@ceren_ellie
|
3 Mart Pazar Alçin’den Sabah saat yediydi ve kendimi iyi hissediyordum. Barkının dedikleri ne kadar istemesemde aklıma yatıyordu çünkü gerçek gücümü o Berçem denen kadın anlayacaktı. Beni küçük görmeyecekti. Yaşım on yedi olabilir ama gücümün bir sınırı yok olan sadece Dinçerlere olacak ama onlarda benden, kardeşlerimden en önemlisi kendi oğullarını reddetmenin acısını ve bedelini ödeyeceklerdi. İlk iş olarak banyoma gittim ve ihtiyaçlarımı karşılayıp ardından cildimi parlak gösterecek cilt bakımı yapıp giyinme odama geçtim. Pijamalarımı üzerimden çıkarıp iç çamaşırlarımı değiştirdim ve dolabımın önüne geçtim. Saçımı yaptırdıktan sonra bozulmaması için gömlek ve kumaş pantolon kombininde karar kıldım. Üzerime bordo gömlek ve krem rengi kumaş pantolonumu giydim ve belime kemerimide taktığımda kombinim hazırdı. Takı takmayacaktım ama zaman takibi açısından saatimi ve babamın verdiği kolyeyi takacaktım.
Ayakkabı olarak parlak, gömleğimin rengine yakın stiletto ayakkabılarımı giydim ve artık hazırdım. Saate baktığımda saat yedi kırk beşti. Odadan çıkmadan telefonumu, sigara paketimi ve çakmağımı cebime koyup aşağıya indim. Aşağıda babamın tarafı da vardı. Çok kalabalıktı bu yüzden çocukları başka odaya aldıkları kesindi. Yasemin: Günaydın kızım. Yüzüme gülümsememi geçirdim ve konuşmaya başladım. -Günaydın, kuzenlerim sanıyorum başka odadalar. -Evet kızım salona hepimiz sığmayacağımız için onları oturma odasına yolladık istersen sen de yanlarına git kahvaltınız hazır olur şimdi. -Anladım ama babamlara da günaydın demek istiyorum. -Tabi rahatına bak. Annem mutfağa geçtiğinde ben de salona geçtim. Bayar Ağa: Torunum bu ne şıklık. -Teşekkürler dede asıl düğünde giyeceğim kıyafet harikulade olacak. -Eminim öyledir tam ailemize yakışır bir kızsın seninle gurur duyuyorum. -Teşekkürler ama böyle sözler söylemenize gerek yok hissediyorum. Yavuz: Yeğenim çok şıksın. -Teşekkürler dayı. Gülşah: Teyzesinin biriciği maşallah Allah nazarlardan sakınsın. -Teşekkürler, sizde çok zarifsiniz. Dediğimde gülümsedi. Akalp: Amcasının canı okula gelecek misin pazartesi? -Gelmeyi düşünüyorum aslında. Hem birkaç kişiyi merak ediyorum ve okulun son durumu da benim için önemli ayrıca yıl sonu balosunda çalacak olan grup ile konuşamam gerek. -Tabi ya sen okul müzik grubunun solisti seçilmiştin. Valla seni soruyorlardı ama cevaplarını medyadan aldıklarını düşünüyorum. -Tabi genç girişimci olunca sorumluluklarım ve yapmam gerekenler artabiliyor önemli olan zamanı nasıl yönettiğimiz. Berçeme baktığımda yüzüme değişik bakıyordu yüzünü anlayamıyordum, gözlerinde sanki bir perde vardı. Bayar Ağa: Torunum siz başka yerde yiyeceksiniz ama masanın başına senin geçmeni istiyorum. Unutma benim sağımdasın. -Sen nasıl istersen dede. Size afiyet olsun