Yeni Üyelik
32.
Bölüm

28.Bölüm: Teklif, Üçlü toplantı, Parti!

@ceren_ellie

 

 

Alçin’den

Bahçeye çıktığımda rüzgârın yüzüme esmesi iyi hissettirdi. Babamı özlüyordum. Babamı ve Gümüşü.

Cebimden telefonumu çıkarıp çekildiğimiz fotoğraflara bakıyordum.

Annem, Gümüşüm; ışıklar içinde, nurlar içinde uyu ben senin için babamız için savaşacağım tamam mı? Seni hiç unutmayacağım.

 

 

Burnuma gelen erkeksi koku ile Barkının geldiğini anladım.

-Sevgilim, yapma böyle lütfen. Biliyorum dostunu, can yoldaşını kaybettin ama yıpratma kendini bak ben buradayım, seninleyim. Herkes yanında.

-Biliyorum sadece içim acıyor. Sanki canımdan can almışlar gibi hissediyorum.

Sigaramdan derin bir duman çektim.

-Alçin üzülmek yerine onun anısına, onun için yapacaklarını aklına getir. O seni üzgün görmek istemez aksine güçlü duruşunu görmek ister. Unutma hayvanların öteki dünyada dilleneceğini söylerler. Gümüş senin hakkında eminim ki güzel şeyler söyleyip düşünüyordur.

-Ona güzel baktığımı düşünüyorum ondan da öte o benim dostum, evladım oldu. Hiç eksiği olmasın diye uğraştım ama bilirim ki rabbim kuluna kaldıramayacağı bir yük vermezmiş. Bu da benim sınavlarımdan biri ama artık yorulduğumu hissediyorum. Gerçek ailem, Efe ile olan kavgam, Gümüş; Şirketin durumu, Aktuğ abim, Berçem… Her şey çok üst üste geldi.

Daha Gümüşün mezar taşı da yok sadece çiçek ektik o kadar. Onunla bile ilgilenemiyorum. Gücüm yok. Tekrar o mezara gitmeye korkuyorum. Gömülme anını, ölümünü, kabullenemeyişim… Hep aklımda ve çıkmıyor. Gücüm o kadarına yetmiyor.

-Gel buraya.

Barkın bana sarıldığında sigaramı yere atıp söndürdüm ve Barkına sıkıca sarıldım… Barkın benden ayrıldığında yüzüme baktı sonra da dudaklarıma. Şu an içimin ısındığını hissediyordum. Barkın biraz dudaklarıma yaklaştı…Yaklaştı ve yaklaştı. Gözlerimin içine bakıyordu sanki izin alır gibiydi. Gözlerimi kapattığımda dudaklarıma dudaklarını kondurdu ve nazikçe öpmeye başladı. Beni biraz daha kendine çektiğinde bir öksürük sesi duyduğumuzda romantizmimiz burada son bulmuştu.

Mehmet: Kızım.

Barkın: Kusura bakmayın, gözünüzün önünde.

Mehmet: Sorun yok, biz de genç olduk. Kızım nasıl hissediyorsun?

-Barkın yanımda olduktan sonra, siz yanımda olduktan sonra iyiyim.

Dediğimde babama sarıldım. Ayrıldığımızda

Mehmet: Bu delikanlı senin gönlünü fena çalmış desene. Daha seni yeni bulmuşken gidiyorsun.

-Yok baba, daha dört sene var.

-Evlenmeyi mi düşünüyorsunuz?

-Tabi daha erken ama üniversiteyi bitirdiğimizde evlenmeyi düşünüyoruz hem aşk hem de şirket evliliği olacak.

Mehmet: Kızım iyi hoş ama şirket evliliği?

-Baba bunu baş başa daha detaylı konuşuruz tamam mı? Biraz uzun konu.

-Tamam kızım ama çok soru işaretleri ile kaldım.

-O zaman dedem, sen ve ben çalışma odasında özel olarak konuşalım olur mu?

-Tamam kızım.

İçeriye geçtiğimizde ben kattaki banyoya girdim ve elimi yüzümü yıkadım. İçeriye geçtiğimde babam ve dedem ayaklanmıştı.

Can: Kardeşim neler oluyor?

-Meraklanmayın sadece ufak bir konu konuşacağız sonrasına bakarız.

