

---
3. Bölüm: "Karanlığın Tanığı"
Doğa, son zamanlarda içine kapanmış, gözleri sürekli bir noktaya dalıp gidiyordu. Sanki çevresinde olan bitene karşı bir duvar örmüş, sadece iç sesiyle yaşıyor gibiydi. Damla ve Dora her ne kadar kardeşlerinin hâlini fark etmese de, Boran ve Yaman’daki şüphe gün geçtikçe büyüyordu.
Bir akşam yemeğinden sonra Damla mutfağa geçtiğinde, Yaman sessizce Boran’a yanaştı.
“Sana da bir gariplik sezmiyor musun?”
Boran başını salladı.
“Sadece bir gariplik değil. Bugün bir mesaj geldi telefonuna. Ekranı öyle hızlı kapattı ki... Eli titriyordu. O anda bir şey çözüldü içinde.”
Yaman gözlerini kıstı.
“Takip cihazı hâlâ çantasında. Gözümüz üstünde olsun.”
Aynı gece, Doğa odasında oturuyordu. Elindeki telefonun ekranında yalnızca üç kelime yazıyordu:
“Doğa uyandı.”
Zarf yoktu, gönderen yoktu, ama tehdit havası çoktan odaya sinmişti. Mesajın anlamı netti: Sır yeniden harekete geçmişti. Ve onu izliyordu.
Derin bir nefes aldı, kapüşonunu geçirdi, sessizce çantasını aldı ve evden çıktı. Belgrad Ormanı’nın yolunu tutarken içinde açıklayamadığı bir his vardı: korku değil, sezgi... bir tür çağrı.
Ağaçlar sıklaştıkça hava değişti. Sessizlik ağırlaştı. Ay ışığı bile bu karanlığa ulaşamıyordu. Birkaç adım sonra aniden siyah bir araba yolunu kesti. Farları kapalıydı. Camlar simsiyah. İçinden Koray indi. Soğukkanlıydı.
“Zaman geldi,” dedi kısaca.
Doğa hiçbir şey sormadan araca bindi. Yol boyunca sessizlik hakimdi. Araba ormanın daha da derinlerine ilerlerken dış dünyadan kopmuş gibiydiler. Nihayet durdular. Koray arka kapıyı açıp başıyla işaret etti.
“İçeri gir. Seni bekliyor.”
Ormanın kalbinde eski, yıkık bir kulübe vardı. Dışarıdan terkedilmiş gibi görünüyordu ama içeriden bir şey yayıldığını hissetti. Doğa içeri adımını attı. Koray onu yalnız bırakarak kapıyı kapattı.
Loş ışıkla aydınlanan odada bir masa, duvarlarda eski gazete sayfaları, haritalar ve kimliği belirsiz belgeler vardı. Masanın üzerinde sadece eski bir telsiz duruyordu.
Derin bir sessizlik hâkimdi. Doğa ellerini cebine sıkıştırdı. O an telsizden bir cızırtı duyuldu ve o ses geldi. Ne kadındı, ne adam. Ne gençti, ne yaşlı. Metalik ve yankılıydı. Ve kesinlikle insan gibi değildi.
“Hoş geldin, Doğa.”
İçini titreten bir ürperti geçti.
“Sadece bir kez konuşacağım. Dinle. Hatırlıyorsun, değil mi? Ufak ufak parçalar birleşiyor.”
Doğa'nın nefesi hızlandı.
“Aileni korumak istiyorsan... sessiz kal. Damla ve Dora hiçbir şey bilmemeli. Özellikle o iki adam...”
Gözleri büyüdü.
“Boran ve Yaman…”
“Evet. Şu an seni arıyorlar. Takip cihazının farkındayım. Ama yanlış izdeler. Zamanı geldiğinde her şey açığa çıkacak. Ama şimdi… sus.”
Cızırtı bir anda kesildi. Ampul bir kez daha yanıp söndü, sonra çatlayarak patladı.
Kulübe bir anda zifiri karanlığa gömüldü aynışekilde ben de .
Devamı gelecek oy takip ve yorum larınızı bekliyorum hoşçakalın ☺️
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |