
Yine size uzun bir bölümle kardeşınızdayım. Umarım beğenirsiniz. Bu Arada 1K geçtikkk çok ama çok teşekkür ederim. İyi ki varsınız
İYİ OKUMALAR 🤍
14.Bölüm
Duyduklarımla ilk algılayamadım. Beynim de uğultular vardı. Şüpheci bir gözle zorla konuştum. "Ne diyorsun Sıla " nefes alış verişilerim hızlanıyordu.
Sıla beni sedyeye oturturarak "Sakin ol" dedi.
Ben ise bana kal gelmiş gibi boşluğa bakıyordum. Yok hayır olmazdı. Olamazdı.
Sılaya bakarak konuştum " Olmaz Sıla" dedim Sitemle.
Sıla bana baygın bakışlarla "Maalesef" dedi.
Dudaklarımdan şu cümle çıktı "Benim babam katil mi?"
Sıla sessiz ol der gibi işaret parmağını dudaklarına götürdü.. Zoraki bir şekilde Sedyeden kalkıp dışarıya çıktım. Arkamda
Sıla'nın "nereye gidiyorsun?" bağrışlarını umursamadan. " Nefes almaya" dedim.
Hastane zeminlerine baka baka zorla çıktım dışarı.
Derin derin nefes aldım. Ben ne günah işlemiştim de başıma bunlar geliyordu.
Bir banka oturduğum da, hıçkıra hıçkıra ağladım.. Herşey üst üste geliyordu. Bilmiyordum ne yapacağımı sanki biri elimi ayağımı bağlamışta. Çözemiyordum. Ellerimi yüzüme koyarak daha şiddetli ağlamaya başladım.. Yanıma birinin oturduğunu hissettiğim de bunu umursamadım. Ama sert ve ağır parfüm kokusundan. Bunun Akın olmasına anlamam geç olmamıştı. Elini omzuma atarak kafamı gögüsüne yaslayarak ağladım. Şuan tek istediğim destekti..
Saçlarımı okşadığın da, kokusunu derin derin ciğerlerime çektim..
"Ben de Annemi kaybettiğim de böyle ağlamıştım" dedi.
Bir kaç saniye gögüsün de durdum. Sılanın anlattığı şeyle aydınlanmıştım. Kafamı Akın'ın göğüsünden kaldırıp buğulu gözlerle baktığım da, Akını sadece bulanık görüyordum.
Akına şüpheyle baktığım da, diğer kolunu benden çekti. Ardından bakışlarını benden çekerek sokağın başında ki lambaya bakarak konuştu. Kafasını sokak lambasını gösterdi. Bakışlarımı lamba çevirdim. Sarı ışık bütün simsiyah geceyi aydınlatıyordu. "Tam altında ağladım. Ve bir daha ağlamamaya yemin ettim "
Bakışlarımı Akına dönerdim tekrardan. Yutkunurak pürüzlü sesimle "Sonra?" dedim.
Oturduğu bankın arkasına yaslandı.
Kollarını göğüsünün altında birleştirerek "Babam başka bir kadınla beraber olmak istedi.. Zaten bir süre sonra eşi kadını öldürdü.. İhale de babama kaldı. O oğlu olacak şerefsiz babamın üstüne attı. Bütün herkes babam sanıyor"
Titreyen sesimle "Ama baban değil dimi?" dedim.
Yandan bir bakış attı kafasını olumlu anlamda salladı. Bir kaç saniye sessiz kaldı Ardından İki avucunu dizine vurarak "kalkalım mı? dedi.
Kafamı aşağı yukarı salladım. Aklıma Sıla'nın gelmesiyle "Ama bir Sılaya bakmam lazım"
"Ben dışarıdayım" dedi soğuk bir sesle
Kafamı olumlu anlamda salladım. Hastanenin içine girdim.
