Yeni Üyelik
26.
Bölüm

23.Bölüm Part 2: Fedakarlığın Altındaki Bedel!

@ceren_ellie

 

 

Mertten

-Efe abi sen ne yapmaya çalışıyorsun? Görmüyor musun ablam sizin için ne kadar uğraşıyor?

-Mert bilmediğin şeyler var o yüzden karışma.

-Karışırım çünkü yaptıkların ablamı üzüyor.

-Ne çabuk unuttun onu ablan yerine koymadığını. Bu ne sahiplenme, biz onunla yedi yıldır kardeşiz siz ne bilebilirsiniz ki?

Akın: Efe ileri gidiyorsun üçüzüm bitti kardeşim mi başladı.

Efe: Ne haliniz varsa görün yarın öbür gün sizi de geçtiğinde göreceğim sizi.

Ege: Efe çok ileri gidiyorsun ve dönüşü olmayan laflar ediyorsun, yönetme hırsın kardeşini ezecek ya da onu üzecek kadar büyüdü mü?... Belki de bizim bilmediğimiz çok şey vardır mesela neden bir anda Arslan’ın varisi olduğumuz gibi. Neden sabahın erken saatlerinde Babamızın bir anda varisi olduğumuzu öğrenmemiz gibi. Alçin’in satıldığını zaten biliyoruz peki biz?

Efe: Ne olacak bizi de sattılar sonunda ama önde gösterilen ve en kıymetli olan hep Alçin oldu.

Ege: Kıskançlığın boşa Alçin’i anlayamam ama vardır bir bildiği. Bence geçmişte bilmediğimiz şeyler döndü ama acısı senin sayende hiç olmayacak zamanda çıkıyor. Şimdi Fransa da ki şirketin geleceğine mi yoksa senin saçma kıskançlığına ya da yönetme hırsına mı odaklanacağız?

Efe: Merak etme Alçin de gider oraya babam ile bir güzel yönetirler bize de bir şey kalmaz.

Ege: YETER EFE YETER! Sinirlenmeye başlıyorum ya bir insan kardeşi ile gurur duyacağı yerde nasıl böyle davranır?

Efe: Gözünü aç artık Ege. Alçin hep gözdeydi ve öyle de olacak. Genç girişimci Arslan Eryiğit’in biricik ve gözde varisi Alçin Eryiğit.

Ege abi bir anda Efe abiye tokat attı.

Ege: Yeter dedim değil mi? Sen böyle biri değilsin, sen Alçin için canını bile verecek kadar seven birisin Efe, o yüzden kendine gel ve Alçin’den yaptıkların için özür dile yoksa ben de seninle konuşmayacağım.

Efe: Bir kız için ikizini karşına alıyorsun öyle mi?

Ege: BİR KIZ DEDİĞİN SENİN KARDEŞİN KARDEŞİN, YETER ARTIK KENDİNE GEL!

 

Ege abinin ablamı koruyuşu çok iyiydi inşallah Efe abi yaptıklarından ötürü pişman olur da bu konu kapanır yoksa ablam bu olayda çok üzülecek.

 

Alçin’den

Kliniğe gelmiştik, ben direk arabadan inip kliniğe giriş yaptım ve arkamdan Seferin geldiğinden emindim.

-Hanımefendi randevunuz var mı? Böyle giremezsiniz.

Sefer kadını hallederdi ben Gökcan abinin odasını gördüğüm gibi girdim ve onun yanına koştum. Hastası vardı ama ben çok kötüydüm.

Gökcan: Alçin bu halin ne?

-A-abi b-ben…

-Tamam gel buraya.

Dediğinde ayağa kalktı ve bana sarıldı.

Gökcan: Sevilay Hanım bu hafta içinde size ekstradan bir seans ayarlamaya çalışacağım lütfen kusura bakmayın.

-Sorun değil, sonra gelirim.

Gökcan: Alçin neler oluyor?

Gökcan abi saçlarımı okşamaya başlamıştı.

-A-abi ben nerede hata yapıyorum?

