@ceren_ellie
|
16 Mart Cumartesi Alçin’den Saat 07.00 Alarmımım sesi ile yatakta bir an sıçradım ve bu sıçramam ile Barkında sıçradı. -Ne oluyor Alçin? Uyku mahmurluğu üzerindeyken ne olduğunu algılamaya çalışıyordu. -Barkın bugün anneler gelecek. Hala yatıyorsun kalk. -Ya sevgilim daha yıl var akşama sakin ol. -Olamam efendim. Allah’ım akşam olacaklara hazır hissetmiyorum. -Merak etme sevgilim dün herkese evi temizlettin ve bal dök yala yaptırdın. Sakin mi olsan? -Doğru diyorsun ama ailelerimizin ilk tanışması bu. Nasıl sakin kalabilirim. Bir anda kapı açıldı ve alkışlar içerisinde Üçüzler, İkiz abilerim ve kardeşim Mert girdi. Can: Günaydınlar!.. Cem: Uyandırma servisi hizmetinizdedir! Üçüzler ve Mert: Günaydın!.. -Size de günaydın da, neler oluyor? Derya: Ah Alçin, sorma valla. Sizi hazırlayacaklarmış. Seni ben, Mert hazırlayacakmışız; Barkını ise Can ile cem hazırlayacakmış. Genel işleyişi ise Üçüzler yönetecekler. -Bunu bu kadar ciddiye almanıza sevindim. Aden: Üçüzüm, dedem de büyükleri koordine edecek. Annem mutfakta, babam da dedeme yardım edecek. Barkın: vay be, annemler için böylesine bir organizasyon. Vallahi şaşırdım. Can: herhalde oğlum. Bu akşam onur konukları gelecek. Dinçer Aşiretini tanısınlar ama değil mi? -Anneannemler keşke gitmeselerdi… Akın: Boş ver şimdi onları sen. Hem anneannem böyle kalabalıkları sevmiyor. Amcamlarda gelecek zaten. Anneannemin kafası almıyor. -Neyse onlarla da sonra tanışırlar canım. Akın: Haydi haydi hazırlıklar başlasın! On beş dakika içinde sizleri aşağıda istiyorum. Akının dediği ile odadan çıktıklarında Barkın ile birbirimize baktık ve yarınlar yokmuşçasına gülmeye başladık… -Neyse hadi sen kattaki banyoya git bende burada halledeyim işlerimi. -Tamamdır sevgilim. Barkın odadan çıktığında ben de banyoya girip hızlıca bir duş almaya başladım. … Sabah rutinlerim bittiğinde giyinme odama girdim ve bornozumla üzerimi kurulayıp iç çamaşırlarımı giydim sonrada şimdilik rahat etmek için beyaz gömlek ve açık mavi kot pantolonumu giydim. Ayakkabı olarak siyah, bağcıklı topuklu ayakkabılarımı tercih ettim.
Saçlarımı yukarıdan topladım ve sadece zaman takibi için klasik saatlerimden birini taktım.
Hazırlığım bittiğinde direk aşağıya indim ve kahvaltı sofrasına geçtim. Çoğu kişi buradaydı. -Günaydın! Dedemin yanına hızlıca oturdum. Yasemin: Kızım sakin ol. -Olamam anne, müstakbel dünürleriniz gelecek. Mehmet: Kızım tamam her şey hazır sadece yemekler bugün hazırlanacak. -Anne tüm hizmetlileri mutfakta istiyorum. Kimse bugün oturmayacak. Hatta ben çağırayım kızları. MERYEM ABLA!
Meryem abla hızlıca geldi. -Meryem abla tüm kızları çağır buraya. -Bir sorun mu var Alçin Kızım. -Yok, sen çağır bi’.
Kızlar alelacele geldiler. -Kızlar şimdi beni iyi dinleyin. Herkesi bugün mutfakta istiyorum sadece Yonca ve Kader siz salonda son kez bir süpürme falan halledersiniz ama onun dışında herkesi mutfakta istiyorum. Kahvaltıdan sonra hızlıca ne yapacağınızı söyleyeceğim. Zaten dün baya bir alışveriş yapıldı. Hepsi: Emredersin Alçin! -Güzel. Şimdi bir şeyler yiyin çünkü akşama kadar vaktiniz olmayacak. Dediğim de çıktılar. Bayar Ağa: Torunum abartmıyor musun? -Hayır dede, akşama kusursuz olsun istiyorum. Onur Baba viskiyi, Eslem Anne de şaraba bayılır. Güzel içkilerden çıkaralım.
