Yeni Üyelik
34.
Bölüm

30.Bölüm: Doğum Günü partisi!!

@ceren_ellie

 

 

14 Mart Perşembe

Alçin’den

Aradan geçen dört günün ardından İstanbul’dan Barkın için sipariş verdiğim saat ve babam için sonradan sipariş ettiğim kol düğmesi geldi ve kendi hediyelerimin arasına koydum. Akşam olduğunda maaile olarak yemek yiyip pasta kesecektik. Annemin tarafı fazla kalabalık olmasa da babamın tarafı oldukça kalabalıktı bu yüzden bahçe bu akşam dolu dolu olacaktı.

 

Sabah klasik altıda kalkıp işlerimin başına geçmiştim. Sabah saatleri olduğu için herkes uyuyordu bende çalışma odasında ilk önce Amerika da ki sınavıma çalışmıştım. İki gündür güzel tekrar yapıyordum ve İngilizcemi daha da geliştiriyordum. Kendime güvenim tamdı o sınavı verip okula kabul edilecektim. Sosyal ve kendi çapımda olan kariyerim de yüksek olduğu için fazla zorluk çekeceğimi sanmıyorum.

Sabah altı buçuktan sekize kadar çalıştım ve saat sekiz civarlarında çalışma odasına dedem ve babam girdi.

 

Sabah Saat 08.00

Alçin’den

Ben notlarımı alırken odaya babam ve dedem girdi.

-Günaydın torunum.

-Günaydın dede. Daha erken neden kalktınız?

-Bunu sana sormalı kızım.

-Sınava çalışıyorum baba.

-Senin denemelerin ve derslerin iyi ki kızım.

-Amerika da ki sınav için baba.

-Anladım.

-Torunum ne kadar kaldı?

-Valla işim bitmez hala not çıkarıyorum ve eski notlarımı tekrar ediyorum. İşim yoğun artık.

-Tamam o halde sen salona in orada devam et bizde baban ile şirket hesaplarına bakacağız.

-Tamam dede. Kolay gelsin size. Hesap konusunda iyiyimdir, yardımcı olurum.

-Hadi torunum, sana kolay gelsin.

Dedemin dediği ile aşağı salona indim.

 

Saat 12.10

Barkından

Alçin eskisine göre daha da yoğundu artık ve kafasını işlerden kaldıramıyordu. Dün akşam babası ile konuştuğunda şirket ile alakalı güzel olumlu sonuçlar alındığını ve Türkiye de ki şirketin de daha iyiye gittiğine dair konuştular. Alçin’in üzerinden en azından şirketin yükü şimdilik kalkmıştı. Egeyle Efe de Fransa da baya verimli günler geçirmişler ama üçü de eskisine göre daha yoğun olacaklar. Bana gelirsek Alçin ile ayrı kaldığımız zamanlar arayı güzel kapattım ve her iki sınav içinde durumum iyiydi ama buraya geldiğimizden beridir de çalışıyordum. Aksama olmasına asla izin vermiyordum. Şimdi hepimiz öğle arasında kendi sınavlarımıza çalışmaya devam ediyorduk. Zaten diğer iki derste tarih olduğu için çalışmaya devam ederdik. Sayısal olsak da tarih ve edebiyat zorunlu dersti. Neyse zaten hocalar artık konuları bitiriyorlardı. Nisan sonu gibi artık okula gelmezdik sadece Alçin’in 19 Mayıs gösteri olayı vardı o kadar.

 

Alçin’den

-Barkın.

-Efendim?

-Ben bir Gülşan Hocayı bulayım da şu gösteri için biraz çalışalım.

-Tamamdır. O zaman ben buradayım sen görüş gel.

Sınıftan çıktığımda öğretmenler odasına girdim ve Gülşan Hocayı başka bir hoca ile görüşürken gördüm tam ona ilerleyecekken Abim bana seslendi.

Can: Alçin, nasılsın? Pek konuşamadık.

-İyiyim abi ama öyle, çok çalışmam gerek.