Bir süre gözüm sılaya aradıktan sonra. Acil de, birine serum taktığını görmemle görüş alanına girdim. Burunun çekerek Ellerimle göz yaşlarımı hızla sildim. Ama renkli gözlü olduğum için yine de belli oluyordu.
Sıla beni gördüğün de hemen işini hallederek. Yanıma geldi. Endişeli sesiyle "Simay iyi misin?" dedi.
Zorla yutkunurak "iyiyim" dedim. Ardından "şey ben gidiyorum da onu diyecektim"
Sıla endişeli sesiyle "İyi değilsin Simay taksi çağırayım" dedi.
Yorgun bir sesle "Akın bırakacak, hem ondan da bir şeyler öğrendim. Sonra konuşalım olur mu?"
"Tamam, ama o Akına dikkat et olur mu? "
Zoraki bir tebessüm konuştum
"son görüşüm olacak zaten"
Sıla bana anlamasızca bakarken
Buruk bir Tebessüm ettim. Sıla koyu kahverengi gözleriyle bir süre yüzümü inceledi.
Tebessümle ellerini ellerimin arasına alıp "İyi ki varsın. Çok yardımcı oldun bana, her konuda. Seni çok seviyorum dostum. iyi ki vardın" diyerek yanağına küçük bir buse kondurdum.
Sıla'nın bir şey demesine izin vermeyerek arkamı döndüm. Büyük adımlarla Hastane çıkışına doğru ilerledim.
Kafam çok ağrıyordu. Beynim çok fazla doluydu. Labirentte gibiydim nereye gitsem bir engel çıkıyordu.
Ben bunları düşünürken Akın'ın yanına geldim. Sert yüz hatlarını izledim. Son kez, baktım. Arabaya bindim. Arkamdan ise Akın ise Arkamdan binmişti.
Arabayı bu sefer Araf sürüyordu. Camdan izledim hastane kapsında ağlayanları tekerlekli sandalyeyle hastaneye girenleri.
Arafın erik dalı şarkısını açmamasıyla düşüncelerimdem irkildim.
Araf "Eğleniyor muyuz gençler!!" dedi.
İki dakika dram yaptırmıyordu. Buna gülerdim ama şuan hiç sırası değildi.
Omuzlarım düşük bir şekilde arkama yaslandım. Gözlerim benden izinsiz kapandı.. Hiç birşey düşünmek istemiyordum.
Araba'nın durmasıyla gözlerimi açtığım da. Beni beni pür dikkat izleyen bir Akın gördüm. Araba'nın kapısını açıldığında tebessümle "İyi geceler" dedi.
Tebessümle "iyi geceler " dedim.
Ardından kafamı arkaya çevirdim dikiz aynasından Arafa bakarak "İyi geceler sana da" dedim.
Neşeli sesiyle "İyi geceler yenge" dedi..
Arkamı dönüp, binaya doğru ilerlerken bir yandan da yaşadığım şeyleri düşünüyordum. İlk bir üvey kardeşim olduğunu öğrenmiştim. Babamın ölmediğini, annemin benden sakladığı sırları, babamın katil olduğunu. Gerçekten vücüdum artık kaldırmıyordu. Ben binaya girdiğim an Akın gitmişti.. Benim binaya girmemi beklemişti.
Merdivenleri ruhsuz bir şekilde çıkarken son basmaktan durdum. Kafamı sağa çevirerek rüzgarın kapısına baktım. Sadece zihnim de tek bir cümle yankılandı.
İhale de babama kaldı. O oğlu olacak şerefsiz babamın üstüne attı
Sanırm Rüzgarı tam olarak bilmiyordu. Sadece iftara atıldığını biliyordu. Yoksa o kadar rüzgarla karşılaşmışlardı.
Her neyse diyerek kendi katıma doğru ilerlerken, içime düşen şüpheyle durdum. Sorularımın cevaplarını alamamıştım. Almam lazımdı yoksa bu şüpheyle yaşayamazdım ben.
