Yeni Üyelik
4.
Bölüm

4.Bölüm: Alışveriş ve Ufak Sorun

@ceren_ellie

19 Şubat Pazartesi

İlahi bakış açısı

Öğlen olduğunda sınıfın yarısından fazlası dışarı çıkmıştı. Alçin bunu fırsat bilerek çantasından sigara paketini çıkardığında üçüzlerden Akın “Üçüz ne yapıyorsun okuldayız, hem sen ne zamandır sigara içiyorsun kendini zehirliyorsun sadece, içme lütfen.’’ Diyerek ona müdahale etmek istedi ancak Alçin sigarasını yakıp içmeye başladı. Aden “Üçüzüm boş ver şimdi sigarayı da sen bize bu dövmelerinden bahsetsene.’’ Dediğinde Alçin “Çok mu istiyorsun?’’ diye sordu. Aden “Evet, lütfen.’’

-İlk dövmemi ilk başarımı kazandığımda yani sol omzumdaki Koli Balığını yaptırdım on altı yaşıma yeni girmiştim. Koli balığı güç, azim ve başarı anlamına geliyor.

Sonra kendi benliğimi tam olarak bulduğum zamanlardı ve şirkette o yaşıma rağmen önerilerim dikkat çektikçe Arslan Baba benimle gurur duyuyordu hayatımın dönüm noktalarındandı bu yüzden karnımdaki dövmeyi ve Anka dövmesini yaptırdım.

Anka yeniden doğuş anlamına geliyor ve karnımdaki dövmenin anlamını açıkçası bilmiyorum ama bir dizide görüp çok beğenmiştim bu yüzden yaptırmak istedim.

Bu sene de sizin yayınlarınızda The Last Of Us Part II’yi oynadığınızı görünce Barkınla da Ellie’nin dövmesini yaptırdık. Sonuncu dövmeme gelirsek o planlarım arasında yoktu ama görünce çok hoşuma gitti ve yaptırmak istedim çünkü; artık on sekiz olacaktım şunun şurasında zaten üç ay gibi bir şey kaldı neyse göğsüme saflığın sembolü Lotusu ve dişil enerjinin sembolü Ayı yaptırdım.

-Vay be üçüz hayatının anlamlarını vücuduna taşımışsın.

-Evet üçüzüm Akın’ın dediği doğru çok iyiler.

-Teşekkürler, kantine inelim mi? Çok acıktım.

-Tabi inelim.

Dedi Aden ve Alçin de sigarasını söndürüp birlikte kantine gittiler.

Kantine gittiklerinde sıra çok olduğu için Alçin hemen boş bulduğu yerlerden öne doğru geçtiği için çabucak öne geçmişti ve arkasından üçüzlerde yanına geçti. Kantinci abla onlara yaklaştığında Alçin “Abla şimdi sen bana sert bir kahve ver, ne varsa ondan olsun sonra bir biskrem ve dürüm veriyorsun.’’ Dediğinde kartını uzatıp ödeyecekken Akın ona engel olup “Abla bizim siparişlerle şuradan al.’’ Dediğinde Alçin de şalterler attı “Abla sen bırak onu bu benim alışverişim.’’ deyip uzattı ve Akın’a izin vermeden ödemeyi yaptı.

Aradan beş dakika geçince siparişlerini aldılar ve üçüzlerin arkadaşları onları masalarına davet edince onların masalarına geçtiler. İçlerinden birisi söze başladı “Oooo kardeşim manita yapmış ta haberimiz yok, ben Ceyhun tanıştığıma memnun oldum.’’ Deyip elini uzattığında bende elimi uzatıp “Bende memnun oldum ben de Alçin Eryiğit.’’ Dedim, Eryiğit lafının üstünü baskılayarak. Akın bu dediğime bozulsa da düzeltti.

-Eryiğit değil Dinçer demek istedin değil mi üçüzüm?

-Hayır her ne kadar üçüz olsak da ben Arslan Eryiğit’in manevi kızıyım.

-Arslan Eryiğit mi?!

-Evet. lütfen bu konu hakkında konuşmayalım uzun hikaye ama Dinçer ailesinin kayıp kızlarıymışım. Şimdi konumuza dönersek eğer üçüzlerimin sevgilileri seni ilgilendirmez bu bir, ikincisi üslubunu hiç sevmedim aynı şey gibi söyledin ‘işin bitince bana da ver’ gibiydi, hiç beğenmedim. Üç sen bir kız hakkında böyle konuşamazsın.

Dediğimde bana bakıyordu sadece ve “Tamam özür dilerim Alçin bir daha olmaz.’’ Deyip önüne döndü ve bende diğerlerine dönüp “Eeee beyler sizle tanışamadık isimleriniz neler?’’ dediğimde sol baştan biri

“Ben Bartu memnun oldum Alçin.’’ Deyip el sıkıştık sonra ikinci kişi de “Ben de Asil memnun oldum.’’ Deyip elimi öptü tıpkı bir beyefendi gibi bende “Adın gibisin, kadınlara saygını gösteriyorsun takdir ettim, senin gibiler kalmadı pek.’’ Dediğimde Ceyhun’a atıfta bulundum.

Sonuncu kişi de “Ben de İlke, memnun oldum Alçin.’’ El sıkıştık ve tanışma faslı bitti. Alçin sohbetten sıkıldığı zaman Akın’a gitmek istediğini söyleyecekken Asil “Alçin kolundaki dövmeler ne güzel özellikle de sağ kolundaki Ellie’nin dövmesi. Sende mi oynuyordun?’’

Alçin “Hayır, Barkınla bir dönem benim üçüzlerden seyrediyorduk ve kızın dövmesini çok beğenip yaptırdık, oyun hakkında çok şey söylemek isterim ama uzun hikâye belki sonra konuşuruz.’’ Asil “Anladım, peki Barkın?’’ Alçin güldü ve “Sevgilim, birbirimizi de çok seviyoruz.’’

Asil memnun bir ifadeyle “Tabi sevgi önemlidir ilişkilerde ama en önemlisi sadakat, peki sadakatinizden emin misiniz?’’ Alçin yaslandığı sandalyesinden öne atılıp “Hiç şüphen olmasın.’’ Deyip arkasına geri yaslandı ve “Akın artık sınıfa çıkalım mı ders başlayacak?’’ diye sorduğunda Akın onu onaylayıp ayaklandılar. Sınıfa girdiklerinde çoğu kişi gelmiş ve dersin başlamasını bekliyorlardı, Alçin ise kafasını sıraya koyup uyumaya başladı.

 

*****

Hoca tahtaya bir şeyler yazıp anlatırken Alçin’in uyuduğunu gördü ve onun yanına gidip “Alçin sen konuyu iyi biliyorsun uyuduğuna göre, kalk çöz bu soruyu bakalım.’’ Dediğinde Alçin “Tabi hocam nasıl isterseniz.’’ Deyip tahtaya kalktı ve çözmeye başladı. Alçin iki dakikada böyle zor bir soruyu çözdüğünde hoca da “Aferin, böyle zor bir soruyu çözebildiğine göre hazırsın şimdiden.’’ Alçin “Tabi ki hocam hatta benim hazırlık bitti arada deneme çözüp unutmaya meyilli konuları çalışıyorum.’’ Dediğinde hoca ‘Maşallah’ dedi ve Alçin yerine oturup uykusuna devam etti.

 

                                               *****

Okul nihayet bittiğinde Alçin çantasını Akına vererek “Çarşıya gideceğim çantamı eve bırakırsınız.” Dediğinde Akın onu kafasıyla onayladı. Alçin sadece telefonunu yanına alarak kaskını da taktığında herkes yine onlara bakıyordu. Alçin bunu umursamadan ara gazı verip hızla motoruyla uzaklaşıp çarşıya sürdü.

Çarşıya geldiğinde annesini aramış ve nerede olduklarını öğrendikten sonra onların yanına sürdü. Alçin onların girecekleri mekânın önünde durduklarını fark edince motorunu park etti ve kaskını çıkarıp önce annesiyle sarıldı daha sonrasında dedesiyle sarıldılar. Onarı görenler hemen konuşmaya başlamışlardı ama Alçin onları pek takmadı tabi ki.

Bayar Ağa söze girdi

-Hoş geldin torunum.

-Hoş bulduk artık girelim mi?

-Tamam girelim, torunum daha fazla beklemesin.

Dediğinde girdiler ve ilk önce yatak odası takımı baktıklarında istedikleri gibi bir model yoktu ama onlara bir katalog verildiğinde içinden takımı seçtiler ardından giyinme odası için de birkaç takıma baktılar.

Mobilyacıdan çıkıp banyo işleriyle ilgilenen bir yere gittiklerinde onlarda da kataloglardan bir tane seçtiler ve bu oda işleri şimdilik bitti sadece onları hayata geçirmek kaldı.

Şimdi ise kuyumcudaydılar ve Alçin ile Bayar Ağa ufak bir tartışma içerisindeydiler;

-Ya Dede Beycim lütfen ben büyük şeyleri sevmiyorum daha zarif ve yaşıma uygun şeyler istiyorum lütfen ağ ağlayacağım şimdi.

-Torunum ama sende hiç gözükmeyecek şeyler seçiyorsun sen benim torunumsun biraz şöyle gösterişli alsan.

-Tamam valla tamam sırf senin için alacağım bir tane ama bir tane onun dışında ben demin beğendiklerimi istiyorum, uygun mudur?

-Ha işte şimdi aynı dilden konuşuyoruz torunum seç al dükkân senin ama o gösterişli şeyi al tamam mı? yanımda takarsın.

-Tamam Dede Beycim.

Artık bu alışveriş faslı da bittikten sonra nihayet konağa dönmüşlerdi. Tabi ki Alçin motoruyla Bayar Ağa ile annesi de arabayla.

Konağa geldiklerinde Gümüş Alçin’in kokusunu almış olacak ki hemen koşturarak yanına geldi ve Alçin ile hasret giderdi daha sonra içeri geçtiler. Bu sefer Gümüşte onlarlaydı.

Salona geçtiklerinde herkes buradaydı kuzenler hala gitmemişler sohbet ediyorlardı ama yemekten sonra gideceklerini Bayar Ağaya söylemişlerdi. Salona geçtiklerinde herkes onlara ve Alçin’in elindeki kuyumcu paketine bakıyorlardı annesi arabadan inince geri vermişti paketini.

Gökalp “Kuzen neler aldınız kuyumcudan bizimle paylaşır mısın?’’ Alçin “Şimdi gösteriş yapar gibi ne gerek var aldık işte bir şeyler.’’ Dediğinde Gökalp “Yok yok bir şey olmaz, hadi göster.’’

Dediğinde Alçin onun yanına oturup göstermeye başladı ilk önce küpelerini ve yüzüğünü gösterdi. Herkes beğeni dolu bakışlar atarken

Deniz yenge “Kızım güle güle kullan da nasıl izin verdi babam o daha çok gösterişli şeyleri sever, sonuçta biricik torunu takacak?’’ Alçin “Ay o konuya hiç girme Deniz yengecim.’’ Dediğinde anlamıştı Deniz yenge.

 

İkici olarak aldığı bileklik setlerini gösterince yine beğeni dolu mırıltılar ve güle güle kullan dileklerini duydu Alçin.

En son finale en iyileri saklamıştı “Şimdi finalde en iyiler var gerçi birini Dede Beyin zoru ile aldım ama olsun hahahaha!’’

 

Herkes önce saati gördüklerinde ağızları açık kaldı çünkü saat çok güzel ve çok zarifti, sıra yüzüğe geldiğinde açılan ağızlarını iyice açtılar. Çoğu kişiden ‘çok güzeller güle güle kullan’ dileklerinden sonra Yasemin Hanım “Kızım senin odanı, giyinme odanı ve banyoyu yarın yapmaya gelecekler ve tahminen bir hafta sürer dediler o yüzden şimdi gel beraber eşyalarını toplayalım.’’ Dediğinde Mehmet Bey “Ne odası?’’

Alçin soruya karşılık “Ben odamı beğenmedim de yani pek benlik değil ondan ötürü baştan yapmak istedim ama bu süre zarfında kimse odaya bakmasın sizlere sürpriz olsun tamam mı?’’

Hepsinden “TAMAM’’ kelimesi çıkınca Alçin gönül rahatlığıyla odaya gitti. Odaya gittiklerinde Alçin’in eşyalarını toplamaya başladıklarında Yasemin Hanım “Kızım senin ne de güzel eşyaların var böyle ama senin yaşındakiler pekte böyle giyinmiyor senin tarzın hem çok şık hem de hanım hanımcık.’’

 

Alçin “Teşekkürler ANNE’’ dediğinde ne dediğini fark etmiş olacak ki hemen Yasemin Hanıma döndüğünde ona dolu gözlerle bakan bir kadın gördü. Yasemin Hanım Alçin’e sarıldı ve “Kızım benim, çok teşekkürler.’’ Deyip geri ayrıldığında sohbet ederek işlere devam ettiler.

Alçin eşyaları ve çantaları topladıktan sonra sıra saatlere geldiğinde Yasemin Hanım “Kızım sen saat kullanmayı seviyorsun anlaşılan baksana hepsi çok şık.’’ “Teşekkürler, evet çok severim saatleri. Estetik ve hoş duruyorlar ama en önemlisi vakit, her zaman dakik ve planlı olunmalı yoksa işler istediğimiz gibi gitmez.’’ dedi. Yasemin Hanım “Doğru söylüyorsun kızım’’ Dedi.

İşler nihayet bittiğinde Alçin ve Yasemin Hanımda bitmişti.

 

Ertesi Gün 20 Şubat Salı

Alçin’den

Sabah alarmımın sesi ile kalkıp lavaboya gittim ve günlük rutinlerimi yaptım çıktığımda ise sadece sandalyenin üzerinde kısa sabahlığım vardı çünkü akıllı ben kıyafetlerimi almamıştım bu yüzden sabahlıkla kaldım. Dün yemekten sonra akrabalar gittiği için şu anlık rahattım.

Canım kahve çektiği için hemen bir filtre kahve söyleyip online kartımla ödemeyi yaptım çünkü bu halde kapıya çıkamazdım. Yatakta Gümüş ile oyalanmaya başladım çünkü hiçbir şey yapasım yoktu.

On ya da on beş dakika sonra kahvem geldiğinde Meryem abla beni çağırdı bende aşağı indim.

Meryem abladan kahvemi aldığım zaman beni sabahlıkla görünce “Alçin bu ne hal? Böyle gezme üşütürsün hem Bayar Ağa görmesin.’’ Dedi. Bende “Sorma ya Meryem abla ben eşyaları toplarken unutmuşum da kıyafet almayı. Birazdan, eğer uyandırmayacaksam Koray abimim odasından kıyafetlerimi alacağım ama şimdilik böyleyim. Bu arada unuttum. Günaydın.’’

Meryem abla gülüp “Ay alemsin sana da günaydın’’ dedi. Ben de kahvemle birlikte Koray abimin odasının önüne geldiğimde usulca kapıyı açtım ve içimden ‘inşallah uygundurlar’ diye geçirdim. Odaya girdiğimde eşi ile beraber sarmaş dolaş yatıyorlardı. Ama daha çok dikkatimi çeken şey balkon oldu ve ben balkon sefasını sevdiğim için balkona geçip sabah serinliğinde kahvemle keyif yapmaya başladım. Düşüncelerim peşimi bırakmıyorken ilk önce aklıma Arslan Baba geldi.

Ben onun varisiydim ikizlerle ama bu aşiret ailem çıkınca geri çekileceğimi düşünürlerse büyük hata yapmış olurlar. Benim hayallerime kimse engel olamaz. Ben Arslan Babayı çok seviyorum onunla beraber nice başarılara imza attık hatta ben camia da sayılı genç girişimcilerden biriydim bu yüzden geleceğin parlak yüzü diye de anıldığım oluyordu. Kariyerime başlamadan yükseliyorken önüme çıkanları asla önemsemeden silerdim.

Bir kadın olarak bu yaşıma rağmen yükselebiliyordum. İlk on altı yaşımda çok iyi işler başardım zaten dövmelerimin anlamları da on altı yaşım özümde ama on altı yaşımdan öncesi de güzel yetişme ve gelişme aşamalarıydı.

Dün Yasemin Hanıma ‘Anne’ demiştim ve ilk kez ağızımdan istem dışı bir şey çıkmıştı, içimden gelmişti sanki. Bu aileye şans verecektim ama hayallerime engel olmayacak şekilde.

Dizlerimi kendime çektim ve düşünceler aleminde savruldum. Barkın, ikizler, arkadaşlarım ve en önemlisi hayatım derken bir anda omzuma dokunan elle irkildim.

“Korkma benim’’ diyen Koray abiyi görünce “Şey kusura bakma, özele saygım her zaman var ama bugün giyeceğim kıyafetleri almamışım ondan geldim ama balkonu görünce tutamadım kendimi.’’ Dedim ve ayaklanacağım sırada “Yok, sorun değil. Gel senle abi, kardeş konuşalım biraz.’’ Dediğinde yanıma geçti ve koltuktaki fark etmediğim ince battaniyeyi sırtıma örtüp konuşmaya başladı.

-Eeee anlat bakalım alışabildin mi, memnun musun?

-Evet, şimdilik memnunum ama içimde hala oturtamadığım şeyler var, onlarda zamanla oturur elbette ama kanım ısınmaya başladı gibi hani derler ya kan kanı çeker diye onun gibi bir şey. Size şans vermek istiyorum ama bu şans bir kere olur. Hayallerime ve geleceğime müdahale olursa şirkette de dediğim gibi giderim ve yüzümü bile göremezsiniz.

-Neden öyle diyorsun? Biz seni çok seviyoruz, seveceğiz bizim soy adımızı alsan Arslan ile olan hayatını geride bıraksan olmaz mı?

-Koray sakın ama sakın bana böyle teklifte bulunma o Arslan deyip de geçtiğin adamın benim üzerimde çok emeği var ve onu asla gerimde bırakmayacağım. Onunla yükselip kariyer elde edeceğim ben onun baş varisiyim ve bunu kimse değiştiremez o benim babam bitti.

-Tamam sinirlenme lütfen ama bize şans verecek olman da güzel.

-Neyse konuyu kapatalım, sen anlat Evra ablamı, nasıl gidiyor?

-(gülerek) Nasıl gitsin hep aynı şimdi Yiğitte var Allah mutluluğumuzu bozmasın.

-Bozmaz Koray sen aileni yüz üstü bırakmazsan ne mutluluğunuz bozulur ne de hayatınız.

-Asıl sen Barkını anlat ne zaman tanıştınız?

- Onuncu sınıftayken tanıştık, bizimkisi ilk görüşte aşk değil ama o ilk bana âşık olmuş bense tanıdıkça. Biz birbirimizde bulduk kendimizi ve çok mutluyuz, ay böylede yirmi yıllık evliler gibi konuştum hahahaha.

-Hahahaa.

- Neyse devam edeyim diyeceğim de öyle pek bir esprimiz yok ya ben piyano çalarım o da piyano çalar ve birlikte şarkı söyleriz, dans ederiz, benim çizim yeteneğimde olduğu için bazen onu çizerim o da duvarlarına asar. Ben mimarlık o ise yazılım istiyor.

-Vay piyano ve mimarlık peki Arslan’dan bahset biraz.

-Beni on yaşımdayken mahalledeki kavgada görmüş ve bende bir potansiyel görmüş. Ailemle konuştu ailemde dünden razı zaten verdiler, benden hep kurtulmanın yollarını ararlardı. Onun manevi kızı oldum soyuna geçirdi ailem bildiğin beni ona sattı gibi oldu ama kimin umurunda. Bana ‘Eğer gerçek bir kızım olsaydı aynı senin gibi olurdu.’ Derdi. İkizlere de ‘Oğlum’ der. Çeliklerle hiçbir zaman anlaşamadım ne aile sevgisi gördüm ne de anne, baba sevgisi ben kendimi büyüttüm daha çocuk yaşımda büyümek zorunda kaldım. Gel zaman git zaman benim akademik kariyerim yükseldi sayısal ve görsel zekâm şirkette de rol gösterdi hatta belki de görmüşsündür

On altı yaşındayken yani iki sene önceki bir davette Arslan Babaya bir plaket verilmişti işte o plakette benim de emeğim olduğu için onu bana adamıştı. O dönem yaptıklarım Arslan Babaya cidden iyi olmuştu ve ben alttan o da üstten ama o çoğunlukta olduğu gibi yönetmeye başladık ama ikizleri de unutmamak lazım onlarında emeği büyük ama onlar kendilerini piyasada pek gösteremediler onlardan önce hep ben önde gösterildim ve baş varis oldum.

-Vay be neler yapmışsın tebrik ederim.

-Teşekkürler, başka sorun yoksa ben gideyim de üstümü değiştireyim.

-Tabi keyfine bak zaten Evrada birazdan uyanır diyeceğim ama bak kalkmış.

-Ne yapıyorsunuz sabah sabah abi kardeş, burada?

-Öyle sohbet ediyorduk yenge, inşallah rahatsız olmadın?

-Yok bebeğim rahatına bak sen.

-Abi ben artık kalkayım o zaman.

Dediğimde Koray yüzüme bakmaya başladı bende “Ne oldu?’’ diye sorunca “Sen demin bana abi mi dedin?’’ bende o an fark ettim şu sıralar ben bilinçli olmasa da önce Yasemin Hanıma anne şimdide Koray’a abi demiştim. Söze devam ettiğimde

“Evet demişim’’ dediğim an Koray ayaklanıp bana sıkıca sarıldı ve ‘’Kardeşim’’ dedi. Bu duygu dolu anlardan sonra ben giyinme odasına gidip topladığımız eşyaların arasından, hava soğuk olduğu için ona göre şeyler aldım. Saçlarımı yukarıdan topladım ve dün aldığımız yüzüklerden ismimin baş harfinin olduğu olanı ve saatimi taktım. Son olarak yanımda olan telefonumdan Arslan Babaya mesaj attım bu kahve makineleri ve piyanomun gönderilmesiyle alakalı.

 

 

Arık hazır olduğumda “Aşağıda görüşürüz.” Deyip oyalanmadan odadan çıktım. Aşağıya inecekken aklıma gelenle hemen yönümü değiştirip üçüzlerimden Aden’in odasına gittiğimde dan diye girince odanın Aden’in değil de Karanın olduğunu gördüm hatta daha kötüsü Karanın üstü yoktu sadece eşofmanı vardı bunu fark edince hemen arkamı döndüm ve “Özür dilerim Karan, burasını Aden’in odası sandım dünden kalma bir hesabımız vardı da kusura bakma.” dediğimde gülerek “Arkanı dönebilirsin sorun yok hem neymiş o dünden kalan hesap, abine anlatmak ister misin?” diye sorduğunda arkamı dönüp “Dün odama gelip beni uyandırmışlardı da onun minicik intikamı diyelim.” Dediğimde “Öyleyse yandaki kapı onundu ama sana bir şey diyeyim mi? Eğer uyanmadıysa Akında oradadır büyük ihtimalle ve sen bir taşla iki kuş vurmuş olursun.” Dediğinde yüzümde bir sırıtma meydana geldi ardından “Teşekkürler ben gideyim de işimi tamamlayayım sende giyinip kahvaltıya in.” Karan “Tamam bekleyeceğim seni.” Dedi ve bende hemencecik yan odaya daldığımda yatağın üstüne atladım ve Karan abimin dediği gibi bir taşla iki kuş vurmuştum. Onların üstüne atladığımda kazağım üstlerine batıyordu çünkü oda hamam gibiydi bu yüzden üstsüz yatmışlardı neyse bu hareketimle ikisi de Acılar için de uyanınca “Siz beni bir daha uyandırıyor musunuz?” diye sorduğumda ikisi de “HAYIR” diye bağırdılar ben de onların bu haline üzüldüğüm için yanaklarına öpücük kondurdum ve “Aşağıda bekliyorum bugün hava soğuk olacak ona göre giyinin dediğimde “TAMAM” dediler ve bende artık aşağıya inebildim. Kendimi aç hissetmediğim için ilk önce Gümüşü bir saatlik yürüyüşü için aşağıda oturan Koray abime haber verdim ve üstüme ceketimi alıp, yine iki korumayla parka çıktım ve Gümüş ile ilgilenmeye baladım. İlk önce frizbi ile enerjisini atmaya başladım daha sonra da parkı baya bir yürüdük yürürken de yine ona rastladım Berkay Arnas.

Beni fark ettiğinde bu sefer korumalar müdahale etmemişlerdi.

-Günaydın.

-Günaydın.

-Çok şıksın, okula mı gideceksin?

-Evet bir sorun mu var, yoksa olmamış mı?

-Yok, aksine güzel olmuş sadece okula biraz fazla gibi de sen bilirsin, karışmak olmaz şimdi.

-Tabi, neyse sen her sabah ve akşam buradasın anlaşılan?

-Evet seni beklerim her zaman, sohbet ederiz hem köpeklerde birbirini sevdi.

-Bana uyar, fark etmez ve evet haklısın sevdiler birbirlerini hahahah.

-hahahaah.

-AYYY! Benim hemen dönmem lazım geç oluyor daha kahvaltı edeceğim güle güle Berkay karşılaşırsak yine konuşuruz olmadı mesaj atarsın.

-Güle güle.

Dediğinde korumalarla ve Gümüş ile birlikte hemen konağa döndüğümüzde Gümüşü bahçeye bıraktım, kendim de İçeriye girdim ve hemen kahvaltı masasına oturdum.

 

Dedem “Torunum çok şıksın bugün” “Teşekkürler, ama benim normal kıyafetlerimde genelde böyle klasik oluyor” “Ne güzel sana da yakışıyor Maşallah” Berçem Hanım “Dimi Bey? Baksana torunumuza çok güzel, ay parçası gibi. Allah’ım nazarlardan sakınsın.” Dediğinde herkes “Âmin” dediğinde şaşırmıştım daha şimdiden seviliyordum bir de şu Mert işini de halledince tam anlamıyla oldu bu iş. Bu aileyi tam anlamıyla sevmeye başladım çünkü bana karşı çok sıcak ve sevecen yaklaşıyorlardı hem de hiçbir ön yargı olmadan ve bu benim yine çok şanslı olduğumu gösteriyordu. Daha nice şans ve mutluluklara diyelim o zaman.

*****

Okula geldiğimizde sınıfımıza geçtik ve dersin başlamasını beklerken yanıma beşli bir kız grubu geldi ve başları olduğunu düşündüğüm zengin bebesi “Vay vay vay bakın burada kimler varmış.” dediğinde sakin bir şekilde onu kayla almadan “Ne istiyorsunuz?” diye sorduğumda yine aynı kız “Vay demek dili varmış neyse.

Kızım sen okula yeni geldin ama bize uğramadın sebep?” Hiç istifimi bozmadan “Neden sizin yanınıza gelecektim, siz okulun sahipleri misiniz?” “Okul sahibi değiliz ama senin daha ilk günden gözde olman ilgimizi çekti diyelim çakma Dior, burslu seni.”

Diye beni aşağılamaya başlayınca ikizler daha fazla dayanamayıp müdahale edecekken elimle durdurdum ve lafıma devam ederek “Nereden biliyorsunuz burslu olduğumu?” diye sorunca hepsi gülmeye başladı ve kız “Daha ilk günden gözde oldun bu ispat değil mi?” dediğinde yine güldüler bende “Siz burada bursluları böyle aşağılar mısınız?” “Cık cık cık sadece yerlerini bildiriyoruz.” dediğinde bu son nokta oldu.

Onu saçından tutup duvara yapıştırıp şunları söyledim tabi insanlar bizi izliyorlardı. (Bu eğlence hiç kaçar mıydı).

Dışarıdan tiyatro varmış gibi gelen insanları saymıyorum bile neyse. “Bana bak kızım asıl sen kendi yerini haddini bileceksin o burslu diye aşağıladığın insanlar senden bin kat daha zeki ve başarılı kaldı ki bir dahakine insanları araştırmadan hesap sorup zorbalık yapma çünkü o ettiğin lafları yedirirler ve en sona gelirsek ben Alçin Eryiğit, Arslan Eryiğit’in baş varisiyim.

Sakın bir daha benim hakkımda ya da burslular hakkında senin tek bir laf dahi dediğini duymayayım yoksa çok fena olur DUYDUN MU BENİ?

Ayrıca bu yaptığın cezasız kalmayacak, seni temin ederim ki senin bu okuldan atılman için elimden geleni ardıma koymayacağım.” Dediğimde onu duvardan serbest bıraktım.

“HAHAHA Ben de seni temin ederim ki babam buna asla müsaade etmez” “Göreceğiz” dedim ve bizi izleyenlere döndüğümde “DAĞILIN, TİYATRO OYNUYOR SANKİ.” Dediğim zaman herkes toz oldu ve üçüzlerimden Akın “Üçüzüm ne yaptın demin öyle?” dediğinde bende sinirle onlara dönüp

“Siz okulunuzda bunlara nasıl izin verirsiniz, böyle kendini bilmez kişiler nasıl okulda yandaşlarıyla cirit atar? HA!” diye sonda yükseldiğimde Akın “Valla bizde yeni öğrendik daha çok alt sınıflarla uğraşıyorlardır ondan kulağımıza gelmedi.” Dediklerinde “Bileceksiniz, burası sizin daha doğrusu amcanızın, yine de sahip çıkmalısınız okulun adı bir kirlense kim kurtaracak? Anlaşıldı benim bu işe müdahale etmem gerekecek. Akşam amcamı çağırıp konuşayım ve ilk şu kızdan kurtulma ile başlayalım.” Dediğimde hoca sınıfa girdi ve derse başladık.

                                               *****

Öğlen olduğunda hala günün gerginliği üstümdeydi çünkü bu olaya çok sinirlenmiştim. Artık daha fazla sınıfta oturmak istemediğimden bahçede biraz hava almak amacıyla çıkacağım zaman Aden

-Üçüzüm nereye böyle?

-Bahçeye çıkacağım hala sinirliyim.

-Bizde gelelim hem yalnız kalmış olmazsın.

-Tamam gelin hem sohbet ederiz.

Dediğimde ayaklanıp yanıma geldiler ve montlarımızı giyip aşağıya indik.

Aşağıya indiğimizde pek çok insanın gözü bendeydi her ne kadar rahatsız olsam da bir şey yapmadım. Düşünceler aleminde savrulurken biri omzuma dokunduğunda dokunan kişinin Akın olduğunu fark ettiğimde sakinleştim.

-Alçin iyi misin?

-İyiyim ya sadece bu olaya çok takıldım amcamla akşam kesinlikle konuşmam gerek.

-Doğru diyorsun hatta şimdi sınıfları gezelim ve bu kızların neler yaptığı ile alakalı bilgi toplayalım.

-İyi dedin Akın… Hadi Aden hep beraber iyice bir araştıralım

-Tamam üçüzüm hadi.

Dediğinde ilk önce en üst kata dokuzuncu sınıfların olduğu yere geldiğimizde ilk A sınıfından başladık. Sınıfa girdiğimiz de bizi fark edenler hemen ayaklandıkları vakit “Oturun oturun bir şey yapmayacağız.” dediğimde oturdular ve bende aralarında en önde ders çalışan kızı seçip yanına oturduğumda üçüzlerde arkamda ayaktaydılar.

-Merhaba ben Alçin, senin adın nedir?

-Merhaba ben Cansu.

-Memnun oldum Cansu ne çalışıyorsun?

-Kimya.

-Ne güzel, ben sana şimdi bir soru soracağım sende korkmadan ve tüm dürüstlüğünle bana cevap vereceksin tamam mı?

- T-tamam

- Sakin ol, senin için buradayım şimdi Belinay arkadaşları ile sana ya da size bir şey yaptı mı?

-Söylersem hayatım biter ve ben bursluyum.

-Merak etme sana kimse bir şey yapamaz artık ben buradayım sakın korkma.

Omzuna elimi koydum ve sakinleştirmeye çalıştım.

-Alçin abla öncelikle burslu olduğum için birkaç kere ‘Ezik sen parasız bir bok değilsin, mavi yakalı seni.’ Deyip test kitaplarımı yere atmıştı.

-Peki bunu gören arkadaşın ya da arkadaşların ne yaptı?

-Hiç sorma burslu iki arkadaşlarım var hatta onlarda bu sınıfta. Adlarıysa Asya ile Asım ben çok üzüldüğümde kıza çıkıştılar ama kız onları yerin dibine soktu onlarda haliyle çok utandıkları için benimle beraber o anlık sınıftan çıkıp çok ağlamıştık ‘Biz bunları hak etmedik’ dedik ama bence en çok biz çektik Belinay’dan hatta diğerlerine de sorabilirsin.

Ona sarıldım ve;

-Ah canım benim neler yaşamışsınız hepsi geçti o arkadaşların nerede?

-Kantindelerdir.

-Tamam, teşekkürler.

Dediğimde ayağa kalkıp dikkatleri üstüme topladığımda “Arkadaşlar siz burada zamanın büyük çoğunluğunda berabersiniz bu yüzden sizden ricam zorbalara boyun eğmeden öğretmenlerinize söyleyin ama ondan önce zorbalığa uğrayan arkadaşınıza yardım edin.

Siz birlik olduğunuzda size kimse bir şey yapamaz bunu sakın unutmayın anlaşıldı mı?” hepsi “ANLAŞILDI” dediğinde bende üçüzlerimle sınıftan çıkıp yan sınıfa geldiğimizde Mert’i arkadaşlarıyla gitar çalıp söylediğini fark ettiğimde şarkı çok tanıdık geldi çünkü bu şarkı Pera ‘Uyu Bebeğimdi’ onlar çaldığında daha başında olduklarını anlayıp söze girdim.

-Bazı sözler var nasıl yaralar

Nasıl yaralar açar yüreğinde-e

Bir başkası söyler de hiç aldırmazsın

Ben bir söz edince kırılmış bir camsın, toplayamam seni sen de yaralarsın

Beklemediğim bir anda Mert söze girdi ve ben durdum

O, söylediğinde en güzel kısma geçtiğinde ikimiz birden

-Uyu bebeğim uyu, uyu bebeğim koynumda uyu

Geceler varmasın sabaha, odamız gökyüzü yastığımız bulut olsu…n

Uyu bebeğim uyu, uyu bebeğim koynumda uyu

Son gecemiz olsa da bu yarına

Saçların ormanım, gözlerin denizim olsu…n

Birlikte gözlerimizin içine bakarak söylediğimizde bir anlıkta olsa aramızda bir bağ oluştu gibi hissettim ama uçurumlar vardı ama zaman her şeyin ilacıdır. Mert söze girdi.

-Sesin güzelmiş.

-Teşekkürler, senin de öyle istersen beraber çalıp söyleriz evde.

-Bakarız.

Dediğinde arkadaşlarından biri

-Alçin abla senin ablan mı?

-Evet.

Dediğinde üçüzlerle şaşırmıştık bu kadar erken olacağından.

-Aslında biz buraya daha önemli bir şey için geldik.

-Tabi nedir Alçin abla?

-Belinay konusu belki kulağınıza gelmiştir korkmadan çekinmeden bana söyleyebilirsiniz.

Dediğimde Mert biraz durgunlaşmaya başladı ama bir anlam veremedim.

-Abla valla şöyle ki ben çoğu kez bahçede veya kantinde denk geldiğim de genelde bursluların üstünde baskı kurup onları eziyordu ama zengin çocukların yanında da parası ile onları yanında tutmaya çalışıyor hava atıyordu.

Ben çok kez şahit oldum. Ulu orta Belinay yanındakilere bir şeyler verip yani bir nevi rüşvet gibi bir şey neyse onları da aldığı şeylerle yanında tutuyordu. Benim gördüğüm, yanındaki kızlarda hemen atlıyordu.

-Peki bunları bilmene rağmen neden bir şey demedin? Öğretmenlere falan.

-Abla kaç kez demek istedim ama beni de gördüklerimden ötürü tehdit ettiler. Hatta benim fikrimce bu zamana kadar yaptıkları en kötü şey de…

Dediğinde Mert’e baktığında az çok bir şeyler anlamıştım ama ne olur o olmasın diye içimden geçirirken söze Mert’in iyiliği için devam etti.

-Mert’i de geçtiğimiz ay, çoğu kez senin ölmüş olduğundan vurup ailenin seni onun yerine geçirip kız olmadığını görünce çöp gibi attığından bahsettiklerinde Mert sinir krizi geçirdi.

Bizde zor teskin ettik cidden en kötü günümüzdü. Ben ve arkadaşlar korkudan müdahale edemedik ama Mert bunu bildiği için anlayışla karşıladı.

Dediğinde hemen üçüzlere döndüm.

-Akın ve Aden tüm bunlar olurken siz neredeydiniz Cem ile Can abide burada nasıl haberiniz olmaz? Aklım almıyor cidden, Kardeşiniz burada neler yaşamış haberiniz yok.

-Alçin biliyorsun ki biz de çok kötüydük aile de dağılmış durumdaydı, kimse kimseyle doğru dürüst alakadar olamıyordu.

Mertte kimseyi istemediği için hiçbir şeyden haberimiz yoktu, kendi söylemedi yoksa biz nasıl sessiz kalalım?

-Tamam, tamam yeter artık şu Belinay olayını yarın çözeceğim. Arkadaşlar bakın Belinaylar bitmez sizin yapacağınız şey boyun eğmeyip birlik olmanız tamam mı?

-TAMAM.

Dediklerinde biz de sınıftan çıkıp bizim kata indik. Sınıfın önüne geldiğimizde “Siz geçin, benim ufak bir işim var onu halledip geleceğim.” Dediğimde tam itiraz edeceklerken izin vermedim ve öğretmenler odasının önüne gelip kapıyı açtım. Odada gözlerimi gezdirdiğimde Cem’i gördüm ve yanına gittim, biriyle konuşuyordu.

-Cem Hocam.

-Efendim Alçin, bir sorun mu var?

-İki dakika kadar dışarıya gelir misiniz? Konu önemlide.

-Tabi geliyorum, sen çık.

Dediğinde ben çıktım ve Cem’i beklemeye başladım.

Cem geldiğinde direk lafa başladım;

-Cem Abi siz nasıl abisiniz ya cidden duyunca nevrim döndü. Mert’in arkadaşı olmasa Mert’in geçen ay sinir krizi geçirdiğini bilmeyecektik.

-Alçin ne diyorsun? Ne krizi.

-Yani diyorum ki, Mert, Belinay yüzünden sinir krizi geçirmiş, sebebi de: Belinay benim ölmüş olduğumdan üstüne de ailemizin onun kız olamadığını görüp onunla ilgilenmemesini bir de çöp gibi kullanıp atmasından bahsetmiş.

-Alçin sen ne diyorsun, bütün bunlar oluyor ve bizim haberimiz olmuyor?

-Bende onu diyorum ya nasıl haberiniz olmaz? Kardeşiniz krizler geçirsin hem de saçma sapan bir kızın dedikleri yüzünden ama siz bir şey bilmeyin. Ben bu konuyu akşam amcam ile uzun uzun konuşup Belinay işini çözeceğim haberin olsun.

Cümlemi bitirdiğimde Can Abi de gelmişti beni görünce

-Ne oldu Alçin bir sorun mu var?

-Evet var, Cem abi anlatır sınıfa geçeceğim, yoruldum.

-Tamam, sen bilirsin görüşürüz.

Dediğinde bende sınıfa geçtim. Cidden başım çatlayacaktı artık. Diplerindeki olaydan bir haberler ya neyse.

 

*****

Ders nihayet bittiğinde artık zor sabrediyordum çünkü Mert’e yapılanlar aklıma geldikçe kan beynime sıçrıyordu üstüne abilerimin ve üçüzlerimin bu durumdan bir haber olması da sinirlendiriyordu.

Hemen telefonuma sarıldım ve Akalp amcamı aradığım da ikinci çalışta açtı ve hemen söze girdim.

-Akalp amca ben Alçin.

-Alçin ne oldu yeğenim, okulda bir sorun mu var?

Dediğinde sakinleşmek amacıyla sigara yaktım ve söze devam ettim.

-Var amca var hem de büyük bir sorun bununla alakalı akşam seninle beraber konakta konuşmak isterim.

Dediğimde derin bir duman çektim.

-Tabi yeğenim konuşuruz kaçta geleyim?

-Saat yedi gibi gelirsen rahat rahat konuşuruz.

-Tamam o zaman anlaştık.

Dediğinde telefonu kapattım ve sigarama devam ettim. Bu sefer cidden iyi gelmişti.

 

*****

Okuldan çıktığımızda Can ile Cem abiyle üçüzler ve Mert giderken ben motora binmiştim.

Yolda motorumu bir tekelin yanında durdurdum ve kaskımı çıkarıp motorun üstüne astım. Tekelden bir viski birde vodka alıp ödemeyi yaptım ve çıktım.

Konağa geldiğimde kimsenin çantamdakileri görmesini istemediğim için aceleyle yukarı çıktığımda Koray abinin odasına girip valize sıkıştırdım ve üstümdekiler çok bunalttığı için üstümü değiştirmek istedim. Birkaç eşya aldım ve üstümü değiştirdim. Ama saatimi çıkarmadım o olmazsa olmazımdı.

Spor kıyafetleri giydiğimde cidden üzerimden yük kalkmış gibi oldu hava hala serin olduğu için üzerime siyah bir hırka almayı unutmamıştım tabi ki de.

Saat daha erken olduğu için bahçeye Gümüşün yanına gittim. Gittiğimde mama ve su kabı boştu bende boş kapları alıp içeriye geçtim ve doldurup geri döndüm. Arkada duran korumalardan birini yanıma çağırıp

-Gümüş sorun çıkarıyor mu, nasıl hal ve tavırları?

-Bir sorun yok Alçin Hanım. Bizde korumalar olarak alıştık ve iyi geçiniyoruz bazen evin çevresinde dolanıp koruyuculuk yapıyor tehdidi algıladığında içimizden birini havlayarak çağırıyor.

-Bilgi için teşekkürler onun dışında kaynaşmanıza sevindim şimdi ben Gümüş ile çıkacağım sende al birini gel önde bekliyoruz sizi.

Dediğimde hemen birini bulmak için gitti ve bizde ön tarafta beklemeye başlarken Gümüş bir anda aldığı kokuyla arkasını dönüp saldıracakken “GÜMÜŞ HAYIR O YABANCI DEĞİL”. Diye bağırdım.

*****

Herkese merhaba öncelikle. Bölümleri umarım beğeniyorsunuzdur. Kullandığım fotoğrafların kalitesi yüksek olsa da burada biraz kötü çıkıyor ve düzeltemiyorum. aynısını Wattpadde de yaşamıştım. onun dışında oy ve yorumlarınızı eksik etmezseniz sevinirim.

En sevdiğiniz sahne?

Sizce yabancı değil dediği kişi kim?

Belinay hakkında yorumlarınız?

Alışveriş?

Gidişat hakkındaki yorumlarınız?

düşüncelerinizi belirtirseniz sevinirim.

 

Loading...
0%