmek zorunda kalmıştı. Ve okuluna 3. Günde gitmediği için iş arkadaşları merak etmişlerdi ve polise bildirmişlerdi. İşte Mehmet amir bu sefer endişelenmişti. Bu plana dahil değildi? Asya ne alakaydı?

Hızla odasından çıktı ve Serkanı buldu.

"İhbarı aldın mı?"

"Asya da kaçırıldı galiba. Aynı kişiler olabileceğinden şüpheleniyorum."

"Daha da araştıralım. Ben de sorup soruşturayım."

Mehmet amir odasına geçip kapıyı kapattı. Ve 2. Telefonunu çıkardı. Yok... arayan kimse yoktu.

Bir saat sonra...

Mehmet amir bir saattir odasında duruyordu. Telefonu çalsın diye bekliyordu. Eğer Asya onların yanındaysa illaki bildirecekti ona. İşte tam o sırada telefon çaldı. Mehmet amir heyecanla telefonu açtı.

"Efendim, kızın kuzenini kaçırmış bizim Akrep. Onun da Azra gibi durumu. Böcek onu da öldürmeye çalışabilir diye buraya getirdim."

Mehmet amir derin bir nefes aldı. Rahatlamıştı.

"İyi yapmışsın. O kızın durumu benziyor Azrayla ama unutma ilk hedef Mehmetin kızı."

--Azranın kaçırıldığı günden 7 gün sonra--

Böcek dükkanların olduğu yoldan ara sokağa girdi. Hızla yürüyordu. Belki de bunlar attığı son adımlardı. Hâlâ Azrayı bulamamıştı. Bukalemun onu bu sefer öldürecekti. Bir yerde aşağı doğru inen merdivenlerden aşağı indi. Aşağıda bir kapı vardı. Aşağıda bir kapı vardı. Bu kapının yanında ik adam duruyordu. Adamlar böceğe selam verdiler ve onu bir yere götürmeye başladılar. Bukalemunla diğer teröristler arasındaki tek iletişim ağı böcekti. Pars herkesin sorunlarını, işlerdeki sorunları, aksaklıkları, neyin iyi gidip neyin iyi gitmediğini öğrenir bunları böceğe aktarırdı. Böcek de Bukalemuna anlatırdı. Ama Böcek de olsa Bukalemunun yüzünü bilmezdi. Sadece sesini biliyordu. Bukalemunun kızı yılan bile babasını yıllardır görmüyordu. Şuan görse tanıyamazdı belki de. Ama Böcek Bukalemunla ilgili yüzü dışında her bilgiye sahipti.

Az önceki kapıdan geçmediler, onun karşısındaki yoldan düz ilerlediler sonra sola sonra sağa giden labirent gibi yollardan geçtiler ve en son arkadan bir ses geldi.

"Hala bulamadın değil mi kızı?"

Böcek titredi. Ve Bukalemuna yüzünü dönmeden konuşmaya başladı.

"Bugün balo var. Baloda Parsa görev vereceğim. Eğer bizimkilerden biri kaçırdıysa bulacaktır. Pars hepsinin başı biliyorsunuz."

"Bu son şansın Böcek."

"Anladım efendim. "

İyi hâlâ ölmemişti. Adamlar onu düz götürerek çıkışa götürdüler.

"Başlayacağım intikamına." diye mırıldandı. Bir intikam için onu bir çırpıda silecekti. Tabi ne bekliyordu ki? Teröristlerdi. Polislerde askerlerdeydi o insanlık.

...

Böcek baloya geldi kostümüyle birlikte. Kartını okuttuktan sonra kapıdan geçti ve merdivenin başında etraftaki insanlara baktı. Parsı arıyordu. En sonunda gördü. Yanında Azrail... kostümlü bir kadın vardı? Ama umursamadı. Şuan önceliği Azranın nerede olduğunu bulabilmekti. Pars onu gördüğü anda o kadını Karıncanın yanına ittirerek yanına gitti. Böcek önden yürüdü ve odaya girdiler.