Geri dönerek derin bir nefes aldım. Zile bastım. Açılmayınca tekerdan bastım. Tekrardan açılmayınca omuzlarımı düşürerek tam aramı dönmüştüm ki, açılan kapıyla arkamı döndüm. Ben Rüzgar beklerken, kumral tenli, kahve rengi saçlı, gözleri yeşil, olan bir kız karşıladı beni. Kızı süzdüğüm de üstünde Rüzgar'ın krem gömleği olduğunu.
Bilmediğim kız. "Merhaba, kime bakmıştın" dedi.
Zorla yutkunurak direkt konuya girerek.
İmalı bir sesle konuştum. "Rüzgarla konuşacaktım. Ama sanırım müsait değilsiniz" dedim.
Kız ilk baş üstüne baktı hızla konuştu. "Hayır hayır düşündüğün gibi bir şey değil." Ardından "Rüzgar içeride girebilirsin" dedi.
Bir iki adım geri gidip Eliyle içeriyi gösterdi.
İlk baş girip girmemek arasında kalsam da, büyük adımlarla girdim içeriye.
Bir kaç adım sonra kafamı sola çevirmele.
Rüzgar'ın bir grup arkadaşlarıyla oturduğunu gördüm. Sanırım yanlış bir zamanlama olmuştu. Vücücumu Rüzgara doğru döndüğüm de görüş alanına girdim.
Beni görmesiyle oturduğu yerden kalktı en büyük gülümsemesiyle "Simay" dedi.
Elimle arkadaşlarını göstererek. "Yanlış bir zamanlama oldu sanrım" dedim.
Orta koltukta oturan esmer bir arkadaşı. Beni süzerek. "Oo ünlü Simayımız bu mu rüzgar?" dedi.
Kumral bir erkek esmer olan kişiye bakarak "Oğlum o senin yengen yengen" dedi..
Derin bir nefes aldım. Sabır çekerek konuştum. "Rüzgar konuşabilir miyiz?"
Sarışın bir erkek "Ooo" derken işaret parmağımı ona doğru uzatarak en keskin sesimle ciddi bir şekilde.
"Gevşek gevşek konuşmayı bırakacak mısınız, yoksa ben mi susturayım sizi?!"
Hepsi bu tavrımı beklemedikleri için aynı anda susarken.
Rüzgar "Yeter bu kadar eğlence bitti" dedi tüm ciddiyetle.
Hepsi birbirine bakarken Rüzgar alkış tutar gibi ellerini birbirine vurdu. "Hadii hadii"
Hepsi tek tek ayaklanırken, son kez tokalaştılar. Hepsi giderken en gevşek olan. "Memnun oldum Yenge" dedi.
Rüzgar sert sesiyle "Alp!" dedi. Hepsi gittiğin de etrafa baktım.
Masa dağılmış içecekler dağılan abur cuburla çerezler, üstüne içecek dökülmüş crop bile vardı.
Rüzgar mahçup bir sesle "Kusura bakma" dedi.
Koltuğun üstünde ki cropu alarak "Abla al şunu" dedi.
Ablası ise hiç umursamayara çerez yiyordu. Uzattığı şeyi alarak bir kenara koydu.
Rüzgar en heyecanlı haliyle "Otursana" dedi koltuğun üstündekileri çırparken.
Koltuğun en ucuna oturdum. Köşede çerez yiyen ablası umursamaz bir şekilde.
"Rahat ol kız, ben varım diye kasma kendini" dedi.
Süper artık bir üvey ablam vardı.
Ardından "Miray ben" dedi. Köşede oturduğu için elini uzatamamıştı. Ben de tekli koltukta oturdum için.
Tebessümle "Simay" dedim.
Rüzgar "bir şey içer misin " dedi.
Masa zaten içmiş içeceğini demek istesem de
"Teşekkürler gerek yok" dedim.
