Yeni Üyelik
8.
Bölüm

8. Bölüm~ Acaba?

@cemre___

İyi okumalar.

...

Azra Zar zor gözlerini açtı yattığı yatakta. Buraya geldiğinden beri ilk defa bu kadar uzun uyuyabilmişti herhalde. Çünkü artık çok yorulmuştu. Yanında yatan Asyaya baktı. O da burada onun yüzünden sürükleniyordu. Kaçamamışlardı da. Bu Pars peşinden ayrılmamıştı ki. Biliyordu en başından kaçmaya çalışacağını. Adam insafsız acımasız kötü biriydi ama salak da değildi. O kadar öl umrumda değil demişti bir anda ilgilenmek için yanında gelmek isteyeceğini yememişti tabi ki.

"Azra Abla."

"Günaydın canım."

"Ne zaman uyandın sen?"

"Çok olmadı." Asya gözlerini ovuştururken kapıları çaldı.

"Başladı bizim mesai." diye söylendi Azra. Kalkıp kapıyı açtı.

"Günaydın bacım. "

"Ne oluyor be?"

"Size tuvalet ve duş almak için yer ayarlamaya geldik."

"Geldik?"

Hemen arkasından Pars göründü.

Onu görünce bir anda dünkü dansları geldi. Şaka gibiydi. Hipnotize olmuş olmalıydı bu adamla dans etmeyi kabul etmek için. Neden hiç karşı çıkmamıştı ki?

Karınca elindeki alafranga tuvalet ile içeri girerken Pars da elindeki alet çantasıyla geçti içeriye.

Karınca Asyaya gülümseyerek mağaranın en dibine geçti.

Pars elindeki tahta uzun şeyleri çakmaya başladı. Gerçekten banyo inşa ediyorlardı.

Azra oflayarak yatağa geri oturdu.

"Bizi burada kalıcı yapmaya çalışıyorlar. Buradan kaçmayı nasıl başaracağız Asya?"

Asya durmuş öylece Karıncayı izliyordu. Matkap seslerinden bağırarak konuşuyorlardı.

"Asya? Asya sana diyorum kızım."

"He? Efendim abla?"

"Nereye bakıyorsun kız sen?"

"Abla sana bir şey soracağım." Dedi gözlerini Karıncadan ayırmadan. "Pars sana hep bir şey diyordu..."

Azra sözünü kesti. "Ben onlar gibi değilim. Doğru diyor o daha beter. Hepsinin başı. "

"Abla, acaba dediği doğru olabilir mi?" Dedi Asya Azraya dönerek. İyice yaklaştı. "Dünü hatırlasana. Etrafımızdaki herkes polislere ateş ederken Pars ile Karınca sadece saklandığımız masanın arkasında durdular. Hiç bir polise zarar vermediler."

Azra gözlerini Parsa çevirdi. Bir yandan Asya konuşmaya devam ediyordu. "Pars dediğin gibi en kötüsü olsaydı hepsinden daha fazla zarar vermez miydi onlara?"

"Başka bir planı vardır onun." Dedi Azra.

"Bence dediği gibi olabilir. Yani direkt bir davranışlarına göre karar veremeyiz ama buraya geldiğimden beri ikisinden de hiç bir zarar görmedim. Karınca bizi eğlendirmek güldürmek için neler yapıyor baksana. Bize sabah öğle akşam yemek yapıyor. Akrep sana çok kötü davranırken seni koruyan Parstı. Akrep beni kaçırınca beni kurtaran yine Parstı. Bence bu ikisi diğerlerinden gerçekten farklı."

Azra Parsa dalmış Asyayı dinlerken Pars birden arkasını dönüp ona baktı.

Azra göz göze geldiklerini fark edip hemen gözlerini Asyaya çevirdi.

"Kötü kötüdür Asya. Bir kere yapmadılar diye hep öyleler diyemeyiz. Ayrıca Karıncanın bize hizmet etme nedeni benim sözde Parsı iyileştirecek olmam. "

"Bu kadar katı, sert düşüncelerin olma ablacım. Herkes bulunduğu yere isteyerek gelmeyebilir. O hayatı yaşıyor diye o hayatı isteyerek seçmiş olmayabilir."

 

Pars ile Karınca resmen mağaranın içine küçük bir banyo yapmışlardı. Pars dış kapıya yaptığı gibi bir kapı yapmıştı. İçeriye de duşakabin lavabo ve tuvalet...

Pars "Banyonuz hazır."

Azra güldü. "Teşekkür mü etmemiz gerekiyor?"

"Yok." Sen ona hep öyle bak başka hiç bir şey istemezdi.

...

"Akrep ölmemiş?"

"Ölmedi efendim. 9 canlı."

"O zaman bir kere daha deneyelim. 2 gün sonra. Avlanmaya çıktığın zaman. "

"Tamam efendim."

O sırada bir araba sesi geldi. Pars mağaranın penceresinden baktı. Gelen Yılandı. Ofladı.

"Efendim bir soru sorabilir miyim?"

"Evet."

"Yılanla çok vakit geçirmem gerekir mi?"

"Evet. O kadın seni sevmiyor mu? Onu kullanarak ancak Bukalemuna ulaşabiliriz. Bizi Bukalemuna götürecek bilet o."

"Anladım efendim. Şimdi kapatmalıyım."

Yılan Parsın mağarasına yöneldi. Ve hiç kapıyı tıklamadan direkt içeri girdi.

Pars masasında oturmuş bir şeylere bakıyordu. O içeri girince başını kaldırdı.

"Aa yılan. Hoşgeldin."

"Hoşbuldukk. Bizim kamptaki sorunları sana bildirme bahanesiyle attım kendimi oradan. Orada hiç rahat değilim. " diyerek yanına geldi. Ve masaya oturdu. Sonra da elleriyle omzunu tuttu. "Sadece senin yanında rahatım Pars. Senin yanındayken bile seni özlüyorum. Ne yapacağım?" Dedi yüzüne yaklaşarak.

Pars zorla gülümsedi. Biri gelse de kurtarsaydı onu şu durumdan...

İşte tam o anda kapısı açıldı. Bir çift mavi göz...

Azra gördüğü manzara ile onlara bakakaldı.

Pars gülümsedi. Gelmişti kurtarıcı meleği...

"B-b...en... " Dedi kekeleyerek.

Yılan oflayarak masadan indi ve ona yaklaştı. "Kapı çalmak nedir bilmez misin sen? Koskoca Parsın odasına böyle dalamazsın. Buradaki yerini bil."

Azra karşısında ukala ukala konuşan kadına sinirle baktı. "Buradaki yerimi bildiğim için zaten buraya geldim. Parsın muayene saati geldi." Dedi Parsa bakarak. Pars heyecanla kalktı yerinden. Azra arkasını dönüp konuşmaya devam etti. "Ayrıca senin de yüzünün durumu iyi görünmüyor. Enfeksiyon kapmış olabilir. Gelmişken istersen sana da bakayım."

...

Pars gülerek hasta yatağına yattı. Azranın ise sinirden eli ayağı titriyordu. Parsa bağladığı serum için yapacağı iğneyi sinirden çok sert yapmıştı. Pars acıyla inledi.

"Ah! Doktor ne yapıyorsun?"

Azra sinirle arkasına baktı. Yılan onları izliyordu.

Sonra Parsa döndü. "Sevgilin seni bekler. Acele ediyorum."

Pars şaşkınlıkla gözlerini açtı. "Sevgilim mi? Kim?"

Azra ağrı kesicileri paketinden çıkarmaya çalışıyordu ama nedense çok sinirliydi eli ayağı birbirine dolanmıştı.

"Az önce odada sarmaş dolaş olduğun kadın kim olacak?"

Pars,uzaktan onlara bakan Yılana baktı. Yılan gerçekten çok kötü bakıyordu. Karınca Yılanın yanına geldi. "Yılan hanım isterseniz siz gidin, abimin Serumu uzun sürüyor." Yılan oflayarak arabasına bindi. Ve siyah araba için sürgülü kapı açıldı.

Karınca Parsa güldü ve eliyle '👍' işareti yaptı. Şeytandı bu karınca. Yollamıştı Yılanı.

"Al şu ilaçları kendin çıkar." Dedi Azra sinirle. Sürahiden su doldurmak istedi elleri titreyerek bardağa suyu koydu ve ona uzattı.

"Al şunu." derken gözlerine baktı ve yine aklına dünkü dansları geldi. Bu dans iyice dengesini bozmuştu.

"Bana bak, sen neden bu kadar gerginsin?"

"Sevgilin seni beklemesin diye dedim ya."

"Onun sevgilim olduğunu nereden çıkardın?"

