@ceren_ellie
|
26 Şubat Pazartesi ALÇİN’DEN Gecenin bir vakti soğuk soğuk terleyerek uyandığımda banyoya gidip elimi yüzümü yıkadım. Odaya geri döndüğümde giyinme odasına girdim. İçinde bulunan ufak dolapta önceden sakladığım viski ve bardağı elime aldım ve penceremin önüne geçip camı açtım. Reglim hala geçmemişti ama azalmıştı ama içmeme engel olamazdı, kafamı dağıtmam gerekliydi. Ben camın önünde bardağıma viskiyi doldurdum ve yudumlamaya başladım. Düşüncelerim arasında kaybolurken kapımın açıldığını fark ettim. Kapım açıldığında giren kişinin Akın olduğunu gördüm ama istifimi bozmadan ve yüzüne bakmadan konuşmaya başladım. - Odamda ne işin var bu saatte? -Alçin seninle konuşmam gerek lütfen. -Biliyor musun Akın, bu hayatta yaptıklarımızın bazen dönüşü olmayacağını bilmek ne acı. -Deme öyle. Ben sana o imayı yapmak istemedim ve isteyerek te asla yapmam. Alçin lütfen affet beni ben senin üçüzünüm ve senin yokluğunu on yedi yıldır çekiyorum. Hasretinden ölüp bitiyorum ama aramız böyleyken daha da kötü oluyorum lütfen, sana yalvarıyorum bana böyle davranma, bana sırtını dönme. Arkamı döndüğümde saçı başı dağılmış gözleri kızarmış ve göz altları çökmüş bir Akın duruyordu üstüne karşımda ağlıyordu. -Ağlama karşımda madem bu kadar pişmansın sadece aramıza biraz mesafe koyalım. Ben kendimi iyi hissetmiyorum. -Tamam ne istersen yaparım yeter ki beni affet kardeşim, çok pişmanım ve o an ağızımda çıkanı kulağım duymadı lütfen. Dediğinde ayakta durmakta zorlanıyordu ve yanıma kadar gelmişti. Elimdekini bıraktığımda ona sarıldım ama affedemiyordum. -Sakın ama sakın karşımda bu halde durma duydun mu? Şimdi git ve uyu şu bir haftayı atlatalım gerisine bakarız düşüneceğim. -Çok teşekkür ederim kardeşim, seni kaybetmeği istemiyorum. Kafamı salladım ve o da çıktı. Çıkmasıyla camımı ardına kadar açtım ve hava girmesini sağladım. O kadar çok bunalmıştım ki…İlk kez biri benim için böylesine üzülüyordu. İkizlerle fazla kavgamız olmazdı ve Arslan Baba ile de her zaman iyiydik ama Akının bu yaptığı davranış cidden beni çok etkiledi. Davranışlarında hiç yalan yoktu ve çok samimiydi. Gerçekten de pişman olduğunu ve o anlık bir şey olduğunu anlayabildim sanırım ilk kez kendimden taviz verip onu tüm kalbimle affedebilirdim. İçkimi bitirdiğimde bir tane daha doldurup tek dikişte bitirdim ve boğazımı yakmasına izin verdim. Giyinme odasına girip şişeyi ve bardağı aldığım yere geri koydum ve hazırlamadığım bavulumu hazırlamaya başladım. Bu hafta üç etkinlik vardı ve etkinlikler de giyeceğim elbiseler İstanbul da hazırdı bu yüzden bir haftalık ihtiyacımı koyacaktım. İlk önce bavulumun bir yüzüne üst ve altlarımı düzenli şekilde koydum sonra üstünü kapattım diğer yüzüne iç çamaşırlarımı koydum ve açık bırakarak ayağa kalktım. Makyaj masamın üzerinden makyaj ve cilt bakım çantasını alıp ilk önce makyaj çantamı gerekli birkaç şey ile doldurdum zaten İstanbul da da malzemelerim vardı. Aynı şekilde cilt bakım çantamı da hazırladıktan sonra bavula yerleştirdim. Şimdi başka diğer küçük valize toplantıda giydiğim ayakkabıyı ve üç çift daha ayakkabı koydum ve kapattım. Normal çantamı da ayarladığımda valizlerim hazırdı. Bu saatten sonra uyumayacağım için dolabımın önüne geçip geriye kalan kombinlerimden seçmeye başladım. Bugün canım elbise giymek istiyordu. Reglim de azalmaya başladığı için beyaz elbise üzerine motorcu ceketlerimden birini geçirdim altıma elbise beyaz olduğu için elastik beyaz bir şort giydim ve siyah botlarımla kombinimi tamamladım.
Aşağıya eşyalarımı indirip hole bıraktığımda çantamdan telefonumu aldım ve saate baktığımda saat altıydı. Güneş de doğmuştu artık. Bahçeye çıktığımda Gümüş de kokumu hissettiği için uyandı. Mama kabı yine boştu. Bu Gümüş güzel yiyordu ama et versem iyi olacaktı. İçeriye geçtiğimde tencerenin içine kemik ve et koyup haşlamaya başladım. … Et ve kemiklerin buzu her şeyi çözüldüğünde onları geniş bir kaba koydum ve bahçeye gümüşün yanına bıraktığımda hemen yemeğe başladı ben de susayacağını bildiğimden su kabına suyunu koydum ve geldim sonra tekrar mutfağa gidip sürahiyi aldım tekrar gümüşün yanına döndüğümde güzel güzel kahvaltısını ediyordu. İstanbul’a döndüğüm de onu aylık sağlık kontrolü için veterinere götürecektim. … Gümüş koca tabağı bitirdikten sonra suyunu da bitirdiğinde tekrar doldurdum ve onu da içip tekrar doldurdum ama üçüncüyü içmediğini gördüğümde doyduğunu anladım. Sürahiyi mutfağa bıraktığım da çantamdan kulaklığımı aldım ve Gümüşün yanına geri gittim. Beraber bahçe de ki oturma grubuna yerleştiğimizde yanıma gelip yayıldı ben de onu sevmeye başladım. Başını okşadıktan sonra biraz karnını okşadım ve rahatlamasını sağladım bunu koltuğa iyice yayılmasından anlıyordum. Saat yediye gelirken Gümüşü dışarı çıkarmam gerektiğini anladım ve ayaklandığımda gümüş de peşimden geliyordu. Çantamdan zincirini çıkarıp boynuna astığımda dışarı çıktık. Kuzey: Alçin günaydın yürüyüşe mi? -Evet ama biraz uzun kalacağım çünkü baya et ve kemik yedi sabah sabah iyice bir enerjisini atsın geç gelebilirim bilgi verirsin. -Tamam sen İsmet ve İzzeti al yanına öyle çık. -Tamam neredeler? -İsmet, İzzet! Diye bağırdı. İzzet: Buyur abi. -Alçin ile parka gidin onunla ilgilenin. İsmet: Tabi abi. Dediklerin de çıktık.
Yarım saat sonra Gümüş ile baya güzel yürüyorduk ve hava da fazla kötü değildi. Ben müzik dinlerken Gümüş ile ilgileniyordum. Frizbi ile enerjisini atmasına yardımcı oluyordum. Yerden bulduğum dalları da atıyordum o da getiriyordu beraber koşuyorduk ve çok eğleniyorduk. Saçlarımı terlediğim için topladığım zaman biraz olsun rahatlamıştım. -İsmet gel! -Buyur Alçin. -Al şu ceketi piştim valla, çantayı da İzzete verirsin. -Nasıl uygun görürseniz. Dediğinde biz koşmaya devam ettik. Elbise olsa da spor elbise olduğu için gayet de rahattı. Çok yorulduğum için bir banka oturmuştum ve Gümüşün kendi kendine dolaşmasını izliyordum, arkamda da eşyalarımı tutan korumalar vardı. Buraya yaklaşan Berkay’ı gördüğüm de oturuşumu düzelttim ve biraz dikleştim. -Ooo Alçin Hanım erkencisiniz. -Evet sabah erken kalkınca erken gelelim dedik saat kaç oldu ki? -Saat sekiz buçuk. -Güzel. -Sen kahvaltı ettin mi? -Yok eve gidince ederim. -Yol da gelirken koktu poğaça aldım, sen de ye. -Gerek yok eve gidince kahve içeceğim. -Ayy sen de bir de kuruvasan al yanına tam olsun. -Yok Fransız değilim. Sadece iştahım yok. -Doğru aslında şubat ayında olsak da sıcaktan yenmiyor. -Evet baksana daha şimdiden yazlık elbise giyiyorum. -Evet ya dövmelerin ortaya çıkmış çok güzel görünüyor. -Teşekkürler. -Baksana benim kız seninkine yanık. -Üzülmesinden korkuyorum siz de kısırlaştırsanıza hem çocuk derdiniz olmaz. -Düşünmüyor değilim. Sağlığı açısından da iyi olur aslında. -Bence yaptırın ben yaptırdım çok rahatım azgınlıkları olmuyor sessiz sakin, dolanıyor. -O biraz da yetiştirme ile alakalı. -Evet. -Sen de maşallah almışsın korumaları vermişsin ceketi çantayı oh gel babam gel. -Yaa ne olacak beyler zahmet olmuyor değil mi? -Hayır Alçin, görevimiz. -Gördün mü? -Görüyorum. -Neyse bu kadar çene yeter biz artık eve dönelim. Dediğimde Gümüşü ıslığım ile çağırdım ve çıkardığım zincirini tekrar boynuna dolayıp eve yol aldık.
***** Eve döndüğümde Gümüş’ü bahçeye bıraktım ve korumalardan eşyalarımı alıp eve girdim. Ceketimi ve çantamı hole bıraktığım da salona geçiş yaptım. -Günaydın torunum erkencisin. -Dede ya erken kalkınca Gümüş ile yürüyüşe çıktık ama hava cidden sıcak. -Evet üstünden belli oluyor. Mert: Abla dövmeler yalnız yakıyor. -Eyvallah aslan parçası gel bakayım yanıma sen. Dediğim de hemen yanıma oturdu ve ona sarıldım. -Abla ya keşke ben de gelsem. -Mert’im sonra beraber hatta hep birlikte gideriz ama bu hafta çok yoğunum babam ve kardeşlerimle iki etkinliğe katılacağım bir de beni özel olarak davet ettikleri lansman gecesi var anlayacağın baya yoğun olacağım. Seni götürsem de ilgilenemem. -Anladım abla. Arslan: Kızım hangi markanın lansmanı bu? -L’oréal Paris’in lansman etkinliğine davetliyim hatta bir davetiye fazlam da var. Eğer Barkın müsaitse onunla gitmek isterim. -E ben geleyim işte abla. -Kardeşim olmaz. Arslan Babanın varisi sıfatıyla oraya katılacağım için maalesef seni oraya götüremem. Eğer seni orada görürlerse bazı şeyler karışır. -Anladım peki basın açıklaması yapacak mısınız? Gerçek aileni bulduğun ile alakalı. -Bunu çok isterdim ama istemiyorum. Özel hayatımı basına yansıtmayı istemiyorum zaten genelde de hep Arslan baba konuşur ben ve ikizler biraz geri planda kalırız. -Anlıyorum. Bizden utanıyorsun. -Mert kendine gel neden sizden utanayım sadece iş dünyası böyle bazı şeylerin saklı kalması en iyisidir. Hem böyle bir şeyi açıklarsam eğer benim geleceğim de tehlikeye girer. İnsanların beni evlatlık alındığımı bilseler yeter. Mehmet: Oğlum ablan doğru söylüyor hem ne gerek var böyle şeylere. Bayar Ağa: Tamam hadi sofraya geçelim hazır olmuştur sonra da herkes işine. Dedemin dediği ile sofraya geçtiğimizde ben bir kahve istedim ve kahvaltımıza devam ettik. Arslan: Kızım lansmana beraber gidebiliriz istersen. -Bana fark etmez. -Tamam o zaman sen tek gidersin de ne zaman bu lansman? -Perşembe günü. -Anladım zaten o akşam da iş yemeği var akşam. İkizlerle ona katılacağım. Efe: Baba neden bizim haberimiz yok? -Oldu ya oğlum. -Hahaha Baba ya tamam hangi şirket bu. Aslanlar Holding ile. Ege: Baba ciddi misin? -Evet oğlum Aslanlar Holdingin yanı sıra Ayaz Holding de olacak. Antalya da ki otel projesinin İhalesine gireceğiz bir sorun olmazsa. -Vay be bu sefer ki projenin yıldızları biz olacağız nihayet Alçin den bize sıra geldi. -Ya Ege deme öyle ya ben neysen siz de osunuz neden böyle dedin ki? -Ya kardeşim şaka yaptım seninle gurur duyuyoruz ama biz de iş yapalım ama değil mi? Biz de Fransa ya gideceğiz hiç bilgi yok. -Merak etme kardeşim Arslan Baba yanımızda oldukça her şeyin üstesinden geliriz hem ben biraz ara vermeyi düşünüyorum. Ailemin yanında biraz vakit geçireyim sonra üniversite derken size meydan bol. -Gerçekten mi torunum? -Evet babaanne. Ama İstanbul da katılmam gereken etkinlikleri kaçırmam. Ayrıca Amerika içinde kendimi hazırlamam gerekli bu yüzden Arslan Baba yaz tatilinde beni bir süreliğine eğitime alacak. Arslan: Evet kızım haziran ayında istediğini yapa dinlen ama temmuz ayından üniversitenin açılışına kadar seninle çalışacağız aynı şekilde sizinle de ikizler. -Tabi baba sen nasıl istersen. -Kızım sen hangi üniversiteyi düşünüyorsun. -İTÜ Mimarlık bölümünü. Karan: İstanbul da okuyacaksın? -Evet ama bu sorun olmamalı her zaman görüşeceğiz. Telefonda görüşürüz, tatillerde gelirim. -Peki nasıl istersen. Dediğinde masaya bir hüzün çöktü bende bir anda yükseldim ve pozitif enerji yaymaya çalıştım. -Hadi ama yapmayın böyle sanki temelli İstanbul’a gidiyormuşum gibi davranıyorsunuz. Gülün biraz hadi. Dediğim de güldüler ve biraz daha sofra da oyalandıktan sonra işi olanlar gitti biz de havalimanına gittik.
***** Eve döndüğümüzde ilk Barkını evine bıraktık sonra da kendimiz eve vardık. Arslan Babanın korumalarından birkaçı valizlerimi odamdaki giyinme odasına bıraktı. Ben bırakılan valizleri dolaplarıma yerleştirdikten sonra işim bitti. Odama geçtiğimde canım hiçbir şey yapmak istemiyordu ve çok sıkılıyordum bu yüzden Ege ile Efenin odalarına bakmak için odamdan dışarı çıktım. Bizim odalarımız ikinci kattaydı.
Efenin odası en sondaki sol köşedeydi onun yanında da Egenin odası bulunuyordu. İlk önce Efenin odasının önüne geldiğimde kapıyı tıklatıp içeri girdim. Efe duştan yeni çıkmış ve altında şortu ile aynada karnındaki kaslara bakıyordu. -Oooo Efe Bey bu yakışıklılık halis mi? -O sizin güzelliğiniz Alçin Hanım? -Spora da uzun zamandır gitmiyoruz. -Doğru senin gerçek aile işlerinden fırsat olmadı. -Bugün spora gidelim akşamda biraz dağıtırız ne dersin? -Bana fark etmez yeter ki sen mutlu ol. -Teşekkürler Efe iyi ki varsınız. Deyip ona sarıldım. Sarıldığımda üstünün üşüdüğünü fark ettim. -Efe mayoları da alalım havuza gireriz. -Olur gireriz. Dediğinde ben odadan çıkıp Egenin odasına girdim. -Ege hazırlan spora gideceğiz sonra da havuza gireceğiz. -Size iyi eğlenceler ben yatacağım yorgun hissediyorum. -Peki sen bilirsin, fikrin değişirse her zamanki yerdeyiz. -Tamam size iyi eğlenceler. Odadan çıkıp kendi odama, spor malzemelerimi ve bikinimi hazırlaya gittim. Giyinme odasına girdiğimde spor çantamın içerisine havlu bikinimi ve yedek kıyafetlerimi ve suyumu koydum. En sonda kendimi hazırlamaya başladım. İlk önce takım olan spor kıyafetlerimi ve beyaz spor ayakkabımı giydim ve üstüme hırkamı geçirip saatimi taktım.
