
İYİ OKUMALAR 🤍
kulağım uğultular başlamıştı. Hiç birşey düşünemiyordum. Sadece duyduğum şey. Suikasti Rüzgar'ın yapmış olması..
Gözlerim Akını buldu. Sinirden kıpkırmızı olmuş.. Alnında ki damarlar belli olmaya başlamıştı.
"GEBERTECEĞİM LAN O ORUSPU ÇOCUĞUNU" diyerek hızla Ayağa kalkacakken kolunu tuttum. Akın bir elime bir bana baktı..
Bir nokta odaklanmış şekildeydim. Gözlerimi Akına çevirdim. Gözlerimden Alev çıktığına yemin edebilirdim. Ama bunu kanıtlayamazdım..
Gür sesi alçaklatarak "Simay!. Bırak canını yakanın canını yakayım!!"
Kafamı iki yana salladım. En keskin "Onun canı nasıl yanacağını ben çok iyi biliyorum" dedim.
Ardından "Tamam, sen de gerekeni yaparsın."
Akın temkinli bir şekilde bana baktı..
Araf "Aklında ki ne?" dedi.
Dudaklarımdan " Ona sevgili olduğumuzu kanıtlayacağım. En çok canını o acıtır"
Akın "Tamam ben işimi halledeyim. Sen de yaparsın"
Tam harekete geçmek için konuşacaktım ki, Akın lafımı kesti. "Simay.. Tamam uzatmaya gerek yok.!"
Arafa baktı kafasıyla kapıyı gösterdi.
" Çıkalım!"
Akın kalktığın da kolunda ki elim boşluğa düştü.
Arkasından sadece meraklı gözlerle baktım. Akın baktığımı hissetmiş olacak ki,
Çıkmadan önce Arkasına baktı.. Dudaklarını oynaratarak" Güven bana" dedi.
İç sesim "İnşAllah kanka yaa" dedi.
Ardından arkasına dönerek hızla gitti. Bir kaç dakika kapıyla bakıştım.
Akın ne yapacaktı?.. Zarar mı verecekti Rüzgara? aynı şeye ona mı yapacaktı yoksa.?
İç sesim "Ayy, yapsın daha beterini yapsın" dedi.
Doğru beter olsundu.. İki yakası bir araya gelmeseydi keşke. Yataktan hafifçe doğruldum. Hem el bilek kemiğim hem de, köprücük kemiğimin acısıyla yüzümü buruşturarak küçük bir çığlık attım. Serumumun demirinden tutunarak zoraki canım acıya acıya kalktım.
Yatağın yanında ki, ayakkabılarımı üstün körü giydim. Ayağa kalkarak lavaboya doğru ilerledim. Bu serumla ne kadar zor olsa da lavaboya girdim.
Akın'nın hastanesi olduğu için. Herşey dört dörtlüktü.. Serumlu bir şekilde aynanın karşısına geçtim.
Zayıflamıştım. Yüzüm ölü gibi bembeyazdı. Göz altlarım mosmor, saçlarım hafif dağılmıştı ama çok değildi. Lavabonun kenarından tutundum. Kafamı yukarı kaldırdım gözlerimi kapattım.
Yalvaran sesimle "Allahım.. Lütfen bana, güç ver.. Yalvarırım. Nolur" dedim.
Genzimin acımasıyla ağlamamak için kendimi zor tuttum.
Yeter bu kadardı.. Ağlamayacaktım. Onlara Simay saraçoğlu'un kim olduğunu gösterecektim.
Sağlam olan elimle çeşmeyi açtım. Tek elimle yüzüme su çarptım.
İyiydim. Sadece acılarım vardı. Islak elimle boynuma da su değdirdim. Aynada son kez kendime baktım.
Evet, tekrardan ayağa kalkma zamanıydı.
Geriden gelen erkek sesiyle lavabodan çıktım.
Gördüğüm kişiyle dudaklarım aralandı şaşırdım.
O an ki söylediğim tek kelime " Senin burada ne işin var?" oldu.
Mahçup bir şekilde "Geçmiş olsuna geldim" dedi.
Elinde ki poşeti yatağın yanında ki masaya bıraktı.
En sevdiğin "Portakal suyu ve meyveli kek " dedi.
Şaşırdım için, kaşlarım havaya kalktı.
Karşımda ki kişi Süzdüm gayet iyi duruyordu karşımda..
Sessiz ortamı bozdu. "Oturabilir miyim?"
Kaşlarımı çatarak kafamı aşağı yukarı salladım.
Ben de sedye'nin ucuna oturdum.
Sorgulacasına baktım, bir an dudaklarımdan "Neden geldin?" çıktı.
Tebessümle "Sen benim kızımsın. Ben de senin baban.. İnsan evladını merak eder"
Beni süzdü. "Küçükken de böyleydin, asla damarın bulunmazdı"
İstemsizce kahkaha attım. Yüzüne. Bakarak " Sen beni hatırlar mıydın yaaa? Diğer çocuklarından sıra geldi mi bana?"
tekrardan bir kahkaha attım sinirden
"Yıllardır merak etmeyen kişi beni merak ediyor" tekrar bir kahkaha attım.
"Gerçekten görmeyeli değişmişsin" dedim.
Düz bir sesle "Sebebini anlattım. Ama tabii bilmen gereken, şeyler de var. Ama şuan sırası değil güzel kızım" dedi.
Net bir sesle "Ama sana bunu kim yapacağını bulacağız" dedi.
Alaycı bir şekilde "Bulacaksınız!" dedim.
Sinirden hafifçe gülerken, ani'den ciddi bir ifadeye büründüm. Ayağa kalkarak önüne geçtim. Hiç bir acımı umursamadan.
Yaralı ve serumlu elimle kendimi gösterdim. " bak bak! "
hastane önlüğümü hafif açarak "bak köprücük kemiğime bak!! "
sol elimde ki yara bandını gösterdim.
"Bak bilek kemiğime elimde ki seruma bak baba!!"
Bir, adım daha attım "Bunlar yapan kim biliyor musun!?" sinirden bir kahkaha attım.
"Sevgili oğlun Rüzgar"
Aniden yüzü ciddileşti. "Simay sen neler diyorsun?" dedi.
Sinirle " Biliyorum herşeyi , üvey kardeşimin olduğunu da, şimdi oğlunun yanına git!" dedim.
işaret parmağımla kapıyı göstererek..
"Simay ba-"
Gözlerimi sıkıca kapattım "Baba.. Çık!" dedim.
Net bir sesle "Bu oğlum da olsun, üvey kardeşin de olsa , gereken cezayı vereceğim" dedi.
Göz yaşlarım hazırlanırken, kapının açılmasıyla gözümü açtım.
Sıla odaya girdi. "Sesin dışarıya kadar gel-" babamı görmesiyle bocaladı.
Sıla fotoğraflardan falan biliyordu. Ki ben de burada babamın konusunu açıp konuştuğumuz için. Tahmin etmesi zor olmamıştı.
"Sin-an amca? " dedi. Ardından Sıla "Şey ben çıkayım sonra gelirim" dedi.
Babam " Yok kızım, zaten kalkıyordum." dedi.
Son bir kez bana baktı.
Tebessüm etti. "Dikkat et kendine" diyerek yavaş, adımlarla kapıdan çıktı. Kapı kapandı an Sıla şaşkın gözlerle bana baktı. Oda beklemiyordu bunu sanrım. Sıla'nın bakışları yerlerde ki kana kaydığı an gözleri fal taşı gibi açıldı . Ben de Sıla gibi baktığım da bileğimden geldiğini anladım.
Temkinli bakışlarımı Sılaya göndererek "İyiyim" dedim.
Sıla şaşkınlığını atarak "NE YAPTIN SEN KENDİNE!" dedi. yanıma büyük adımlarla geldi.
Beni otutturarak Bileğimi inceledi. yüzünü buruşturarak "Simay yaaa, yaranı nasıl açmışsın bravo " diyerek sitem etti.
Dudaklarımı ıslatarak konuştum. "Sıla iyiyim. Sadece sızlıyor"
Kafasını hızla aşağı yukarı salladı sitemli sesiyle "Aynen aynen sızlıyor"
Yanda ki raftan pamuk ve yara bandı alırken. "Seni senden daha iyi tanıyorum" dedi.
Bileğimde ki yara bandını çıkartarak, söylenmeye devam etti. "şuan acıdan ağlamak istiyorsun biliyorum"
Doğru, şuan öyle bir acı vardı ki.. Acıdan ağlamamak için zor tutuyordum kendimi. Boş bakışları sadece damlayan kanımdaydı.
Sıla yarayı temizleyerek yarabandıyla kapattığın da, kan damlası yoktu artık. Ama kolumda da önce ki kurumuş kan lekesi duruyordu.
Sıla'nın sesi diğerine göre daha şefkatliydi. "Değdi mi be şu acına ha, tamam bağır çağır ama canını yakma.. Lütfen"
Boş gözlerimi yerde ki hafif kurumuş kanlardan alarak Sılaya çevirdim. Kafamı iki yana salladım.
Dudaklarımdan hafif bir tebessüm oldu "değmedi.. Ama herşeyi ortaya döktüm" dedim.
Sıla'nın şefkatli yüzü ani'den ciddi bir hâl aldı. "Sakın Simay, benim dediğimi söylememiş ol"
Sılaya bıkmış bir bakış attım. "Hayır tabii ki Rüzgar'ın annesini kati-"
Kapının tıklatılmasıyla bakışlarımız kapıyı bulmuştu.
Tedirginlikle birbirimize baktık. "Akın mı ki?" dedim.
İç sesim "Akın olsa durmazsın her anlamda" dedi.
Gözlerimi devirmemek için. Zor tuttum kendimi
Sıla gergin bir sesle "Yok canım, o niye kapı çalsın ki, yani direkt girerdi." dedi.
Sıla'nın bu dediğine bir tık daha rahatlamıştım. "O zaman öğrenelim" dedim.
Otoriter bir sesle"Gir" dememle girdiğim kişiyle afalladım.
Çekingen bir sesle "Geçmiş olsun" dedi.
Kafamı olumlu anlamda salladım.
"Teşekkür ederim" dedim.
Bakışları bir bana bir Sıla'da gezdi.
Sıla anlamış olacak ki, "ben yine gelirim " dedi.
Sağ elimi sıkıca tuttu. Boş gözlerle Sılaya baktım.
Eğer Sıla elimi sıkıyorsa ya bir şey vardır. Ya da önemli bir şey diyecektir. Bizim dilimiz buydu.
"Görüşürüz canım" diyerek Sıla bana sarıldı.
Kulağıma mırıldanarak konuştu "Dikkat et bu oğlana gözüm tutmadı. Bir şey var" geri çekildiğin de
Kaşlarımı havaya kaldırırak "Tamamdır" dedim.
Sıla Ceme kafa selamı vererek odadan çıktığın da, Cem çekingen bir şekilde bir iki adım attı. Ellerini önünde birleştirerek.
Çekingen bir sesle konuştu. "Nasılsın?"
Alaycı bir yüz ifadesiyle "Cidden bunu soruyor musun ?" dedim.
Bana mahçup bir şekilde baktı.
"Şey..Benim daha önce haberim olsaydı. Hemen gelirdim.Zaten ben de okulda konuşulanlardan haberini aldım"
Cemi baştan aşağı süzdüm. Neyse ki, çocuğun bir suçu yoktu. Üstüne gitmenin de tabii.
Sağlam olan elimle küçük tekli koltuğu gösterdim. "Otursana"
En mahçup ifadesiyle " Kusura bakma, bir an okuldan çıktım. Elim boş geldim"
Tebessümle kafamı iki yana salladım. "Hiç sorun değil. Zaten yiyecek halim yok" dedim.
Kafasını aşağı yukarı salladı. "Şey, ben birşey duydum ama. Emin değilim net bir bilgi mi?"
Şüpheli gözlerle baktım. Acaba okuldan ayrılmamı duymuştu. Onu mu diyecekti?
Düz bir sesle "Nedir?" dedim.
" Okuldan bir kaç öğretmenden duydum. Galiba Rüzgar.. İstifa etmiş"
Dudaklarımda anlık "Ne?" kelimesi çıktı.
Cem konuşmaya devam etti. "Tabii, net bir şey yok ama ben duyduğumu söyledim. Dedikodu da olabilir"
Hiçbir tepki vermeyerek "Hayırlısı" dedim.
Onun adına üzülecek ve ya şaşıracak değildim. Aklıma gelen şeyle bakışlarım Ceme döndü.
Tedirgin bir sesle "Cem.. Annen bu durumumu bilmiyor dimi?..Bak zaten anneme binbir türlü yalan söyledik."
Cem tebessümle " Sana sormadan bir hareket etmek istemedim" dedi.
İç sesim "Afferin kıvırcık marul" dedi. Saçından dolayı.
İç sesimi umursamadan tebessüm konuştum. "Teşekkür ederim, anlayışın için"
En sıcak gülümsemeyle "Ne demek?. Her zaman" dedi.
Aynı şekilde yine, en sıcak gülümsemle karşılık verdim.
*****
Tekrardan bir kahkaha attığım da karnımı tutarak kahkahalarımın arasında " Cem yeter bu kadar güldürme" dedim.
Cem de kahkahalarının arasında konuştu. "Abiii ne oldu diyorum. Yumoş kolisine sarılarak Yumoş kolili kızım diyerek sana ağıt yakıyor"
Son kez bir kahkaha attım. Cidden Hasan abi yaa, bu adam beni öldürecekti. Gülmekten sıcak basmıştı. Sağlam elimle yelpaze yaptım yüzüme
Cem Bir süre daha sohbet etmiştik. Gülmüştük, şaşırmıştık. Hatta hademe Hasan abi'nin haberimi aldığında "yumoş kolili kokulu kızım" diyerek ağıt yaktığını bile anlattı.
Gerçekten acaba bu adamla yumoşun alıp vermediği neydi ki, yumuşa dair bir hayranlığı vardı adamın. Cem'in sesiyle düşüncelerimden sıyrıldım.
ellerine dizine vurarak gülümsemeyle" Ben kalkayım artık. Malum hasta ziyaretinin kısası makbuldür" dedi.
Gülümseyerek kafamı aşağı yukarı salladım. Ayağa kalktığım da eskisinden daha iyiydim. Fazla acım yoktu artık.
Cem endişeli bir sesle "Kalkma kalkma"
Yüzümde ki gülümsemeyle "Olur mu?" dedim.
Serumla kapıya doğru ilerlerken kapıda durdum. Derin bir nefes aldım " Dediğim gibi, aramız da kalsın bu annemler duymasın"
Cem şefkatli bir sesle "Tabii ki, sen hiç merak etme" dedi.
Tebessüm ettim. Önüne dönere kapıyı açarak çıkmadan önce "Tekrardan geçmiş olsun" dedi.
En sıcak gülümsememle "Teşekkürler" dedim. Arkasını dönüp kapıyı kapatarak çıktı.
Ben de arkamı döndüm. Yatağıma doğru ilerlerken Sıla'nın neden Ceme kanı kaynamadığını düşünüyordum. Bence gayet samimi biriydi.
Yatağa doğru oturduğum da, kendimi biraz daha iyi hissediyordum. Gözlerim serumumu buldu. Çok az kalmıştı. Maksimum on dakika sonra biterdi. Yatağa uzandığım an, Kapı açılmıştı. Odaya hafif kiraz çiçeği kokusu sardığın da bunun Sıla olduğunu hemen anlamıştım.
Sıla serumumun başına geldiğin de "Tam zamanında gelmişim" dedi.
Ardından bana bakarak eğlenceli bir sesle "Hasta hanım taburcu oluyorsunuz" dedi.
Heyecan gözlerimi Sılaya çevirdim. "Gerçekten mi?"
Sıla gülümseyerek kafasını aşağı yukarı salladı. "Gerçekten"
Gözleriyle köprücük kemiğimi gösterdi. "İyileşmeye başlıyor bile"
Derin bir nefes vererek "Sıla bugün aldığım en güzel haber olabilir" dedim.
Sıla yapmacık bir sinirle " Bundan sonra dinleniyorsun öğretmen hanım..Aa pardon yoksa hocamı demeliydim."
Akının ilk zamanlar hitap şekliydi bu.. Gözlerimi kısarak sitemli sesimle "Hain şey, burada hastayım yaaa hastayla uğraşılır mı? "
Serumu çıkarırken yandan bir bakış attı bana " Ayy, sanki bana karnından bıçaklandı" dedi.
Koluna vurarak tepki gösterdim. Sıla bu hareketime gülerek " Hadi hadi, üstünü giy." dedi.
Yataktan kalktığım da, giysilerimi alarak lavobaya doğru ilerledim.
Lavobaya girince aynanın karşısına geçip derin bir nefes aldım.
Sonunda şu hastane serüveni bitmişti. Bir daha da adım atmazdım hastaneye, evden de çıkmazdım bu süreçte.. Ben bunları düşünürken çoktan üstümü giymişti. Tokamı aradığım da bulamamıştım.
Sıladan alırım diyerek umursamadım. Kendime tekrardan aynadan baktığım da çökmüştüm. Ama bu düşeceğim anlamına gelmiyordu. Saçımı düzelterek, kapıyı açarak çıktığım da, beni Akın karşılamıştı.
Duymamıştım geldiğini de,
şaşkın bir şekilde "Akın" dedim.
Ardından "Duymadım geldiğini" dedim.
"Yeni geldim ondandır. Hazırsan çıkalım mı? " dedi.
Gözlerim beyaz gömleğinde ki kırımızı kanlar dikkati mi çekmemiş değildi.
Akında baktığım yere baktığın da bir kaç küfür mırılandı. "Güzelim, sonra konuşuruz bu konuyu" dedi.
Derin bir nefes aldım. Her ne kadar rahatsız olsam da "Peki" diyerek yanından geçtim.
Kapıyı açıp çıktığım da, arkamdan Akında geliyordu.
Akın telefonu çıkararak Arafı aradı emirvaki bir sesle "Araf, bana araba ve temiz bir gömlek getir hemen! " dedi. Ve kapattı.
Akına dönerek " Saat kaç" dedim.
Artık sabah mı akşam mı, öğlen mi bilmiyordum.
Akın tekrardan telefona baktı "Sekize on var" dedi.
Kafamı olumlu anlamda salladım. Bir an önce eve gitmek istiyordum. Çok yorulmuştum. Akının sesiyle ona döndüm.
"Bu arada artık bizim villada kalacaksın"
Aniden durdum. Ben durunca Akında durdu
Tek kaşımı kaldırarak "O neden?" dedim.
Akın net bir sesle " Seni bu hale getiren o şerefsizle aynı yerde oturmayı planlamıyordun dimi?"
Dudaklarımı ıslatarak konuştum " Doğru haklısın a-"
"Uzatmayı sevmem " diyerek lafımı kesti. Yürümeye başladı.
Arkasından ilerlerken ben de konuştum. "Ama şuan senin yaptığın emirvakilik. Ben de Emrivaki sevmem" dedim.
Kısa net "Can güvenliği yok orada" dedi.
Tekrardan durarak bana baktı. "Hadi, sana zarar verse, bir şey yapmaya çalışsa bunları da düşünmek lazım, anladın mı Ay perisi " diyerek.
Tekrar yürümeye başladı.
AY PERİSİ demesi hoşuma gitmişti. İlk babam şimdi ise, sevdiğim adam diyordu bana.
Bu düşüncelerden sıyrılarak. Sıkıntılı bir nefes verdim. Haklıydı yine, gözlerim dosya imzalayan Sılayı gördüğün de,
"Sıla!" diyerek yanına doğru ilerledim.