-Şşşt öncelikle içini dök sakinleş sonra konuşalım.

Kafamı salladım.

Gökcan: Cansel!

-Buyurun Gökcan Bey.

-Bugünkü tüm seansları iptal edin ve daha uygun zamanlara aktarın bugün daha fazla hasta kabul etmeyeceğim. Su ve atıştırmalık tatlı bir şeyler getirin.

-Tamam Gökcan Bey ilgileniyorum.

Gökcan abi ile odadaki üçlü koltuğa oturduk ve ona sarılarak ağlıyordum.

-Alçin, İkizlerden biri mi bir şey yaptı? Sen ne olursa olsun asla böyle ağlamazsın.

-A-abi hem o hem de…

-Tamam sen içini dök sonra devam edelim bütün günü sana ayırmış bulunuyorum.

-Teşekkürler abi iyi ki varsın.

Benim ağlamam bir yarım saat sonra bittiğinde kendime gelebilmiştim.

-Elini yüzünü yıka ben de üzerimi değişeyim sonra konuşalım.

-Tamam.

Dediğim de odadaki tuvalete girip elimi yüzümü yıkayıp çıktım. Yüzüm kızarmaktan beter olmuş vaziyetteydi.

Gökcan abi odadaki dolaptan yedek kıyafetini çıkarıp tuvalete girdi. Çıktığında pembe gömlek ile dönmüştü. Sanıyorum pozitif enerji yaymak için tercih etmişti.

-Evet seni dinliyorum, en başından anlat.

Derin bir nefes alıp sehpadaki sudan biraz içip başladım.

-Babam biliyorsun ki Fransa ya gitti.

-Evet şirket ile ilgilenecekmiş.

-Ben de buradaki şirket ile ilgilenmek ve seninle görüşmek için bugün geldim. Öğlen şirkete geçtiğimde toplantı yapmak istedim ve önceden haber göndermiştim bu yüzden şirkete geçtiğimde direk toplantıya girdim bir saatin sonunda şirket avukatıyla birlikte odaya geçtik ve biliyorsun basın bizi sürekli takip ediyor. Bununla alakalı bir paylaşımı yapmasını söyledim. Konuşmamız bittiğinde odaya ikizlerim, üçüzlerim ve Artuç girdi.

-Kardeşlerini de mi getrdin?

-Evet, tatil olur diye neyse öyle arası olduğu için hadi yemeğe gidelim dedik ve çıkacakken Efe…

-Anladığım kadarıyla Efe ile kavga ettiniz.

-Evet ama ne kavga…

-İstersen sonra konuşalım anlatamayacaksan.

-Yok şimdi konuşalım da bitsin. Efe bana ‘Babam ne zaman yurt dışına çıksa ilk seninle konuşuyor ve şirket meselelerinde hep sen en öndesin biz sanki varis değilmişiz gibi davranılıyor.’ Dedi abi o an başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Ege ile tartışmaya başlamaları öldürücü darbe gibi oldu çünkü biliyorsun ne olursa olsun kavga etmelerine dayanamıyorum özellikle de benim yüzümden kavga etmelerine dayanamıyorum.

Aralarında konuşulanları aktardım ve bu sefer kendi düşüncelerimden bahsetmeye başladım.

-Abi aynen bu cümleler kuruldu ama benden sonra ne oldu bilmiyorum. Şimdi kendi düşüncelerime geldiğimde biliyorsun durumları babam illaki anlatmıştır.

Onlar için olmayan çocukluğumu bile feda etmişken bunları hak etmedim.

-Anlıyorum ne yaptıysan ve hala yapıyorsan kardeşlerin ve geleceğin için yapıyorsun özelliklede kardeşlerin için.

-Evet. Ben çok mu Amerika da ki şirketi istiyorum sanıyorsun abi. Aslında en çok sorumluluk ve tehlike o şirkette. Onlar olurda altında kalmasın diye kendimi ateşe atıyorum, her geçen gün kendimden vazgeçiyorum sonunda gördüğüm muamele çok ağrıma gidiyor.

-Alçin seni çok iyi anlıyorum. Onlara olan sevgin ve bağlılığın hayatının önüne geçti ve bu seni ne kadar istemesek de yıprattı. Şimdi o aile ile bağlantıları kalmadığı için ne yapmayı düşünüyorsun?

-Bilmiyorum abi…

İçimde bir boşluğun düştüğünü hissettiğim için kafamı Gökcan abiye çevirdim ve devam ettim.

-Sakıncası yoksa sigara içebilir miyim?

-Tabi ben sana küllük çıkarayım.

Dediğinde ayaklandı ve dolaptan küllük çıkardı ben de çantamdan paketimi ve çakmağımı çıkardım.

-Sigara içme durumun nasıl?

-Azalttım ve sadece bu tür durumlarda içiyorum o kadar. Eskisi kadar değil hatta aklıma bile gelmiyor.

-Çok güzel ve iyi bir gelişme, yaşına rağmen yanlışından çabuk dönmek senin açından iyi.

-Evet.

Bu sefer yapmadığım bir şeyi yaptım ve dumanı ciğerlerime çektim ama bu hareketim beni öksürttü.

-Alçin! Alçin iyi misin?

-İyiyim sadece ilk kez ciğerlerime çektim dumanı belki de içimi yakarda acımı unuturum.

-Yapma bir daha böyle kendine zarar veriyorsun.

-Tamam zaten sevmedim. Neyse devam edersem abi o an ona bağırıp çağırmayı ve neler feda ettiğimden bahsetmeyi çok istedim ama babam burada değilken daha da karıştırmak istemedim.

-En doğrusunu yaptın, söyleyeceklerini belki kaldıramayacaklardı. Baban gelene kadar kendine dikkat etmelisin.

-Evet zaten kardeşlerim buradayken aile içi sorunları konuşmak istemiyorum.

-Sen bilirsin.

-Abi görüyorsun halimi on yedi yaşında yirmilerinin sonunda bir genç gibiyim. Arkadaşlarımla gezeceğim ve sadece üniversite hayali ile yaşayacakken omuzlarımdaki bu yükü görüyorsun değil mi, sırf mevkime uygun olsun ve insanların yaşıma rağmen beni adam yerine koymaları için büründüğüm kılığı görüyorsun değil mi?

 

Benim gözyaşlarım tekrardan firar etmeye başladı ve sigaramdan yeniden duman çektim. Gökcan abi bu sırada karşıma geçtiği koltuktan tekrar yanıma geldi ve bana sarıldı.

-Abi ben çok yoruldum. Bu yaşımda dayanacak gücüm kalmamış gibi hissediyorum. Öncelikle Dinçerler ile olan aile sorunları sonrada kardeşimle yaşadığım sorun…

 

Sigaramdan son dumanımı çektim ve küllüğe bastırdım. Asistanın getirdiği atıştırmalıklardan da yemeğe başladım.

-Alçin ne olursa olsun yanındayız, kendine bu kadar yüklenme, senin de sınırların ve yapabileceklerin var. Lütfen kendine bu kadar yüklenme.

-Abi benim motor yarışlarında hep ölümle oynama sebebimi hep kazanma ve kaybetmeyi hazmedemediğim için sanıyorlar ama aslında ölümle oynama sebebim bir hiç uğruna ölmemek. Öleceksem de kazanmak için öleceğimi bilmek.

-Alçin senin acilen bu işlerden uzaklaşman gerek. Çok yanlış sularda yüzüyorsun.

-HAHAHAHA! Abi sen ciddi misin? HAHAHHAAH!

-Alçin neden gülüyorsun, iyi olduğundan şüpheliyim.

-Abi ara ver diyorsun. Benim öyle bir lüksüm yok ne yazık ki.

-Alçin beni dinlemiyorsun.

-Tamam motor yarışlarını tamamen bırakırım ve bir daha yolların ve gecenin kraliçesi oyuncu olmam ama varisliyi asla. Ara vermek ya da bırakmak gibi bir lüksüm yok.

