Yeni Üyelik
30.
Bölüm

26.Bölüm: Baba-Kız gezmesi, Yaralar Sarılıyor!

@ceren_ellie

 

9 Mart Cumartesi

Saat 13.00 Lunapark.

-Baba çok heyecanlıyım, küçüklük hayalim gerçekleşecek.

-Kızım keşke söyleseydin. Senin için yapamayacağım şey yok, biliyorsun.

-Çok teşekkür ederim, canım babam.

Boynuna atlayıp sarıldım. Şu an küçük kızlara benzemiştim. Hareketlerimle, kıyafetimle.

Şu an Vialanddeydik ve çoğu insan bize bakıyordu. Çevremizdeki korumalarda cabasıydı. Kalabalık ortam olduğu için korumalar normalden fazla vardı ve etrafımızdalardı.

Üzerime giydiğim tatlı kombin ile kendimi gerçekten de çocuk gibi hissediyordum. Boynumdan hiç çıkarmadığım kolyem üzerimde süzülürken babamın arada ona bakması içimi ısıtıyordu.

 

 

 

-Baba hadi fotoğraf çekilelim.

-Olur.

Telefonumu çıkardığımda bol bol selfi çektim sonrada bir korumadan bizi çeşitli pozlarda çekmesini istedim

Bu arada Gümüşün mezar taşı da dört gün içerisinde, özel isteğimiz üzerine yapılıp yerleştirilecek.

-Kızım önce hangisine binmek istersin?

-Şurada çok eğlenceli görünen bir şey var ama beraber binelim.

-Tamam sonuçta sapa sağlam insanlarız.

-Evet hadi ilk nefes kesene binelim.

-Kızım hızlı ilerlemiyor musun?

-Baba ya hadi, çok eğleneceğiz.

-Tamam ama sonra ağlama da.

-Baba ya!

Kollarımı çiçek şeklinde bağladım.

-Tamam tamam. Ama bu kıyafetle ve tavırlarınla tam bir çocuk oldun.

Babamın elinden tutup koşturarak gittim.

-Kızım dur, koşma.

-Tamam ama çok heyecanlıyım.

-Kızım bilseydim daha önceden gelirdik.

Nefes kesenin önüne geldiğimizde kuyruk vardı.

-Off çok kuyruk varmış.

-Kızım bizim VIP Biletlerimiz var. Kolaylık olsun diye ondan aldık ya.

-Aaa doğru, hadi o zaman.

Biz ilerlerken birkaç kişinin dediğini duydum.

-Baba bir dursana.

Ben telefonumu elimde tutup sanki bir şeyi kontrol ediyormuşum gibi yaparak konuşulanları dinlemeye başladım.

-Kızım ne oldu?

-Sadece dinle ve bana ayak uydur.

-Tamam.

Dediğinde rolümüze bürünmüştük.

1: Köpeğini daha dün kaybetti ama bugün gününü gün ediyor. Davası roldü kesin.

2: Baksana Alçin’e hemen toparlamış.

3: Belki de Köpeği için hayatını dolu dolu yaşıyordur.

2: Aslında ölenle ölünmüyor.

4: Alçin değil mi o?

5: Neden gelmiş?

4: Ne bileyim?

6: Aslında ne olduğunu bilemeyiz ama bunun tek açıklaması var. Arslan Eryiğit morali düzelsin diye getirmiştir. Ölenle ölünmüyor.

7: O kadar değer veriyordu, insan bir yasını tutardı.

8: Sana ne herkesin yası belki de aynı değildir kanka. Belki de onun yas tutma anlayışı dibine kadar eğlenmektir.

7: Olur mu öyle şey? İlk gün ağladı sonra burada.

8: Ya boş ver duyabilirler hadi biz eğlencemize bakalım.

Arslan: Kızım umursamıyorsun değil mi?

-Yok, sadece merak ettim. Yoksa ne dediklerinin bir kıymeti yok. Hayatımda yeri olmayan insanların ne dediği ile ilgilenecek kadar boş değilim baba. Senin ve ailemin dedikleri önemli olan.

Biz ilerleyecekken arkamızda bir hareketlilik hissettiğimizde arkamıza döndük. Korumaların birkaç genci tuttuğunu gördük.