Bayar Ağa: Meryem!

Meryem: Buyurun efendim.

Bayar Ağa: Bize iki sade kahve bir de torunumun sevdiği kahveden getir, çalışma odasında olacağız.

Meryem: Hemen.

Biz çalışma odasına çıktık ve dedem çalışma masasının sandalyesine babam ve ben de karşılıklı oturduk.

Bayar Ağa: Torunum konuşmak istediğin konu nedir?

-Aslında önce kahveler gelse iyi olur çünkü konu dağılsın istemiyorum.

-Tamam. Ama seni çok özledik, bir hafta bir yıl gibi geldi.

-Bana bu kadar değer verdiğinizi bilmiyordum.

-Bilmelisin torunum çünkü senin için yapamayacağım, yapamayacağımız şey yok.

-Teşekkürler.

Meryem abla kahvelerimizi getirdiğinde birer yudum aldık ve başladım.

-Dede nasıl başlayacağım bilmiyorum ama direk söylemek gerekirse… Sizin tarafınızdan gelen tüm haklarımdan vazgeçeceğim. Benim zaten kurulu bir düzenim ve hayatım var. Arslan Babamdan gelen yüklü miktarda imkanımda var bu yüzden ben tüm haklarımı kardeşim Mert’e devretmek istiyorum.

Bayar Ağa: Torunum olur mu öyle şey? Sende bizim torunumuzsun, evladımızsın.

-Biliyorum sizin için kabullenmek biraz zor ama lütfen saygı duyun. Benim hayatım bir noktada sizden çok uzak olacak ve istemsek de ayrılacağız. Bu yüzden sizden bana gelen şeyleri Mert’e devretmenizi istiyorum.

Mehmet: Kızım neden?

-Şöyle ki Arslan Babamla olan bağımı asla koparmayacağım dedim saygı duydunuz. Başta bunun için çok teşekkür ederim ama geleceğim Arslan Baba ile çünkü Amerika da ki şirketin başına ben geçeceğim ve oldukça servetim olacak. Maddi manevi fark etmiyor ve şirketin geleceği için Barkın ile üniversite bitince şirket evliliği yapacağız. Bunu ikimizde istiyoruz ve ailelerde bu işten çok memnun olacak. Barkının ailesinin şirketi ile babamın şirketi güzel bir ortaklık ederek hem Amerika da hem de Türkiye de daha da iyi yerlere geleceğiz. Size çok ters ya da saçma gelebilir ama benim istediğim gelecek bu. Ama benim ailemsiniz bunu inkâr edemem ama lütfen beni de anlayın. Sizinle bağımı asla koparmayacağım.

Bayar Ağa: Torunum tamam sonuçta on yedi yıl sonra geldin ve geleceğin en başından beri belliydi. Kaderin ile oynamak istemiyorum zaten yeterince üzüldük ve yıprandık. Her şey gönlünce olsun ama Barkın ve ailesi ile tanışmak istiyorum, nasıl insanlar merak ediyorum.

-Onlarda sizinle tanışmak istiyorlar zaten münasip bir vakitte gelmek isterler.

-Gelecek hafta gelebiliyorlarsa gelsinler.

-Teşekkürler. Bir de bir konu daha var.

Mehmet: Kızım söyle açık açık.

-Sizinle geçireceğim son iki ayım var. Amerika da ki sınav bizim üniversite sınavından bir hafa sonra ama ben işimi şansa bırakmayıp YKS ye de gireceğim ama önceliğim Amerika da okumak.

Mehmet: Kızım hani burada okuyacaktın, ne kararını değiştirdi?

-Aslında ben hep Amerika da okumak istedim ama sizinle tanışınca kararımı değiştirdim ama benim istediğim bu değil. Oradaki şirketin başına geçeceğim için orada kurulu bir düzen oluşturmam ve oranın insanını yakından tanımam en iyisi.

Mehmet: Kızım sensiz ne yapacağım ben? Tam seni buldum, yanıma geldin derken iki ay sonra tekrar mı gideceksin?

-Baba merak etme her tatilde ve boş vaktimde geleceğim. Söz veriyorum onun dışında telefonda konuşuruz. İletişimimi kesmeyeceğim.

-Tamam kızım git oku, geleceğini kur yanındayız.