-Motor yarışlarını bırakmak yararına olur ama varisliyi bırak demiyorum sadece ara vermelisin. Ruhsal sağlığın için bu çok önemli.

-Abi ben ara verirsem meydan boş kalır ve insanlar direk ikizlere saldırmaya başlar. Onların kaldıramayacağı şeyler gerçekleşebilir. Benim ara vermem yani piyasadan bir süre çekilmem onlar için büyük risk ve bunu babam da istemez. Her en kadar en çok ben seviliyormuşum gibi gösterilse de asıl amaç ikizleri korumak.

-Alçin kendini bu kadar zorlama, sen de insansın, her şeye yetişemez ya da yönetemezsin.

-Babam nasıl yapıyor, o nasıl her şeye yetiyor o zaman?

-O da zorlanıyor ama ortaklarınız var, büyük şirketlerle kendi ilgilenmiyor sonuçta. Temsilcileriniz var ama konu bu değil, konu sensin.

-Abi konu ben olmaktan çoktan geçti hatta konu hiçbir zaman ben olmadım benmişim gibi gösterildim.

Bir anda ayağa kalktım ve Gökcan abiye döndüm.

-KİM İÇİN BUGÜN BENİ SUÇLAYAN İKİZ KARDEŞİM İÇİN!

Sinirden artık titremeye başladım.

-Alçin otur, titriyorsun.

Beni kolumdan tutarak oturttu ve su içirdi.

-Derin derin nefes al, kriz geçirmeni istemiyorum.

Ben bir anda tekrardan ağlamaya başlayıp güldüğümde gerçekten de ruhsal sağlığımı kaybettiğimi hissediyordum.

Atıştırmalıklardan Ağzıma bir tane kurabiye attım ve yemeye başladım.

-Abi şimdi sana bir tanım yapacağım ve beni anlayacaksın tamam mı?

-Ben seni hep anlıyorum Alçin.

-Tamam tanımım şu; onlar gül bahçelerinde günlerini gün ederken, günden güne cehennem ateşlerinde onlar için yanarken kendi geleceğimi kurmaya çalışan biriydim ben.

Onlar çocuklarını güzelce yaşarken benim sadece piyanom ve Gümüş’üm vardı.

-Alçin lütfen kendini artık yıpratma. Bak böyle yaparak sonuca ulaşamayız.

-İşte abi sende kendi ağızınla söylüyorsun. Benim sadece mutlu göründüğüm ve sıcak olduğum maskelere ihtiyacım var. Duygularımı bile özgürce yaşamaya hakkım yok.

-Öyle demek istemedim. Yanımda tabi ki de kendin olacaksın, istediğin duyguyu burada yaşayacaksın. Ben sadece kendini çok yıprattığın için öyle dedim sen yanlış anladım.

-Sağ ol be abi. Sen olmasan ben ne yapardım bilmiyorum. Herkesten çok sana yakın hissediyorum tabi babamdan sonra bir de barkından sonra tabi.

-Bilmez miyim? Çağırayım mı Barkını ister misin?

-Hayır abi, beni böyle görsün istemiyorum. Çok üzülür.

-Tamam zorlamayacağım. Bana Dinçerler hakkında bahsedeceğin bir şey var mı? Kavgayı dinledim ve seninle tekrardan gurur duydum. Güçlü duruşun ve gerçekleri açığa çıkarman çok güzeldi.

-Teşekkürler abi ama şu an Dinçerler en son düşüneceğim şey.

-Tamam nasıl istersen.

-Abi bir kere de olsa, bak valla bir kerecik çocuk olmak ve lunaparkta çocuk gibi pamuk şeker yiyip babamın tatlı küçük bebeği olmak istiyorum.

-Baban Fransa’dan gelince gidersiniz, hatta ben konuşurum.

-Olur çünkü ben cesaret edemiyorum böyle konularda.

-Bak bakayım bana.

Beni göğsünden kaldırıp yüzüme baktı.

-Sakın babandan korkma ya da çekinme çünkü bu hayatta ki en değerli varlığın o. Hep öyle söylerdin unuttun mu?

