Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5_♧ Yemekteyiz

@cennomi

 

Medya: Karya Durular

Keyifli okumalar♡

 

"Merhaba, uyan uykucu." Hayal meyal bir şeyler duyarak yerimde kıpırdandım ama uyumaya devam ettim.

Uyku şeftali kadar önemliydi.

"Daha ne kadar uyuyacaksın?" Elimde olsa sonsuza kadar.

"Uyuyorum ben, git." Dedim başım yastığa gömülü bir halde. Allah bilir sesim nasıldı. Boğuk boğuk konuşuyordum.

"Abini merak etmiyor musun?" Hayır, hepsi anamın karnına geri girebilir.

"Abi iyi bir şey değil ya, gereksizmişler." Dedim başımdaki sesin gitmeyeceğini anlayıp sırt üstü dönerek.

"Öyle düşünüyorsan, beni daha tanımamışsındır."

Gözlerimin birini açarak başımda dırdır ededin kim olduğunu görmeye çalıştım. Biraz daha tek gözle bakmaya devam edersem şaşı olup çıkacaktım. Son bir gayretle yatakta doğruldum ve gözlerimi ovdum.

Sonunda toparlanabildiğimde ayakta duran ve ellerini takım elbisesinin ceplerine sokmuş ciddiyetle bana bakan bir adam gördüm.

"Pardon," dedim hemen ardından esneyerek. "Ne şeftali yemeye dikiliyorsun orada?"

"Bu kendi dilinde bir küfür müydü?" Dedi başını küçük bir açıyla eğerek. O da tüm aile gibi kumraldı ve bizim liseye gelse, kızların binbir takla atıp instagram hesabını almaya çalışmasına neden olurdu. Betül hariç galiba, onun gözü sadece kitaplarındaydı. "Yemekten önce tanışmak istedim. Kapıyı çaldım ama açmadın."

"Küfür değil, iltifat olarak bile alabilirsin." Dedim yüzümü buruşturup yukarıya çıkan eteğimi düzelterek. Ne diye etekli uyumuşsam? Zaten deli dolu yatan birisiydim. "Sen kimsin?"

"En büyük abin, Koralp." Dedi çok hafif bir gülümsemeyle. "Bizim çocukların yaptıklarını anlattı annem, sen onlara aldırma. Akan doktor adayı bile oldu ama hala ergence davranışları var."

"Sorun değil," dedim ben de gülümseyerek. Hayır, sorundu! Ama onun beni düşünerek buraya gelmiş ve bana açıklama yapıyor olması hoşuma gitmişti. Sanırım bir tek Koralp'i kendime abi olarak görecektim. Diğerlerinin benden büyük olması onları abi olarak görmemi gerektirmiyordu. "Henüz bir gündür tanıdığım insanların davranışları beni üzmez."

Ama kardeşim olacağı için kurduğum hayalleri kirletebilir.

"Haklısın," dedi ve kapıya döndü. "Bunlar seni üzmemeli. Ama eğer yemeğe inmezsek annem, salon kadını imajını bir kenara atıp elinde topukluyla gelebilir."

"Tamam," dedim ayağa kalkıp arkasından ilerlerken. "Ama önce bir elimi yüzümü yıkamalıyım. Bana lavaboyu gösterebilir misin?"

Çıldıracaktım, bu adama nasıl hitap etmeliydim!?

Odadan çıkınca bana merdivenlerin arka tarafındaki bir kapıyı gösterdi. Merdivenlerin diğer tarafı cam korkuluklarla çevrelenmişti. Ben içeriye girerken o da merdivenlerden aşağıya inmeye başlamıştı.

Banyo, siyah desenli beyaz ferah fayanslara sahipti. İçeride bulunan az sayıda eşya çok şıktı. Karya hanım'ın zevkli birisi olduğu belliydi. Gerçi o Vural bey'den de gayet iyi anlaşılıyordu ama neyse.

Elimi yüzümü yıkayıp aynada kendime baktım. Çenemden damlayan suyu elimle silerek aynada kendi gözlerime baktım. "Yapabilirsin şeftali kız." Dedim cesaret verme amacıyla. "Alt tarafı yeni ailenle ilk yemeğini yiyeceksin, ne kadar zor olabilir ki?"

Aynaya bakarken dertli bir nefes aldım. Sanki kendim gibi davranmıyormuşum gibi hissediyordum. Bir şey değişmiş gibi.

Aklıma İldem ve Berkay geldi. Yemekten sonra onlarla konuşmalıydım. Bu olayı dalgaya vermeden atlatabileceğimi sanmıyordum.

Banyodan çıkarak merdivenleri indim. Etrafa bakarak yemek yenilen yeri bulabilmek amacıyla sesleri takip etmeye başladım. Telefonumu da odada unutmuştum, oftu.

Sesleri takip ederek salona geldim. Salon ve mutfak birleşikti ve mutfak iki basamak yukarıda kalıyordu. Genişti ve insana huzurlu bir hava veriyordu. Basamakların hemen ilerisinde salon ve mutfağın ortasına gelecek yerde kahverengi bir masa vardı. Koralp hariç diğerleri sofradaydı.

K9 köpeği olaran en kısa zamanda özel kuvvetlerde işe başlayacaktım.

Koralp bahçeye bakan cam duvarın önünde bir eli cebinde telefonla konuşuyordu.

Vural bey ve Karya hanım olsa da masaya gidip de diğerleriyle muhattap olmak istemedim. Karya hanım, son bir kaç şeyi sofraya koyuyordu. Beni görünce kocaman gülümsedi ve, "gel kızım, uyandın mı?" Dedi.

Tabii, normal insanlar sabah uyanırdı ben akşam.

Ona bir dakika işareti yaparak Koralp' in yanına gittim. Her zaman kolay adapte olan bir insan olmuştum, insanlarla çabuk kaynaşırdım. Sınıfa yeni birisi geldiğinde ilk ben tanışırdım.

Kin tutardım doğru ama bana karşı olan en ufak bir iyiliği de unutmazdım.

"Evet, sabahki toplantıyı öğle saatlerine alalım. Öğlene kadar şirkette olmayacağım." Diyen Koralp yanına gelen bana yandan bir bakış attı. "Hayır, bir sorun yok. Önemli bir işim var. İyi akşamlar."

Ne işi vardı acaba? Telefonu kapatıp cebine koydu. Hayırdır der gibi bir bakış attı. Omuz silktim. Sonra beraber masaya geçtik. Vural bey ve Karya hanım, hafif bir gülümsemeyle bize bakarken diğerleri bize uzaylı görmüş gibi baktı.

"Masanın tadını kaçırmak gibi olmasın abi ama," dedi Mirza sert bir ifadeyle. "Neden bir günlük bir kızla bu kadar samimisin?"

"Sen neden bu kadar asabisin, abiciğim?" Dedi Koralp sakince. Vural bey, masanın başında oturuyordu. Solunda Karya hanım varken, sağına da Koralp oturdu ve yanına oturmam için işaret etti. "Kız daha yeni geldi, en azından misafirperver davranabilirsin, değil mi? Kültürümüz gereği en azından."

"Ben o dersi dinlemedim abi, uygulayabileceğimi pek sanmıyorum."

"Belli, 19 yaşına geldin hala bitiremedin liseyi."

"Hayır, ben anlamıyorum." Diyerek yine tepkisini koydu ortama Mirza. "Arya'nın yaptıklarını ne çabuk unuttunuz, anlayamıyorum. Bu kızın Arya'dan farkı ne? Nasıl bir günde kabullendiniz?"

"Yalnız tatlım," diyerek sinir bozucu bir ifadeyle araya girdim. BU BU BU diyerek yeterince benim hakkımda konuşmasına izin verdim zaten. "Birincisi, eğer sesin yükselecekse, dikkat et keserler. İkincisi, bu değil Alin. Üçüncüsü, düşünmek motor sürmeye benzemez, belli ki beceremiyorsun. Zorlama. Ve afiyet olsun."

Tabağıma tavuk soteden ve pilavdan biraz alarak yemeye başladım. Mirza, ayağa kalktığında kafasına gelen bir füzeyle sandalyeye geri düştü.

Annespor 1, Mirzakale 0.

"Otur oturduğun yere, çocuğum." Dedi Karya hanım tatlı tatlı. "Benim sinirlerimi hoplatma. Bu masadan yemek yemeden kimse kalkamaz."

"Hanımımı kızdırmayın, eşek sıpaları." Dedi Vural bey ve eşinin elini tutup üzerine narin bir öpücük kondurdu. "Eline sağlık, hanım."

"Terbiyesiz." Diye homurdandı Karya hanım elini çekerek.

Mirza, ağzının içinde bir şeyler geveleyerek tabağına biraz yemek aldı.

"Ne diyorsun çocuğum, anlamadım?" Dedi Karya hanım tatlı tatlı.

"Demedim anne bir şey!"

"Bağırma lan anneme, terbiyesiz!" Diyen Akan, Mirza'nın tabağındaki eti kendi tabağına aldı. Mirza'nın "abi!" Diyen feryadı kulaklarımıza ulaştığında zavallı et için her şey bitmişti. Akan, eti çoktan yutmuştu.

"Zavallı et, bir anda kendisini doktor Akan'ın midesinde bulmuştu. Mirza, avucunu mu yalayacaktı?" Diyerek bir spiker edasıyla araya girdim. "Vay şeftalisini sayın seyirciler!"

"Sen bir kapa çeneni!" Diye hırladı it Mirza. O artık bir itti. Etini kaptırmış olmanın hırsıyla Akan'ın tabağındaki ete çatalını uzatmıştı ki bir çatal onlardan önce ete saplandı.

"Evet, sayın seyirciler. Diğer bir zavallı et, çatalların savaşında mızraklanarak can verdi. Hırs uğruna çatallarda canından olan et, küçük kardeş Barlas'ın midesinde yolculuğuna son verdi!"

Mirza, gözlerini çok kısa bir an sakinleşmek amaçlı kapattı. Ama bence ona papatya tarlası almalıydılar, aşiretlerdi ne de olsa koymazdı bir tarla onlara.

"Vural?" Dedi başını elleri arasına almış dertli dertli çocuklarına bakan Karya hanım. "Biz neyi yanlış yaptık?"

"Pozisyon hatası." Dedi Vural bey, bir parça eti kesip çatalla yerken. "Yenisini yapmaya ne dersin?"

"Terbiyesiz!" Dedi Karya hanım. "Evden atarım akşam bak seni!"

"Kızım alır, eve." Diyerek topu bana atan Vural bey'le sırıttım. "Alinspor kendisine gelen topu müthiş bir çevirmeyle, Akan'a yolluyor."

"Akan topu yiyor." Diyen Akan, benim tabağımdaki ete de çatal atmaya kalkınca refleksle eline vurdum. "Akan, toptan başka bir şey yerse kırmızı kart yiyecek."

"Ne var kızım?" Dedi huysuz huysuz elini çeken Akan. "Tıp okuyorum ben. Konu ezberlerken saatte kaç yemek kalorisi yaktığımdan haberin var mı senin?"

"Vural bey, oğlunuz bana kızım diyor!" Dedim hararetle.

"Kızıma kızım deme, Akan." Dedikten sonra Karya hanım'a döndü Vural bey. "Hanım, kızın bana bey diyor."

"Kızım, beyime bey deme." Dedi kendini toparlayıp yemek yemeye devam eden Karya hanım.

"Benim beyin yandı." Dedi Barlas bombastik side eyes bakışlarıyla. "Kim kimin neyi şimdi?"

"Sen babanla kardeşsin, Barlas." Dedim.

"Anne siz hata yaptınız." Dedi Akan ağzına göremediğim bir hızda bir şey tıkıştırırken. "Benden sonraki çocukları yapmayacaktınız."

"Oğlum ben seni de yapmayacaktım. Tek çocuk yeter dedim ama baban geniş ailede büyümüş. Siz yanlışlıkla oldunuz."

"Anne hadi bu ikisi yanlışlıkla oldu," dedi Barlas, Mirza ve Akan'ı göstererek. "Biz de mi yanlışlıkla olduk!?"

"Siz de bir tane kızımız olmasın mı, düşüncesiyle oldunuz."

"Yani beni kız mı bekliyordunuz?" Dedi Barlas hayal kırıklığıyla.

"Bir Alin etmiyorsun işte." Dedim saçlarımı omzumun üzerinden geriye atarak. "Boşuna yaşıyorsun bu hayatı."

"Seninle konuşmadım."

"O zaman cevap vermek zorunda değilsin? Zorlayan mı var?"

"Masada daha fazla konuşursanız, harçlıklarınızı unutun." Diyen Koralp abiyle tüm masa sustu.

"Sen çok yaşa oğlum," dedi gülerek Karya hanım. "Bu anı bekliyorlarmış susmak için."

"Kafam şişti." Diye homurdandı Vural bey. "İki saniye de olsa sessizlik çok iyiymiş."

 

🍑

 

"İşte kanka, Adana'ya geldim." Dedim İldem ve Berkay ile görüntülü konuşurken.

"Neden inanması bu kadar zor geliyor? Sanki hep yanımızında olacakmışsın gibiydi." Dedi İldem. Kızıl saçlarına fön çekmiş iki yanına doğru salmıştı. Renkli gözleri her zaman küçük bir ceylan gibi bakardı. Grubun beyniydi. Hackerlik ondan sorulurdu.

Biz, üç şeftaliydik. Şimdi birimiz Adana şeftalisi olmuştu.