-Anlıyorum, inşallah emeklerinin karşılığını alırsın.

-Alacağım zaten. Kendime çok güveniyorum.

-Çok güzel. Bir şey mi oldu?

-Gülşan Hoca ile konuşacağımda.

-Tamam ben seni tutmayayım o zaman.

Ben başımla onayladıktan sonra Gülşan Hocanın yanına geçtim.

-Hocam.

-Aaaa Alçin merhaba.

-Merhaba, bu 19 Mayıs için konuşalım diyecektim de.

-He o mesele. Alper ile haber göndermiştim aslında. Sen şimdilik parçalara çalış ve notaları ezberle. Ben de koroyu çalıştıracağım, nisan gibi de asıl provalara başlarız.

-Tamam hocam, ben parçaları iyice ezberlediğimde size gösteririm.

-Tamamdır. İki hafta çalış, sonra eksiğin varsa onlara bakarız.

-Tamamdır.

Öğretmenler odasından çıkıp kendi sınıfıma girdiğimde Üçüzlerimin elinde torbalar vardı.

-Hayırdır?

Akın: Yemek aldık da biraz karnımız doysun dedik.

-He iyi iyi.

Torbaları masaya bıraktıklarında ben hemen vişneli sodayı kaptım ve torbadaki açacak ile açtım. Diğer torbadan da kumru olduğunu düşündüğüm yemeği aldım ve yemeğe başladım. Bu dört günde sınıfta bizim halimize alışmıştı. Bilgisayarlar falan çok dikkat çekiyordu ama bizde çalışan insanlardık. Bazen normal ve sade hayatım olsun istiyordum ama insan kaderinden kaçamıyordu.

 

*****

Saat 17.00

Eve geldiğimizde direk hızlıca duş alıp piyanomun başına geçtim ve parçalara çalışmaya başladım. En azından bu olay kafamı dağıtmama yardımcı oluyordu.

Piyanomun başına oturup notalarını telefonumdan açtım ve çalmaya başladım. Ama aklıma gelen ile hemen çalışma odasına çıktım ve yazıcıdan notaları çıkarttım. Telefonumdan sözlere bakacaktım.

Piyano da notaların yerine ne kadar hâkim olsam da bazıları gerçekten de zorluyordu. Neyse dün bir bugün iki diyelim.

Ben kâğıttan notalara bakıp inceliyordum.

17.30

İlk olarak çökertme türküsüne çalışıyordum ve şimdiden yarısını çalabiliyordum ama notalara bakarak. Şimdi biraz söz ezberi yapacağım.

-Çökertmeden çıktım da Halilim aman başım selâmet

Çökertmeden çıktım da Halilim aman başım selâmet.

Telefonumdan parçayı da açtım. Daha iyi ezber yapıyordum.

Çalışırken kapım çalındı.

-Gel!

Gelen Mertti.

-Abla çalışıyor musun?

-Evet ama gelebilirsin.

Mert yatağıma oturduğunda bende parçama geri döndüm. Mert dizlerini kendisine çekmiş beni izliyordu.

Ben hem dinliyor hem de tonu tutturmaya çalışıyordum.

Boğazım yorulduğu için çalışmayı bıraktım, Mertte hala aynı pozisyondaydı.

-Mert senin işin yok mu hala buradasın?

-Konu tekrarımı yaptım ama test çözesim gelmedi ondan yanına geldim ya.

-Anladım. Peki derslerin ne alemde?

-İyiler. Hatta dur sana bir şey getireceğim.

Mert odadan koşarak çıktı.

Beş dakika sonra elinde deneme kitapçığı ile geldi.

-Bak bu denemem. İncele biraz, genelde yetiştiremezdim ama şimdi çok rahat yetiştiriyorum.

-Çok güzel, bakayım.

İncelemeye başladığımda şaşırdım desem yeridir.

-Edebiyat 40 soruda beş yanlış…Matematik 40 soruda beş yanlış iki boş, sosyal 20 soru full…Fen 20 soruda üç yanlış.

