@ceren_ellie
|
23 Şubat Cuma gece 01.00 Kapıyı çaldığımızda Meryem abla kapıyı açtı ve bizde içeriye girdik. Girdik girmesine de annem, dedem babaannem ve Koray abi bizi beklediklerini gösteren kızgın ifadelerini gördüğümüzde, babamla ikimize baktık. Dedem ilk söze giren oldu -Oğlum, Torunum bu saatte mi geliniyor eve ha, akşam yemeği bu kadar uzun sürer mi? Saate bakıyoruz saat gece bir olmuş peki akşam yemeği ne kadar sürer yedi ile en fazla dokuz arası sürer peki bu fazladan dört saati nasıl açıklayacaksınız? -Baba şey…Biz biraz fazla abarttık kusura bakma. Bir dahakine dikkat ederiz. -Edin zaten, size ulaşamadık diye çok korktuk. Az kalsın adamları toplayıp aramaya çıkacaktık sizi. -Dede biraz abarttın sanki, sadece yemek yiyip eylendik. Arada lazım, bu kadar katı olma bence. Gece gece nereden geliyordu bu cesaret bende bilmiyorum. -Torunum sen hele hiç konuşma akşamı unutmadım neyse hem neredeydiniz bu saate kadar? -Canlı müziğin olduğu yere gittik biraz içtik ve şarkı söyledik ama çok da eğlendik ve Mehmet Bey artık babam. Bana o şefkati ve duyguyu içten hissettirdi. -Aranızdaki bağlar güçlenmiş en azından. Tek kurtarıcınız bu. Bu kadar geçe kadar olmasın, alkolü de sigarayı da azaltalım lütfen. -Tamam dedeciğim. -Şimdi ikinizde adam akıllı duş alıyorsunuz sonra da doğru yataklara. Neler içtiniz de bu kadar kokuyorsunuz? -Tekila, viski, vo-… Babamın ağızımı kapatmasıyla afallamıştım. -Mehmet, bırak kızı anlatıyordu ne güzel. -Tabi baba. -Torunum devam et sen. -Şey vodka, shot en son da çıktığımızda bir dal sigara yaktık ayılalım diye sonuçta karşınıza kötü bir şekilde çıkmak istemeyiz değil mi baba? Hahaha. -Anlıyorum. Bir günde beraber yapalım da bu kadar zevk veren şey neymiş onu anlayalım. Bu kadar şeyi karıştırıp ta nasıl sarhoş olmadınız anlamadım? Ama var bir mayışma. -Dedeciğim benim seninle hedeflerim büyüktü ya. -Neymiş o hedefler? -Söylesem mi bilemedim şimdi, söyleyeyim mi? -Söyle kızmayacağım. -Şey biz beraber çilingir sofrası kurup karşılıklı içeriz diye düşünmüştüm hahahah. -Ha şöyle. Bana böyle gel torunum nihayet dilimden anlayan biri ya. Ayağa kalkıp bana sarıldı. -Anneciğim eğer bozulmazsan, babamla yatsam olur mu? -İyi yat bende senin yepisyeni odanda yatarım oh, mis. Dediğinde yanımızdan ayrıldı, bizde annemin arkasından odalara dağıldık. Ben ayılmak ve alkol kokusu gitsin diye hızlıca bir duş alıp çıktım daha sonrada alkolün verdiği sıcaklıkla kalın olmayan bir pijama giydim.
Saçlarımı da kuruttuktan sonra babamın yanına odaya gittiğimde onların odasına ilk kez geldiğimi fark ettim. Odaları çok ferah ve kırık beyaz ile gri tonlarındaydı. Babam yatağa uzanıp yorganı açtığını gördüm. Beni bekliyordu. Hemen yanına gidip yatağa girdim ve babamın göğsüne başımı koydum. -İyi geceler kızım, hayatımın en güzel gününü yaşadım, Teşekkürler. -İyi geceler babacığım.
***** 24 Şubat Cumartesi Sabah kolumun dürtülmesiyle ve şiddetli bir baş ağrısıyla kalktım. Dürtenin annem olduğunu fark ettiğimde gerinerek -Günaydın anneciğim. -Kız ne günaydını saat bir oldu baba kız kalkmak bilmediniz ya. -Ne bir mi? İnanmıyorum. -Al bak. Dediğinde saati gösterdi ve benim ağızımdan istemsizce bir laf çıktı. -Siktir. Annem ağızıma hafifçe vurup -Düzgün konuş. -Özür dilerim, ilk kez bu kadar geç kalkıyorum. -Sende kalk Mehmet; aşağıda misafirler var, bekletmeyin, daha kahvaltı edeceksiniz. -Anne kim geldi ya. -İnince görürsün. Annem hala içmemize bozulmuş ama aramızdaki bağların güçlendiğini gördüğü için de yutuyordu neyse yarına yumuşar çünkü yarın toplantı vardı. Babamın yanağına tünaydın öpücüğü koydum. -Tünaydın babacığım. -Tünaydın canım kızım. -Babacığım misafir varmış ben hazırlanmaya çıkıyorum daha sonra da gümüşü çıkaracağım. Onu çok ihmal ettim. -Tamam kızım bende birazdan inerim zaten. -Tamamdır. Dedim ve odadan çıkıp kendi odama yol almaya başladım. Kendi odama girdiğimde banyoya yönelecekken -Bir selam sabah yok mu kardeşim. Diye bir ses duyduğumda olduğum yere çivilendim çünkü bu ses -Kardeşlerim! Deyip boyunlarına atladım. -Sizi çok özledim. Üçümüzde sıkı sıkıya sarılırken ikisi de saçlarımı okşuyordu ve bu benim için paha biçilemez bir şeydi, huzurumdu. Onları çok özlemişim ama bu olaylardan fark edememişim. -Bizde özledik Alçin’im, kardeşim. Dediğinde ikisini de yatağıma ittirip ortalarına yattım, tıpkı eski günlerdeki gibi kardeş sarılması yaptık. -Ege; Efe canlarım benim, sizinle pek iletişime geçemedim ama çok olay oldu onlarla boğuşurken sizi ihmal ettim özür dilerim, hatta Gümüşle bile korumalar ilgilendi. Ege beni göğsüne çekip -Tamam, tamam üzme kendini. Yeni hayat, yeni kişiler… anlıyoruz, asla sana küsmedik rahat ol. Cümleleri yüreğime su serperken diğer tarafa dönüp Efeye de sarıldım. -Beyler kalkalım, benim hazırlanmam lazım daha sevgilimi ve Babamı göreceğim. Dediğimde kalktım. Banyoya girip elimi yüzümü ve bakımlarımı yaptım. Çıktığımda giyinme odasına girip üstümü giyinmeye, saçımı ve makyajımı yapmaya başladım.
Hazırlığım bittiği zaman aşağıya indim. İlk hazırladığım çantayı hole bıraktım ardından salona geçtiğimde Arslan baba ile dedem koyu bir sohbetin içindeydiler benim topuk seslerimi duyduklarında bana döndüler. Arslan Baba ayaklandığında boynuna sarılıp, kafamı gömdüm. -Baba seni çok özledim. Çok özlediğim için birkaç damla akıttım. Gerçekten çok özlemiştim. -Ağlama bebeğim, bak buradayım kavuştuk. Dediğinde yine sıkı sıkıya sarıldık ve ben onun yanına kollarının altına girdim.
Öz babama baktığımda o da bize gülümsüyordu. Ben elimi kaldırıp Arslan Baba’nın ufaktan çıkmış sakallarını sevmeye başladım. O da benim göz altlarımdaki yaşları silip, elinin tersiyle yanağımı okşuyordu.
-Baba sana buradaki odamı göstereyim mi? hem belki eski günlerdeki gibi piyano çalarız. -Olur bende birlikte vakit geçirmeyi özledim. Beraber sessiz çığlıklarımızı paylaşmayalı uzun zaman oldu. -Evet… sessiz çığlıklar.
Yukarıya çıktık. Odama girdiğimizde yatağın sol kısmında duran piyanonun başına geçtiğimizde parmaklarımızın ahengini ve uyumunu kaybetmediğimizi fark ettim.
Bu beni mutlu hissettirmişti. Beraber çalabileceğimiz parçaları çalmaya devam ederken, parmaklarımızın piyano üzerindeki hareketleri, piyanodan çıkan sesler aslında ikimizin de sessiz çığlıklarıydı ve bu çığlıklar sadece bize özel olmalıydı. Biz çalmaya devam ederken benim karnıma şiddetli bir ağrı girince piyanodan ellerimi çekip karnımı tuttum.
-Kızım, Alçin ne oldu? -Bilmiyorum çok ağrıyor. Lavaboya gidip bakmam gerek. Dediğimde güç bela banyoya gittim ve Pantolonumu çıkardım. Pantolonu çıkardığımda elime gelen kanla bu ayın son haftasına gireceğimiz için ay başımın geldiğini anlamalıydım ama bu kadar fazla gelmesi hiç normal değildi. Bir anda yine bir sancı girmesiyle “AHHH!” diye bağırdım ve yere yığıldım. Yerde kıvranıyordum ağrıdan. -Kızım iyi misin, yere mi düştün? -Baba çok sancım var, yardım et ne olur! -Tamam, ben hemen annene haber vereceğim.
Arslan’dan Alçin içeride acı çekerken elim kolum bağlıydı. Hemen aşağıya Yasemin Hanımın yanına aceleyle gittiğimde. -Yasemin Hanım ben müdahale edemiyorum ama sizin acil gelmeniz gerek. Alçin şu an banyoda karnına giren ağrıdan dolayı yere düştü galiba, acil hastaneye gitmemiz gerek. Dediğimde herkes ayaklandı ve Alçin’in odasına gittik. Yasemin Hanım bizi uzaklaştırıp kapıyı açtı ve duruma müdahale etmeye başladı.
Yasemin Hanımdan -Kızım ne oldu sana? Çok kanaman var. -An-anne yardım et karnım çok ağrı-ağrıyor. -Tamam kızım tamam ama öncelikle birkaç çarşaf getireyim böyle çıkamazsın. Dediğimde banyodan çıktım. -Mehmet çok kanaması var arabaları hazırlayın hastaneye gitmemiz gerek. Ben Alçin’i hazırlayacağım. -Tamam, hemen hazırlatıyorum.
Dediğinde onunla birlikte diğer kişiler de çıktı ama ben Korayı durdurup Alçin’i taşıması için beklettim. Giyinme odasından birkaç çarşaf alıp kızımın beline sardım. Çarşaf kan içinde kalmaya devam etse de yapacak bir şey yoktu şu anlık. Koray Alçin’i kucağına alıp aşağıya indi. Hazır olan arabalara binip doğruca hastaneye gittik. Ağlayan kardeşleri, sanki ölecekmiş gibi ağıtlar yakan annem ama bir o kadarda soğukkanlılığını korumaya çalışan babam. Hastaneye geldiğimizde Alçin’i acile aldılar ve bizi de kalabalık yapmayalım diye bekleme alanına aldılar. Doktorlar kızımın kanamasını durdurmaya çalışıyordu. Yarım saat sonra onu normal odaya alıp ağrıları için serum bağladılar. Doktor bey beni, babamı, Mehmet ve Arslan Bey’i odasına çağırdığında Alçin’in durumu hakkında konuşmaya başladı. -Öncelikle sakin olun endişelenecek fazla bir şey yok. Sadece bu dönemine girmeden en az bir hafta önce alkolü olabildiğince azaltmalı. Alçin daha reşit değil bu yüzdende normal yaşantısında da almaması taraftarıyım. Onun dışında uzun süredir aç olduğu için ağrısı çok olmuştur. Zaten ağrı kesici serum bağladık ve kanamayı da durdurduk fakat bu iki gün onun için biraz sancılı geçecektir çünkü kanaması yoğun olacaktır. Serum bittiğinde ve Alçin uyandığında taburcu olabilirsiniz. Son olarak Alçin çok kan kaybettiği için şeker, abur cubura çok yönelecektir ama bunlar yerine doğal şeker daha iyi olacaktır: hurma, incir, kuru üzüm gibi kan yapıcı şeyler daha iyi olur, iyi günler. -Teşekkürler Doktor Bey, Torunum için ne gerekiyorsa onu yapacağız, yeter ki o iyi olsun. Babamın son sözüyle doktorun odasından çıktık ve kızımın odasının yanına gitmeye başladık. Odanın önüne geldiğimizde kızım uyanmış, hemşirelerde son kontrolleri yapıyorlardı. İçeriden hemşireler çıktığında -Hasta yakınları sizler misiniz? -Evet, ben annesiyim kızım iyi mi? -Kızınız iyi doktorunuzda onayladıysa çıkabilirsiniz, serumu bitti, ağrıları dinmiş. -Teşekkürler hemşire hanım. Mehmet’e döndüğümde -Mehmet kızımız iyiymiş duydun mu? -Duydum karıcığım duydum, hadi içeri girelim sen eşyalarını giydir bizde çıkış işlemlerini halledelim. Dedi. İlk önce ben girip kızımın üstünü giydirmeliyim daha fazla üşümesin kızım. Odaya girdiğimde Alçin’in eli karnındaydı ama yüzüne renk gelmişti eskisi gibi soluk değildi. -Kızım iyi misin, ağrın kalmadı değil mi? -Evet anne, serum işe yaradı. -Bak kızım bir daha bu kadar abartmak yok. Fazla alkol tükettiğin için olmuş. Bir dahakine daha az iç tamam mı? -Tamam, zaten normalde de bu kadar içmem ama işte oldu bir kerelik. -Tamam affettim. Şimdi üstünü giydirelim evden eşyalarını getirdim. Alçin’i yatakta doğrultup benden destek almasını sağlayarak üstünü giydirmeye başladım. Öncelikle iç çamaşırlarını değiştirdim ama bu sırada Alçin’in utandığını fark ettim. -Kızım utanmana gerek yok, ben senin annenim hem sen benden çıktın hatırlatırım hahaha. -Hahahaa tamam anneciğim. -Anneciğim diyen dillerini yerim senin. Dediğimde işleme devam ettim iç çamaşırlarını giydirdim en sonunda da siyah eşofman takımını ve siyah spor ayakkabılarını giydirdim. Artık hazır olduğunda dışarı çıktık.
Alçin’den Dışarı çıktığımızda selamlaşmaya fırsat olmayan Barkını gördüğümde boynuna atladım. Atlamamla afallasa da kendine geldiğinde bir elini belime diğer elini de saçlarıma bastırıp sevdi. Birkaç öksürük sesiyle ayrılmak zorunda kaldık. Ben elimi yanağına koyup; -Kusura bakma seni… -Şştt geçti sorun değil, sen iyi ol yeter. Dedi gözlerimin içine bakarak. -Teşekkür ederim, anlayışın için. Bana yine sarıldığında annemin sesini duydum -Mehmet, bizi konağa bıraktıktan sonra markete gidin çocuklarla. Kızıma en büyük boy olan pedlerden ve keçiboynuzu, hurma, çikolata falan alın. Bende kızımla ilgileneceğim. -Emrin olur karıcığım, kızım ve senin için her şeyi yaparım. Dediğinde Barkından ayrılıp babama sarıldım.
***** Konağa geldiğimizde benim yürüyecek halim bile yoktu, çok yorgundum o yüzden Koray abim beni odama kadar çıkarıp Yatağıma yatırdı. -Abi Gümüşü yanıma getirir misin, bir de Barkın da yanıma gelsin. -Tamam şimdi getiriyorum ikisini de. -Teşekkürler.
Mehmet Bey’den -Baba bu olur mu? -Oğlum o Orkid mi? üstünde Orkid mi yazıyor. -Üstünde Orkid mi yazmalı? -Evet ablan onu bir de Molped kullanıyormuş ve onların en büyük boyu olandan. -Heee şimdi anladım. -Tamam… ÇOCUKLAR NE ALEMDESİNİZ? Karan: Baba ben Molped gece aldım beş paket. Aden: Baba bende Orkid hem gece hem de en büyük boy aldım. Akın: Baba bende Molped en büyük boy aldım. Can, Mert: Baba biz de bolca çikolata, aktardan keçiboynuzu ve hurma aldık. Cem: Baba bende şimdi buldum dediğini ama küçük boy aldım 3 paket son günleri için. -Tamam iyi yapmışsınız hadi ödeyip çıkalım. -TAMAM! Kasaların oraya geldiğimizde sıraya girdik ama herkesin gözü bizdeydi daha doğrusu ellerimizdekilerdeydi. Sıra bize geldiğinde ödemeyi yapıp arabalara geçtik ve artık kızımın yanına gitmeye başladık. Konağa geldiğimizde korumalara arabaları bırakıp ellerimizdekilerle kızımın odasına çıktığımızda Barkın ve Gümüş ile yataktaydılar Gümüşü anladım da Barkına ne oluyordu. Neyse kıskançlığın sırası değil kızım mutlu olsun da. -Kızım nasıl oldun? Bak sana bir sürü şey aldık. Oğullarım gösterin kardeşinize. Dediğimde hepsi bir anda yatağa poşetleri yığdıklarında Alçin’in gözleri büyüdü ve ağlamaya başladı. -Kızım ne oldu, eksik bir şeyler mi var? -Yok yok fazlasıyla var her şey de… ben çok mutlu oldum beni bu kadar önemsediğinizi bir kere daha gördüm duygulandım. -Kardeşim bak ben diğerlerine nazaran daha tecrübeliyim, Evra hamileyken de senin gibiydi. Hormonları tavandı o yüzden ilk bana geliyorsun. Oğlumun dediğiyle sinirlendim. -Oğlum sen yürek mi yedin. Sen bir kez yaşadıysan ben yedi kere yaşadım ama şimdi kızımın yanında açtırtma ağzımı. -Pardon baba. -Neyse. Kızım sen dinlen, bu eşek sıpaları da döktüklerini toplayıp kaldırdıktan sonra çıkarlar hadi iyi dinlenmeler sana. -Teşekkürler Baba, yemekte görüşürüz. -Görüşürüz kızım. Saçlarını öptükten sonra çıkıp bazılarıyla salona indik.
Alçin’den Babamlar çıktıktan sonra üçüzlerim ve Mert dökülenleri toplamaya başladılar. Topladıktan sonra tek tek sarıldık ve -İyi dinlenmeler kardeşim. -İyi dinlenmeler abla. Deyip çıktılar. Bende Barkına döndüğümde -Sevgilim seni çok seven ve çok eğlenceli bir ailen var başta bana olan bakışlarından korksam da dedenin müdahalesiyle kurtuldum, deden anlayışlı bence ve senin için her şeyi yapabilir. Cidden iyi ailen var. -Sevgilim teşekkürler, haklısın hatta anladın mı bilmiyorum ama…Ailem şimdiden seni damatları olarak görüyorlardır HAHAHAHA. -Ya öyle mi? Peki sen benimle evlenmeyi ister miydin? -Sen ister miydin… Benimle evlenmeyi? -Tabi ki de isterim. Alçin güzelim, bak… ben ilk sevgiyi ve sevilme duygusunu sende tattım. Ailem hiç ilgilenmezler aynı senin eski ailen gibi, Arkadaşlarım… onlarda hep param ve havalı oluşumla ilgilendikleri için onlarla da samimiyet kurmadım ama sen… Alçin bak ben çoğu duyguyu senin sayende tattım. Mutluluk, sevgi… Anlayacağın nerede tüm olumlu duygular var hepsi sende. Seni çok seviyorum ve hayatım ol istiyorum. -Anlıyorum, bende seviyorum düşüncelerimiz karşılıklı ama ilk önce şu sınav, üniversite bitsin. Hem bizim seninle hayalimiz neydi? Sen yazılım mühendisi bende mimarlık istiyordum. Beraber okuyup iyi yerlere geldikten sonra bunları düşünürüz demedik mi? -Doğru diyorsun ilk önce okul ve kariyer kaçmıyoruz ya. -Çok uykum geldi uyuyalım mı? -Uyuyalım da sen önce üzerini değiştir, rahat et. -Benim düşünceli sevgilim. Sevgilisini nasılda düşünürmüş. Diye yanaklarını sıktım ve güç bela banyoya gidip ihtiyaçlarımı karşıladım. Döndüğümde yanına geçip Barkının göğsüne yattım o da saçlarımı öpüp okşarken Gümüşte ikimizin arasına yerleşip uyumaya başladı.
***** Odadan sesler geliyordu ama uyku daha ağır basıyordu bu yüzden kalkmaya tenezzül etmedim ama uyumaya devam ederken konuşmaları da dinlemeye başladım. Aden: Bak ya, ben onun üçüzüyüm daha benle böyle uyumadı. Akın: Hakikaten Aden ya, bende. Mert: Ağlayın abiler ben ablamla ilk yatanım. Akın: Ay görende üçüzümü yatağa attın sanacak hı. Aden: Şştt salak salak konuşmayın Aden, uyanacaklar diyeceğim de yemek saati geldi, ne yapacağız? Mert: Abi sen bana bırak. Galiba Mert benim yanağımı öpüyordu şu an ve ben huylanmaya başladım azıcık. Gözlerimi hafif aralamayı başardığımda üçüzlerim ve Mert’i karşımda gördüğümde gülümsedim. -İyi akşamlar beyler beni mi özlediniz? -He vallah ablacım ya yüzünü gören cennetlik. Aden: Üçüzüm nasılsın, ağrın var mı? -Yok normalde de pek olmaz ama sadece bu sabah kötüydü. Neyse kalkalım çünkü çok açım. Akın: Oy yerim seni. Deyip yanaklarımı. Bende örtüyü üstümden kaldırdığımda gördüğüm ile ağızımdan ‘siktir’ çıkınca bana döndüler ve döndüklerinde benimle aynı tepkiyi verdiklerinde Mert -ANNE, ANNE ACİL GEL! Diye bağırınca önce irkildim sonrada ağlamaya başladım. Barkın uyanmış olmalı ki bana hemen sarıldı ve yatağın halini gördüğünde -Sakin ol tamam, bir şey yok sakin ol ben buradayım. Diye beni sakinleştirmeye çalışıyordu ama ben çok utanmıştım istemesem de. -Ba-barkın… -Tamam, bana bak bana. Göğsünden kalkıp yüzüne döndüğümde yüzümü avuçları arasına aldı ve benimle göz teması kurdu. -Tamam sorun yok şimdi ağlamıyorsun tamam mı? Çünkü bu utanılacak bir şey değil. Beraber kalkıyoruz ve ben seni banyoya kadar götürüyorum tamam mı? Kafamı olumlu anlamda salladığımda Annem de gelmişti ve bu halimizi görünce -Kızım, tamam sorun yok şimdi sen banyoya git bende çarşaflarını değiştireceğim. Annemin dediğiyle yine kafamı salladım şu an hiç konuşacak halim yoktu. Barkın beni yavaşça kaldırdığında banyoya kadar götürüp duşun olduğu yere bıraktı beni. Bende o çıktıktan sonra üstümü çıkarıp duş almak istedim çünkü rahatlamalıydım.
Musluğu açıp sıcak suyun gelmesini beklemeye başladım. İki dakika sonra sıcak su geldiğinde yukarı kısmı açtım ve sanki üstüme sıcak yağmur yağıyormuş gibi hissettim. O kadar kötüydüm ki bir anda ağlamaya başladım ben ağladıkça yukarıdan gelen su gözyaşlarıma karışıp vücudumu ısıtıyordu. Karnıma gelen sıcak suyla oradaki kaslar gevşediği için oluk oluk yine akmaya başladı ama öncekine nazaran azdı bu bana moral olmuştu galiba yavaş yavaş normale dönecektim.
Bir anda yarın olacak toplantı aklıma geldiğinde yine hüngür hüngür ağlamaya başladım. Ya yarında başıma böyle bir şey gelirse… Kesin rezil olurum, onca kişinin önünde. Olumlu şeyler düşünerek bunları kafamdan atmaya çalıştım.
Şampuanımı elime aldım ve başımdan vücuduma akıttım onun kokusu ve rahatlık vermesiyle gevşediğinde yine biraz kan geldi. Nihayet duştan çıktığımda annemim yatak örtülerini ve kıyafetlerimi hallettiğini gördüm. Bornozla hemen üstümü kurutup kıyafetleri üstüme geçirdim ve işlemlerimi tamamladım. Sıra saçlarıma gelmişti ki kapım çalındı. -Gir! -Barkın tam zamanında geldin saçlarımı tarayıp kurutur musun? Çok özledim yapmanı. -Tabi ki sevgilim, yeter ki sen iste. Ona gülümsememi ve tarağımı verdiğimde o da ilk saçlarımı taramakla başladı daha sonrada saçlarımı kurutmasıyla devam etti. On dakikanın sonunda saç kurutma işlemleri de bittiğinde -Barkın; Kuzeyle konuştun mu, Gümüş nasılmış, dışarı çıkarmışlar mı? -Sen hiç merak etme. Korumalar o kadar çok alışmışlar ki herkes üstüne titriyor, eksiği gediği yok bende baktım. -İyi bari, buraya güzel uyum sağladı. Komidinin üstünde duran telefonuma mesaj geldiğini gördüm. Telefonu elime aldığımda Berkay’dan mesaj geldiğini gördüm. Bunu Barkında görmüş olmalı ki -Sevgilim, Berkay kim? -Gümüşü parka çıkardığımda köpeği Daisy benimkine kur yapmaya çalıştığında tanıştık çok kafa bir çocuk. Bana benimle ve ailemle alakalı söylenenleri falan anlatıyor, şakaları falan komik çocuk ama sakın kıskançlık krizlerine gireyim deme benim kalbim sende. -Ne kıskanacağım aramızdaki sadakat ve güven sorgulanamaz zaten. -Öyle. -E ne yazmış? Oku bakalım. Telefona döndüğümde Berkay: Kız Alçin nerelerdesin? Gümüşü sizin evdeki korumalar çıkarıyor. Daisy korkusundan yaklaşamıyor bile. Alçin: Oy yerim ben o Daisy’i. Merak etme şu sıralar malum şeyler yüzünden ve sağlıksal sebeplerden ötürü çıkamadım ama bu akşam çıkabilirsem seni biri ile tanıştıracağım. Berkay: Öncelikle geçmiş olsun umarım ciddi bir şey değildir. Onun