dedim ve kuzenlerimin olduğu odaya geçtim. Gökalp: Ooo hoş geldin Alçin bu ne güzelliktir böyle. -Teşekkürler Gökalp sen de çok yakışıklısın hepiniz çok yakışıklısınız. Can: Kardeşim göz kamaştırıyorsun. Cem: Alçin pazartesi Derya geliyor hepsi senin sayende çok teşekkür ederim. Gaziantep üniversitesine puanı yetir ve orada devam edecek. -Hayırlısı olsun abi. İnşallah mutlu olursunuz. Karan: Kardeşim ben de teşekkür ederim iyi ki varsın. Ben bu sözlerin altında ezilmiş gibi hissediyordum ama hissetmemem gerekliydi. Eren: Alçin, Alçin! Biri bana sesleniyordu baktığımda Erdem olduğunu gördüm. Eren: İyi misin? Daldın gittin. -İyiyim sadece dün gece biraz geç uyudum o kadar. -İyi o zaman kahvaltı hazırsa geçelim. Meryem: Çocuklar sizin sofranız hazır diğer yemek odasını size hazırladık geçebilirsiniz. Meryem ablanın dediği ile yemek odasına geçtik. -Meryem abla bana sert kahve yapar mısın gösterdiğimden. -Tabi başka bir isteğin var mı? -Yok teşekkür ederim. Dediğim de başa oturdum. Herkes bir anda bana bakmaya başladı ama anne tarafının kuzenleri en dikkatli bakan kısımdı. Doruk: Sen nasıl başa oturuyorsun? En büyüğümüz Koray abi. Ben sadece yüzüne bakıyordum ama ifadem sabitti. Koray: O dedemizin sağında ve aşiretin tek kız torunu bu yüzden başa oturmak onun hakkı bir nevi dedemi temsilen de oturuyor. Koraya binin açıklaması gayet yeterliydi ama ben kimseyi temsilen oturmuyordum bu konuda hatası vardı. Meryem abla bana kahvemi getirdiğinde telefonumdan iş ile ilgili maillerime bakıyordum ama bir anda Fransa da ki ortağın aradığını gördüğümde şaşırdım çünkü o babam ile konuşurdu ilk kez beni aradığını görüyordum. Daha fazla bekletmeden açtığımda Fransızca konuşmaya başladık. -Merhabalar Alçin Hanım. -Merhabalar Patrice Bey. -Alçin Hanım Arslan Bey’e ulaşamıyorum da şirket ile alakalı önemli bir gelişme var. -Normalde telefonu açık olurdu ama ne olduysa bana söyleyin ben kendisine iletirim. -Tabi bizim diğer ortak şirketten çekilmek istiyor ve hisselerini devredecek bu yüzden Arslan Bey’i haftaya Cuma Fransa’ya bekliyoruz. -Ne desem bilemiyorum peki diğer hissedar neden hisselerini çekmek istiyor? -Şirketlerinde küçülmeye gitmek istiyorlarmış bu yüzden. -Anladım. Bilgi için teşekkürler ben Arslan Babam ile iletişime geçeceğim. -İyi günler dilerim. -İyi günler. Telefonu kapattığımda herkes bana şaşkın bir şekilde bakıyordu. Can: Kardeşin sen ne ara bu kadar akıcı Fransızca konuşmayı öğrendin? -Ortaokuldan beri ders alıyorum ama şu an önemli bir konu var o yüzden siz devam edin ben telefon konuşmama devam edeceğim. -Tamam sen rahatına bak. Dediğinde arkama baktım. Camlar açıktı ben de cebimden sigara ve çakmağımı çıkardım ve Efeyi aramaya başladım. İkinci çalışta açıldı bende sigara paketini tek elimle açıp paketi ağızıma dayadım ve içinden bir tane alı dişlerimle biraz sıkıştırdım. -Alo kardeşim? Sağ elimle sigarayı tuttuğumda konuşmaya başladım. -Günaydın Efe babam nerede? -Yanımda ne oldu? -Valla hayır mı şer mi bilmiyorum şu anlık sen bir ver. -Tamam. Baba Alçin seni istiyor. -Alo kızım. Ben sigaramı yaktığımda bana bakanları fark ettim ama takmadım. -Baba Fransa’dan aradılar, ortaklardan biri hisselerini devredecekmiş. -Ciddi misin, peki neden beni aramdılar? -Telefonun kapalı galiba ulaşamamışlar haftaya Cuma Fransa’ya girmen gerek. -Tamam kızım ben ilgileneceğim. Sen nasılsın? -Nasıl olayım işte aynı, düğün var, kahvaltı ediyoruz. -Anladım. Ama sesin biraz kötü geldi. -Akşam Barkın gelecek ‘kolyemi verecek.’ -Tamam akşam bekliyoruz. Baba seni seviyorum. -Ben de seni kızım unutma sen benim varisim ve biricik kızımsın. -Evet baba unutmuyorum. Hadi iyi günler sana dikkat edin. Dediğimde telefonumu kapattım ve kahvemden büyük bir yudum aldım. Biraz soğumuştu ama içilirdi. Koray: Kardeşim ne oluyor, yine neye canın sıkkın? -Yok bir şey abi sadece şu Fransa meselesine takıldım. -Tamam ama baban halleder sen şimdi akşam ki eğlenceye odaklan. -Tamam. -Hadi bir şeyler ye bir şey yemedin bir kahve ve sigara ile mi duracaksın? -Sorun yok fazla aç değilim zaten. Yasemin: Cemre kuaförü ayarladım şimdi ve saat üç ile altı arasına kapattırdım zaten düğün saat yedi buçukta başlıyor rahat rahat hazırlanırsın. -Teşekkürler anne. -Kızım her şeyinizi alın orada hazırlanacağız. Annemi onayladığımızda ben de ayaklandım. -Afiyet olsun, ben odama çıkacağım, kendimi aç hissetmiyorum. Karan: Kardeşim iyi misin? -Evet iyiyim sadece gece uyku tutmadı belki biraz piyona çalarım. Sonra da bir şeyler atıştırırım. -Sen bilirsin. Dediğinde çıktım.
Can’dan Alçin’in hali hal değildi ve bu sessizliğinin altından bir şey çıkacaktı. Ona baktığımda ifadesiz ve soğuk bir yüz görsem de içi çok karmaşıktı. -Cem baksana bir. -Efendim ikizim? -Alçin sana da garip gelmedi mi? -Evet bence bir şeyler planlıyor gibi ama ne? -Bilmiyorum ama içime bir kurt düştü inşallah abimin düğünü bozulmaz. -İnşallah kardeşim. Koray: Dediklerinizde haklısınız ama Alçin de var bir şeyler. Babaannemin olayını unutmadı ve onunla alakalı gergin. Bir şeyler yapacak. Evra: İstersen ben bir konuşmayı deneyeyim. Koray: Hayır sakın işkillenmesin. Sadece onu izleyelim o kadar. Aden: Abi Alçin’e ne oldu? Koray: Bilmiyorum. İnşallah iyidir. Mert: Ben yanına gideyim gitarımı da alırım abi sen de gel çalıp söylerken belki dökülür. Akın: Güzel fikir ama arkasından iş yapmasak da direk onunla mı konuşsak? Karan: Kardeşim biz soracağız Alçin de bülbül gibi ötecek mi? Akın: Ötmez değil mi? Karan: Ötmez. Hem belki de bu da sahte bir maskedir kim bilebilir. Sonuçta o Alçin Eryiğit, Arslan Eryiğit’in varisi akıl oyunlarını