22. Bölüm

20.BÖLÜM

Cemre
cemreyldrm_

İYİ OKUMALAR 🤍

Duyduklarımı idrak etmeye çalışırken, içimde öfke patlaması yaşıyordum. Cem çoktan arabaya binerek gitmişti bile, sinirle öfkeli büyük adımlarla, acile girdiğim de, Arafa tüm güvenliklere haber vereceğini tüm önlemlerin alanacağını söyleyecektim.

Ameliyathane'nin önünden Simayın doktorunu geçtiğini gördüm. "Doktor Bey !" dedim.

Kafasını çevirerek bana baktı. Resmi bir şekilde "Buyrun Akın bey" dedi.

"Simayın durumu ne, görebilir miyim şimdi onu?"

Doktora sıkıntılı bir nefes verdi.

Doktor "Akın bey, Ameliyat kolay olmadı. Şu an tedbir amaçlı yoğum bakımda olması gerek Simay hanımın durumu ciddi, omiriliğin de ciddi bir ezilme var, ve.. Belden aşağısı tutmaya bilir. Bu süreçte fizik tedaviyle atlatabilir. Sizden tek isteğim. Simay hanımdan desteğinizi esirgemeyin."

Doktorun her dediği kalbime bir ok misali saplanmıştı. "Teşekkürler" diyerek doktorun cevap vermesini umursamayarak büyük adımlarla. Arafın yanına gitmek için. Geri döndüm.

Arafın yanına gittiğim de Sılanın başındaydı.

Emrivaki bir sesle "Araf hemen yanıma gel!" dedim.

Araf bir bana bir Sıla ya baktığın "Hadi Araf" dedim.

Araf Sıladan uzaklaşatak büyük adımlarla yanıma geldiğin de Arafa doğru döndüm.

işaret parmağımı ona doğru uzatarak

uyarı dolu bir şekilde konuştum. "Cem, Rüzgarla iş birliği yapıyor olabilir. Bana o ikisini bul getir, tek bir kişi değil ikisini!"

Araf dediklerimle şoka uğraşmış olacak ki bir süre donuk bakışlar attı. "Hadi Araf Hadii davetiye mi bekliyorsun!!"

Araf saniyesinde kendisine gelerek "Hemen" diyerek büyük adımlarla acilin doğru gitti.

Gitmeden önceden Sılayla konuşmayı ihmal etmemişti.

Sıkıntılı bir nefes alarak Hırsımı çıkarmak için yanda ki sandalyeye tekme attım.

Elimi hızla duvar geçirdim. Tekrar ve tekrar elimin Kanadığını duvarda süzülen kanlardan fark ettim. Bakışlarımı yumruk yaptığım ellerimi kaydı.

Yanımdan geçen hemşire "Akın bey eliniz kanıyor pansuman yapmamız gerek " dedi.

Kafamı aşağı yukarı sallayarak pansuman odasına doğru ilerledim.




Hemşire'nin "Geçmiş olsun Akın bey" sözüyle bakışlarımı beyaz fayanstan kaldırarak. Sonuk bir ifadeyle kafamı aşağı yukarı salladım. Ellimi beyaz bir sargıya almışlardır. Bir süre böyle duracakmış falan, kapıyı açarak çıktım. Simayın yanına gitmem gerekiyordu. Nasıldı durumu iyi miydi? Hasta kabule giderek

en keskin sesimle "Simayın kaldığı yoğum bakım nerede?" dedim.

"en sonda ki yoğum bakımda" dediğin de

kafamı aşağı yukarı salladım. Hızlı ve büyük adımlarla bir an önce Simayın yanına gitmek istiyordum. Onu görmek kokusunu içime çekmek istiyordum.

Yoğun bakıma geldiğim de geniş camdan baktım. bembeyazdı teni, kurumuş dudakları, burnun da nefes maskesi ve kafasına geçerilmiş şefaf mavi boneyle üstünde ki mavi hastane önlüğüyle kabloların arasında yatıyordu. Sağ tarafında ise kalp ritmini gösteren makinaya vardı. Sol elimi cama koydum. Sanki ona dokunabilirmişim gibi Arafın dediği gibi sanki kalbime bir ok saplanıyordu. Sol tarafım da öyle bir acı verici bir his vardı. Gözünü açsaydı bana baksa gülse, ben bunları düşünürken

Hemşire'nin sesiyle kendime geldim. "Akın bey, hastanın yanına girmek ister misiniz?"

