Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3.Bölüm: Tanışma, Okul

@ceren_ellie

16 Şubat Cuma

Uçağa bindikleri zaman Alçin’in karnı acıktığı için uçağın içinde bulunan mini atıştırmalık dolabından kraker ve cips aldı.

Normalde asla karnını böyle şeylerle doyurmazdı ama şu anlık elinde başka alternatif olmadığı için bunlarla yetinecekti.

Gümüş’ünde acıktığını guruldayan karnından anladığında onun için hazırladığı özel çantasından mamasını ve kemiği çıkarıp ona verdi. Verdiği an yemeye başlayıp, mutlu olan Gümüş ile Alçin, bin kat daha mutlu oldu. Çünkü köpeğinin mutluluğu onun, onun mutluluğu köpeğinin mutluluğuydu.

Mehmet Bey ve Koray bu anlarını sadece izliyorlardı.

Mehmet Bey kızını Antep’e gittiklerinde şok olmaması için önden bilgi vermek istedi ve söze başladı “Kızım gel seninle şöyle bir konuşalım.’’ Deyip Alçin’in dikkatini çekti ve sözlerine şu şekilde devam etti

-Kızım şimdi biz Dinçer Aşiretiyiz İkra ve Tuana ‘dan belki duymuşsundur.

-Evet, bahsettiler ve ‘çok şanslısın, Dinçerler gerçekten iyi bir ailedir’ dediler.

-Ne güzel, doğru demişler. Ama halk seni gördüğünde bazı laflar çıkarabilirler bunlar iyi de olabilir kötü de aynı zamanda deden yani Bayar Ağa ama sen dede desende olur, seni hemen tanıtmak isteyecektir ve konakta toplantı olabilir.

-Anlıyorum ama neden bana bunlardan bahsettiğinizi anlamadım?

- Kızım, işte kalabalık ortam olur, belki sevmezsin ya da yeni geldiğin için çekinebilirsin, senin rahatın için demiştim.

- Çok teşekkürler ama ne gerekirse yapılsın, usuller yerine getirilsin. Arslan Baba’nın yanında olduğum süre zarfında oldukça kalabalık ortamda bulundum davetler, toplantılar, yemekler o yüzden sıkıntı arz etmiyor benim açımdan aksine sizi ve insanlarınızı yakından tanımak isterim.

- Kızım çok sevindim, içime su serptin teşekkürler.

- Ne kadar kaldı inmemize?

- Yarım saate ineriz.

- Tamam teşekkürler.

 

*****

Uçaktan indiklerinde hava limanındaki adamlarının aracılığıyla konağa doğru yol almaya başladılar.

Konağa vardıkları zaman içeriden yüksek sesle “Hadi artık, şimdi gelecekler ve biz hala hazır değiliz.’’ Diye bir kadın sesi duyduklarında Mehmet Bey gülerek Alçin’e döndü “Kızım korkma annendir büyük ihtimal, senin geleceğini söylediğimizden beridir hazırlık yapıyordur.’’ Deyip yine gülmeye başlayınca Koray “Baba hadi artık annem görmeden içeri geçelim de Alçin’in yeni hayatı başlasın.’’ Dedi ve Alçin’e göz kırptı Alçin de ona gülümsedi.

 

 

Alçin’den

Konağın kapısını çaldığımda ilk önce duyulmadı galiba çünkü açan olmayınca Mehmet Bey’e bakıp yine çalmaya başladım. Daha sonra orta yaşlarda evin kâhyası olduğunu düşündüğüm bir kadın kapıyı açtığında içerisinin buradan bile belli olan hengamesini görebiliyordum. Kâhya kadını “Hoş geldiniz efendim, herkes içeride sizi bekliyorlardı.” Kapıda daha fazla beklemeden içeri geçtiğimizde birkaç kadından çığlık çıkmıştı ve çığlıklarının kaynağına baktığımda Gümüşten korktuklarını fark ettiğimde “Korkmanıza gerek yok Gümüş size zarar vermez.” Dediğimde çığlıklar son buldu ve bizde nihayet koltuklara oturduk.