-Torunum sen telaş etme halledeceğiz.
Kahvaltının geri kalanı planları konuşarak geçti…
***** Şimdi mutfaktaydım ve görevlendirdiklerim karşımda duruyordu. -Şimdi siz üçünüz, kaleminiz-kağıdınız hazır olsun sayıyorum. Mezeler; havuç tarator, mücver, sebzeli köz biber, içli köfte, mercimek köftesi, mevsim salata ve acılı ezme. Yasemin: Kızım çok olmadı mı? -Anne çok kalabalık olacağız farkında mısın bilmem ama? Amcamların gelmemesi taraftarıydım ama geliyorlar o yüzden ekstra gerginim. Aile tanışması dedik, sülale tanışması demedik.
Barkın: Alçin annem aradı demin, anneannem, babaannem ve dedelerim de gelecekmiş! -NE! Barkın: Öyle, seni ve aileni çok merak ediyorlar. -Ya nasıl olacak, nasıl sığacağız, Allah’ım nasıl yetişeceğiz biz! Meryem: Alçin, sakin ol yetiştireceğiz. -Hadi hadi başlıyoruz. Öncelikle mezeleri hazırlayalım. İki masa hazırlanacak ona göre bol bol yapılsın yetmezse korumalara liste verilsin anlaşıldı mı? İşlerim var geleceğim.
-Meryem abla akşama iki çeşit et yemeği yapılsın. Sen yap hatta. Birincisi humus yatağında et, ikincisi Hünkâr Beğendi. HADİ HADİ! Hızlı.
Mutfaktan çıktığım gibi çalışma odasına geçtim ve bilgisayarımı açtım ve babamı aradım. Babam konferans görüşmeye cevap verdiğinde direk konuya girdim. -Baba ben bittim. -Kızım ne oluyor? -Baba Barkının anneannesi, babaannesi ve dedeleri de gelecekmiş. Biz daha Onur Baba ile iş bile imzalamadık. -Ben o işi çoktan hallettim merak etme kızım sadece sana haber vermemiştim. -Baba nasıl bana haber vermezsin bunu? Adamlar akşam gelecek ve- Allah’ım ya! Baba sen kendin de misin? Zaten yanımda da yoksunuz. Onur Baba iş konuşmaya kalksa öylece kalacaktım. -Kızım çünkü sadece anlaşma yaptık o kadar daha projelere başlamadık ama ortak olduk. -Tamam tamam…Şimdi gireceğiniz projelerden bahset bana baba. Akşam öylece oturamam ben. -Öncelikle sakin olmalısın. Aile seni ilk kez göremeyecek. Zaten iki gündür evi geriyormuşsun. -Kim dedi gerdiğimi? -… Baba sanki ağızından bir şey kaçırmış gibiydi. -Baba, benden saklı iş mi yapıyorsun? -Kızım- -Ne baba? Kiminle görüşüyorsun? -Kızım sadece Mehmet Bey ile arada konuşuyorduk o kadar. Ben sinirden gülme krizine girdim. -Baba sen benden bir şeyler sakladın. Bunun farkında mısın? -Kızım saklamak değil de söyleme gereği duymadım. -Baba! Nasıl saklarsın bunu, Mehmet babam ile beni mi konuşuyorsunuz? -Genel şeyler ama evet en çok senin hakkında. -Baba senden bunu beklemezdim. Keşke bana da söyleseydin. Ben de diyorum son bir haftadır Mehmet Babam da ki değişim ne diye. Bana sevdiğim çiçeklerden, çikolatalardan alamsı bir tesadüf mü diye düşünüyordum ama değilmiş. Peki iş anlaşmaları da yaptınız mı? Babam iyice omuzlarını düşürdü ve ben anlayacağımı anladım. -Anladım baba. Dediğim de bilgisayarı yüzüne kapattım ve Açılay’ı (CEO) aradım. -Buyurun Alçin Hanım. -Açılay Hanım yarım saat içerisinde bana Dinçer Holding ve Aslansoy Holding ile yapılan tüm anlaşma ve planlanan projeleri gönderiyorsun anladın mı? -Alçin Hanım ama- -Açılay, şimdi dedim! Dediğimde telefonu yüzüne kapattım. Şu an çok sinirliydim ve her şey üst üste geliyordu. Kapı açıldığında babam, dedem ve Barkın girdiler. -Çıkın dışarı, hepiniz. Kimseyle konuşmak istemiyorum. -Kızım- -Baba. Çıkın. -Torunum ama haddini aşmaya başlıyorsun. -Öyle mi dede? Dediğim de aralarından sıvışarak odadan çıktım ve aşağıya hızlıca indim. Mutfağa ilerledim. -Döndüğümde bir sorun istemiyorum anladınız mı? Cevap beklemeden holden ceketimi giydim ve koluma ufak çantamı ve kaskımı taktım. Bahçeye çıktığımda Kuzeye işaret verdim ve kapıyı açtı. Motoruma binip kaskımı taktım ve hızlıca bahçeden çıkış yaptım.