dışında tanıştıracağın kişi kız mı? Ona göre hazırlanayım anlarsın ya :)) Alçin: İlahi Berkay, yok kız değil ama kim olduğu sürpriz olsun. Akşam kaçta çıkarsın? Berkay: Sekiz gibi zaten saat altı buçuk çıkarım ya. Alçin: Tamam biz de yemek yiyelim duruma göre çıkarız. Berkay: tamam. Konuşmamız bittiğinde Barkına döndüm ve yüzündeki gülümsemeyi gördüm. -Gördün mü? Seni ilk kız sandı. -Sevgilim artık konuşmayalım ve aşağıya inelim senin karnın artık zil çalmıyor orkestra kurdu baksana. -Tamam hadi inelim. Aşağıya indiğimizde herkes sofraya geçiyordu bizde peşlerine takılıp yerlerimize oturacakken -Arslan Baba sen benim yanıma otur Koray abimin yerine. -Tabi kızım nasıl istersen.
Dediğinde abim bozulsa da ben babamı istiyordum. İnşallah anlayışla karşılar. Artık yerleştiğimizde dedemin ‘Afiyet olsun’ demesiyle başladık. Ben yemeğimi yerken Arslan Baba ya sürekli gözlerim gidiyordu onu çok özlemiştim. -Baba. Mehmet: Efendim kızım? Arslan: Efendim bebeğim? -Yok baba ben Arslan Babaya dedim ama sen bozulma sende babamsın. Valla milletin bir olur bende iki tane var kendimi çok şanslı hissediyorum iyi ki varsınız. Arslan: Kızım sen ne diyecektin bana? -Şey yemekten sonra Gümüş’ü çıkarmayı düşünüyorum hem temiz hava ve yürüyüş iyi gelir. -Tamam kızım gelirim ama sen sıkı giyin olur mu? Üşütme. -Tamam. Barkında gelecek sizi tanıştırmak istediğim biri var gittiğimizde orada olacak. -Kimmiş o kişi? -Berkay, parkta tanıştık dedemin dost aşiretlerden birinin küçük oğlu, on dokuz yaşında ama çok kafa çocuk. -Anladım. Sen öyle diyorsan öyledir. Yanımda dura dura insanları tanımayı öğrendin. -Evet, hepsi senin sayende. -Bu arada salı ve çarşamba günü yapılacak etkinliklere katılmamız gerek ama sen çok kötü olursan o zamana kadar seni götürmem dinlenirsin. -Gerek yok işlerden böyle şeyler için uzak kalmak istemiyorum, yarın öbür gün toparlarım. Hangi etkinlikler var? -Öncelikle senin sağlayın her şeyden önemli bunu sakın unutma. Bizim otel projesinde ortaklık yaptığımız şirket vardı ya, hani arkadaşım olan hatırladın mı? -Evet hatırlıyorum Korkmaz ailesi. İzmir de ki otel projesinde çalışmıştık. -Şirketlerinin 50.yıl dönümüne VIP davetli olarak çağırıyor davetiye gönderdi. Dur göstereyim. Telefondan davetiyeleri gösterdiğinde -Baba sen ciddi misin? -Evet. Ailen içinde sorun yoksa ve sağlığında iyi olursa bu davete gelmeni istiyorum. Hemen dedeme döndüğümde -Gidebilirsin sonuçta alıştığın hayat bu koparmak olmaz. Hem düğünden de önce eğer iyi olursan gidersin. -Teşekkürler. Sözümü bitirdikten sonra tekrar Arslan Babaya döndüm. -Diğeri ne? -Ünlü bir galerinin açılış kokteyli olacakmış, bizim çevreye ikincisi açılacakmış ve tüm sanat severler davetliymiş. Beraber tablo seçip alırız belki. -Güzel olur. Uzun zamandır sanatsal faaliyet yapamadık. -Pazartesi sabah dönmeyi düşünüyorum. -Güzel, bende iyi olursam ki olacağım bende geleceğim. Bayar Ağa: Arslan Bey sizinle konuşmak istediğim bir husus var. Arslan: Tabi nedir? -Dede düşündüğüm konu ise cidden zorluyorsunuz. Değiştirmeyeceğim. -Torunum sen karışma. -Ne demek sen karışma be- Arslan: Bebeğim tamam biz konuşalım önce. Evet sizi dinliyorum Bayar Ağa. Bayar Ağa: Torunumun soy değişikliği ile alakalı. Onu soyuma geçirmek istiyorum hem reşit değil onun öz ailesi olarak onu soyuma geçirmek istiyorum. Arslan: Sizi anlıyorum ama Alçin böyle bir şeyi istemiyor ve reşit olmasına da üç ay gibi kısa bir süre kaldı ve o benim varisim bir kalemde onu silemem. Ayrıca Alçin’in istediklerinin her zaman arkasındayım. -Evet Bayar Ağa, babam her zaman benim ve kardeşlerimin arkasında ve ben onun varisiyim bu yüzden şansınızı zorlamayın, giderim ve gidersem eğer de ne olacağını iyi biliyorsunuz. Akın: Üçüzüm nasıl gideceksin? -Daha değil ama böyle giderse gideceğim gibi görünüyor ve eğer gidersem yüzümü dahi göremezsiniz. Mert: Dede bu saçmalığa son ver lütfen Yıllar Sonra ablamı bulmuşken ve bunca acıyı çekmişken onu kaybedemem. Yetmedi mi çektiklerimiz? Sadece bir isim için ablamı kaybetmeyeceğim. O her ne kadar Eryiğit soyadında olsa da aslında benim öz ablam ve senin de öz torunun bu yetmez mi? Mert’in beni bu şekilde savunması çok hoşuma gitti ve dediklerinde o kadar haklı ki. -Umarım Mert’in dedikleri açıklayıcı olmuştur. Barkın yediysen kalk ta hazırlanalım. -Tamam. İlk önce giyeceğim kıyafetleri ve kişisel ihtiyaçlarımı hazırladığımda kıyafetleri giyinmeye başladım. En sonunda da saçlarımı salık bırakıp beyaz spor ayakkabılarımı giydim.