Odadan çıkıp Efenin odasına girdiğimde o da çıkmak üzereydi. -Hazırım, atıştırmalık bir şeyler alıp çıkalım artık. -Olur Ege gelmiyor mu? -Yorgunmuş gelmiyor. -Tamam ben de seninle baş başa kardeş kardeşe takılırız. Deyip kolumu ittirdiğinde gülüp aşağı inmeye başladık. Aşağıdan bir iki tane kuruyemiş bar gofret aldık ve bahçeye çıktık. Ben korumalardan ikisini gördüğümde -Beyler bakın buraya! -Buyurun Alçin Hanım, ne istemiştiniz? -Sen, Gümüşü biraz dışarı çıkar döndüğümüzde evde olsun ve sende bizi spor salonuna götüreceksin. Arslan Baba şirkete mi gitti? -Evet efendim, Arslan Bey şirkette. -Tamam, şimdi gidelim. Arabaya geçtiğimizde şoför arabayı çalıştırıp bizi spor salonuna götürmeye başladı. On beş dakikanın sonunda salona vardığımızda kartlarımızı okutup içeriye geçtik. Danışmadaki görevliler bizi görünce ayağa kalkıp baş selamı verdiklerinde -Oğuz Hoca burada mı? -Evet efendim, içeride diğer kişilerle ilgileniyor. -Tamam teşekkürler. Ben Efe ile ayrılmış olan soyunma odalarına gittiğimizde ben kendi şifreli dolabıma kendi eşyalarımı koyup suyumu yanıma aldım ve Oğuz hocanın yanına gittim. Efe de arkamdan geliyordu. Oğuz hoca bizi fark ettiğinde -Alçin, Efe nasılsınız? Bir haftadır uğramadınız. -Öyle oldu hocam ama aksatmamaya dikkat edeceğiz. -Tamam, sizin aylık ölçümlerinizin vakti geldi aslında sizi diyetisyenin yanına alayım öncelikle bir yağ ve kas oranına bakalım. -Tamam biz geçelim, siz de işinizi bitirdikten sonra bize katılırsınız. -Tamam zaten az kaldı geliyorum. Ben Efe ile beraber diyetisyenin yanına gittiğimizde -Hoş geldiniz, çocuklar nasılsınız? -İyiyiz Emel Hanım, bizi Oğuz Hoca gönderdi aylık ölçümler için. -A dur bakayım bir bilgisayardan. Emel Hanım bilgisayardan ölçüm tarihlerimizi kontrol ettikten sonra -Evet tarih gelmiş. Alçin ilk seninle başlayalım. Dediğinde beni bileklerimden bir alete bağladı ve ölçümlerimi yapmaya başladı benden sonra Efeye de aynı işlemleri uyguladı. Biz masanın önündeki koltuklarda otururken Emel abla sonuçlara bakıyordu. -Çocuklar sonuçlarınız fena değil ama Alçin sen sadece üç kilo almışsın ama korkma bu iki hafta düzenli gelirsen eminim ki verirsin onun dışında Efe senin sonuçların çok güzel. -Teşekkürler Emel abla. Efe sözünü bitirdikten sonra içeriye Oğuz Hoca girdi ve Efe benimle alay etmeye başladı. -Kilolu Alçin, kilolu Alçin böyle giderse koltuklara sığamayacaksın. -Kes be, sadece üç kilo. Nasıl oldu anlamadım ama dalga geçme. -Tamam tamam şaka yaptım. -Alçin sen kilo mu aldın? -Öyle olmuş hocam ama merak etmeyin bu iki haftada değil üç kilo beş kilo bile vereceğim siz hiç merak etmeyin. -Aferin, senin şu azmin ve hırsın var ya hayranım. -Teşekkürler, hadi başlayalım. Dediğimde salona geri geçip spor programımıza başladık.