Arslan: Ne oluyor?

Koruma 1: Arslan Bey bu gençler size yaklaşmaya çalıştı.

-Ne istiyorsunuz?

Genç 1: Sadece fotoğraf çekilmek istiyoruz o kadar, kötü niyetimiz yok. Sana hayranız Alçin. Güçlü duruşun ve yaptıkların harika.

-Bırakın onları.

Bıraktıklarında babam ile onlara yaklaştık. Onlar telefonlarını çıkardığında beraber fotoğraf çekilmeye başladık.

İnsanlar bize bakıyordu sürekli.

Genç 2: Alçin…Yani Alçin Hanım başınız sağ olsun.

-Takmayın kafanıza. Ölenle ölünmüyor. Hayat devam ediyor ve sevdiklerimiz için güçlü durmalıyız.

Genç 3: Doğru söylüyorsunuz.

Genç 4: Sizin gibi güçlü olmayı çok isterim.

-Unutmayın ne kadar çalışırsanız o kadar başarılı olursunuz ama boş yere çalışmayacaksınız. Hedefiniz doğrultusunda emin adımlarla ilerleyerek çalışmalısınız ve her şeyden önemlisi zaman. Zaman yönetiminiz çok iyi olmalı çünkü bu hayatta telafisi olmayan tek şey zaman.

Genç 1: Teşekkürler Alçin Hanım. Tavsiyeleriniz hayatımıza ışık tutacaktır.

-Hanımı kullanmayın, şu an iş saatleri içinde değilim. Buraya eğlenmeye geldik.

Genç 3: Hiç diğer iş insanları gibi değilsiniz, çok içtensiniz.

-Teşekkürler, hadi size iyi eğlenceler.

Hepsi: Size de.

Dediklerinde bizde biletlerimiz gösterip nefes kesene bindik.

-Baba bu inanılmaz bir şeydi. Çok eğlendim.

-Kızım inanmıyorum. Benim kalbim çıkacak gibi oldu. Baksana millete, çoğu ağlıyor.

-Baba sakin ol, ucunda ölüm yok ya.

-Tamam şimdi hangisine binmek istersin?

-Kral Kong!

Dediğimde oraya gittik ve beraber tekrardan bindik.

Çıktığımızda ikimizin de midesi alt üst olmuştu.

-Kızım bir ara mı versek? Midem ağzıma gelecek.

-Evet bende bir fena oldum. Bir kafe varsa atıştıralım.

Biraz ilerledikten sonra bir kafe görüp girdiğimizde kalabalıktı ama köşede kalan bir masa gözüme iliştiğinde oraya oturduk. Arkamızda da korumalar vardı. Şu an mafyalar gibiydik.

-Kızım ne istersin?

-Ben tavuklu salata yanına da limonata.

-Tamam ben de ondan alayım.

Dediğinde bir garson çağırdı. Garson geldiğinde siparişlerimizi aldı ve gitti.

-Kızım nasıl hissediyorsun?

-Çok mutluyum. Artık kararlarımdan eminim ve geleceğime odaklanmış bulunuyorum ama ondan önce mezuniyet günü yapacağımız gösteri ve 19 Mayıs’ta olan tören içinde heyecanlıyım.

-Ne gösterisi?

-anlatmadım galiba ama olsun anlatayım. Okulun müzik grubuna seçildim ve solistim aynı zamanda piyanoyla solo çıkacağım onun dışında, müzik öğretmenim törende benim piyona çalmamı istiyormuş sanıyorum. Döndüğümde detaylıca tekrar konuşacağım.

-Çok güzel, böyle sosyal faaliyetlerde bulunman beni mutlu ediyor ama amaçlarını ve sorumluluklarını sakın unutma kızım. Özelliklede kimin kızı olduğunu sakın unutma.

-Teşekkürler baba, unutmam. Bu arada ben okullar kapanana kadar Antep de kalmak istiyorum ama Barkın git gel yapar belki orasını bilemem. Amerika da okumaya kararlıyım bu yüzden ailemle bol bol vakit geçirmek istiyorum.

