@ceren_ellie
|
5 Mayıs Pazar İstanbul Alçin’den
Aradan geçen iki ayda çok şey değişti… İlk olarak barkınla uzak kalmamız işlerimize olan odağımızı arttırdı ve benim açımdan nefes almamı sağladı. Bazen ilişkimi işim ile beraber yönetmekte zorlanıyorum. Aden ile aramız anlamadığım sebepten dolayı soğuktu. Nedenini anlamaya çalışsam da anlayamıyordum. Annem tanışma gününden sonra daha fazla üstüme düşmeye başladı ve sürekli beraber bir şeyler yapmak için ekstra çabaya girdi. Bu süreçte kendime daha çok şey kattım. Şirketten biraz uzaklaştım ve tamamen derslerime odaklandım. Bir de piyanoda ki yeteneklerimi de çok geliştirdim. Doğum günümden sonra geri döndüğümüzde son provaları alıp il etkinliğine çıkacaktık. Okulda da baya prova aldık ama fazla yeterli değildi. Koro da birkaç eksiklik vardı onun dışında ben kendimi hazır hissediyordum. Dinçerler ile olan otel projesini iptal edip Bolu’da bungalov ev konseptli tatil köyü yapmaya karar verdik. Hem şirketler için böylesine ufak değişiklikler riskli olsa da getirisi yüksek olacaktı. Şimdilik inşaat süreçleri devam ediyordu ve Eylül’e kadar yetişirse ön rezervasyona açılacaktı. Bu sefer pazarlama yöntemlerinde sadece reklam olmayacaktı. Babam ile konuşup bazı sosyal medya fenomenleri ile anlaşıp onlara tatil deneyimi hediye edip reklam yapmaları ile alakalı görüşmelerden bahsettim. Babam öncelikle inşaat kısmı bitsin sonra tekrar konuşalım demişti. Bende sosyal medya fenomenlerini incelemeye başlamıştım. Bu tatil yeri inceleyenleri ve yüksek takipçili insanlara bakmıştım. Yeni dönemi yakından takip etmek önemliydi.
İstanbul’daydık. Tüm aile olarak cuma akşamından gelip villaya yerleşmiştik. Ama sadece ailem gelmişti. Akrabalar ile perşembe akşamı bolca kutlamıştık. Dinçerler ne kadar iyi insanlar olurlarsa olsunlar benim için tam olarak ‘Aile’ kavramını karşılayamıyorlardı. Kalbimde ki buzlar hala tam olarak erimemişti ve eriyecek gibi de değildi. Annemin çabaları, babamın ve diğerleri ile olan ilişkim…Kendimi hala yabancı hissediyordum. Yapım buydu ve yapabileceğim bir şey de yoktu… Telefonumdan saate baktığımda saat sabahın beşiydi. Uzun zamandır bu kadar erken kalmazdım ama içimi huzursuz eden bir şeyler var ve anlamdıramıyordum. … Saat 06.30 Camın önünde ki koltuğumda otururken kapım çaldı. Sabahın altı buçuğuydu. Kimdi acaba? Büyük ihtimal Arslan Babam gelmişti. -Gir. Kapıdan giren Aktuğ abim ile şaşkınlığa uğradım. Elimdeki viski bardağını bıraktım ve ayağa kalktım. -Abi? -Kardeşim. -Günaydın, hayırdır? -Asıl sana hayırdır Alçin? Yine içiyorsun. -Uyku tutmadı. -İçini kemiren bir şey mi var? -Bilmiyorum ama huzursuzluk var. -İlk kez ailenle doğum günü kutlayacaksın, belki ondandır. Tam bardağımdan bir yudum alacakken elim havada kaldı. -Alçin? Kendime geldiğimde bir yudum aldım. -Sen de ister misin? -Yok teşekkürler. Lafı dolandırma, heyecanlı mısın? -Değilim. Bir yudum daha ve gözlerimi dışarıya çevirdim. -Alçin neler oluyor? -Hiç, sadece gece iyi uyuyamadım o kadar. -Çocuklar mutlu yıllar diliyor. -Eksik olmasınlar. İyi çocuklar. -Öyleler. -Eeee sen neden uyanıksın? -Beni de uyku tutmadı. Uzun zaman sonra ilk kez kardeşlerimin doğum günün kutlayacağım, ondandır belki. -Ondandır…
***** Saat 18.00 Gün içerisinde Lâl abla, yengelerim ile annem tüm hazırlıkları tamamlamıştı bile. İkiz abilerim ve ikizlerim ile tüm gün İstanbul’da gezdik ve saat beş buçuk gibi de hazırlanmak için döndük. Ben ilk önce güzelce duşumu aldım ve cilt bakımımı yaptım. Sonra da doğal bir makyaj yaptım. Renk tonlarından kullanmayı tercih etmedim. Elbisem ise pembe, çiçekli elbisemi diken tasarımcımdan hediye gelen mavi elbiseyi tercih ettim. Ayakkabı olarak da düz siyah stilettolarımı giydim.
Hazır olduğumda aşağıya indim ve şu an da akşam yemeğini yiyorduk ama tüm gün içimde olan huzursuzluk her geçen dakika daha da artmıştı. Mehmet: Kızım iyi misin? -İyiyim merak etmeyin sadece ilk kez bu kadar kalabalıkta doğum günümü kutluyorum. Yasemin: Kızım üzerinde ki çok güzelmiş. -Teşekkürler anne, modacım dikmiş. -Çok güzel. Yemek soru cevaplar eşliğinde sade geçmişti. Çünkü herkes enerjisini pastaya bırakıyordu ama babam ve dedem iş konuştular. Bu projede ki planlardan falan söz edildi. Barkın ve ailesi ile gün içinde bir pastanede oturup bir şeyler içtiğimiz için bu akşam bize eşlik etmeyeceklerdi ama Barkının yanımda olmasını çok isterdim. … Lâl ve Evra abla masayı topladıktan sonra Lâl pastayı getirdi ve üçüzlerimle arkasına geçtik. Koray: Buraya bakın! Koray abi elinde fotoğraf makinesi ile bizi çekiyordu. Karan abi ise video çekiyordu. Pastayı üfledikten sonra herkes alkışladı. Ege: Hadi hediye zamanı! Diye bağırınca sarılmalarımız bitti ve hediye faslına geçtik. İlk önce benim hediyelerim verilmeye başladı.
Aktuğ: İyi ki doğdun kardeşim. Abim bana çok şık bir takı seti almıştı. -Teşekkürler abi. İnşallah en güzel anlarıma şahitlik eder. -İnşallah abim. Beni başımın üzerinden öptü. Koray: Kardeşim, nice yaşlara. Evra ile hediyemiz. Zarif, Altın bir kolyeydi. -Abiciğim, yengeciğim çok teşekkürler. -Güle güle kullan Alçin. Koray: Benim ekstradan ufak bir hediyem daha var. Koray: Nice anlaşmalar imzalaman dileği ile abiciğim. -Teşekkürler. -Bu arada Karan abin çekimden dolayı veremeyecek onun yerine ben vereyim hediyesini. -Karan abi, saat zevkimin bu tarz olduğuna dikkat ettiğin için teşekkürler. -Ne demek, aslında Cemre seçti. -Ah, pardon. Cemre ablacığım bu zarif hediyen için teşekkürler. -Bir şey değil Alçin. Güle güle tak. AH! Sanırım yeğenin de öyle düşünüyor. Hepimiz güldük.
Mert: İyi ki doğdun abla, seni çok seviyorum. Sana kalbimi vereceğim. Dediğinde çok şaşırdım ve direk kutuyu aldım ve açtım. İçinden gümüş renk de kalp çıktı.
Mert’e kocaman sarıldım. -Çok teşekkür ederim ablacığım. Bu çok özel.
Mehmet: Kızım iyi ki doğdun. Ne kadar geç kavuşsak da inşallah ayrılmayacağız. Kutuyu açtığımda içinden viski, çerez, çikolata ve ‘Big Boss’ yazılı bardak çıktı. -Baba çok teşekkürler, umarım bir gün beraber içeriz. -İnşallah kızım. Can-Cem: Kardeşim iyi ki doğdun! Can: Birer edebiyatçı olarak sana set aldık, umarım beğenirsin. Kutuyu açtığımda içinden Sokak Nöbetçilerinin seti çıktı. -Kütüphaneni biraz incelediğimizde bu tarz kitapları sevdiğini gördük. -Çok severim ama okumaya pek fırsat kalmıyor. Yasemin: Kızım nihayet ben de vereceğim hediyemi. İyi ki doğdun kızım. Annem bana koku seti ve allık seti almıştı.
-Teşekkürler anne. Dediğimde sarıldım. Bayar Ağa: Torunum senin hediyen Antep’te ama şöyle belgeleri vereyim. Dedemin verdiği belgeleri incelediğimde araba belgeleri olduğunu gördüm. -Dede çok teşekkür ederim ama gerek yoktu. -Torunum ama konuştuk. -Teşekkürler. Dedemle sarıldım. Akın: Üçüzüm doğum günün kutlu olsun. Akın bana ikili fincan seti hediye etti. -Çok şıklar. Umarım bir gün beraber bu fincanlardan bir şeyler içeriz. -İnşallah kardeşim. Lâl: O zaman kahvenin yanında ki çikolatalarda benden. Dediğinde ona dikkat kesildim ve elinde tasarım çikolata ile geldi.
-Lâl zahmet etmişsin, çok teşekkürler. -Ne demek. Güle güle yiyin. -Akıncım ben de o zaman size hediyeleri vereyim.
-The last of us oyununa bayıldığınız için böyle bir set aldım. -Bu çok güzel üçüzüm. Değil mi Aden. -Öyle, çok güzel. -Aden, iyi misin? -Hala yüzümüze baka baka yalan söylüyorsun üçüzüm yada Alçin mi demeliydim? -Aden iyi misin? Cem: Dede şimdi aklıma takıldı da sen neden Alçin’e sadece araba hediye ettin? Normalde on sekizimize geldiğimizde şirket hisselerinden pay verirdin.
Hem Cem hem de Aden’in sordukları çok ağırdı. Can: Evet, Babam da bir şey demiyor bu duruma ve sen sorunca benim de aklıma takıldı. Koray: Baba? İşte içimde ki huzursuzluğun sebebi ortaya çıktı. Bu akşam bombalar patlayacaktı. Aden: Sevgili abilerim buna cevap vermeye Alçin’in yüzü olacağını sanmıyorum, değil mi Alçin? -Aden sus! -Ne susacağım be! İki aydır sabrediyorum ama yeter bitti. Bu akşam her şey konuşulacak. Sırf annemin hatırına sustum ama yeter. -Ne? Aden: Sevgili Ailem beni dikkatle dinleyin. Tanışma yemeği günü yani 16 Mart Cumartesi günü Alçin ve Barkını bahçede konuşurken annem ile yakaladık. Sevgili üçüzümün ağızından çıkanlar ile annem çok fena oldu ama sırf o üzülmesin, gecesi bozulmasın diye içine attı. Baba annem hani o hafta çok karın ağrısı çekti ya işte Alçin yüzünden çekti. Onun çektirdikleri yüzünden çekti. Bayar Ağa: Torunum anlatsana ne oldu? -Tamam dede anlatıyorum. Bu arada size de aferin. Neyse. Alçin Barkınla ailemiz hakkında konuştu. Kimse on yedi yıllık açığı kapatamayacağından bahsediyordu ve bizimle arasında hiç de bağ olsun istememiş. Ve asıl amacı sadece Amerika’ymış. Mehmet: Kızım bu doğru mu? Göz yaşlarımı sildim ve başımı dik tutarak devam ettim. -Doğrudur. Aden’in ağzından çıkan her kelime doğru. -Alçin, Barkına dediğin gibi hatta Arslan’a anlattığın şeyleri de anlatsana. Annem ile babam senin için sadece o duyguyu hissettirdiğini ama asla bir anne ya da baba olmadıklarını, sonra senin için tek aile olan Arslan’dan bahsetsene.
Ben artık daha fazla ağlıyordum ve hayatımın yüzleşmesini yaşıyordum. -Evet dedim Aden! Anlamamakta ısrar ediyorsunuz çünkü. Hiç kimse ya da hiçbir şey o on yedi yıllık acıyı ya da açığı kapatamaz. Yıllar geçse bile kapatamaz özellikle de benim yerimde olan biri için. Anlasanıza, görsenize…Benim asıl yaşadığım ve savaştığım hayat bu ve sizin ailenizle de asla aramda bir bağ olamaz. Sizin soyadınızı bile almadım.
Bayar Ağa: Torunum! -Evet dede, sen yok huzurumuz bozulmasın dedin sonra da sıkıldım dedin ben de bunu kullanmak durumunda kaldım. Ben sizin ailenizden olamam anlasanıza. Ben her zaman Eryiğit oldum. Dinçer asla olmadım. Belki dedim belki aile sevgisini içimde yaşarım dedim ama olmadı. Ne isimle ne de cisimle. Olmadı ben yapamadım. Sizin evinizde her zaman bir yabancı oldum…Ne kadar istemeseniz de ne kadar kabullenseniz de. Ben buyum işte. Ben sizin biyolojide torununuz, kızınız ya da kardeşiniz olabilirim ama hayatımda aslında bir yabancıdan farksızım. Yasemin: Kızım. -Yapmayın lütfen. Sizin…Sizin kızınız değilim, hiç olmadım. Herkes şok içindeydi ve annem fenalaşıyordu. Abimlerden bahsetmek dahi istemiyordum. Hepsinin yüzünde hayal kırıklığı vardı. Aden: Biliyor musunuz? Alçin Amerika’ya gittikten sonra bir daha bizimle iletişime dahi geçmek istemiyormuş ve onun üzerindeki haklarımızı da sevgili kardeşimiz Mert’e bırakmış. Tüm hisselerini, haklarını… Mert: Abla bunlar doğru mu? -Mert- -Abla doğru mu dedim! Sadece kafamı salladım. -Abla sen nasıl yaparsın bunu. Sana inandım, sana kendimi açtım, abla dedim sana abla. Sen nasıl beni, bizi bırakırsın. Mert bana vuruyordu. Salonda sadece tek dikkatimi çeken kişiler ikizler ve Arslan babamdı. Sessiz sakin şekilde olanı izliyorlardı ve içten içe mutlu olduklarını biliyordum. -Mert, yapma lütfen. -Ne lütfeni. Abla sen beni çekip kurtardın o çukurdan ve şimdi gitmekten mi bahsediyorsun? Abla yapma lütfen. Mert adeta bana yalvarıyordu ve büyük hayal kırıklığı içerisindeydi. -Üzgünüm. -Üzgün falan değilsin sen! Dediğinde gitti. Evra abla Yiğit’in kötü olması sonucu Koray abimle çıkmışlardı. Aktuğ: Alçin. Yüzümü avuçları arasına aldı ve alnımı öptü. -Üzülme tamam mı? Bak bana onlar beni terk etmişlerdi ama şimdi bunun bedelini ödüyorlar. Ve ben senin için onlarla kalmıştım. Sen varsan ben vardım, sen yoksan ben zaten hiç yoktum kardeşim. Dediğin doğru. Kimse on yedi yıllık açığı ya da yedi- sekiz yıllık açığı kapatamaz. -Abi, ben böyle kötü bitsin istemedim. -Ben de istemezdim abim ama yapabileceğimiz bir şey de yok. Dediğinde gitti. Arslan: Bayar Ağa duydunuz torununuzu. Yarın banka hesabınızda sekiz milyon dolar atmış olacak. Anlaşma fes edilmiştir. Yarın basın toplantısında açıklayacağım. Bayar Ağa: Bunu yapamazsın, biz Dinçerleriz. -Öyle de bir yaparım ki…Lâl misafirlere kapıya kadar eşlik et. Babam öyle sakin bir ses tonu ile konuşuyordu ki şaştım kaldım. -Bu burada bitmedi Arslan. -Bu arada projenin yüzde altmışı bende sizde sadece yüzde kırkı var aslında. Yarın avukatınıza anlaşmayı göndereceğim. -Nasıl? -Lâl kapı! Babam bir anda kükreyince mecburen her şey bitti.