***** Efenin pestili çıkmıştı neredeyse. Sadece bir hafta gelmedik ama şimdiden sızlanıyordu ama benim enerjim yerimdeydi artık bu program bana yaramıyordu. Efe ter su içindeyken bende fazla yoktu. -Hocam benim programı biraz ağırlaştıralım mı? Bakar mısınız ter bile fazla yok. -Aslında anlamadım bünyen mi çok alıştı yoksa bu bir hafta da çok mu dinlendin? Ama çok istersen arttırırız seninkini. -Teşekkürler, yazarsınız programı şimdi Efede kalkarsa havuza gideceğiz. -Ne güzel hem senin için değil ama Efe için iyi gelebilir. Efe’yi kolundan tuttuğum gibi kaldırdığımda -Hadi hazırlan da havuza gidelim. -Tamam girelim biraz konuşuruz. Biz hazırlanmak için yine soyunma odalarına gittik. Ben üzerime düz siyah bikinimi giydim ve üstüme kısa, ince olan bornozumu geçirdim ve terliklerimi giydim. Çıktığımda Efe de beni bekliyordu. Spor salonu hafta içi olduğundan neredeyse boştu bu yüzden rahat rahat yüzüp konuşabilirdik. Havuza indiğimizde ben bornozumu Efe de havlusunu şezlongla bıraktı. Ben saçlarımı açıp yeniden sıkıca topladım ve artık hazırdım. Efe ile bakıştığımızda ben kaçmaya başladım. Efe beni yakalayacağını söylüyordu bende onu mutlu etmek için izin verdim ve birlikte bir anda havuza atladık. Havuzun yüzeyine çıktığımızda -Havuz ılıkmış. -Evet ılık. Gel kız buraya. Diye peşimden yüzmeye başladı ve beni yakalamaya çalıştığında yakaladı ve kendine çekip arkadan sarıldı. -Yakaladım seni kaçak kız. -Yaaa Efe gıdıklanıyorum. -Tamam tamam. Beni bıraktığında önüme ona doğru döndüm ve omuzuna tutundum çünkü nefessiz kalmıştım. -İyi misin? -Evet sadece nefesimi kontrol edemedim. Dediğim de bana sarıldı. -Daha iyi misin? -Evet siz yanımdaysanız iyiyim. -Oy yerim seni. Akın olayını ne yapacaksın? -Bilmiyorum gece odama geldiğinde perişandı ve bana kendini açıkladı o kadar içten ve samimiydi ki. Bir insan bu derece rol yapamaz gerçekten pişman. -Onu affedeceksin değil mi? -Galiba. Dediğim de ondan ayrıldım ve yüzünü avuçlarım arasına aldım. -Kardeşim, Efem neden astın yüzünü. -Sadece gerçek ailene alışamadım ama senin mutlu olmanı istiyorum. Sadece şimdi her şey çok taze sindiremiyorum. -Oy benim canım kardeşim ya. Beni nasıl da düşünürmüş. Merak etme kimse hayatımızı ve bizi ayırıp engeller koyamaz biz her daim biriz ve ayrılmayacağız. -Dimi biz hiç ayrılmayacağız? -Oğlum delirme bizim birbirimizden başka kimimiz var? Tamam ben gerçek ailemi bulmuş olabilirim, içimde onlara karşı beslediğim sevgi olabilir ama benim ilk ve gerçek ailem sizsiniz ama onlarda ailem. -Senin üzülmeni istemiyorum. -Merak etme kimse beni üzemez sadece sinirlendirir. -Bana onlar hakkında düşüncelerini söylemek ister misin? -Aslında çok şey hissediyorum. Kan kanı çeker mi misali bilmiyorum ama onlara kendimi yakın hissediyorum ve bana güven veriyorlar. Onların yanında kendimi yabancı hissetmiyorum. Abilerim, üçüzlerim ve kardeşim var. -Anlıyorum ama kimse bizimle olduğu gibi bir bağa sahip olamaz. -Efe sen ne demeye çalışıyorsun? Siz benim ilk kardeşlerimsiniz lütfen kendini onlarla karşılaştırma. Siz başka onlar başka. -Değil mi? -Evet. Efe bana gülümserken bir anda aklına gelen