Bayar Ağa: Sana hediye olarak Şirket hisselerinden vermeyi düşünüyorduk ama madem istemiyorsun ve bu hakkını reddediyorsun o zaman araba almamıza izin ver en azından bir hediye verelim.

-Nasıl isterseniz ama onu kullanamayabilirim. Çünkü ehliyet sınavına Amerika da gireceğim ve motorumdan devam. Ama geldiğimde kullanırım yüksek ihtimal.

-Tamam torunum ne zaman kullanmak istersen o zaman kullan ama hediyemiz olsun.

-Tamam onu vakti geldiğinde konuşuruz. Anlayışınız ve desteğiniz için teşekkür ederim.

Bayar Ağa: Sen nasıl mutlu olacaksan torunum. Bak senin için sakladığım bir set var geçen hafta bir arkadaşım bana hediye olarak getirdi. Merak etme doğum günüm değil. Doğum günüm Yirmi Ekim. Dur seti göstereyim.

Dediğinde odadaki dolabın içerisinden bir kutu çıkardığında içki seti olduğunu anladım. Yanıma oturduğunda içini açtı. İçinde bir Johnnie Walker Blue Label viski, bardaklar ve iki puro vardı. Set çok güzel görünüyordu.

 

-Set gerçekten de güzelmiş. Benimle mi içmek istiyorsunuz?

-Evet, senin çok kaliteli viski tercihlerin var, seviyorsun da. Dede torun takılırız diye düşündüm.

-Teşekkürler, o zaman yarın akşam bahçede güzel bir keyif yaparız.

-Neden yarın akşam?

-Bu akşam belki bir yerlere çıkarız o yüzden. Ama içeriz acelesi yok.

Mehmet: Baba aşağıya inelim mi?

Bayar Ağa: Torunum başka konun kaldı mı?

-Yok.

Dediğimde kahvemi kafama diktim.

Bayar Ağa: Hadi bakalım aşağıya inelim.

-Dede eşyalarım odama yerleştirilmiş midir?

-Evet, kızlar halletmiştir.

-Tamam.

Dediğimde aşağıya indik.

Yavuz: Yeğenim bir sorun yok umarım?

-Yok sadece konuştuk o kadar. Bu arada Yengelerim sizinle selamlaşamadık kusura bakmayın.

Evra: Ne kusuru canım keyfine bak.

Cemre: Evet sıkıntı yok ama sarılalım mı?

-Tabi ki.

Cemre abla ile sarıldıktan sonra Cemre abla Karan abiye döndü.

Cemre: Karan.

Karan: Efendim karıcığım.

Cemre: Karınım değil mi?

Karan: Evet sen benim biricik karım, çocuğumun annesisin.

Cemre: Ya çok tatlısın.

Dediğinde abimin yanına gitti ve yanına sokuldu.

Karan: Canın bir şey mi çekti?

Cemre abla kafasını salladı.

Karan: Ne istiyormuş benim karım.

Cemre: Ben değil çocuğumuz istiyor.

Karan: Tamam ne aşerdin?

Cemre: Canımız vanilyalı dondurmalı baklava.

-Abi vanilya kokuyorum ondan oldu her halde.

Karan: O zaman hazırlan seni amcamın yerine götüreyim de tatlı yiyelim.

Cemre: Teşekkürler.

Cemre abla hormonlarının etkisiyle çocuk gibiydi ve çok tatlıydı.

Cemre Abla bana döndüğünde.

-Alçin siz de gelsenize.

-Bilemedim ki. Siz isterseniz çift olarak gidin.

-Aksine sizde çiftsiniz dörtlü takılırız.

-Barkın sana uyar mı?

-Bana fark etmez sen ne istersen.

-Tamam gidelim o zaman.

Yekta: Yenge biz de gelelim mi?

-Olur hatta gençler gelsin beraber tatlı yiyelim. Tatlı tatlı konuşuruz hem.

Gülşah: Hadi beyler, biraz kalkın da gidin bir yerlere her geldiğimiz de oturuyorsunuz.

Fatih: Beyler hadi annem diyorsa hadi.

Fatihin dediği ile gençler olarak ayaklandık.

-Barkın biz motorla gidelim. Çok özledim sürmeyi.