***** 6 Mayıs Pazartesi Gece hiç uyuyamamıştım. Lâl aşağıları toplarken babam ve ikizlerim ile ilerleyen süreci tartıştık. Öncelikle babam tüm işlerini bilgisayarda hallettiği için Dinçerleri kandırmak kolay olmuştu. Onlara sahte sözleşmeleri online imza ile attırıp asıl sözleşmeyi de arada sıkıştırmıştık bu yüzden sahte sözleşmeye kandıkları için ona göre planlama yapıp önlemimizi almıştık. Başından beri aslında Dinçerler ile iş yapmak istemiyorduk. Babam İshak ile konuşup ellerinde ki kavga görüntülerini ve sahte anlaşmayı yok ettirmişti. Karan abide salak biri olduğu içinde sadece telefonunda vardı. Karan abi zaten flash kullanan biri de olmadığı için işin en kolayı bu durumdu. Hesaplarına meblayı yatırdığımızda otomatik olarak anlaşmayı da fes ettik. Öğlen gibi tüm eşyalarımı aldırmaya korumalar gidecekti. Verilen hediyeleri bir kutu ile çoktan kaldırmıştım ve tozlanmaya bıraktım. Çikolata hediyesi dışında. Bu arada Amerika da ki şirketin yarısı benim üzerime geçmişti bile ama üniversite bitene kadar genel düzen yine babam da olacaktı.
*****
Şu an basın toplantısındaydık ve anlaşmayı fes ettiğimizden bahsedecektik. Üzerime giydiğim kırmızı üst ve siyah pantolonum gerginlikten iyice üzerime yapışmıştı ve topuklularım iyice ayaklarımı acıtıyordu.
İçeriye girdiğimiz gibi fotoğraflarımız çekilmeye başladı. Bu durum babam, benim ve Dinçerler arasında olduğu için ikizlerim çıkmamıştı. Babam söze başladı. -Sevgili basın mensupları Dinçer Holding ile ortaklığımızın bittiğini sizlerle paylaşmak için toplanmış bulunuyoruz. -Evet, Dinçer Holding ile olan ortaklığımız bitmiştir. Gazeteci 1: Dinçer ailesi, sizin öz aileniz değil miydi? -Öyleydi. Sayın basın mensupları Dinçer ailesi ile on yedi yıl sonra bir araya geldim ve bir yılda bu ara kapanamayacağı gibi aramızda bazı anlaşmazlıklar çıkmıştır. Bundan dolayı anlaşmamızı fes ederek Bolu da ki bungalov projesini sadece Eryiğit holding üstlenmiştir. -Kızımın ve aynı zamanda varisimin dediği gibi proje elimize geçmiş bulunuyor. Gazeteci 2: Dinçerler ile olan bağınız tamamen koptu mu? -Evet tamamen kopmuştur. Flashlar daha fazla patlamaya başladı. -Sizlerden ricamız bu konuyu daha fazla irdelememeniz. -Sayın basın mensupları sizlerle paylaşacaklarımız bu kadar. Sizlere iyi günler dileriz. Babamın lafından sonra toplantıdan çıktık.
***** İlerleyen günlerde Dinçerler ne kadar üzerimize gelse de onları bir şekilde alt ettik. Basında hakkımızda n kadar yalan beyanlarda bulunsalar da kanıtlarımız ile onları alt etmiştik. Aldıkları darbeler sonucu oldukça fazla prestij kaybetmeleri sonucunda savaşmayı bıraktılar. Aldıkları arabayı Mert’e devredecektim ama bir mektup ile şimdilik Akın’a devretmiştim. Onlardan gelen bir çöpü bile istemiyordum ama aldıkları hediyeler son anlılar olduğu için atmaya elim gitmemişti. Barkın ve ailesi bu olaya karışmasa bile bana mental açıdan çok destek olmuşlardı. Eksikliklerini hissettirmemişlerdi. Barkın bana doğum günü hediyesi olarak bir yüzük almıştı ama parmağıma büyük olduğu için onu tekrar kuyumcuya gönderip parmak ölçüme göre yaptırıp tekrar parmağıma takmıştı.
Akalp Amcam ise okuldan kaydımı alıp tekrardan babamın okuluna kaydımı yaptırdım. Zaten okula gitmediğim için kâğıt üstündeydi. Zaten yakında okullarda tatil olacaktı ve ben Amerika’ya gidecektim. Okul grubundan da ayrıldım. Sadece il etkinliği için birkaç saatliğine geri gidecektim o kadar.
***** 19 Mayıs Pazar Her şeyim şimdilik yerindeydi ve o haftadan sonra hiç muhatap olmamıştık birbirimiz ile ve şimdi sadece tören için korumalarım ile tören alanındaydım. Normalde bu etkinliğe bile gelmeyecektim ama Gülşan Hocanın hatırına ve zorunluluktan geldim. Tören kültür merkezinde olacağı için kulisler oldukça vardı ve birini de ben kullanıyordum. Şu anda ortalık Antep’e dönüşümden ve Dinçerler ile barıştım mı? Soruları ile kaynıyordu. Kapımda iki koruma vardı ve diğer üçü de dışarıda çevreyi kontrol ediyorlardı. Koruma 1: Alçin Hanım, Dinçer ailesi de salona teşrif ettiler. İçeriden kapıya seslendim. -Tamam. Yanımda ekstradan Artuç’u da getirmiştim ve asistanlığımı yapıyordu. Artuç iki dakika dışarı çıktığında hızlıca elbisemi giydim ve onu geri çağırdım. -Alçin, çok güzel oldun. Yakıyorsun kızım. -Sakin ol. -Var ya herkes sana düşecek. Üzerimde gerçekten de çok güzel, çiçek ve yırtmaç detaylı siyah bir elbise vardı.
Yüzümde sade bir makyaj vardı, saçlarım açık ve dalgalıydı. Ayakkabılarım, klasik siyah stilettolardı. Törende başka bir sanat okulu da görevli olduğu için onlarda çıkacaklardı ve ben piyanoda diğerleri de başka enstrümanlarda görevliydi. … Şiirler okundu, tiyatro gösterileri, video gösterimi, bazı öğretmen ve devlet adamlarının konuşmalarından sonra kapanış koro ile yapılacaktı. İlk önce koro sıra içerisinde sahneye çıktı. Karşı taraftan diğer okulun öğrencileri çıktı sonra da ben çıktım ama finali Gülşan Hoca yaptı. Ben piyanoda parmaklarımı hareket ettirdiğim an diğerleri de başladı ve ilk olarak Çökertme Türküsü ile başladık… … Türkü çok güzeldi ve hatasız bir şekilde ilerliyorduk. En azından ben tek bir hata bile yapmamıştım. Şimdi Yemen Türküsünün açılışını ben yapacaktım. -Havada bulut yok, bu ne dumandır? Mahlede ölüm yok, bu ne figandır? Şu yemen elleri ne de yamandır… (Koro) -Anu Yemen'dir gülü çemendir Giden gelmiyor acep nedendir? Burası Muş'tur yolu yokuştur Giden gelmiyor acep ne iştir?... … Türküyü bitirdiğimizde herkes alkışladı ve biz de selam için sıraya girdik. Öncelikle koro selamını verdi sonra diğer lisedeki öğrenciler sonra ben tek selamımı verdim ve an sonunda da Gülşan Hoca selamını verdi.
