
15.BÖLÜM
Hayat bazen en mutlu olduğumuz yuvamızdan bile bizi kovar. Hiç istemesek bile o yuvadan gitmek zorunda kalırız.
Müdür bey, dediklerimle şaşkına uğramış bir yüz ifadesiyle bakıyordu. Bakışları önünde ki kağıt ile bana gidip geldi.
Dudaklarımı ıslatarak Kendimden emin bir sesimle konuşmaya devam ettim.
"En kısa zamanda gereğinin yapılmasını arz ederim."
Müdür gözlüğünü takarak tekrardan kağıda döndü. Bir süre okuduktan sonra bana baktı.
Kısık bir sesle konuştu "Emin misiniz Simay hocam. Çünkü siz bizim en değerli hocalarımızdan birisiniz."
Çenemi yukarı doğru kaldırarak aynı sesimle "Kesinlikle Eminim" dedim.
Ama içim de gidiyordu.. Hayır şuan ağlama Simay sık dişini.. Müdürün karşısında soğuk kanlı kalmalısın.
Müdür sıkıntılı bir nefes verdi. Gözünde ki dereceli gözlüğü çıkararak. "Peki hocam siz nasıl isterseniz."
Zoraki tebessümle "Sağolun iyi günler"
diyerek arkamı döndüğüm an, göz yaşlarım firar etti. Çok sevdiğim severek yaptığım yerden ayrılıyordum. Kapının kulpunu indirdiğim de, hızla odadan çıktım da ,kapıyı hemen arkamdan kapatarak elimi ağzıma götürerek yere oturarak ağladım.
Duygusal biri olmak çok zordu..
Herşey benim başıma geliyordu. Sevdiğim okulumdan bile olmuştum. Keşke hiç gelmeseydim Bursaya, keşke tayınım başka yere çıksaydı, keşke o otübüsü kaçırsaydım da, Rüzgarla hiç karşılaşmasaydım. Ben bunlar düşünürken. Bir kaç ayak sesi duyduğum da, direkt ayağa kalkarak. İleride ki, büyük adımlarla lavobaya girdim de, bir kabine girerek oturarak ağladım. İçli içli..
Kendi kendime mırıldandım. "Tamam Simay yapacak bir şey yok. Artık başka okulda devam edeceksin" kendime çeki düzen vererek kalkıp tam kapıyı açacakken.
Lavoboda ki iki kızın konuşamaları duydum.
"Akın demirin sevgilisi burada öğretmiş"
"Off cidden sevgilisi mi acaba..Kızım o reklamdır reklam. Allah bilir daha neler vardır. "
Vücüdumu bütün sinir kaplarken. Soğuk kanlı durdum. Göz yaşlarımı hızla silerek kendimden emin bir şekilde, kabinden çıktım. Beni ilk gördüklerin de, birbirlerine bakıp afalladılar. Musluğa doğru ilerlediğim de, Ellerimi yıkarken aynadan bakarken konuştum.
"Dedikodu yapmak, özellikle lavobo da.. Sizin gibi öğretmenlere hiç yakıştıramadım."
Kafamla diğer kızı göstererek alaycı bir yüz ifadesiyle " Halbuki biriniz de din kültürü öğretmensiniz."
Yanlarından geçerek duvarda monteli olan peçete hırsla kopardım. Elimi silkerken
onlara bakarak konuştum.
Yapmacık bir sesle "Haa bu arada Akın'la da çok güzel bir ilişkimiz var, ve biliyor musunuz? bizim ki ciddi ilişki. Hatta çıkışta beni alacak. Göz neznem olduğu için kendi hastanesine götürecek"
Peçeteyi hızla çöpe atarken. Ciddi yüz ifademle "Ve Siz gibiler de anca dedikodumuzu yapar" diyerek kapıdan çıktım.
Ohaaa ben neler demiştim kızlara resmen gömüştüm çıkarmıştım tekrar gömmüştüm. Gözlerim için de ağladımı anlamasınlar diye nezne demiştim.
Sol melek "Dur Hangi bir yalanını yazayım yetişemiyorum" dedi.
Sağ melek "Göz neznesini de yaz" dedi.
İç sesim ise "Helal lan helal lan" diyordu.
Kendimden emin bir şekilde, merdivenlerden öğretmenler odasına doğru ilerledim. Hademe Hasan abi'yi bulmaya çalıştım. Koli isteyecektim. Eşyalarımı nereye koyacaktım.
Hasan abi'nin "Oğlum, kaygan yerlere basma!" sesini duyunca aşağı doğru ilerledim.
Aşağı doğru ilerlerken, bir yandan da kaygan yerlere basmamaya devam ediyordum.
En alt kata geldiğim de, yerleri silen Hasan abiyi gördüm de, direkt bağırdım.
"Hasan abi! İlk işinden dolayı duymamıştı.
En sonunda" Hoooww hasan abi! " dediğim de, kafasını kaldırdığın da direkt beni gördü.
Hasan abi, 40'ların ortasında, zayıf biri, saçların da yeni yeni beyazları vardı. Evet kendisiyle çay içmişliğim vardı.
Elimi salladığım da" Köşeden gel, köşeler kurdu " dedi.
Dikkatli adımlarla, yaş yerlere basmamaya çalıştım. Çünkü hasan abi bu konuda çok titizdi.
Bir ara, bir öğrenci ıslak yere bastığı için. paspasla kovalamıştı. O günden sonra işin ciddiyetini anlamıştım.
Yanına gittiğim de, endişeli gözlerle bana bakarak. " kızım iyi misin? " dedi.
Bana hep kızım derdi. Küçükken ölen kızına benzediğim için.
Bu sorusunu umursamayarak" Abi koli var mı? " dedim.
Bana boş gözlerle baktı" Ne kolisi? "
Yapmacık samimiyetimle" Yaa abi ben civciv aldım da ona kol-."
ciddileşerek" Abi ne olabilir bildiğin koli"
Eliyle gel işareti yaparak "Tamam benimle gel" dedi.
Şuan kendimi illagal iş yapıyor gibi hissetmem normal miydi?
Küçük bir odaya girdiğimiz de, "İstediğini al kızım" dedi.
Kalabalık odaya baktığım da, kova, paspas koliler, deterjan v.s vardı.
Hepsine tek tek göz gezdirdim. Gidip en büyüğünü aldım. Üstünde ki, deterjan logosunu umursamayarak. Koliyi hafiften havaya kaldırdım. "Bunu aldım abi" dedim.
Gözlerini hafifçe kısarak, "o yumoş'un kolisi mi? " dedi.
Boş gözlerle bir koliye, bir hasan abiye baktım." Aranız bir şey yoksa alıyorum " dedim.
Bana kınayan bir bakış attı. "İstediğini al" dedi.
"Allah razı olsun " dedim.
"Cümlemizden kızım cümlemizden" dedi.
Gözlerimi kapatarak sabır çektim. "Sağ ol abi" diyerek. Küçük odadan çıktım.
Öğretmenler odasına çıkarken az önce cidden böyle bir an yaşanmış mıydı? düşünüyordum.
İç sesimi "Belki adam yumoş seviyor kardeşim" diyen sesimi zorla susturdum.
Öğretmenler odasına girdiğim de, her öğretmen derste olduğu için hiç bir öğretmen yoktu. çantamda ki dolabım'ın anahtarını çıkararak kendi küçük dolabımı açtım. Hüzünle derin bir nefes aldım. Burada ki herşeyle anım vardı.
Gücümü toplayarak tek tek eşyalarımı koliye koydum. Not defteri, kalemlerim, defterlerim, v.s kendimi ağlamamak için zor tutuyordum.
Ağlamamak için Kafamı havaya doğru kaldırdım beyaz tavanla iki saniye bakıştıktan sonra, çantamda ki suyu aldım. Titreyen dudaklarımla bol bol su içtim. Boğazım daki yumruyu geçirmek için. Suyu çantama tekrardan koyduğum da, tekrar dolabıma yönlendim.Son eşyalarımı alacakken ,gözüm en arkada ki güle ilişti.
Akın'ın bana verdiği güldü.. Tebessüm ederek baktım. Elimde ki güle, bu sefer göz yaşlarım kendini bırakmıştı. Yemek günü.. Beni bırakması..
Sağ elimle göz yaşlarımı sildim. Bunu koliye koyamazdım. Dikkatli bir şekilde Çantama koydum. Tekrardan dolaba döndüğüm de, artık son kez kilitledim. Son kez öğretmenler odasını göz gezdirdim. Masada, camın kenarında, kapının önünde, her yerde bir anım vardı.