-Olur gidelim.

-Aaa! Dur sana yedek kaskımı getireyim.

-Tamam bekliyorum.

Ben odamdan daha önceden getirdiğim kaskımı getirdim ve holden kendi kaskımı ve maskemi aldığımda hazırdık.

-Abi ben sizi takip edeceğim.

Karan: Tamam kardeşim.

Ben Barkın ile motora bindiğimizde kasklarımızı taktığımızda ben ara gazı verip abimleri takip etmeye başladım. Diğerleri de arabalara dağıldı.

 

*****

Mekâna geldiğimizde baklavacıya göre büyük ve güzeldi. İçeride bir sürü müşterinin tatlı yediğini gördük.

İçeri giriş yaptığımızda baklava dışında bir sürü şey vardı. Bir sürü tatlı çeşidi, hamur işi ve tuzlu çeşitleri de vardı. Amcam belli ki baya büyütmüş ve bünyesine güzel tatlı ustaları almış.

Karan: Karıcığım hala baklava ve vanilyalı dondurma mı istiyorsun?

-Evet çok istiyorum.

-Tamam o zaman.

Yekta: Adem amca geliyor.

Adem: Hoş geldiniz gençler. Hoş geldin yeğenim nasılsın? Özlettin kendini.

-Hoş bulduk amca. Öyle geldim işte, artık buradayım.

-Oh oh çok güzel. Ne alacaksınız?

Karan: Amca Cemrenin canı vanilyalı dondurma ile baklava çekti.

Adem: Oy canım yeğenim aşermiş mi? Geçin oturun hemen. Çocuklar şimdi getirirler. Başka isteğiniz olursa seslenmeniz yeter.

Biz büyük bir masaya geçtiğimizde on üç kişi olduğumuz için Barkın bana bir sandalye çekip masanın en başına oturdum ve herkesi görebiliyordum. Soluma Barkın, Aden, Akın; Can, Cem, Derya abla; Sağıma Cemre abla, Karan abim; Mert, Yekta, Fatih, Ekrem. Oturdu.

Teyze: Cık cık cık onca büyük varken baş köşeye kurulmuş bir de giydiğine bak.

Bir grup teyzenin bizim masaya daha doğrusu bana laf atmasıyla benim sinir kat sayım yine yükseldi ama çok rahat davranıyordum. Çizgimi aşmadan karşı masanın bizi duyabileceği şekilde konuşmaya başladım.

-Hayırdır bir derdiniz mi var?

Teyze 2: Kızım onca abin varken senin orada oturman çok mu doğru?

-Kendi derdiniz bitti de biz size dert olduk.

Teyze 3: Bak bir de utanmadan cevap veriyor. Hepsini parmağında oynatıyor.

Karan abim lafa girecekken onu durdurdum ve istifimi bozmadan devam ettim.

-Hanımlar, ya işinize bakarsınız ya da sizi buradan çıkarttırmak zorunda kalırım.

Teyze 2: Sen kim oluyorsun da bizi kovduruyorsun?

-Dinçer Aşiretinin ağası Bayar Ağanın sağında duran torunu olarak.

Kadınlar bir anda suspus olunca ben garsonlardan ikisini çağırdım.

-Hanımlara kapıya kadar eşlik edin.

Garson 1: Tabi nasıl isterseniz.

Dediğinde garsonlar hanımları çıkardılar.

Yekta: Demin ne oldu?

Fatih: Ne olacak Alçin, hanımları kapı dışarı etti.

-Herkes yerini bilecek. Kimse benimle ya da ailemle bu üslupta konuşamaz.

Yekta: Vay be.

Aden: Alçin, kardeşim senin şu hallerine bayılıyorum.

-Gerekene gerektiği gibi davranıyorum sadece. Anlayacağı dilden. Hani dedi ya abinler varken senin orada oturman doğru mu diye? İşte bu kazanılmış saygıdır aslında ve saygı gösterilmez kazanılır. Ben de yaptıklarım ile bunu başardığımı düşünüyorum.

Barkın: Seninle gurur duyuyorum sevgilim. Her daim zirvede olacağından eminim. Tıpkı kartallar gibi.

-Hatırlıyorsun.

-Nasıl unutabilirim.

Mert: Abla ne oluyor, neyden bahsediyorsunuz?