"Evet Pars. Konuş bakalım. İşler nasıl gidiyor?"

"İyi gidiyor efendim. Sınır karakoluyla ara sıra çatışmaya giriyoruz ama neredeyse hiç kaybımız olmuyor. En sonki silah teslimatımız başarıyla gerçekleşti."

"İyi iyi. Güzel. Bukalemundan sana bir mesajım var benim. "

"Dinliyorum efendim."

"Ezeli düşmanı saydığı bir polis amiri var. Ondan intikamını almak istiyor. Ama direkt amiri öldürerek alacağı bir intikam olmayacak. Kızını... amirin kızıyla intikamını alacak. Kızına zarar verecek. Her neyse. Bu kız kaçırıldı bir kaç gün önce. Kimin kaçırdığını bulmamız gerekiyor. Sen bulacaksın."

Pars yutkundu. "E-elbette efendim. Ben... bulup size bildiririm."

"Yalnız acele edersen iyi olur. O kız Bukalemuna canlı gerekiyor."

"Tamam."

Böcek eliyle Parsın omzuna dokundu. "Sana güveniyorum." Dedi ve odadan çıktı. Parsa güveniyordu gerçekten. O zamanında kendi isteğiyle askerlerin arasına sızmıştı.(yada o öyle biliyordu.) Kendileri için çalışıyordu. Kendisini görev aşkıyla donatmıştı. Ona güvenmeyecekti de kime güvenecekti? Hasta olması gerçekten çok kötüydü. Onun gibi birini nasıl bulacaktı? En iyi doktorları yollamıştı yanına onu iyilestirmesi için. Ama hepsi aynı şeyi söylüyorlardı. "Kanseri son evrede. Hastanede olsa bile artık iyileşmez."

Parsın hızlı hızlı aşağı indiğini görünce merdivende durup onu izledi. Yanındaki Azrail kostümlü bir kadın vardı ve elini tutuyordu ve çok yakın duruyorlardı. "Sonunda sen de birini buldun he. Ömrünün son günleri mutlu ol bari." dedi kendi kendine. Böcek pis pis sırıttı ve 'hayırlı işler' anlamında hareket yaptı. Pars gerginlik içinde gülümsedi. Tam gideceği sırada Akrep peşinden geldi. Pars hakkında söylediklerini terbiyesizlik olarak gördü ve umursamadı. Birden kapının açılması şüphelendirmişti onu. Başka davetli olamazdı. Kimdi bu gelenler... yoksa?

Böcek birden eliyle 'sus' işareti yaptı. "başka davetli mi vardı?" diye sordu. Akrep şaşkınca bakarken birden bir silah sesi geldi.

"KAHRETSİN! BASKIN VAR! NEREDEN BULDU LAN BUNLAR BİZİ?" diye bağırdı Böcek.Nereden bulmuş olabilirlerdi? İstanbuldan olamayacağını düşündü. Oradan olsaydı önce kendisi bilirdi. (Ya da kendisi öyle düşünüyordu. Mehmet amir her şeyi ona söylemeden halletmişti bile.)

"POLİS!HERKES ELLERİNİ KALDIRSIN VE DİZ ÇÖKSÜN!"

Nereden gelmişti bunlar? Bukalemun gerçekten öldürecekti onu. Böcek az önce Parsla görüştüğü odanın olduğu koridora kaçtı. Polislerin hepsi merdivene yönelmişlerdi o da onların arkasından hızla kaçtı ve ortadan kayboldu.

Bukalemun iki saat sonra onu aradı. Böcek elleri titreyerek açtı telefonunu.

"Baskın olmuş böcek?"

"Efendim, gerçekten haberim yoktu. İstanbuldan olsa kesin bilirdim."

"Bir işi de doğru halledin be!" diye bağırdı Bukalemun." Parsla görüşmeye git. Anlatsın bakalım şu baskının detaylarını."

Bölüm sonu.

Umarım beğenmişsinizdir. 🧡

Loading...
0%