Sıla kafasın kaldırarak bana baktı. Son bir kaç birşey imzaladıktan sonra yanıma geldi.
Bir bana bir Akına baktı "Gidiyor musunuz?" dedi.
"Evet, herşey için çok teşekkür ederim" dedim.
Bana kınayıcı bir şekilde baktı "Saçmalama" dedi.
İşaret parmağını bana doğru uzatarak "Ve sizi bir daha burada görmek istemiyorum.
Özellikle seni Simay "
Gülümseyerek kafamı aşağı yukarı salladım.
Üçümüz de acilin çıkışına doğru yürürken hava çoktan kararmıştı bile. Soğuk hava yüzüme vurmasıyla hemen üşümüştüm. Yağmur da hafiften çiselemeye başlıyordu.
Araf, Akına ileride beyaz jip getirmişti. Suikastte araba hurdaya çıktığı için.
Akın arabaya doğru ilerlerken ben de
en sıcak gülümsemle Sıla dönerek "Görüşürüz" dedim.
İki elini beyaz önlüğünü cebine koyarak "Görüşürüz canım. Haber ver gidince" dedi.
Kafamı aşağı yukarı sallayarak, arkamı dönüp Beyaz jipe doğru ilerledim.
Saçlarımı arkaya doğru attığım da ön koltuğa geçerek oturdum. Akına baktığım da, üzerini değiştirmiş onun yerine siyah bir gömlek giymişti. gömleğinin bir iki düğmesi açık ve kollarını katlamıştı.
Önüme döndüğüm de, yüzüme gelen bir kaç saç tuttamı mı geriye attım. Akın arabaya çalıştığın da ilerlemeye başladık.
Akına baktığım da tüm ciddeyetiyle yola odaklanmıştı.
Sessizliği bozarak "Gideceğimiz yer uzak mı?" dedim.
Kafasını olumlu anlamda salladı. Ben de derin bir nefes alarak yola odaklanmıştım.
*****
Üst üste Telefonuma bildirim gelmesiyle irkilerek uyandım. Etrafa baktığım da hâlâ arabada olduğumu anladım. Yağmur durmuştu sadece camda yağmur damlası vardı. Büyük ihtimalle Arabada uyuyakalmıştım. Üstümde ki cekete baktım. Akın örtmüş olmalıydı. Hafifçe toprlanarak etrafa baktım. Benzinlikteydik. Ve ben kaç dakikadır uyuyordum bilmiyorum. Arabada ki, turuncu otomatik saatte baktığım da, dokuza geldiğini gördüm. Boynum da ağrıyordu. Gözlerimi kapattarak sağ sola yatırdım boynumu. Çok var mıydı yolumuz acaba?.
Kapı'nın açılmasıyla bakışlarımı kapıya çevirdim. Akın elinde poşetle geldi. Bir poşete baktım bir Akına,
Akın anlamış olacak ki "Acıkmış olacağını düşündüm." dedi.
Tebessümle "Teşekkür ederim" dedim. Akın arabayı çalıştırdığın da üstümde ki ceketi arkaya doğru koyduğum da, Akına bakarak konuştum.
"Bu ara çok uyudum mu?"
Akın kafasını iki yana sallayarak "Yoo, o kadar çok uyumadın aslında" dedi.
Rahatlamış bir ifadeyle "İyi, beni uyurken görmeni istemem. Çok deli uyuyorum da" dedim.
Yandan bir bakış attı bana "Yoo, uyurken bile çok güzeldin"
Böyle demesini beklediğim için. Yanaklarım utançtan kıpkırmızı olmuştu.
İç sesim " Senin öpmesindem değil de, iltifatından mı utanıyorsun?" dedi.
Bugün herkes neden haklıydı. Akına baktım da gergindi. Uyumadan önce de belliydi. Ama çok üstünde durmak istememiştim. Dikiz aynasına bakıyordu. Telefonumun tekrar titremesiyle bakışlarımı telefona çevirdim. Doğru telefonu unutmuştum.