Kulise geçtiğimizde misafirler dağılıyordu. Gülşan Hoca: Çocuklar sizinle gurur duyuyorum. Çok güzel bir etkinlikti. Alçin sana da ayrıca teşekkürler. Beni kırmayıp geldiğin için. -Rica ederim hocam. Başka mesela kalmadıysa ben artık gideyim. -Yok, tekrar teşekkürler. Dediğinde kulisime geçtim ve hızlıca üzerimi değiştirip çıktım. Eşyalarımı korumalardan birine verdim ve kültür merkezinden çıkacakken birinin bize yaklaştığını gördüğümde korumalardan biri önüme geçti ama gelen kişi hatta gelenler Aktuğ abi ile Mutlulardı. -Bırakın gelsinler. Emrim ile korumalar geri çekildi ve ben öne çıktım. -Abi? -Kardeşim. Sarıldık. Mutlu: Alçin çok güzel etkinlikti, tebrikler. -Evet ben de memnun kaldım. Malik: Tebrikler. Ömer: Seni bir daha burada göremeyiz diye düşünüyordum. -Asıl siz ne zaman İstanbul’a geleceksiniz? Aktuğ abim uzun zamandır şirketi İstanbul’a taşımayı istiyordu. -Az kaldı abim geleceğiz. -Abi yer sıkıntınız varsa babamla konuşup bizim arazilerden birini hemen ayarlayabiliriz. -Gerek yok her şeyi ayarladım sadece son şeyleri düzenliyorum. -Tamam o zaman. Amerika’ya gitmeden önce bekliyorum. -Tamamdır.
***** 8 Temmuz Pazartesi Bungalov projesi bitmişti ve bittiği gibi reklam ajansı ile anlaşıp reklamını yaptık. Yaptığımız gibi sanki o anı bekliyorlarmış gibi bir sürü talep yağmıştı. O işlerle babam ilgilenirken ben, Barkın ve İkizler ile Boğaz turunda bir Mezuniyet planlayıp okul ile kocaman bir parti vermiştik. O parti çok eğlenceliydi ve düşük alkol olduğu için bir sürü bira içmiştik ama ben bize özel tabi ki de viski getirmiştim. O gece kimse sarhoş olmasın diye her kişiye iki tane sınır koymuştuk. Ve alt kattaki barda çalışanları tembihlemiştik. Mezuniyet gecesi herkes için unutulmaz bittiğinde YKS ye girdik. Hepimizin çok iyi geçmişti. Sadece sonuçların açıklanmasını bekliyorduk. Bir hafta sonra da barkın ile Amerika da ki sınava girdik ve o da çok iyi geçti. Sonuçları ise hem Türkiye de ki sınavı hem de Amerika’da ki sınavı kazanmıştık. YKS de yüzde birlik dilime girmiştik ve Amerika da ki sınavda da derece yapmıştık… Bizi artık daha parlak bir gelecek bekliyordu. Barkınla birlikte…
***** Arkadaşlar özellikle bu bölüm hakkın da ki yorumlarınızı çok merak ediyorum. Bence daha önce bu tarz serideki yazılmamış bir şeyi yaptım. En azından kendi okuduklarım arasında karıştırılan ya da ölen kız sanılan gerçek ailesi ile mutlu yaşarken bu sefer tam tersi olması? Alçin’in hayatı ve kaderi en başından belliydi ve Alçin Hayatından kaçmadı, kaçamadı… Bitmesine çok azdan da az kaldı… Bu arada en çok fotoğraf kullandığım bölüm de bu oldu. onun hediyesi, bunun hediyesi, kıyafetler derken hdgetyrşljvıedbhvujedwodd... Alçin'in tarzı ve davranışları ile alakalı lütfen yorumlarınızı belitmeyi unutmayınız!..
|
0% |