10. Bölüm

(9.BÖLÜM) İNANMA

Elif cemre
cemrequeen

 

 

 

 

 

 

 

 

"İNANMA "

---

 

 

9. Bölüm – Sessizlikte Gizlenen

 

 

Bazen bir şeyin doğru olmasını değil, yalan çıkmasını istersin. Çünkü eğer gerçekse… tüm hayatın yalan olur. Ben de tam o sınırdaydım. Kalbim deli gibi atıyor ama içimdeki ses, “Sakın inanma!” diye bağırıyordu.

 

 

Aile fotoğrafına iğnelenmiş not hâlâ gözümün önündeydi.

 

 

“Annen yaşıyor olabilir mi?” demişti Boran eniştem. Sessiz, kararsız, hatta korkarak. O bile bu cümleyi tam kuramamıştı. Ama ben… inanmak istemiyordum. Bu, Sır’ın en büyük oyunu olmalıydı. Aklımı karıştırmak, içimi kemirmek, umudumu kullanmak istiyordu. Anladığım tek şey: Artık oyun farklı oynanıyordu.

 

 

Damla ve Dora’ya hiçbir şey söylenmedi. Boran ve Yaman eniştem gece boyunca çalıştı. Bilgisayar ekranları sabaha kadar yanık kaldı. Eski kayıtlar, mezarlık arşivleri, morg giriş-çıkış listeleri, hatta adli tıp dosyaları bile incelendi. Emre ise Sır’la bağlantılı eski mesajları, telsiz şifrelemelerini ve istihbarat kayıtlarını taradı. Sessizlik vardı evde ama o sessizlik... bir şeylerin yaklaştığını fısıldıyordu.

 

 

Sabah olduğunda hava bile sessizdi. Ne bir kuş sesi, ne rüzgâr. Odaya gri bir gökyüzü vuruyordu. Hissizdim. Bitkindim. Ama hâlâ uyanıyordum.

 

 

Tam o anda telefonum titredi. Ekranda numara yoktu. Sadece bir mesaj:

 

 

"Küçükken sakladığın kutuyu hatırlıyor musun? Altında annenin sesi hâlâ kayıtlı. Ama yanlış kelime onu susturur. Doğru kelime... seni ona götürür."

 

 

Ellerim titredi. Kalbim tek bir vuruşta hem çarptı hem durdu. Bu... Sır’dı. Yine oyununa devam ediyordu. Ama bu defa daha fazlasını yapmıştı. Annemle ilgili bir şey bildiğini söylüyordu. Ya da öyle gösteriyordu.

 

 

Kutudan bahsediyordu. Gerçekti. Evet, o kutu vardı. Küçüktüm, annemle birlikte içine ses kaydederdik. Annem bir keresinde, “Bir gün unutursan, sana hatırlatırım,” demişti. Ama o kutu şimdi nerede bilmiyordum. Ev yanmıştı. Her şey gitmişti… ya da ben öyle sanıyordum.

 

 

Mesajı kimseye göstermedim. İçgüdülerim, bu oyunun benimle oynandığını söylüyordu. Bu defa Sır, beni tek başıma hedef alıyordu.

 

 

Ama o sırada salonda Boran ile Yaman konuşuyordu. Gizlice kulak verdim. Kayıt cihazını çözmüşlerdi. Fotoğrafa iliştirilmiş küçük bir mikrokayıt cihazı vardı. Görünmeyecek kadar ince, neredeyse plastikle bütünleşmiş. Yaman onu temizlemiş, Boran ise sesleri geri yüklemişti.

 

 

Ve duydukları şey…

 

 

Bir kadın sesi. Zayıf, nefes nefese ama tanıdık.

 

 

“Eğer bunu bir gün duyuyorsan… ben hâlâ savaşıyorum. Sakın inanma her şeye. Kod kelimeyi unutma. Sığınağın sesi, güneşin doğduğu yerde yankılanır.”

 

 

Kadın sesi… annemdi. Boran sesi birkaç kez dinledi. Ses analizine gönderdiler. Kimliği henüz %100 doğrulanmamıştı ama Yaman net konuşmuştu:

 

“Ya biri çok iyi taklit ediyor, ya da Doğa’nın annesi gerçekten yaşıyor.”

 

 

O an salona girmedim. Sadece duydum. Sadece nefes aldım.

 

 

Beynimde o kod kelime döndü durdu.

 

 

Sığınağın sesi, güneşin doğduğu yerde yankılanır.

 

 

Bu bir yön müydü? Bir şifre mi? Yoksa çocukluğuma ait başka bir ipucu mu?

 

 

O sabah kimse normal değildi. Herkes bir şey saklıyordu. Damla’nın bakışlarında soru işareti vardı ama susuyordu. Dora eve uğramamıştı bile. Boran gözümün içine bakarak sadece şunu söyledi:

 

 

“Eğer annen yaşıyorsa… onu da bu Sır denen şeyden kurtarmamız gerek.”

 

 

Ben ise o an kararımı verdim.

 

 

Bu sefer sadece izlemeyecektim.

 

 

Bu sefer ben de oynayacaktım.

 

Devamı gelecek oy yorum takip etmeyi unutmayın hoşçakalın ☺️ 🍷

Bölüm : 14.05.2025 12:22 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...