-Kardeşim bir laf vardır bilir misin?

-Hayır nasıl bir laf varmış?

-Kartallar yanlarına kargalar gelince orayı terk edermiş neden?

-Hayır neden?

Ben oturuşumu dikleştirdim ve masaya yaklaştığımda devam ettim.

-Çünkü kartallar bilirlermiş ki kargalar yanlarındaysa orası zirve değildir ve kartallar için güç ve zirve önemlidir bu yüzden gereksiz kargaları çevrelerinde ve yamaçlarında istemezlermiş. Bu yüzden sen sen ol her daim zirveye oyna kardeşim.

 

Lafım bittikten sonra çevremizdeki insanlar alkışladı.

Garsonlar siparişlerimizi getirdiğinde Cemre ablanın ağzı sulandı ve gözleri iyice açıldı.

İlk Cemre ablaya servis ettiklerinde sırası ile herkese dağıttılar ve gittiler.

Ekrem: Alçin hayat felsefen var mı?

-Hayat felsefem yok ama hayatı çok güzel anlattığını düşündüğüm bir laf var. Bunu sosyal medya da gördüm. Dünya güzel bir yer olsaydı gelirken ağlamaz giderken de yıkanmazdık. Hayatta hep mücadele ettim. Hep savaş verdim ve bu dünyanın kötülüğünü ne yazık ki küçük yaşta elimde oyuncaklarım yerine hayat mücadelesi verdiğim de anladım.

 

Masaya derin bir sessizlik düştüğünde hemen toparlamaya çalıştım. Cemre abla da ağlamaya başlamıştı.

-Cemre abla lütfen ağlama. Bak ışığa ulaşmak için karanlık yollardan geçeriz. Bu yüzden sakın ağlama. Bebeğin de üzülecek. Hadi tatlı yiyelim de artık tatlı konuşalım.

-Yok üzülmüyorum sadece ne kadar güçlü olduğuna duygulandım.

-Önemi yok hepsi geçti gitti. Şu an olduğum konumu o feda ettiklerime ve yaşadıklarıma borçluyum.

Çatalımı baklavama bastırdım ve ısırdığımda çok güzel olduğunu fark ettim.

-Abi bu muhteşem bir şey, neden daha önceden gelmedik?

-İsteseydin getirirdik.

-Valla hepsini alasım geldi. Çok güzeller.

-Amcam güzel yapar ama şu günlerde pek çalışmıyor. Yardımcı aldı.

-Vay be çok güzel.

Barkın: Alçin, annemler soruyor ne zaman gelelim diye?

-Haftaya gelsinler sonra günü ayarlarız.

-Tamam.

Cem: Kardeşim Barkının ailesi mi gelecek?

-Evet, sizinle tanışmayı çok istiyorlar.

-Bizde isteriz.

Can: Sınav da yaklaştı. Hazırlanıyor musunuz?

-Şu sıralar saldık gibi oldu ama evet zaten TYT yi onuncu sınıfın yazında bitirip tekrarlarımızı yapmıştık on birinci sınıfta o sene de oturttuk ve yazın tekrar yapıp Aralığa kadar on ikinin konularını önden bitirip okulda tamamlamıştık. Şimdi deneme çözüp, tekrar yapıyoruz. Ama ben ekstradan Amerika da ki sınava da çalışıyordum.

Karan: Aferin kardeşime. Hep böyle çalışkan ol.

-Zaten işim gereği matematik ile haşır neşirim.

Yekta: Ben matematik öğretmenliği okuyorum. Yardımcı olabilirim.

-O değil de seninle matematikte yarışmayı isterim.

-Hay hay her zaman.

Barkın: Yalnız onun zekasını hafife alma Yekta. Şirkette son detaylı hesapları hep Alçin yapar ve tüm eksikleri kapatıp son sözü o söyler.

-Vay be.

-Ama şimdilik uzaktan takibini yapacağım. Zaten finans uzmanlarımız çok iyi çalışıyor.

Cemre: Karan çok iyi oldu valla doydum.

Cemre ablanın tabağına baktığımda hem dondurmayı hem de dört dilimi hemencecik bitirmişti.

Karan: Yine ister misin?

-Yok yeter doyduk. Biraz daha yersem kilolu olacağım zaten ki oldum da.