***** Bir saatin sonunda kendimi uçurumda buldum. Motorumu park edip toprağa oturdum ve çantamdan sigara ve çakmağımı çıkardım. Telefonuma da göz ucuyla baktığımda, annemden iki, babamdan üç, Barkından beş, Arslan babamdan üç ve Efeden de iki arama gördüm ama hepsini görmezden gelerek maillerime girdim. Açılay’ın gönderdiği belgeleri telefonuma ne olur ne olmaz diye indirdim ve incelemeye başladım. İlk önce tabi k ide sevgili ailem ile olan projelere baktım. Birincisi tarihi otel projesiydi. Urfa, Mardin ve Antep çevresinde oldukça ilgi gören bir konsepti. Belirlenen bütçeyi, otelin içeriyi ve gelirler hakkında ki finansal bilgileri hesapladığımda oldukça kar oranı yüksek ve kapasite geniş tutulacağı içinde oldukça güzel bir otel olurdu. Dinçer ile ile olan proje buydu ama bu projeye illa ki bir hissedar gerekecekti bunun için akşam Onur Baba ile konuşacaktım. Umarım babam bu proje için başkasını düşünmez. İkincisi ise Alansoy ailesi ile yapılacak olan villa kent sitesiydi. İzmir de denize sıfır bir arazide üç katlı, yirmi evden oluşacak bir yazlık sitesiydi. Sayı az olduğu için fiyatı da epey yüksek olacaktı ama bizim şirketlerden yatırım için ev alan oldukça insan vardı ve onların da işini karşılayacak makul fiyattaydılar.
Bu projeden gelen kar oranı daha yüksekti ve eğer o otel projesini Onur Baba kabul ederse de bizim kâr oranı otuza düşecekti. Bunu babam ile detaylıca konuşmam gerekecekti. Onun dışında ki genel sözleşmeleri incelediğim de şu anlık iyi görünüyordu.
Ekranın üstünde babamın numarasını görünce bu sefer açtım. -Kızım. -Efendim? -Kızım lütfen bir kere dinle. -Dinçerler ile olan otel projesinde illaki hissedar ihtiyacı çıkacak ve ben Onur Babayı düşünüyorum eğer kabul ederse isteyeceği yüzdeliği de az çok tahmin ediyorum…Kâr oranı otuza düşüyor ve bunca masraf için çok az bir oran. Bu projeyi iptal etmeliyiz baba. Ben onaylamıyorum en azından. -Kızım belgeleri inceledin mi? -Tabi ki inceleyeceğim. Ben istemsem ben bir şey demesem elime geleceği yok. Kaldı ki Açılay’ı da tembihlemişsin belli. Diretecekti. -Kızım ben senin için yaptım. Çok yoruldun ondan. Daha fazla derslerine ve sınavlarına odaklan diye bir şeyden söz etmedim. -Baba sınavlarımın olduğu ya da derslerimin olduğu şimdi mi aklına geldi, hm? -Kızım ne desen haklısın ama zamanı geri alamıyorum ve üzerine de geldiğimi biliyorum. Yaptığın fedakârlıklar…Kızım ne desem boş ama bundan sonrası için çabalayabilirim. -Baba ama ne yazık ki geçmişte yaptıklarımız geleceğimizi de etkiliyor ve ben baş varis olarak bunları akından takip etmekle mükellefim. -Hayır kızım, değilsin. -Öyleyim baba. Aslansoy ile planlanan proje çok iyi ve bu projede sadece ikimiz olursak oldukça yüksek bir kâr oranımız olacak. Yatırımcı olan müşterilerimiz içinde makul, fiyatlarda iyi düzenlenmiş. Bu projeye tamam ama Dinçerlerin projesine dikkatlice düşünmemiz gerek. İyi günler baba.
