@ceren_ellie
|
1 Mart Cuma Alçin’den Sabah uyandığımda kendimi iyi hissediyordum ama benim pansuman işini yapmam gerekliydi bu yüzden ilk önce banyoma gittim ve ihtiyaçlarımı karşıladım ve sabah cilt bakım rutinimi yaptım. Giyinme odama geçtiğim de üzerime siyah sporcu atleti ve tayt giydim. Pansuman yapılırken zorluk çıkmasın. Ayağıma da evde giydiğim terliklerimi de geçirdiğim de odadan çıktım ve Arslan babamın odasına gittim. Kapıyı tıklattığımda içeriden gel sesini duyduğumda girdim. -Günaydın baba. -Günaydın kızım. -Baba karnıma pansuman yapar mısın? -Tabi kızım sen geç yatağa uzan ben de ilk yardım setini getireyim. Yatağa uzandığımda babamı beklemeye başladım. Geldiğinde ilk sargıyı çıkardı. -Kızım yaran iyi görünüyor sadece temizleyip geri kapatacağım. -Tamam. -Canın acırsa söyle. -Tamam söylerim ama canım yanmaz, senin elin hafif. -Öyle mi? -Evet, ne zaman dikiş çıkacak? -Bugün istersen baktıralım zaten yaran kapanmış gibi de görünüyor, çabuk toparladın. -Evet, sadece varlığını hissediyorum hastaneden çıktığımızdan beri acımıyor zaten. -Tamam o zaman kahvaltıdan sonra hastaneye gidelim sonra da ben ailen ile karakola gideceğim. -Tamam baba. Babam yaramın son dokunuşlarını yapıp bitirdiğinde sargıyı tekrar yapıştırdı ve bende odama geri gidip kısa kollu beyaz bir tişört giydim. Aşağıya indiğimde Lâlin kahvaltı sofrasını hazırladığını düşünerek yemek salonuna gittiğim de baya güzel kahvaltı sofrası kurmuştu. -Günaydın. -Günaydın kahvaltı birazdan hazır olur. Evde çay göremediğim için demlemedim. -Çay sevmeyiz kahve yeterli olur. -Hazırlayayım mı? -Ben içmeyeceğim ama diğerlerini bilemem. -Tamam o zaman. Ne sevdiğinizi pek bilmediğim için kafama göre yaptım bir şeyler. Sofra da menemen, krep başta olmak üzere peynir çeşitleri, reçeller, domates, salatalık. Evde ne varsa dizmişti. Yemek salonundan çıktığımızda ben yukarıya çıktım ve kardeşlerimi uyandırmaya başladım. İlk oda Egenindi. Odaya girdiğim de Ege yine dağılmış olarak uyuyordu. Onu kolundan dürttüm. -Ege kalk, Ege sofra kuruldu hadi. -Lâl sen misin? Yarabbi ya sabır ya selamet ya. Hala Lâl diyor. -Ege ne Lâli ben kardeşin. -Alçin uyuyorum. -Hadi ama bak sinirleniyorum, sofra hazır Lâl kendi elleriyle krep, menemen yapmış. Bir anda yatakta doğrulup -Ciddi misin? -Evet ama sen biraz daha geç kalırsan Efe sofrayı silip süpürecek. -Ne demek silip süpürecek, yettim şimdi bekle beni. Dediğin de banyosuna girdi ben de Efeyi uyandırmaya gittim. -Efe, kardeşim hadi uyan kahvaltı hazır seni bekleyen menemen ve krep var. -Hadi canım sende! -Günaydın. -Tabi günaydın ama benim hemen aşağıya inmem gerek. Dediğinde rüzgâr gibi gitti ve ben arkada kaldım. Odadan çıktığımda Arslan babam da odasından çıktı. -Kızım bu ne gürültü? -Hahaha ay baba sorma biri elleriyle hazırladı diye kahvaltıya gitti diğerini anlatmam gerek yok. Menemen ve krep var. -Hadi ya hadi biz de inelim. Babanları uyandır istersen. -Onlar bu gürültüye çoktan uyanmıştır. -Ege ve Lâl hakkında