-Daha iyisi olabilirmiş ama olsun iyi. Fen’e baktığımda biyoloji ve kimya eksiğin var. Seni çalıştırırım ama Matematik önemli. Problemlerde eksiğin var belli…Teorik olanların hepsi doğru.

Bol bol problem çözmelisin ki alışasın. Edebiyat düzeltilir. Yazım noktalama ve paragrafta yanlış yapmışsın. TDK’nin sayfasından sana yazım noktalama kâğıdı çıkarırım çalışırsın.

-Tamam olur. Bunu göstereceğim hediye.

-Sen bilirsin ama iyi gidiyorsun.

-Kesinlikle diğer denemelerim çok kötüydü. Her geçen gün iyiye gidiyor.

-Daha yolun başındasın. Yaz tatilinde bol bol çalıştırırım seni en azından 9. Sınıfı iyi kavrarsan diğer sene çok rahat edersin ve daha iyi anlarsın.

-Tamam. Çalışma programı yaparız.

-Tamam. Saat altı buçuğa geliyor…Ben hazırlanayım artık. Yedi gibi misafirler gelir zaten.

-Tamam ablacığım.

Mert odadan çıktıktan sonra hızlıca hazırlanmaya başladım. İlk önce saçlarımı taradım ve bakın yağı sürdüm. Dyson ile saçlarımı dalgalandırdım ve makyaj yapmaya başladım. Sadece belli noktalarımı kapatıp allık, maskara, highliter ve ruj sürdüm. Fazla makyaj yapmak istemedim açıkçası. Üzerimde spor bir kombin olduğu için hemen güzel bir şeyler giymeye başladım.

Dolabımda Chanel, beyaz etekli bir takım vardı. Onu giyecektim.

 

 

Hava fazla soğuk olmadığı için bence ideal bir kombindi. Ayakkabı olarak bahçede olacağımız için yine Chanel’den beyaz spor ayakkabılarımı giyindim. Takı olarak da yine Chanel’den ufak bir küpe takıp, dedemin hediye olarak aldığı yüzüğü taktım.

Tamamen hazır olduğumda hediye paketleri ile aşağıya indim.

Aşağıda maşallah tüm aile büyükleri vardı. Bense elimde torba ile öylece kaldım. Beni ilk fark eden tabi ki de dedem oldu. Ama benim dikkatim annem ile babamın üzerindeydi. Babam özel dikim olduğu siyah takım elbisesinin içinde çok yakışıklı görünüyordu ve bileklerine taktığı kol düğmeleri kombinine ışık tutuyordu ama annem…O…O çok güzel olmuştu ve elbisesi çok çok iyiydi, diyecek söz bulamıyordum. Takı olarak taktığı altın seti de göz kamaştırıcıydı.

 

-Torunum neden orada dikiliyorsun?

-Şey…

-Annene takıldın değil mi?

-Anne çok güzel olmuşsun, üzerindeki çok güzel.

Yasemin: Sağ ol kızım, hadi sen şimdilik kuzen ve kardeşlerinin yanına geç sonra hep beraber bahçede olacağız.

-Tamam, ben onların yanına geçeyim.

 

Odaya geçtiğimde hala büyülenmiş gibiydim. Annemi ilk kez bu kadar şık görüyordum.

Cemre: Alçin, merhaba.

-Merhaba yenge, nasılsınız?

Cemre abla karnını okşadı ve bana döndü.

-İyiyiz şükür. Senin bu abin var ya bana bebek gibi bakıyor.

Abim, yengemin başını öptü ve

-Tabi ki bakacağım, sen benim biricik karım, çocuğumun annesisin.

Herkesten bir ‘O’ sesi geldi.

Karan: Sen de çok tatlı olmuşsun kardeşim.

-Teşekkürler.

Göktürk: Valla Alçincim yüzünü gören, sesini duyan cennetlik.

-Kusura bakmayın şirket, sınavlarım derken ilgilenemedim.