Dediğimde tekrar telefonu kapattım.
Ben bu sırada ikinci sigaramı içtim ve kalkıp motoruma geri bindim.
*****
Saat 18.00 Eve bir saat önce döndüm ve mutfaktaki durumu kontrol ettim. Annem iyi ilgilenmişti ve hiç eksik yoktu sadece sofranın kurulması kalmıştı.
Barkının ailesinin gelmesine yarım saat kalmıştı bu yüzden elbisemi artık üzerime giyebilirdim. Önceden saçlarımı ve makyajımı yapmıştım sadece elbisem kalmıştı. Saçlarım alttan at kuyruğu yaptım ama sıkı eğildi. Makyajım ise doğal bir cilt makyajı yapmıştım ama gözlerimin çevresinde gölgelendirmelerim ve kusursuz bir eyelinerım vardı. Kombin olarak önce elbise tercih ettim ama sonradan vazgeçerek siyah üst ve beyaz pantolon ile siyah stiletto ayakkabılarıma karar verdim. En sonunda da siyah saatlerimden birini ve inci setimi taktım.
Eve geldiğimden beri kimse ile görüşmedim ama kapının çalmasından ve seslerden abimlerin aileleriyle geldiklerini anladım. Hazırlığım bittikten sonra sigara- çakmağımı ve telefonumu aldım. Odamdan çıkıp aşağıya indiğimde Yiğit direk bana doğru koştu. -HALA! Dediği ile herkes bana döndü ama ben Yiğit’i hemen tuttum ve kucağıma aldım. -Hala, seni çok özledim. -Ben de aslan parçam, ben de özledim. Onu indirdim ve botuna eğilerek konuşmaya başladım. -Hala gözlerine ne oldu? Boyadın mı? -Evet, boyadım. Nasıl olmuş? -Aaaa korsanlar gibi. -Evet, korsanlar gibi. Bana bir anda sarılınca ben de ona eşlik ettim. -Halacım şimdi sen annenin yanına geç ben birazdan geleceğim. -Tamam. Ben arka bahçeye çıktığımda salonda hala sessizlik olduğunu duyabiliyordum. Paketten bir dal aldım ve tam yakacakken yanımda bir beden hissettim. -Alçin? Sigarayı dudaklarımdan çektim ve Barkına döndüm. -Hatırlıyor musun? Yine böyle bir esinti vardı sadece hava karanlıktı. Dağ evindeydik ve zaferimi kutluyorduk. İstanbul da ki son zaferimi. Gecenin ve Yolların Kraliçesinin kariyerini bitirdiği yarış. -Evet hatırlıyorum. -İkra ve Tuana da o gün vardı. Adam akıllı eğlendiğimiz son akşamdı. Onları özlüyorum. -Ben de. İyi kızlar. Belki tekrar görüşürüz. -O biraz zor ama konumuz kızlar değil. Konumuz…Barkın farkında değil misin? Tüm bunlar yaşanmadan önce sadece okul, yarışlar ve şirket hayatlarımız vardı ama sonra gerçek ailem meseleleri, Dinçerler derken…Hayatımız karman çorman olmadı mı sence de? Bir anda göçebe hayatı ve arkasından getirdikleri. -Haklısın. Ama ne yapabiliriz ki? -Bir an önce şu üç ayın bitmesini istiyorum. Bir