

---
5.BöLÜM
"YANMIŞ EVLERİN SIRI"
Hastanedeki günler sona ermişti. Doğa, uzun bir uykudan uyanmış gibiydi. Gözlerinin altında hâlâ morluklar vardı, ama sessizliği daha çok yoruyordu onu. Herkes bir şeyler söylüyor, herkes korumaya çalışıyordu. Fakat onun kafasındaki sesleri susturabilen kimse yoktu.
Taburcu olduktan sonra eve döndüklerinde, Damla ve Dora onu yalnız bırakmamaya çalışıyordu. Boran ise eniştelerden biri olmanın ötesinde, artık bir koruma gibiydi. Yaman da aynı evdeydi; güvenlik gerekçesiyle artık kızlarla birlikte kalıyordu. Herkes diken üstündeydi. Sır’ın bir sonraki hamlesini bilmiyorlardı.
Ertesi sabah...
Doğa, odasındaki pencerenin kenarına oturmuş, boş gözlerle dışarıyı izliyordu. Güneş yavaş yavaş yükseliyor, sokak sessiz bir huzura gömülüyordu. İçindeki sıkışıklık artıyordu. Duvarlar üstüne üstüne geliyordu sanki.
Aşağı kata indi. Boran mutfakta kahve içiyordu.
— “Biraz yürüyüş yapacağım,” dedi kararlı bir sesle.
Boran başını kaldırdı.
— “Doğa, tek başına olmaz. Henüz çok erken.”
— “Lütfen enişte... sadece birkaç sokak, biraz hava almak istiyorum.”
Bakıştılar. Boran sonunda iç çekti.
— “On beş dakika. Telefonun yanında olacak. Aklını kullanırsan karışmam.”
Doğa başını sallayıp çıktı.
Yavaş adımlarla yürümeye başladı. Her adımda zihnindeki yük hafifliyor gibiydi. Ama bu uzun sürmedi. Sokak ilerledikçe gölgeler uzadı. Kafasını çevirip arkasına baktı; sanki bir şey ya da biri onu izliyordu. Kalbi hızlandı. Geri dönmek istedi ama çok geçti.
Bir anda arkasından biri gelip onu kolundan kavradı. Direndi, çırpındı ama adam profesyoneldi. Ağzını kapattı, ardından ince bir iğne... Gözleri karardı.
---
Bir süre sonra...
Doğa başını zorla kaldırabildiğinde, etrafı tanıyamadı. Beton duvarlar, nemli zemin... Neredeydi? Üstünde eski montu vardı, çantası bir köşeye atılmıştı. Çantasını almak için uzandığında içinde bir not buldu. Kalın, tanıdık bir harf vardı:
> “Gözlerini açmanın zamanı geldi, Doğa.
Sana ait olan gerçeği artık taşımalısın.
-Sır”
---
Aynı saatlerde...
Damla, mutfağa inip kahve hazırlamak istediğinde evde bir gariplik hissetti. Salon boştu, odalara seslendi. Doğa cevap vermiyordu.
Bir anda yüzü soldu. Boran’a koştu:
— “Doğa evde yok! Boran! Evde yok!”
— “Ne demek yok? Yürüyüşe çıkmıştı,
— “O yürüyüş çoktan bitti! Saatler oldu!”
Boran hemen telefonunu çıkardı. Takip cihazına erişmeye çalıştı. Ancak bağlantı kesikti.
— “Cihaz çalışmıyor. Birileri sinyali bozmuş.”
Hemen Yaman’a, Duru’ya ve Emre’ye haber verildi. Ekip hazırlandı. Sır, Doğa’yı bir kez daha ellerine almıştı.
---
Gecenin ilerleyen saatleri...
Sır, Doğa’nın karşısında oturuyordu. Yüzü karanlıkta bile net hatlara sahipti.
— “Hatırlıyor musun Doğa? Bu ev, çocukluğunu yaktığın yer. Herkes o yangını kaza sandı. Ama biz biliyoruz... her şeyin bir sebebi vardı.”
Doğa şaşkın ve yorgun bir şekilde başını kaldırdı.
— “Sen... sen kimsin?”
— “Sana gerçeği göstermeye gelen bir gölge. Ben sadece geçmişin yankısıyım.”
---
Aynı anda başka bir yerde...
Boran’ın telefonuna gelen şifreli mesajı Duru çözmeye başladı. Koordinatlar, terk edilmiş bir sanayi bölgesini gösteriyordu. Hemen harekete geçtiler. Silahlar ellerinde, kalpleri kıyamette...
Ancak oraya ulaştıklarında her yer boştu. Terk edilmişliğin soğukluğu içlerine işledi. Bir binada sadece bir teyp cihazı ve ses kaydı vardı:
> “Geldiniz ama geç kaldınız.
Bu bir satranç…
Siz daha ilk hamledeyken, ben şahı korudum.
Doğa’nın zamanı azalıyor.
-S”
Yaman, “Oyun oynuyor,” dedi.
Boran, “Hayır. Bu bir savaş,” diye fısıldadı.
Doğa ise… çok uzakta bir yerde hâlâ geçmişiyle yüzleşiyordu.
---
Ve son olarak...
Doğa’nın çantasına gizlice iliştirilen küçük bir not daha vardı. Henüz kimse fark etmemişti:
> “Onlar geçmişini unutmanı istediler.
Ben hatırlamanı sağlayacağım.
-S”
Bölüm Sonu.....
☺️
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |