Yeni Üyelik
10.
Bölüm

İkinci Şans?

@cemreistee

 

 

 

6. Bölüm

 

 

 

 

İkinci Şans?

 

 

 

 

"Öyle körkütük bir köledir ki sevda,

 

Seni kötü göremez,

 

bin kötülük yapsan da..."

 

Shakespeare

 

 

Bu Bölümü Okurken Dinlenecek Şarkılar

 

Pinhani- Bilir O Beni

 

Ace Of Base- Happy Nation

 

 

Bazen biri size canınızı acıtacak şekilde sözler söylediğinde iki seçenek vardır;

Affetmek ya da onunda kalbini kırmak.

Ben ikinci seçeneği seçerim her zaman. Ve yaptığımdan asla pişman olmam. Şimdi de olmadım. Ve sanırım asla olmayacağım. Çünkü bunu bana abim öğretti.

Albay bizi izne çıkarmıştı, her zamanki gibi evde takılırken telefonunman bir bildirim sesi geldi. İlk önce annemden veya anneannemden olduğunu düşündüm fakat yanılmıştım.

Bütün Erkolar Toplandık

Ne?

Whatsapp grubuna eklenmiştim. İsmi bir hayli garip olsa da grup profilinden timin olduğunu gördüm yalnız bir eksik vardı.

Ben yoktum, her zamanki gibi...

Biraz profil fotoğrafına bakarken gruptan bir mesaj geldi

Canerişko beybisi: Grubu kim kurdu?

İsimden kimin olduğunu anladım. Sanırım Caner'di. Ben kaydetmediğimden grubun yöneticisinin kaydettiği isimle görüyordum. Yine de ne olur ne olmaz ben değiştirdim.

Çakma Kerem Aktürkoğlu: Ben kurdum bir sorun mu var?

Sanırım Kerem kendini bu isimle kayıt etmişti.

Onur hani şu küçükken altına işeyip ben değil o yaptı diyen: İsmi kim kurdu lan

Çakma Kerem Aktürkoğlu: Onu da ben kurdum.

Yazma gereksinimi hissettim.

Ben: Erkolar derken beni erkek olarak mı sayıyorsunuz?

Ben bu mesajı yazdıktan hemen sonra Caner yazmaya başladı.

Caner: Estafurullah Komutanım, sadece Kerem arkadaşımız grubu kurarken küçük bir yazım hatası yapmış. Ben hemen düzeltiyorum.

 

Caner "Bütün Erkolar Toplandık" grubun ismini "Bütün Kızlar Toplandık" olarak değiştirdi

Arda Gülmez: Lan

Arda Gülmez: PSUHBSJKAKOASSJ

Arda Gülmez: Başka isim mi bulamadın geri zekalı

Arda Gülmez: Pardon Gazel Komutanım.

Ben: Sorun değil, askeriye içinde komutanım demenize gerek yok. Gazel ismimi sevmiyorum.

Mesajı yazdıktan sonra telefonumu kapattım ve sessize alıp yemek yapmaya devam ettim. Sanırım bayağı bir mesaj gelmişti ama bakmamıştım. Akşam yatmadan önce son kez bildirimleri gözden geçirdim.

Bütün Kızlar Toplandık grubundan 87 mesaj, 2 Cevapsız Çağrı...

Kimin aradığına baktığımda Caner'in ve anneannemin aradığını gördüm. Anneannemi şimdilik es geçip Caner'i aradım. Sanırım ben aradığımdan ikinci çalışça açıldı.

"Efendim Komut- pardon Elvan hanım- yani Elvan abla- ay pardon hocam." dedi ve sanırım ağızının içinden küfür mırıldanıyordu.

"Sadece Elvan desen yeterliydi, neyse. Beni aramışsın bir sorun mu var?" dedim.

"Hayır bir sorun yok komut- yani Elvan. Biz tim olarak görevden sonra bir restoran tutup orada biraz takılıyoruz da, sizde gelmek ister misiniz?" diye sordu.

Beni çağırdıklarından biraz heyecanlanmıştım. Sanırım biraz sesim de heyecanlı çıkmıştı.

"Olur, ne zaman? Saat kaçta?" diye sormaya başladım fakat biraz duraksadım. Heyecanlandığımı bilmemeliydi. "Yani ona göre plan yapmam lazım." diyerek güzel bir U dönüşü yaptım.

"Yarın, saat sekizde toplanacağız. Tabii sizin için de uygunsa-" diyecekken sözünü kestim.

"Evet, elbette. Benim için uygun." dedim direk.

"Ha, tamam o zaman. Yarın görüşürüz, iyi akşamlar." dedi ve telefonu kapatıcakken seslendim

"Şey," dedim. Uygun kelimeleri bulmak için biraz bekledim. "Beni çağırdığınız için teşekkür ederim."

"Tabiki, sorun değil. Biz zaten istiyorduk da Yiğit Komutanımız dile getirmişti ilk." dediğinde hafifçe duraksadım.

"Ha, anladım..." dedim ve lafı daha fazla uzatmamak adına " Herneyse, iyi akşamlar. Yarın görüşürüz" dedim ve kapatınca elim direk ağızıma yöneldi ve tırnaklarımı yiyerek düşünmeye başladım.

Ben yarın ne giyecektim?

Bu şekilde düşünürken kendimi dolabımın karşısında kıyafetlerime bakarak bulmuştum. Ben yanıma birşey almamıştım ki. Ne giyecektim?

Bu şekilde düşünmeye devam ederken gözüme bir kıyafetim çarptı. Onu göründe yüzümdeki tebessüme engel olamadım ve kıyafetimi alıp dolabın kapağını kapatmayı unutarak sevinçten ütü masasını bulmaya başladım.

...

Bordo rujumu sürdükten sonra daha fazla zaman öldürmemek için saçımı yapmaya koyuldum. Bugün için nedense çok fazla heyecanlıyım. Sanırım bunun sebebi yıllar sonra tekrardan bir arkadaş grubuna davet edilmekti.

Saçım için neler yapabileceğimi düşünürken aniden masamın üzerindeki telefonum çaldı. Arayan babaannemdi. Daha fazla bekletmek istemediğim için telefonu açtığımda aniden kulağımı babaannemin neşeli sesi doldurdu.

"Ah yavrum, bir tanem, kızıl saçlım..." diye övgülerine devam ederken ben, kızıl saçlım iltifatına takılmıştım. O günden sonra olmuştu zaten ne olduysa. Bu güzel anı mahvetmek istemediğimden zor da olsa yüzüme neşeli bir tebessüm kondurdum. "Efendim babaanne, bir sorun mu var?"

Artık cümlemden ne anlamışsa neşeli sesinin yerine tripçi bir sesle değiştirdi aniden. Artık şaşırmıyordum babaannemin bu aniden duygu değişimlerine. Dedemi kaybettikten sonra duygularını belli etmemek için çabalamıştı. Başarmıştı da. Fakat bu alışkanlığı bir süre sonra durduk yere de ortaya çıkmaya başlamıştı Bundan şikayetçi değildim. Fakat bazen, aniden sinirlenince korkabiliyordum. Bir de siz düşünün, albaydan korkmayan Elvan, babaannesinin küçük bir sinirinden korkuyor.

"Aşk olsun," dedi babaannem.

Aman babaanne. Bir daha mı? Tövbe, aşık olamam.

"Ben seni sadece birşey olduğunda mı arıyorum Elvan?" diyen sorgulayıcı ses tonu beni düşüncelerimden ayırdı.

"Hayır babaanne, estafur-"

"Ay tamam be, anladım ben seni tamam." diyerek sözümü kesince yüzümde derin bir tebessüm oluştu.

"Ben seni ne zaman arasam zaten hep bir sorun mu var? diyorsun ve benimde sinirlerimi bozuyorsun. Ne yani, ben torunumu arayamaz mıyım?"

Derin tebessümümün yerini buruk bir gülümseme aldı. Haklıydı. Genellikle görev çıkışı yorgun olduğumdan, beni aradığımda işim var diyip yan gelip yatıyordum. Bir ara görevdeyken aradığında ona mecbur cevap vermek zorunda kalmıştım yoksa Albayı arayıp beni sorabilirdi, tabi ki buda benim için utanç verici olurdu.

O yüzden babaannemle hiç konuşamıyordum. Hep yorgundu vücudum, bazen ise ruhum. Fakat sonradan o geldi. Nasıl olduysa onunla karşılaştıktan sonra evde hayatım boyunca yapmadığım temizliği, artık yorulsam da yatsam diyerek yapıyordum.

"Babaanne, eğer biri sana iyi davranıp da sonra keşke yapmasaydım deseydi, sen ne yapardın?" diye sordum ne sorduğumu ben dahil bilmeden.

Babaannem biraz düşündü. "Ben olsaydım onun o zamanki haline bakardım. Siniri mi bozuktu, sarhoş muydu, günü stresli miydi? Eğer hiçbiri değilse de iyi biriyse ikinci şansı hakeder diye düşünüyorum." dedi babaannem. "Ay ne biçim sorular bunlar be Elvan. Sanarsın aşk acısı çekiyorsun." diye de azarlamayı eksik etmedi.

"Boşver babaanne, öyle aklıma gelmiş sorayım dedim."

"Anladım kuzum, neyse. Ben kapatıyorum. Hadi öptüm" diye kapatacakken "Babaanne," diye onu durdurdum "Birisi bir yere gidiyorsa saçını nasıl yapmalı?"

Babaannem sanki bu soruya dünden hazırmış gibi konuşmaya başladı

"Ben olsam salık bırakıp fön çekerdim. Ne oldu bir yere mi gidiyorsun?" yanlış anlamaması için söze atladım " Hayır babaanne öyle aklıma gelmiş sorayım dedim. Hadi görüşürüz." dedim ve telefonu kapattım.

...

Saçlarımın fönünü çektikten sonra son kez aynaya baktım. Makyaj çok fazla yapmamıştım. Yüzüme yakışmıyordu. Yapmak gerekirse de eyeliner, rimel ve ruj sürüyordum. Şimdi ise de aynısını yapmıştım. Üzerimde diz kapağımın hemen üstünde biten kırmızı bir elbisem vardı. Bence vücut hatlarımı oldukça belli ediyordu. Göğüs detayı çok fazla yoktu. Askılı bir elbiseydi.

Bu elbiseyi nerden bulduğum hakkında hiçbir fikrim yoktu. Sanırım babaannem gizlice koymuş olmalıydı.

Telefonumu aldıktan sonra daha fazla bakit kaybetmemek için evden çıktım ve arabama bindim. Yeni aldığım mersedes şuan bana göz kırpıyordu. Camları siyahtı ve içini göstermiyordu.

Caner'in bana attığı konuma ulaştığımda arabayı benim gibi mersedes olan arabanın yanına park ettim. Yan koltuğumdaki çantama uzanacakken yanımdaki arabanın kapısı açıldı ve hiç ummadığım biri çıktı karşıma.

O'ydu, Yiğit'ti.

Üzerinde siyah bir gömlek ve siyah bir pantolon vardı. Saçları özenle yapılmamış olucak ki dağınıktı ve bence bu saç ona daha fazla yakışıyordu.

Beni görmesin diye hemen kafamı aşağıya gömdüm ama camların siyah olmasını 5 saniye sonra fark edebildim.

Etrafa baktığımda onu göremedim ve hemen çantamı alıp arabadan indim. Restorandan içeri girdiğimde iki tane grup vardı.Bizim grubu gördüğümde içimde tatlı bir heyecanla onlara doğru yürüdüm. Fakat hiç ummadığım bir şey fark ettim.

Yiğit, kumral mıydı?

Beni gören Kerim bana el sallamaya başladı. Onları görmediğimi sanmıştı sanırım ama garipsemeden masaya ulaştım.

Masada gördüğüm kadarıyla toplam 9 kişiydik. Ek olarak Caner'in karısı ile kardeşi, Kerem'in de kardeşi buradaydı. Boş yere oturmek için onlara göz gezdirdiğimde sadece Yiğit'in yanının boş olduğunu-

Bir dakika,ne!

Sadece Yiğit'in yanı boştu ama ben görmezden gelmeye çalışarak "Ben kendime bir sandalye çekeyim" dedim fakat "Gerek yok, burası boş." diyen bir sesle duraksadım. Yiğit demişti. Aslında bu lafına önceden tebessüm etmek isterdim ama tek yaptığım düz bir suratla onun yanına oturmaktı. Herkes birbirleriyle tanışmaya başlamıştı. Yani, böyle dediğime bakmayın. Yeni gördüklerim benle tanışmaya başlamıştı.

Caner'in karısının ismi Derya'ydı. Sarı saçları neredeyse beline kadar ulaşıyordu. Mavi gözleri okyanusu andırıyordu. Üzerine siyah bir elbise giymişti ve sanırım elbisenin botu benim elbisemle aynı boydaydı. Caner'in kardeşinin ismi ise Helin'di. Onun saçları siyah olmasına rağmen yeşil gözleri insanları adeta büyülüyordu. Üzerine mavi bir elbise giymişti ve kendisi yakışmadığını söylese de bence çok yakışmıştı. Kerem'in kardeşi... Ben gibiydi işte. Onun da kızıl saçları, çekik gözleri vardı. Adı Buse'ydi. Gözleri için lens kullanıyor olabilirdi çünkü gözleri parlıyordu ama lens kullansa da ona mavi göz çok yakışmıştı.

"Komutanım, biz biraz içeceğiz ama siz de içer misiniz?" diye sordu Arda.

Başımla onayladıktan biraz sonra bir garson geldi ve içkilerimizi doldurdu. Bana çeyrek koyduktan sonra giderken "Hey," diyerek onu durdurdum. "Bana biraz daha koyar mısın?"

Yanımdaki Yiğit'in bana baktığını hissetsem de aldırmadım. Garson, garson bardağı yarısına kadar doldursa da izin vermedim ve daha fazla doldurup onu yolladım. Masadakiler kendi işinde olduğundan beni fark etseler de birşey demediler. Bardağımdan bir yudum aldım ve uzun zaman sonra içki içmediğimden yüzümü ekşilttim.

"Fazla içmemeni tavsiye ederim." dedi yanımda bana bakarak. Ona döndüm. Düz bir ifadeyle baktım. "Sana hesap sormak zorunda değilim." dedim ve bardağımdan daha büyük bir yudum alıp kızlarla konuşmaya başladım.

...

"Sonra ona dedim ki," sesimi değiştirerek "'Ay o zaman yapma abi sanki ben senin götünün arkasını topluyorum!'" dedim ve dördümüz tüm restoranda duyulacak kadar kahkahalarla gülmeye başladık. Bizim gülmemiz diğer grubu sanırım rahatsız etmişti. Onlar hemen 3 masa ötemizde oturuyordu. Bir tane adam bize döndü ve "Biraz sesinizi kısar mısınız hanımefendi? Biz burda sizin sesinizi çekmek zorunda değiliz."

Tabi biz aşağıda kalmayız.

"O zaman çekme kardeşim. bak işine!" dedi Helin. Dördümüz adama tip tip bakıca onun arkadaşları da bize bakmaya başladı. Bir tane adam bana bakmaya başladı, bende ona bakmaya başladım. Sarhoş olduğumdan ne yaptığımı bilmiyordum ama adamın gözleri çoğunlukla dudaklarımda dolaşınca Yiğit'e döndüm ama adama bakmayı kesmedim.

"Yiğit, bu adam bana bakıyor. Birşey der misin?" dedim. Yiğit, bunu dememle hemen ilk baş bana döndü, daha sonra adama döndü. Çok göremesem de göz ucuyla elini yumruk halinde sıktığını görebiliyordum. "İşine bak kardeşim." diye adamı uyardı. Adam gözlerini benden çekti ve Yiğit'e bakıp yüzünü buruşturdu.

"Sen kimsin ki onun yanında böyle davranıyorsun?" dedi alayla. Yiğit'in sinirlenmeye başladığını görebiliyordum. "Sanane be!" diyerek araya girdim. "Ne yapıcaksın hem kim olduğumla ilgili."