"Başka kiminle öyle sarmaş dolaş olacaksın?"

Pars kollarının üstünde doğrulup Azranin yüzüne yaklaştı.

"Kıskandın mı sen?" diye fısıldadı. Azra şok olmuştu bu söze.

"Kim? Ben mi? Ben ne kıskanacağım be? Dediğimi anlamadın mı kadın seni beklemesin diye acele ediyorum dedim. Ayrıca... ben seni niye kıskanayım?" O da yüzüne yaklaştı. "Ben senin ancak canını alırım." Sonra devam etti. "Ayrıca benim hayatımda bana çok değer veren beni asla kırmayacak en kötü zamanımda yanımda olacak harika bir sevgilim var. Emin ol o beni bulacak ve beni senden kurtaracak."

Şimdi sinirlenme sırası Parstaydı. Elini yumruk yaptı. Azra arkasını dönüp konuştu. "Serumun bitince kalkarsın." Sonra da uzaklaştı.

"Onun gerçek yüzünü öğrenince de böyle düşünebilecek misin bakalım doktor hanım. Asıl burada durma nedeninin beni iyileştirmek değil de ondan korunmak için olduğunu öğrendiğinde ne yapacaksın?" diye mırıldandı.

...

"Bacım siz niye hiç televizyon izlemediniz ya?"

Karınca yaklaşık 1 saattir Asyanın yanında durmak için mağarada takılıyordu. Azra kovmaya çalışıyordu ama gitmiyordu.

"Biz izleriz televizyonumuzu sen çık buradan."

"Bacım tek TV burada ben de izleyeceğim. Kovup durma beni. "

Karınca televizyonu açtı ve bir haber kanalı açıldı.

"İstanbulun en iyi hastanelerinden birinde çalışan ve alanında çok iyi olan Azra Erol bir haftadır kayıp. Polisler onu bulmak için harekete geçtiler ve detaylı araştırma yapıyorlar. Ama hâlâ hiç bir iz yok. Siz de yaşadığınız yerin civarlarında şüpheli bir durum görürseniz polise bildirmeyi unutmayın."

Karınca 'hay televizyonu açan ellerimi kırayım.' diye mırıldandı. Azra habere üzülmemişti, ekranda Serkanı ve babasını görünce duygulanmıştı.

5 yıl önce...

"Usta bize 3 ekmek arası hazırla." Dedi Mehmet, ustaya seslenerek.

"Hemen geliyor!"

Deniz kenarında ama ara sokaklarda olan küçük bir restorandaydı Erol ailesi.

"Azracım, anneni bi kaç aylığına yurt dışına yollamamız gerekiyor. Biliyorsun çok önemli bir görevden geldi. Yaptığı şey ile çok tehlikeli bir terör örgütünün başındaki kişiyi yakalayabiliriz. Ama ona zarar vermek de isteyebilirler." Dedi. Songül Mehmetin ve Azranın elini tuttu. "Bana bir şey olmaz siz merak etmeyin. Bir kaç ay sonra döneceğim zaten."

Azra hüzünlendi ama bunu daha önce babası da yapmıştı. O yüzden zaman geçip gider diye düşünerek annesiyle geçirdiği şuana odaklandı.

"Annem iyi olsun da gerisi önemli değil."

O sırada restoranın karşısındaki binanın çatısına keskin nişancı çıkıyordu. Yerini aldı ve üzerine siyah bir örtü örttü görünmemek için.

"Bukalemunu kandırmak neymiş göreceksiniz." diyerek Azranın annesini nişan aldı.

"Yemeklerimiz de geldi." Dedi annesi ve tam o sırada silah patladı. Cam kenarındaki masada oturdukları için merminin patlattığı camlar etrafa dağıldı ve Azranın annesinin başına saplandı...

Azra büyük bir çığlık attı. "ANNE!"

Mehmet amir hızla kızının başını aşağı eğdi.

"AZRA BAŞINI ÇIKARMA SAKIN!"

Sonra ağlayarak karısının başını eline aldı.

"Songül... Songül... güzel karım..."

Azra babasını dinlemeyerek annesinin yanına çöktü. Elleri titreyerek annesinin vurulduğu başına dokundu. Sonra nabzını ölçtü. Nabzı yoktu.

"Hayır... Hayır hayır.. annem annem hayır. Anne. ANNE!"