ne düşünüyorsun? -Baba bir dur daha ikinci günü kızın alışsın bakar Ege. Bence kız Egeyi patronu olarak gördüğü için çekinebilir ve bunun yanlış olduğunu söyleyebilir. -Bence de ama hayırlısı olsun her şey çok yeni. Aşağıya indiğimizde İkizler yemek için tartışıyorlardı dedem ve babam da onları sakinleştirmeye çalışıyordu. Arslan: NE OLUYOR BURADA! Babamın gürlemesi üzerine kavgayı bıraktılar ve bize bakmaya başladılar. -Baba ben bir şey yapmadım Efenin oburluğu. -Asıl sen kendine bak be. İyi ki şey yani. Arslan: Yeter! İkinizde kahvaltıya kalmayacaksınız. Misafirlerimizin yanında yaptığınız size hiç yakışıyor mu, ben sizi böyle mi yetiştirdim? Ege: Özür dilerim baba. Efe: Özür dilerim baba. -Şimdi salona geçin kahvaltı bitimine kadar orada durun. Kahvaltı etmeyeceksiniz, aklınızı başınıza toplayın ve benim çocuklarım olduğunuzu unutmayın. İkizler gittiğinde babam baş köşeye ben de soluna oturduğumda Lâl servis yapıyordu. -Kızım sen ye yiyeceğini hadi. -Tamam baba. Modum düşmüştü ama önüme bakmam gerekli. -Kızım stresin var mı? -Yok baba sağ ol sorduğun için sadece Mert’i düşünüyorum. -Neden kızım. -Hani böyle bir şeyi istemişti ya…İsteği gerçekleşecek. -Doğru ya. Valla üçüzlerinin de yayınlarında seni sorarlar ve hatta görmek isterler. -Olur eğer üçüzlerim de isterlerse yayın yaptıkları zaman konuk olurum. -Kızım eminim ki isteyeceklerdir. Biz güle oynaya, ailem hakkında konuştuktan sonra Arslan Babanın telefonu çaldı. … -Kızım, Bayar Ağa ve Mehmet Bey sizlere çok güzel bir haberim var. Bayar Ağa: Nedir Arslan Bey? -Kayaların katılacağı yemek öğlen on bire alınmış bu yüzden planlarımız değişti. -Baba bu çok güzel bir haber. -Evet kızım. Bayar Ağa önce karakola gidelim ve elimizdeki belgeleri sunalım sonra Kayaların yemek yerine nazı haberciler göndereceğim ve hemen ardından basın açıklaması yapacağız. -Çok iyi. O zaman ilk karakola gidelim, kızım sen hazırlan ve duruşunu sakın bozma ben ve ailen her daim yanındayız. -Teşekkürler baba. Sofradan kalktığımızda ben ilk önce kardeşlerimin yanına oturdum babamlarda çıktı. -Kardeşlerim. Ege: Sonra Alçin hadi sen hazırlan. -Hayır sizsiz olmaz. Yapmayın böyle siz kardeşsiniz en çok birbirinize ihtiyacınız var. Siz bir elmanın iki yarısısınız, size yakışmıyor böyle davranmak hem Lâl yine yapar size yeter ki siz isteğin zaten Lâlin işi bu. Efe: Hayır konu yemeklikten çıktı artık, o bana ağır laflar söyledi. -Ne dedi? -Bana ne kadar obur olduğumu ve bu mideme düşkünlüğümden çevremdekileri görmediğimden bahsetti halbuki benim sizden başka bir şeyim yokken nasıl böyle bir şeyi söyler. -Sen de bana iki günlük kız için beni karşına aldığından bahsettin. -Tabi derim kız geldi senin devreler yandı. -YETER! Yeter artık, sizi böyle görmek, kardeşlerimin birbirine düşerken görmeyi istemiyorum. Bak Ege eğer Efenin dediği gibi ise yollarım ve o kızı bir daha asla göremezsin anlıyor musun? Ben kardeşlerimi sokakta bulmadım. Dediğim de ağlamaya başlamıştım. -Ben kardeşlerim