Söze ilk evin Baş köşesinde oturan ve Bayar Ağa olduğunu tahmin ettiğim kişisi “Güzel torunum hoş geldin evine, kusura bakma evin hali biraz hengameye döndü ama evin hanımları özelliklede annen senin için bir şeyler yapmak isteyince böyle oldu ama bir yarım saate bitmiş olur ondan sonrada yemeğe geçeriz, açsındır eminim ki.’’ Tebessüm ederek “Evet Bayar Ağa, yol biraz acıktırdı hazırlıklardan sonra yeriz dediğiniz gibi.” Bayar Ağa üslubumu ve tavırlarımı beğenmiş olacak ki “Torunum bana Bayar Ağa değil, dede ya da alışman babında şimdilik Dede Bey de diyebilirsin.’’ Ben anladığımı gösteren bir ifadeyle kafamı salladım ve diğer aile üyelerine döndüğümde telefonum çaldı “Buna bakmam lazım.’’ Deyip ayaklanacakken “Kızım otur burada konuş.’’ Dedi yaşlı kadın ve bende daha fazla bekletmeden telefonu açtığımda İkizlerin ağlamaklı sesini duydum. “Baba neler oluyor, ikizler neden ağlıyor?’’ diye sordum. Arslan Baba “Kızım İkra ile Tuana’nın şakalarından biri yine. İkizlere senin ileride berdel olacağından daha sonrasın da sizlerle görüşmelerine kesinlikle izin vermeyeceklerinden bahsetmişler ama ikizler ağlamaya başladıklarında ne kadar şaka deseler de ‘kardeşimizi bizden aldılar onu artık göremeyeceğiz’ diye hala ağlıyorlar sakinleştiremedim sen bir konuşsan?’’ Ben sinirle “Hasbin Allah ya, Baba sen ne diyorsun ne demek İkra ile Tuana benim berdele kurban gideceğimden ve en kötüsü de kardeşlerimle kesinlikle görüştürmeyeceklerinden neden bahsetmiş şaka yapmak için? Ayrıca kimse bana istemediğim bir şeyi yaptıramaz, bunu biliyor olmalılar.’’ Dediğimde çevremdeki insanların bana şaşkın gözlerle baktıklarını gördüm ama fazla umursamadan “Baba telefonu çabuk ikizlere ver.’’ Dediğimde telefondan bir iki hışırtı geldiğinde söze başladım “Lan, dengesiz canım kardeşlerim benim, siz neden bu ikizlere uyuyorsunuz ha ne demek berdele gitmek ne demek görüşmemek sizin aklınıza uyuyor mu ya da ben sizi neden bırakayım? Ben sizi çok seviyorum bunu sakın unutmayın hem buradaki işler bir yoluna girsin sizi de yanıma getirtirim yeter ki siz isteyin.’’ Dediğimde sakin olmuşlardı nihayet çünkü ağlamaları durmuştu bende “Hadi kardeşler sizi öpüyorum, şimdi Arslan Babaya verin.’’ Dedim ve bekletmeden verdiler. “Baba gördüğün üzere hallettim ama şu ikizlerle konuşta abuk sabuk şakalar yapmasınlar, neyse bir ara diğer mevzuları da konuşuruz.” Telefon konuşmam nihayet bittiğinde telefonu kapatıp bana soru işaretleriyle bakan ev halkına dönüp “Duyduğunuz üzere İkra ile Tuana yani ikizler benim berdel olacağımdan üstüne de onlarla görüşemeyeceğimden bahsedip şaka yapmışlar onlarda haliyle üzülmüş.” Herkes kafasını salladığında Bayar Ağa “Kızım bu ikizler bana tanıdık geldi onların soy adları neler?’’ Alçin yüksek bir kahkaha atarken “A-A-ALİ, HAHAHAHA, ALİKAN HAHAHAAHAHA” diye hala gülmeye devam ederken Bayar Ağa “Alikan mı dedin, kızım onlar bizim dost aşiretimiz.’’ Dediğinde nihayet gülmem durdu. “Biliyorum ondan ötürü güldüm ama kusura bakmayın kendimi tutamadım.’’ Dedim ve telefonla burada konuşabileceğimden bahseden kadına döndüğümde “Ben senin babaannenim, aşiretimizin Hanım Ağasıyımdır.’’ “Memnun oldum.”

Bir anda nereden çıktığını bilmediğim biri yanıma oturup “Benim canım yeğenim, ben senin en genç, en karizmatik, en kafa dengi ve en seveceğin amcan Akel’im, **** hastanesinde genel cerrahım, son olarak yirmilik gösterip otuz beş yaşında olan amcanım.’’ Dediğinde bende “Maşallah, enerjinize hayran kaldım. Bu arada memnun oldum.’’ Dediğimde oradan biri çıkıp “Yeğenim ben Akalp amcanım, özel okulum var Akalp okulunun sahibiyim butik okul gibi düşünebilirsin, durumu olmayanlara burs veriyoruz. Onun dışında da normal kayıt yaptıran öğrencilerde var. Onun dışında kırk üç yaşındayım. Yanımda gördüğün güzeller güzeli karım, çocuklarımın annesi Ahsen. Bunlarda ikizlerim Eren ile Erdem yirmi yaşındalar, edebiyat okuyorlar.’’ Bende yine “Memnun oldum.’’ Dedim anlaşılan bu kelimeyi şimdi çok kullanacaktım.

“Evet assolistler en son çıkarmış, ben senin biricik ve en büyük amcan Adem’im, umarım baklavayı seversin çünkü benim baklavacı zincirim var. Yanımda duran eşim Deniz, bu gördüklerinde benim biricik çocuklarım. İlki Göktürk; yirmi beş yaşında MSÜ Kara Harp Okulundan çavuş rütbeli mezunu, ikincisi Gökalp yirmi üç yaşında o da abisinin izinden gidiyor ve sonuncusu Doruk o yirmi yaşında ikizlerle birlikte edebiyat okuyor.’’ Dediği an eşi Deniz bir anda kalkıp bana sarıldı ve “Kızım’’ dediği zaman şok oldum ama o ne yaptığının farkına yeni varmış gibi hemen benden geri çekilip başka bir odaya koştuğunda “Umarım ben kötü bir şey yapmamışımdır?’’ diye sorduğumda Bayar Ağa “Yok güzel torunum yok. Deniz iki sene önce bir kız çocuk doğuracaktı ama düşük yaptığı için bebeğini kaybetti, bizde hep kız çocukları bize haram diye düşünüyorduk artık, ilk senin ölümün sonrada Denizin bebeğinin ölümü. Neyse artık, bu kara günler geride kalacak çünkü sen geldin, bugün hanemize bir güneş misali doğdun.” Adem amcama dönüp “Adem git karını sakinleştir, hala odun gibi oturuyorsun burada.’’ Adem amca hemen eşinin yanına gitti.

Herkesin tadı tuzu gitse de tanışma faslına devam ettiğimizde yine ikiz olan iki kişi yanıma yaklaşıp “Merhaba kardeşim biz senin ikiz abinleriniz.’’ Dediler sevecen bir şekilde ve tek tek adlarının Can ile Cem olduğunu söylediler. Can “Biz yirmi beş yaşındayız ve iki yıldır edebiyat öğretmenliği yapıyoruz, ayrıca kitapları ve şiirleri de çok seviyoruz. Biliyor musun bilmiyorum ama senin ölüm haberini aldığımızdan beri seninle alakalı şiirler yazıyorduk ve çocuk yuvalarında onları okuyup adını yaşatmaya çalışıyorduk onun dışında mezun olduktan hemen sonra okulda devam ettirdik.’’ Cem sadece kafasını onaylar şekilde salladığında ben “Evet haberim var, Mehmet Bey bahsetti.’’ Dedim ve sıra son abi olduğunu düşündüğüm kişiye döndüm “Ben Karan yirmi altı yaşındayım, mimarım ve nişanlım var ama şu an aramızda değil, kısmet olursa okullar ve sizin üniversite sınavı bitince evleneceğiz.’’ Bende “Yaza düğünümüz var diyorsun yani.’’ Dediğimde gülerek kafasını salladı. Sıra bana benzeyen iki çocuğa geçtiğinde “Merhaba biz senin üçüzünüz, sana sarılabilir miyiz? Lütfen.’’ dediklerinde “Tabi sarılalım” Hiç bekletmeden sarıldılar. Ayrıldığımızda yüzlerine dikkatli baktığımda bir şey fark ettim. “Siz Twichte yayın yapan kişiler değil misiniz? Adı ikizler kanalıydı galiba.’’ Dediğimde güldüler ve aynı anda “Evet onlarız.’’ Dedikleri sırada gözüme çok güzel bir kadına iliştiğinde “Çok güzelsiniz.’’ Dedim o da “Teşekkürler ben Koray abinin karısıyım bu da oğlumuz Yiğit.’’ “Çok memnun oldum, sana da merhaba Yiğit.’’ Yiğit o küçük boyuyla bacağıma sarılıp “Merhaba” dedi kısıkça ve bu tatlı söyleyişine gülüp kucağıma aldım ve ne kadar istemesem de annesine verdim çünkü bölüm sonu canavarı vardı. Orada sinirli ve somurtarak bakan çocuğa gitti gözüm o sırada “Oğlum ablanla tanışsana.’’ Dedi Mehmet Bey. Çocuk “O benim ablam değil benim ablam on yedi yıl önce ölmüş hatta onun yüzünden ben çok acı çektim. Benimle ilgilenmeyen benim neler çektiğimi anlamayan size hatırlatırım.’’ Deyip gitti. Bayar Ağa “Torunum sen takma onu o da iyi şeyler yaşamadı hayatında. Biraz zaman geçsin kaynaşırsınız.’’ Dedi bende kafamı salladım ve artık sofraya geçtik.