Dediğimde telefonum çaldı.

Arayan babamdı.

-Alo, baba.

-Kızım, nasılsın iyi misin?

Koltuğa oturduğumda devam ettim.

-İyiyim babacığım, seni ve ikizlerimi çok özledim.

-Hahaah! Biz de özledik. Kızım seninle gurur duyuyorum şu bir haftada bile çok yok kat ettirmişsin şirkete. Sana güvenim daha da artıyor.

-Teşekkürler baba ama artık Türkiye’desin değil mi?

-Evet kızım, buradan ikizler ile idare edeceğim. Amerika da ki şirketinde hisseleri arttı gördün mü?

-Evet, şirket hisseli hızla yükseliyor ama Amerika da ki projeler çabuk satıldı, ondandır ve yeni ihale teklifleri var ilgilenirsen sevinirim. Ben şöyle bir baktım ama Türkiye de ki ihale daha karlı gibi ama karar sana kalmış.

-Tamam kızım ben halledeceğim. Bu kar planlaması da çok iyi olmuş. İhalelere girsek bile bu plan sayesinde zorluk çekmeyiz.

-Ben de öyle düşündüm, çünkü bu yükselişten ötürü iş yapmak isteyen firmalar çok olacaktır. Bunu göz önünde bulundurursak yatırım şart.

-Tamam kızım annen ile babana benden selam söyle hafta sonu Barkının ailesi ile gelmeyi düşünüyoruz, o zaman daha iyi görüşürüz.

-Tamam ben dedem ile konuşurum. Bu arada bugün annem ile babamın doğum günüymüş.

-Merak etme kızım hediye de getireceğiz. Neyse eni daha fazla tutmayayım, sadece sesini duymak istemiştim.

-Ben de baba. Ben de seni çok özledim ve sesini duymak iyi geldi.

-Tamam ama şimdi ağlamıyoruz.

-Ya baba ya.

-Baba ya yağlanmaz bakayım hadi.

-Hahaha! Tamam görüşürüz.

Dediğimde kapattık.

Doruk: Arslan Babandı sanırım.

-Evet Fransa’dan artık döndüler. Buradan idare edecekler.

Eren: Alçin, sizin hayatta zor be.

-Valla ama sıkıntı yok, alıştım. İster istemez alışıyorsun zaten.

Fatih: Neyse, bugün mutlu olmalıyız, partiye geldik.

Hepimiz güldük.

Göktürk: Fatih bu dediğini Yekta söyleseydi ilgincime gitmezdi ama sende bir komik oldu ahahhaa!

-Tamam. Ay valla kalabalık aile olmanın tek güzel yanı bir sürü hediye gelmesi baksanıza. Odanın yarısı hediye paketleri ile dolmuş.

Tekrar güldük.

Sohbet, muhabbet gülüşlerimizin arasında devam ederken Meryem ablanın odaya girip bizi dışarıya çağırması ile son bulduğunda hepimiz hediyelerimiz ile dışarıya çıktık.

Yan yana bir sürü masa hazırlanmıştı ama içlerinden biri farklıydı. İki tane masa yan yanayken diğer üçüncü masa yan çevrilmişti. Düzen ‘T’ şeklindeydi.

Kuzen tayfası hemen masalara yerleştiğinde ben ve barkın ayakta kaldık ve birbirimize baktık. Her kes karışık oturmuştu bir tek sağda ki sıranın başında boşluk vardı bir de dedemin sağında.

-Torunum sen benim sağımda oturacaksın.

Dediğinde aslında belli olan yerler tam olarak belli olmuştu.

Dedemin yanına oturduğumda sağımda annem vardı.

Bayar Ağa: Herkese afiyet olsun.

Yemeğe başladığımızda annem direk dolu olan tabağıma mezelerden koyuyordu.

-Annecim ben hallederim, zahmet etme.

-Olur mu öyle şey. Bak bunların hepsi bizim yöreden, yemeni istiyorum.

-Tamam.