-Anlıyorum, işleri düşünme ben ve kardeşlerin hallederiz. Sen bu son üç ayda bol bol dinlen ve derslerine odaklan. Ama seni mezuniyet elbiseni diktirmek için buraya getireceğim.

-Tamam olur ama annem de diktirmek ister.

-Tama onu vakti gelince konuşuruz. Onun dışında doğum gününde geliriz ve Antep de kutlama yaparız.

-Çok güzel olur.

-Kızım zamanı olmayabilir ama konusu açılmışken sormak istiyorum…Baban yani Mehmet Bey sana da şirketlerinden hisse verebilir bu durum karşısında ne yapacaksın?

Garson bir anda yanımıza gelince sustum ve önümüze siparişlerimizi koydu.

Ben çatalımı salataya daldırdım ve ilk lokmamı ağızıma atıp limonatam ile ıslattım. Lokmamı yuttuğumda devam ettim.

-Kabul etmeyeceğim ve tüm haklarımı Mert’e devredeceğim.

Zaten senin varisin olmama ve Amerika da ki hisselerin çoğu benim olacak o yüzden gerek yok.

-Evet, sen gelişip büyüyene kadar. Sonra ben tamamen çekilip emekliliğe ayrıldığımda sen ve ortakların olacak.

-Evet. Barkınların şirketi ile de birleşiyoruz. Zaten şirket evliliğinden ötürü birleşmiş olacağız.

-Evet onlarla ortak olmamız hem bizim için hem de onlar için büyük kar olacak ve nice başarılara imza atacağız.

-İnşallah baba ama cidden şu an sadece ailemi, sınavı ve Amerika da ki okulumu düşünüyorum.

-Tamam daha fazla canımızı sıkmayalım. Gökcan da artık eski düzenine geçti ve baya yoğun olacağını söyledi.

-Anlıyorum, e tabi sevgilisi sıkılmıştır.

-Evet meşhur sevgilisi.

-Sen tanıyor musun?

-Hayır ben de bilmiyorum sadece dün gece konuşurken bahsini açtı. Zaten kardeşlerinin de ağzında bakla ıslanmıyor.

-Evet biraz öyleler. Nerede, hangi koşulda olurlarsa olsunlar o neşeleri ve enerjileri gitmiyor.

-Kızım çok şanslısın seni seven, sana değer verip destekleyen üç ailen var.

-Üç?

-Barkının ailesi de seni kızları gibi görüyor ya.

-Evet dün gece baya eğlendim. İkisi de rahat ve benim alışmam için ellerinden geleni yapıyorlar.

Lafımdan sonra bir süre yemeklerimize odaklanıp limonatalarımızı içtik.

 

*****

-Evet yemeğimizi yedik biraz dolaşalım diyorum.

-Olur baba, dolaşalım. Bu mideyle binersek bu sefer cidden kusarız.

Dediğimde güldük ve ben babamın koluna girdiğimde öyle devam ettik.

Babam bugün resmiyetinin dışına çıkarak polo yaka, kısa kollu, lacivert bir tişört; krem rengi, kumaş bir pantolon giyip beyaz spor ayakkabıları, saati ve gözlükleriyle kombinini tamamlıyordu.

-Ay saçlarımı da açık bıraktım sürekli önüme geliyorlar.

-Topla kızım bak yanıma tokanı almıştım.

Dediğinde ayrıldık ve cebinden tokamı çıkardı.

-Baba çok tatlısın, şu an ağlayabilirim.

-Ağlama güzel kızım. Sen hep gül.

Bana sarıldı ve başımdan öptü.

Koruma 1: Keşke bizi de seven böyle bir babamız olsaydı.

Koruma 2: Valla doğru söylüyorsun Arslan Bey ve Alçin’in arasındaki bağ çok güçlü. Kralı gelse bozamaz.

Koruma 3: Sussanıza duyacaklar.

Koruma 1: Duysalar ne güzel olur. Valla Arslan Beyin yanında çalıştığım içim çok şanslıyım. Arada şirkete de gidiyorum herkes çok memnun ve işten atılmamak için çok uğraşıyorlar.

Arslan: Sağ olun beyler, ben de şanslıyım sizin gibi sadık kişilerle çalıştığım için.