Telefonumu çıkardığım mesajın da Sıla'dan geldiğini gördüm.
Mesaja baktığımda bir sürü mesaj atmıştı.
Mesajlara baaaaak! (20.55)
Yoğunum arıyamıyorum(20.38)
Simay! (20.35)
Simay telefonuna bak. (20.30)
Simay.. Rüzgar (20.25)
Rüzgar hastaneye geldi kavga ettik. (20.23)
Simay Rüzgar peşinizde olabilir. (20.21)
Akının sesiyle. Dikkatimi Akına verdim. "Güzelim korkma ama takip ediliyoruz"
Dehşetle baktım Akına dudaklarımdan "Rüzgar mı" çıktı.
Sıkıntılı bir nefes aldı. "Dövmeyecektim ben onu, orada öldürecektim!" diyerek tüm gücünü direksiyon vurdu.
Arkamızdan araba çarpmasıyla öne doğru savrulduk. İstemsizce dudaklarımdan "Akın!" çıktı.. Ve tekrar tekrar vurdu.
Akın " Hazır ol frene basıyorum!!" dediği an frene basmasıyla araba dirift atarken Akın sağ koluyla beni koruyordu.
Rüzgarın arabası tekrardan vurduğun da ağaca çarpmıştık.
Çok uzaktan gelen boğuk sesle gözümü açtım. Akın bana korku dolu gözlerle bakıyordu. Bir şey diyordu ama duyamıyordum. Ona anlamazca bakarken sesi yavaş yavaş netleşiyordu . Ama kesik kesik geliyordu sesi.
Akın"Gü..zelim iyi misin? "
zoraki bir şekilde konuşarak" Akın " dedim.
Akın derin bir nefes vererek" Allah'ım çok şükür " dedi.
Arkadan gelen araba sesini duydumuz da ikimiz de kırılmış dikiz aynasında baktık. bunun Rüzgar olduğunu gördüm.
Baygın gözlerle "Rüzgar " dedim.
Rüzgar bu. Rüzgar'ın arabası.
Akın önümdeki torpidodan siyah bir silah çıkarak hızla arabadan indi. Rüzgar'ın arabasına silah sıkmaya başlamıştı ki, Rüzgar çoktan uzaklaştığı için kurşunlar boşa gitmişti.
Silahı uzak bir yere attı.
Akın tekrardan arabaya bindiğin de,
Yüzümü avuçlayarak" İyisin dimi? " dedi.
Etrafa baktım ağaca çarpmıştık. Arabanın camları kırılmış her yer tuzla buz olmuştu. Kaput çok kötü bir haldeydi.
Akına baktığım da kaşının kanadığını gördüm.
Korkuyla" Kaşın" dedim.
Elimi kaldırdım dokunmak için ama kafasını geri çekti.
Akın "İyiyim, ben" dedi.
Vücücuna baktım. "başka bir yerinde bir şeyin var mı?"
Akın net bir sesle "Yok, ama araba her an patlayabilir, dışarı çıkmalıyız" dedi.
Kafamı hızla aşağı yukarı salladım. Tam inecek sıra acı dolu çığlıkla "DUR!" dedim.
Akın tam kapıdan çıkacakken kafasın bana çevirdi. Elimi acı dolu bir şekilde karnıma attım. Elime sıvı değdiğini de bunun kan olduğunu anlamıştım. yavaşça karnımdan çektiğim de ellerime baktım. kan vardı. Gözlerim karnıma değdi.
Arabada ki kırılan cam parçası karnıma saplanmıştı.
Zoraki bir sesle "Ak.. ın yardım et" dedim. Vücücumu korku ve endişe esir almıştı.
Akın hemen benim tarafıma gelerek kapıyı açtı. Bir kaç küfür mırılandı. "Sakin ol, halledeceğiz. Şimdi seni yavaşça kaldıracağım. Ve yardım çağrıcağız tamam mı?" dedi.
Akın araba'nın içinde ki tüm telefonları aldı
Kafamı aşağı yukarı salladım. Yavaş bir şekilde beni ayağa kaldırarak herhangi bir ağaçlarla dolu çalılıkların arasına ilerlerken, acı dolu çığlıklar atıyordum.