ile gözleri yuvalarından çıkacak kadar açıldı ve konuşmaya başladı. -Alçin sen nasıl girdin havuza sen regliydin. -Merak etme tampon koydum sorun yok. -He iyi tamam zaten şu sıralar azaldı gibi değil mi? -Evet az bir şey kaldı merak etme karnım da ağrımıyor. -İyi iyi sen sağlıklı ol yeter. Ona tekrar sarıldım ve üzerime bir mayışma geldi. -Havuz çok ılık mayışma geldi. -İstersen biraz gözlerini kapat ben buradayım. -Olur su iyi geldi ama var ya senin yerinde Barkının olmasını isterdim hahaha. -Ya giderim bak Barkın nereden çıktı? -Şaka yapıyorum gel buraya dediğimde sarıldım ve bacaklarımı beline doladım sonra da gözlerimi kapattım. … -Alçin, kardeşim hadi bak buruş buruş olduk çıkalım evde dinlenirsin. -Tamam ya iyi geldi enerjimi geri kazandım. -Öyle mi oldu? -Evet neyse hadi çıkalım artık. Ben soyunma odasındaki duş bölümlerinden birine girip duşumu alıp tamponumu çıkardım daha sonrada kurutma makinesiyle saçlarımı kuruttum en sonunda da kilitli dolabımdan yedek kıyafetlerimi alıp üzerime giyindim.
Tüm eşyalarımı düzenli bir biçimde toparlayıp hallettikten sonra kendi üstüme başıma son bir kez çeki düzen verdikten sonra hazırdım. Soyunma odasından dışarı çıktığım zaman çıkışta Efenin beni beklediğini gördüm. -Kardeşim bir yere mi gideceksin? -Yoo sadece AVM’ye gidelim diyorum bakınırız biraz çok sıkıldım hatta Ege de gelsin. -Yok o çoktan uyumuştur rahatsız etmeyelim. -Doğru uyumuştur o. -Hadi biz beraber gidelim takılalım. -Tamam hadi. Dediğim de eşyaları korumalara verdik ve arkaya bindik önde de iki koruma vardı. … AVM’ye geldiğimiz de koruma arabayı otoparka park etti ve indik. -Eee nereye ilk? -İlk önce magazincilerin olmadığından emin olalım. -Bence yokturlar hadi. Dediğinde içeriye girdik. İlk önce Sephora mağazasına girdik. -Hoş geldiniz. Diye karşılayan mağaza görevlisine gülümsedim ve reyonların etrafında gezinmeye başladık. -Aaa bunlar senin sevdiğin sıvı parlatıcılar değil mi? -Evet onlar yeni renk mi gelmiş? -Bilmiyorum ama bu çok güzel. -Bakayım. Dediğim de Rare Beauty’nin pembe olan highliterından bahsettiğini gördüm. -Aaaa çok iyi oldu gördüğün galeri açılışına giyeceğim elbiseyle çok uyumlu olur. -Tamam o zaman isteyelim bir tane. Dediğinde görevlilerden birini çağırdı ve o numaradan istedi. -Başka eksiğin varsa onu da alalım. -Tamam bakınıyoruz işte. Dediğim de kadın numarasını bize verdi. Elimde onunla gezerken beyaz glitter baktım. Eminim elbisem ile çok yakışırdı. -Efe beyaz glitter bakınsana. -O ne kardeşim? -Beyaz sim. -Tamam dediğinde bakındık ama ben bulamayınca Efe elinde glitter ile geldi. -Kardeşim bak buldum. -Ay teşekkürler hadi ödeyip çıkalım sonra da MAC mağazasına girelim bordo rujum bitmiş. -Tamam ödeyip çıkalım. Kasaya geldiğimizde az sıra vardı. … Sıra nihayet bize geldiğin de ödemeyi yapacakken telefonum çaldı. Arslan Baba arıyordu. -Alo baba? -Kızım Kayaların yerini buldum. -NE!? Sesim bir anda yüksek çıktığı için herkes bana baktı ama ben devam ettim. -Ne demek bulduk baba? -Evet kızım intikamını alabileceksin. -Tamam evde detaylıca konuşuruz. -Tamam kızım siz neredesiniz? -Alışverişe çıkmıştık ama biraz