birbirine düşman olmasını ve aralarının açılmasını istemiyorum. Efenin karşısına geçtim. -Efe sende kıtlıktaymış gibi sürekli mideni düşünmeni istemiyorum, nerede olduğunun farkına var. Aç kalmayacaksın merak etme, ne istersen alınır ama yeter cidden. Ben cidden anlamıyorum…Neden ya siz kardeşsiniz ya neden? Ben çok üzülüyorum. Beni kendinizi üzmeye değer mi? Bana sarıldıklarını hissettim. Ege: Özür dilerim kardeşim, bir daha asla kavga etmeyeceğiz ve seni üzmeyeceğiz. Efe: Kardeşim ağlama lütfen, sil o gözyaşlarını. -Siz beni çok üzüyorsunuz, babamızı da üzüyorsunuz. Ege: Hayır üzmeyeceğiz bu sondu bir daha asla olmayacak. -Size güveniyorum. Dediğim de kollarımı boyunlarına doladım. Biz sevgi yumağına dönmüştük ve kendimi huzurlu hissediyordum. Efe: Hadi sen git hazırlan. -Tamam, siz de kardeş kardeş kahvaltı edin kaldı yiyecekler. -Tamam sen bizi düşünme biz hallederiz. Odama çıktığımda ilk önce elimi yüzümü yıkayıp rahatlattım sonra giyinme odama girdim. Öncelikle doğal bir makyaj yapacaktım çünkü basın toplantısına fazla makyajlı çıkamazdım. Kızarık olan yerlere ince bir kapatıcı geçim ve elmacık kemiklerime beyaz ama içinde sarı ışıltıları da olan bir highliter sürdüm ve gözlerime göz bazı ve maskara sürdüm. Dudaklarıma da çok açık kahve nude tonda doğal bir ruj sürdüm ve sonlandırdım. Saçlarımı ilk önce güzelce taradım ve saçlarıma doğal dalga yapacağım için bakım kremimi ve belirginleştirmeye yarayan kremi sürdüm ve dyson ile doğal dalgalar yaptım. Saçım ve makyajım bittiğine göre giyinme aşamasına geçebilirdim. Üzerimdeki rahat kıyafetleri çıkardım ve kıyafetime uygun iç çamaşırlarımı giyip transparan görünmeyen kilotlu çorabımı giydim ve beyaz ceket elbisemi üzerime geçirdim. Elbiseyi vücuduma oturtup düzelttiğim de sıra ayakkabılara geldi. Ayakkabı olarak petrol yeşili parlak bir ayakkabı tercik ettim çünkü beyaz ayakkabı giysem çok beyaz olacaktım ve üzerime bir hareket gelmeliydi.
Hazırlığım tamamen bittiğinde çok güzel olmuştum. Ayakkabı abartı dursa da üzerimde ki sadeliğe hareket getirmişti. Sandalyeme oturduğumda vaktin gelmesini beklemek kalmıştı geriye.
***** Saat on iki olmuştu ve babam bana Sefer’in beni toplantının yapılacağı yere getireceğini söylediği için şu an Sefer ile yoldaydım ve heyecanım hiç yoktu. Toplantı canlı da yayınlanacağı için sadece gergindim. … Biz toplantının yapılacağı yere geldiğimiz de Sefer arabayı babamların arabasının yanına park etti ve direk indik. Sefer yanımda gazetecilere karşı beni koruyordu. Binaya giriş yaptığımızda toplantının olacağı salona girdiğimizde kameralar beni çekmeye başladı. Arslan Babanın ve Bayar Ağanın ortasına oturduğumda toplantı başladı. Arslan: Sayın basın mensupları bugün burada toplanma amacımız kızım Alçin Eryiğit’in hayatındaki değişim ve Dinçer Holding ile ortak olmamız. Sorularınızı açıklama sonunda alacağız. Kızım Alçin Eryiğit on yedi sene önce Kaya ailesi yüzünden daha bebekken kaçırılarak İstanbul’a getirilmiş ve Çelik ailesine