Sokakta Azranın çığlıkları yankılanırken etrafta insanlar doluşmuştu. Birileri polisi aradı. Azra annesinin göğsüne başını yaslamış ağlıyordu. Mehmet de başını masaya dayamış ağlıyordu. Onun yüzündendi. Bukalemun intikamını almıştı.

1 saat sonra polisler gelmişti. Mehmet kızını ağlayarak kaldırdı annesinin göğsünden.

"Baba, annem... annem... öl...dü. Annem... annem... Anne!"

1 hafta sonra.

Azra annesinin öldüğü günden beri 1 haftadır karakoldaydı.

Babası hayatını bu davaya adayacaktı kimin öldürdüğünü biliyordu. Bukalemunu da örgütünü de yok edecekti.

"Mehmet amirim." diye bir polis yanına geldi.

"Söyle."

"Bugün... buraya yeni tayin olan komiserimiz geldi."

Arkasında kahverengi saçlı kahverengi gözlü 1.80 boylarında yapılı bir adam vardı.

"Merhaba amirim, ben Serkan."

Azra harap olmuş bir şekilde sandalyede otururken adama baktı.

"Hoşgeldin. Orada boş bir oda var. Orası senin olsun."

Herkes yeni komiserleriyle tanıştı.

Öğle saati herkes yemek yemeğe gitmişti. Babası da odasındaydı. Azra sandalyede oturmuş annesiyle olan fotoğraflarına bakıyordu.

O sırada bir ses geldi.

"Kahve içer misin?"

Azra başını kaldırdı.

"Anlamadım?"

"Çok yorgun görünüyorsun. Kahve iyi gelir."

Azra gülümsemeye çalışarak kahveyi aldı.

"Teşekkür ederim."

"Sen de benim devrelerimden biri misin?"

"Yok... ben Mehmet amirin kızıyım."

"Ah, o zaman sizli bizli konuşmalıyım. Sonuçta buranın amirinin kızısın."

Azra gülümsedi. "Yok sorun değil."

"Sen ne iş yapıyorsun?"

"Ben doktorum."

"Ee süper. Operasyonlardan yaralı dönersem gözükebileceğim bir doktor tanıdım."

Azra tekrardan gülümsedi. Adam elini uzattı.

"Bu arada ben Serkan."

Azra da elini sıktı. "Ben de Azra. Memnun oldum." Sonra ayağa kalktı. "Ben gideyim artık." Tam yürüyecekti ama başı döndü. Yere düşmek üzereydi ki Serkan tuttu.

"İyi misin?"

"İyiyim iyiyim. Teşekkür ederim."

"Bence iyi değilsin. Nereye gideceksen ben götüreyim. Çok bitkin görünüyorsun."

Azra ağlamaya başladı. Serkan koluna girerek onu dışarı çıkardı. Bir sahil kenarına gittiler.

Azra derin derin nefes almaya çalıştı. Ama çok zordu nefes almak...

"İyi misin?"

Azra ağlamaya başladı.

"Değilim. Hiç iyi değilim. Annem öldü benim. Annem. Annemsiz nasıl yaşanır bilmiyorum ki ben. Benim tek dayanağımdı o. Sığındığım limandı. Ben onsuz ne yaparım? Çok özlüyorum onu."

Ağlarken bir yandan da başına vuruyordu elleriyle. Serkan ellerini tuttu ve başını göğsüne yasladı. Sakinleşene kadar o halde durdular.

Serkan her gün Azranın yanında dolaşmaya başladı ve Azra her zor zamanında yanında olan bu adamdan hoşlanmaya başlamıştı. Annesinden sonra onu hayata bağlayan bu adama nasıl aşık olamazdı ki... 1 yılın sonunda Serkan elinde çiçeklerle ona aşkını itiraf etti ve sevgili oldular.

İşte o gecenin akşamı Serkan evindeyken telefonunu çıkardı ve birini aradı.

"Kıza artık çok yakınım. İstediğiniz her şeyi yapabiliriz."

"Aferin böcek. Aferin sana. Kendine onu iyice alıştır. Sonra da en kötü zamanında onu terk edeceksin. Psikolojik olarak bitecek. Babası da onunla beraber bitecek. En sonunda da kızın canını alacaksın. Ve babası da artık yaşayan bir ölü olacak."

Bölüm sonu.

Umarım beğenmişsinizdir. Yorumlarınızı merak ediyorum.🙂

Loading...
0%