Sofraya geçtiğimizde Yasemin Hanım “Kızım adam akıllı tanışamadık ben senin annenim adım Yasemin ve inşaat mühendisiyim son olarak da ben İzmirliyim.’’ Bayar Ağa baş köşeye geçtiğinde sağını gösterdi “Torunum sen artık benim sağımda olacaksın her zaman, bunu sakın unutma.’’ Dediğinde herkes şaşırmıştı çünkü bu daha şimdiden zirveye ulaşmak gibi bir şeydi tıpkı Arslan Babanın beni sağında istemesi gibi. Ben de hiç bekletmeden sağa oturdum ve yemek yemeğe başladık.

Yemek faslı da bitince bugün çok yorulduğum için dinlenmek istedim ve yukarı Yasemin Hanımın gösterdiği odaya gittik ve odanın pembe beyazlar içerisinde görünce pek te memnun olmadım çünkü ben odada siyah renkleri çok severdim. Benim bu halimi gören Yasemin Hanım “Kızım beğenmediysen yarın mağazaları gezip istediğin şeyleri alırız.’’ Dedi ve içime su serpildi çünkü burada asla rahat edemezdim. “Yasemin Hanım kırılmazsanız eğer, cidden iyi olur çünkü böyle odalar pek benlik değil böyle cicili bicili.’’ Yasemin Hanım benim dediğime gülüp “Nasıl odalardan hoşlanırsın peki?’’ diye sorduğunda “Koyu tonları seviyorum daha çok siyah yani.’’ Yasemin Hanım eşyalarımın getirildiğini ve iyi dinlenmeler deyip çıktı.

Aradan birkaç saat geçtiğinde saatin sekize geldiğini fark edip hemen ayaklandım çünkü Gümüşü dışarı çıkarmam gerekiyordu ve ayrıca ihtiyaçları için de petshopa gitmem gerekti. Hemen ayaklanıp hazırlanmaya başladım.

Maske yok.

Gümüşün zincirini ve çantamı alıp aşağı indiğimde herkes bir taraflarda oturmuş, bir şeyler konuşurken Gümüş’ünde onlarla birlikte oturduğunu görünce şaşırdım çünkü Gümüş herkese güvenen bir köpek değildi. “GÜMÜŞ’’ diye seslenince herkes bana döndü ve Gümüşte yanıma geldi. Elimde ki zinciri görmesiyle dışarı çıkacağımızı anladı. Bayar Ağa’ya yöneldiğimde “Benim Gümüşü dışarı çıkarmam gerek izninizle çıkacağım?’’ diye sorduğumda Bayar Ağa pekte memnun olmayan bir ifadeyle “Torunum şimdi ne gerek var gece gece hem bak hava da karardı, korumalara söyleriz onlar çıkarır.’’ dediğinde kan beynime sıçradı “Siz ne dediğinizin farkında mısınız, saat daha sekiz. Siz şuna şey desenize ‘kız kısmısının bu saatte işi ne’ diye ama sizi baştan uyarayım ben öyle daraltılmaya gelemem, kimse bana böyle yasaklar koyamaz, şimdi izninizle.’’ Diye yükselince Bayar Ağa bu sefer memnun bir ifadeyle “Tamam torunum, sen sinirlenme yanına iki tane korumayı da al çıkın gezin.’’ Dedi ve bende öyle yaparak çıktım.

 

Bayar Ağadan

Alçin’in bana böyle karşı gelip kendi düşüncelerini tüm açıklığıyla söylediği için onu takdir ettim çünkü benim karşımda kimse böyle konuşamazdı ama Alçin de başka şeyler var. Özellikle de bunu bana karşı saygısını bozmadan yapmaya çalışıyordu, kendini tuttuğu açıktı zaten böyle bir şeyi deme ve ima amacımda buydu onun tepkisini merak etmiştim. Her ne kadar aşiretimizin ağası olsam da bazen bana bir şey söylemeye ya da istemeye çekiniyorlardı ama Alçin’in bana karşı gösterdiği bu tutumu sevdim neden mi? Çünkü bu şunu gösteriyor; Alçin lafını saygı çerçevesinde esirgemeden gösterip kendini ezdirmiyordu. Onunla alakalı daha iyi şeyler aklıma oturmaya başladı artık. Arslan Bey onu gerçekten de iyi yetiştirmiş. Onu çok kısa zamanda aşiret toplantısında taktim etmek istiyorum.

 

Alçin’den

Bayar Ağa ile gergin anlar yaşadıktan sonra nihayet dışarı çıkmıştım Gümüşle ve tabi ki iki tane korumayla. Parka geldiğimizde herkes bana bakıyordu nedenini anlamadım ama bu beni rahatsız ediyordu. Gümüş ile yürürken, başka birisinin köpeği Gümüşü görüp onun yanına yaklaştı ve dikkatli baktığımda bu köpeğin dişi doberman olduğunu fark ettim çünkü tasmasında Daisy yazıyordu. Daisy’nin sahibi yanıma yaklaştığında onu korumalar durdurunca ben “Bırakın onu.’’ Dedim ve korumalar geri çekildi. O da korumalar çekilince elini uzatıp “Merhaba seni burada ilk kez görüyorum ismin nedir?’’ ben de elimi uzatıp genç çocuğa daha dikkatli baktım ve “İsmim Alçin ve evet bugün geldim Antep’e peki senin adın ne?’’ genç çocuk şaşırmış bir şekilde “Memnun oldum. Ben de Berkay.’’ Ben ona gülümsedim ve Gümüş ile Daisy’nin birlikte oynadığını gördüm.

-Benim kız senin oğlanı çok sevdi anlaşılan.

-Evet, çok tatlılar.

-Sen tek misin yoksa ailen burada mı?

-Evet ailem burada. Dinçerler.

-Oha sen ciddi misin?

-Evet ne oldu ki?

-Onların kızları normalde yok ondan dolayı çok şaşırdım.

-Aslında hikâye çok karışık boş ver.

-Sana şunu söylemeliyim o zaman Dinçerler çok iyi bir ailedir. Amcan Akalp Dinçer’in çocuklara yaptığı yardımlar sonra dedenin şirket bünyesinde yaptığı yardım ve bağışlar herkesin dilinde ama şunu bilmelisin ki sevildikleri kadar da düşmanları çoktur. Bence onları çekemiyorlar.

-Olabilir bu sektör çok çetin. Ayakta kalan ve gücü olan ayakta kalıyor.

-Anlaşılan bu sektöre hakimsin. Bu arada kaç yaşındasın?

-Yani geldiğim yerden az çok biliyorum onun dışında on yedi yaşındayım.

-Küçükmüşsün.

-Yakında on sekiz olacağım ama anlaşılan sen burada doğup büyümüşsün doğru mu?

-Evet doğduğumdan beri buradayım, hatta aşiretimiz sizin aşiretle iyi anlaşanlardan.

-Aşiretinizin ismi ne?

-Arnas aşiretine mensubum.

-Dedemle bir konuşurum bu arada sen kaç yaşındasın?

- Yaşım on dokuz, sosyal medyan var mı? varsa takip etmek isterim.

-Tabi instagramını aç.

Berkay’ın telefonunu alıp instagram hesabımı ona gösterdim. Ben insanları fazla takip etmiyordum hatta o hesabı da zorla ikizler açtırmıştı oradaki fotoğrafların çoğunu da Efe çekmişti.