Akşam odama çıkmadan önce Mirza ve Barlas hariç diğerlerine numaramı vermiştim. Kendileri istememişti numaramı, benlik bir durum yoktu.

Bir de su içmeye mutfağa girdiğimde ev kurallarının yazılı olduğu bir not bulmuştum buzdolabının üzerinde.

 

 

Ev kuralları;

1_ Yemek yemek istemesen bile her yemekte, o sofraya oturulacak.

2_ Sabahları saat 8'de herkes sofrada olacak.

3_ Çok ciddi bir durum olmadığı sürece okula/işe gidilecek.

4_ Herkes kendi odasını toplayacak.

 

Zannediyordum ki 3. Kural Mirza yüzünden ortaya çıkmıştı. Devamsızlıktan sınıfta kalmasına baya kinlenmiş olmalıydı, Karya hanım.

Belki de bu kin huyunu Karya hanım'dan almıştım.

"Ben anlattım İldem'e her şeyi kanka. Şuan benimle aynı bilgiyi biliyor. Ama bak çok merak ettik seni. En son telefonu kapatırken biyo baba geliyor dedin diye, arayamadık da. Çatladık burada." Diyen Berkay'ın sesiyle kendime geldim.

Telefon konuşmamızdan sonrasını onlara anlattıktan sonra, yorumlarını bekledim.

"Bence birbirinize zaman verin." Dedi İldem, yine grubun mantık bölümünü üstlenerek. "Birbirinize karşı olan ön yargılarınızdan kurtulmak için zamana ihtiyacınız var."

"En azından yoldan geçen birisine olduğu gibi kibar davranabilirlerdi!" Diye çemkirdi Berkay. "Ben biliyorum, bu kafasına takmıyor gibi yapıyor da çok sevinmiştir kardeşi olacak diye."

"Arya'nın ne yaptığını bilmiyoruz sonuçta." Dedi İldem. "İnsanlarda nasıl bir tramva bıraktığını da bilmiyoruz. Onlardan yeni birisine, özellikle de Arya yerine gelen birisine tamamen ön yargısız davranmalarını bekleyemeyiz."

"Aslında gayet de bekleriz!" Dedi Berkay. "Alin için de yeni her şey. Ailesinin yerini bu tanımadığı insanlar aldı. O niye ön yargısız davranıyor? Çünkü erdemli- " dediği an bir gülme tuttu.

"Müfettiş!" Dedi kahkahaları arasından. Bu sefer ben de ona eşlik ettim. Sinirlerim bozulmuştu.

"Ne müfettişi?" Dedi İldem. O sayısal sınıf olduğu için bizim bugünki partide yoktu ve annesi hasta olduğu için okula gelmemişti.

"Özele gel." Dedi Berkay gülmesini durdurmaya çalışarak. "Anlatacağım ben sana. Çok geride kalıyorsun ya sen."

Biraz sonra sakinleştiğimizde ekrana daldım. Arkadaşlarıma, kardeşlerime, hayatımın en zor anlarında yanımda olan dostlarıma. İçimden onlara kocaman bir teşekkür ettim.

Ayrılmış mıydık yani?

Gözüm saate kaydı. 23:12

"18'ime girdiğimde hala böyle olurlarsa, İstanbul'a geri geleceğim. Birikmiş biraz param var, iş bulana kadar idare ederim."dedim. Sessiz kaldılar.

Birden İldem'in ekranı kararınca ürpertiyle kendime geldim. İldem'in "abi!" Diye bağıran cırtlak sesini duyunca anladım. Abisi yine ışığı kapatmıştı.

"Rahatsız oluyorum, kapat şu ışığı."

"Senin odan koridorun diğer ucunda, abi!"

"Olabilir, bu rahatsız olmama engel değil."

Yaklaşık beş dakika sonra İldem ışıkları tekrar yaktı. Şimdi kapıyı kapatıp kulpun altına bir sandalye dayamıştı.

"Geldim," dedi İldem. Bizimle çalışma masasında konuştuğu için otururken bilgisayarın ekranına gelen saçlarıyla bakıştık bir süre. "Bir dakika." Dedi dikkatle eğilmişken. "IP adresinde bir şey var."

"Bu da ne demek?" Dedim. Birden içime bir huzursuzluk çökmüştü.

"Birisi ikinizden birinin telefonuna sızmış ve bizi dinliyor demek. Benim bilgisayarı daha yeni korumaya aldım."

"Hay şeftalini!" Dedim korkuyla.

1706 kelime.

Gizemli dinleyici kim olabilir?

Allah'a emanet 💅🏻

Loading...
0%