

Hayat beni daha 17 yaşımdayken vurmuştu kırmıştı kanatlarımı özgürlük arıyordum ama bulamıyordum yaşadığım herşey büyüt müştü beni aslın da ama ben bunca şeye rahmen hep dimdik duruyordum ama artık ben de yoruldumm. Artık gücün kalmadıı...
20. Bölüm – Kırılma Noktası
Odadaki sessizlik, fırtına öncesi bir sessizlikti. Yamanın kalbi durmuştu ama geri dönmüştü Herkes birbirine ne söyleyeceğini bilemezken, Doğa aniden ayağa kalktı.
“Yeter artık!” diye bağırdı.
Damla ve Dora irkildi. Boran bile bir adım geri çekildi.
Herkez o an hastane odasın da doğa'ya yöneldi.
“Ne kadar daha susacağız, ha?” dedi Doğa, sesi titriyordu ama gözleri sertti.
“Yaman ölüyordu, biz hâlâ plan yapıyoruz! Sır hâlâ nefes alıyor ve siz hâlâ beni korumaya çalışıyorsunuz! Ben korunmak istemiyorum artık!”
Damla sakin kalmaya çalıştı.
“Doğa, şu an sakin olmalısın. Zamanı değil.”
“Zamanı değil mi?” diye bağırdı Doğa. “Benim hayatımın hiçbir anı zamanı değildi zaten, abla!”diye haykırdı
Dora da ayağa kalktı, gözleri dolmuştu.
“Biz seni kaybetmemek için uğraşıyoruz!”doğa şımarıklık yapma
“şımarıklık'mı? Pardonda Dora siz Beni zaten kaybettiniz!” dedi Doğa. “O ormanda, o yanmış evde, o karanlıkta… Beni çoktan kaybettiniz.”
_ Dora kesesini doğa şuan sırası değil
Ya nasıl değil sırası abla olanları görmüyormusunuz duymuyormusunuz yaman eniştem'le Koray kardeşmiş yaman eniştem ölümden döndü sır pisliği yüzün den ve siz hiç bir şey yapmıycaksınız öylemi.
Damla sinirle öyle doğa sus artık şımarıklık yapma biz de senin kadar üzülüyoruz. Damla elini kapıya uzatarak şimdi ya çık git yada sus otur zaten başımız da tonlarca Bela var.
Doğa gözleri dolmuş bir şekilde ablası'nın
Sözlerinin ardından odada derin bir sessizlik çöktü.
Doğa kimseye bakmadan kapıya yöneldi.
Boran arkasından seslendi:
“Doğa! Şimdi gitme!”
Ama Doğa dönüp sadece bir kez baktı.
“Artık ben kendi yolumu yürümek zorundayım.” enişte lütfen beni takip etmeyin.
Kapıyı açtı, dışarı çıktı. Soğuk hava yüzüne vurdu.
Koridorun sonunda bir ışık yanıp sönüyordu.
Adımlarını yavaşlattı, sonra kendi kendine fısıldadı:
“Yeni biriciksin Doğa artık kimseye ait değilsin.”
Ve yürümeye başladı.
Bu kez geri dönmeden.tek başına o soğuuk koridorlarda yürüdü
Koray’ın Gözünden
Koray, hastanenin arka tarafındaki camın ardında durmuş, Doğa’yı izliyordu.
Kızın omuzları titriyor ama adımları kararlıydı.
“Yine gidiyorsun,” dedi kendi kendine.
“Sana dokunmam bile yasak ama seni izlemekten vazgeçemiyorum.”
Cebinden ince, metalik bir kart çıkardı. Üzerinde sade bir simge vardı:
“Devlet İstihbarat Dairesi – Gizli Kimlik Protokolü.”
Telefon ekranı karardı, bir mesaj belirdi:
“K1R aktif edildi. Yeni bağlantı: D0G.”
Koray derin bir nefes aldı.
“K1R…” diye mırıldandı.
“Demek ki artık yeniden başlıyoruz.”
O sırada otoparkta bir motor sesi duyuldu.
Kasklı biri yavaşça yaklaştı, far ışığı Koray’ın yüzüne vurdu.
Adam motoru durdurup kaskını çıkardı.
Soğukkanlı, keskin bakışlı biriydi.
“Koray Demir,” dedi, sesi kararlıydı.
“Ben D0G. Artık aynı hedefteyiz.”
Koray başını kaldırdı, gözleri onu inceledi.
“Beni izliyordun, değil mi?”
Doğu hafifçe gülümsedi.
“Evet. K1R’ı izlemek kolay değil ama seni bulmak zor da değildi.”
Koray, cebindeki kartı tekrar çıkardı.
“Bu savaşı bitirmek istiyorsan benimle çalışacaksın. Ama bir şartla…”
Doğu kaşını kaldırdı. “Ne şartı?”
“Doğa’ya dokunulmayacak.”
Doğu’nun ifadesi değişti.
“Anlaşıldı, K1R. Ama unutma… bazen korumak için önce savaşman gerekir.”
Motorun sesi yeniden yankılandı.
Koray sessizce camdan dışarı baktı.
Doğa hâlâ yürüyordu, rüzgar saçlarını savuruyordu.
“Bırakmam seni,” dedi alçak sesle.
“Ama bu kez seni zincirle değil… kaderle koruyacağım.”
Ve o gece, iki ajan ilk kez aynı hedefin peşine düştü:
SIR.
K1R ve D0G artık sahadaydı.
Gölgeler onların alanıydı.ve artık sır dan değil "sır" ondan korkacaktı
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |