@ceren_ellie
|
22 Şubat Perşembe Alçin’den Sabah Mert’in yanında uyandığımda yanımdaki komidinde duran, telefonuma baktığımda saat sabahın erken saatleriydi. Artık giyinme odamın dizaynı yapılmış banyomda bitmek üzereydi. Eli kulağında banyo bugün biterdi yarından sonrada ana odayı hallederlerdi bunları aklımdan geçirirken Saat ise sabahın altısıydı kendi kendime neden ben bu saatte kalkıyorum diye sorguladıktan sonra dünkü yaşananlarla derin bir nefes aldım. Belinay gitti ve okulda da yeni kararlar alındı. Onun dışında gelecek hafta cumartesi dedemin toplantıyı yapacağını öğrendim.
Şimdi Mert’i uyandırmadan yataktan kalktım ve yine Koray abimin odasına gittim onlarda bu bir haftada özel diye bir şey bırakmamıştım. Tam onların odasına girecekken Karan abinin odasından sesler geliyordu, normalde dinlemezdim ama merakıma yenik düştüğüm için dinlemeye başladım, Karan abim; -Sevgilim bende heyecanlıyım ay bir an önce kardeşlerimin okulu falan bitse de şu düğünü yapsak. -… -Canım sen ne dedin az önce? A-a neler oluyor acaba? Abim neden öyle dedi ki. -… -Nasıl, Nasıl hamileyim? Sen kontrol haplarını almamış mıydın? -… -Tamam, tamam ben bir yolunu bulacağım sen sakın ailene bir şey deme şu anlık. Ben halletmeye çalışacağım. -…. -Tamam ağlama bir tanem ne olursun ağlama. -… -Şimdi kapatıyorum sende elini yüzünü yıka sakinleş hadi görüşürüz.
Dediğinde telefonu kapattı ama ben şoklar içerisindeydim abimin nişanlısı evlenmeden hamile kalmış. İçeriye bir hışımla girdiğimde abim benim yüzümün beyazladığını görmüş olmalıydı çünkü şaşırdığımda ya da şoka girdiğimde yüzüm beyazlardı. Abim bana -Kardeşim ne oldu, yüzünün bu hali ne? Birden abimin yüzüne tokat attım. -Sen ne yaptın abi. Bilmiyor musun buraları, evlenmeden nasıl böyle bir hata yaparsın? -Duydun dimi her şeyi? -Duysam ne duymasam ne sence sorun bu mu? Sen bu haltı yapmışsın bir kere kaldı ki… Ya bir başkası duysaydı benim kadar sakin kalabilir miydi? -Abi sen dua et ben duydum şu anlık. Ya babam duysaydı ya dedem duysaydı ha? Abi sen kendini öldürtmek mi istiyorsun? Dediğimde artık dayanamayarak çıktım ve Koray abimin odasına üstümü başımı düzeltmeye gittim. İlk önce lavaboya gittim ve elimi yüzümü iyice yıkadım ama hala çok sinirliydim. Aynada yüzüme baktığımda çok kötüydüm hala inanamıyordum ama istemesem de ailelerin bilmesi gerekiyordu cidden çok önemli bir konuydu fakat diğer yandan baktığımda... Allah’ım delireceğim abim nasıl böyle bir hata yapar ya. Lavabodan nasıl çıktığımı bilmeden giyinme odasına girip üstümü giyinmeye başladım. Hava durumuna baktığımda dünkü gibi olacağını gösteriyordu bu yüzden ona göre giyindim ve saatimi taktım.
Saçlarımı salık bıraktığımda aynaya vurup “Ne yaptın abi, sen ne yaptın? Bizi deli edeceksin, salak.” dedim ve sinirim şiddetlendi. Ne yapacağımı bilemez haldeydim. Odadan çıktığımda hala sinirliydim. Benim acilen bu kafayı dağıtmam gerekiyordu yoksa fena patlayacaktım. Bu yüzden hemen çantamı alıp, Gümüş ile korumaları bile beklemeden aceleyle çıktık. Allahtan Gümüş yanına gittiğimde uyanmış, mamasını yiyordu.
Ben kulaklıklarımı taktığım zaman müzik listemi açtım ve rahatlamaya çalıştım ama nafile delirecek gibiydim abim aklımdaydı sadece.
Gümüş ihtiyaçlarını hallederken ben daha fazla dayanamadım ve ayağa kalkıp saçlarımı arkaya atıp nefes almaya çalıştım, soğuk soğuk terler döküyordum. Çantama koyduğum peçeteyle yüzümü, ensemi silerken bir banka geçip sakinleşmeye çalıştım.
Gümüş yanıma gelip dizlerimin üstüne kafasını koydu, bende onun kafasını sevdim. Gümüş bana her zaman iyi geliyordu ne zaman dara düşsem, sinirlensem beni o çukurdan alıyordu ama bu sefer işe yaramadı. Abimin ölmesini istemiyordum aynı şekilde kızın da. Kızın durumu daha fenaydı tek çare aldırmak ama o çocuğa da yazıktı, resmen bir çıkmazın içerisindeydik.