-Olsun senin her halini beğeniyorum. Siz hep iyi olun yeter.

-Teşekkür ederim. İnşallah karnım büyüyecek ve bebeğimizi kucağımıza alacağız.

Ben hayranlıkla onları izlerken Barkın masada ki elimi tutunca kendime geldim.

Barkın: Ne düşünüyorsun?

-Bir anda bizi düşündüm geleceği.

Dediğimde ellerimizi tamamen birleştirdik.

Barkın: Merak etme o günleri de göreceğiz sadece zaman.

-Evet. Her daim beraber olacağız.

-Ve çocuklarımız.

Ben bir anda ellerimi ayırdım ve kollarımı bağladım.

-Kaç tane istersiniz Barkın Bey? Böyle sipariş verir gibi oldu da.

-Canım sen beni yanlış anladın. Kısmet yani ne kadar olacağı.

Mert: Ne olacak abla?

Dediğinde ben kızardığımı hissediyordum.

-Yok bir şey kardeşim önüne dön.

Dediğimde ikinci baklavamı yemeğe başladım ve erimeden dondurmamı da yiyordum. Barkın kulağıma yaklaştı ve konuşmaya başladı.

Barkın: Bu gece…

Dediğinde boynuma tüy kadar öpücük bırakıp çekildi.

Fatih: Gençler yapmayın şöyle şeyler. Evde değiliz.

Cem: Ne yapıyorsunuz!

Diye yükselince Derya abla sessizliğini bozup

Derya: Cem lütfen sakin ol.

Cem: Ben sakinim sadece bir anda kıskandım sanırım.

Derya: Boş ver onları, genç onlar.

Cem: Sen şu okulu bir bitir de genç kimmiş göstereceğim sana.

Derya: Ya Cem söyleme şöyle şeyler.

Cem: Tamam şaka yaptım korkma.

Akın: Alçin, yarın okula gelecek misin?

-Evet geleceğim. Şu müzik grubu ile şarkıları kararlaştırırız bir de 19 Mayıs işini konuşacağım.

Derya: Törene mi çıkacaksın?

-Sanırım. Detayları yarın öğreneceğim.

 

 

 

Dediğinde tabağımdaki son dondurma ve baklavayı da ağzıma attığımda neredeyse herkesin tabağının bittiğini gördüm.

-Buradan çıkınca biraz bir yerlere gidelim mi?

Akın: Nereye gidelim kardeşim?

-Geçen babamla canlı müzik yapan yere gitmiştik ya oraya mı gitsek ama akşam gideriz gidersek.

Aden: Olur çok merak ediyorum.

Akın: Olur.

Karan: Önce babamlara sorun ama biz gelmeyiz.

-Siz zaten gelmeyin oraya içmeye gideceğiz.

Mert: Ben de geleceğim.

-Olmaz Mert oraya seni götüremem. Yaşın tutmuyor.

-Ama abimlerin ve senin de tutmuyor.

-Yoo benim tutuyor ama Akın ve Aden’in vekilleri olurum.

Akın: Nasıl olacakmış, on sekiz oldun da bizim mi haberimiz yok?

-Hayır babamın aracılığı ile üye olduğumuz bir bar var oranın kartını göstereceğim. O benim biletim.

Karan: Legal değil mi?

-Abi sen ne zannediyorsun bizi, mafya falan mı? Böyle bar altlarında kafes dövüşü yaptırıp, kumar oynatan tiplerden mi zannediyorsun?

Karan: Hayır tabi ki?

-E o zaman neden soruyorsun? Her işimiz legal bizim. Şirket avukatımız bu konu hakkında çok titiz.

-Tamam bir şey demedim.

-O zaman akşam tekrardan konuşuruz.

Dediğimde kalktık ve mekândan çıktık. Eve giderken aklıma gelen ile yoldan saptım ve AVM’ye doğru gittim.

Barkın: Alçin nereye?

-AVM’ye.

-Ne yapacağız orada?

-Barkın dikkatimi dağıtma.

Dediğimde hızımı biraz daha arttırdım ve ilerledim.

AVM’nin otoparkına motorumu park ettiğimde kasklarımızı elimize aldık ve içeriye girdik.