Arkamızda araba'nın patlamasıyla. İkimiz de öne doğru savrulmuştuk.
Savrulmamızla yağmurdan dolayı çamura batmıştım. Üzerim ve yüzüm çamur olmuştu.
Gözlerim Akını bulduğun da fazla bir şey yoktu.
İkimizde yere düştüğümüz de artık ben çok kötü bir haldeydim. Yavaş yavaş gözlerim kapanıyordu.
Baygın yüz ifadem git gide gözlerim kapanırken
Akın endişeli sesiyle "Simay, Simay ben de kal" dedi.
Gözüm kapatıp açtım. Canım acıyordu. Ama artık hiç halim yoktu. Derin nefes alıp vermeye başladım.
Akın ayağa kalkarak
"Telefonlar yanımda yardım getirmeye çalışacağım bekle " dedi.
Onaylamak için yine gözümü açıp kapattım.
Tatlı uyku beni esir almaya çalışırken , uyumamak için direniyordum.
Akın telefonunu fırlattafak sinir dolu bir çığlık attı. "Mesaj iletilmiyor" dedi.
"Akın...Ben.. İm telef.. Onumdan ara" Artık çok zor konuşuyordum.
Akın telefonumu alarak şifresi olmadığı için hemen açmıştı.. Bir kaç şey yaptı. Telefonumu bir kenara atarak yanıma geldi.
"Telefon çekmiyor umarım mesajlar iletiliyordur. " dedi.
Kendisini oturur bir pozisyona getirerek kafamı bacaklarına koyarak beni dizine yatırmıştı.
Tebessüm ettim , yavaş yavaş gözlerim kapanırken
Yüzümü avuçladı. "gözünü kapatma Simay. Bak sılaya attım. mesaj tamam mı yeter ki gözünü kapatma"
Mırıldanarak "ama çok uykum var" dedim. Yattığım için daha çok uykum geliyordu.
Akın endişe ve korku dolu sesle " Hayır hayır hayır hayır. Lütfen, dayan güzelim"
Artık dayanamayacağımı anlamıştım. Ay ikimizin de yüzüne vuruyordu.
Zorla yutkunurak "Akın" dedim.
"Efendim güzelim" dedi.
Zoraki bir şekilde "Eğer, burada bura..da ölür.. sem" gözlerim dolu dolu konuştum " ilk Annem o. O çok üzülecek bir de tek başına, ona destek olun olur mu?"
Akın"Simay " dedi. Lafını keserek
çatallaşan sesimle" Sıla.. Ona da Çok sevdiğimi söyleyin, Araf ta üzmesin onu "
Sert sesiyle "Simay, şöyle konuşma" dedi.
Bir elimi kirli sakallarının üstüne koydum. Gözlerini refleks olarak kapattı.
Ben konuşmaya devam ederken ağlamaya başlamıştım. "Zaten ben mutlu sonları sevmem"
acı dolu bir şekilde yutkundum. "Ama sen mutlu ol..tam-am mı?. Üzül-me"
Akının sol gözünden bir yaş süzüldü. Baş parmağımla sildim. "Lütfen ağlama, bizim sonumuz böyleymiş.."
Gözlerim yavaş yavaş kapanırken "seni çok seviyor-" elimin Akının yanağından boşluğa düşmesiyle kafamda hafif sağ doğru düşmüştü.
Ölüyordum..Ama ben mutlu, herşeyin pozitif tarafından bakan, hayatı seven biriydim.. Ölmek istemiyordum.
Bilincim kapanmadan önce tek duydum şey Akının bağırmasıydı.
"Simay , hayır bırakma beni!!!"
SELAMMM.😍
NASILDI BÖLÜMÜMÜZ?💋❤️
OY VERMEYİ VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYINIZ ❄️🩷
SEVİLİYORSUNUZZZZ ❤️🦋
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 6.73k Okunma |
1.46k Oy |
0 Takip |
42 Bölümlü Kitap |