Korumalar bize gülümseyerek bakıyorlardı.

Koruma 2: Arslan Bey Allah sizi başımızdan eksik etmesin. Yanınızda çalışan çoğu kişiyi siz kurtardınız.

Ben babamın yanağından bir anda öptüğümde bana dönerek gülümsedi.

-Kızım şimdi hangisine binmek istersin?

-Bu sefer sınırları zorlayalım diyorum.

-Nasıl yani?

-360 Dereceye binelim.

-Kızım…Ciddi misin?

-Evet hem de çok.

-Tamam ama ellerimizi sıkı sıkı tutacağız, tamam mı?

-Tamam, söz veriyorum.

Biz oyuncağın önüne geldiğimizde direk giriş yapıp oturduk. Görevliler güvenlik önlemlerini hallettiğinde babamın elini sıkı sıkı tuttum ve harekete geçtik.

İndiğimizde babam biraz değişikti.

-Baba iyi misin?

-Meraka etme sadece biraz değişik hissettim. Bir günde bu kadar adrenalin ağır geldi.

-Ayy çok korktum baba. İyisin ama değil mi?

Babam yüzümü ellerinin arasına aldı ve okşadı.

-Merak etme, senin baban öyle iki oyuncakla yıkılmaz sadece değişik hissettim o kadar.

-Baba kırk üç yaşındasın lütfen. Her ne kadar genç olsan da sağlığın önemli.

-Merak etme kızım, iyiyim. Sen yanımda oldukça iyiyim.

-Tamam o zaman macerapereste binelim biraz sakinlik olsun.

-Sen nasıl istersen.

 

*****

Maceraperestten çıktığımızda ikimizde rahatlamıştık.

-Kızım bu cidden iyi geldi. Çok güzeldi.

-Evet bir rahatlama oldu. O zaman artık son oyuncağa yani vikinge binelim.

-Tamam o zaman.

Biz ilerlemeye başladığımızda küçük kızlar ve arkalarında anneleri vardı.

Kız 1: Abla çok güzelsin.

Boyuna gelmek için biraz dizlerimi kırdım. Altımda şort olduğu için bugün baya rahatlık sağlamıştı.

-Teşekkür ederim, sen de çok tatlısın.

Anne 1: Kusura bakmayın. Alçin Hanım.

-Sorun değil.

Kız 2: Sen köpeğini kaybeden Ablasın değil mi?

-Evet kaybettim, o şimdi cennette.

Kız 3: Başın sağ olsun abla. Seni televizyonda görüyoruz. Çok güzelsin.

-Asıl siz çok tatlısınız.

Anne 2: Arslan Bey kusurumuza bakmayın çocuklar işte.

Arslan: Sorun yok. İsterlerse fotoğraf çekilebiliriz.

Kız 2: Evet, güzel abla ile foto isteriz.

-Gelin bakalım.

Dediğimde babamın yanına geçtik ve kızların ellerinden tutarak fotoğraf çekildik.

Anne 3: Çok teşekkür ederiz.

Dediklerinde gittiler.

-Baba çok tatlılar değil mi?

-Evet kızım çok tatlılar, sen de öyleydin küçükken.

-O hallerimi özlüyor musun?

-Hem evet hem hayır.

-Neden? Ben yaramaz değildim ki.

-Evet özlüyorum çünkü o dönem küçüktün ben de gençtim ama özlemiyorum hala benim o küçük prensesimsin ve gözümde hep küçük kalacaksın ama büyüdüğünüzü de kabullendim merak etme.

-Canım babam!

Onun boynuna atladığımda düşmem için beni belimden tuttu.

-Kızım sakin ol. Hadi saçlarını tekrar topla tokan gevşemiş.

-Evet toplayayım.

Dediğimde yanağına öpücük bırakıp boynundan ayrıldım.

Saçlarımı sıkı bir şekilde topladığımda Vikinge varmıştık.

Üzerimiz ıslanmasın diye naylon bir üst verdiler ve onu üzerimize geçirdik.

-Kızım ıslanacağız gibi.

-Olsun zaten bu son, eve döneceğiz.

-Son olsun ya da olmasın önemi yok. Bugün sen ne istersen o.

-Yaaa sen nasıl bir babasın, bana söyler misin? Çok tatlısın.

-Nasıl bir babayım biliyor musun? Kızını her şeyden koruyabilecek ve onu her zaman sevip sarmalayacak bir babayım. Onu her zaman şımartmak isteyen bir babayım.

Her zaman kalbim de olacaksın ve hayatımda başka dişiye yer yok.

-Gerçekten mi?

-Evet, sen ve kardeşlerinin sevgisi yetiyor bana.

-Bunu eve gidince daha detaylı konuşuruz.

Dediğimde alet çalışmıştı.

Sunun olduğu yere geldiğimizde yüzümü babamın omzuna çevirdim ve su sırtıma geldi.

-Baba ıslandık!

-Evet kızım ama çok tatlısın.

Oyuncaktan indiğimizde üzerimizdeki naylona rağmen sırılsıklam olmuştuk.

-Baba sırılsıklam olduk.

-Evet kızım ama çok eğlenceliydi.

-Hadi fotoğraf çekilelim.

Dediğimde korumalardan birine verdiğim çantamı alıp içinden telefonu çıkardım ve Korumaya verdim.

-Bizi çek ama güzel olsun.

Hemen babamın yanına gittim ve doğal pozlar vererek bir sürü komik ve tatlı fotoğraflarımız oldu.

-Kızım hadi artık eve gidelim ve dinlenelim belki piyona da çalarız.

-Olur!

Dediğimde kollarımı havaya kaldırıp babama sarıldım.

Şu an arabadaydık ve konuya direk girdim.

-Baba emin misin?

-Neyden emin miyim?

-Yani hayatımda ki tek dişi sendin dedin ya ondan emin misin?

-Gel buraya.

Dediğinde beni koltuk altına alıp başıma öpücük kondurdu.

-Eminim, sizler bana yetiyorsunuz ama hayatın ne getireceğini bilemeyiz. Ama senden ve sizden başkasını istemiyorum.

-Anlıyorum benim gönlümden geçen de bu ama senin de mutlu olmanı istiyorum.

-Siz mutluysanız ben de mutluyum.

Dediğinde yanağına öpücük kondurdum.

 

*****

Eve girdiğimizde hala ıslaktık bu yüzden direk odalarımıza dağıldık.

Ben üzerimdekileri kirli sepetine attım ve duşa girdim.

Üzerimden günün yorgunluğunu atmaya başladım. Lifin tenimde kayması beni rahatlatıyordu ve iyi hissettiriyordu.

Saçlarımı ve vücudumu vanilya kokulu duş jelim ve şampuanımla yıkadıktan sonra yüzümü yıkadım ve dişlerimi de fırçalayıp çıktım.

Bornozumu üzerime iyice sardıktan sonra giyinme odama geçtim. Bornozum ile vücudumu iyice kuruttuktan sonra iç çamaşırlarımı ve direk pijamalarımı giydim çünkü yorgun hissediyordum. Pijamaları sevdiğim için her çeşitten pijamam vardı. Saten kumaş, yünlü, pamuklu. Dolabımdan kelebekli, saten kumaş rahat bir pijama geçirdim üzerime.

 

 

Kolyemi tekrar taktığımda kendimi rahatlamış hissediyordum.

Saçlarımın nemini başımdaki havlu ile aldıktan sonra taradım ve birkaç bakım yağı sürdüm. Kurutma makinesini elime aldıktan sonra saçlarımı da kuruttum ve kıskaçlı toka ile arkadan topladım.

Ayağıma terliklerimi geçirdikten sonra telefonumu da alıp odadan çıktım ve aşağıya indim. Babam odasına olmalıydı çünkü burada değildi. Efe, Akın ve Aden test çözüyordu Mert de telefonuyla ilgileniyordu. Ege sanıyorum ki Lâl ile mutfaktaydı.

Mutfağa gittiğimde önümde ki manzarayı beklemiyordum. Ege ile Lâl öpüşüyorlardı. Ben ne yapacağımı şaşırdım ama rahat davranmak istedim yoksa Lâl çok utanırdı.

Hafifçe öksürdüğümde Lâl, Egeyi hemen ittirdi ve bana baktı.

Ben bir anda gülmeye başladığımda Lâl çok utanmıştı.

Ege: Ya Alçin görmüyor musun, neden bölüyorsun?

-Rahatınıza bakın, ben burada yokmuşum gibi davranın lütfen.

Dediğimde sırıtıyordum.

Lâl: Kusura bakma Alçin, iş saatleri içinde oldu.

-Sorun yok, zaten burada kalıyorsun, lütfen gerilme. Hem işinde ok iyisin, eğer notlarında iyi gelirse babam sana bir güzellik yapacaktır.

-Teşekkürler ama Arslan Bey’e söylemezseniz olur mu?

-Kim dedi söyleyeceğimi? Beni ilgilendirmiyor. Dediğim gibi işin ve derslerin açısından sıkıntı olmasın yeter.

-Merak etmeyin işimi layığı ile yapmaya çalışıyorum. Banyoda fark etmişsinizdir, kirli sepetindekileri yıkayıp, ütüledim; diğer kişilerinde öyle, yarında tekrar temizliği yapacağım.

-Güzel, fark ettim, dolabıma yerleştirmişsin. Akşam yemeğine ne yaptın?

-Akşama sebze yemeği yaptım ve zeytinyağlı aperatifler.

-Güzel hep et hep et olmuyor arada sebze de gerek.

-Ana yemek olarak türlü yaptım. Aperatif olarak da zeytinyağlı kapya biber, yoğurtlu semizotu yaptım. Yemekten on beş dakika öncede patlıcan kızartması yapacağım yanına yoğurtlu, sıcak sıcak yersiniz.

-Çok güzel, zaten yemek saati de yaklaştı yavaştan sofrayı kurarsınız.

Ege: Sen merak etme Alçin, hallederiz.

Ben salona geri gittiğimde tekli koltuklardan birine oturup bacak bacak üstüne atıp yerleştim.

Telefonumdan bugün çekildiğimiz fotoğraflardan güzel olanlarını paylaşıp altına not olarak: Hayattaki en büyük şansım. İyi ki varsın babacığım. Yazıp beyaz kalp koydum.

Biraz instagramda reels izlemeye başladım. Çok güzel moda ile ilgili videolar vardı bir de yemek videoları. Yemek videolarını gördükçe karnım daha da acıkıyordu.

Mert: Abla postunun altındaki açıklama ne?

-Ne oluyor Mert?

-Hayattaki en büyük şansım babam demişsin. Babamıza ne oldu?

-Evet Arslan baba beni kurtardı ve bana güzel bir hayat vadetti. Bunu kimseyle tartışmam çünkü bu konu tartışmaya kapalı ve mevzu bahis dahi olamaz. Arslan baba beni yetiştirdi ve büyüttü. Hayatımın en kötü döneminde en kötü zamanında o kuyudan beni çekip çıkardı.

O yüzden beni, bu konu hakkında yargılayamazsın. Bu konu ikizler içinde geçerli.

-Tamam ama babamın ne düşeceğini hiç düşünmedin mi?

-Ben Mehmet babamı da seviyorum ama Arslan Babam her zaman kalbimde ayrı yerde olacak. Bunu kimse değiştiremez Arslan Babam benim için çok özel ve önemli. O olmasa şu an ne halde olurdum bilmiyorum belki de gerçekten de ölmüş olabilirdim.

Seninle tartışmayacağım Mert çünkü anlayamayacağın bir konu. Kaldı ki yaptıklarımı sorgulamak da sana kalmıyor.

Dediğimde salonu terk ettim ve babamın kapısının önüne geldim. Kapıyı tıklattım, içeriden ‘gel’ sesini duyduğumda Babama direk sarıldım.

-Kızım ne oldu, neden ağlıyorsun?

-Baba seni çok seviyorum.

-Ben de seni çok seviyorum ama anlamadım.

Efe: Mert ile tartıştılar.

Arslan: Neden?

Efe: Alçin anlatmak ister misin ben mi anlatayım?

-Anlat.