-Unutmadım hala da öyle ama bu tarz hassas konularda zorlanıyorum.

-Tamam ben konuşurum ama bunun hakkında ayrı bir seans yaparız hem babam da olur.

-Gerçekten mi?

-Evet yeter ki sen iste.

-Abi sana söylemek istediğim bir şey var

-Tabi seni her zaman dinlerim ve dinliyorum sormana gerek yok.

-Tamam.

Boğazımı temizledim ve söylemeye başladım.

-Alırım başımı, başım bir deli nehir

Silerim yaşımı, siler ismimi şehir

Kestirir saçımı, kendimi avuturum

Bir gülü kurutur, kurursa unuturum

Bir mektup yazarım yokluğundan da ağır

Bir kedi alırım, sen de anneni çağır

Ellerin aklımda, sevdan kalbimde kalır

Hep hüsran, hep kahır, söyle artık, olsun.

 

-Sesine bayılıyorum çok güzel söylüyorsun ve kendini şarkılar ile ifade etmen de ayrı güzel.

-Teşekkür ederim ne zaman üzgün olsam Sertab Erener ve şarkıları aklıma geliyor özelliklede İncelikler şarkısı.

-İncindim incitildim derinden

Terk ettim kendimi

Tesadüfen karşılaştım içimde

Kendimle yeniden

Bir minicik kız çocuğu bak

Duruyor orada hâlâ

Anlatamam gördüklerimi

O neşeli çocuğa.

 

Abi bu şarkı bence tam benim hayatımı anlatıyor sadece benim bir çocukluğum olmadı o kadar.

Gökcan abi bana sarılmakla yetindi o kadar. O bile bana karşı çıkmazdaydı ve babamın bana sarıldığı gibi sarılarak beni sakinleştirmeye çalışıyordu o kadar.

-Abi teşekkürler ama artık eve geçeyim geç oldu sen de gel hatta beraber yemek yeriz yolda Barkını da ararım bizim eve gelir.

-Tamam sen nasıl istersen bugünümü sana ayırdım dediğim gibi.

-Sağ ol abi babamı aratmamak için elinden geleni yapıyorsun ama yokluğu çok zorluyor.

-Merak etme işleri yoluna koyduğu gibi gelir ve yine onun küçük bebeği olursun.

-Onun küçük kızı ya da bebeği tam olarak olamayacağım çünkü sorumluluklarım arttıkça artıyor ve ben kardıramayacağım diye çok korkuyorum daha şimdiden yıkıldığımı hissediyorum.

-Öyle hissetme sen çok güçlü ve akıllı bir kızsın. Ne yapacağını iyi bilirsin.

-İnşallah abi.

Dediğimde odadan çıktık.

Sefer: Alçin iyi misin? Çok merak ettim.

-Teşekkürler Sefer eve götür bizi.

-Tabi buyurun.

 

*****

Eve geldiğimizde kendimi hiç hazır hissetmiyordum yüzümdeki kızarıklıklar hala kendini koruyordu ve çökmüş durumdaydım.

Telefonumu çıkardım ve Barkını aradım.

-Sevgilim?

Onun açtığını anladığımda telefonu Gökcan abiye verdim.

-Merhaba Barkın ben Gökcan.

-…

-Evet Alçin Antep’ten döndü ve şu an sana ihtiyacı var. Eve gelebilir misin?

-…

-Tamam o zaman görüşürüz.

Dediğinde kapattı.

-Ne dedi?

-Geliyor ve çok meraklandı.

-Tamam hadi eve girelim.

Kapıyı çaldığında içeriden koşturma sesleri geldiğinde kapı açıldı. Lâl ve Mert bizi karşıladı.

-ABLA!

Deyip bana bir anda atlayınca ben neye uğradığımı şaşırdım.

-Dur dur düşeceğiz.

-Tamam ama senin bu halin ne, Efe yüzünden değil mi? Bak gör nasıl yapıyorum onu.

Dediğinde gidecekken ben onu durdurdum.

-Sakın Mert senin ya da üçüzlerin bu konuya karışmasını istemiyorum, kararım kesin ve net anladın mı?

-Tamam sırf sen istiyorsun diye ama kendini onun için üzme.

-Tamam sen şimdi içeriye geç.

Dediğim de Lâle döndüm.

-Lâl sofrayı kur açım, Barkında gelince yemek yiyeceğim.

-Tamam zaten bir şeyler hazırlamıştım hemen kuruyorum sofrayı.

-Abi ben bir üzerimi değiştireyim sonra sofraya geçeriz.

-Tamam sen rahatına bak ben salondayım.

Odama çıktığımda giyinme odam girdim ve üzerimi çıkarıp üzerime raht olmak için siyah pijama takımımı ve siyah terliklerimi giydim. Takılarımı çıkarıp üzerimdeki ağırlıklardan kurtuldum.

 

 

Aşağıya indiğimde üçüzlerin, Gökcan abi ile kaynaştıklarını görmek beni çok mutlu etti. Gökcan abinin yanına oturduğumda bana odaklanmışlardı.

Gökcan: Nasıl hissediyorsun?

-Bilmiyorum sadece Efe ile yüzleşmek istemiyorum o kadar.

-Tamam, zaten odasına çıktı. Yüz yüze gelmezsiniz belki.

Ege: Kardeşim Efe saçmaladı farkındayım ama lütfen kendini yıpratma.

Egenin sözünden sonra kapı çaldı ben hemen ayaklanıp kapıyı açmak için gittiğimde Lâl de gelmişti. Ben kapıyı açtığımda Barkını kapıda görünce hemen dudaklarına atladım ve onu öptüm.

Dudaklarında hayat bulduğumu ve bana iyi hissettirdiğini görüyordum ve yaşıyordum. Onun duygularını ve kendi duygularımı en çıkmazdayken aktardığımız duygusal bir yöntemdi. Dudaklarından ayrıldığımda alınlarımızı birbirine yasladık.

-Sevgilim çok mü üzdüler seni?

Sadece alnımı yaslamakla yetindim.

-İyi ki geldin seni çok özledim ve ihtiyacım var.

-Her daim yanındayım.

Dediğinde yeniden dudaklarımdan öptü ve montunu çıkarıp Lâle verdi. Bu manzaraya bazı korumalar ile şahit olsa da umurumda değildi.

Ege: Hoş geldin barkın.

Ege ile ellerini çarpıştırdılar ve sarıldılar.

Barkın: Selam Kardeşim nasılsın?

Ege: Nasıl olayım(?) Gördüğün gibi.

Barkın: Geçecek. Neler atlattınız bunu mu atlatamayacaksınız.

Mert: Hoş geldin enişte.

Akın, Aden: MERT!

Mert: Tamam sustum.

Barkın: Merhaba Mert ve üçüzler.

Akın: Merhaba.

Aden: Merhaba Barkın.

Barkın selamlaşma faslından sonra yanıma oturdu ve beni göğsüne çekip saçlarımı okşamaya başladı.

Gökcan: İsterseniz yemeğe geçelim artık.

-Olur abi, geçelim.

Dediğimde sofraya geçtik. Lâl aperatif şeyler hazırlamıştı ama akşama daha iyi şeyler olacağından eminim.

-Alçin nereye geçeceksin?

-Abi sen başa geç, ben Barkınla çaprazında oturacağım.

Aden: Olmaz sen varissin ve dedemizin sağındasın.

-Ama şu an konakta değiliz ve variste değilim…Yani şu anlık.

Dediğimde herkes şaşkınlıkla bana bakıyordu. Oturduğumda herkes arkamdan oturdu ve yemeğe başladık.

Ege: Ne demek şu an varis değilim?

-Ege bugün varis olmak istemiyorum öyle hissetmek istemiyorum yani.

-Anladım ama seni böyle görmek beni üzüyor, hepimizi üzüyor.

-Beni düşünmeyin, önünüze bakın. Lâl sen de Efeye atıştırmalık götür aç kalmasın.

Mert: Şu durumda bile Efe abiyi düşünmen gerçekten de inanılmaz.

-Ne kadar kavga etsek de kardeşiz.

Yemek faslı da sessizce bitmişti ve şu an Barkın ile odamda yatağımda uzanıp dertleşiyorduk.

Barkın: Anlıyorum seni ve bu anlattıkların aramızda kalacak tıpkı diğerleri gibi merak etme.

-Biliyorum sana olan güvenim sonsuz.

-Benim en değerli varlığım, seni çok seviyorum.

-Ben de seni çok seviyorum Barkın. Ailen nasıl?

-Annem dedi ki gelinimi düzeltmeden gelme dedi. Onun moralini düzeltmezsen ben seni düzeltirim dedi.

-Hahaha annenin bana olan güvenine ve sevgisine hayranım.

-Babamda annemde seni kızları hatta gelinleri yapmış gidiyor.

-İnşallah hep böyle mutlu oluruz ve üstümüzdeki kara bulutlar gider.

-Hadi çarşafın altına girelim üşüdün.

-Tamam girelim.

Dediğimde çarşafın altına girdik ve Barkın beni tekrar göğsüne yatırdı. Ben boy olarak aşağıda kalsam da sorun yoktu. Kafamı kaldırdım ve beni izleyen bir çift göz ile karşılaştım. Barkın alnıma öpücük kondurduğunda kendimi huzurlu hissetmiştim.

-Barkın.

-Efendim güzelim?

-Beni öper misin?

-Çok tatlı görünüyorsun şu an ve aynı küçük bir kız gibisin ama çekiciliğin ve cilven çok kadınsı.

-Hadi ya? Ne laf yaptın öpecek misin onu söyle.

-Gel buraya benim başımın tatlı belası.

Dudaklarımı yumuşak şekilde öpmeye başladığında ona daha çok yaklaştım, sanki yakın değilmişiz gibi ama bu sırada kapı dan diye açıldı ve biz bir anda ayrılmak zorunda kaldık.

Gelenler: Aden, Akın, Mert ve Gökcan abiydi.

-Ya sizin ne işiniz var burada, hele sen Gökcan abi bunlar gibi nasıl gelirsin odama?

Gökcan: Benim bir suçum yok kardeşlerine engel olacaktım ama yapamadım ve böldük sizi.

Mert: Uuu sanıyorum çok ateşli bir anı böldük.

-HAHAHAHA!

Aden: MERT!

Akın: Ya siz ne yapıyorsunuz yatacak mıydınız, hem de biz varken?

-Birincisi benim odama nasıl destursuz girersiniz? Ben genç bir kızım ve odamda sevgilim var. İkincisi yatmak gibi bir derdimiz yok ama istesek onu da yaparız size ne? Benim hayatım ve yaşantım kimse karışamaz. Üçüncüsü odama destursuz girecek kadar olan konu ne?

Aden: Birincisi senin Barkın ile odanda yalnız kalmış olman onunla ayıplı şeyler yapacağın anlamına gelmez ve yatağına nasıl alırsın, evli misiniz?

-Aden bir de sizin ile tartışmayayım. Kıskançlık krizlerinizi çekemeyeceğim. Ayrıca gelecekte yüksek ihtimal evleneceğiz ve bu kimseyi ilgilendirmez.

Akın: O zaman evlenmeden olmaz?

Mert: Ney olmaz abi?

Akın: Mert! Elimde kalacaksın şimdi.

Mert: Abla sen bakma bu kıskançlara ben arkanızdayım istediğinizi yapın ama amca olmak için daha çok gencim.

-Teşekkürler kardeşim keşke bazıları senin kadar olgun olabilse.

Dediğimde üçüzlerime bir bakış attım ve devam ettim.

-Ama amca konusuna gelirsek o çok çok sonra.

-He iyi o zaman neyse ben çıkıyorum ben OLGUN biriyim.

Dediğinde çıktı.

Gökcan: Hahaha Allah’ım ya neyse bir daha olmaz çocuklar, rahatınıza bakın.

