Yeni Üyelik
7.
Bölüm

7.Bölüm: Seçilme ve Bağları Güçlendirme!

@ceren_ellie

 

23 Şubat Cuma

Sabah uyandığımda Karan abi yanımda yoktu ama banyodan sesler geliyordu. Elime telefonumu aldığımda saatin sabah altı olduğunu gördüm. ‘Uyanmayacağımı düşündüğü için banyoya girdi herhalde’ diye aklımdan geçirdim. Yataktan kalkıp dolabın ayna dolapları olduğu için kendime baktığımda dağılmış durumdaydım. Abime, uyandığım için rahatsızlık vermemek amacıyla odadan çıktım ve ona ufak bir mesaj attım.

Koray abimin odasına kapıyı tıklatmadan girdiğimde karşımdaki manzarayı beklemiyordum. Onlarda beni fark ettiklerinde hemen geldiğim kapıdan geri çıktım ve salona indim koşar adımlarla. Onları o halde beklemiyordum ama onlar evli insanlardı, kapıyı tıklatmadan girmek ayıp oldu.

Elimi yüzümü yıkamak için o kattaki banyoya girdim ve ihtiyaçlarımı karşıladım ardından bu duruma çok sinirim bozuldu. Abim de bu hafta özel hayat bırakmamışım gibi bir de dan diye odalarına girdiğimde tövbe tövbe. Canım çok sıkıldı dışarıya Gümüşün yanına gittiğimde uyuyordu ama her an tetikteymiş gibiydi “Canım oğlum benim”. Kuzey abiyi gördüğümde yanına gidip

-Bana üç paket sigara alır mısın?

-Tabi alırımda bu haliniz ne Alçin Hanım üşüteceksiniz.

-Üstümdekiler kalın ayrıca üşümem ben neyse, alacak mısın?

-Tabi hemen gidiyorum.

Dediğinde gitti, bende içeriye mutfağa geçtiğimde kendime sert bir kahve yapmaya başladım. Kahveyi hazırladığımda oradaki masaya oturup kahvemi yudumlamaya başladım.

On- on beş dakika sonra kapı tıklatıldığı zaman ayaklanıp kapıyı açtığımda Kuzey abi elinde sigarı paketleriyle bana bakıyordu.

-Teşekkürler.

Tam gideceği zaman

-Dur dur gitme çakmağın var mı?

-Tabi buyurun.

Paketin jelatinin açıp mutfaktaki çöpe attım. Açtığım paketten de iki dal alıp geri gittiğim de Kuzey abi beni bekliyordu.

-Al yak bakalım.

-Yok, olmaz Alçin Hanım.

-Olur olur bir de şu Hanım lafını kaldıralım artık.

-Tabi, nasıl uygun görürseniz.

İlk kendiminkini yaktığımda çakmağı geri verdim ve bahçeye geçtik.

-Anlat bakalım?

-Ne anlatayım?

-Var mı sevdiğin, ailen, buraları, aile hakkında düşüncelerin?

-İlk önce beni Bayar Ağa buldu. Buradaki birçok korumada onun manevi oğullarından sayılır. Ben veya biz sokaklarda kimsesiz, aç susuz yaşarken bir gün Bayar Ağa bizi buldu. Halimize acıdı ve himayesine aldı. Bizde az çok biliriz yaptıklarını. Bizi eğitti, yetiştirdi, onun yaptıklarını boşa çıkarmamak için çok çabaladık. Yazdırdığı okullarda derece yapmaya ona yakışır kişiler olmaya baktık ve sonuç ben korumaların başı oldum. Sevdiğim yok. Hayatımı bu aileye adadım, çok seviyorum asla ihanet etmeyeceğim çok iyi bir aile. Onlar olmasaydı belki de şu an hayatta bile olamazdım onlara hayatımı borçluyum.

-Bakışlarından ve anlatışından belli zaten. Devam et lütfen.

-Tabi, hayatımın özeti bu aslında. Buralara gelince de…Buraları ayaklı gazete gibidir hiçbir şey saklı kalmaz hele ki sizin aileniz gibi ailelerin yaptıkları asla.

İkimizde sigaralarımızdan derin nefes aldığımızda ikimizinki de bitmek üzereydi.

-Anladım.

-Daha sonra buraları güzeldir. Doğunun Paris’i derler belki duymuşsunuzdur.

-Evet duymuştum, ilgi alanların neler, yani mola vakitlerinizde ne yaparsın?

-Müzik dinlemeyi çok severim, yemek yapmayı da öyle. Zaten müştemilatta, çoğunlukla yemekleri ben yaparım.

-Ne güzel, sen kaç yaşındaydın?

- Yirmi yedi yaşındayım.

-Vay be buna rağmen çok genç gösteriyorsun. Sohbetin güzelmiş, ben artık içeriğe geçeğim.