Hiç düşünmeden "İsterim" dedim.

Hemşire "Sadece 5 dakika ama" dediğin de,

her ne kadar 5 dakika yetmese de "Tamam" dedim.

Hemşire mavi önlük girdirerek, mavi maske taktığın da artık Simayın yanına girmeye hazırdım. Hemşire tekrardan aynı uyarıyı yaptığın da kafamı olumlu anlamda salladım.

Yoğumbakıma girdiğim de yandaki sandalye ye oturdum.

Dudaklarımdan "Simay" çıktı.

Sağ elim bembeyaz yüzüne gitti. Buz gibiydi, "Güzelim" dedim.

ilk defa sesim titremişti.

Sıcakcık elimizle onun buz gibi Elini tuttum. "Üşümüşsün.."
Elini dudaklarıma bastırdım ısıtmak için. Geri çektiğim de sadece elini tutuyordum.

"Hadi.. Aç o güzel gökyüzü gözlerini, gülümse bana.. Girayın durumunu şikayet et"

aklıma gelen şeyle ciddileştim. En keskin sesimle "Sana bunları yapanları tek tek bulacağım.. Ve hepsini Öldüreceğim." Tekrardan soğuk elini öptüm. "Seni dünyanın en mutlu insanı yapacağım."

Makinadan gelen sesle gözlerim makinayı buldu kalp ritmi düz, çizgi halini alırken korku bedenimi ele geçirirken hızla yerimden kalkarak. "DOKTOR!!! Yardım EDİN!!"



*****
SİMAY'DAN

Beş gün sonra.

Gözlerimi zoraki bir şekilde açtım, her gün ki o beyaz tavanla göz göze geldim. Serum sesi ise kendini belli ediyordu. Şu beş gün de hayat enerjim alınmış gibiydi. Hiç bir şeyden zevk almıyordum. Günlerdir konuşmuyordum. Yemek yemiyordum.
Sıla bu durumumdan baya bir endişeliydi. Hastane de tek yaptığım serum damlalarını izlemem ve boş boş karşımda ki kapalı televizyona odaklanmamdı. Akın ise her gün yanımdaydı. Her saat başı, benle konuşmaya çalışıyordu, ama onla da konuşmuyordum. Bazen ise uyumuş numarası yapıyordum. Ona da zarar veriyordum. Rüzgar yüzünden ona da zarar geliyordu. Yatağım yerden doğrulmaya çalıştım. Ama bu kısa sürmüştü, karnımda ki keskin acı kendini belli etmişti. Acıyla dudağımı ısırdım, Tekrardan yatış pozisyonuna geçtim. Sol gözümden bir yaş akarak elmacık kemiğime doğru ileridi. Yüryemiyordum. Fizik tedavi alıyordum. Kolay kolay kalkamıyordum. Yanımda duran tekerlekli sandalyeye nefret dolu bakış attım. Her günüm bununla geçiyordu. Bu hal de olmak her ne kadar zoruma gitse de geçici bir süreçti. Geçecekti..Doktor beni tedavi ederken hiç bir şey hissetmiyorum demiştim. Doktor ise omiriliğim ezildiği için belden aşağısı tutmayacak demişti. Fizik tedavi ile geçici bir süreç olduğunu söylemişti.. O gün dünyam başıma yıkılmıştı. O günden sonra dünyadan soyutlamış bir şekilde kimseyle konuşmuyordum. Tekrardan aklıma gelmesiyle üstümde ki beyaz pikeyi sertçe hırsla yere attım. Sol tarafımda ki masada ki su bardağını duvara doğru fırlattım. Bardak tuzla buz olurken İçimde ki üzüntü ve öfkenin hırsını çıkarıyordum. "YETER YETER, ARTIK MUTLU OLMAK İSTİYORUM YETER, ESKİ HAYATIMI GERİ İSTİYORUM" son kez sürahiyi de atmak için uzanmıştım ki yere düşmemle kolumda ki serum da benle düşmüştü. Kolumun acısıyla dudaklarımdan acı dolu bir ses çıkardım. Artık pes ederek kafamı beyaz fayansa koyarak hıçkıra hıçkıra ağladım. Kalkamıyordum bile, bunu düşünmemle daha da şiddetlendi ağlamam.