ve birçok şeyi akıl eder. Gücünü de hafife almamak lazım. Görmediniz mi Fransa da ki ortak bile Alçin’i arıyor. Ege ya da Efeyi değil. O Arslan’ın baş varisi olduğu kesin. Her zaman ön planda onu görüyoruz. Fatih: Valla kapalı kutu gibi Alçin okumak ya da açmak çok zor. Hayat hikayesinin bile basında açıkladıkları kadarını biliyoruz net olarak. Gökhan: Fatih doğru söylüyor. Alçin hafife alınacak bir kız değil bağlantıları elbet güçlüdür ve belki dedemin gücünden de fazladır. Koray: Ama unutmayalım ki bunları Arslan’ın varisi olmasına borçlu. Mert: Ama abi unutma ki Arslan’ın varlığı Alçin’in varlığı ikizlerden bile fazla önemi vardır hatta. Doruk: Sanmıyorum bence varislerine eşit davranıyordur. Karan: Aslında şuradaki detay çok önemli. Arslan’ın en büyük şirketi Türkiye’den sonra Amerika ve neden iki kişiye orayı devretmek yerine Alçin’e orayı devrediyor ve en çok ona güven besliyor? Yekta: Karan abi çok haklı. Neden Alçin? Asıl soru bu. Alçin’in diğerlerinden farklı özelliği ne kadın ya da daha mı soğuk kanlı olması? Eren: Benim merak ettiğim bir şey var. Erdem: Nedir kardeşim. Eren: Konuşmaları dikkatle dinlediğim de nereye varmaya çalıştığınızı merak ediyorum. Onca soru attınız ortaya ama sonuç? Koray: Bak Eren Alçin’in geldiği yer ve Arslan gibi büyük ve ünlü bir iş adamının varisi olarak geldi. Gücünü ve yapabileceklerini merak ediyoruz o kadar. Eren: Peki burada samimi olarak Alçin’i sevmeyen kaç kişi var? Can: O nasıl soru Eren herkes eminim ki seviyordur o sizin kuzeniniz bizim de kardeşimiz. Eren: O zaman oylama yapalım. Alçin’i sevenler ellerini kaldırsın. Herkes kaldırdığında sorun az da olsa çözülmüş gibiydi. Can: Alçin’i herkes seviyor numara yapan yoksa. Yekta: Abi ben çok sevdim ama korkum da var biraz. Doruk: Ekrem sen neden konuşmuyorsun? Ekrem: Konuşmanız o kadar saçma ki. Koray: Neden öyle dedin? Ekrem: Basın toplantısında ortak olacağınızı söylediler. Size büyük bir zarar vereceğini sanmıyorum bence Alçin adaletli biri hak edene hak ettiği gibi davranan ve istemeden olsa maskelerini takmak zorunda olan bir kız. Sonuçta piyasa da bilinen ve genç girişimci adıyla Arslan Eryiğit’in varisi. İtibarını korumak zorunda olduğu için onu alt etmeye çalışanlara cevap veriyor o kadar. Ama sizin sakladığınız bir şeyi öğrendiyse kızgın ya da kırgın olabilir bir de Berçem Hanım ne yaptıysa ona fena kurulmuş halde. Arslan’ın baş varisi olarak düşünüyorsunuz ama belki de kendi aralarında böyle bir karar vermişlerdir kim bilir. Belki de ikizler dediğiniz kişiler Fransa’yı sevdiği için orayı istemişlerdir ve orayı büyütmek istiyorlardır. Bence Alçin’in arkasından teoriler üreteceğinize yüzüne karşı söyleyin ve sorun. Karan: Doğru yaptığımız yanlış. Neyse herkes doyduysa kalkalım. Dediğinde ayaklandık ve bahçeye çıktık.