Çok kalabalık olduğumuz için herkes kendi arasında grup oluşturarak konuşuyordu ama ben ve Barkın oldukça sessizdik. Annem babam ile ne kadar şanslı oldukları hakkında konuşuyorlardı dedem ise önünde dünürleri ile konuşuyordu. Arada barkın ile bakışsak da sessizce yemeğimizi yiyorduk.

Ahmet: Torunum sen ne düşünüyorsun?

-Efendim?

Bayar Ağa: Torunum iyi misin?

-İyiyim, sadece…

Derin bir nefes aldım.

-Sadece bu hafta çok yoruldum ondan ve fazla kalabalık ortam başım ağrıyor.

Bayar Ağa: SUSUS!

Dedemin bir anda bağırması ile şok oldum.

Koray: Dede ne oldu?

-Sadece susun torunum, çok ses oldu. Kafa bu kaldırmıyor artık. Pastayı kestikten sonra devam edersiniz.

Dedem bana baktığında ona teşekkür eder gibi baktım.

Gerçekten de susmaları çok iyi oldu. Başım gerçekten de çatlayacak gibiydi.

Yemek çatal, bıçak ve fısıltı sesleri ile geçtikten sonra Meryem abla ve kızlar sofrayı topladılar. Şimdi sıra pastadaydı.

Meryem abla kızlarla ellerinde ilk önce tabak ve çatallarla geldiler hemen ardından da dört tane pasta ile geldiler ve çikolatalı olanı annem ve babamın ortasına koydular. Hepimiz ayaklanıp alkış tutuyorduk.

Gençlerden ‘İyi ki doğdunuz’ sözleri çıkıyordu. Bense sadece gülümsüyordum.

Pastaları üflediklerinde güçlü bir şekilde alkışladık. Bu sırada babam ve annem sıkı sıkı sarıldılar.

Yekta: Hadi hediye zamanı!

Diye bağırdığında güldük.

Ben hemen yanımdaki torbadan takı setini, kol düğmesini ve saati çıkardım ve göstermeye başladım. Barkında yanıma geldiğinde Kendi hediyesini aldı.

-Annecim güzel günlerinde kullanman dileği ile Barkınla ortak aldığımız hediye.

-Kızım ne zahmet ettiniz. Barkın oğlum sana da teşekkür ederim. Çok güzel.

Kutuyu koyduktan sonra Babamın yanına geçtik ve Barkın ilk hediyesini taktim etti.

-Size Alçin’in aracılığı sayesinde kol saati aldım. Güzel günlerde kullanmanız dileği ile.

 

 

Mert: Monthblanc saat mi o?

Barkın: Evet, umarım beğenmişsinizdir.

-Oğlum bu çok pahalı bir hediye zahmet etmeseydin.

-Güzel günlerde takmanız dileği ile.

Yekta: Valla Alçin ile Barkın zirvede bırakıtılar. Bizimkiler sönük kaldı gibi ya.

-Olur mu öyle şey. Hediyenin büyüğü, küçüğü olmaz.

Yasemin: Kızım doğru söylüyor. Hem hediye verin diye toplanmadık buraya. Düşünmeniz yeter.

Ben izin isteyerek Barkın ile odama geçtim. Gerçekten de başım çatlıyordu.

-Alçin, Başın çok mu ağrıyor?

-Biraz. Üzerimizi değiştirelim yatalım.

-Tamam.

 

*****

Şu an üzerimde saten kumaş pijama takımım vardı ve gerçekten de beni hafiflemiş hissettiriyordu.

Camdan aşağıya baktığımda herkes bir taraflara dağılmıştı. Gökalp, Yekta, Doruk, Mert ve üçüzlerim halay çekip eğleniyorlardı ama ben gerçekten de iyi değildim. Anne ve babamın böyle özel ir günün de rahatsızlanmayı istemezdim ama durum bu.

-Uzan yatağa, masaj yapacağım.

-Çok iyi olur.

Barkının ortasına uzandığımda başımın altına yastık koydu ve parmakları ile masaj yapmaya başladı.