Dediğimde Efe her şeyi anlatmıştı ve benim geçmişi hatırladığımı anlamış olmalıydı çünkü saçlarımı okşuyordu.

-Tamam oğlum sen çıkabilirsin. Ben de biricik bebeğim ile tek konuşacağım.

Efe: Tamam baba.

Dediğinde çıktı.

-Kızım bak bana.

Ben yüzüne bakınca daha da ağlamaya başladım bu yüzden tekrardan ona sarılıp yanağımı göğsüne koydum.

Babam saçlarımı okşayarak beni sakinleştirmeye çalışıyordu.

-Kızım merak etme. Korkun buysa kimse bizi ayıramayacak, her ne olursa olsun yanında olacağım.

-Seni kaybetmeyi istemiyorum. Sen de gidersen ben de giderim, senin varlığın bana güç veriyor baba ve beni ayakta tutuyor. Gümüşten sonra seni de kaybedemem.

-Şşşt sakın öyle düşünme. Ben yanındayım, sağlıklıyım. Hadi biraz uyu yorgunsun.

-Beraber uyuyalım, lütfen. Varlığını hissetmeye ihtiyacım var.

-Buradayım, seni bırakmayacağım.

-İyi ki varsın. Benim dünyam sensin baba. Sen ve kardeşlerim.

Dediğimde babamın göğsünde huzurlu bir uykuya daldım.

 

 

 

Mertten

Alçin’in dedikleri içime oturmuştu. Onun dünyasında biz yoktuk. Abilerim, annem, babam yoktu. Onun dünyasında Arslan ve ikizler vardı. Duyduklarımı kaldıramadığımı hissettiğim için odaya gittim hemen.

Ağlıyordum, duyduklarım çok ağır geldi. Alçin bize hiç alışamayacak ve ailesi olarak kabul etmeyecekti. Ne yaparsak yapalım geçen on yedi yılı kapatamayacaktık.

Akın: Kardeşim ne oluyor, neden ağlıyorsun?

-Abi her şey çok ağır geliyor kaldıramıyorum.

Aden: Sorun post ise dert etme. Sonuçta biz yokken Arslan vardı ve onu o yetiştirdi…Ne kadar kabul etmek istemesek de.

-Abi keşke o sorun olsa ama değil. Efe kavgamızı Arslan’a anlattıktan sonra kapıyı dinledim ve Alçin’in ‘Seni kaybetmeyi istemiyorum. Sen de gidersen ben de giderim, senin varlığın bana güç veriyor ve beni ayakta tutuyor. Gümüşten sonra seni de kaybedemem.’ Bir de ‘İyi ki varsın. Benim dünyam sensin baba. Sen ve kardeşlerim.’ Dedi. Abi ne yaparsak yapalım Alçin bizi kabullenmeyecek ve ailesi olarak kabul etmeyecek en kötüsü ise eski halimize döneceğiz beni unuttuğunuz, sizin ölmek için yalvardığınız günlere döneceğiz.

Abimler bir anda bana sarıldıkların da aralarında kaldım.

Aden: Şşşt sakın öyle düşünme. Alçin bizi seviyor, bunu hissedebiliyorum sadece, Arslan ve oğulları bizden bir adım önde.

Akın: Evet biz o eski kara günlerimize dönmeyeceğiz. Sadece zaman gerekli… Biz iyi olacağız. Artık abim de geldi, ailemiz tam olacak.

-Olacak değil mi abi? Ben artık acı çekmek istemiyorum.

Aden: Olacak kardeşim olacak. Sadece zaman gerekli. Biraz akışına bırakmalıyız, hem Alçin ne kadar belli etmemeye çalışsa da hala Gümüş’ü atlatamadı ve acısı taze. Gülerek, eğlenerek ya da Babasına olan bağlılığı ile atlatmaya çalışıyordur. Senin ona hesap sorman ağırına gitmiştir.

-Ama ben de babamızı düşündüm, o da çok üzülür.

Akın: Meraka etme, babam anlayışla karşılar hem kızının hayatta olması onun için büyük bir mucize, bizim içinde öyle.

Mert: Abi yoruldum, uyuyalım mı?

Akın: Olur kardeşim.

Abilerimin ortasına uzandım ve uyumaya başladık.