satılmıştır. Alçin’i bildiğiniz üzere on yaşında Çelik ailesinden aldığımı biliyorsunuz. Ama konumuza dönecek olursak Kızımın hayatında değişim olmayacak ve benim varisim olarak hayatına kaldığı yerden devam edecektir. Ben: Babam doğru söylüyor. Bu konuyu ailemle de konuştuğumda kararıma saygı duydular ama aramızdaki bağ tabi ki de kopmayacak. Biyolojik olarak Dinçerlerin kızı ama iş hayatımda Alçin Eryiğit olarak, genç girişimci Arslan Eryiğit’in varisi olarak devam edeceğim. Bayar Ağa: Torunumun da dediği gibi kararına saygı duyuyoruz. Onun geleceği her şeyden önemli ve yıllardır yaşadığı, alıştığı hayattan onu koparmak istemiyoruz. Mehmet: Alçin hem benim hem de Arslan Eryiğit’in kızıdır ve hayatında eskiden neyse şimdide odur. Şimdiye baktığımızda bir ailesi varken iki ailesi oldu, tek değişen budur bu yüzden aslı olmayan haberler yapmamanızı rica ediyoruz. Arslan: Kızımın iyiliği ve geleceği için her şeyi yapmaya hazırız. Şimdi sorularınız varsa yanıtlayabiliriz. Haberci 1: Arslan Bey bu durum diğer varislerinize gölge düşürmeyecek mi? -Hayır, sadece kızımın hayatı biraz değişti onun dışında oğullarımla aramızda ki bağ değişmeyecek ve oğullarımı lütfen işin içine katmayın. Haberci 2: Dinçer ailesi ile ortak olduk dediniz, peki hangi projeler üzerinde çalışmayı düşünüyorsunuz? -Her şey daha çok taze vakti geldiğinde gerekli açıklamaları yaparız. Haberci 3: Kaya ailesine ne oldu? Onların birkaç yıl önce battığı ortaya çıkınca bir daha Türkiye de gören olmadı. Bayar Ağa: Almanya da sahte isim kullanarak yasa dışı işlerden ötürü bir de çocuk ticaretinden dolayı hapse atıldılar. Babamlar sorulara cevap vermeye devam ettikten sonra toplantı da burada son buldu ve biz eve doğru yol almaya başladık. Mehmet: Kızım çok iyiydin. Arslan: Evet kızım, çok iyiydin merak etme kimse önünü kesemeyecek buna izin vermeyeceğim, vermeyeceğiz. -Teşekkürler baba, teşekkürler baba ve dedeciğim. Mehmet: Kızım eve vardığımızda eşyalarını topla, artık dönmeliyiz. -Tamam baba hallederim.
*****
Şu an uçaktaydık ve içimde huzur vardı ama bir o kadarda endişe vardı. Çünkü basın açıklaması şimdiden her yerdeydi ve canlı yayını bile milyonlar izlemişti. Mehmet: Kızım ne düşünüyorsun da yüzün düştü? -Sadece endişelerim var, bu açıklama ile haberciler olduğundan da çevremiz de olacaktır ve bu beni rahatsız ediyor. -Anladım ama sen endişelenme bizim oralarda fazla olmaz rahat rahat gezersin kardeşlerinle. -Teşekkürler baba. -Torunum bak sana ne getirdim. -Teşekkürler dede ama az kalmadı mı? -Yok daha var biraz keyif yapalım hadi. Dedemin dediği ile bize viski ikram etti ve yudumlamaya başladık. Önümüzdeki sehpada da atıştırmalıklar vardı. -Dede sizin gibi bir aileye sahip olduğum için çok şanslıyım iyi ki beni buldunuz. -Kızım benim, senin hasretini o kadar yıl çektik ki, acını, yokluğunu. Artık bunları düşünme bizi daha parlak ve güzel günler bekliyor.
Yazar: Ama bu parlak günlerin yerine acı ve boşluğun geleceğini kim bilebilirdi.