Efe hobi olarak fotoğraf çekmeği çok sever. Açtıkları andan itibaren insanlar beni takip ettiği için bir hayli takipçim vardı. Berkay hesabımı gördüğünde ve bir- iki tane fotoğrafıma bakınca “Cidden oha! Kızım senin şu fotoğraflar şaka mı? Çok güzel çıkmışsın.’’ Güldüm ve “Efe, ikiz kardeşlerimden biri, onları o çekti. Çok sever fotoğraf çekmeyi.’’ Dediğimde ağızı beş karış açıkta kaldı ve devam etti “Kızım sen şunu baştan anlatsana bir?’’ Bense “Özel hayatım hakkında konuşmayı pek sevmem, zaten uzun hikâye sıkılırsın.’’ Dedim ve saatime baktığımda geç olduğunu fark ettim. “Benim artık eve dönmem gerek hava da iyice soğudu zaten Gümüş de sıkılmıştır artık.’’ Dediğimde Gümüşün Daisy ile çok iyi anlaştığını görünce bu sefer şaşkınlık sırası bana gelmişti. “Haklısın Gümüş baya sıkılıyor.’’ Deyip benimle dalga geçti bende boş durmam onun omzunu hafifçe ittirdim “Çok konuşuyorsun, sonra görüşürüz.’’ Dediğimde “Tamam Alçin Hanımım.’’ Deyip güldü. Bende parka gelirken gördüğüm petshopa girecektim ki kapanıyordu. “Durun.’’ Diye seslendim ve kapıyı tam kapatacak olan adam “Kapatıyoruz.’’ Dediğinde “Görüyorum, acil birkaç şey almam gerek lütfen, ekstra ödeme yaparım.’’ Dediğimde adam “Peki öyle olsun bu seferlik geç hadi.’’ Dediğinde ‘teşekkürler’ deyip hemen Gümüşün ihtiyaçlarını alıp kartla ödememi yaptım. Daha fazla oyalanmadan çıkıp korumalarla eve doğru yol aldık.

 

İlahi bakış açısı

Alçin eve geldiğinde ilk önce Gümüş ile ilgilendi ve onu bahçede boş bulduğu alana yeni aldığı kulübesine yerleştirdi. İçeriye geçtiğinde herkesin salonda oturduğunu gördü aynı zamanda da Alçin’in elindekileri de Bayar Ağanın görmesiyle “Torunum ne aldın öyle?’’ diye sorduğunda “Şunları halledeyim, anlatırım.’’ Dedim ve mutfakta Gümüşün yemeğini hazırlayıp ona vermek için bahçeye çıktım ve o yemeğin kokusunu almış olmalı ki hemen ayaklandı ve yemeğe başladığında bende içeri Bayar Ağanın yanına geçtim.

-Sizden özür dilerim, öyle çıkışmamalıydım ama tanımadığım bir ortamda ve kız olduğumdan beni kısıtladığınız için kendimi bir an tutamadım kusura bakmayın.

-Olur mu öyle şey canım torunum, zaten ben de bilerek öyle dedim tepkini merak ettiğim için ve gerçekten de etkilendim. Sen tam bizim soyumuza uygun bir kızsın. Özür dilediğin için de ayrıca tebrik ederim seni.

Dediğinde Alçin yerine geçecekken

-Torunum nereye gidiyorsun senin yerin benim sağım unutma bunu tamam mı? Şimdi gel bakalım.

Dediğinde herkes onları pür dikkat izliyordu. Alçin’in daha ilk günden gösterdiği davranışlar onları şaşırtıyordu kaldı ki Alçin pek farkında olmasa da zirveye yaklaşmıştı şu an da önündeki tek engel Aşiret toplantısıydı. Alçin

-Dede Bey, ben korumalarla parka çıktığım vakit bir çocukla tanıştım ve oturup konuştuk, sizin iyi anlaştığınız aşirete mensupmuş hatta adı da Berkay Arnastı.’’

Bayar Ağa torununu dikkatle dinledikten sonra

-Berkay Arnasla tanıştın.

Alçin, Bayar Ağanın dedikleriyle başını salladı.

-Kızım bak, dikkatli olmalısın artık. Burası İstanbullara benzemez, her ne kadar bize bulaşmaya cesaret edemeseler de yine de seni kaçırma ve alıkoyma gibi işlere kalkışabilirler bunu sakın unutma. Neyse şimdi güzel şeylerden bahsedelim pazartesi beraber çarşıya inelim mi? Hem o zaman fazla insan olmaz rahat rahat gezeriz, senin resmi olarak taktim edeceğim toplantıyı da duyururum?

-Olur ama Yasemin Hanımda gelsin yarın ona da sözüm vardı yatak odası takımlarına bakacaktık.

Bayar Ağa onaylar şekilde kafasını salladığında Alçin teşekkür etti ve çok yorgun olduğu için odasına uyumak için çekildi.

 

19 Şubat Pazartesi

İlahi Bakış Açısı

Alçin sabah odasının dan diye açıldığını duyup, huzursuz olurken girenler anında çıkmak istemişlerdi çünkü Alçin odasının sıcaklığına dayanamayıp kısa geceliklerini giymişti.

