Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2-Gün

@cennomi

Tatlı okumalar

 

"Teyzem, Lorinim, bir tanem. Hadi söyle, ne anlattın sen Han abine?"

"I-ıh," dedi inatla. "Söylemem."

"İyi de niye?"

"Çünkü ona söylediklerimi sana anlatmazsam bana her gün iki lolipop ve iki çikolata alacak. Yazın da dondurma alacak."

"Beni iki lolipop, iki çikolata ve dondurmaya mı sattın sen?" Dedim şaşkınlıkla. Ben bu çocuğun rüşvetle çalıştığını nasıl unuturdum? Benden daha yüksek bir rüşvet görünce akrabalık bağları umrunda olmuyordu resmen kızın. "Gerçekten pes artık Lorin."

"Teyze olsun, kızma. Lolipopumun birini sana veririm." Ay Allah'ım derdimin de lolipop olduğunu sanıyor. Yerdim.

"Şimdi," odamda benim yatağımdaydık. Uzanıp çekmeceden cüzdanımı çıkarıp ortaya koydum. "Senindir. Birazdan markete gidip ne istersen alacağız, açık çek sunuyorum. Ayrıca bir hafta da park ve istediğin saatte yatma izni veriyorum. Söyleyecek misin?"

Gözleri parladı ve minik elleriyle cüzdanımı avuçladım. Hızla başını salladı. "Ben sabah bizim balkondan onunkine geçmeye çalıştım. Sen yapmıştın ya hani. Ama boyum yetmedi. Ben de sandalye koydum. Ama çıkınca da inemedim onunkine. Düştüm. Çıkan sese uyandı. Ne işin var falan dedi bana. Söyleyemem, her gün iki çikolata alacak teyzem söylemezsem dedim. Söylersem bana peluş ayı alırmış. Ben de dedim ki dün teyzem burdan geçiyordu geçemedim dedim. Çok saşırdı. Teyzen kim senin dedi, ismini söyledim. Sonra bana dedi ki, eğer beni şimdi kucaklayıp bana kızmış gibi davranmasına izin verirsem ve kimseye söylemezsem iki lolipop, iki çikolata ve dondurma alacakmış."

Hayat bana zor yemin ederim. Bu kız makine gibi rüşvetle çalışıyordu. "Saçlarınla oynuyor falan demedin değil mi?"

"I-ıh, kitabı düşmüş dedim. Teyze o kadar da ispiyoncu değilim ben."

"A-a, ne kadar ispiyoncusunuz acaba sayın prensesim?" Hızla onu gıdıklamaya başladım. Parmaklarımın altında karnını tutuyor kahkahalarla gülüyordu.

"Teyze!" Nefes nefese yataktan kendisini attığında koşarak odamdan kaçtı. "Seni anneme söyleyeceğim!"

"Kolaysa söyle, kızın elalemin adamlarının balkonuna giriyor derim!"

"Ben de dedeme aynısını söylerim!"

Şimdi fazla zeka da başa belaydı. Kız çok haklıydı.

Lorin'i peşinden koştururken koridordaki boy aynasına döndü bakışlarım. Ağlamaklı bir yüz ifadesiyle kendime baktım. Ben şimdi Han'ın karşısına ilk kez bu tiple mi çıkmıştım yani?

Saçma sapan bir topuz, üzerimde emanet duran bol bir siyah tişört ve canım camaşır suyuna bulanmış ince pijamada gezindi gözlerim. Ben bu kombinle daha çok bela alırdım başıma.

"Talya!" Diye bağıran annemin sesiyle kapıya gittim. Ellerinde yığınla poşet vardı. "Al kızım, yerleştiriver şunları. Ayaklarıma kara sular indi."

"Yani ben de evde kös kös oturdum anne," dedim huysuzca. "Ablam da yardım etsin. Kızına ben bakıyorum zaten."

"Sen sus küçük kardeş," ablam bana burun kıvırıp yerde annesinin elindeki cips poşedini almaya çalışan kızını kucakladı. "Lorin, annem onlar çok zararlı. Ben sana yaparım cips. Hani evde yapıyorduk ya, sağlıklı sağlıklı yeriz. Tamam mı?"

Ablamın sağlık cart curt diye büyütmeye çalıştığı kızını Han'la birlikte yoldan çıkarışımız ektedir.

Lorin uslu uslu başını salladı. Hemen ardından gözleri bana döndüğünde yerimde tepinmek istedim. Bana marketten cips aldıracaktı, değil mi?

Ona dil çıkarıp poşetleri mutfağa taşıdım. Aldıkları her şeyi yerleştirirken neden evde olan şeylerden de aldıklarını anlamamıştım. Mesela neden on demet maydonoz almışlardı ki?

Biz orduyduk da benim mi haberim yoktu? Bitince tekrar alırdık işte.

"Bitti mi yer cücesi?"

"Bitti deve kuşu," ablamın enseme gelen tokadını büyük bir atiklikle savuşturup ona dil çıkardım. "On demet maydonozla detoks yapacaksın herhalde."

"Ay ne detoksu, nerede gördun benim iki günden fazla detoks yaptığımı? Gün yapacağız yarın."

Gözlerim parladı. Bulaşıklar, kalabalık, yaşanan kargaşa ve canım güne gelen ablalarım teyzelerimin yakınlarına eş bulma çabalarını saymazsak bayılıyordum buna. En sevdiğim yemekler bir arada olurdu çünkü. "Abla benim sevdiğim tatlıdan da yaparsın dimi?"

Ablam merhamete gelmiş olacak ki gülümseyip omuz silkti. "Yaparım tabii, ben dedikodu yaparken Lorin'e göz kulak olursan neden yapmayayım?"

"Kızının anası n'olacak?" Diyerek yüzümü buruşturdum. Ablamın kendi kafasından uydurduğu bir tatlı vardı. Muhallebili, çikolatalı müthiş bir şeydi. Bana da nasıl yapıldığını göstermeyi reddediyordu. Gelip ona tatlı krizim geldiğinde zırlamamı seviyordu. Cins. "Bakacağız mecbur."

🏬

 

"Neredeymiş benim prensesim!?" Eniştem Mustafa abi'nin sesini duyduğumda gözlerim kapıya döndü. Lorin kahkahalar eşliğinde koşarak kendisini yeni gelen babasının kucağına atıp, birkaç hoş buldum öpücüğü kazandı.

Şapır şupur seslerle babasını öptüğünde Mustafa abi kucağında kızıyla önce annemin sonra da babamın elini öpmüş, hallerini hatırlarını sormuştu. Ardından yemek masasında hayranlıkla kocasını ve kızını izleyen ablamın saçlarına bir öpücük bıraktı. "Nasılsın?"

"Bıraktığın gibi." Görüyorsunuz. Elalem aşk yaşıyor ben hala benimkini balkondan izlemekten öteye gidemedim. Onu da kırk yılda bir görüyorum zaten. Of ağlamam geliyor valla. Morelim bozuldu.

"Baldız," eniştemin baş selamını alarak gülümsedim.

"Hoş geldin Mustafa abi. Senin canavar özledi seni."

"Prensesime canavar deme, baldız. Kendinle karıştırıyorsun herhalde." Benimle dalga geçtikten sonra eliyle kapıyı işaret etti. "Hediyeni vestiyere bıraktım."

Geçen gün onların şehrinde imzası olan sevdiğim bir yazar vardı. Ona fuara gidip imzalı bir kitabını alıp alamayacağını sormuştum. O da hiç düşünmeden onaylamıştı.

Hevesle masadan kalkacağım sırada babam bana seslendi. "Talya, otur. Yemeğini yiyince bakarsın. Abartma."

Abartma mı? En sevdiğim yazarın yeni kitabı imzalı bir şekilde vestiyerde duruyordu ama abartmayacak mıydım? Hayatta olmaz.

Yine de kendimi dizginleyerek masaya oturdum. Babam yemek bitmeden sofradan kimseyi kaldırmazdı. Ufak tefek kurallarından birisi sayılabilirdi.