Barkın: Alçin neden buraya geldik?

-Annemin ve babamın doğum günü bu hafta. 14 Mart.

-Hediye mi alacaksın?

-Evet, İstanbul da olsaydık daha iyi şeyler bakabilirdim ama durum bu.

-Tamam o zaman annen için set bakalım baban içinse saat.

-Ben de öyle düşünüyorum ama güneş gözlüğü de bakabiliriz ya da makyaj seti alırım.

-İlk önce bir gezelim, sonra karar veririz.

-Tamam.

 

*****

Barkın ile AVM’yi güzelce gezmiştik ve annem için daha önceden geldiğim pırlantacıya girdik.

Çalışan 1: Hoş geldiniz.

-Merhaba, biz set bakacaktık.

-Tabi şöyle buyurun.

Bizi bir yere aldığında bakmaya başladık.

Çalışan 1: Öncelikle şöyle zarif setlerimiz var.

Ben incelemeye başladığımda pek beğenmedim çünkü daha genç kesime hitap ediyordu. Kadın sanıyorum kendime baktığımı sanıyordu.

-Şey bunlar çok genç işi yani bana daha çok hitap ediyor ama ben aslında anneme bakıyordum.

Çalışan 1: Öyle mi? Ben kendinize bakıyorsunuz sandım. Şurada daha iyi parçalar var.

Dediğinde oradaki standa gitti ve çekmeceden setler çıkardı.

Ben incelediğimde beğenmiştim. Barkın da bakıyordu.

Barkın: Baksana bu çok hoş. Annene çok yakışacaktır eminim ki.

-Evet ben de beğendim hem bahar da geldi.

Barkın: Bunu alıyoruz.

Kadın hazır ettiğinde kasaya geçtik.

Çalışan 2: Merhabalar. Telefon numarası alabilir miyim?

-Tabi *********.

-Mağazamızın üyelerinden olduğunuz için size yüzde beş indirim yapacağız.

Ben kartımı çıkardığımda Barkında çıkardı.

-Barkın ne yapıyorsun?

-Ortak hediyemiz olsun yarısını sen yarısını ben ödeyeceğim.

-Yok olmaz öyle şey.

-Olur olur.

Dediğinde daha fazla itiraz etmedim ve yarı yarıya ödedik.

 

 

*****

Eve geldiğimizde motorumu garaja koydum ve kapının önüne gelip kapıyı çaldım. Meryem abla kapıyı açtığında içeriye girdik.

Yasemin: Kızım iyi misiniz? Çok merak ettik.

-Merak etme anne sadece bir şey aldık o kadar.

Annem bana ve elimdeki poşete baktığında imayla gülümsediğinde ben hemen paketi arkama sakladım.

-Öyle olsun bakalım. Hadi bugün yemeği erken yiyeceğiz. Akşam gezmeye gidecekmişsiniz.

-Tamam.

Barkının elinden tuttuğum gibi odama çıktık.

Barkın: Ben bir duşa gireceğim.

-Tamam sen ilk gir sonra ben girerim. Dur havlu çıkarayım.

Giyinme odamdan temiz havlu seti bulup çıkardığımda Barkına verdim. Barkın yüzüme doğru gülümseyerek

-Teşekkürler.

-Ne demek.

Barkın duşa girdiğinde ben de giyinme odama girdim ve üzerimdekileri çıkarıp bornozumu üzerime geçirdim.

Yerleştirilmiş eşyalarıma baktığımda eski düzenimi unutmadıklarını anladığımda sevindim. Boş olan dolabıma Barkının eşyalarını yerleştirmişlerdi ve çok hoş duruyordu.

Ben telefonumla ilgilenirken Barkın geldi ve boynuma öpücük kondurdu. Ben de telefonumu yerine bırakıp Barkına döndüm.

-Çok güzel kokuyorsun.

-Sevgilim gibi kokuyorum.

-Fark ettim. Vanilya.

-Evet ama senin kadar yakışmıyor bana.

-Tamam. Üşütme de bir an önce üzerini giyin. Ben de bu sırada duşa gireceğim.

-Tamam.

Ben banyoya girdiğimde bornozumu astım ve yanına saçım için olan havluyu koydum.

Su zaten ılıktı hemen duşumu almaya başladım.

Yirmi dakikanın sonunda nihayet çıkabilmiştim. Odama geçtiğimde Barkının beni beklediğini gördüm.

-Alçin az kalsın içeriye girecektim. Başına bir iş geldi sandım.

-Merak etme sadece detaylı bir duş aldım ondan.

-Tamam hadi üzerini giyin de aşağı yemeye inelim.

-Tamam hemen hazırlanıyorum.

Odaya girdiğimde bornozumla üzerimi hemen kurulayıp iç çamaşırımı giydim. Kombinimde sütyen kullanmayacaktım çünkü arkası açık bir üst giyecektim. Dolabımdan kombinimi seçtiğimde hemen üzerime geçirip ayakkabılarımı da giydim.

Bu üstümü çok seviyordum. Sırtımdaki dövmeyi çok güzel gösteriyordu. Aksesuar olarak büyük halka küpelerimi, yüzük setimi ve hiç çıkarmadığım kolyemi geri taktım. Ayakkabılarım ise zincirli botlarımdı. Aksesuar olarak bir değişiklik yaparak çevresi taşlı bir gözlük tercih ettim.

 

 

 

Saçlarımı şimdilik sadece havlu ile ıslaklığını ve nemini alarak hızlıca kuruttum ve ensemde sıkı bir topuz yaptım. Makyaj yapmayacaktım sadece eyelinerımı keskin bir şekilde çekip maskaramı sürdüm. Çıkarken de kırmızı rujumu sürecektim. Çantama gerekli eşyalarımı koyduğumda hazırdım. Odadan çıktığımda Barkın beni gördü ve büyülendi.

-Her zaman ki gibi göz kamaştırıyorsun.

-Teşekkür ederim, hadi aşağıya inelim.

Dediğim gibi kapı bir anda açıldı ve içeriye üçüzlerim ile Mert girdi.

-Oğlum kaç kere diyeceğim şu kapıyı çalın diye.

Mert: A-abla çok güzelsin.

-Cevap ver bana başlatma güzelinden, bak yine sinirlendim!

Barkın: Sakin ol güzelim. Bir daha yapmazlar.

-Yapsınlar da görsünler günlerini. Barkın bak anlamıyorsunuz ben genç bir kızım kız. Belki duşta olacağım belki müsait değilim bel ki de çıplağımdır ya da seninle-

Akın: Tamam tamam! Sakın o cümleyi tamamlama. Bir dahakine kapıyı çalarız.

Hep beraber aşağıya sofraya oturduğumuzda ben dedemin yanına geçtim.

-Torunum iyi misin?

-Evet sorun yok.

-Çok güzel olmuşsun.

-Teşekkür ederim.

Yemeğe başladığımızda konuşmaya da başlamıştık.

Yekta: Alçin nereye gideceğiz?

-Babamla daha önceden gittiğimiz yere götüreceğim sizi. Canlı müzik yapan yere.

Mehmet: Kızım çok güzel bir geceydi ama abartmak yok tamam mı?

-Merak etme baba. Bu sefer abartmak yok.

Bayar Ağa: Torunum sırtında da dövme olduğundan bahsetmiştin ama bu kadar büyük olduğunu bilmiyordum.

-Aslında büyük değil orta boyutta. Bence çok güzel.

-Anka kuşu değil mi?

-Evet. Yeniden doğuş anlamına geliyor.

-Anlıyorum.

-Dede fark ettin mi içimizdeki kötülükleri ayıkladığımızda nasıl da mutlu olduk. Herkes hak ettiği yerde.

-Haklısın torunum. Ailemiz daha mutlu ve tam. Yarın akşam seni bahçede ki locaya bekliyorum.

Dediğinde herkes bir anda şaşırdı. Ben ise hiç istifimi bozmadım çünkü o içki setini içip sohbet edeceğimizi biliyordum.

Oy ve yorumlarınızı unutmayın lütfen!!!

Finale çok çok çok az kaldı. Seriyi daha fazla uzatmayacağım.

Nedendir bilmiyorum ama az okunmalar var özellikle son dört- beş bölümde ve bu benim canımı çok sıkıyor. ilk bölümler yeni yeni bin okunmaya ulaştı. umarım Alçin hak ettiği yerlere gelir...

 

 

 

 

Loading...
0%