daha gezeceğiz sonra eve geçeriz. -Korumalar yanınızda değil mi? -Evet merak etme. Dediğim de telefonu kapattım. -Kardeşim ne olmuş? -Çok iyi bir şey oldu ama sonra konuşalım. Dediğinde kadın ürünleri paketliyordu. Ürünleri aldıktan sonra MAC mağazasına girdik ve rujların olduğu bölüme bakındım. -Anlatacak mısın artık. Ona yaklaştım. -Kayalar bulunmuş beni kaçıran aile, intikamımı alabileceğim artık. -Oha kızım bu çok iyi haber. -Öyle öyle. Eve gidince konuşacağız. -Tamam ama şimdi şu ruju bulalım dediğinde renklere bakındık ve bu sefer ben bulduğum da biten maskaramı ve kapatıcımı da aldığım da ödeyip çıktık ve eve döndük. … Eve döndüğümüzde Arabadan inip çantamdan anahtarımı çıkardım ve kapıyı açtım. Açtığımda Ege’nin salonda olduğunu fark ettim. -Selam Ege nasılsın? -İyiyim ya asıl size sormalı. -Ya iki alışveriş yaptık. -İyi iyi. Eee neler oluyor? -Akşam yemekte daha detaylı konuşuruz. Hadi şimdi yemek hazırlayalım kadın belli ki bu hafta izinli. -Evet ailesel problemleri olduğu için gitti ama ben babamla konuşacağım şöyle aile derdi olmayan genç paraya ihtiyacı olan birini işe alalım hem daha iyi olur. -Evet ikizim haklısın. Dediğin de bende onayladım hem kadının artık emeklilik yaşı geldi ve zorlanıyor. Mutfağa gittiğimiz de ikizler salata ve mezelerle ilgilenirken ben de güzel bir et pişirmeye başladım. Saat akşam altıya geliyordu ve bizde sofranın son düzenlemelerini yapıyorduk. Biz sofrayı tamamen hazır ettiğimizde kapı çaldı ve bende kapıyı açtım. Arslan Baba bana o gülümsemesini sergilerken -Baba hoş geldin, bizde şimdi sofrayı kurduk. Elini yüzünü yıkadıktan sonra soğutmadan oturalım. -Hmm benim çocuklarım bana yemek mi hazırladılar. -Evet hem de ne yemekler. -Bak merak ettim. Ne yaptınız? -Sürpriz. -Öyle olsun bakalım. Arslan Baba beş dakika sonra sofraya teşrif ettiğinde başladık. Ege bana şarap servisi yaparken; kendine, Arslan Babaya ve Efeye de viski servisi yaptı. -Teşekkürler Ege çok incesin. -Ne demek sultanım sen yeter ki mutlu ol. -Baba şu konudan önce üçümüzün de konuşmak istediği bir konu var. -Tabi nedir? -Baba bizim yardımcıyı emekli yapıp daha genç ve paraya ihtiyacı olan birini işe alsak hem aile sorunu olmayınca işinde daha iyi odaklanır. -Ben de öyle düşünüyorum ve son bir haftadır araştırıyorum bugün yarın bulurum. -Tamam şimdi diğer konuya gelelim. -Tabi. Kayalar, şirketlerinin ismini değiştirerek Almanya pazarına girmişler ve baya da güzel işliyor şirketleri. -Tamam yapacağımız belli. İlk önce onları bitirecek bir hamle yapmalıyız. -Merak etme onu da düşündüm. Bu Cuma iş yemeği için Türkiye ye gelecekler bu sırada sen basın toplantısında kardeşlerin ile açıklama yapacaksın tabi tüm hikâyeyi anlatmayarak sonra da ben onların yerini ihbar edeceğim ve onları hapse attırmak için avukatlarla uğraşacağız. -Çok iyi baba şimdi öncelikle perşembe akşamı Dinçerler ile konuşalım ve babam ve dedem gelsin sonra da akışına bırakırız ve olayları izleriz. -Evet ama ondan önce sadece şu etkinliklere odaklanalım. -Tamam baba nihayet intikamımı alacağım.
En sevdiğiniz sahne? Oy ve yorumlarınızı eksik etmezseniz çok sevinirim.
|
0% |