Gülüşerek ve Lorin'in şaklabanlıklarıyla geçen yemeğin sonunda anneme bulaşıkta yardım ettim. Ablamla sarma saracaklardı birazdan. Sabah da erken kalkacaklarını biliyordum. Erkenden tüm yemekleri hazırladıktan sonra bugün benim yaptığım temizliğin üstüne bir kez daha yapacaklardı.

Annemden her gün olduğunda yaptığım yemek başına rüşvet alıyordum. Yoksa mutfağa girip de yemek yapmaktan hoşlandığım falan yoktu. Zorla sokuyorlardı beni.

Ablam da birkaç çeşit tatlı yapacaktı. Tatlı delisiydi, o evlenmeden önce geceleri tatlı tarifleri denerdik. Babamlar uyanmasın diye kısık sesle konuşup kahkaha atarken asla bu kurala uyamaz onları uyandırırdık. Böylece gecenin bir yarısı ailecek tatlı yiyerek uyumuş olurduk.

Annemler sarmayı sararken kendime kahve yaparak kitabımla birlikte balkona geçtim. Gözlerim hemen onun balkonuna kaydı. Işığı yanmıyordu yine. Nefesimi bezginlikle bırakarak telefonumdan saate baktım.

22:23.

Tamam. Markete falan gitmiş olabilirdi. Ya da bugün karargahta yorulduğu için uyumuş olabilirdi, malum dün sarhoş olduğu için biraz zor geçmiş olmalıydı. Ben de mal gibi yerimde duramayarak odama çıktım. Komidindeki sürahinin yanından bardağı kaptığım gibi duvara yaslayarak odasındaki sesleri dinlemeye başladım. "Üff, yok işte."

Somurtarak kendimi yatağa attım. Yine içmeye falan gitmişti galiba beyefendi. O gitsin elalemin kızlarını kucağına oturtsun zaten. İsterse gider başka haltlar da yerdi.

İyi halt ederdi.

Aşağıdaki klasik kitabı okumak gözümde büyüyünce kitaplığımdan soft kapaklı bir genç kurgu aldım. Ben en iyisi kitaplarda onu daha iyi bir adam olarak hayal etmeye devam edeyim, yoksa kendime hakim olamayarak gece uykusunda onu boğmak için evine girebilirim.

Birkaç saat boyunca kitaba odaklandım. Ama gözüm en ufak bir ışık belirtisi görmek için tetikteydi.

Şey, masum aşk zannederek aldığım kitap biraz şey çıkmıştı. Müstehcen.

Adamın ve kızın sahnelerini okurken istemsizce elimi ağzıma kapatarak gülümsememi saklamaya çalıştım. Başrolün yerine de kızarıyordum.

Birkaç dakika sonra dudaklarım aralandı. Şaşkınlıkla gözlerimi kırpıştırarak kitaba bakakalmıştım. "Hii, şerefsiz." Diye fısıltıyla erkek karaktere sövdüm. "Biz mi dedik gel diye? Biz demedik. Sen geldin, ne diye git diyorsun şimdi? Köpek."

"Sen yine mi kitapla konuşuyorsun?" Ablam da elinde bir kahve ve iki tabak tatlıyla geldiğinde ışıldayan gözlerle ona baktım. En sevdiğim tatlıyı yapmıştı. O kendince buna Aslı'nın spesyali diyordu. Biz de bayıla bayıla yiyorduk. "Biraz şu alandan çık artık."

"Abla," diye sızlandım. Elinden aldığım tabağı büyük bir hazla yemeye başladım. "Yine başlama. Evde takılırken gayet mutluyum."

Kimse bana yan balkonundan daha ilgi çekici bir şey gösterebilir miydi acaba? Lorin dışında.

"Atanmak istemiyor musun hâlâ?" Garip bir şekilde biyoloji öğretmeni olmak için okumuştum ama artık atanıp bir okulda öğretmen olmak istemediğimi hissediyordum. Babam ve annem bu kararıma saygı duymuş olsalar da ablam sürekli benim artık kendi işime gitmemi söyleyip duruyordu.