Alçin’den Numaram işe yaramıştı ve benden sonra konuşulan her şeyi duymuştum ama takılmayacaktım hepsi palavraydı tek doğru olan Ekrem’di. Şimdi bahçeye çıkmışlardı ve oturma grubuna yerleşmiştiler. Ben camımı açıp sigara yaktım ve diğer elime viski bardağımı aldım. Viskimi yudumlarken sigaramı tüttürüyordum aynı zamanda da bahçedekilere bakıyordum. Telefonum çalmaya başlayınca Aktuğ abimin olduğunu gördüm. -Alo? -Alçin ne yaptın? -Saat yedi buçukta düğün başlayacak arkalarda falan saklanırsınız Mutlular nasıl? -İyi onlarda. Ben geldikten sonra ne olacak? -Olacağı belli takı merasiminin en sonunda gireceksin. İlk danslarını ve güzel günleri başlamadan bitsin istemiyorum. -Ben de kardeşimin gecesi bozulacak hemen bitsin istemem. -Tamam. Yedi buçuktan sonra orada olurum. -Tamam hadi iyi günler. Dediğim de telefonu kapattım ve içkimi yudumlamaya devam ettim. Sigaram zaten konuşurken yarısı bitmişti. Ben biraz daha içtikten sonra söndürdüm ve odamdaki çöpe attım. İçkimi de fondip yaptıktan sonra piyanomun başına geçtim ve ‘Moonlight sonata’ çalmaya başladım ilk bölümünü. Bu parça beni dinlendiriyordu ama en çok gece babamla çalmayı seviyordum. İkimizi de dinlendiriyordu. Parmaklarım piyanonun üzerinde zarifçe dans ediyordu adeta ve beni dinlendiriyordu. Akşam unutulmaz olacaktı. Hem elbisem ile hem de yapacaklarımla unutulmaz olacaktım. Düğünden sonra babamla konuşup bir süreliğine İstanbul’a giderdim hem kızları da özledim. Yaşananlardan ötürü fazla görüşemedik. Davetler, etkinlik geceleri derken kınada da görmedim galiba düğünde de olmayacaklardı. Telefonumu elime aldım ve parçaya ara verdim. İkra’yı aradım. İlk çalışta açtığında konuşmaya başladık. -Alçin nasılsın? -İyiyim siz nasılsınız? -Biz de iyiyiz ya toplantıdan sonra görüşemedik etkinliklerin ve basın toplantısı derken kınaya da gelemedik. Düğüne de gelemeyeceğiz ama ailemiz orada olur. -Sorun değil belki bu hafta ufak bir dinlenme için İstanbul’a gelirim görüşürüz etüt falan yaparız. -Olur birkaç anlamadığımız konu var zaten matematikte. -Geldiğim de çalışırız. Tuana nasıl? -O da iyi işte, İyi ki İstanbul’dayız diyoruz valla bunca yıldır çok rahatız. Antep den iyice uzaklaştık. İstanbul da hayat kurmak istiyoruz. -En iyisi size yardımcı da olurum. Ev bakmanızda kolaylık sağlarım sonra elimden geleni yaparım merak etmeyin. -Çok teşekkürler Alçin. İyi ki seni tanımışız. Bazen korkutucu olabiliyorsun ama seni çok seviyoruz ve anlıyoruz. İşin kolay değil. -Çok doğru bazen maskemi kuşanmak zorunda kalabiliyorum. -Benim kapatmam gerek Tuana yine çıldırmak üzere. -Tamam hadi sana kolay gelsin. Dediğim de telefonu kapattım. Mert: Abla kimin ile konuşuyordun, enişte beyimiz ile mi? -Yok İkra ile konuştum düğüne gelecekler mi diye. -Abla senin bir sıkıntın var anlat belki yardımcı olurum. -Yok merak etme sadece Akını düşünüyorum. Hala aramız adam akıllı düzelmedi ona sinirim bozuldu en yakın zaman da düzeliriz inşallah. -Abla sen abimi affettin mi? -Aramızda sır olacak mı? -Affettin afettin. -Yani ama bunu düğünden sonra söyleyeceğim hatta sen söylersin olur mu bu ufak planımızı bozmayalım. -Tamam merak etme istersen hazırlanmaya başla kıyafetini makyajını falan kuaföre az vakit kaldı. Saate baktığımda saat on ikiyi geçiyordu. -Daha yıl var boş ver çalalım biraz. Piyona çalmak ister misin? -İsterim hadi göster bana. -Tamam zaten gitar çaldığın için zorlanmazsın. Şimdi bak şu tuş kalın do tuşu ve sağa doğru notalar gidiyor. Sevdiğin bir şarkıyı söyle. -‘Ah canım sevgilim.’ -Tamam zaten yavaş bir parça bak şu solda kalanlar bemol sağda kalanlar diyez dene bakalım. Mert piyanoya tek eli ile başladı ve az buçuk uzundan çalıyordu. -Güzel, notaları bildiğin için biraz biraz çalabiliyorsun ama şimdi beraber parçayı söyleyelim ben çalayım en gitarını getir. -Yok seni dinleyeceğim. -Tamam o zaman. Dediğim de başladım. -Saçların ıslanır, ellerin bana bağlanır Utanır söylemez, diz çöküp sana yalvarır Dudakların bana nasıl da yakınken öyle Bu rüyadan biri, biri beni uyandırır Saatler geçmiyor, bu rüzgâr artık esmiyor Bana senden kalan hatıralar da yetmiyor Ellerim üşüyor, fotoğraflar konuşmuyor Bu zalim dünyada hiçbi' şey beni ısıtmıyor… Mert bana hayran gözlerle bakıyordu. Bir anda şarkıyı söylemeyi bıraktım ve ona sarıldım. -Kardeşim seni çok seviyorum. Bana inan. -Abla neden böyle konuşuyorsun sevgine inanıyorum. Ayrıldığımda yüzüne bakmaya başladım. -Kardeşim ne olursa olsun seni çok seviyorum bunu sakın unutma. -Abla beni korkutuyorsun neden böyle dedin? -Hiç sadece bilmeni istiyorum o kadar. Onun alnını öptüm ve alnımı yasladım. Kızık sesle -Özür dilerim, üzülme tamam mı? -Tamam özür dilemene gerek yok. -Hadi git ben biraz dinleneceğim. -Tamam ama iyisin değil mi? -Evet evet sadece gecenin verdiği yorgunluk var üzerimde. -Tamam o zaman ben çıkıyorum. Mert gidip kapıyı kapattığı an gözlerimden yaşlar firar etti ve hemen giyinme odama gittim. Kimsenin beni duyamayacağı yere. Gözyaşlarım akmaya devam ediyordu. Ben sadece üçüzlerime ve kardeşime üzülüyordum. Onlarında benden farkı yoktu aslında onlar için de yıkım olacaktı. Özür dilerim kardeşlerim ama gerçekler ortaya çıkmalı. Sizin de buna hakkınız var ve tabi bütün ailenin de Berçemin yaptığını öğrenmeye hakkı var. Ben makyaj masamda kendime bakarken bir anda gözlerimin kapandığını hissettim ve kafamı kollarımın arasına koyduğumda uyudum. … Neredeydim bilmiyorum kapkaranlık bir yerdeydim ve üzerime doğru ışık huzmeleri süzülüyordu sanki bana yok gösteriyorlardı. Işık huzmelerini takip ettiğimde beni ilk önce Koray ve Karan abim karşıladı. -Abi neden buna izin verdiniz? -Her şey sizin iyiliğiniz içindi o kötüydü. -Nasıl böyle konuşursun o senin ikizin! Evet bir hataya düşmüş ama bunun sorumlusu benim, benim yüzümden o bataklığa düştü. Karan: Kardeşim öyle düşünme o ne yaptıysa kendi yaptı. Bak bize biz savaştık ama o bu savaşta yenilip çekip gitti. Onlar uzaklaştığında İkizler önüme geldi. Ege: Kardeşim her zaman yanındayız. Efe: Kardeşim asla yalnız değilsin. -Teşekkürler sizi çok seviyorum. Dediğim de onlarda uzaklaşmaya başladı ve arkamda bir nefes hissettim. Barkın: Unutma sen Alçin Eryiğitsin hayatın için en iyisi neyse onu başarırsın. Arslan Babanın öğretilerini sakın unutma, her zaman yanında olacağım. Yakında veya uzakta. Seni seviyorum -Barkın lütfen gitme yanımda ol kendimi güçsüz hissediyorum. Bu