an önce Amerika’ya gidip bu curcunadan kurtulmak istiyorum. Sadece üç ay dayanacağım. Senin annenler ile dönmeni istiyorum Barkın. -Alçin- -Dinle. Annenlerle gideceksin ve şirket ile yakından ilgileneceksin. Yeter bu kadar kaldığın. Sınavlara çalışacağız. Bende bu sırada aileyi halledeceğim. Amerika ya gittiğimde zaten istesem de istemesem de pek görüşemeyeceğiz. Hem şirket, okul. Saat farkı da cabası. Bu yüzden bu geriye kalan üç ay normal ve monoton geçecek. Sadece doğum günümde bir araya geliriz o kadar. Ama onun dışında birbirimiz ile de fazla görüşmeyelim. -Alçin her şeye tamam ama görüşmemek ne demek? Zaten uzak olacağız birbirimizden. -Yine görüşürüz ama sık sık değil. Dikkatimin dağılmasını istemiyorum. -Bu arada kardeşlerine yalan söyledin değil mi? -Biraz evet. -Anlamıştım zaten. Şirke hisselerini, kendi haklarını Mert’e devretmenin hatta bu aileden tek bir çöp bile istememeni anlıyorum. -Bak bu konuda beni anlamanı istiyorum Barkın. Ben alelade bir insan olabilirdim o zaman amenna ama bulunduğum konum içerisinde bu imkânsız. Zaten yeterince yönetmem gereken şeyler var ve Dinçerlere fazla bağlı kalmak istemiyorum. Biraz gerçekçiyim. On yedi senelik açığı da bir senede kapatamayacağımıza göre… -Peki onları sevdin mi? -Şöyle böyle ama ne Mehmet Bey tam olarak babam ne de Yasemin Hanım tam olarak annem. Sadece bana bu duyguları tattırdıkları için onlara minnettarım ama bağlarımızın hemen diğer çocukları gibi olmalarını beklemesinler. Neyse ki bu süreçte Bayar Ağa baya sorun çıkarmadı. Normalde eyvallah demeyeceği şeylere eyvallah dedi. Hoş üzerime bir şeyler devretse ya da buna kalkışırsa yine Mert’e devrederdim. O çok özel bir çocuk. Bunu hissedebiliyorum. Onca acıya rağmen hala gülüp ayağa kalkabiliyor. Onda kendimi görüyorum. Aden ya da Akın’a bırakmaya kalksam eşit olmayacaktı ve aramızda bir küskünlük çıkabilirdi bu yüzden aileden gelenleri Mert’e devrettim. -Alçin, inanır mısın bilmem ama ben başından beri biliyordum böyle olacağını. Seni öyle kolay bağlanan biri değilsin.
Ellerimi tuttu ve ortamızda kaldırdı. -Sadece bağlanıyormuşsun gibi hissettirirsin. -Ama sana, ikizlerime, ailene ve Babama çok bağlıyım. -Bunu hissedebiliyorum. Bunu gözlerine baktığımda en derinlerimde hissediyorum ve kendimi çok şanslı hissediyorum. -Eslem anne de anneliği hissettim, bunu inkâr edemem. Üç sene de bana çok şey kattı, aynı şekilde Onur baba da ama en çok seni bana kattılar.