Uçak nihayet havalimanına indiğinde korumalarla beraber havalimanına girdik eşyalarımız onlardaydı. Bir anda nereden geldiklerin bilmediğimiz haberciler bizim fotoğraflarımızı çekmeye başladıklarında şaşkınlıkla onlara bakıyordum. -Kızım kendine gel korumalar burada istemediğimiz hiçbir şeyi yapamazlar. Kafamı salladım ve biz devam ettik. … Eve nihayet geldiğimizde Aden ve Mert ile sarıldım. Akın uzaktan bana dolmuş gözlerle bakıyordu ama şu an ona odaklanacak kafa da değildim. Aden: Kardeşim seni çok özledik ve neler yaptın öyle ya. Haberlerde gördük. Mert: Abla çok mutlu oldum basın açıklaması yaptınız. -Evet senin istediğin oldu valla. Yasemin: Kızım hoş geldin seni çok özledik. -Ben de sizi özledim anne. Valla biraz ara vereceğim bunlara çok yoruldum. -Kızım dinlen istersen. -Ya motorum ile gezmeyi çok özledim. -Abla Gümüş nerede? -O biraz İstanbul da eğitim de olacak. -Ya neden? -Kendini geliştirmesi için. Sonuçta Gümüş koruyucu bir köpek ve kaslarının gelişmesi gerek bu yüzden arada yazdırdığım eğitim kampına gönderdim, orada onunla çok iyi anlaşacaklar. Yasemin: Kızım istersen sen biraz çık gez hava al ama dikkatli ol. -Merak etme anne biraz hava almak iyi gelecektir cidden bunaldım yalnız kalmak istiyorum. Dediğimde valizim ile odama çıktım ve bu sefer çoğunlukla motor için kıyafetlerimi ve normal giydiğim kıyafetleri getirdim. Fazla ayakkabı ve başka şey getirmedim çünkü burada yeterince vardı. Giyinme odama girdiğimde valizimi açtım ve giyeceğim kıyafeti ve ayakkabıyı çıkardım. Saçlarımı çantamda olan toka ile sıkıca topladım ve önlerden çıkan saçlarımı saç köpüğüm ile sabitledim. Makyajım yerinde ve idealdi. Üzerimdeki kıyafetleri çıkardım ve sadece iç çamaşırlarımla kaldığımda sadece sporcu sütyenimi giydim ve üzerime kıyafetlerimi geçirdim. Karnım açık olduğu için sorun olabilir ama zaten hastanede kayıt yaptırdığımda haberleri olacaktır bu yüzden sadece ceketimi giydim ama önünü kapatmadım. Botlarımı da ayağıma geçirdiğimde hazırdım. Çantamı alıp aşağıya indim.
Maskemi de çantama koyduktan sonra çıktım. Karnım açık olduğu için hem dövmem hem de yaramın olduğu sargı gün yüzündeydi ama umurumda değildi zaten ceketim her şeyi kamufle ederdi. Aşağıya indiğimde salona geçtim. Yasemin: Kızım! Karnına ne oldu? -Merak edilecek durum yok yanlışlıkla oldu şimdi hastaneye gideceğim. Mehmet: Kızım istersen bu halde motor kullanma. -Yok ya iyileşti zaten dikişler alınınca iyice iyileşecek. Bayar Ağa: Kızım ne dikişi? -Yaa babam evhamlandı biraz, sonra da hastaneye götürdü ve dikiş attılar. Neyse ben çıkıyorum merak etmeyin beni geç gelirim herhalde. Berçem: Bu kılıkla mı gideceksin? -Anlamadım? -Neyini anlamadın bu kılıkla mı gideceksin diyorum. -Babaanne sen benim ne giyeceğime karışamazsın. -Zaten soy adımızı almıyorsun, belli ki istemiyorsun bizi neden hala buradasın? Bayar Ağa: Berçem haddini aşma. -Neden aşmayacakmışım? Siz de hemen kabullendiniz daha bizim soy adımızı almak istemeyen birini nasıl burada barındırırsın, millet ne der? -Berçem milletin ne dediği umurumda bile değil, torunumun geleceği ve istekleri umurumda bu yüzden karışma hem bu konuyu konuşmuştuk. -Konuşsak bile giydiklerine baksana açık saçık hep. Etkinliklerde giydikleri ne öyle, baksana her tarafında dövmelerde var, ne o öyle erkek gibi. -Berçem Hanım ileri gidiyorsunuz? Bana böyle ithamlarda bulunamazsınız. -Neden bulunmayayım. Ben böyle diyorsam kim bilir millet ne diyordur. -İnanın millet dediğiniz o insanlar başarılarımı ve genç yaşımda başardıklarımı konuşuyor. Sizin gibi dar