sefer kaybedeceğim gibi hissediyorum. -Kim olduğunu unutma, ben her daim yanındayım, kendine güven. Hayır ben savunmasız bir çocuk olmak istiyorum ben çok sıkıldım güçlü durmaktan o maskeleri indirmek ve özgür olmak istiyorum. Lütfen bana yardım edin. Allah’ım ne olur bana dayanma gücü ver. Arslan: Kızım. -Baba, baba beni bırakma ne olur, ben yıkılıyorum, ben kaybediyorum. -Kızım üzülme ve dik dur seni kurtaracağım üstesinden beraber geleceğiz. -Baba ben ilk kez yaptığımdan pişman olacağım. -Kızım kim olduğunu unutma ben ve kardeşlerin her daim yanındayız. -Baba beni bırakma, baba…Baba bana yaşayamadığım çocukluğumu ver ne olursun. Ben çok yoruldum. -Kızım her zaman yanındayım ve seni bırakmayacağım. Dediğin de uzaklaşmaya başladı. -Baba gitme herkes beni bırakıyor, gitme. Birinin bana seslendiğini hissediyordum ama görmüyordum sadece babamın gittiğini görüyordum. -Baba gitme…Yalnız bırakma… -Alçin! -Baba gitme…GİTME! Diye sıçrayarak gerçeğe döndüğüm de bana seslenen kişiye baktığımda Aden ve Akındı. Onları gördüğümde direk ağlamaya başladım. -Alçin neler oluyor? Babam nereye gidiyordu. -Y-yok Arslan Babam gidiyordu. Aden: Kardeşim ne gördün rüyanda? -Lütfen gidin yalnız bırakın beni. Akın: Saat geliyor annem hazırlandıysa aşağıya gelsin dedi. -Tamam on dakika ya geliyorum. Dediğim de odadan çıktılar ben de saçlarımı masanın üzerindeki kıskaçlı toka ile geçici olarak tutturdum ve hazırlanmaya başladım. İlk önce İstanbul’dan getirdiğim ayakkabımın kutusunu markanın poşetine koydum ve makyaj malzemelerimi ve fırçalarımı hazırlamaya başladım. … Gerekli olanlar hazır olduğunda Cemre ablaya takacağım takıyı da içine koydum ve siyah ufak el çantama ihtiyaçlarımı koydum. Elbisemi torbasına güzelce yerleştirdikten sonra kendi takacağım seti de koydum ve dağınık olan saçlarımı tarayıp banyoma gittim. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra yüzümü eski haline getirdim ve yüzüme gülümsemem mi taktım ama ruhen en umursamaz ve soğukkanlı olamam gerekiyordu etkisin de kaldığım rüyayı sonra düşünecektim. Odama geçtiğim de Koray abimi gördüm. -Kardeşim iyi misin? -Evet sadece uyudum ve biraz sersemim o kadar ben torbamı alayım sen de elbiseyi al. -Tamam nerede. -Giyinme odasında gel. Dediğim de ben torbayı abim de elbiseyi aldı. -Nasıl bir elbise giyeceksin? -Çiçekli elbisemi diken kadının başka diktiği çok asil bir elbise giyeceğim. -Merak ettim inşallah çok yakışır. -İlk kez giyeceğim o yüzden bilmiyorum beraber göreceğiz. Dediğim de salona giriş yaptık. Yasemin: Kızım iyi misin? Pek sesin soluğun çıkmadı bugün. -Merak etme anne sadece biraz uyudum ondan. Cemre: Hadi çıkalım artık. Yasemin: Tamam kızım annenler de direk kuaföre gelecek. Hadi bakalım arabalara. ***** Kuaförde orta sandalyelerden birindeydim ve benimle ilgilenecek olan kız geldi. -Elin maharetli mi? -Maharetlidir efendim. Siz bana istediğiniz modeli gösterin lütfen. Telefonumdan modeli gösterdiğim de inceledi ve bana döndü. -Bu modeli yapabilirim dilerseniz başlayayım. -Tamam ama saçım önemli unsurlardan biri, dikkatli olun. -Merak etmeyin Melek en yetenekli kızlarımızdan biridir. -Başlayabilirsin. Dediğim de modeli yapmaya başladı.
Yarım saat sonra -Çok güzel tam istediğim gibi oldu. Elin pek bir maharetli. -Bu güzel iltifatları sizin gibi bir hanımefendiden duymak ne güzel. -Makyajımı yapacağım neresi müsait? -Kendi ürünlerinizi getirdiniz sanıyorum. -Evet kendi ürünlerimi getirdim. Sağlık açısından daha hijyenik. -Kendi masanızı kullanabilirsiniz. Dediğinde ben de torbamdan makyaj çantamı çıkardım ve makyaj yapmaya başladım. Kız ürünlerimi görünce hayranlıkla baktı ama ben önemsemedim sonuçta kullandığım ürünlerin kalitesinde ürün yoktur burada ve benim cildim önemli. Herkese sürdükleri şeyleri istemem. -Ürünleriniz ne kadar da lüks markaların ki. -Cildim benim için önemli ve bu markaların ürünleri çok kaliteli ayrıca yaptığım meslekten dolayı da bazen gönderiyorlar. -Çok şanslısınız, güle güle kullanın. -Teşekkürler. Dediğim de makyajıma hız kesmeden devam ettim. … Makyajımı bitirdiğimde bir sorun var mı diye incelemeye başladığımda harikuladeydi. Gözlerime dumanlı, keskin, kahve ve siyah tonlarını harmanladığım liner çektim ve bu gözlerimi daha ön plana çıkarıp güzel göstermişti bir de maskara ile kirpiklerimi kıvırıp uzatmıştım. Ten makyajımda bir sorun yoktu ve elmacık kemiklerimde ki highliter çok güzel ve olması gereken ışıltıyı yüzüme vuruyordu. Makyajımın starı olan bordoya kaçan ama bordo olmayan koyu kırmızı bir ruj ile finali yapmıştım. Bu tarz makyajlar beni çok güçlü, asil ve çekici gösteriyordu. Çevreme baktığımda çoğu kişi hazırlanmıştı ve tek tük insanın kaldığını ve Cemre ablanın sadece gelinliğinin giyilmesi kalmıştı. -Giyinme kabinleri nerede? -Arkada olacak size eşlik edeyim. Dediğinde arkaya gittik ve benim elbisemi isteğim üzerime ayrı bir yere asmışlardı. -Teşekkürler çıkabilirsiniz. Dediğim de kız çıktı ben de üzerimdekileri çıkarıp elbiseyi üzerime geçirdim. Elbise tam vücuduma uygundu ve beni çok asil gösteriyordu. En önemlisi beni güçlü gösteriyordu. Elbise baştan aşağı ihtişamlı ve sadeydi. En önemlisi sadeliğinde bu güzelliği yakalamasıydı. Son olarak ayakkabı kaldığı için içeriye geçtim. Beni görenler büyülenmiş gözlerle bakıyordu. Afra: Yasemin valla kızının güzelliğinden benim kızım gölge de kalacak gibi. Ben araya girdim ve noktayı koydum. -Kendi ışığına güvenen başkasının parlamasına mâni olmaz. Kadınlar bana şaşkınlık içerisinde bakmakla kaldıklarında ben yerime oturdum ve poşetimden ayakkabı kutumu çıkardım. Yasemin: Kızım o markayı çok seviyorsun anlaşılan hep o markanın topuklularını giyiyorsun. -Evet çok zarif ve asil görünüyorlar. Bence her kadın bu markadan bir tane ayakkabısı olmalı. Dediğimde kutuyu masaya bıraktım ve kapağını açtım. İçerisinden ayakkabıları çıkardığımda herkes şaşkınlıkla bakıyordu. Yasemin: Kızım neden yılan topuklu bir ayakkabı tercih ettin, Biraz garip olmadı mı? -Ben öyle düşünmüyorum kıyafetime en uygun ve gösterişli ayakkabım buydu. Yılanın anlamını bilir misin anne? -Hayır sadece kötü anlama geldiğini hissediyorum. -belki de ama anlamı yaşam, ölüm, sihir ve bilgiyle ilişkilendirilmiştir. Bilgi günümüzdeki en önemli şey ve Ölüm sadece toprağa gömülmekle olan bir eylem değil insan ruhunda da yaşayanları ölü olarak kabul eder değil mi? Annem yüzünü biraz eğdi ve -öyle kızım haklısın.
***** Sizce neler olacak? Alçinin planı ne? sezon finali ile karşınızdayım. Okunma, oy ve yorum sayıları artarsa çok iyi olur. Yaklaşık bir ay ara vermeyi düşünüyorum ama u süre değişedebilir. takipte kalın. özellikle de son üç bölüm için olan yorumlarınızı çok merak ediyorum.
|
0% |