Alçin uykusunun bölünmesiyle sinirlenip “Hangi kendini bilmez benim odama bu şekilde giriyor.’’ Diye sorup arkasını döndüğünde gelen ayak sesleriyle bir anda doğrulup üçüzlerini görünce “Oğlum sabahın köründe neden odama geliniz hem de dan diye?’’ üçüzlerden Aden “Üçüzüm kahvaltı edeceğiz hem sabahın körü değil saat sekiz.’’ Demesiyle Alçin hemen ayaklanıp saatine baktı ve cidden sekiz olduğunu gördü bu kadar uyuduğuna inanamıyordu. “Siz hemen aşağıya inin ben on beş dakikaya aşağıdayım.’’ Üçüzler “Tamam bekliyoruz ama unutma bugün yeni okuluna başlayacaksın.’’ Deyip odadan çıktılar. Alçin hemen elini yüzünü yıkayıp üstünü giyinmeye başladı gideceği okul serbest kıyafete de izin verdiği için üzerine güzel şeyler giyinmeye başladı. İlk önce üstüne Ralph Laurenden aldığı lacivert polo yaka bir üst altına beyaz kot pantolon ve lacivert, beyaz tonlarında spor ayakkabılarını giydi ve Dior saatini taktı. Makyaj yapmak istemedi çünkü doğal güzelliği bile dikkat çekiciydi.

 

Odadan çıkarken okul için hazırladığı çantasını ve üşür diye yanına ceket aldı. Şubat ayında olsalar da bugün bir hayli sıcaktı. Kısa kollu giydiği için vücudundaki bazı dövmeleri de göze çarpıyordu.

Aşağıya indiğinde kapının önüne eşyalarını bırakıp yemek salonuna kahvaltı yapmak için geçip oturduğunda herkesin burada olduğunu ve onu beklediğini fark edince “Kusura bakmayın geciktim.’’ Dedi ve hemen Bayar Ağanın sağına oturdu. Bayar Ağanın ‘afiyet olsun’ demesiyle herkes kahvaltıya başladı. Bayar Ağa “Torunum bu kollarındakiler de ne?’’ diye sorduğunda Alçin “Bunalar kalıcı dövme ve hepsinin anlamı bende büyük ayrıca sadece kolumda değil sırtımda, karnımda ve göğüsüm de de var.’’ Dediğinde herkes şaşırdı. Koray “Göğüsüm de de var dedin ne yaptırdın oraya? çok merak ettim.’’ Dediğinde Alçin “Dişil enerjisi olan ay, temiz ve sakinliğin sembolü lotus var dekolteli giyindiğim zaman ya da yazın bikini giydiğimde ortaya çıkıyor.’’ Koray dekolte lafına takılırken “Bence boşuna yaptırmışsın dekolteli giymeyeceğine göre.’’ Alçin sinirle elindeki çatalı sertçe tabağına bırakıp “Bak Koray beni sinirlendirme. Dede Bey burada diye bir şey yapmıyorum ama sen benim ne giydiğime karışamazsın.’’ Dedikten sonra masadakilere dönüp “Kimse karışamaz, ben ne giyeceğimi gayet iyi biliyorum merak etmeyin.’’ Dedi. Alçin’in konuşması üzerine herkes susup kahvaltısına devam ederken Alçin kendini hala ayılamamış hissediyorken “KÂHYA KADIN!’’ diye bağırınca kâhya kadın hiç beklemeden gelip “Buyurun Hanımım’’ dediğinde Alçin;

-İlk önce adını söyle.

-Meryem Hanımım.

-Birincisi bu resmiyeti kaldıralım. Bana Alçin diye hitap edebilirsin, ayrıca ben cidden kahvesiz ayılamıyorum o yüzden sen bana bir filtre kahve getirir misin?

-Kızım getirim de o ney?

-Siz kahve içmiyor musunuz diyeceğim ama burası Antep nerden olsun filtre kahve, sende haklısın.

Koray gülmeye başladığında Alçin ona dönüp “Ne gülüyorsun?’’ Dedi ve Koray gülmesini durdurdu.

Alçin “Neyse bugünlük okula giderken alırım ama en yakın zamanda İstanbul’dan getirtmem gerek makinelerimi.’’ Dedi ve kahvaltısına devam ederken aklına motoru geldi. “Mehmet Bey ben motorumu göremedim nerede o?’’ Mehmet Bey “Kızım bizim garaja koydurttum merak etme.’’ Dedi. Üçüzlerden Akın “Sen motor mu kullanıyorsun?’’ diye sorunca Alçin kafasını salladı. Aden de “Modeli ne?’’ diye sorunca “Yamaha YZF R1’’ dediğinde ikisinin ve birçok kişinin dikkatini çekmişti.