Dediğimde içeriye geçtim. Salonda Koray ve Evra ablayı görünce onlara yaptığım ayıptan ötürü kafamı başka tarafa çevirerek beni fark etmemelerini sağlamaya çalışırken Koray abimin sesinin duymamla olduğum yerde kaldım.

-Alçin!

Diye seslendi ama ses veremedim çok utanıyordum nasıl böyle bir şey yaparım diye.

-Alçin kardeşim gelir misin buraya?

Dediğinde istemesem de yanına gidip oturdum.

-Abi çok özür dilerim, kapıyı çalmam gerekiyordu ama uyuyorsunuzdur diye rahatsız etmek istemedim, kusura bakmayın.

-Ne kusuru asıl hata bizde, senin erken kalktığını unutmuşum.

-Abi zaten bu hafta da sizde özel diye bir şey bırakmamıştım, sabahta iyice haddimi aştım.

-Tamam sorun değil, üzülme sakın ama aramızda kalsın tamam mı?

-Tabi ki de abi, zaten böyle bir şey nasıl söylenir.

-Tamam o zaman sen git üstünü değiştir sonra beraber Gümüş’ü çıkarırız.

-Tamam, olur.

 

Dediğimde odaya çıktım ve hazırlanmaya başladım. Üstümü giyindikten sonra saçlarımı tarayıp, makyajımı yaptım ve son olarak saatimi taktım.

Çantamı aldığımda içini kontrol ettim her şeyim vardı. Aşağıya indiğimde mutfağa koyduğum paketler aklıma gelince önce oraya gittim ama gitmemle dedemin kalkmış olduğunu ve su içtiğini gördüğümde içimden ‘siktir’ dedim.

 

 

Çünkü dedem paketleri görmüştü. Beni fark ettiğinde bardağını bırakıp

-Torunum bu masadakileri görmüşken seninle konuşalım mı?

-Dede Bey ne derseniz haklısınız da abartmıyorum arada.

-Peki, Arslan Bey neden müdahale etmedi?

-Başlarda çok kızdı ama bırakacağım yoktu bu yüzden daha fazla bir şey demedi. Hem az içtiğim için de pek üstüne düşmedi.

-Anladım ama ne olursa olsun, torunum bunlar çok zararlı biliyorsun ama yine de içmemeye gayret et tamam mı? Seni kaybetmek istemiyorum.

-Tamam, dikkatli olurum.

-Teşekkürler sana güveniyorum, bu arada çok güzel olmuşsun çıkacak mısın bu saate?

-Evet abimle Gümüşü çıkaracağız.

-Peki, kahvaltı saatinde burada olun.

-Tamam sen merak etme.

Dediğimde paketleri çantama koydum ardından da salona abimin yanına geçip ‘çıkabiliriz’ dediğimde o da ayaklandı ve Kuzey abiyi de alıp parka gittik. Orada Berkay’ı gördüğümde

Elimi uzattım ve ellerimizi çarpıştırdık.

-Naber Berkay?

-İyilikte asıl seni sormalı iki gündür yoksun.

-Ya evet sorma, korumalara söyledim Gümüşü çıkarsınlar diye.

-Yaa bilmez miyim, o olayları.

Koray abi

-Hangi olayları?

-Abi sana da merhaba ama öncelikle sakin olun.

-Berkay hadi koçum dökül, ne duydun?

-Abi öncelikle Alçin’in tanıtılacağı toplantı bu Pazara alınmış sonrada, Karan abinin nişanlısının hamile olduğu dolanıyor. Düğün tarihi öne alındıya. Bu arada dedikoduların önü alınamaz hale geldi her köşe başında siz konuşuluyorsunuz.

-Demek öyle, bırak konuşsunlar sonuçta milletin ağzı torba değil ki büzelim, iki güne yeni konu bulurlar konuşacak.

-Öyle diyorsan abi, eee sen nasılsın Yenge Hanım nasıllar?

-Ne olsunlar Berkay, iyiler Allah huzurumuzu bozmasın. Alçin de geldi ailemiz toplandı ya, o yüzden çok mutlular.

-Abi valla Alçin size uğurlu geldi baksana koskoca Dinçer ailesini varlığıyla bile bir araya getirdi.

-Teşekkür ederim.

-Neyse abi ben artık gideyim, hem benim kızda şu günlerde biraz huysuz daha fazla rahatsızlık vermeden gidelim.

-Güle güle Berkay, sıkıldığın zaman yazarsın dertleşiriz.

-Olur yazarım.

Dediğinde Daisy ile gitti.

-Ne o yazışmalar falan?

-Abi saçmalama Berkay ile sadece arkadaşız. Hem ben hiç Barkını bırakır mıyım?

-Senin bu bağlılığına bayılıyorum kardeşim.

Dediğinde biraz daha oyalandık ve saatin sekize geldiğini fark ettiğimizde konağa döndük.

Konağa döndüğümüz de Gümüşü yerine bıraktım sonra da içeriye geçtim. Sofranın hazırlandığına dahil Meryem ablanın bilgi vermesiyle sofraya geçip dedemin ‘afiyet olsun’ demesiyle başladık.

 

Ben yine Meryem abladan kahve istedim o da öğrettiğim şekilde yapıp getirince kahvemin eşliğinde kahvaltıma devam ettim.

Kahvaltımız güle oynaya bittiğinde ben motorumla, kardeşlerim ve abilerimde araba ile okula gittik, babamlarda şirkete gitmişti.

                                            *****

Öylen teneffüsü olduğu için kantine inmek istediğim zaman sıramdan kalkıp üçüzlerle beraber askılıklardan montumuzu aldığım zaman iki kızın hadsiz konuşmasına denk geldim.

-Kanka duydun mu?

-Neyi kanka?

-Dinçerlerin nişanlı olan oğlu var ya kızı hamile bırakmış hem de evlenmeden. Vallahi Allah yardımcıları olsun çok zor.

Daha fazla dayanamadım

-Kızlar sizin haddinize mi düştü bu konuları konuşmak? HA!

-Ö-Özür dileriz sadece herkes konuşuyor ondan yoksa ne haddimize? Alçin.

-O zaman önemliymiş gibi dillendirmeyin. KİMSE DİLLENDİRMESİN OLMUŞ YA DA OLMAMIŞ SİZE NE?

Diye yükseldim. Üçüzlerle beraber daha fazla sınıfta durmayıp kantine gittiğimizde orada en azından konuşulmuyordu, şimdilik.

*****

 

Artık son iki derse girmiştik. Ben o teneffüsten sonra dışarı çıkmadım, insanların ne dedikleri umurumda değildi ama duymak istemiyordum ama akşam için heyecanlıydım. İlk önce babamla güzel bir yemek yiyecektik eğer soracağım soruyu kabul ederse Berkay’dan daha önce öğrendiğim yere götürecektim.

 

Son iki dersimiz seçmeli edebiyattı ben de edebiyatı sayısal kadar olmasa da severdim. Sınıfa Can abi girdiğinde istemsizce heyecanlandım.

-Tünaydın arkadaşlar, oturabilirsiniz.

Masasına geçtiğinde beni fark etti bende gülümsedim o da bana gülümsedi.

-Arkadaşlar bugün bir değişiklik yapalım. Bize bildiğiniz ya da yazdığınız bir şiir varsa okur musunuz?

Sınıfın meraklısı Ceren

-Hocam nereden esti şimdi?

-Hep ben size okuyordum beki benim okuduğum şiirlerden etkilenip şiir yazmışsınızdır ya da ezberlemişsinizdir diye düşündüm. Senin varsa dinleriz.

-Hocam var ben Cezmi Ersöz- Aşk olsa gerek şiirini seviyorum.

-Başla o zaman.

 

-Öyle tutkuluydun ki hayata başlarken…

Şimdiyse küçücük bir çiçek teselli ediyor seni…

Aradaki o büyük boşluğun adı,

Aşk olsa gerek…

 

-Çok güzel başka var mı?

-Var bir tane daha Aşkın Gülüşü-Leyla Şahin

 

-İşte sana geliyorum

Yumuşak başlı rüzgarların kanatlarında bir yer bul bana

Suyun ışıltılı sesleri aksın bir yanımızdan,

Bir yanımızı defneler sarsın…

Demir kollarının yumuşaklığında uyanayım sabahları

Zeytin ağacının gözlerinde büyürken bir çekirdek

Senin olayım.

 

-Çok güzel oturabilirsin. Başka var mı?

-Hocam benim var ezberimde Cemal Süreyya- Öyle Uzaktan Seviyorum Seni.

-Başla bakalım.

 

-Öyle uzaktan

Seviyorum seni

Uzaktan seviyorum seni

Kokunu alamadan,

Boynuna sarılamadan

Yüzüne dokunamadan

Sadece seviyorum

Öyle uzaktan seviyorum seni

Elini tutamadan

Yüreğine dokunamadan

Gözlerinde dalıp dalıp gitmeden

Şu üç günlük sevdalara inat

Serserice değil adam gibi seviyorum.

 

-Çok güzel oturabilirsin

Ben el kaldırıp

-Hocam bende okumak istiyorum

-Tabi Alçin başla

 

 

-Sanki hiçbir şey uyaramaz

İçimizdeki sessizliği

Ne söz ne kelime ne hiçbir şey

Gözleri getirin gözleri.

Başka değil, anlaşıyoruz böylece

Yaprağın daha bir yaprağa değdiği

O kadar yakın, o kadar uysal

Elleri getirin elleri

Diyorum, bir şeye karşı komaktır günümüzde aşk

Birleşip salıverelim iki tek gölgeyi.