"Kafamı toparlamak istiyorum. Biraz yorulmuş gibiyim, bilemiyorum. Henüz o kalabalığa girmeye, tüm o gürültüye ve bitmek bilmeyen tekrar tekrar anlatacağım derslere hazır hissetmiyorum. Belki de benim için uygun meslek bu değildir. Biraz düşünmek istiyorum."

"Sen bilirsin," diyerek omuz silkti. "Ama hayatının sonuna kadar annemlerle yaşayıp Lorin'e bakıcılık ederek kitap okuyamazsın."

"A-a," dedim muzip bir ifadeyle. "Hani sen büyüyünce beni besleyecektin?"

"Sen besili hayvan mısın, Talya? Niye besleyeyim ben seni?"

"İyi, öyle olsun."

"Neyse, hiç olmazsa Lorin'e bakıcı tutarız seni."

"Canım?" Mustafa abi'nin sesiyle yüzümde imalı bir gülümseme oldu. Ablam bunu görüp omzuma vurduktan sonra eniştemi de alarak içeriye geçti.

Aslı'nın spesyali adlı tatlımın son parçalarını yerken zevkten dört köşeydim. En bayıldığım şeylerden birisiydi. Parmaklarıma bulaşan çikolata soslarını da dilimle temizledim.

Tam o sırada balkondan sert bir şeyin düşme sesi geldi. Gözlerim onun balkonuna döndü ama bir şey göremedim. Işık da yanmıyordu. "Kedi girdi herhalde."

Omuz silktim ve uykusuzluktan sızlanan gözlerimle kitabımı da alarak odama çıkıp yattım. Lorin bu gece benimle değil, babasıyla uyuyacaktı.

Bense balkonda gece boyu izlendiğimden habersiz mayhoş bir uykuya daldım.

 

🏬

 

"İrmik de ne güzel olmuş," münevver teyze bizim evde her şeyi övüyordu ama bu sefer yanlış şeyi övmüştü. Oğluna irmiği yapanı almayı planlıyorsa ablam evleneli çoktan altı yıl olmuştu. "Kim yaptı bunu? Eli de ne lezzetliymiş."

Annem gururla gülümsedi. "Aslı'm yaptı. Çok güzel yapar tabii."

"Hıı," diyerek tabağına döndü. Ardından sarmalardan birisini ağzına attı. "Sarma da pek güzelmiş. Bunu kim yaptı?"

"Aslı'mla beraber sardık onu da. İncecik sarar, maşallah."

"Evet, Allah nazardan esirgesin." Diye onayladıktan sonra yine tabağına döndü. "Kısır da çok güzelmiş, onu kim yaptı?"

"Münevver neyin peşindesin?" Dedi Leyla teyze ona garip garip bakarak. Evet, neyin peşindesin münevver teyze? Şansını niye zorluyorsun bulamıyorsun işte benim ne yaptığımı.

"Hiç, neyi kim yaptı diye sordum." Çevir münevver teyze, yanmasın.

Salonumuzda beş teyze ve onların ben niye burdayım bakışları takınan iki kızları vardı. Birisi Füsun teyzenin, diğeri de Pare ablanındı. İkisi de benden küçüktü. Reşit olduklarını biliyordum sadece. Ama güzel kızlardı, yalan yok.

Zil çalınca annem koltuktan kalktı. "Bizim Aysun anca gelebildi herhalde. Ben bir bakayım, siz devam edin. " Tatlı yemekten bünyemin çökeceğini hissederek kocaman tenceredeki sarmalardan aşırmak için annemin arkasından kalktım. Yemeği de bırakmazdım evelAllah.

"Ay Aysun aşk olsun, nerelerdesin ya? Bu cadalozlar yemeğe başladı bile çoktan." Annem dedikodu modunu son hız açmış ahretliği gibi olan Aysun teyzemin ayağını iki pabuca sokarak onu içeriye almaya çalışıyordu.

"Yasemin bir sakin ol, geldim yahu. Benim torunu biliyorsun, şimdi getirsem ortalığı birbirine katar."