Ben daha da sinirlendiğimde artık kendimi kontrol edemiyordum. Telefonum çalmaya başladı kimin aradığını gördüğümde ‘Koray abi’ yazıyordu “Allah Kahretsin, ne diyeceğim ben şimdi.” Dedim. Sakince telefonu açtığımda telaşlı bir ses “Alçin neredesin abicim ha? Gelip seni alayım korumaları da almamışsın yanına başına bir şey geldi diye çok korktum.” Ses veremediğim de “Alçin orada mısın ses ver.” Dedi. “Buradayım merak etme Gümüşü çıkardım.” Dedim. “Tamam ben şimdi geliyorum ve bana her şeyi anlatıyorsun.” Dediğinde telefonu kapattım.
Alçin gittikten sonra Koray Odada hareketlenmeler hissettiğimde uyandım o sırada da tuvalette Alçin’in hareketlerini duydum tam müdahale edecekken su sesi durdu ve hemen gözlerimi kapatıp onun geçmesini bekledim o giyinme odasına geçtiğinde biraz sakinleşmiş ve hazırlanıyordu galiba.
Bir anda içeriden bir şeye vurma sesi bir de ‘Ne yaptın abi, sen ne yaptın? Bizi deli edeceksin salak.’ Diye bir cümle duydum. Neden böyle bir şey diyordu, üstüne neden bu kadar çok sinirliydi. Çıkacağı zaman pozisyonumu aldığımda Alçin de bir hışımla odadan çıktı zaten. Bende hazırlanıp aşağıya indim ama Alçin yoktu sadece birkaç aile üyesi buradaydı anlaşılan Alçin gittikten sonra gelmişlerdi.
Bahçeye baktığımda Gümüşte yoktu korumalardan birine sorduğumda korumalardan biri “Alçin Hanıma yetişemedik Gümüş ile çok hızlı bir şekilde gittiler.” Dedi ama ben çok sinirlendim çünkü başına bir şey gelebilirdi. “Ne demek gitti ne demek yetişemedik, başına bir iş gelse ne diyeceksiniz? Dua edin kardeşim iyi olsun dua edin.” Deyip hemen Alçin’i aradım ve konuşmaya başladık. “Alçin neredesin abicim ha? gelip seni alayım, korumaları da almamışsın yanına başına bir şey geldi diye çok korktum.” Dediğimde ses vermedi, ben haliyle daha da korkmaya başladım.
“Alçin orada mısın, ses ver?” diye sorduğumda ilk başta cevap vermese de konuşmaya başladı “Gümüşü çıkardım.” Dedi. “Tamam ben şimdi geliyorum ve bana her şeyi anlatıyorsun.” Dediğimde telefonu kapatıp hemen parka gitmek için yol aldım.
Parka gittiğimde Alçin sinirliydi ve saçlarına parmaklarını geçirmişti, Gümüşte dizlerine kafasını koymuş ona bakıyordu. Yanına gidip oturdum ve yavaşça kendime çektim. -Ne oldu sana kardeşim kim sinirlendirdi bu kadar seni? Söyle bana. Kendimden ayırıp yüzünü avuçlarım arasına alıp alnına öpücük kondurdum. -Abi çok kötü bir şey olmuş. Karan bildiğin ölümle oynuyor, düşündükçe bunu nasıl yapar diye düşünüyorum. -Kardeşim ‘olmuş’ derken ne oldu, daha açık konuşur musun? -Abi Karan abim o nişanlısını evlenmeden hamile bırakmış! -Ne! -Öyle abi ve her an kızın ailesi öğrenebilir ve biliyorsun ki bu ölüm demek! Alçin’in siniri kalbine baskı uyguladığı için kalbinin orasını tutmaya başladı ve nefes alamamaya başladı. -Alçin nefes al, derin derin hadi abicim bak bu kadar sinirlenme tansiyonun çıktı. Dayanamamış olmalı ki bayıldı. -Hassiktir Alçin uyan, güzelim uyan ne olursun. Cevap vermedi bende kucağıma alıp ilerledim. Gümüşte bizi takip etmeye başladı. Parka arabayla gelmiştim Allahtan, bu yüzden hızlıca eve sürdüm.
Evin önüne geldiğim zaman korumalar kapıyı açtılar ve konağa girdim. Arabadan indiğimde Alçin’i kucağıma alıp, kapının önüne gelip, tıklattım.