Kapının açılma sesini duyduğum da kafamı kaldırmadım çünkü biliyordum kim olduğunu..

Sıla endişeli sesiyle "Simay, buranın hali ne iyi misin? " diyerek yanıma geldi.

Kafamı yerden kaldırmayarak iki yana salladım. Sıla dikkatli bir şekilde kaldırarak sedye'ye otturtu. Beni ağlar halde gördüğün de ilk bocaladı. Ama sonrasından toparlayarak o da yanımda gelerek oturdu. Önüme düşen sarı saç tuttamımı kulağımın arkasına attı.

Sıla şefkatli sesiyle "Yapma böyle Simay, bak hayattasın Buna çok şükür "

Bakışlarım tuzla buz olmuş cam parçaların dayken nefret dolu bir şekilde günler sonra konuştum. "Ölsem bu kadar acı çekmezdim "

Sıla ilk konuştuğuma bocalamış olacak ki, geri kendini toplayarak

bana 'ne diyorsun sen?' bakışını attı.

Sert bir sesle" Saçmalama Simay! Şu öfkeden ne dediğini bilmiyorsun "

Sert bakışlarımı sılaya gönderdim. " Sıla, ben yürüyemiyorum. Anlıyor musun? Yaa nasıl bir durum bu bilmiyorsun"

Bütün gücümle dizlerime vurdum."Bak dizlerime bak bak, yürüyemiyorum. Ayağa kalkamıyorum Sıla ben!" sona doğru sağ gözümden bir yaş geldi.

Sıla bana ani'den sarıldığında hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. "YÜRÜYEMİYORUM.. YÜRÜYEMİYORUM SILA NOLUR YARDIM ET!"

Sıla saçlarımı okşarken o da ağlarken konuştu. "Şşş tamam tamam beraber atlayacağız bu durumu"

Geri çekindiğim de Ağlayarak kafamı iki yana salladım. "Dayanamıyorum Sıla, pes ediyorum artık çünkü gücüm kalmadı."

Sıla'nın sağ gözünden tekrardan bir yaş aktı. Bir adım yaklaştı bana en net sesiyle konuştu. "Edemezsin! Etmeyeceksin! Benim mücadeleci arkadaşım nerede?! Her zorluğa göğüs geren arkadaşım. Ben eski Simayı istiyorum. Yıkılmayan! Ve şimdi mücadelene devam edeceksin!"

Çaresizce "Sıla" diye mırıldandım.

Sıla, ayağa kalkarak işaret parmağıyla kapıyı gösterdi."Simay!..Son kez, söylüyorum. Simay saraçoğlu'un kim olduğunu onlara göster. "

Sılanın bu sözleri biraz da olsa beni motive etmişti. İçimi hırs büründü. Kararlı bir şekilde kafamı salladım.

Evet onlar beni belki tanımıyordu. Ama onlara kim olduğumu gösterecektim. Ben kararlı bir şekilde kafamı aşağı yukarı sallarken Sıla, ise kolumda ki düştüğüm için kayan serumumu tekrardan takıyordu.
Kapı'nın tıklatılmasıyla donuk bakışlarım kapıya kaydı. "Gel" dedim.

Biliyordum kim olduğunu.. Kapı açıldığın da yüzün de büyük bir heyecan vardı. Büyük ihtimalle günler sonra konuştuğum için..

Akın "Simay" diye tam yanıma gelecekken bastığı camla durdu.

Anlamsız Bakışları ilk cama baktı daha sonra Sılaya

Sıla 'Sonra, konuşuruz' bakışı attığın da, Akın yavaş adımlarla yanıma geldiğin de, kırılmış camların çıkardığı sesleri umursamayarak yanıma oturdu.
Etrafa göz gezdirdi, fayansta ki bir kaç, damla kanı ve kırılmış camlara baktım. Tekrardan bana baktığın da, şüpheci bir sesle "İyi misin Güzelim" dedi.

Sesinde endişe ve korku vardı.

Gözlerimi kapattım Derin bir nefes aldım. Herkesin gelip bu soruyu sormasından nefret ediyordum. Gözlerimi açarak buğulu gözlerle Akına baktım. Dizlerimi göstererek,

Sitemle "Yürüyemiyorum. Bir tekerlekli sandalyeye bağlıyım. Az önce düştüm kalkmadım.. İyiyim ya çok iyiyim"

Akın gözlerinden ise hüzün vardı.

Sıla "Simay ben çıkıyorum, yine gelirim" diyerek sarıldı.
Ben ise sadece durdum.

Geri çekildiğin de, etrafa baktı. "Birazdan temizlikçi de gönderirim" dedi.


Kafamı aşağı yukarı salladım. Sıla derin bir nefes alarak çıktığın da,

Akın sağ elini yanağıma koyarak konuştu. "Güzelim böyle yapma, bak geçici bir süreç bu, beraber atlayacağız"

kafamı iki yana salladım. " Akın ben dayanamıyorum. Bu halde olmam me kadar zor biliyor musun? Keşke ölse-"

Akının öpmesiyle devam ettirememiştim.

Geri çekildiğin de "Bir daha böyle bir şey duymayacağım. Geçici bir süreç, ve beraber atlayacağız."

Gözlerimde ki yaşlar akarken. "Hadi gel biraz dinlen" diyerek odanın sessizliğini bozdu.

Huysuz bir şekilde "Hayır, beş gündür yatağa bağlı yaşıyorum."

Aklıma gelen şeyle "Beni dışarı çıkarır mısın?" dedim.

Bu dediğime şaşırmış olacak ki Kaşları saniyelik Havaya kalktı.

şaşkınlıkla konuştu. "Sen demiyor muydu, beni tekerlekli sandalyeyle kimse görmesin, acır gibi bakıyorlar diye"

Sıkıntılı bir derin bir nefes aldım. Doğru dışarı çıkalım hava al dediklerinde İnsanların bana acır gibi bakmasına, dayanamıyordum.

"Biraz hava almak istiyorum, boğuldum" dedim.

Akın ayağa kalkarak kapının yanında ki tekerlekli sandalyeyi alarak yanıma geldi. Serumuma dikkat ederek ben sandalyeye oturtturdu. Ben serumumu tutarken Akın Arkama geçerek sandalyeyi sürecek an kapı açıldı.. Araftı.

Akın bıkmış bir şekilde "Ne var, Araf" dedi.

Araf bir Akına bir bana baktı. Kafamı sağ doğru eğdi "hah şimdi Ali Rıza bey mooduna geçtin" dedi.

Ardından "Ama Simay gerçekten seni tebrik ediyorum, ibrahim tatlıses gibisin .

Azrail: 0 Simay :1"

Arafın dedikleriyle gülsem mi ağlasam mı bilememiştim.

Akın "Araf gevzekliği bırak!" dedi.
Araf ciddi bir ifadeye geçti.

Huysuzca "İyi aman, sizi de güldürmeye gelemiyor" dedi.

Akın sabır çekeceksine "Ne oldu bir gelişmem mi var?" dedi.

Araf "Yok ama peşini de bırakmıyoruz. İkisi de orta da yok" dedi.

Bu dediğine şaşırmıştım. Rüzgar'da beklerdim ama Cem...Güvenmiştim ben ona yaa, arkadaşımdı o, Sıla bir kez daha haklı çıkmıştı. Cem ve Rüzgar Akını yıkmak için bir olmuştular. 3 gün önce Araf telefon da konuşurken duymuştum.

Akın'nın sesiyle düşüncelerimden sıyrıldım. Akın "Ee o zaman niye geldin?"
Araf direkt cevap verdi. "Sılaya"

Akın" O zaman Sılayı ara, boşa, zaman kaybettirme" dedi.

Araf umursamaz bir tavırla "İyi iyi ben gidiyorum zaten. " Ardından bana bakarak "Yeter ki ağzımızın tadı bozulmasın Simay yenge" demesiyle

Araf hızla hemen Kapıdan çıkıp kaçıp gitmişti.

Akın sinirle ağzından bir kaç küfür mırılandı. "Sen, bakma güzelim ona, boş boğaz işte"

Aralık olan kapıyı açtı Akın sandalyeye sürmeye başladı.


Kafamı Akına doğru kaldırarak iki yana salladım. "Bunu başka biri dese ağlardım. Ama Arafa o kadar takılmıyorum. O beni güldürmeye moralimi yerine getirmeye çalışıyor"

Akının dudaklarında belli belirsiz gülümseme oldu. Tebessümle önümüme döndüm.

Arafa kanım kaynamıştı iki dakika da güldürmüştü beni. Gözlerimi hasta kabul de Sılaya darlayan Arafa ilişti. Sıla dosyayla ilgilenirken Araf dikkatini çekmek için önüne geçti. Acilden dışarı çıktığımız da, soğuk Kapkara hava karşıladı beni. Akın bankın yanına götürdü kendisi de banka oturdu. Etrafımda ki acı dolu gözlerle bakanları görmezden gelmeye çalıştım. Gözlerimi kapatarak derin derin nefes aldım. İçimden her ne kadar ağlamak gelse de, kendimi tuttum. Hayır alamayacaktım.

Akın "İyi değilsen sonra getireyim" dedi.

Ağlamamak için zor tutuyordum kendimi kafamı hızla iki yana salladım.

Dudaklarımı aralayıp titreyen sesimle konuştum. "Bu durum çok zoruma gidiyor Akın, şuan ki halim çok zoruma gidiyor" dudaklarımdan bir hıçkırık koptu. "Ben galiba pes edeceğim. Çünkü benim ne halim ne mecalim kalmadı"

Akın önüme gelerek kendisini benim hizzama getirerek göz yaşımı sildi. "Etmeyeceksin, çünkü bunu beraber atlayacağız, sonu ne olursa olsun"

Akına 'yapma' der gibi baktım.

Tekrardan bir göz yaşımı sildi. "hiç bakma öyle" dedi.

Minnetle Akına bakarken Akının telefonun sesi böldü. Akın telefonun çıkararak. Telefonu açtı. Bir süre telefonu dinledi.

"Tamam dikkatli olun geliyorum." diyerek kapattı telefonu.

Ardından "Güzelim benim bir kaç işim çıktı, seni odana götüreyim istersen" dedi.

Kafamı aşağı yukarı salladım. Akın arkama geçerek odama sürmeye başlamıştı ki, büyük adımlarla bize doğru gelen Arafı gördüm. Ciddi bir ifadeyle "Akın" dedi.

Akın emrivaki bir sesle " biliyorum arabayı hazırlat. bütün çıkışlar kapatılsın!." dedi.

Korku bedenimi esir alırken bir şeylerin ters gittiğinin farkındaydım. Kafamı kaldırarak "Akın?" dedim. Soru sorarcasına

Bana baktı saniyelik "Bir şey yok güzelim." dedi.

Odaya geldiğimiz de, beni dikkatli bir şekilde yatağa yatırdı. Saçlarımı okşayarak "Önemli bir işim çıktı benim. Geleceğim." dedi.

Tereddütlü bir şekilde konuştum "Söz mü? "

Alnıma bir buse kondurdu. " Söz"

Tekrardan saçlarıma öpücük kundurarak. Çıktı.

******


Sıkılmışçasına yanaklarımı şişererek karşımda ki televizyonu kapattım. Akın gideli üç saatten fazla olmuştu ben de sıkıntıdan televizyonda ki gelin evine bile sarmıştım. Sıkıntıdan patlamak üzereydim. Kapının tıklatılmasıyla heyecanla "Gel" dedim.

Akın olabilir. Kapıdan giren kişiyle affladım.

Şaşkınlıkla "Hasan abi" dedim.

Mahcubiyet bir ifadeyle "Geçmiş olsun kızım" dedi.

Tebessümle "teşekkür ederim, gel içeri abi" dedim.

İçeri girerek koltuğun ucuna oturdu.

En mahçup ifadesiyle "Geçmiş olsun kızım, vallaha yeni duydum. Yoksa önceden gelirdim" dedi.

En sevecen halimle "Hasan abi, düşünüp gelmen yeterli." dedim.

Gülümseyerek elinde ki karton poşeti yanıma koydu. "Elim boş gelmek istemedim." dedi.

"Ne gerek vardı abi." dedim.
Hemen itiraz ederek "Yok yok olmaz" dedi.

Ardından konuya girdi. "Çocuklar arasın da konuşurken duydum. Akın demirini yeğeni Giray okulda arkadaşlarına. Simay öğretmenim ve dayım kaza yaptı diyince"

Demek ki hemen yayılmıştı dedikodu ha, hasan abi benden bir cevap bekliyor olacak ki konuştum. " Doğru abi, arkamızdan bir araba sertçe vurunca kaza yaptık"

Hasan abi sinirle elini dizine vurdu " Her yer maganda kaynıyor yaa, önlerine gelene ehliyet veriyorlar"

Derin bir nefes verdi. "Vuran kim belli mi?"

Beklemediğim bir soru olunca affladım. Kaza anına gittiğim de hayal meyal hatırladım. Rüzgarın arabasıydı.. Rüzgar..

Hasan abi fazla sorgulamasını istemdiğim için "Araştırılıyor abi, belli değil" dedim.

Hasan abi sıkıntı bir nefes verdi. "Bulunur İnşallah yaa" dedi. Huysuz bir sesle.

"Umarım" diye mırıldandım.

"Neyse ben kalkayım kızım, malum hasta ziyaretinin kısası makbuldür."

aklına bir şey gelmiş olacak ki, "haaa, hediyeyi de Rüzgar hocamla aldık." dedi.

Yüzümde ki tebessüm yavaş yavaş silinirken kafamı aşağı yukarı sallayarak "Sağolun" dedim.

En mahcup halimle"Ben kalkamıyorum, o yüzden kusura bakmayın" dedim.

Söylenmesi nasıl zor bir kelimeydi.


Bana kınayıcı bir şekilde bakarak "Duymamış olayım." dedi.

Tebessümle "Teşekkürler" diyerek yanıt verdim.

Hasan abi çıktığında, yanımda ki hediye paketini aldım. Kucağıma koydum. Açmalımıydım?

İç sesim "Hadi Rüzgar canlı bomba koyduysa" dedi.

Olma ihtimali var mıydı?

Neden olmasındı?

Sağ melek "saçma sapan konuşma, Rüzgarın sana ne kadar düşkün oluğunu hepimiz biliyoruz. dedi


Sol melek" Evet, o yüzden kızın canıyla oynadı " dedi.

Hepsini aklımdan kovarak merakım ağrı bastığı için açmaya karar verdim.

Açtığım da bunun kar küresi olduğunu gördüm. Yüzümde tebessüm oluşurken, bir yandan da kar küresinin camını tıklatarak içinde ki karlarla oynuyordum. Eğlenceliydi.

Ben kar küresini incelerken gözümü bir not ilişti. Kar küresini yanımda ki masaya bıraktım. Hediye paketini yanında ki beyaz bir kağıtta not yazıyordu. Kağıdı aldığım da okuduğum şeyle kanım çekildi.

Her ne kadar senden uzak durmak zor olsa da. Bir gün yanımda olacaksın.
R..




Selammmmm. Nasıldı bölümümüz. ❄️🤍

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayınız. 🌸🩷

Düşüncelerinizi yazmayı unutmayın.💜❤️‍🔥

Seviliyorsunuzzzz 🦋🧚

Bölüm : 13.03.2025 20:00 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...