"Evet biliyorum," annemin sözleriyle mutfağa gidemeden olduğum yere mıhlandım. "Han oğlum? Napıyorsun?"

"Eve geçiyorum?"

"Yok bence geçmiyorsun."

Han'dan bir süre ses gelmeyince gözlerim de kapıya doğru döndü. Buradan ne onlar beni görüyordu ne de ben onları. Ardından Han anlamayarak mırıldandı. "Efendim?"

"Gün var, gel de bir şeyler ye. Talya sana bir tabak hazırlasın, yorulmuşsundur tüm gün. Gel asker oğlum benim." Anne damat oğlum da demeyi nasip etsin, yüce rabbim sana.

Bir dakika.

Anne bundan Talya'nın haberi var mı!?

Anne alma içeri, kalp krizi geçiririm.

Dayanamam bu kadar yakınımda ve ayık olmasına, yapma bunu kızına.

Bir de onun tabağını ben mi yapacağım?

"Rahatsızlık vermeyeyim ben," annemin birden onu kolundan tutup içeriye çektiğini gelen gürültüden anladım. Kaynana damadı gözünden tanıyordu işte. Öyle bir içgüdü.

"Vermezsin oğlum, hem her şeyden bol bol yaptık. Bitmezse kedilere köpeklere vereceğim, bir el at şu işe."

Anne çocuk kedi mi köpek mi? Yemekleri bitirsin diye mi getirdin onu içeriye?

Hızla kendimi mutfağa attım. Gerginlikle tencereden aldığım sarmayı kemirirken kapıda annem göründü. "İki tabak daha yapıver kızım."

Başımı salladım ama nasıl paniktim. Gözlerim üzerimdekilerde geziniyor, giydiklerimi hızlıca yargılıyordu. Siyah kotum ve uzun kollu mavi badim vardı. Ayağımda da ayıcıklı panduflarım vardı.

Kalp atışlarım midemde ve kulaklarımda yankılanırken iki tabağa da son kez biraz irmik koydum. Tam o sırada benim yer cücesi bacaklarıma sarıldı.

"Teyze," dedi mırıl mırıl. "Ben de irmit yiyeyim mi?"

"İrmik o kız. Teyzen yer seni. Ye tabii ki. Şunları içeriye götürüp hemen geliyorum, bekle beni." Aysun ablanın tabağını verip ikili koltukta tek başına oturan askitoperipellama da çok büyük bir sakinlikle tabağını uzattım.

"Zahmet oldu." Dedi sessizce. Yüzüne bakmıyordum hiç. Başımı salladım yalnızca. Ardından mutfağa geçip bir tabak irmik doldurdum.

Ben böyle mesafeli davranırdım da çocuk bok anlardı benim onu sevdiğimi.

Lorin'i kucağıma alarak oturma grubunun solunda yer alan yemek masasından bir sandalye çekip oraya oturdum. Lorin'i de karşımdaki sandalyeye bırakıp onu izlemeye başladım.

Han resmen bizim salonumuzdaydı!

Ondan tarafa bakmıyordum hiç. Ta ki Füsun teyzenin, "Evlilik ne zaman?" Lafını duyana kadar.

"Kısmet," o şuan kendisini beslemekle meşgul olduğu için sana açık kapı bıraktığının farkında değil teyzem. Aldırma ona.

Ay ne kısmeti, ne kısmeti. Yok desene.

"Yaa," dedi anlayışla. "Var mı peki birileri?"

"Olur zamanla." Zamanını seveyim senin, kiminle lan?

"Yok yani?"

Han ağır ağır ağzındakini tuttuktan sonra Füsun teyzeye döndü. "Olur yani." Neye olur yani? Füsun teyzeye mi olur, zamanla birisi mi olur? "Saygısızlık etmek istemem ama neden soruyorsunuz?"

"Benim kızım da pek bir hamarattır," ikna edebilecekmiş gibi iyice ona doğru eğildi. "Hemşire o da."

"Anne," diye sızlanan kızını umursamadı.