Rüzgar dayanamamış olacak ki, "Ne oldu Simay, bir sorun yok dimi, o adam mı bir şey yaptı yoksa" sona doğru sesi yükselmişti.
Düz bir sesle "Yok yok, hiç bir sorun. Sadece bir şey sormaya gelmiştim" dedim.
Ablası bana kısa bir bakış atıp tekrar önünde ki çerezlere döndü.
Rüzgar en samimi sesiyle "Tabii" dedi.
Derin bir nefes aldım. Konuya bodoslama girdim. "Annenin öldüğünü demiştin kim öldürdü?" Bunu dememle ikisi de gerilmişti.
Rüzgar ciddi bir sesle "Bu nasıl soru Simay" dedi.
Ablası oturduğu yerden dikleşerek "Bir dakika, bir dakika, neler dönüyor burada Rüzgar?" dedi.
Rüzgar ablasını umursamayarak bana bakmayı sürdürdü. "Neden soruyorsun? " dedi.
Sabırla derin bir nefes aldım. " ki-"
Ablasının lafımı kesmesiyle lafım yarım kalmış. Miray ayağa kalktı. "Bunu neye dayarak söylüyorsun?"
Her ne kadar üvey kardeş olarak demek istesem de şuan bir cevap almam lazımdı.
Rüzgar uyarı dolu bir sesle ablasına bakarak "Ablaa" dedi. Ardından tekrardan bana baktı.
Rüzgara İfadesiz bir şekilde bakarak konuştum. "geçen gün. Binadan çıkarken duydum sesini, bağırıyordun. Kim?"
Miray bize boş gözlerle bakarken Rüzgar'ın dudaklarından "Akın, Akın demir" çıktı.
Miray şiddetli bir sesle "Buldun mu onu?" dedi.
Rüzgar'ın da sabrı taşmış olacak ki,
"Abla şimdi değil!" dedi.
Pürüzlü sesimle "Eminsiniz yani?" dedim.
Miray Alay dolu bir kahkaha attı "Simay, annemizin katilini mi bilmeyeceğiz" dedi.
Rüzgar ise bana boş bakışlarıyla kafasını olumlu anlamda salladı. Bu kostik bir ortamda fazla kalmamak için.
"Peki, ben kalkayım teşekkür ederim. Zamanınızı ayırdığınız için" dedim.
Ayağa kalkarak tam kapıya gidecekken. Mirayın sesiyle durdum.
Miray şüpheci sesiyle "Neden bunu araştırdın?" dedi.
Omuz silkerek "Dediğim gibi duydum. Ve sormak istedim" dedim.
Miray Kafasını olumlu anlamda salladı.
Rüzgar "Sıkıntı değil. İstediğini sorabilirsin"
İkisine de bakarak "İyi geceler" dedim.
İkisinin de ağzından da "İyi geceler" çıknca büyük adımlarla evden çıkacaktım ki, Rüzgar'ın kolumu tutmasıyla kafamı ona çevirdim.
Rüzgar da aynı şüpheyle "Neler oluyor Simay?"
Umursamazca "Yok bir şey" dedim.
Hiddetle konuştu. " O adam mı bir şey dedi"
Sinirle kolumu kurtardım "Saçmalama dediğim gibi duydum sordum"
"Her günün o adamla geçtiği için."
Sinirle "Ne diyorsun sen bee, benim hayatım bu istediğim kişiyle gezerim tozarım sanane?!" diyerek şiddetle büyük adımlarla kapıya doğru ileridim.
Bir sinirle kulpu indirdim. Çıktığım an kapıyı Arkamdan hızla kapattım. Sırtımı duvara yasladım derin bir nefes verdim
Kapı'nın arkasından Rüzgar'ın ablasının sesi geliyordu. Ama geriden geldiği için anlamamıştım. Kendimi hızla toparlayarak eve doğru ilerledim.