 

-Edip Cansever- Yer Çekimli Karanfil

-Evet bir tane daha okumak istiyorum.

 

-Ben sana mecburum bilemezsin

Adını mıh gibi aklımda tutuyorum

Büyüdükçe büyüyor gözlerin

Ben sana mecburum bilemezsin

İçimi seninle ısıtıyorum.

Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor

Bu şehir o eski İstanbul mudur

Karanlıkta bulutlar parçalanıyor

Sokak lambaları birden yanıyor

Kaldırımlarda yağmur kokusu

Ben sana mecburum sen yoksun.

 

-Atilla İlhan- Ben sana mecburum. Oturabilirsin. Başka

Dediğinde birkaç kişi özlü söz, kendi yazdıklarını ya da ezberledikleri şiirleri okudular bizde dinledik, ilk kez bir dersten bu kadar keyif almıştım ama beklemediğim bir şey oldu

-Hocam Alçin bize bir şarkı söyleyebilir mi? onun sesi çok güzelmiş, İstanbul’da ki arkadaşlarımdan duydum hatta sesi o kadar güzelmiş ki insanı hayran bırakıyormuş.

Dediğinde herkes bana bakmaya başladı ama ben nedensizce rahatsız oldum.

Herkes

-SÖYLE SÖYLE SÖYLE

-Tamam söyleyeceğim, lütfen sessiz olun.

- Neyin varsa çöpe atıyorum

Saçlarımı kestirdim hemen sarıya boyattım

"Bitanem" diye kaydetmiştim ya hani telefonuma

Sildim gitti, herkes gibi adını değiştirdi

Sensizlik bana çok iyi geldi

Ne kadar da ihmal etmişim

 

Um'rumda değil, iyi ki bitti

Omuzlarımdan koca bir yük gitti

Çoktan alıştım yokluğuna inan ki

Um'rumda değil, iyi ki bitti

Omuzlarımdan koca bir yük gitti

Çoktan alıştım yokluğuna inan ki…

 

Şarkının sadece ilk bölümünü söylemek istedim. Sınıftan bir anda bir alkış koptu abim dahil herkesin ağızı açık kalmıştı.

Bir anda müzik hocasının kapıda belirmesiyle ona baktığımda herkes baktığım yere döndü.

 

-Can Hocam Alçin’i alabilir miyim?

-Tabi hocam.

Dediğinde hemen yanına gittim. Beraber kattaki öğretmenler odasına girdiğimizde dersi boş olan öğretmenleri gördüğümde içlerinden biri

-Alçin sen mi söyledin o şarkıyı?

-Evet ben söyledim.

-Kızım neredeyse tüm okulu ayağa kaldırdın. Çok güzelmiş sesin.

-Teşekkürler.

Dediğimde Müzik Öğretmenine döndüm.

-Hocam neden geldik?

-Öncelikle ismim Gülşan. Sene sonunda on ikinci sınıfların okula bir veda gösterisi yapmak istiyorlardı ama solist bulamamışlardı. Bir grup kurmak istiyorduk on ikiler arasında ama solist eksikti, o sen olur musun?

-Tabi olur neden olmasın. Hem piyanoda çalabiliyorum.

-Çok güzel hatta biz seninle atölyeye inelim, oradaki piyanoda bir şeyler çalarsın, bende seviyeni anlarım.

-Olur gidelim.

Öğretmenlerden birkaçı

-Gülşan Hocam bizde gelelim mi? Alçin’in sesini biraz daha dinlemek isteriz.

-Alçin isterse neden olmasın.

Kafamı salladığımda aşağı atölyeye indik.

Ben piyanonun başına geçtim ve ‘İncelikleri’ söyledim ardından da ‘ışıkları söndürseler bile’ ile bağladım.

-Alçin çok güzel çalıp söylüyorsun kesinlikle aradığımız kişisin.

-Teşekkürler.

Dediğimde ben sınıfıma onlarda öğretmenler odasına geçtiler.

 

*****

 

Eve nihayet geldiğimizde salonda dedemi görmemle dünyalar benim oldu çünkü abim ve kardeşlerimin iltifatlarından gına gelmişti.

-Dede beycim, ne olur kurtar beni!

-Torunum ne oldu?

-Dede beycim beni bunlardan kurtar Allah rızası için.

-Torunum ne yaptılar yine?

-Dede Beycim şimdi şöyle ki ben bugün derste şarkı söyledim sonrada müzik öğretmenimiz Gülşan Hoca beni solist yaptı mezuniyet balosunda sahne alacağım bundan dolayı sabahtan beri ilgilerinden bunalmış durumdayım.

-Hmmm demek torunum şarkı söyleyecek, MERYEM.

-Buyurun efendim.

-Akşama lokma dökülsün bir de şerbet yapılsın, torunumun başarısını kutlayacağız.

-Tamam hemen hazırlıyoruz.

Dediğinde çıktı.

-Torunum akşam şöyle güzel bir yemek yiyelim hatta senin piyanoyu da depodan çıkarttırırız ilk konserini bize yaparsın.

-Şey…Olmaz.

-Nedenmiş?

-Çünkü bugün babamla yemeğe çıkacağız ya aramızdaki bağı güçlendirmek için. Hatta birazdan gelir o ben gidip hazırlanayım.

-Torunum tamam, yarın kutlarız hem yarın bütün aile toplanırız onun dışında sen Koray abinin odasına değil başka yerlere git bence.

İlk başta ne demek istediğini anlamadım ama dedemin hafif sırıtmasıyla kaş göz yapıp

-Ciddi misin dede?

-Bilemem bak bakalım ciddi miyim, değil miyim?

-Dede pazartesiye zor yetişirdi ne yaptın sen?

-Dedim benim torunum daha fazla yeni odasından ırak, mahrum kalmasın bende işlemleri hızlandırmalarını söyledim ve birkaç güne bitirdiler hatta siz gelmeden bir on dakika öncede temizlik ve yerleştirmelerin bitti.

-Yerleştirmeler de mi?

Dediğimde yüzüm düşmüştü çünkü bu foyamda ortaya çıkmıştı.

-Evet yerleştirmelerde bitti hatta o şişelerin hesabını bir ara vereceksiniz küçük torunum.

Sakladığım şey ortaya çıktığı için gerilmiştim.

-Tamam ama şimdi gedebilir miyim?

-Git bakalım.

Dediğinde hızlı adımlarla yeni odama çıktım.

 

Kapımın önüne geldiğimde ellerim heyecandan titremeye başladı. Kapı kolunu aşağıya indirdim ve kapıyı açtım, açtığımda gözlerime inanamadım. Bu oda kataloglardan bile güzeldi.

 

Odamı incelemeyi bitirdiğimde banyoya yöneldim ve oraya da baktığımda orası asıl beni büyüleyen yerdi çünkü kendimi dinleyebileceğim tek yer banyomdu. En son da giyinme odasına baktığımda geniş ve rahattı.

 

 

 

 

İlk önce giyinme odasından bornoz takımımı alıp banyoya girdim ve acele duşumu aldım. Küvetin yanındaki duş kısmında acele duş aldım. Astığım bornozu vücuduma sardım ve banyo terliklerimi giyip çıktım.

 

Odamdan giyinme odasına geçtiğimde vücudumu iyice kuruladıktan sonra iç çamaşırlarımı giydim ama akşama ne giyeceğim hakkında bir fikrim yoktu hem yemek için hem de eğer babamda isterse götüreceğim yere uygun olsun diye bir kıyafet seçmek istiyordum. Biraz dolapları karıştırdıktan sonra bir beyaz elbisede ve beyaz topuklu botlarımda karar kıldım.

 

 

 

Onları giyindikten sonra üstüm ıslanmasın diye saçlarımı toka ile tutturdum ve makyaj masama oturdum orayı bile güzelce dizayn etmişlerdi her şey kusursuzdu.

 

Toprak tonlarında güzel parlak bir makyaj yaptım ve saçlarımı açıp kuruttum. Kuruttuktan sonra ensemde sade bir topuz yapıp sıkıca bağlayıp takılarımı taktım. Bu akşam saat takmayacaktım çünkü zaman umurumda olmayacaktı.

 

Tüm hazırlığım bittikten sonra çantama ihtiyaçlarımı doldurdum ve artık hazırdım.

 

Telefonumdan Kuzey abiye Gümüş ile alakalı bilgilendirme mesajı attıktan sonra bir tek babamı beklemek kalmıştı.

 

Ben odamda çalışma masamın sandalyesinde oturuyorken saat dikkatimi çekti saat altı buçuğa geliyordu.

Aşağı inmeye karar verdim ve odamdan çıktığımda aşağıya doğru inmeye başladığımda annemle karşılaştım. Annemlerin odası bir alt katımızdaydı.

 

-Kızım çok güzel olmuşsun babanda birazdan gelir odada hazırlanıyor ama seni görünce kalpten gitmesin?

-Hahaha annecim abartmasan mı? Bu gayet sade ve şık bir elbise.

-Hıhı eminim öğledir.

 

Dediğinde beraber aşağıya indik annem önden hızlı adımlarla salona geçti bende arkasından sakin adımlarla indiğimde herkesin orada oturduğunu gördüm. Koray abiyi gördüğümde ona gülümseyerek yanına oturdum.

 

-Kardeşim çok güzel olmuşsun

-Teşekkürler abi. Hem benim sana güzel haberim var.

-Neymiş o?

-Odam yapılmış her şeyim de yerleştirilmiş yani artık sizi rahat bırakıyorum.

Kulağına yaklaşıp

-Bir daha olmaz öyle şeyler, anlarsın ya.