Barkın beni dudaklarımdan öpmeye başladığında sağ eli ile yanağımı, sol eli ile de ensemi tutuyordu. Biraz ilerletip beni duvar ile kendi arasında sıkıştırdı ve deli gibi öpmeye devam etti. Soluklanmak için ayrıldığımızda ben Barkının gözlerine baktım. Ama barkın benim karnıma bakıyordu ve elini karnıma koydu. -Bir gün burada ikimizden de birer can olacak ve o zaman geldiğinde benden, bizden mutlusu olmayacak. -Olmayacak sevgilim. Senin çocuğunu doğurmayı çok isterim. Tekrar öpüşmeye başladığımızda bu sefer Barkın daha yaramaz bir tavır sergiliyordu. Önce kalçalarımı eli ile sıkıştırdı sonra sağ elini ön tarafıma getirip baskı uyguladı. Dudaklarına doğru inledim. Onun omuzlarını tutarken ellerimi aldı ve başımın üzerine kaldırıp duvara yapıştırdı. Biz öpüşmeye devam ederken yanımızdan birden öksürme sesleri ve bağırmalar duyduk. Bir anda ayrıldığımızda kardeşimi, Akın’ı, Karan abimi ve Can abimi gördük. Karan: Kardeşim siz herkes içinde, ulu orta ne yapıyorsunuz? -Abicim bu kadar kasma. Senin de neler yaptığını biliyoruz. Dediğimde arkadan bir ‘o’ sesi geldi. -Neyse ne diye böldünüz? Mert: Abla istersen biz içeri girelim siz devam edin. Can abim Mert’in kafasına vurdu. -Vurma kardeşime. Can: Evlenmeden ne oluyor bakayım. Hem siz beraberde uyuyordunuz…Alçin sakın yaptığını söyleme! -Abi saçmalama daha kaç yaşındayız tabi ki de yapmadık ama yani bizimde ihtiyaçlarımız olabilir. Dediğimde Barkına döndüm ve gülmeye başladık. Barkın: Annemler geldi mi? Mert: Yok amcamlar geldi, sizi soruyorlar. -Tamam hadi. Dediğimde içeriye geçtik. Annem ve Aden bir değişik duruyorlardı. -Anne bir sorun mu var? -Yok kızım ne sorunu? Aktuğ: Kardeşim nasılsın? -İyiyim abi, bu arada hoş geldin. Mutlu nasıl oldu? -Daha iyi abim. Sana selamı var. Mutlu geçtiğimiz günlerde kötü hasta olmuştu ve abimde onunla ilgilenmek için gitmişti. Ona sarıldım. Aden kendini kontrol etmeye çalışır gibiydi sanki ama ne olduğunu anlamadım. -Aden? -İyiyim ya sıkıntı yok, sadece sıcak oldu o kadar. -Bir hava al, dışarısı serin. -Öyle yapayım. Dedi ve çıktı. Annem bana gülümsüyordu ama bu zoraki gülümsemeydi. Aden: Yeğenim çok şık olmuşsun. -Sağ ol amca, sen de çok yakışıklı olmuşsun. Akalp: Yani ben yakışıklı değilim öyle mi Alçin? -Amcacım sen de çok yakışıklısın maşallah. -Kız şaka yapıyorum gel buraya. Yanına gittim ve ona sarıldım. Deniz: Alçin, bugün dünürler ile tanışıyoruz. -Evet tanışıyoruz… -Sen pek memnun değil gibisin? Bizim gelmemize mi bozuldun? -Yoo bugün genel olarak böyleyim biraz. Dediğime kapı çaldı ve açmak için hızlı adımlarım ile ilerledim. Yüzüme gülümsememi taktım ve kapıyı açtım. Arkamdan sadece aile üyeleri geldi, akrabalar koltuklarda ayaktaydılar. -Hoş geldiniz! Onur: Hoş bulduk kızım. Onur Baba ile sarıldım. Eslem: Kızım çok şık olmuşsun, benim aldığım inci mi? -Evet, tekrar teşekkürler. -Ne demek, güle güle tak. Arkadan biraz sert tipler geldi. -Hoş geldiniz efendim. -Hoş bulduk. İlk önce Dayana Anneannenin elini öptüm sonra Ayda Babaannenin elini öptüm. Tam Ertan ve Tankut dedelerin ellerini öpecekken izin vermediler ve sarıldık. Onlar benim alnımı öptü. -Hoş geldiniz efendim. Ertan: Hoş bulduk, güzel gelinim. Karşılama komitesi bittiğinde