(Göbeği açık değil)
Aşağıya indiğimde Arslan Baba ve Barkın beni bekliyorlardı. -Hazırım çıkabiliriz. Dedim ve holden içi yünlü olan ceketimi aldım ve önümü kapattım. Bahçeye çıktığımızda Gümüşün yanına gidip zinciri taktım ve parka doğru yol almaya başladık. Parkta Berkay elinde telefonla bizi bekliyordu. -Berkay, selam biz geldik. Dediğimde bana bakacakken gözü Arslan Babayı gördüğünde ellerini önünde bağlayıp geri çekildi. Arslan Baba da -Berkay gerilmene gerek yok, sadece tanışmaya geldim. -Ş-şey sizin gibi önemli birini karşımda görünce heyecanlandım. Lütfen heyecanımı mazur görün. -Tamam, sorun yok. Dediğinde Berkay rahatlamıştı, şimdi sıra Barkındaydı onunla da öncelikle el sıkıştılar sonra -Merhaba Berkay ben Barkın, Alçin’in sevgilisiyim. -Aaa o Barkın sen misin? Alçin bahsetmişti bir ara. -Demek öyle, köpeğin Daisy sanırım. -Evet, sizin Gümüşü çok sevdi. Evde hiç durmuyor sürekli çıkmak istiyor.
Araya girip -Ya öyle mi? Berkay ben diyorum ki fazla yüz göz olmasak mı köpekler varken çünkü Gümüş’ü kısırlaştırdım ya ikisinin de psikolojisi için de daha iyi olur belki. -Doğru diyorsun ama biz köpekler dışında da görüşelim hatta seni kardeşimle tanıştırırım ve Antep turu yaparız. Arslan Baba araya girdi -Bu ne yazık ki bu hafta olamayacak. -Evet Berkay bu hafta işerim var, ondan sonraki hafta sonu ayarlayabilirsem gezeriz. -Olur bana fark etmez bu arada Arslan Bey çok memnun oldum sizinle tanıştığıma. -İyi çocuğa benziyorsun ama kızıma bir zararın olursa o zaman kork benden. Çünkü kızım her şeyden değerlidir. -Tabi anlıyorum asla zarar vermem merak etmeyin, Kızım dediniz siz mi büyüttünüz? -Onun gibi. On yaşındayken aldım ben Alçin’i o gün bu gündür benim manevi kızım. Dediğinde bana bakmıştı bende ona bakıp birbirimize gülümsedik. Biz biraz daha böyle sohbet edip yürüdüğümüzde ben yorulmaya başladım bunu fark eden Arslan Baba -Delikanlı kendine iyi bak. Geç oldu artık konağa dönelim. Dedi ama benim halim çok kötü oldu birden. -AHHH! Bağırıp yere düştüğümde karnımı tutuyordum. -Kızım iyi misin, karnın mı ağrıyor? Kafamı sallayabildim sadece. Benim bu halimi gören Berkay endişeli gözlerle bana bakıyordu. Babam hemen telefon görüşmesi yapıyorken şu cümleleri duydum. -Samet arabayı aşağıdaki parka getir. Alçin’i hastaneye götürmemiz gerek çabuk. Dediğinde telefonu kapatıp beni kucağına aldı ve parkın çıkışına doğru hızlı adımlarla yürümeye başladı. Parkın çıkışına geldiğimizde Barkının sesini duydum -Berkay sen köpekleri konağa bırak evdekilere de durumu haber ver biz hastaneye gideceğiz. -Tamam ama o iyi olacak değil mi? -Merak etme, sadece özel dönemini ilk kez ağır geçiriyor endişelenecek bir şey yok. -Tamam, ben gidiyorum. Dediğinde yanımızdan uzaklaştı.
Berkay’dan Alçin’in o halini görünce içim gitti. Birden karnını tutunca ne olduğunu az çok anladım. Kız kardeşimin de böyle ağrıları olurdu ama Alçin’in ağır geçirdiği belliydi. Arslan Bey birilerini aradıktan sonra onu kucağına aldı ve parkın çıkışına doğru ilerlemeye başladık. Parkın çıkışına geldiğimizde ben Barkınla konuşmaya başladım ardından Gümüş’ü konağa bırakmak için yol aldım başta zorluk çıkarsa da Arslan Baba’nın uyarıcı tonuyla benimle geldi ama üzgün olduğu belliydi. Konağa geldiğimde korumalar bana kapıyı açtığında Gümüş’ü ve Daisyi onlara teslim ettim ve kapıya yaklaştım. Kapıyı çaldığımda kapıyı Meryem abla açtı. -Meryem abla iyi akşamlar. -İyi akşamlar Berkay, hayırdır bu saatte? -İçeriye geçeğimde bir, anlatacağım. Deyip içeriye geçtiğimde herkes bana dikkat kesildi
-Öncelikle iyi akşamlar. Alçin, Arslan Bey ve Barkınla parkta yürüyorken Alçin’in sancısı tuttu ve Arslan Bey korumalarından birini çağırıp hastaneye gittiler bende Gümüş’ü getirdim. -Ne diyorsun sen Berkay, Alçin iyi mi? -İyi olacaktır Koray abi, hangi hastaneye gittiklerini bilmiyorum ama Alçin’in iyi olacağından eminim. Benimde kız kardeşim var onu ve sizleri anlayabiliyorum ama sakin olun lütfen. -Berkay doğru söylüyor sakin olalım beklemekten başka yapacağımız bir şey yok şu an. -Ama baba nasıl yok. Kızım orada acılar içindeyken ben nasıl sakin kalayım. -Oğlum telefon numaralarını almadık o yüzden nereye hangi hastaneye gittiklerini bilmiyoruz lütfen sakin ol zaten amcanın çalıştığı hastaneye gittilerse bize haber verilir. Bayar Ağanın telefonu çalmaya başladı. -Al bak arıyorlar. Alo? -… -Tamam sorun yok değil mi? -… -Tamam biz evde bekliyoruz. Deyip kapattığında -On dakikaya gelirler Alçin iyiymiş, sadece kendini biraz zorlamış o kadar. Ağrı kesiciyi uygun görmedikleri için yatağında dinlensin ve sıcak su torbası kullansın birde tatlı şeyler iyi gelir dedi Akel. -Oh çok şükür, kızım iyiymiş hem senin döktürdüğün lokma ve şerbet vardı yerse iyi gelir belki, ben hemen Meryem’e söyleyeyim de hazırlasın. -İyi düşündün kızım hatta Berkay oğluma da getir o da yesin bir şey ikram edemedik. -Tabi baba. Ben ayakta kaldığım için oturup -Ne gerek vardı şimdi Bayar Ağa zahmet olacak. -Ne zahmeti oğlum? Olur mu öyle şey. -Tamam, siz bilirsiniz. Dedim ve beş dakika sonra gelen lokma ve şerbetimi yiyip, içmeye başladım. … Ben ikramları bitirdiğimde kapı çaldı ve herkes ile oraya dikkat kesilince Alçin’i gördüm Arslan Babanın kucağında uyuyordu. -Bayar Ağa; Alçin iyi artık ben izninizi isteyeyim, hem geç te oldu, malum evdekiler endişelenmesin. -Tabi gidebilirsin, ailene selam söyle. Yarınki toplantıda sizi kesinlikle görmek istiyorum. -Aleyküm selam, tabi kesinlikle geleceğiz. Deyip korumalardan Daisy’i aldım ve konağa doğru gitmeye başladım.
Konağa geldiğimde korumalar kapıyı açınca Daisy ile içeri geçip odama çıktık onu odama ki minderine bıraktım bende üstüme rahat kıyafetlerimi giyinmeye başladım. Üstümü başımı hallettikten sonra aşağıya salona geçtim. -Baba seninle konuşmamız gerek. -Tabi oğlum konuşalım da… Sen yeni mi geldin eve? -Demin geldim, üstümü değiştirdim. -Neden bu kadar geçe kaldın? Normalde kalmazsın. -Baba ben parktayken Alçin, Barkın ve bak duyunca gitmede Arslan’ı gördüm Arslan Eryiğit’i o Alçin’in manevi babasıymış beni de çok sevdi. -Hadi ya Arslan Eryiğit seni sevdi vay be. Yalnız bu Dinçerler gitgide güçleniyor dikkatli olmak lazım ama maşallah. -Valla baba. Birde bu Arslan da devrede ya bunlara bulaşanın vay haline. -Doğru diyorsun neyse yarın toplantıda göreceğiz kim düşman, kim dost. -Bu arada selamları var. -Aleyküm selam, hadi oğlum yatalım yarın erken den kalkalım belki yardıma gideriz annenlerle. -Tamam baba. Dedim ve odama kızımı, canım köpeğimi yatağa çağırdım oda yanıma yatınca sarılıp uyuduk.
***** Yorumlarınızı paylaşırsaız sevinirim. |
0% |