-Kız çok fenasın. Neyse sevindim adına.

Üçüzlerim bana çatılmış kaşlarla bakarken Akın söze girdi

-Üçüzüm bu elbise bence defolu baksana yanı yırtılmış, hem nerede bu elbisenin geri kalanı maşallah üst kısmından da parça almışlar.

-Valla abi ya, defolu malla gidip rezil olacak.

Bana bir sinir geldi.

-Ya size ne oluyor kıskançlar. Dedem ve abim bile bir şey demiyor susun bakim.

Babaannemim sesini duyduğumda

-Torunum, çok güzelsin tü tü maşallah.

-Dimi Hanım torunumuz bir bakmışız bu güzelliğiyle birinin aklını çelmiş geliyor konağa hahaha.

-Hayır Dede Beycim zaten var Barkın.

Benim bu rahat hallerime herkes şaşırıyordu ama ben sevdiğim kişiyi söylerken ya da anlatırken rahatsız olmuyordum.

-Kızım o nasıl laf öyle tamam daha önce söyledin ama dillendirme bence.

-Niye anne sevdiğim kişiyi dillendirmem ayıp mı?

-Değil de deden, babaannen varken olmuyor fazla.

-Yasemin sorun yok aksine torunumun böyle açık sözlü olması hoşuma gitti.

-Teşekkürler Dede Beycim.

-Kızım ben hazırım çıkalım mı?

-Hazırım Mehmet Bey çıkabiliriz.

Mehmet Bey ile holden paltolarımızı aldık ve arabaya geçtik. Bu gece sadece ikimiz olacağımız için korumalar gelmeyecekti.

Mehmet Bey’in rezervasyon yaptırdığı restorana geldiğimizde bir garsonun yardımıyla yerimize geçtik. Garson önümüze menüleri bıraktığı zaman Mehmet Bey ile göz gezdirmeye başladık.

 

Ben kararımı vermiştim bu yüzden Mehmet Bey’e baktığımda onun da bana baktığını gördüm ve garsona siparişlerimizi vermeye başladık.

 

-Ben bir tane bonfile yanına da küçük porsiyon ızgara sebze, içecek olarak ta kırmızı şarap alayım.

Mehmet Bey şarabı duyunca öksürük krizine girdiğinde masadaki sulardan birini ona uzattım.

-Kızım şarap mı içeceksin?

-Evet kırmızı etin yanında iyi gidiyor.

-Hayır içmeni istemiyorum hem sen daha çok küçüksün.

-Ya ben reşit sayılırım hem sorun olmaz hep içtiğim şey.

-Hayır Alçin konu kapanmıştır onun yerine vişne suyu alabilirsin.

Tatsızlık çıkmasın ve Mehmet Bey üzülmesin diye

-Tamam o zaman ben bir vişne suyu alayım.

-Oğlum bende bir tane et pirzola alayım yanına da hafif viskiden olsun.

Garson siparişlerimizi alıp uzaklaştı.

-Sen viski içiyorsun hem de en sevdiğimden ama benim şarabıma laf et.

Dedim ve ellerimi küçük kız gibi bağladım.

-Kızım sen viskide mi içiyorsun?

-Evet ne var ki bunda hem ben alkolik değilim ayrıca viski yararlıdır.

-Kızım bende biliyorum viskinin yararlarını ama daha reşit değilsin nasıl içiyorsun.

-Arslan Babanın yanındayken karışmıyorlardı, zaten bir tek onun yanında bazen de arkadaşlarım ile nadiren dağıtırdık o kadar.

-Ne zaman başladın peki? Sigaranda var.

Derin bir iç çekip söze başladım.

-On altı yaşımdayken başladım aslında birçok şeye on altı yaşımda başladım. Dövme, sigara, alkol…

-Kızım bence şöyle yapalım; sen bana hayat hikayeni anlat tüm taşlar yerine oturur.

-Tamam öyle yapalım.

Dediğimde anlatmaya başladım Koray ve Karan abime anlattığım gibi uzun uzun konuşurken siparişlerimizde geldi, bizde hem yiyorduk hem de sohbet ediyorduk.

 

Benden sonra Mehmet Bey yaptığı şakaları ve şirketteki olanları bana anlatmaya başladı ve beraber sadece gülüyorduk.

Yemeye devam ettiğimizde aklıma gelenle hemen telefonumu elime aldım. Saat dokuz buçuğa geliyordu baya bir vakit geçirmiştik ve ben baya mutluydum ilk kez öz baba sevgisini böylesine içten hissetmiştim.

 

-Mehmet Bey ben sizi bir yere götürmek istiyorum sizin içinde uygunsa gidelim ben size yolu tarif edeceğim.

-Olur kızımda mekânlar az sonra kapanacak başka zaman gitsek?

-Yok gideceğimiz mekân şu saatlerde açılıyor.