*****
Okulun tam önündeydim. Okula kaç dakikadır bakıyordum bilmiyorum. Gold rengindeki Saatime baktım da çocukların gelmesine yarım saat vardı. Birazdan tektük öğretmenler gelecekti. Dün eve gider gitmez, direkt kendimi yatağa atmıştım. Uyuyup bunları yaşadıklarımı unutmak istemiştim. Ama bu imkansız olmuştu. Sıla'nın ve Akın'ın mesajlarını umursamayarak sadece düşünmüştüm. Gecelere kadar oturmuştum. Bir ara Rüzgar gelmişti. Ama kapıyı açmamıştım. Kendime bir kahve yapmıştım. Çünkü bu labirentten çıkmam lazımdı. Uzun bir düşünmenin ardından bir karar vermiştim artık. Tenime soğuk rüzgar değince ürpelmiştim. Fazla üşünmemek için okula girecektim ki Arkamdan gelen sesle durdum.
Cem yanıma gelerek en samimi sesiyle "Günaydın Simay" dedi.
Kolumdan düşen çantamı tekrardan takarken "Günaydın Cem" dedim.
"Nasılsın ne yapıyorsun görüşemedik fazla" dedi.
Zoraki bir Tebessümle "Kusura bakma son olan olaylardan dolayı" dedim.
Cem anlayışlı bir şekilde "Yok canım bir yere açmıyorsun yaa yine otururuz görüşürüz. " dedi.
Zoraki bir tebessüm ettim.
Cem"Ee ne yaptın, halletin mi şu konuyu " dedi.
Bir kaç saniye düşündükten sonra Akın konusunu dediğini anladım.
" Evet evet halledecek " dedim.
Cem emin olmak için en Şüpheli haliyle "Ama sevgili değilsiniz dimi? " dedi.
Baygın bir bakış atarak "Saçmalama Cem" dedim.
Hafif bir tebessüm etti.
"Neyse ben gidiyorum kendine iyi bak" dedim.
"Görüşürüz " dedi an arkamı döndüm okula girmek için.
Merdivenleri tek tek çıkarken hâlâ aldığım fikirden emin miyim bunu düşünüyordum. Yanlış bir şey yapmıyordum dimi?. Yaa hayatında yaptığım en büyük hataysa. Peki müdüre ne diyecektim, nasıl konuşacaktım. Ben bunları düşünürken Müdürün odasına gelmiştim bile.
Duvar da En üstte Müdür yazısını görmemle derin bir nefes verdim. Kalbim depar armaya başladı. Evet Simay yapabilirsin. Sen en karanlığın dibini görmüş birisin.. Elimi hafif yumruk yaparak kapıyı tıklattım.
"Gel" komutunu duyunca tekrardan derin bir nefes aldım. Kalbim çıkacakmış gibi hissediyordum. Kapıyı açtım.
Müdür kağıtlardan kafasını kaldırarak "Günaydın Simay hocam" dedi.
Eliyle deri sandalyeyi göstererek "Buyrun Buyrun oturun" dedi.
En nazik bir sesimle "Yok teşekkür ederim hocam, ben sadece sizden bir ricam olacak " dedim.
İki elimi bir birini kenetleyerek masaya koydu. Müdür en samimi sesiyle "Tabii hocam" dedi.
Derin bir nefes aldım. Çantamda ki kağıdı çıkararak müdürün önüne koyarak konuştum.
Müdürün gözleri saniyelik bir kağıda bakıp tekrardan bana baktı. Konuşama mı bekliyordu.
Derin bir nefes aldım. Çene mi dikleştirerek en net ve keskin sesimle konuştum.
"Tayınımı istiyorum"
Eveeeettt bölümümüz nasıldı beğendiniz mi? 🦋
Sizce daha sonra neler olacak? ❤️🔥
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayınız🤍
SEVİLİYORSUNUZZZZ ❤️💋
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 6.73k Okunma |
1.46k Oy |
0 Takip |
42 Bölümlü Kitap |