Ev halkı beni kucağımda Alçin ile gördüklerinde ayaklandılar bende bekletmeden Alçin’i koltuğa yatırıp ayakkabılarını çıkardım. Dedem -Ne oldu torunuma Koray, neden baygın geliyor konağa? -Dede ne olursun sakin ol Alçin çok sinirlendiği için bayıldı. -Meryem bizim doktoru ara hemen. Dediğinde Meryem ablada aramaya başladı. Doktor yarım saat sonra geldiğinde Alçin’i kontrol edip tansiyonunun yeniden çıkmaması için sakinleştirici yaptı. Daha sonra da dedeme dönüp; -Bayar Ağa torunun şu anlık iyi ama bir süre stres gibi şeylerden uzak durmalı, yoksa biyolojik olarak çok etkilenecektir. -O ne demek doktor anladım stresi de biyolojik derken? - Adet gecikmesi ya da erken olması, tansiyon hastası da olabilir. Her ne öğrendiyse tansiyonu çok çıkmış. Tekrar geçmiş olsun uyandığında güzel bir kahvaltı yapsın sorunu kalmayacaktır. -Teşekkürler Doktor Bey. Meryem Doktor Beyi kapıya kadar geçir. Meryem abla emri duyduktan sonra doktoru geçirdi. Alçin bir on dakika sonra ayılmaya başladığında -Abi… Dedi, bende hemen başına geçip saçlarını okşamaya başladım. -Buradayım abicim, abin yanında. Ayaklanmaya çalıştı, bende ona yardım ettim. -Abi beni tuvalete götürür müsün? -Tabi gel bakalım. Ağır adımlarla bu kattaki tuvalete gidip yüzünü iyice temizledik. Geri döndüğümüzde; -Baba, Alçin bugün okula gitmesin. Şirkette güzelce konuşalım değil mi Karan. -Tamam oğlum bende öğle düşünüyordum beraber bir konuşalım. Dediğinde Alçin’in ayakkabılarını alıp giydirdim. Sofraya oturduğumuzda ben Alçin’in hemen sağ önündeki sandalyeye oturup yemesine yardımcı oldum, tabi dedemde arada yardım ediyordu böyle böyle kahvaltı faslı bittiğinde kardeşlerim okula bizde şirkete geçtik.
Şirket Alçin’in ağızından Okula gidesim yoktu, şirkete geldiğim iyi oldu. Abimin yanında koluna girmiştim ve biz hep beraber asansör ile abimin odasına çıkıp içeri girdik ve koltuklara yerleşmeye başladık. Dedem babam ile soldaki koltuğa abim de sağda karşılarına Karan ile oturdu benimse oturasın yoktu çünkü stresliydim. Çantamdan sigara paketimi ve çakmağımı çıkardığımda içerisinden bir dal aldığımda bana bakıyorlardı. -Torunum sen sigara mı içiyorsun? -Evet iki yıldır ama konumuz bu değil sonra konuşuruz. -Torunum onu hemen söndür ve sigara içmeyeceksin. -Bayar Ağa sizce sorun şu an bu mu lütfen konuya dönelim. -Baba tamam sonra bu konu hakkında uzun uzun konuşursunuz ama şimdi belli ki karan ile alakalı bir konu var değil mi Koray? -Evet baba. Karan söylemek ister misin? -Ona kalsa kendi halledecekti. -Alçin lütfen. -Ne lütfen Karan sen bunu yapmasını biliyorsan sorumluluk da almalısın öyle yapıp kaçmak yok. Gözlerine bakarak sigaramdan bir duman çektim ve dedemlere döndüm. -Dede senin bu sözde nişanlı ve akıllı oğlun var ya… -Evet artık söyleyin neler oluyor? -İşte bu oğlun daha evlenmeden nişanlısını HAMİLE BIRAKMIŞ! Sonda sesimi yükselttim ve gülmeye başladım cidden kendimi iyi hissetmiyordum. -Karan ne diyor kardeşin? -Ne mi diyorum…Diyorum ki nişanlısını hamile bırakmış, ölüm fermanını imzalamış. Bayar Ağa oturduğu yerden kalktı ve Karanı yakasından tutup oturduğu yerden kaldırıp yüzüne tokadı yapıştırdı. -NE DEMEK HAMİLE KALMIŞ KARAN! SEN ÖLMEK Mİ İSTİYORSUN. -Dede lütfen yapma, bir gecelik bir şeydi. Bu lafından sonra ben iyice gülmeye başladım. -Bir gecelik öyle mi Karan? Bir gecelik. Sigaramı elimde söndürdüğümde sinirimi ancak çıkarıyordum. -Kardeşim ne yapıyorsun elini yaktın! -Koray karışma bana. -Ne demek karışma sinirini kendinden mi çıkaracaksın? -Tamam bir daha yapmam. Babam ne yapacağını bilmez bir şekilde koltukta oturuyordu ama bir şeyler söylemek için ayağa kalktı ve dedemin yanına geçti. Karan hala dedemin iki elinin arasındaydı. -Oğlum ben sizi böyle mi yetiştirdim ha? Neden yüzümüzü yere eğdiriyorsun neden ailemize leke sürmeye çalışıyorsun? -Baba deme öyle yaptım bir hata ne olur affet. Karan da ağlamaya başladı ama nafile son pişmanlık neye yarar iş çoktan geçti. -AĞLAMA SAKIN KARŞIMDA AĞLAMA KARAN. MADEM BİR HALT YEDİN SORUMLULUĞUNU ALACAKSIN. Dedemin lafından sonra Karanın telefonu çalmaya başladı. Cevapladığında Cemre olduğu aşikardı çünkü arkadan sesler geliyordu. Dedem yakalarını bıraktığında abim konuşmaya başladı. -Cemre, Cemre ne oluyor? -… -Tamam sen sakin ol seni kurtaramaya geleceğiz, sen bir odaya gir kapıyı kilitle ve beni bekle. Geleceğim. Dediğinde kapattı. -Dede kızın ailesi öğrenmiş onu kurtarmalıyız. -Tamam kurtaracağız ama en kısa sürede usuller neyse yerine getirilecek. -Tamam ne istiyorsanız o olur ama şimdi kızı kurtarmalıyız.
Hemen aşağıya arabalara geçtik. Abim torpidodan bana yedeklediğini düşündüğüm silahı verince bende belime koyup uzun olan ceketimle sakladım. Abim bana “Amcamları da arasana, desteğe ihtiyacımız olacaktır.” Dediğinde hemen telefonuma sarıldım ve daha önceden üçüzlerden aldığım numaralardan birçok kişiyi aramaya başladım. Bir süre sonra konağa vardığımız da arabaları konağa yakın sote yere çekip amcamları beklemeye başladık. Yarım saat içerisinde geldiklerinde arabalardan çıkıp, konağın kapısına geldik. Bizi gören korumalar kapıyı açtıklarında biz de girdik.
Dedem kapıyı tıklattığında evin kâhya kadını açmıştı bizde, bekletmeden içeri girdiğimizde yukarıdan sesler geliyordu. Tam yukarı çıkacakken merdivenlerden Cemre ile ev halkı iniyordu. Evin en büyüğü olduğunu düşündüğüm adam Cemreyi yakasından itekleye itekleye getiriyordu. Biraz daha iteklese merdivenlerden düşecekti. Bunu gördüğümde -Bırak kızı, şiddet çözüm değil. Dediğimde herkesin dikkati bizim üzerimizdeydi. Bizi gördükten sonra. -Ne yüzle buraya gelirsiniz Bayar Ağa, torununuzun yaptıklarını öğrendiniz mi? -Evet öğrendim, bu yüzden geldik bir çözüm ve orta yolu bulmak için. -Demek orta yol ha, Bayar Ağa bizim namusumuza leke sürdü torununuz, durumun ciddiyetinin farkında değilsiniz sanırım? -Farkındayız, hiç şüpheniz olmasın. Sadece bir orta yolu bulalım diyoruz, şiddet çözüm değil. Evet yapmışlar bir hata fakat konuşalım. Arkadan Koray abimin yaşında olduğunu tahmin ettiğim adam -Dede doğru söylüyorlar madem onlar benim kardeşimi aldılar bende o kızı istiyorum. Dinçerlerin tek kızını. Bunu duymamla nevrim döndü ve kendimi savunmaya başladım. -Sen ne diyorsun ya, ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu ha? -Sen ne hakla konuşursun benimle, buraları İstanbul mu zannettin, küçük kız? -Allah’ım delireceğim ya. Bak kendi ağızınla diyorsun, ben daha on yedi yaşındayım yaşayacak bir hayatım var kendimi bu berdel saçmalığına yem etmem. DUYDUN MU? -Vay hırçın ve karşı çıkan, zoru severim. Dediğinde ailem sinirlenmeye başladı ve Dedem ona haddini bildirmeye başladı. -ATEŞ SEN NE DİYORSUN HA! BENİM TORUNUM ASLA BERDELE KURBAN GİTMEYECEK İZİN VERMEM AYRICA TORUNUMLA BİR DAHA BÖYLE KONUŞMA. -Arman Ağa bakın bizi bilirsiniz, gücümüzü, yapabileceklerimizi. Bence daha fazla uzatmayın da konuşalım. Herkes suspus olmuştu çünkü dedem şu an son kozunu oynuyordu. -Tamam Bayar Ağa, oturalım konuşalım. Dediğinde biz de koltuklara geçip konuşmaya başladık. -Arman Ağa ben diyorum ki, artık ölüm bir çözüm değil bu sadece iki aileye de acıdan başka şey getirmez o yüzden haftaya cumartesi kınayı, pazarda düğünü yaparız, bende torunumu resmi olarak tanıtacağım toplantıyı da bu pazara çekerim. -Bayar Ağa doğru dersin, ölüm artık bence de bir çözüm olmamalı. Bence de düğün işlemleri gelecek hafta sonu olsun ve bu konuda kapansın, sonuçta yapmışlar bir hata ama bunu dışarıya yansıtmadan halledelim. -Tamam o zaman bize müsaade, malum torunum için hazırlıklara başlamak lazım, değil mi torunum? - Öyle Dede Beycim. -Arman Ağa siz düğün kına biz düğün davetiyelerini hallederiz. -Tamamdır, haberleşiriz. -Torunum hadi eve geçelim de senin için hazırlıklara başlayalım. Dedim ve ona gülümsedim. Bu konuda şimdilik kazasız belasız hallolmuştu. Amcamlar işlerine bizde eve döndüğümüzde saatin dört olduğunu gördüm birazdan gelirdi kardeşlerim ve bizde şu olayı konuşmaya başlardık. Herkes salonda oturmuş kardeşlerimizi bekliyorduk ki kapı çalmıştı, Meryem abla açtığında onlar da direk salona yanımıza geldi. Dedem -Soru sormayın oturun. Kardeşlerim yerlerine oturduklarında dedem sözlerine devam etti. -Çocuklar bakın bugün Alçin’in fenalaşmasının sebebi Karanmış ve onun yediği haltlar. Karan, nişanlısını hamile bırakmış bu yüzden bizde bir orta yol bulmak için amcalarınızla beraber konaklarına gittik ve uzun uğraşlar sonunda haftaya cumartesi kınayı, düğünü de pazar günü belirledik ayrıca haftaya olan toplantıyı da bu pazara aldım. Anlayacağınız hazırlıklara başlansın. Her şeyin eksiksiz olmasını istiyorum. -Bey sen ne diyorsun ne demek hamile kalmış, düğün falan? - Öyle Hanım ne yazık ki, torunumuz yapmış bir hata neyse artık konuşup önemini arttırmayalım. Herkes şaşkınlıklar içerisinde dağılmaya başladığında bende dedeme -Dede Beycim, İstanbul’da ki arkadaşlarımı ve Arslan Babayı çağıra bilir miyim? böyle bir günde beni yalnız bırakmalarını istemiyorum da. -Tabi ki torunum, çağırabilirsin ayrıca orada kendini savunmanı çok sevdim aynı bir Dinçer’sin Maşallah. -Teşekkür ederim ama içimde Dinçer kanı aksa da ben Eryiğit olarak kalacağım. -Torunum o nasıl laf öyle sen bir Dinçer’sin ve avukatımızla konuşup seni Dinçer yapacağız. -Öyle br şeye sakın ola kalkışmayın eğer öyle bir şey olursa giderim ve yüzümü dahi göremezsiniz ben buraya gelirken bu şartı da koydum. -Ne şartı bu, Mehmet ne diyor torunum? -Öyle baba Alçin belli şartlar karşılığında geldi ve bu şartlar arasında Eryiğit olarak kalması da vardı yoksa onu göremeyeceğimizden bahsettiği için ben de kabul ettim. -Nasıl buna göz yumarsın. O bir Dinçer ve bizim soyumuza geçecek. -Öyle bir şey hayatta olmayacak çünkü benim hayallerim ve kariyer planlarım var ve bunlarda Arslan babadan geçiyor. Kimse buna engel olamayacak izin vermeyeceğim. -Torunum senin ailen biziz onları eski hayatın olarak geride bırakmalısın ve bizimle olan parlak geleceğine odaklanmalısın. -Bayar Ağa bence şansınızı zorlamayın. Ben ne istersem o ve buna siz bile mani olamazsınız. Öyle bir kaybolurum ki ne sen ne de başkası beni bulamaz. Ben Eryiğitim. Size alışmaya çalışmam demek Dinçer olacağım anlamına gelmez. Dediğimde bende kapının önüne bıraktığım çantamı aldım ve yukarıya çıktım. Koray abinin odasındaki balkonda sakinleşip arkadaşlarımı arayacaktım. Telefonu elime aldım ve ilk Barkını görüntülü aradım. Açtığında -Naber sevgili? -İyilikte asıl seni sormalı. -Bende iyiyim işte uğraşıyorum, yanındalar mı? -Evet bizde her zamanki yerdeydik. - Oh ne güzel, o zaman Arslan Baba da orada? -Evet. -Güzel, o vakit bu pazar benim resmi açıklanacağım toplantıya davetlisiniz. Dedem, adıma konakta yemek düzenleyecekte, sizsiz olmaz. -Yaa demek öyle geliriz, değil mi Arslan Bey? Arkadan Arslan Baba gelip -Kızım nasılsın iyi misin? -İyiyim baba ne olsun, uğraşıyorum yine şu soy meselesi? -Kızım sakın geri adım atma sen ne istersen onu yaparsın ve sen benim varisimsin seni bırakmam merak etme. Biz geleceğiz ve bu durumu da halledeceğiz. -Çok teşekkürler baba, Barkın bu akşam işim yok bizim şu yapamadığımız planı yapalım mı? -Yok sevgili, geldiğimde canlısını yaparız. -Oldu o zaman aldım sözünü unutma, getirirsin gerekenleri ben pek alamadım. -Tamam hallederim, o zaman ben kapatıyorum. -Güle güle, kardeşlerim sizi çok seviyorum, yakışıklı gelin ona göre ha. Dediğimde telefonu kapattım ve bu sefer kızları görüntülü aradım. Açıldığında kızlar cilt bakımı yapıyordu. Tuana: Alçin pek müsait değiliz bir sorun mu var? -Yok sadece Pazar olacak olan beni tanıtma toplantısına davetlisiniz. İkra: Demek resmi olarak Dinçer olacaksın? -Hayır tabi ki de teoride öyle olacak. Ben Eryiğit olarak kalacağım, geleceğim için. Tuana: Buna Bayar Ağanın izin vereceğini zannetmiyorum. -İster kabul etsin ister etmesin umurumda değil ben ne istersem onu yaparım zaten şartımı da koydum. İkra: Kızım senden korkulur valla ya. -Herhalde kızım koskoca Arslan Eryiğitin varisiyim ben ayaklarını denk alsınlar, beni normal kızlarla bir tutmasınlar sakın. Tuana: Canım sen biraz sakinleş merak etme biz ailemize bir şey demeğiz her zaman ki gibi kız sırrı hadi öptük seni. -Merak etmeyin bana ihanet etmeyeceğinizi bilirim. Güle güle. Dediğimde telefonu kapattım. Kafam çatlıyordu resmen. O kadar çok yoruldum ki bu hafta, artık adam akıllı sıcak bir duşu hakkettiğimi düşünüyorum.
Aşağıya indim, salonda annemi gördüğümde yanına gidip konuşmaya başladım -Anne, içinde küvetin olduğu bir banyonuz var mı? -Var tabi kızım hatta senin katında en sondaki kapı. Ne oldu, çok mu yoruldun? -Ay evet, kendimi çok yorgun hissediyorum sıcak bir duş iyi gelecektir. İlk önce mutfağa gittim ve dolaplara bakındım. Gördüğüm viski bardağı ile bu evde viski içildiğini anladım. Bir tane aldım ve altta ki dolaptan çikolata alıp, mutfaktan çıktım.
Yukarı Koray abimin odasına girdiğimde şansıma Evra abla, Yiğit ile ilgileniyordu elimdekileri görmemesi için hemen giyinme odasına girdim ve bavulun arkasına koydum. -Evra abla kullanılmamış bornoz takımınız var mı? -Tabi var duş mu alacaksın? -Evet, çok yoruldum biraz kafa dinlemek istiyorum. -Ne güzel içeride yedek olacaktı, dur vereyim. Giyinme odasına girdiğimizde Evra abla raftan paketli takımı verip çıktı, bende üstümdekileri çıkardım ve giyeceklerimi ayarlayıp Banyoya geçtim. Küveti gördüğümde büyük olduğunu fark ettim. İçerisine biraz dolaplardan bulduğum köpürtücüyü sıktım sonra da onun dolmasını beklerken üstündeki tahta tezgâha viskiyi, bardağı, çikolatayı ve telefonumu koydum.
Küvet dolduğunda üzerimdeki bornozu çıkardım ve oradaki askılıklardan birine kıyafetlerimle astım. Sonunda sıcak köpüklü küvetin içine girdiğimde vücudum mayışmıştı, telefonumu elime aldım ve içinde Şebnem Ferah, Sertab Erener, Cem Adrian ve Manga gibi dinlemekten zevk aldığım şarkıcı ve grupların olduğu müzik listemi açıp Şebnem ile başladım. O arkada çalarken bende viskimi doldurup keyfime başladım. Sıcak su, viskinin verdiği tat, çikolatanın ağızımda eriyip ağızımı tatlandırması ve köpükler benim için en iyi şeydi.
1 saat sonra Kolumun dürtülmesiyle irkildim ve bana dokunan kişiye baktığımda annem olduğunu gördüm. Annem sinirlenmiş bir şekilde bana bakıyordu.
-Kızım bu halin ne, bir saattir banyodasın başına bir şey geldi sandık. Hem sen içiyor musun? -Anne sıcaktan ve yorgunluktan uyuyakalmışım galiba ve evet küvette falan çok iyi geliyor öneririm. Dediğimde gülüyordum ama annem benim aksime sinirliydi. -Kızım sen benimle dalga mı geçiyorsun? -Estağfurullah annecim, ne haddime. -Kızım şimdi sen duşunu alıp çıkıyorsun ve bunları da gözüm görmeyecek anlaşıldı mı? -Tamam anne göstermeyeceğim.
Dediğimde annem çıktı ve bende küveti boşaltıp duş kısmına geçip duşumu aldım. Üstümü kuruladığımda bornozu astım ve yanımda getirdiğim kıyafetlerimi giyindim.
Rahat etmek istediğim için kalın pijama takımı giydim. Evimde biraz keyif yapsam sorun olmazdı diye düşünüyorum. Banyodan nihayet çıktığımda ayağımda banyo terliklerinden ötürü kayıyordum ki arkamda bir el hissettim. Elin sahibine baktığımda Karan olduğunu gördüm. -Teşekkürler abi. -Abi diyen dillerini yerim senin. Böyle mi duracaksın? -Evet pijama keyfi yapacağım, kendimi aşırı yorgun hissediyorum. -İyi bakalım, odama gelmek ister misin biraz sohbet ederiz belki. -Terasın var mı? -Var da ne oldu? -Tamam sen içeri geç ben gelirim ama iki dakika ver şu saçlarımı kurutayım bir de bir şey alıp geleceğim.
Odaya gittiğimde saçlarımı kurutmaya başladım. On dakika sonra tüm işlerim bittiğinde aşağıya indim büyükler koltuktaydılar ama beni fark etmediler Allahtan.
Mutfağa girdiğimde Meryem ablayı gördüm. “Meryem abla sen karan abime bir kahve yapsana bende kendime makineden yapacağım.” Meryem abla kahveyi yapmaya başladı bende, fincan alıp kapsülleri makineye yerleştirdim sonrada hazırlamaya başladım. Benim kahvem çabucak olmuştu ama abiminkisi pişiyordu.
Sonunda hazır olduğunda elimde tepsiyle yukarı odaya çıktım. Abim terasta oturuyordu önüne kahveleri koydum.
-Bende diyorum bu kız nerede kaldı? -Kahve yapıyordum ikimize de. -Eline sağlık. Oturmaya başladık ama ikimizden de çıt çıkmıyordu. -Abi konuşalım diye geldim, susmaya değil. -Biliyorum ama konu bulamıyorum. -Bende. Cebimden sigara ve çakmağımı çıkardım bunu gören karan abi de -Bana da ver bir dal. Ona dalı uzattım kendi dudaklarıma da kıstırdığımda yarım ağız -Yaklaş. Dediğimde ikimizinkini de aynı anda yaktım. Yakarken göz göze geldiğimizde gülmeye başladık ama nasıl gülme yarınlar yokmuşçasına gülüyorduk. Kapıda Koray abiyi gördüğümde -Ne oluyor bu kadar komik olan şey ne? -A-a hahaha… a-abi s-sorma hahahaha… -Anlamıyorum Alçin gülmeniz bitsin öyle anlat. Bizim gülmememiz bir beş dakika daha sürdüğünde nihayet olayı anlatabilecektim.
-Abi şimdi ben sigara içeceğim sırada abimde istedi bende ikimizinkini aynı anda yakınca göz göze geldik ve birden yarınlar yokmuşçasına gülmeye başladık. -Hadi ya, bana da ver bakalım. -Ya abi vere vere kalmadı pakette maşallah herkes de içiyor. Feda olsun da olmuyor böyle. -Tamam güzelim kızma, bende sana daha farklı şeyler veririm. -Ya abi o anlamda mı dedim neyse… Karan -Abi iki gün sonra toplantı var ne düşünüyorsun konu hakkında? -… Aslında biraz endişelerim var… Alçin bu toplantıda açıklanacağı zaman iyice göze batacak, her ne kadar bizi karşılarına almak istemeseler de bir şey yapacaklar diye endişelerim var. -Abi endişelenme bana kimse bir şey yapamaz hem sizden önce ben Arslan Babanın manevi kızı olarak biliniyorum. O yüzden bana kimse bulaşamaz vaktinde bulaşanların sonunu herkes gördü o yüzden rahat ol, olun. -Sen öğle diyorsan, yine de dikkatli ol.
Karan -Kardeşim bize biraz geçmişinden bahseder misin, nasıl büyüdün, hayatın falan? Derince bir iç çektim. -Hayatım hem iyi hem kötüydü. Çok küçük yaşımda büyümeyi öğrenmek zorunda kaldım, ilgisiz bazense varlığımı dahi unutan bir ailem vardı, Çelikler.
Ben altı yaşımdayken yani ilk okula başladığımda hayatın acı gerçekleriyle yüzleşmeye başladım. Arkadaşlarımın ailelerine bakıyordum hepsinin yanında hep onlara sevgi gösterirken bense sanki kimsesiz gibi bir köşeye sinip ağlardım.
Abi benim hiç veli toplantıma gelmediler ya da derslerime hiç yardım etmediler, ben ne yaptıysam kendimi bir an önce onlardan kurtarmak için yaptım, kendimi hep bir şekilde eğitmeye başladım ta ki on yaşıma kadar…
On yaşımdayken Arslan Baba beni mahallede görmüş ve Çeliklerle konuşmuş. Onlarda dünden razı zaten, verdiler beni. Arslan Baba beni yanına aldığında ikizlerde vardı Ege ile Efe. Arslan Baba asla birimizi bile kayırmadan büyüttü, eğitti ve okuluna yazdırdı. Gel zaman git zaman biz büyüdük büyüdükçe de kendimizi geliştirmeye devam ettik. Ben şimdi üç dil biliyorum İngilizce, Fransızca ve Almanca. Fransızcayı ortaokuldan beri görüyorum ve geliştirdim, Almancayı da zar zor itekleye itekleye öğrendim zaten pek sevmiyorum. İngilizcenin çoğunu da ilkokuldaki derslerde ve kendi çabamla halletmeye başlamıştım. On üç yaşımdayken Gümüş geldi, Arslan Baba sorumluluk bilincim gelişsin diye almıştı bebeklikten ve o gün bu gündür benimle, sonrada gelişimim, odağımın artması için de piyanoya başladım.
Gel zaman git zaman Arslan Baba bende matematiksel zekamın çok iyi olduğunu fark etti. Genelde okul birincisi olarak dönemleri kapatırdım ikizlerde arkamda olurdu hahaha.
Yazında Arslan Babanın şirketinde işleri öğrenmeye başladım ikizlerle. Öyle çok seviyordum ki ofis ortamını, o hesap bilgilerini, mali işler derken Arslan Babayla bir projeye girdik o benim ilk projemdi ve Arslan Baba ile çok iyi işler başardık.
O yıl bu proje çok sevildi ve yaptıklarımızdan ötürü Arslan Baba ve ortaklar plaket kazandı. Artık kaçıncı plaket alışıydı bilmiyorum ama ilk kez o plakette benim ve ikizlerin emeği vardı. İşte o plaketi kazandık ve benim dövme maceramda o zamanlarda başladı. Ben onuncu sınıftaydım evet onuncu sınıf… -Ne oldu onuncu sınıfta? -Onuncu sınıf. Dönemin başında bizim sınıfa yeni bir öğrenci geldi, Barkın. Onunla ilk tanıştığımda çok soğuk bir çocuktu ama tanıdıkça sadece bana ve ikizlere sıcak davrandığını fark ettim aynı benim gibi.
Bende sadece tanıdığım kişilere yakın davranırdım ama onda başka şeyler vardı. O beni, geldiği ilk haftadan bir hoşlantı olmuş ve bu gitgide artmış ama ben onu tanıdıkça ondan hoşlanmaya başladım.
Biz çok güzel bir gruptuk, kızlarda vardı takılıyorduk öyle; buluşmalar, etkinlikler ama aralığın otuz birinde yılbaşına girmeden hemen önce bana çıkma teklifi etti ve ne dedi biliyor musunuz? ‘Alçin ben kendimi, ruhumu sende buldum. Ömrüm senin ömrüne, kalbimde bir tek senin olsun mu?’ demişti bende ‘evet’ dediğimde yılbaşına girmiştik ve o gün bu gündür beraberiz ayrıca Barkında bizimle neredeyse aynı kaderi paylaşıyordu onun tek farkı sadece ailesinin tek varisi olması ve bu yüzden baskı altında olmasıydı. Abi, biz birbirimizde tamamlandık ve birbirimizi çok seviyoruz. Son olarak beraber ehliyet sınavlarına girerek motor aldık. İşte hikayemin özeti bu. -Vay be kardeşim, neler yaşamışsın öyle. Gel sana sarılayım bir. Karan abimin göğsüne kafamı koyup sarıldım o da benim saçlarımı sevip okşuyordu. Koray abi de arkamdan sarılınca sevgi yumağına dönmüştük.
Ben üşümeye başlayınca “Abi içeriye geçelim mi? üşüdüm de.” Ayaklanıp içeriye geçtik. Benim karnımdan gurultular gelirken abim “Sofra birazdan hazır olur yeriz.” Kafamı salladım ve odadan çıkıp aşağıya indik.
Aşağıya indiğimizde sofra hazır olmuş dedemler salondan sofraya geliyorlardı. Arkamda hissettiğim hareketlilikle gelenlerin kardeşlerim olduğunu görünce Aden “Kız bu ne hal çok tatlısın.” Benim yanaklarımı sıktığında “Aden bırak yanaklarımı yemek yiyeceğim.” Dedim ve sofraya oturduk.
Ben dedemin yanına geçtiğimde dedem ‘afiyet olsun’ dedi ve yemeye başladık. -Torunum bu üstündekilerde ne? Çok tatlısın. -Teşekkürler Dede Beycim, duştan sonra biraz rahat olmak istedim de bu pijamaları giyindim. -Hmm anladım, bence sana böyle şeyler daha çok yakışıyor tıpkı küçük kız gibi duruyorsun. -Yaa dede deme öyle, ben on yedi yaşındayım lütfen! -Tamam tamam bir şey demedim. Dedi ve yemeğe devam ettik. -Kızım, bana ne zaman Baba diyeceksin? Mehmet Bey’in sorduğu soruyla elimdeki çatal durdu. Onu geri bıraktığımda -Aslında demek istiyorum ama sizinle pekte yakınlaşamadık o yüzdendir ama en yakın sürede demeye çalışırım, hatta ben diyorum ki samimiyetimizi kurmak amacıyla yarın akşam yemeğine çıkalım sadece ikimiz ne dersiniz? -Güzel olur kızım, sabahtan şirkete gideceğim ama işler erken bittiğinde çıkarım, Akşam yemeği yeriz.
Ben de yemeğimi bitirdiğimde çok ağırlık çökmüştü üzerime. Bende karan abime baktığımda onun da bitirmiş olduğunu gördüm. -Karan abi bitirdiysen odana çıkalım mı? Malum benim oda bitmedi hala. -Tabi ki gel, yemek bitsin çıkarız. -Yok torunum siz çıkın belli ki Alçin’in uykusu geldi. -Teşekkürler Dede Beycim. Dediğimde ayaklanıp yukarı odaya çıktık ben direk yatağa geçip uzandığımda telefonumu son kez kontrol edip Karan abiye sokularak uyumaya başladım. ***** Bazı aksiliklerden dolayı bölüm gelemedi ama devam...
|
0% |