görüşlü insanlarda işte böyle kıyafetime, dövmelerime karışıyor. Arkadan ‘O’ sesi gelse de önemsemedim. -Bakın Berçem Hanım beni karşınıza almayın size en büyük tavsiyem olur. -Sen benimle kendini nasıl böyle bir tutarsın, ben aşiretin hanım ağasıyım. Dediğinde ayağa kalkıp bana tokat attı. -ANNE YETER! -Gelin sen karışma. Karan: Babaanne lütfen daha fazla ileri gitme. -Karan hele sen hiç konuşma yaptıklarını unutmuş değiliz. -BERÇEM HANIM BENİ KARŞINIZA ALDIĞINIZ İÇİN PİŞMAN OLACAKSINIZ. O ATTIĞINIZ TOKADI SİZE YEDİRECEĞİM. Dediğimde ceketimi giydim ve çıktım. Çantamdan motorumun anahtarını çıkardığımda motorun yuvasına yerleştirdim ve kulaklıklarımı da kulağıma yerleştirdiğim de İshak’ı aradım. -Alo İshak? -Efendim Alçin? -İshak bana en geç pazar sabahı Berçem Dinçer hakkında en ufak detayı bile atlamadan araştırmanı istiyorum. Ne yap et bana onun açığını ve en gizli sırlarını öğren ve mail at. -Tamam hallederim. -Bu konudan Arslan Babanın ve ikizlerin hatta Barkının dahi haberi olmayacak yoksa yakarım seni duydun mu? -Tamam sen sakin ol aramızda. Dediğim de telefonu kapattım ve motorumun üstündeki kaskımı başıma geçirdim ve hastaneye sürmeye başladım.
***** Amcamın çalıştığı hastaneye geldim ve giriş yaptım ve danışmanın olduğu yere gittim. -Akel Dinçer hangi katta? -Randevunuz var mıydı? -Hayır ama yeğeniyim. Şimdi hangi katta olduğunu söyler misiniz? -Beşinci kat soldaki koridordan ulaşabilirsiniz. -Teşekkürler. Dediğimde asansör ile yukarıya çıktım ve kadının bahsettiği yere gittiğimde tek tük insan vardı. Kapıdan birkaç insan çıktıktan sonra odaya girdim. -Alçin hoş geldin hayırdır? -Amca karnımdaki dikişleri çıkarda gideyim dolaşacağım. -Ooo hızlı oldu. Ne dikişi ve bu kıyafet ne? -Amca motor kullanıyorum ya bir de ufak sıyrık geçti zaten dikişleri alsan yeter. -Tamam geç şöyle bakayım bir. Dediğinde deri siyah ceketimi çıkardım ve amcama yaramı gösterdim. -Yalnız karnındaki dövme de yakıyor. -Teşekkürler. Bu arada birilerinin sırasını almadım değil mi? -Yok yok on dakika sonra diğer randevum. -İyi bari boşa laf yemeyelim. -Yaran iyi görünüyor lokal anestezi yapayımda alayım dikişleri. Zaten yara kapanmış. -Gerek yok direk çıkar yeter. -Alçin canın yanar. -Ya amca dediğimi yap, sinirlendirme beni. Zaten acı eşiğim yüksek sorun yok. -Tamam ama dayanamadığın an yaparım. -Hadi amca çabuk hallet şu işi. Dediğimde ekipmanlarını aldı ve işleme başladı. Ay ben gıdıklanıyordum ve huylanıyordum. -Amca çabuk ol gıdıklanıyorum. -Nasıl ya? -Amca hadi gülesim geliyor. -Tamam tamam hızlanıyorum. … -Bitti kalk bakalım, ne değişik insansın öyle ya. -Yok be sadece acı eşiğim yüksek ve beni gıdıklandırıyor. -Neyse hadi sana iyi gezmeler, zaten yara iyi sadece birkaç günde şanslıysan izi geçer. -Merak etme amca iyi beslendiğim için hücrelerim hep taze ve yeniliyorlar. -Yüzden ve vücuttan belli. Neyse hadi güle güle. Dediğinde odadan sonra da hastaneden çıktım ve motorumla dolaşmaya başladım. … Ben bir saattir falan dolaşıyordum ve benzinim bitmek üzereydi bu yüzden benzin istasyonunda durdum. -Buyurun ne kadarlık olsun? -Abi sen depoyu fulle. Dediğimde içeri girdim. İçerisi sıcak olduğu için önümü açtığımda kasiyer çocuk karnıma baktı ben de ona ters ters baktığımda gözünü çekti. Bir tane su ve gofret aldım ve kasanın yanına geldim. -Dövmeniz çok güzel, size yakışmış. -Teşekkürler ama öyle bakma insanlar yanlış anlayabilir. Dediğimde aldıklarımı okutup bana verdi. Ben de kartımla toplam ödemeyi yaptığımda marketten çıktım ve motorumun dolduğunu gördüğüm de binip bastım.