Gönül isterdi ki herkesle vedalaşmak, ama hepsi dersteydi. Avucumda ki siyah küçük anahtara son kez baktım. Masanın üstüne koyarak istemeye istemeye gittim. Ayaklarım her ne kadar geri geri gitse de, artık buradan çıkmam gerekti. Omzumlarım düşük düşük.. Tekrardan aşağı doğru indim. Aşağıda işlerini bitiren elinde kova ve paspas olan Hasan abiyi gördüğüm de, hemen yanına gittim de, hemen beni gördü. Bir elimde ki koliye baktı bir bana yüzü ciddileşti.
Duygusal bir sesle "Hasan abi, ben tayın istedim de, burada yokum artık. Hakkını helal et" dedim.
Hasan abi gözleri dolu dolu "Helal olsun, sen de helal et" dedi.
Tebessümle "Helal olsun abi" dedim.
Hasan abi burnunu çektiğin de elimi omzuna koydum "Abi, niye bu kadar ağladın?" dedim.
Ağlamaklı sesiyle "Balık burcuyum ben" dedi.
İç sesim "Oobaaa" derken. Ben sadece olumlu anlamda kafa salladım
"Anladım abi, neyse dikkat et kendine" dedim elimi omzundan çekerek.
Aynı sesle"Sen de dikkat et" dedi.
Tebessümle karşılık vererek arkamı döndüm, ilerlemeye başladım.
Cidden bu okuldakiler iyi değildi. Valaha buna bir kez daha şahit olmuştum. Bahçeden dışarı çıktım. Etrafa baktığım da Cem'in olmadığını gördüm. Öğrencilerin ders saati olduğu için çalışmıyordu. Neyse artık ona da artık binada veda ederdim. Arkamı dönüp tekrardan okula baktım.
Derin bir nefes aldım. Buğulu gözlerle Etrafa göz gezdirdim.
Burası. Hem İlk göz ağrım, hem son keşkemdi.
*****
"Sıla koli bandını versene " dedim. Elimi Sıla'ya uzatarak. Bir yandan da koli'nin kartonlarını kapatmaya çalışıyordum.
Elime hiç bir şey değmeyince bakışlarımı Sıla'ya çevirdim.
Duvara yaslanmış, kollarını göğüsünün altında birleştirerek, buğulu gözlerle bana bakıyordu. Ağlamamak için dudaklarını ısırıyordur. Ama şuan dokunsan ağlayacak moodundaydı.
Kırgın sesimle "Sılaa" dedim.
Yanına giderek. Konuştum. "Yapma böyle"
Zoraki bir şekilde yutkundu. Bakışlarını karşı duvardan çekerek, bana döndü bakışları.
Kafasını iki yana salladı. Çatallaşmış sesiyle "Bu fevriliğini hiç.. Sevmiyorum"
Eve gelir gelmez, buraya taşınırken atmadığım kolilere çıkararak, eşyalarımı hızla toplamaya devam ederken Sıla'yı arayarak, duygusal bir konuşma yaptığım da "Ne diyon sen?" tepsinin almıştım.
İlk dalga geçtiğimi düşünmüştü. Ardından eve geldiğin de, ise başından sonun kadar herşeyi anlatmıştım. Göz nenesi yalanının bile. Vee tabii ki, bir sürü şey demişti.
"Sen dün benle o yüzden böyle konuştun, çok fevrisin v. s v. s
kendimi göstererek. Çatallaşmış sesimle. Konuştum.
"Sıla beni görmüyor musun?!. Ben ilk geldiğim de böyle miydim?. Yıprandım, yoruldum, ama en çok ta.. Kırılmaktan.." Sona doğru sesim titremişti.
Sıla hızla yanıma gelerek sarıldı. İkimiz de Ağlıyorduk.
Sıla" Biliyorum bu yüzden sana kızamıyorum "
Ayrıldığımızda göz yaşlarımı sildim.
" Tamam, hadi şu kolileri de halledelim"
Çünkü bir an önce hallederek gitmek istiyordum.
Sıla Kafasını olumlu anlamda salladı.
"Kitapları ben hallediyorum" dediği an kapının ziliyle ikimizin bakışları da kapıya kaydı.
Sıla Şüpheli bir şekilde bana bakarak "kim?" dedi.
Omuzlarımı düşürerek baygın bir bakış attım Sıla'ya " Rüzgar'dır. Okuldakiler hemen yumurtlamıştır." dedim.