Adam artık ne düşündüyse sırıtmaya başladı. "Senle nikahı-" diyemeden Yiğit aniden yanımdan kalktı ve adama doğru yürümeye başladı. Onu durdurmak için bende ayağa kalktım ama artık çok geçti. Ben ona ulaşana kadar adamın yüzüne sağlam bir yumruk patlatmıştı. Adam sandalyesinden yere düşmesiyle diğerleri de ayağa kalktı. Arkamda oturanlar da aynı anda kalkınca tok bir ses oluştu ve kavga başladı. Fakat ben çok içtiğimden ayakta duramadım ve yere yığıldım. Son gördüğüm şey Yiğit'in beni fark etmesiyle bir hışımda yanıma koşup adımı haykırmasıydı

...

YİĞİT SORGUN;

Adamın suratına yumruğumu geçirdikten sonra sandalyesinden düştü. O düşünce diğer arkadaşları da kalkmıştı. Tahminimce 5 kişilerdi. Onlar kalkınca bizimkiler de kalktı ve etrafta tok bir ses duyuldu, sonrası ise kavga...

Elvan için arkamı döndüğümde yerde yattığını, bir tane adamın ise onu görüp sırıtarak ona yaklaştığını gördüm. "Elvan!" diye bağırdım ama duymadı. Koşarak ondan önce Elvan'ın yanına vardım ve o da geldiğinde onun yüzüne de yumruk attım.

Kimse benimkine dokunamaz

"Elvan, beni duyuyor musun?" Sanırım sarhoş olduğu için bayılmıştı. Yavaşça elimi bacaklarından ve sırtından geçirip kucağıma aldım. Bugün nedense bana inat güzel giyindiğini düşünüyordum. Şuan fark ediyordum. O zaten her zaman güzeldi.

"Rüzgar!" diyerek onlara bağırdığımda ve kavga etmeyi bıraktıklarında karşılarındaki adamlar hayrete düştüler. "Gidiyoruz!" Masaya geri dönüp Elvan'ın çantasını aldım ve restorandan çıkıp arabama doğru yol aldım. Hemen yanımda onun arabası vardı. Nerden mi biliyordum?

53 EGD 119

Rize

Elvan Gazel Döne

On dokuz Ocak

Yanıma gelen Arda'ya "Siz benim arabamla gidin." dedim arabamın anahtarlarını ona verip Elvan'ı şimdilik omuzuma attım. Onun çantasından arabasının anahtarlarını aldıktan sonra sağ ön koltuğa dikkatli bir şekilde oturtturup kemerini taktım. Kemerini takarken hafiften birşeyler mırıldanmıştı. Ne olduğunu anlayamamıştım fakat şuan düşündüğüm kemerini takarken ki yakınlığımızdı.

Kapısını kapatıp kendim koltuğa geçtim ve arabayı çalıştırıp kendi evime doğru yol aldım. Arada bir ona bakıyordum. Nasıl bu kadar güzeldi ki? Bir ara kendimi ona bakarak sırıtırken görmüştüm. Fakat tebessümümü bozan şey geçen gün onun bana söyledikleriydi. Önüme döndüm ve yola odaklanmaya çalıştım ama aklımda sürekli onun söyledikleri geçiyordu.

O zaman tanışmasaydın Yiğit

Keşke arkamdan gelmeseydin, o zaman seninle tanışmazdım.

Keşke seninle hiç tanışmasaydım

Haklısın

Keşke seninle hiç tanışmasaydım

Daha fazla dayanamadım ve sinirle kafamdaki düşünceleri atmak için direksiyona vurdum. "Kahretsin..." diye fısıldadım. "Ben nasıl dayanacağım?..."

 

 

 

Selammm tekrardan asklarımm. Bölüm biraz gecikti farkındayım ve çok özür dilerim. Sadece herşey üstüme geliyor. Yakında atlatacağımdan eminim. Şimdi size bir sürprizim var. Yiğit ve Elvan'ın modelini bulmaya çalıştım ve tahminen buldumm.

 

Elvan Gazel DÖNE;

https://pin.it/4HdsX5KiO

 

Yiğit SORGUN;

https://pin.it/2VaFBodbg

 

Lütfen oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayınnn. Karakterler ile ilgili sormak istediğiniz soru varsa yorumlardayımm

 

 

Loading...
0%