hazırlanan sofralara geçtik. Ben dedemin sağına geçtiğim gibi babam, annem sağıma yerleşmeye büyükler ile devam etti, Barkının ailesi ise dedemin tarafındaydı. Barkın ise annesinin yanındaydı. Dayana: Alçin, sen nasıl baş köşede deden ile oturursun? Ben cevap verecekken dedem yardımıma yetişti. Bayar Ağa: Ben öyle münasip buldum. Dayana Hanım öylece kaldı. Ertan: Eee daha daha nasılsınız Bayar Bey? -Hamd olsun siz nasılsınız? -Biz de iyiyiz şükür. Gelin hanımı, sizi gördük daha iyi olduk. -Ne güzel Ertan Bey. -Kızım Bey ne? Gelinimiz oluyorsun bizim. Dede de bana. -Nasıl isterseniz. Meryem abla! Meryem abla hızla geldiğinde konuşmaya başladım. -Meryem abla Barkının eşyalarını toplayın. O ailesi ile İstanbul’a dönecek. Herkes bir anda bana odaklandığında derin bir sessizlik oluştu. -Peki, hallediyorum. Dediğinde gitti. Eslem: Oğlum? -Evet anne, sizinle döneceğim. Alçin ile ortak kararımız. Artık son aylardayız ve işlerimize odaklanmak istiyoruz. -İş demişken. Onur Baba İstanbul’a dönünce- Kapı çaldı. -Dede birini mi bekliyorduk? -Hayır torunum. Meryem: Alçin bir bakar mısın? -Geliyorum. Kapıya gittiğimde karşımda gördüğüm vücut karşısında kalakaldım. Arslan Babam gelmişti. -Baba! -Kızım. Dediğinde bana sarılıp başımı göğsüne yapıştırdı. Ben çoktan gözyaşlarına boğulmuştum. Beni kendinden ayırıp biraz eğildi ve yüzümü avuçları içine aldı. Ben de onun ellerini tuttum. -B-ba- -Şşt. Tekrar bana sarıldı. -Geldim kızım, buradayım.
*****
Olanlar üzerine akrabalar tam da istediğim gibi gitmişlerdi ve bizi aile- aileye bıraktılar. Şimdi daha sakindi ev. Yemeğimizi sessizlik içerisinde ve ara ara iş konuşmaları içerisinde bitirdiğimizde koltuklara geçip tatlılarımızı yiyorduk. Babamla asıl konuşmayı yukarı çıktığımızda yapacaktık. Yemekte çoğu iş aslında konuşulduğu için iyiydi. Babamda artık yanımda olacakmış. Sadece arada İstanbul’a gidip gelecekti. Barkının anneannesi ve babaannesi biraz zorlasa da pek takılmadım ama dedeleri çok tatlı ve ılımlıydılar. Onur Bey fikirlerimden çok etkilenmiş görünüyordu ve Babası Ertan dede de aynı şekilde etkilenmiş durumdaydı. Ama Dayana Anneannenin şu lafı çok sinirlendirmişti beni. “Neden işlere karışıyorsun Alçin, sanki çok biliyorsun da?” dediğinde ben de ona konumumdan bahsederek onu morartmıştım. Ama bunları aslında biliyordu sadece kendine yediremiyordu. Ayda babaanne biraz daha kendini çekiyordu ama bilemiyorum. Ama neyse ki fazla görüşmemize gerek yoktu.
***** Her şey hızlıca sonuçlanmıştı. Barkın ailesi ile gitmişlerdi. Normalde geç olduğundan kalmalarını teklif etmiştik ama her şey hazır olduğu için mecburen bırakmıştık. Şimdi babam ile odamdaydık ve yüzleşme vaktiydi. Camı açtım, altındaki sehpaya sigara ve çakmağımı koydum ve ayrıca içki de koydum. Oldukça ihtiyacımız olacaktı. -Kızım- -Baba şimdi ben soracağım, sen cevaplayacaksın tamam? Kafasını salladı. -Şimdi ne zamandan beridir Babam ile konuşuyorsun? -Fransa’dan döndüğümden beri. -Peki neden bana söylemedin? -Benden kendisi rica etti. Seni daha yakından tanımak, sürprizler yapmak istiyormuş ve küçüklüğün hakkında bilgi sahibi olmak istiyormuş. -Anladım. Peki ya sözleşmeler? -Dedim ya sen çok yoruluyorsun ve artık üzerine yıkmayacağım her