Sıla 'Anladım' der gibi kafasını salladı.
Kapıyı açmaya gittiğim de arkamdan da Sıla geliyordu. Kapıyı açmamla, bir kez daha haklı olduğumu gördüm. Çünkü karşımda sinirden köpüren Rüzgar vardı.
İç ses "Nasıl?. Bunun üzülmesi gerek değil mi?" dedi.
Bir kez daha iç sesime katılmıştım. Yine ne oluyordu bu alçak yerde.
"Rüz-" Cümlemi tamamlamadan direkt konuya girdi.
"Siz Akınla sevgili misiniz!? "
Arkamdan Sıla "Anlamadım?" dedi.
Yukarı merdivenden bizi izleyen Cem "Af buyur?" dedi.
Cem'in bile yeni burada olduğunu fark ediyordum.
Aklıma gelen senaryo ile sıkıntılı bir nefes verdim. Okulda, tuvalette ki atar gider yaptığım kızlardı.
Sol melek "Bekliyorum hazırda, bu sefer hangi yalanı söyleyeceksin" dedi.
Genzimin temizleyerek konuştum. "Şöyle ki.. Şim-" aklıma gelen fikirle durdum.
Ben neden hesap veriyordum. Her ne kadar biz sadece hesabımızı Allaha veririz demek istesem de
Sağ melek "Ayy durun durun bu sefer ben yazıyorum" dedi.
Kendimi toparlayarak "size, ikinize" işaret parmağımla Cemi ve Rüzgarı göstererek
En keskin sesimle "hesap mı vereceğim size" dedim.
İkisi de aynı an'da "EVET!" dedi.
Onlara Alaylı bir şekilde baktım.
kendimden emin bir şekilde "Hangi hakla ve ya, kim olarak?"
İkisi de bu lafımı beklemiyor olacak ki, ilk bir afalladılar.
Cem "Arkadaş" olarak,
hızla cevap verdim. "Ben Arkadaşlarıma hesap vermiyorum"
Rüzgar" Sıla'ya veriyorsun ama"
Sıla tam savunma aşamasına girmişti ki, araya girdim.
Alaycı bir yüz ifadesiyle yapmacık bir kahkaha attım. "Siz kendinizi, cidden Sılayla aynı kefeye mi koyuyorsunuz?"
tekrardan bir kahkaha attım. " Siz benim hayatım da, sadece sıradan birisiniz. Sıla ise Kardeşim. Bunun için kan bağının olmasına gerek yok"
İkisine de son kez baktım. "Sizinle vedalaşmayacağım. Çünkü şu dakikadan sonra umurum da değisiniz. Anlamanız ve idrak etmeniz dileğiyle." diyerek yüzlerine kapıyı kapattım.
Sıla bana şok olmuş bir şekilde baktı. "Bunlar sen mi söyledin" dedi.
Ardından. "Bunu söylemeyeyim, kırılır üzülür diyen Simay mı?" dedi.
Sitemle Sıla'ya bakarak "Artık beni öyle bir hale getirdiler" dediğim
Hasan abinin verdiği yumuş koli ayağıma değince, tek ayak üzerin zıplamaya başladım. Bunun içine ne koymuştuk ta bu kadar sertti.
Acılı bir sesle "Sıla ayağım ayağım" dedim. Hâlâ tek ayak üstü de zıplarken,
Endişeli sesiyle "Noldu?" dedi yanıma gelerek.
Kendimi koltuğa atarak "Ayağım" dedim.
Sıla yanıma oturarak "Onu anladım zaten" dedi.
Sitemle "Bilmiyorum koliye değdi, ne var bunu için de ceset mi?"
Sıla yumuşak bir sesle " tamam sakin ol, uzan şöyle" dedi beni uzandırırken.
Ayağımın herhangi bir noktasına dokundu.
Sıla"Acıyor mu? " dedi.
Bu sorusuna acı dolu bir çığlıkla cevap vermiştim.
Sıla Net bir sesle" incilmiş" dedi.
Acı dolu bir sesle, gözlerimi kapattım. "Yapmaa" dedim.
Sıla "Sen neye vurdun ki ayağını" diye kalkıp baktığın da,
Acılı bir sesle "Yumuş kolisinee" dedim.
Acaba, Hasan abinin yumuş kolisini aldık diye, bize beddua mı okumuştu da, o mu tutmuştu?
Sıla bana baygın bir bakış attı.