Karan “Sen nasıl kontrol ediyorsun 998CC bir motoru?’’ Alçin hafifçe güldü ve “Kullanılmayacak şey değil o kadar ya. Sana bir şey diyeyim mi, onun üstüne bindiğimde kendimi çok özgür hissediyorum.’’ Dediği an telefonu çalmaya başladı.

Daha fazla bekletmeden telefonu açtığında Barkının aradığını görüp kocaman gülümsedi ve konuşmaya başladı;

-Alo sevgilim nasılsın nasıl geçti?

-Nasıl olsun işte ama burada baya bir eksiğim var ilki kahve makinesi ikincisi piyanom üçüncüsü de sen hahahahaha.

-Hahaahhahah!

-Neyse canım üçüncüde şaka yaptım ama özledim.

-Bende sevgilim bende, akşam beraber görüntülü konuşup içelim mi?

- Görüntülü efkarlanalım diyorsun bir de Şebnem Ferah Patlatırız oldu bu iş.

-Valla olur be kızım baş başa vakit geçirmeyi çok özledim.

-Bende ama benim şimdi kapatmam lazım malum bugün yeni hayatımdaki ilk okul günüm geç kalmayayım öyle değil mi?

-Tabi, sevgilim geç kalmasın, bende. O zaman görüşürüz sevgilim.

-Görüşürüz, öpüyorum.

Dedi ve telefonu kapattı. Ona meraklı gözlerle bakanları gördüğünde “Arayan kişi Barkındı kim olduğuna gelirsek sevgilim, başka sorularınız varsa akşama saklayın lütfen çünkü gitmemiz gerek saat dokuza yaklaştı.’’ Dedi ve ayaklandı. Kapının önünde durup kardeşlerini beklemeye başladı.

Kardeşleri de gelince hep beraber çıktıklarında Alçin motorunu rica etti. Bu sırada korumaların başı Kuzey korumalardan birini görevlendirdiğinde koruma motoru kapının önüne getirdiğinde Alçin kaskını takmadan önce “Kuzey, Gümüşü bir saatliğine parka çıkarır mısın? Ben geç kalktığım için çıkaramadım da.’’ Diye sordu. Kuzey “Tabi efendim çıkarırım.’’ Dedi ve Alçin çantasından zinciri çıkarıp ona verdi ardından kaskını başına geçirip onların peşine takıldı.

Okula geldiklerinde bahçedeki herkes Alçin’in motoruna bakıyorlardı çünkü çok dikkat çekiciydi. Herkes Alçin’i motordan indiğini görünce şaşırıp birbirleriyle fısıldaşırlarken Mert “Bizi rezil ediyorsun, baksana millete daha şimdiden konuşmaya başladılar.’’ Dedi.

Cem “Mert ablan o senin, üstelik dedemizin sağında artık, ona saygıda kusur etmeyeceksin duydun mu?’’ Mert tam konuşacakken Alçin araya girip “Boş ver Cem abi, bırak içindeki nefreti kussun sonra ona yük olur ve kötüleştirir bırak.’’ Dedim. Cem “Olsun yine de sana saygıda kusur etmemeli sen farkında değilsin hala ama dedemin sağında durmak öyle kolay değil. Sen ilk olacaksın. Dedem toplantılarda babam ya da amcamlardan birini oturturken artık sen oturacaksın bunun farkına var kardeşim.’’ Alçin “Cem sen de benim nereden geldiğimi unutma ben de Arslan’ın yanından geliyorum bende onun sağındaydım hep ve bu tür ortamlara çok girdim o yüzden sakin ol ve ben sınıfıma sen de öğretmenler odasına git.’’ Dediğinde Cem başını sallayıp önden giderken Alçinler de Mert’i sınıfa bıraktıktan sonra kendi sınıflarına girdiler.

 

Beni Tik Tok ve İnstagramdan takip ederseniz sevinirim. Tik Tok da kitap editleri yapıyorum.

Günlük olarak bölüm atmaya çalışacağım. yazım hatası, beğendiğiniz ya da beğenmediğiniz şeyleri yorumlarda belirtmeyi unutmayın.

 

Loading...
0%