"Bir konuşun isterseniz." Kan beynime sıçradı sandım. Gözlerim hızla Lorin'i bulduğunda yanakları dolu dolu gözlerini kırpıştırdı. Sonra ne olduğunu anlamış gibi Han'a baktı. Ağzındaki irmiği yutarak pıtı pıtı yürümeye başladı.

"Han abi!" Kendisini zorlayarak onun kucağına çıktığında ablam telaşla ayaklandı. Lorin ise tatlıya bulanmış ellerini Han'ın burnuna kadar soktu. "Ellerimi yıkayalım mı? Sonra sana legolarımı gösteririm. Olur muuu?"

"Kızım," diye sessizce uyardı ablam. "Çok pardon. Normalde böyle yapmaz ama." Lorin'i kucaklayıp alacağı esnada Han elini uzatarak gülümsedi.

"Yok, hiç sorun değil. Lorinle ellerimizi beraber yıkarız. Ben doydum zaten." Bir gün önce küfürlerle uyuyan o değilmiş gibi bir masumlukla Lorin'i kolları arasına aldı ve ayağa kalktı. "Göster bakalım Spidergirl, nerede sizin banyonuz?"

Ay o gamzeler...

Spidergirl derken?

Kaybetme kızım iradeni. Alt tarafı bir gamze bir gülüş. Bir de elinde benim dahi yeğenim Lorin.

İstersen bir tane de biz yaparız yani.

Lorin, teyzem. Ben seni kaç farklı şekilde de sevsem şuan hakkını ödeyemem.

"Bir şey de demedi ama," dedi füsün teyze. Bir anda bana dönünce gerildim. "Talya, sende vardır kızım numarası. Versene bana."

Kafamda soru işaretleri.

Füsun teyze keşke bende olsa ama yok. Olsa da sana vermezdim zaten, ben deli miyim de kısmetimi kapatayım?

"Yok, ben pek numara istemem kimseden." Çok önemli bir şey söyleyecekmiş gibi öne doğru eğildim. "Aramızda kalsın ama geçen gün balkonda duydum, nişan konuşuyordu birisiyle."

"Belki bir tanıdığınındır?" Dedi son çare. Bırak abla bu işin peşini işte. O asker, kalıplı, uzun boylu ve yakışıklı olabilir ama ben hala onun kaderinin kaderime yazıldığına inanmaya devam edeceğim.

"Biraz samimiydi, canım falan dedi." Allah'ım, bir yalan attım ama sen gerçekleştirme nolur.

"Yaa," hüsranla arkasına yaslandı. "Neyse başkasını seviyorsa yapacak bir şey yok."

"Anne keşke bana da sorsaydın ben evlenmek istiyor muyum diye?" Çok haklısın Çiğdemciğim. Sakın diyim Han isimli askerlerle konuşurum deme.

"Aman sende," diye burun kıvıran Füsun ablayla içimden kıs kıs gülüyordum. Bugün de paçayı kurtarmıştık, mutluydum ne diyeyim.

"Ah," kolumu cimcikleyen ablam yüzünden istemsizce kısık bir inilti döktüm. "Abla ne yapıyorsun?"

Zoraki bir şekilde gülümserken gözleri bende değildi. "Git onlara bak. Ben bir şeyler seziyorum, akşam konuşacağız. Kaçışın yok."

Abla. Anlamadım de. Nasıl anladın ya?

Gerçi benim bakışımdan anlardı çoğu şeyi.

Bir dakika. Allah benim belamı verdi.

Lorin'in bizim evde odası yoktu ki.

Benim odamı kullanıyordu.

Ve masamda günlüğüm vardı.

O kadar da abartıp günlüğümü okumazdı, değil mi?

Eğer okuduysa selamı verin. Ben utançtan deve kuşu moduma geçebilirdim her an.


Bölümler iki bin küsür oluyor, çok da uzun yazmayı düşünmüyorum. Kısa tatlış bir şey olsun diyorum.

Böyle haftada iki bölüm atmalı olsun bence.

Ama yine de yeni bölüme söz veremem.

Allah'a emanet 💅🏻

 

 

 

Loading...
0%