-Barkın ellerin dert görmesin çok iyi.

-Haha, ne demek sevgilim, her zaman.

-Sonra boynuma ve çevresine de yapı verirsin.

-Emrin olur güzelim benim.

Kendimi Barkının ellerine bıraktığımda bir mayışma geldi. O kadar rahatlatıcı ve iyiydi ki…Ne zaman bir tarafım ağrırsa böyle masaj yapardı ve bana çok iyi gelirdi.

Telefonumun çalması ile Barkın telefonu bana uzattı ve Efe’nin görüntülü aradığını gördüm.

-Alo, Efe.

-Ooo Alçin Hanım hiç arayıp sormayın, özlemediniz mi?

-Öyle deme be kardeşim. Çok özledim de bu hafta çoğun geçti üstüne baksana çok rahatsızım.

-Görüyorum. Eniştem tekrar masajlara başlamış. Durum vahim.

-Aynen kardeşim.

Ege: Barkın ne yaptınız?

-Müstakbel kayınvalidem ve kayınbabamın doğum gününü kutladık ama yemekten sonra direk yukarı çıktık, pasta bile yemedik yani o derece.

-Barkın çok istiyorsan aşağıda ye Allah Allah.

Efe ile Ege güldüğünde bende güldüm.

Ege: Enişte, tripler başlamış.

-Sorma.

-Rahatsız oldunuz galiba Barkın Bey.

-Estağfurullah güzelim. O nasıl söz. Nazının da azarının da başımın üstünde yeri var.

Efe: Barkıncım şimdiden hanım köylü olmuşsun.

-Ne alakası var.

-Egeciğim Efeyi bilmem ama seni de göreceğiz.

Bu sefer Ege dışında hepimiz güldük.

-Neyse, Lâl nasıl, Ev nasıl?

-Valla Lâl her yerin hakkından gelmiş valla. Bal dök yala.

-Oh oh çok güzel. Fransa nasıl geçti?

Efe: Valla çok iyiydi. Ortaklarla ve çalışanların bazıları ile tanıştık. Fransızca konuşmak da iyi geldi. İlk başlarda afallasak da hatta İngilizce falan konuştuk bir ara şaşırıp ama toparladık. Heyecanımıza verdiler.

-Olsun olsun. Okumaya ve çalışmaya başladığınızda tamamlanacak eksikleriniz onun dışında Fransızca dersleri de alırsınız. Olmadı evde Fransızca konuşursunuz.

-Dönüşte onu düşünüyorduk. Alçin valla biraz zorlandık. İngilizcede sorun yok ama Fransızca Allah’ım. Göbeğimiz çatladı.

-Tamam halledersiniz siz ama şu anlık kapatıyorum çünkü baya yorgunum. Hem hafta sonu gelecekmişsiniz.

Ege: Evet babam dedi. Gelelim de yüzünü adam akıllı görelim.

-Tamam kardeşlerim hadi iyi geceler.

Dediğimde telefonu kapattım. Doğum gününün böyle geçmesi biraz kötü olsa da yine de beğendim. Annem ve babam mutlu olsun da o bana yeter. Abimleri de görmek iyi geldi. İşler gerçekten de çevremde olan bitenle arama bir perde misali engel oluyor ve gözüm ondan başkasını göremiyor.

Barkının kollarında uykuya teslim olurken Barkın hala ellerini çekmiyordu. Sanıyorum gece bu pozisyonda kalacaktık. Daha fazla dayanamadım ve kendimi uykunun kollarına bıraktım.

 

*****

Evet Arkadaşlar!!!! Daha kısa bölümlerle devam edeceğiz ve belli başlı konularda devam edeceğiz. Bu yüzden zaman atlaması çok olacak. Oy ve Yorumlarınızı unutmayınız. Finale ne kadar yaklaşsak da bazı konulardan ötürü uzuyor ama ne kadar geç o kadar iyi diyelim… Diğer bölümlerde görüşmek üzere.

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%