 

Efe’den

-Ege üçüzler ve Mert nerede?

-Bilmiyorum ben sofranın kurulmasına yardım ettim.

-Tamam ama babam ile Alçin uyudular.

-Üçüzler ve Mert’e bakalım.

Odaya gittiğimizde üçü de uyuyordu.

Ege: Herkes de uyuyor. Bari tazeyken biz bir şeyler yiyelim.

-Olur hadi.

Ege, Lâli de çağırdığında yemeye başladık ben baş köşeye geçip Lâl ile Egenin rahat rahat bakışmasını sağladım.

Lâl: Ege ben oturmayayım şimdi. Efe Bey var.

Ege: Hahaha! Efe Bey mi? Lâl ona da bey deme, sadece Babamıza desen yeter.

-Evet Lâl, rahatına bak. Bizim yanımızda rahatla.

-Teşekkür ederim. Gerçekten çok iyi insanlarsınız.

Ege: Kardeşim şimdi ne olacak dersin?

-Bilmiyorum ama yarın Antep’e dönecekler. Barkında gidecekmiş.

-Öyle mi?

-Evet öyle babam tekrardan Fransa’ya dönecek ya bizde gideceğiz. Unuttun mu?

-Evet, Pazartesi gideceğiz.

Lâl: Merak etmeyin siz yoksunuz diye işleri boşlamam. Temizlerim, her şeyi hallederim.

-Sen de bu arada derslerine de yoğunlaşırsın hem ne zaman döneriz bilmiyorum.

-Zaten pazartesinden itibaren tekrar okula gitmem lazım, teorik dersler bitti. Pratik dersler başlayacak.

-Şimdiden başarılar dilerim. Notların güzel gelirse bir güzellik yaparız.

-İzin ise gerek yok, ben çok rahatım.

-Yok, zamdan bahsediyorum.

-Çok teşekkür ederim ama zaten bir hizmetlinin alacağı maaştan çok fazla alıyorum.

Ege: Birincisi sen hizmetli değilsin yardımcısın, İkincisi de sen benim sevgilimsin.

Lâl: Erken daha. ilk önce birbirimizi tanıyacaktık.

-Dedi öpüşürken Alçin’e yakalanan kız.

-Alçin yakaladı mı sizi?

-Evet hem de iki kere.

-Ona rağmen ev çok iyi. Kıyafetlerimiz sıfırdan alınmış gibi.

Lâl: Elim hızlıdır, zaten ütüyü ve temizliği ben yapıyorum onun dışında makineler var.

-Olsun ben çok memnun kaldım. Önceki teyze de iyiydi ama sen daha da iyisin.

-Teşekkür ederim. Bu arada yemek nasıl olmuş?

-Çok güzel, kızartma falan efsane.

-Afiyet olsun.

-Lâl gerçekten de kardeşim hakkında ciddi misin?

-Aslında başta korktum sonuçta sınıf farkı var ve evinizde çalışıyorum ama bunların bir önemi olmadığından ve sizin de anlayışınızdan ötürü sıcak bakıyorum. Ege her ne kadar iki yaş küçük olsa bile bir sorun değil. Çünkü çok olgun ama bir o kadar da sabırsız biri. Birbirimizi tanıyalım, alışalım sevgili oluruz ilk adım olarak.

-Güzel çünkü kardeşim üzülürse bende seni üzmek sorunda kalırım.

-Merak etme paranız için oyun oynadığımı düşünmeyin. Gözüm yok. Sadece Ege’nin temiz kalbi beni ilgilendiriyor. Başta inanmazsınız ama davranışlarım ile içim şeffaf. Zamanla bunu anlayacaksınızdır. Para, mal, mülk önemli değil önemli olan duygular.

-Çok güzel konuşuyorsun. Umarım dilin kadar için de güzeldir ama zaman her şeyi gösterecek bundan eminim.

Ege: Efe sorgun bittiyse daha eğlenceli konulardan bahsetsek. İçim daraldı.

-Tamamdır, sahne senin.

Dediğimde hep birlikte güldük ve güle oynaya sohbetimize devam ettik.

 

*****

 

 

 

Loading...
0%