şeyi. Sen geleceğine odaklan. -Baba…Farkında mısın bilmiyorum ama benim geleceğim zaten o şirket. -Ege ile Efeyi devreye daha çok soktum. Şimdi onlar daha çok ön planda olacaklar. -Bu riske giremeyiz baba. Hiçbir değişiklik olmayacak. Ben yine seninle yöneteceğim. Sen sadece Fransa da ki işleyişi öğret yeter. Ben şu sınavı kazanayım sonra Amerika da ki işleyiş için gideriz. Barkın ile olan ilişkim Amerika’da da devam edecek. -Tamam, her şeye tamam ama Alçin yeter artık. Bir durun olsun kızım. -Olamaz baba. Bu konumdayken olmaz. İçki bardağıma biraz içki doldurdum ve içmeye başladım. Bir sigara yaktım ve içmeye başladım. Babam da bir tane yaktı. -Peki ya ailen? Her şeyi Mert’e devrettin sonra? -Pek umurumda değiller aslında. Onlara aile sıcaklığını hissettirdikleri için ve bana aile oldukları için teşekkür ederim ama kimse on yedi yıllık açığı bir yılda kapatamaz baba. Anlıyor musun? -Anlıyorum ve doğru düşünüyordum. -Nasıl, sen de mi Barkın gibi düşünüyordun bu bağ konusunda? -Evet kızım. Sen onlara anne-baba derken bile içten demiyorsun ki. Sigarasını küllüğe bıraktı, sonra benim sigaramı da elimden alıp bıraktı. Yüzümü avuçları arasına aldı. -Senin tek ve gerçek ailen hep ben oldum Alçin. Baban, yeri geldi mi Annen, hatta muhteşem kankan bile oldum. -Evet baba ve bu bağı kimse koparamaz. Babam elimden tuttu ve koltuğa oturup beni de kucağına çekti. Aynı küçüklükte ki gibi. -Sen her zaman benim oldun Alçin. İkizlerin kardeşi, benim ise kızım oldun. Baş varisim ve biricik varlığım. İkizlerden bile ayrı yerin var içimde. -Teşekkürler baba. Boynuna sıkıca sarıldım. -İkizleri de çok özledim. -Senin seviyene gelmeleri için baya yol var ama çabuk öğreniyorlar. Şimdiden birçok şeyi hallediyorlar. Ufak tefek işleri. Fransa da ki sınav için sadece çok heyecanlılar. -Hallederler olmadı burada okuyup öyle giderler. -Aslında onların yamacımda olmaları daha güvenli Alçin. -Bence de. Benim kadar iş tecrübeleri yok. -Denemeleri çok iyi burada okuyup sonra göndermeyi planlıyorum onları. -Konuşursun baba. Hem daha ölmedin ya, çok sıkı eğiteceğinden eminim. -Biliyor musun? Ege ile Lâl işleri baya ilerlettiler. -Vay nasıl? -Lâl gastronomi okuyor ya? -Evet. -Her yaptığını Egeye denetiyor ve Ege eksikleri söyleyince Lâl çok üzülüyor. Ama o anı hiç unutamıyorum. Oğlumu o pozisyonda göreceğimi düşünmezdim. Babam güldüğünde iyice meraklandım. -Ne oldu baba ne gördün? -Ege yine değerlendirme yapmıştı galiba ama mutfağa dalgınken bir girdim mutfak masasında…Tövbe tövbe. Lâlin nasıl kaçtığını anlamadım bile. Çok korktu kız. Sadece güldüğümde Ege dedi ki ‘Çok kötüsün baba’ ben dedim ki ‘Benim oğlum büyümüş de sevgili mi yaparmış’ deyip yanaklarını sıktım.
İkimiz beraber güldük. -Baba sen çok fenasın. Sonra? -Mutfaktan çıktım işte, dikkatli olması konusunda onu uyarıp öyle çıktım ama. -İyi iyi. -Barıştık mı? -Sana nasıl küs kalabilirim babacığım. -Canım kızım. Alnımdan tekrar öptü ve göğsüne yatırdı. Sigaralarımızda kendi kendine öyle dururken söndüler…
***** Kısa derken yine birazcık uzun oldu ama bir şeyler olacak gibi…Ama uzatmadan ve zaman atlamaları ile bitireceğim. Seri gerçekten de uzadı ve artık bitsin lütfen! Bölüm hakkında yorumlarınız neler?
|
0% |