-Bak merak ettim şimdi. Bar değil, değil mi?

-Tabi ki de değil.

-Tamam o zaman gidelim bakalım.

Mehmet Bey hesabı ödeyince kalktık ve valeden arabayı alıp yola koyulduk.

 

*****

Tarif ettiğim mekâna geldiğimizde Mehmet Bey’e

-Mehmet Bey şimdi girdiğimizde baba kız değil de iki kanka olarak gireceğiz tamam mı?

-Tamam öyle olsun bakalım bu gece seni daha fazla kırmayayım.

Dediğinde şarap olayına atıfta bulundu.

Kapının önünde kimlik kontrolleri yapıldıktan sonra içeri girdik ve bar kısmına geçip oturduk. Arkadan canlı müzik başlamıştı bile.

-Kızım bir an korktum vallahi kimlik kontrolünde hem seni nasıl aldılar ki?

-Arslan Babaya yaptırdığım sahte kimlik ile ama bu aramızda ufak bir sır.

-Tamam öyleyse gece başlasın kankam benim.

Barmeni gördüğümde

-Bakar mısınız?

-Buyurun, ne istemiştiniz?

-Sen bize ilk bir likör getir limonlu olsun.

Mehmet Bey

-Hafiflerden başlayalım daha sonra ağırlara geçeriz diyorsun.

-Evet, hem belki seni buraya getirmemin amacı da sürprizimin olmasıdır belki(?)

-Ne sürprizi?

-Biraz daha rahatlayalım, zaman ilerlesin gösteririm.

İçkiler geldiğinde kafaya dikip yine istedik.

Böyle böyle ikimizde üç tane daha içtik ve ben kalkıp canlı müziğin olduğu yere gittim o sırada çalmadıkları için şanslıydım.

-Pardon bakar mısınız?

-Buyurun.

-Ben babamla buraya geldim de ona sürpriz olarak bir şarkı söylemek istiyorum eğer sizin içinde uygunsa? Ona şarkı söylemek istiyorum

-Ayy, Caner çok tatlı bir istek geri çevirmeyelim lütfen.

-Tamam geç bakalım sahneye.

Babam yapacağım şeyi anlamış olacak ki sahneye yaklaştı.

-Bana Bir Masal Anlat Baba.

Gitarcı çocuk yanıma sandalye çekip oturduğunda başladık. Başladığımızda tüm gözler üstümüzdeydi.

 

-Bana bir masal anlat baba

İçinde bütün oyunlarım

Kurtla kuzu olsun şekerle bal

Baba bir masal anlat bana

İçinde denizle balıklar

Yağmurla kar olsun güneşle ay

İnsanlar sesimi duyduklarında şaşkın gözlerle bana bakıyorlarken ben babamın gözlerinin içine baktım.

 

İnsanlar baktığım yere bakınca bizim Dinçer olduğumuzu anlayıp daha da şaşırırken telefon fenerlerini çıkarıp ışık şöleni yarattılar.

Ben devam ettiğimde. Babamın gözlerinden yaşlar akmaya başladı.

-Anlatırken tut elimi

Uykuya dalıp gitsem bile

Bırakıp gitme sakin beni

Anlatırken tut elimi

Uykuya dalıp gitsem bile

Bırakıp gitme sakin beni

….

Bana bir masal anlat baba

İçin de tüm sevdiklerim

İçin de İstanbul olsun

Yine başa sarıp yine söylediğimde

-İçinde tüm sevdiklerin

İçinde Antep olsu…n

 

Sonunu onun için çok ufak değiştirdim.

-Baba seni ve ailemi seneler sonra bulsam bile bana yaşattığınız aile sevgisini ve en önemlisi bana hiç tadamadığım öz baba sevgisini tattırdığın için çok teşekkür ederim. İyi ki varsın, iyi ki çok geç olmadan birbirimizi bulduk. Seni çok seviyorum BABA.

Dediğimde sahneden inip boynuna sarıldım ve başımı boynuna koydum. Arkadan alkış sesleri geldiğinde

 

-Kızım bende sana bir şarkı söyleyeyim mi?

-Söyle baba sesini çok merak ediyorum.

-Oğlum bakar mısın?

-Buyurun Mehmet Bey.

-Bende kızıma şarkı söyleyeceğim şarkı ismi ‘kızım’.

-Tamam, buyurun şöyle.

Babam sahneye çıktığında herkes ona şaşırmış gözlerle bakıyordu çünkü koskoca Mehmet Dinçer kızı için şarkı söyleyecekti.

Gitarın girmesiyle söyleyeceği şarkıyı anlamamla gözlerim doldu.

- Sadece ikimizin uyandığı saatlerde duruyor zaman

Çünkü sadece sen tutuklarsın beni, apansız uyanış gibi

Gel kızım sokul bana, bir kez daha alayım kokusunu benim küçük bahçemin

Büyüsen de gitsen de hala bekliyor gibi beni uzanmış küçük ellerin

Gel kızım sokul bana, bir kez daha alayım kokusunu benim küçük bahçemin

Büyüsen de gitsen de hala bekliyor gibi beni uzanmış küçük ellerin

 

Başa sararak iki kere söylediğinde bitmişti. İkimizin gözleri yaşlıyken bende sahneye çıktım ve birbirimize sıkı sıkıya sarıldık ardından,

 

-Bu kadar duygusallık yeter, hadi millet eylenmeye geldik, ağlamıyoruz gülüyoruz. Bizi dinlediğiniz için teşekkürler.

 

Sahneden inip bar bölümüne yerimize tekrar gittik.

-Baba asıl gece şimdi başlıyor hazır mısın?

-Hazırım kızım bugün en mutlu günüm mutluluğa içelim.

-Barmen, bize iki tekila

 

Tekilalarımız geldiğinde bekletmeden bardakları tokuşturup kafaya diktik ikimizde yüzümüzü buruşturduğumuzda

-Nasıl şeyler seversin? Ona göre isteyelim.

-Bana fark etmez sen ne istersen o.

-Barmen sen bize yine tekila getir, ondan sonra viskiye döneriz.

Dediğimde başını onayladı ve içkilerimizi getirdi. Yine kafaya dikip geri verdiğimizde bu sefer fikir değişikliğiyle shot istedik ve biz onları da tokuşturup kafaya diktik ama ne olursa olsun tesir etmiyordu ikimiz de dayanıklıydık.

-Kızım, hızlı gitmiyor muyuz?

-Evet haklısın hadi piste, dans edelim.

Yine şansıma en sevdiğim şarkılardan biri çalmaya başladı ‘Işıkları Söndürseler Bile’.

Solist söylüyordu bende eşlik etmeye başladım

 

- Sözüme güven dönmem ben kahpelik etmem

Bu yola bir baş koydum seni kimseye yedirmem

İçini rahat tut, başını hep dik tut

Sabret bu duvarları bir gün yine yıkacağız elbet.

En sevdiğim bölüm geldiğinde bu sefer babamla eşlik etmeye başladık.

-BEN SENDEN VAZGEÇMEM IŞIKLARI SÖNDÜRSELER BİLE

KORKUMA YENİLMEM, ELLERİM KOLLARIM TUTMASIN İSTERSE BEN SENSİZ PES ETMEM.

Babamla harika dans ediyorduk benim yönlendirmelerimle ve final. En çoşkulu kısma yaklaşıyorduk bu sefer kendimi tutamadım ve sahneye çıktım ilk Caner başladı ben devam ettirdim.

-Oh-oh-oh-oh,

Oh-oh-oh-oh

Hep beraber

Ben senden vazgeçmem ışıkları söndürseler bile

Korkuma yenilmem

Ellerim, kollarım tutmasın isterse

Ben sensiz pes etmem

Işıkları söndürseler bile korkuma YENİLMEM.

 

Şarkı bittiğinde bizde bitmiştik bu sefer Caner’in yanındaki kadın mikrofona geçip ‘içinde aşk var’ söylemeye başladı.

 

Bizde artık yorulduğumuz için son içkilerimizi almaya bar bölümüne geçtiğimizde bizimle fotoğraf çekilmek isteyenlerle fotoğraf çekilmeye başladık. Fotoğraf çekilmek isteyenler gittiklerinde ikimize de sert bir viski istedim.

Viskiler geldiğinde ağır ağır içerken sohbete başladık

-Eve gittiğimizde haşlayacaklar bizi, saat gece bire geliyor.

-Boş ver kızım hallederiz, değerdi bu geceye.

-Doğru söylüyorsun.

-Kızım bir ara tekrarlayalım yine. Valla iyi geldi kafam dağıldı.

-Dimi dimi, İstanbul da arkadaşlarla giderdik böyle yerlere ama asla bara gitmedik merak etme.

-Güzel, sevindim.

İçkilerimizde bittiğinde

-Kalkalım mı artık? Çok yorulduk.

-Olur, ben hesabı kapatayım.

-Tamam arabadayım.

Arabanın yanına gittim. Eve gitmeden şöyle bir üzerimdeki alkolün etkisini biraz alsın diye sigara yaktım.

-Bana da ver bakalım, ayılıp öyle gidelim.

Ona da verdiğimde içip arabaya geçtik. Babam “İnşallah çevirmeye girmeyiz.” Dedi ama bu riski göze alarak sürdük.

Kazasız belasız yolu da atlattığımızda babam arabayı korumalara teslim etti ve şimdi gün sonu canavarları vardı.

 

*****

Umarım bölümleri beğeniyorsunuzdur.

Sevdiğiniz sahneleri yazmayı unutmayın.

Kurgu olduğu için odayı abartmak istedim.

Loading...
0%