"Simay, sana bir soru soracağım ama lütfen mantıklı cevap ver. Ayağını çaydanlığa vurup inciletmeyi nasıl becerdin?. Gerçekten merak ettim için soruyorum."
Çirkef bir sesle "Ne bilim ben bee" dedim. Ayağımı tutarken.
Sıla hızla kafasını olumlu anlamda salladı.
Derin bir nefes alarak konuştu. "Tam da aradığım cevap"
"Ayağım" diyerek mızmızlanırken, Sıla ise bütün kolilere bakarak. "Buz nerede Simay?" diyordu.
Yani. 10/10 ortamdı..
Zilin çalmasıyla tam ağzımı açacaktım ki, Sıla'nın kapıya doğru gittiğini gördüm.
Sessiz bir ses tonuyla "Cem ve Rüzgarsa açma" dedim.
Göz devirip "Tamam" dedi.
Sıla dürbünden baktığın da, bakışlarını bana çevirdi. Ardından tekrardan baktı.
Merakla "Kim söyle, hadi?" dedim.
Sıla yanıma gelerek "Bence kendin bakmalısın" dedi. Yanıma gelerek Koluma girdi.
Bir yandan sekerek yürüyorum bir yandan da Sılaya söyleniyorum. "Sıla gerçekten var ya şifreli şifreli konuşuyorsun yaa" dedim.
Kapıya geldiğim de, bakmadan açarak konuştum Sıla'ya "inşallah Rüzgar değildir. Yok-"
kafamı çevirmemle bunun Akın olduğunu gördüm.
Şaşkınlıkla "Akın" dedim.
Akın tebessümle konuştu."Beyi kaldırmışız, sevindim"
Benim yerime Sıla derin bir nefes alarak lafa girdi. "Buyrun Akın bey."
Akın'nın bakışları saniyelik Sıla'ya kaydı. Ardından tekrar bana baktı. İlk süzdü beni, tek ayak üstünde durduğumu fark edince kaşlarını çattı.
Ben de, benim gibi birini böyle görsem kaşlarımı çatmak yerine hunharca gülerdim sanırım.
Akın şüpheci sesiyle " okulla ilgili konuşacaktım ama sen iyi misin? " dedi.
İç sesim "bu okul konusunu nereden biliyor"
Bugün iç sesim çok mantıklı konuşuyordu. Evet gerçekten nerede biliyordu?
Acı dolu bir sesle "Şey yaa, incitmişim "
Akın kaşlarını çatarak " Nasıl oldu?" dedi.
Sıla benim yerime hızla cevap verdi. "Çaydanlığa çarptı"
Hızla bakışlarımı Sılaya çevirdim. Misafirlik te söylenmeyecek bir şey söyledikten sonra, annelerimizin gözlerin pörtlettiği gibi bir bakış attım.
Ardından yapmacık bir kahkaha attım.
"Hahaha Sıla yaaa, yine komiksin"
Akına dönerek "okuldan ayrıldım da ben duymuşsun zaten. Koliler falan derken, içinde çaydanlık olan koli ayağıma düştü. onu diyor. "
Sol melek "Hahh, ben de ne zaman benim sıram gelecek diyordum" dedi.
Akın aynı yüz ifadesiyle "Evet okuldan gideceğini duydum. Ama bu kadar hızlı olacağını tahmin etmiyordum." dedi.
Tam cevap verecekken, ayağımın acımasıyla yüzümü buruşturarak ayağı mı tuttum.
Gülümsemeye çalışarak "Hı hıı" dedim.
Akın derin bir nefes vererek. Bu halime acımış olacak ki, "Peki o halde bir hastaneye gidelim." dedi.
Hiç itiraz edecek durumda olmadığım için bu teklifi Red edemedim. Çünkü cidden ayağım kötü bir durumdaydı. Sıla ile bunu onaylamaktan başka bir çaremiz yoktu.
paltomuzu almak için arkamızı dönmüştük ki, dediği şeyle Sılayla ikimiz de durarak bir birimize baktık.
Akın "Hem ayağını gösterelim, hem de göz nezneni gösterelim, Sevgilim."
Evettttt yeni bölümümüz nasıldı?
Beğendiniz mi?
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayınız.
SEVİLİYORSUNUZZZZ 🦋🩷🤍💜✨
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 6.73k Okunma |
1.46k Oy |
0 Takip |
42 Bölümlü Kitap |