Gökcan abi üçüzleri güç bela odadan çıkardı ve ben de Barkına döndüm.

-Ay valla evlenince o malum işi yapmayalım diye ortamızda yatar bunlar.

-Ne zaman ortamıza yatarlar dedin?

Ben evlendiğimiz kelimesini kullandığımı şimdi anlamıştım.

-Tamam ya off!

Dediğimde ona sırtımı dönüp yattım.

-Ya tamam kızma sevgilim ama hayali bile güzel.

-Merak etme bu gidişle şirket evliliği yapacağız merak etme.

-Ama şirket evliliğinden çok ruhsal ve romantik olanını tercih ederim.

-Merak etme yakında o konuda da erken yaşta kendimi feda ederim.

-Tamam güzelim hadi dön bana, yapma böyle. Ben seni hep beklerim bak üç senedir yanındayım acısıyla tatlısıyla hala daha olmak istiyorum ama sen böyle yapınca ben üzülüyorum.

Ben bir anda doğrulup üzerimdeki gömlek gibi olan pijama üstümün düğmelerini açarak üzerimden çıkardım.

-Offf hiç beklemiyordum.

-Ay hiç heveslenme, yandım. Geldiler bana yine.

Yataktan kalktım ve açık olan camı tamamen açtım.

Barkın: Şu an ne kadar çok çekici ve ateşli olduğunun farkında mısın?

-E tabi Alçin Eryiğit olmak kolay değil.

-Ona ne şüphe.

-Hadi sarılalım.

Dediğimde yanına geçtim ve onun göğsüne ellerimi koydum ve o da belimden bana sarılıp bel boşluğumu hafif hareketlerle okşamaya başladı.

-Alçin gömleği giysen mi?

-Neden çok mu zorlanıyorsun?

-Yok seni normalde sporcu sütyeni ile görüyordum spor yaparken ama sütyen çok başka.

-Bikinide aynı şey.

-Aynı değil bu çok başka hissettiriyor.

-Ne oldu, dokunmak mı istiyorsun?

-Alçin, oynama benimle.

-Oynarsam ne olur?

Dediğimde biraz hareket ettim.

-Alçin yapma.

-Zorlanıyor musun?

-Biraz. Dekolten çok fena.

-Öyle mi?

-Evet ve beni çıldırtıyor şu anda.

-Seni tutan yok, kimse yok.

-Alçin yapma böyle canını yakmak istemem.

-Sana onu yap demiyorum ama dokunabilirsin.

-Emin misin?

-Evet artık ileri gitme vakti gelmedi mi sence?

-Bilemiyorum sen ne zaman hazır hissedersen. Sana olan saygımı ve bağlılığımı biliyorsun.

-Biliyorum ve buna minnettarım.

Dudaklarına dudaklarımı sürttüm ve nefesimi vererek konuşmaya devam ettim.

-Hadi Barkın içimizdeki yanan ateşi su misali gibi söndür.

Dediğimde dudaklarımı biraz hızlı ve açlıkla öpmeye başladığında sütyen üzerinden parmakları ile yumuşakça dokunmaya başladı. Çekingen tavrına sinir olduğum için elini tuttum ve göğsümün yanına koydum. Bu hamlemle cesaret almış olmalı ki canımı acıtmayacak şekilde sıktı ve tenimde parmaklarını gezdirerek göğüs çatalımı boydan parmağı ile okşadı. Bu hamlesi kendimi ona daha da itmem ile sonuçlandı.

Sonunda ayrıldığımızda yüzüme bakıyordu ve mutlu olduğunu görüyordum.

Barkın: Bu inanılmaz… Sen ve yaşattıkların inanılmaz.

-Sen de öyle. Dokunuşların, sözlerin bana iyi geliyor ve rahatlatıyor.

-Alçin sana söz veriyorum ama gerçekten de söz veriyorum seni bırakmayacağım.

-Ben de Barkın. Ben de seni bırakmayacağım. Kalbim hep seninle.

Dediğimde onun göğsüne sindim ve uyumaya başladık.

*****

Loading...
0%