***** Şu an uçsuz bucaksın uçurumun kenarında motorumu park etmiş ve yere oturmuş şekilde müzik dinliyordum. Dinlediğim şarkı çok güzel ve beni rahatlatıyordu. Uzun zamandır şarkı söylemediğim için ve yalnızlığımın dinmesi için şarkı söylemeye başladım. Şarkı ‘İyileşiyorum’ -Neyin varsa çöpe atıyorum Saçlarımı kestirdim hemen sarıya boyattım "Bitanem" diye kaydetmiştim ya hani telefonuma Sildim gitti, herkes gibi adını değiştirdi Sensizlik bana çok iyi geldi Ne kadar da ihmal etmişim Um'rumda değil, iyi ki bitti Omuzlarımdan koca bir yük gitti Çoktan alıştım yokluğuna inan ki Um'rumda değil, iyi ki bitti Omuzlarımdan koca bir yük gitti Çoktan alıştım yokluğuna inan ki.
Diğer şarkıya geçtim. Parmak izlerin. Şarkının başlarını değil ama en sevdiğim yere eşlik ettim. -Kaçsam ben şimdi kendimden Ve senden denize yeniden Beni kimse anlamıyor diye Güvenilmez ellere sarılırdım her gece Yıkılsın bu kaderin duvarları Yakılan mektupları başkası yazmalı. … Şarkı bittiğinde ‘Olsun’ çalmaya başladı bu şarkının hepsini söylemeye başladım. Yalnızken bu tarz duygusal ve slow şarkılar söylemeyi çok seviyordum. Hem söylüyordum hem de dinliyordum. Şarkının ikinci yerin de bana eşlik eden bir yabancı çıka geldi ve biz beraber söylemeye başladık. … Şarkıyı bitirdiğimizde bana sadece bakıyordu ve konuşmaya başladı. -Şarkıları söylediğin itibaren seni dinliyorum ve sesin çok güzel. Bu güzel sesli kadını kim üzdü böyle. -Kimse sadece iyi geliyorlar. Bu arada kimsin? -Mutlu. Adım mutlu olsa da kendimi öyle hissetmiyorum. -Neden çok mu yaktılar canını. -Hayır canımı çok yakmadılar ama var bizimde bir geçmişimiz. -Anladım ben de Alçin. -Memnun oldum Alçin. Gördüğüm kadarıyla motorcusun. -Evet, motor… Üzerindeyken tek özgür hissettiğim aracım ve onu çok seviyorum. Hatta yarışlara bile katılıyorum. -Ne güzel seni bizim mekâna davet ediyorum o zaman. -Çok güzel olur nerede? -Buraya yakın aslında ormanlığın arkasında büyük bir arazi var ve baya gençlerin gelip kafa dağıttığı, içtiği yer ama merak etme uyuşturucuya izin vermiyorlar. -Güzel bugün gideceğim yer belli oldu desene. -Tamam beraber gidelim ben sana öncülük ederim. -Gerek yok biraz daha burada kalacağım sen git. -İyi sen bilirsin. Dediğinde gitti.
Mutludan Motoruma atladığım gibi mekâna gittim ve benden haber bekleyen abim gibi olan kişinin yanına geçtim ve konuşmaya başladım. -Abi plan tamam, kız mekâna gelecek. -Tamam aslanım teşekkürler…
Alçin’den Biraz daha temiz havayı içime çektim ve kendime geldim. Neredeyse iki haftadan sonra yarışacaktım ve bu beni çok heyecanlandırıp, kanımın içimde kaynamasına neden oluyordu. Çantamdan Maskemi çıkardım ve yüzüme geçirip gittim. Her ne kadar Mutlu anlasa bile umurumda değildi sonuçta ben gecenin ve yolların kraliçesiydim. ***** Bol olaylı bölümle geldim bu sefer. Alçin ne yapacak? Merak ettiklerinizi yorum olarak ya da özelden yazarak belirtebilirsiniz.
|
0% |